"Çok söz hamal yüküdür." -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Şöyle örneğin: Kahve tiryakisiyim. Günde en az altı, yedi fincan kahve içerim. Nereye gitsem, kime gitsem, hemen bir fincan kahve ikram ederler bana. Zaten yaşadığım kasaba küçük bir yerleşim birimi olduğu için, hepimiz her birimizin neyi sevdiğimizi, neyi sevmediğimizi biliriz. O nedenle eşim-dostum, hemşehrilerim kahve tiryakisi olduğumu bilirler. Ama yine de sorarlar bazen: ” Kâmuran Hanım! Kahve içer misiniz?” Hemen bir atasözüyle yanıt veririm: “ Tilkiye tavuk eti sever misin diye sormuşlar; adamın güleceğini getirmeyin demiş." Ya da ; “Hacıya tesbih alır mısın diye sormuşlar, ha biz buraya niye geldik demiş.” Ve hemen kahvem gelir. Hani yakınlarının varlıklarıya, başarılarıyla öğünenler vardır. Kendilerinin öğünecek bir şeyleri olmadığı için, kurtuluşu yakınlarında ararlar, onlarla öğünürler. İşte onlara, yaptıklarının yanlış olduğunu, - eğer varsa - kendi başarıları ile öğünmeleri gerektiğini uzun uzun anlatmaya hiç gerek yoktur. Kendilerine şu atasözünü söylersiniz o zaman: “ Kel kız, ablasının saçı ile öğünür.” ...Tık diye keserler öğünmeyi. Veya: ” Katıra , baban kim diye sormuşlar; at dayım olur, demiş.”..... Uzun söze ne gerek var! Bazıları da, kolay yoldan amaçlarına ulaşmayı severler. Pek yorulmadan falan. Hani, ressamı resim yaparken izleyerek resim yapmayı hemen öğrenmek isteyenler ya da öğreneceklerini zannedenler gibi. Onlara da şu atasözünü söylemek yeterli olur: “Bakmakla öğrenilseydi, kediler(köpekler) kasap olurdu.” Beceriksiz birkaç kişi bir araya gelir; asla başaramayacakları bir işe kalkışırlar. Ama birkaç gün içinde, başaramayacaklarını anlarlar. İşe başlamadan bırakırlar sizin anlayacağınız. Bu kişileri anlatacak en güzel atasözü şudur: ” Kargaların kurduğu meclis, kışşşş deyince dağılır." .....Hatta şu atasözü daha yerinde olur: ” Kaz değilsin, ördek değilsin; paçana kadar suda ne gezersin!”..Alın bir tane daha: "Altı hasırda, gözü Mısır'da."..Hatta hatta, " Başındaki fese bak, girdiği kümese bak," demeniz daha yerinde olur. Bazen de şöyle bir durum olur: Çok değerli bir şeyinizi kaybedersiniz, yaşamınız alt-üst olur.Çok üzülürsünüz. Ama sonra, kaybettiğinizi sandığınız şeye yeniden kavuşursunuz. O kadar sevinirsiniz ki, öyle anlatılır gibi değil. Zaten sizin olan şeye yeniden kavuşmak, sizi çok mutlu eder. İşte o zaman şu atasözünü mırıldanırsınız: “Allah fakir kulunu sevindirmek isterse; eşeğini kaybeder, üç gün sonra buldururmuş.” Eğer birisi, bir konuda boş çaba veriyor; iflah olmaz biri için uğraşıyorsa, şöyle dersiniz: ”Zaten sıska, ne yapsın muska!” Birini, hak etmediği bir makama getirirsiniz; ilk icraatı, en yakınına hatta size zarar vermek olur...İçinizden şöyle homurdanırsınız: ” Çingeneye cellâtlık vermişler, önce babasının başını kesmiş.” Hatta şu atasözü daha uygundur: " Çingeneyi paşa yapmışlar, şu ağaçlardan ne güzel kasnak olur, demiş." Mektep- medrese gördüğü halde ; bilgili , görgülü olmasına rağmen,kendisinden hiç de beklenmeyen yanlışlar yapanlar vardır bir de.Yani aldıkları eğitimi boşa çıkarmış kişiler.....O zaman da şu atasözünün, bu kişiler için söylenmiş olduğunu düşünürsünüz: “Adam hacı mı olur varmakla Mekke’ye; eşek evliya mı olur, taş çekmekle tekkeye.” Bazen de, hiç sevmediğiniz, hiç minnet etmeyeceğiniz birine işiniz düşer. Veya başkaları, o kişiden yardım istemenizi öğütlerler size. Oysa siz kendisinden bir yardım istemeyi asla düşünmezsiniz. Bu durumda söylenecek en güzel atasözü şudur: ”Baldırımın etini yerim, gene de kasaba minnet etmem.” Yaptığınız güzel bir çalışmayı hiç anlamayanlar olur.Sanki siz boşa uğraş vermişsinizdir. İşte böyle sizi ve yaptığınız çalışmayı anlamayanlara şöyle dersiniz: ” B.k böceği misk kutusundan ne anlar! ”.. Ya da: ” Eşek hoşaftan ne anlar! Suyunu içer, tanesini bırakır.” Bazıları da şikâyet etmeyi, sızlanmayı çok severler. En küçük bir sorunlarını, dünyanın en büyük sorunuymuş gibi gösterirler. Sanki dünya yıkılmış da altında kalmışlar gibi. Onlara, herkesin az-çok kendine göre sorunları olduğunu, ancak herkesin sadece kendi sorunlarını bildiğini ve bu nedenle başkalarının hiç derdi yokmuş gibi bir düşünceye kapıldıklarını uzun uzun anlatmanın hiç gereği yoktur. İşte bu kişilere şu atasözünü söylemek yeterli olur: “ Dertsiz baş, sadece bostan korkuluğunda bulunur.” Ne yapacağınıza bir türlü karar veremediğiniz durumlar olur. Başkalarına akıl danışırsınız. Kimi şöyle yap der, kimi böyle yap. Her kafadan bir ses çıkar. Eğer herkesin aklına uyarsanız, vay halinize! Çünkü sonunda, başkalarının aklıyla hareket ettiğinize pişman olursunuz. Ve şu atasözünü söylersiniz içinizden: “ Bir çocuğun kırk ebesi olursa; ya kör doğar, ya topal.”..... Hatta şu atasözü daha yerinde olur: ” Kalabalıkta eşek kuyruğu kesme; kimi uzun der, kimi kısa.” Bir de, pire için yorgan yakanlar vardır. Küçük bir kızgınlıkları nedeniyle gözleri hiçbir şeyi görmez. Birine kızarlar, onlarca kişiye zarar verebilirler. Bu kişilere şu atasözünü öğütlersiniz: ” Bir Arap için bir Arabistan yakılmaz.” Çocuğunuz, sizi örnek alarak bir yanlış yaptıysa, kendinize şu atasözünü söylersiniz: ”Ağaca çıkan keçinin, dala bakan oğlağı olur.”....Veya; “ Anasının çıktığı dala kızı salıncak kurar.” Bazıları öğünmeyi çok sever. Kendilerinden başka hiç kimseye hiçbir yararı olmayan mal varlıklarıyla veya ne bileyim aldıklarıyla, yaptıklarıyla öğünürler. Anlatırlar da anlatırlar. İşte bu kişilere söylenecek en uygun atasözü şudur: ”Koyunun kuyruğu ne kadar büyük olursa olsun, ancak kendi k...çını örter. ..” Ne güzel bir söz ama! Çocuğunuz; çikolata kutusunun yerini gördüyse ve hepsini silip süpürdüyse, şu atasözünü mırıldanırsınız: ” Bal tattırma ayıya, pekmez tulumunu yırttırırsın.”.........Veya; “ Kurt, eşek yediği dereyi günde dokuz kere dolanır.” ..Bakın, şu söz de çok uygun: " Dadandı dayım köfteye, yine gelir haftaya." Gevezeliği yüzünden başına iş açılan arkadaşınıza şu atasözüyle ders verirsiniz: ” Boşboğazı cehenneme atmışlar, odunlar yaş demiş.” Birisinin yaptığı bir yanlışı gördüğünüzde, ama sizin bu duruma karışmamanız gereken bir durumda, şu sözle iç geçirebilirsiniz: " Kelle benim olsa, gider Konya’da tıraş ettiririm de; kelle benim değil." Yaptığı yanlışlar için sudan bahenelere sığınan birine de şöyle dersiniz: " Osuruklu g.te kepek ekmeği bahane" Müsrif birisine söylenecek en güzel söz şudur: " Aptal yağı çok bulunca; kâh borusunu yağlar, kâh gerisini."........ Çok güvendiğiniz birisi, herhangi bir konuda sizi hayal kırıklığına uğratırsa; " Adam sandık eşeği, çifte serdik döşeği," diye homurdanabilirsiniz. Gördüğü herşeyden kendisine pay uman, bedavacı birini, şu sözle paylayabilirsiniz: " Dolapta kurabiye var ama, senin ağzına göre değil." Bir arkadaşınız, densizliği yüzünden sizi sıkıntıya sokarsa; ya da kaş yapayım derken göz çıkarırsa, şu atasözünü hak etmiştir: ” Eşeğe cilve yap demişler, tekme atmış.”..Veya; " Deveye kalk oyna demişler; bir çam, bir çardak devirmiş." Hatta şu söz daha uygun olur: " Kılavuzu karga olanın burnu b.ktan çıkmaz." Birkaç günlük tecrübesine güvenerek boyundan büyük işe kalkışan ve bunu yüzüne - gözüne bulaştıran; üstüne üstlük başkalarına akıl veremeye kalkışan birine şu atasözünü söylersiniz: ”Altı aylık seyislikle, kırk yıllık b...k karıştırılmaz.”.. İşte bir başka atasözü daha: " Bir dirhem gümüşün üstünde oturmak için, kantar gibi g.t gerek." Bütçesinin kaldırmayacağı harcamalara kalkışan ve üstelik bunu çevresine göstermek isteyen kişiye şu söz cuk diye oturur: " Burnunun b.kuna bakmaz, kimyonlu kebap yer."...Hatta; " Oturduğu yer ahır eskisi, çağırdığı İstanbul türküsü," de denilebilir. İş işten geçtikten sonra; keşke şöyle yapsaydım , eğer böyle yapsaymışım, meğer şöyle olması gerekiyormuş gibi boş konuşanlara söylenecek en güzel atasözü ise şudur: ” Eğerle meğeri evlendirmişler, keşke doğurmuş.” Yapılacak işinizi acemi birine teslim ederseniz ve muhtemelen sonu kötü olursa, şu atasözünü söyleyerek dövünebilirsiniz: ” Başını acemi berbere emanet eden, cebinden pamuğu eksik etmesin." Başkalarının sizi pohpohlamasıyla, - deyim yerindeyse- sizi gaza getirmesiyle kalkıştığınız bir işte hayal kırıklığı yaşadığınızda; kendinize şunu söyleyebilirsiniz: " Her aferin’e koşan tazının bacağı çabuk kırılır." Siz, binbir sıkıntı içindeyken; sudan sebeplerle sizi meşgul eden ve sizi anlamayan yakınlarınıza da şöyle diyebilirsiniz: " Benim derdim inekle dana, karının derdi sürmeyle kına." Size dost gibi görünen ancak dost olduğuna inanmadığınız veya yapmacık davranışlar gösteren birisine de; " Öpmeye meramı yok, yanağın nerde diye sorar," diyebilirsiniz. Herhangi bir konuda suçlanacak kişiler öyle bir - iki kişi değilse; suçluların çokluğunu şu sözle ifade edebilirsiniz: " Suç, iğde de var, yünde de var ; çıkrıkta da var, yünü eğiren kancıkta da var." Hiçbir şeyi umursamayan, en kötü olaylardan bile etkilenmeyen biri için şu söz nasıl da yakışır: " Tuna taştı, demişler; çeviriverin eve, demiş." Cimri birisinin, nasıl olup da maddi zarara uğradığını anlatmanın en kestirme yolu şu sözdedir: " Veysel Karani’den yumurta esirgeyen, sansar karaniye tavuğunu kaptırır." Aklınca, size maddi zarar verdiğini zanneden kişiye de şöyle diyebilirsiniz: " Beşyüz karga umurumda değil, uçurur da seyrine bakarım."... Veya; " Serçe, filin kulağına konmuş da; acıttım mı demiş," demek de yerinde olur. Boyundan büyük işe kalkışanlara da ; " Okumak bilmez, gözü defterdarlıkta," sözü, ne kadar uygun ! Gördünüz işte. Uzun uzun konuşmaya ne gerek var! Bir atasözü, “ hoşafın yağını hemen keser.” Ah bilge atalarımız! Ne güzel sözler söylemişler! Uzunu kısa, zoru kolay, uzağı yakın eylemişler. Varsınlar yerlerinde rahat uyusunlar. Her birinin ruhu şadolsun.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |