Konuş ki seni göreyim. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Birinici Bölüm Karmakarışık duygular içinde; gündüz adam, gece hırt olduğu bir günün gecesindeydi gene!... Çakıl dikenleri arasında bir yer aradı… Yeni yaktığı sigarasını tüttürürken biraz zaman geçirmek, biraz da soluklanmak istiyordu... Oturdu… Ay, üstünde tepsi gibi duruyordu sanki! Buluttan eser yok, yıldızlar tek tek sayılabilirdi… Göğe göre yer, insanı hayli ürpertiyordu… Çevresindeki kocaman ağaçlar, bahçe duvarları, çalı- çırpı ne varsa üstüne geliyor gibiydiler… Hele ay ışığının gölgesinde kalan meyve fidanlarının, tek tük diz boyu otların ve ağaç gövdelerinin kapkara görüntüsünden iyicene tedirgin oluyordu. Başının bir karış üzerinden yarasalar gelip geçiyor, ulu ceviz ağaçlarının dallarında geceleyen guguk kuşlarının sesleri geliyordu… Guguk kuşlarının seslerine çekirge, kurbağa daha başka ayırt edemediği börtü, böcek sesleri karışıyordu… Sesler birbirine ulandıkça, yalnızlığını unutuyor, rahatlıyor ve suçluluk duygusundan sıyrılıyor gibi oluyordu ara sıra… Kendi kendine ‘ ben normal yaradılışlı bir insan mıyım? Yoksa, sapkın manyağın biri mi? , diye aklından geçiriyordu… Önündeki çakıl dikenleri arasından küçük kıpırtı hissetmesiyle kendini toparladı! Zıplayarak kendisinden yana yaklaşmakta olan bir canlının varlığı belli olmuştu İç cebindeki küçük el fenerini yakarak durumu tam anlamak istiyordu. Üs tüste iki kurbağaydı bu! Alttaki kancık olmalı, diye düşündü… Dişi olanı iriceydi, erkeğini rahatlıkla taşıyabiliyordu… Vay anasını, dedi! Kurbağalar, kafasında bir şeyler çağrıştırıyordu. Kalkıp yürüdü… Kırkına merdiven dayadığı halde, hiç mutlu günü olmamıştı. Karısı Ümmü Gülsüm çirkindi; üstelik pis pis te kokuyordu… Karısını kendisine uyduramadığı gibi, kendisi de ona uyum sağlayamamıştı. Gerçi, karısına uymak istediği de söylenemezdi. Ondan beş yaş küçüklüğü de vardı. Onu omuzlarına bindirilmiş bir yük gibi kabul ediyor, çoğu zaman çocuklarını bile unutarak Halime’ ye olan sevdası her şeyin önüne geçiyordu. Bu güne kadar az mı kafasına koymuştu evini barkını dağıtmayı! Ama, Halime’ ye güvenemiyordu… Nasıl güvensindi? Daha karşılayın tek bir sözcük bile etmişlikleri yoktu bu konu hakkında. Geriden geriye, için için tutuşup duruyordu, o kadar! Kimi zaman Halime’ ye olan tutkunluğu bir yangına dönüşüyor, içi dışı alaz alaz kavruluyordu… Böyle zamanlarda gözlerini yumarak kasıklarını ovuşturuyor ve Halime’ yi düşünüyordu!...Bu düşünce ve ovuşturma yoğunluğu üç-dört dakika kadar sürdükten sonra, kendisinden geçerek yığılıp kalıyordu olduğu yere! Kimi zaman da bu sevda, bir hortum gibi, kendisini içine alarak bedenini sarıyor, sarsıyordu!... Sonra hızlı hızlı soluyarak, buz gibi terlemeden sonra ağır ağır kendine geliyordu… Ayakta bir ağacın gövdesine sırtını vererek kasığını ovuşturmaya başladı… Sonra yüzünü ağaca döndürdü; sarıldı ağacın gövdesine! Karışık hırıltılarla, “ Halime!... Halime!...” dedi. Art arda inledi! Solunumu hızlandı. Başı döner gibi oldu… Sırtını ağaca yeniden verdi, bedenini ayakta tutmaya gücü yetemedi… Yutkunacak oldu; dili damağına yapışmıştı; yutkunmaya ağız seli yoktu ağzında!...Koyuverdi kendisini yere; beş dakika kadar yığılıp kaldı öylece… Ağır ağır kendine geldi… Bu sıra sağ yanından sekiz- on adım kadar uzağından bir canlının parlayarak kaçtığını gördü. Bu canlının olasılıkla bir tavşan olabileceğine hükmederek, “ De bakayım Uyuz Ümmet! Burnunun ucundaki avı da kaçırdın! Halime’ yi dekaçırısan yuh ossun sağa! ” dedi. Yerinden kalkıp doğrulduğunda, gövdesine yaslanıp, sarıldığı kütüğün armut ağacı olduğunu anlamıştı. “ Armut! ” dedi. “ İyi! ” Armudun iyisini ayılar yermiş, sözü daha hiç bu kadar hoşuna gitmemişti… kendi kendine “ Ülen ayı! Senin ayılığın temam, temam olmasına da, sen şimdi armut mu yedin ki? Ancak kütüğünü kucakladın! Dur hele! ” dedi. Yargıç da kendisi, suçlu da kendisi olmuş kendi kendini yargılıyordu. Gülecek oldu, gülümsemekle yetindi. ..../.....
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Mudi Beya, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |