İnsan kendini bilmeli. Gerçeği keşfetmeye yaramasa da, yaşamayı öğretiyor. Ve bundan daha güzel birşey yok. -Pascal |
|
||||||||||
|
Ah benim al yazmalım, selvi boylum; salıncakda urganım, döşeğimde yorganım. Nasılsın bakalım, iyi min? Ben iyiyim. Guşlar gibiyim. Hani ganadım olsa, sanki uçuverecem. İyiyim deyince şaşırdın mı yoksa, hı ?Şinci kötüyüm deyim de yalan mı söyleyim? E yani arada bir de biz iyi olalım Gerçi bizim üsdümüzde iyilik pek oyalanmaz, yaz yağmuru gibi hemen gidiverir ya, neyse.Gökyüzünde beliren yedi renk ebem guşağı gibi görünür bu iyilik dediğin şey, sen daha “Ay ne güzel!” demeye galmadan, gayboluverir. Ihhh! Neden iyi olduğumu sorsana bi. İsdanbul’daki gardaşımla, âbam geldi sağ olsunla. Amanin bi gucaklaşıverdik, bi sarılışıverdik; az daha gaburgalarımız gırılacakdı. Sevelim derken, nerdeyse öldüregoyacakdık birbirimizi. Kih Kih kih ! Bi özleşmişiz sevgili günlüğüm, bi özleşmişiz. Geçdiğimiz ıramazan bayramından beri gördüğümüz yokdu birbirimizi. Muhabbet edive bakalım, çayları gayfeleri içive bakalım, esgi günlerden gonuşuve bakalım. Senin anlayacağın, felekden bigaç gün çaldık. Havala da bi güzel gitdi bi güzel gitdi. Haziran gibi ıccakdı.. Depelere mi çıkmadık topal bacağınan, ara sokaklarda mı gezmedik, gıra mı gitmedik. İşi gücü bırakıp, keyfimize bakdık anasını satim. Memet Amca’nı evde goyduk, yallah dışarı. Yolda kime rastladıysak, ayaküsdü sohbet etdik. Gomşular hoş geldin’e geldiler. Kimi börek etmiş, kimi kelem dolması. Yiyiver bakalım, yiyiver bakalım. Birimizin şekeri va, ötekimizin tansiyonu. Ama bilmezden geldik. İçimden bi ses “Az yiyin, tansiyonunuz çıkacak, şekeriniz yükselecek.” dedi ama dinleyen kim! “Amaaan!” dedim.”Aç öleceğime, tok öleyim.” Artık bıkıverdim tansiyonda da, şekerden de. Şekerci dükgânının önünden geçesim gelmiyo. Gardaşım dedi ki: “Çok özledim buraları. İsdanbul’da yolda düşüp ölsen, kimse umur etmez. Ölüne basar da geçerler. Ne gomşuluk va, ne insanlık. Gökyüzündeki yıldız gibi yalnız hissediyo insan kendini oralarda. Gomşu gomşunun ölüsünden de habersiz, dirisinden de. Hele hele şehrin gürültüsü, galabalığı, hiç ekilmiyo.” Evimizin çiçekli baçcasında toplaşdık gomşular. Guşlar ötüp duruyo. Esgi günlerden söz etdik. Çocukluk, gençlik anılarımızı anlatdık. Senin anlayacağın, gülüş çığrış üç- beş gün geçirdik sevgili günlüğüm. Ondan sonra ne mi oldu? Ne olacak; bu sabah evli evine gitdi, köylü köyüne. Biz gene Memet Amca’nla baş başa galdık. Misafir olunca, kendini ihmal etdim diye aycık surat murat etdi de anlamazdan geldim. Bizi gısgandı galiba. Ayol her vakıt onunla beraberim. Aycık da gardaşlarımla vakıt geçirmek benim de hakgım. Suratını sarkıtdı, ekşimik gibi ekşidi bugün akşama gadar. Hiç ses etmedim. Keyfim yerindeyken neden keyfime turp sıkayım ? Neymiş efendim; biz üç gardaş dışarıdayken beyefendinin garnı acıkmışmış. Yemeği kendisi mi ısıdıp yiyecekmiş? Evin erkeği değil de, bosdan gorkuluğu muymuş? Bak bak bak! Ocağı yakmayı bilmediği için, yemeği ısıdamamışmış, aç galmışmış. Yemek ısıtmak bu gadar mı zor? Bi de canı ikindi çay istemişmiş. Çay içemeyince; göğsüne hapırtı, ellerine parıltı gelmişmiş. İnsan bi çayını kendi demleyemez mi ? Çayı Rize’den, şekeri Gayseri Şeker Pavlikasından alacak değilsin, çay suyunu çeşmeden taşıyacak değilsin. İki gaşık çayı demliğe goyacan, altına da su. Gaynayınca demleyip, içecen. Sanki bi atla bi deve mi çay demlemek? Bu gadar mı tembel olunur? Ama gabahat bende. Genciken her şeyi ayağına getirdim, alıştırdım tembelliğe. O gençlik öylece duracak sandım besbelli. Şinci, yaş oldu yetmiş. Genciken yapdıklarımı artık yapamıyom, Çerkez gelini gibi ayağında dönemiyom. Sıfır arabanın çekişiyle, on – on beş yıllık arabanın çekişi bir olur mu? Olmaz. Ama, Memet Amca’n bunu bi türlü anlayamıyo sevgili günlüğüm. Neyse, sabaha gadar hırsı geçer. Asık suratı düzelir, ütülenmiş çamaşır gibi. Odasına girmeyiveririm. Haber bile dinlemedim keyfim gaçmasın diye. Bugün keyfimi bozmaya hiç niyetim yok Şinci de açacan tv’yi, Galatasaray’ın maçını seyredecem. Oh! Sefam olsun.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |