İşte Geldi 8 Mart Bakın Neler Olacak
(Mudi Beya) 4 Mart 2018 |
Beklenmedik |
| |
Bu üç kadın ne kardeşlerinin, ne babalarının, ne de kuzenlerinin, daha sonraları da kocalarının ellerinden bir kerecik olsun, çiçek bile almamışlardı! Aynı şekilde kendilerine iltifat ve teşekkür bile edilmişlik yoktu... Bu kadınlar benzeri milyonlarcası gibi, çocuk çoluğa karıştıkları halde orgazmı dahi tatmamış ve tanımamışlardı! Ailecek dışarıda bir gün dahi yemek yemişlikleri olmamış, mum ışığında çay bile içmemişler, romantizmin yakınından bile geçmemişlerdi… |
|
Akşamdan Yazılan Mektup Sabahleyin Yazanı Tarafından Okunur Mu
(Mudi Beya) 19 Aralık 2017 |
Bireysel |
| |
Hüsmen, işletmeye yakın bir köyde oturuyordu. Bir akşam eve dönünce yurtdışında çalışmakta olan ablası ve eniştesine bir mektup yazmıştı. Yazdığı mektubu zarfa koydu, üstünü de yazdı ve pulladıktan sonra, şehir merkezinde oturan bir arkadaşına vererek postalanmasını sağlamayı düşünüyordu.. Daha önceleri de böyle yapardı… Mektubu kolayca görebileceği bir yere koydu. O akşam, yemek, çay, akşam oturmasına gelenler falan derken galiba biraz geç yatıldı. Hüsmen, her zamanki gibi kalktı, alelacele giyindi, elini yüzünü yıkadı ve kahvaltı etti. Akşamdan yazmış olduğu Mektubu almadan evden çıktığı gibi servise yetişti… |
|
Milli Piyango Milyonerleri
(Mudi Beya) 16 Mayıs 2017 |
Varsıllar ve Yoksullar |
| |
Durum böyle olunca vatandaş ne yapsın? Umut kapısı, lotarya! Bunlar arasında yer alan Yılbaşı Çekilişlerinde yaşananları izledikçe kendi kendime güleceğim gelir… Gülsem mi, ağlasam mi bilmiyorum. Yılbaşı öncesi günlerde Eminönü’ ndeki Nimet Abla gişelerinin önünde uzun kuyrukları hep görmüşüzdür… Gazeteciler sorar, orada bekleşenler arasından seçtiklerine: Para size çıkarsa neler yapacaksınız Gazetecilerin soru yönelttiği yurttaşlarımız neler söylüyor? Bir bakalım: “ Okul, hastane yaparım… ihtiyaç sahiplerine dağıttıktan sonra kalanını kendime harcarım… ” Bir başkası: “ Ev, araba alırım, çocuklara yardım ederim. Sonra huzur evi açarım, düşkünleri darda koymam, tamam mı?... ” Diğer birisi: “ Hele bir çıksın, fakir fukaraya dağıtırım, kalanını da kendime harcarım.” Aşağı yukarı verilen yanıtlar bu şekilde. |
|
Zevat Zerzevat Fiyat Vesaire…
(Mudi Beya) 8 Şubat 2016 |
Unutulamayan Dönemler |
| |
Burada zerzevatı geçerek zevat konusuna geliyoruz… Yani domates, soğan, hıyar, kabak ve pancar gibi ürünleri geçerek, konuyu kişiler bağlamında ele almaya çalışalım. Boş olan bir makama bir adam seçeceksiniz. Ortaya fırlamış adaylar var. Ancak, karar vermenize yardımcı olacak bir veri yok elinizde. Bu kişilerin üstünde her hangi bir fiyat etiketi de yok doğal olarak. İşiniz bir hayli zor olsa gerek. Bu adamlar, “ Şöyle inançlıyım, böyle dürüstüm, o biçim çalışkanım ve sizleri de çok seviyorum! Sizlere hizmet aşkıyla yanıp tutuşuyorum! Rabbim beni sizlerin hizmetkârı olmam için yaratmış!... Ya Allaaah, bismillah! ” diye laf kalabalığıyla biraz da kesenin ağzını açtı mı bizlerin onayını alarak o makama yerleşiyor! |
|
Görme Engellinin Fendi Münasip Münasebattar' I Yendi
(Mudi Beya) 8 Şubat 2016 |
Ortamsal |
| |
Ancaaak, plânlar boşuna yapıldı! Daha doğrusu yapılan planların uygulanmasına gerek kalmadı. Genel olarak oruçlu cami cemaatinin, ikindi namazından sonra iftar saatine yakın dakikalara kadar uyuması bilinen bir durumdur. O gün de öyle oldu. Ayrıca, akşama yaklaşıldığı saatlerde yemek telaşı nedeniyle de kahveden uzaklaşıldığı bir başka gerçekti… Cami cemaatinin uykuda olduğu sırada bizimkiler kahvehanede karşılaşmasınlar mı? Ortalıkta kimse yoktu. Kahveci de uyumaya gitmiş, oğlu kahvehaneyi öylesine açık tutmak için görevlendirilmişti. Her şey bir anda gelişti! Oyun, ne üzerine oynanacağı bile kararlaştırılmadan kurulmuştu. Taşlar çekildi, en büyük çifteyi Münasip çektiği için İlk taşı oynarken “ dübeş ” dedi! Bahtiyar Mutlu’ nun bildiğimiz engeli olduğu için kurulan bütün oyunlarda Münasip Münasebettar, oynadığı taşı sesli olarak belirtiyor, Bahtiyar da elindeki taşları im parmağı ve başparmağı ile bastırarak belirledikten sonra oynuyordu… |
|
Tezek İthalatı!
(Mudi Beya) 3 Aralık 2015 |
Günlük Olaylar |
| |
... Yandaş iş adamları içinden bazılarının tezek ithalatına yöneleceklerini varsayabiliriz… Yalnız, Yılmaz Özdil’ e göreyse tezekte KDV % 18 miş! İşte bu olmadı! Yine Yılmaz Özdil’ in yazısından anlıyoruz ki, pırlantada % 0 olan KDV, tezekte % 18. Vay anasını! Merkez Bankası döviz rezervi de yeterli değil sanırım. Bu nedenle tezek dış alımı biraz zor iş galiba....
Konu hakkında naçizane bir fikir ileri sürmek zorunda kaldım. İlber Hoca' nın sözünü ettiği kalabalıkların kendi bokunu kurutarak ısınma sorununa çözüm bulması tek yoldur... Devlet büyüklerimiz de sözbirliği etmişçesine, milletimizin bu konuda ne denli fedakâr olduğunu söylemediler mi? |
|
Görme Engellinin Fendi Münasip Münasebattar' I Yendi
(Mudi Beya) 3 Aralık 2015 |
Ortamsal |
| |
Çocukluk yıllarında geçirdiği çiçek hastalığı sonucu gözlerini kaybeden Bahtiyar Mutlu ile aynı mahalleden çocukluk arkadaşı Münasip Münasebettar, iflah olmaz iki domino oyuncusuydular. Bahtiyar Mutlu, Münasip’ in çalıştığı fabrikaya engelli kadrosundan girmişti. Aynı mahallenin çocukları olduktan başka bir de mesai arkadaşı olmuşlardı sonradan. İki rakip olarak türlü iddialar ortaya attılar, bahisler tuttular; ara sıra işin içine para mara da girse bile, iki ezeli domino oyuncusunun inatlaşması, parayı gölgede bırakıyordu… Yenilen taraf genel olarak Münasip Münasebettar olmakla birlikte, işin peşini bırakmayı içine sindiremiyordu… Rakibinin görme engelli olması nedeniyle hileye saparak onu kolayca yenmeyi düşünmüyor değildi. Ama, oyun kurulan masanın çevresini meraklı yancıların sarmış olması, hile yapmaya engeldi. Bir de, rakibin zorlu olmasına karşın, görme engelli oluşundan ötürü hileye başvurmayı kendine yediremiyor gibi bir hali vardı… |
|
Ereğli Çamlıyayla 2015 Toroslar Geçişi
(Mudi Beya) 31 Temmuz 2015 |
Bireysel |
| |
Her ne kadar rehberimiz karşı geliyorsa da iş, ton balık konservesiyle zenginleştirilmiş salata ve ya bir parmak sucuk, bir domates ve bir yeşil biberle halvet olmuş makarnayı ateşten almadan iki dakika önce üzerine kibrit kutusu kadar kaşarı doğradıktan sonra iki yumurtayı ekledin mi, iki kadeh şarap sevisiyle akşam yemeği adeta ziyafete dönüşüyor. Amaç içip içip yerlere yatmak değilse sorun yok.
Bu yemeklerle ayranı hiç önermiyorum.
Aramızda bu tür yemeklerle ayran içenler olsaydı, 1120 yaşındaki Ana Ardıç’ ı görür görmez satır- matırla “ Buraya cami ve AVM yapalım! “ diye saldırabilirlerdi. İşte Ana Ardıç’ ın bu tip adamlardan çok çok uzaklarda olması nedeniyle bu denli yaşayabilmiştir kuşkusuz.
|
|
Bir Şubat Gecesi İstiklal Caddesi ve Günlerden Cumartesi Saat Sabahın Dördüydü
(Mudi Beya) 18 Ocak 2014 |
Anı |
| |
Kumkapı' nın Arnavut kaldırım taşları buz tutmaya başlamıştı... Hava soğuktu... Seyrek, küçücük ve titrek kar taneleri, kardan çok kırağı parçacıklarına benziyor ve yere düşmek istemiyor gibi yatay hareketler yaparak dans ediyorlardı.. .Sıra sıra mekanlardan klarnet ve akardiyon sesleri yükselmeye başlamış, ortalığa yoğun bir anason, balık, kebap, baharat gibi onlarca çeşniden buram buram kokular yayılıyordu... Kumkapı gene bir haftasonu müdavimlerini ağırlamaya hazırlıklıydı... Her bir işyerinin önünden geçerken temiz giyimli delikanlılar davranışlarıyla, ' Başımızın üstünde yeriniz var, dercesine içeri buyur ediyor ve bir çalışanı, ortağı ve ya sahibi oldukları dükkanlarıyla gurur duyduklarını belli ederek özgüvenlerini ortaya koyuyorlar ve özgüven aşılıyorlardı gelip geçenlere... |
|
Bir Şubat Gecesi İstiklal Caddesi ve Günlerden Cumartesi Saat Sabahın Dördüydü
(Mudi Beya) 26 Kasım 2013 |
Anı |
| |
Toplantıdan çıkan sendika yöneticilerinin adı bir iki yerde geçti. Yöneticilerin soy adları genel olarak yazışma, karar defteri, raporlar gibi yerlerin dışında pek kullanılmıyordu... Örneğin Genel Başkan'ın adı Haşmet, soy adı Zurna'ydı; ama yakın arkadaşları, sürekli, ' Sayın Başkan, derken toplantılarda genel olarak işverenler, 'Haşmet Başkan, diyorlardı.. Genel Mali Sekreterin adı, soy adı Ahmet Cücetepe olduğu halde kendisinden , 'Geldi Ahmet başkan, gitti Ahmet başkan, diye söz ediliyordu... Diğerleri de öyle!... Genel Başkan Vekili' nin adının Salim olduğu bilindiği halde, soyadının Nazik olduğu bilinmiyor gibiydi.. .'Salim başkan da Salim başkan!... Böylece gidiyordu... Örgütlenme Sekreterinin adı 'Orhan, olmakla birlikte soyadı 'başkan, olmuştu sanki!.. Oysa değildi... Onun soy adı da, 'Dolandır, idi. Orhan Dolandır! Herkes biri birine, ' Başkan, ve ya ' sayın başkan, diye sesleniyordu... Bu yaygın bir hitap şekli olarak kullanılmaktaydı.. İşyerlerinden Genel Merkez' e yolu düşmüş şube düzeyinde yönetici, temsilci ve üyelere bile Genel Merkez Yöneticileri tarafından, ' başkan, diye hitap ediliyordu... Ara sıra işyerlerinden Genel Merkeze' e uğrayanların adlarının bilinmediği ve ya anımsanmadığı zamanlarda durumu kurtarmada işe yaradığı oluyordu bu formulün... |
|
Bir Şubat Gecesi İstiklal Caddesi ve Günlerden Cumartesi Saat Sabahın Dördüydü
(Mudi Beya) 7 Ekim 2013 |
Anı |
| |
Bir toplum ki çocukların, yaşlıların ve zeka engellilerin büyücek bir bölümü korumasız ve korunaksız... Ne geçmişleri var, ne de gelecekleri ama, bunları olağan bakışlarla izleyen toplumun geçmişini yaşlılar, geleceğini çocuklar oluşturmuyor mu? Bir de zeka engellilerimiz var, bunlar da çokluk yazgılarıyla başbaşa!.. Etiketsiz, hiyerarşik olarak hiçbir kariyeri ve üniforması, silahı, örgütü ve örgütlenme olanağı bulunmayan bu katmanlar toplumun öp öz malıdır... Bu mala sahip çıkmayan bir toplum maddi dünyasının elden uçup gittiğinin ayırdına vardığı için olsa gerek; umudunu cinlere, okumaya-üfürmeye , taşlara, duvarlara, çula, çaputa bağlar oldu!. |
|
Süt Kardeşliğ!
(Mudi Beya) 6 Eylül 2013 |
Ortamsal |
| |
Doğum sırasında anne ölünce, kalan bebeğin yaşaması için anne sütüne gereksinimi vardır. Eş-dost akraba çevresinde sütünü bu bebekten esirgemeyecek bir gönüllü bulunarak bu sabinin yaşama tutunması sağlanır. Ayrı anne ve babadan olan iki bebek aynı kadının sütünü paylaştıkları için süt kardeşi olmuşlardır ve ayrı cinsten olsalar bile aralarında bir evlilik bağı olamaz. Süt kardeşliği’ nin Anadolu kırsalında bir adı da emişgenliktir ve önemli dayanışma örneği olarak uygulanmaktadır. |
|
Bir Şubat Gecesi İstiklal Caddesi ve Günlerden Cumartesi Saat Sabahın Dördüydü
(Mudi Beya) 13 Ağustos 2013 |
Anı |
| |
… Bu kepazeliğin nedeni, salt kendisi olmadığı halde, toplumun bir bireyi olarak kendi kendini suçlu buluyordu… Bu sefil insanlar, neidüğü belli oymayan, kalitesiz ama kendi kendilerinden geçirmeye yeterli alkol ve uyuşturucu özellik içeren maddelerin etkisiyle büzülerek sızmış kalmışlardı!... Kimileri belki hiç uyanamayacaklardı... Kendisini alabildiğine kötü hissetmesine neden olan bu duygu yoğunluğundan çıkış yolu arıyor gibiydi… Tam da bu duygu bombardımanından sıyrılmaya çabalarken, vekillerin asilleri uyutunca kendi maaşlarına yüzde yüz zam yaptıklarını anımsadı! Elinde olanak olsa, vekilleri, şafak alacakaranlığının bu saatinde İstiklal caddesinde gezmeye zorlayabilirdi. Sonra!... Sonra, bu yüzde yüz zam yüzsüzlüğünü ettikleri yemin metninin neresine yapıştırabildiklerini kendilerine sormak isterdim, diye geçirdi içinden… |
|
Bir Portakal Gazı Eksikti
(Mudi Beya) 5 Haziran 2013 |
Günlük Olaylar |
| |
Avrupa Birliği , maceramızın ne hikmetse bir de bakanı var ama, neye ve nereye baktığı belli değil. O nereye baktığı belli olmayan bakan da kızınca o biçim konuşur… Tarihe ‘ saman ithal eden adam , olarak geçen bir bakan daha var! Bu ülkenin kurbanlık sığır dışalımı yapması yetmedi, bu sığırlara bir de saman aldık dışarıdan! Peki bu bakan’ ın nereye baktığını bilen var mı? Nereye baktığını bilmesek de, bulunduğu ortamda hoşuna gitmeyen bir soru ile karşılaştığında, soruyu soran yurttaşa, “ Artislik yapma! ” dediğini biliriz… |
|
Bir Şubat Gecesi İstiklal Caddesi ve Günlerden Cumartesi Saat Sabahın Dördüydü
(Mudi Beya) 4 Haziran 2013 |
Anı |
| |
Dışarı çıktılar. Arabaya doğru yürürken Haşmet Başkan aniden duraksadı ve ayaküstü, yapılan görüşmede işverenin adım atmamakta direnmesinin altında yatan sinsi hesabı birkaç tümce ile özetledi: Dostlarım, işveren masaya getirmekten kaçındığı teklifi işyerlerinde üyelerimize duyuracak… İşveren; İşçilerin sendikaya karşı tavır geliştirmesinin hesabın güdüyor, dedi. Arkadaşlar, biliyoruz değil mi, bu numaraları? Her dönem yeni taktikler öne sürüyorlar… Üyelerimizin diri durmasını sağlamalıyız… Bu herifler, masada sıfır zam önerecek kadar basitleşirken, yarın işyerlerinde avans dağıtımı gündeme getirerek üyelerimizin birliğini bozmayı da hesap edebilirler… |
|
Bir Şubat Gecesi İstiklal Caddesi ve Günlerden Cumartesi Saat Sabahın Dördüydü
(Mudi Beya) 14 Mayıs 2013 |
Anı |
| |
Toplantı tıkanarak sonlanmıştı. Ev sahibi olarak işveren tarafından sözcü konumunda olduğu anlaşılan Hüsam Bey, “ Oturun beyler! Sabahın bu saatinde birer sade kahve daha içelim de açılalım biraz. Ondan sonra gidersiniz.” dedi. Aslında bu öneri asla kabul görmeyecek gibiydi. İşte ne olduysa o dakikada oldu! Hüsam Bey, diye anılan işveren tarafı sözcüsü, masada duran kumandayı aldı ve televizyonu açtı!... Gündeme bomba gibi düşen ‘ son dakika!’ haberi, işveren sözcüsünün suratını ekşitmesine yol açtı!... Meğer vekillerimiz, asilleri uyuyunca, kendi maaşlarına yüzde yüz zam yapmamışlar mı!... İşçi sendikası adına görüşmelere katılan sözleşme uzmanı Halim Bey, kendi arkadaşlarına yönelik, “ Arkadaşlar, biz burada işyerlerinde üretim yapan işçilere zam konuşuyor, kuruşların hesabını yapıyoruz! Bakın, neler de oluyor? Gördünüz mü?” dedikten sonra işveren temsilcisine dönerek, “ Hüsam Bey, burası sözün bittiği yerdir! ” dedi. Ve kalktılar. |
|
Günlük:
(Mudi Beya) 28 Nisan 2013 |
Günlük Olaylar |
| |
Kedinin miyavlaması, köpeğin havlaması, öküzün böğürmesi, çakalın uluması bize ne denli olağan geliyorsa, eşeğin anırması da o denli olağandır. Olağan olmayan, kişinin ileri sürdüğü bir tez ve ya gerçekleşmesini öngördüğü olasılıkların beklediği gibi gerçekleşmemesi durumunda edebileceği yüzlerce yemin ve üstlenebileceği vebal olduğu halde, ‘ Taksim’ de anırma’ ya kalkmasıdır… Bir köşe yazarı, ne yazmıştı 4 Kasım 2007’ de, bir gazetedeki köşesinde, ABD’de de yapılan başkanlık seçimlerine ilişkin? Aynen alıyorum: “ Adı Hüseyin olan biri Amerika’ya başkan seçilsin, çıkar Taksim Meydanı’nda eşek gibi anırırım. "
İnsanın, ' Yahu ileri sürdüğün iddianın öngördüğün gibi gerçekleşmemesi durumunda ' adam gibi , yemin ve ya söz vermek varken Taksim' de anırmaya kalkmak neyin nesi?, diye sorası geliyor.
O günlerde bir günlük gazete, işin peşini bırakacak gibi değildi… O köşe yazarının, sözünü yerine getirmesini; Taksim’ de eşek gibi anırmasını anımsatıyordu… Adamın, hiç oralı olduğu yoktu. Galiba anırmadı gitti! Zira, o yazar, anıracak olursa bunun bir haber değeri olduğu kesin… Ve bu haberi başta, çalıştığı gazete olmak üzere bütün gazeteler zinhar manşetten verirlerdi!... Demek ki, anırmadı!
|
|
Bir Şubat Gecesi İstiklal Addesi ve Günlerden Cumartesi Saat Sabahın Dördüydü
(Mudi Beya) 20 Nisan 2013 |
Anı |
| |
Toplantı akşam saat dokuz’ da başlamış, ilk yarım saat ısınma hareketleriyle geçmişti... Karşılıklı yapılan şakalar içinde dokundurmalar yer alıyordu. Bu arada üç kez çay servisi yapıldı... Ağır ağır konuya girilmeye başlandı... İşveren tarafı işçilik maliyetlerinin yüksekliğinden, kullanılan enerjinin pahalılığından, pazarda rekabet şansının günbegün zorlandığından söz ederek; ortaya yüzdeli sayılar ve maliyet hesapları çıkarıyor, ülkedeki işsizliği sendikaya karşı kullanıyordu... Adamlar, enerji, pazar ve maliyet gibi olumsuzlukları anlatırken, sanki bu ülkeyi işçiler yönetiyormuş da, olumsuzluklar o nedenlerle ortaya çıkmış gibi konuşuyorlardı! İşyerinden bir üye bu bakışa nasıl dayanabilir ki?
İşçi sendikası ise, üyelerinin yaşam pahalılığı altında ezilmekte olduklarını, üretimdeki verimin yüksek, pazar payının iyi olduğunu ileri sürerek sözleşmenin sendikanın istemi doğrultusunda yapılmasının iş barışına katkı sağlayacağını ileri sürerken açlık sınırından, mutfaktaki yangından söz ederken, asla rakam kullanmıyordu... Sendika üyelerinden, her iki taraf da, ' işçimiz, işçilerimiz, diye bahsediliyordu...
|
|
Günlük:
(Mudi Beya) 15 Nisan 2013 |
Halk Öyküleri |
| |
Kimi becerikli kadınlarımız dışında, dolması, kızartması, musakkası ve tatlısı dışında yemeği pek yapılmayan kabaktan bakın ne kadar yemek üretilebiliyor? callama kabak, pekmezli kabak, yarmalı kabak, sütlü kabak, erikli kabak, yoğurtlu kabak, derken; çintmesi, sebzelisi, oturtması, cevizlemesi, kalyesi, üzümlüsü, bayıldısı, mücveri, pidesi, babucakisi, çorbası, granitesi, grateni, omleti, keki, bastısı ve köftesi gibi onlarca yemek yapılabilmekte kabak denilen zevattan…Bununla da kalmıyor, çiçeğinden de dolma yapılabiliyor… |
|
Bir Şubat Gecesi İstiklal Caddesi ve Günlerden Cumartesi Saat Sabahın Dördüydü
(Mudi Beya) 2 Nisan 2013 |
Anı |
| |
İçki, deyince aklına başka bir şey takıldı Hilmi’ nin: İşverenlerin, işçilerin sendikalarda örgütlenmesini içlerine kolay sindiremedikleri için, bir zamanlar işçi olan kimselerin karşılarına sıkı pazarlıkçı olarak çıkmalarını da kabullenmek istemezler, sınıfsal bir realite olarak! Bunun için, zaman zaman pazarlık masasına getirmedikleri önerileri işyerinde duyurarak sendikayı devre dışı bırakmanın hesabını da yaparlar… Biraz içmeden bu işverenlerin karşısında dayanmak zor valla! Biraz içmiş ve sinirler boşalmış olarak pazarlığa girişmek, yadsınacak bir durum değildir. Sendikacılığın hiç içmeden yapılabilecek bir iş olmadığı bir kez daha apaçık ortaya çıkmıştı o gün. İşyerlerinden sıradan üyelerin katılımıyla yapılan sözleşme görüşmelerinin çıkmaza girmesi, o sıradan üyelerin, işverenlerin aldığı tavırlara sinirlerinin dayanamadığındandır… Ama Hilmi, her şeyde olduğu gibi dozunu iyi ayarlamak gerekir, diye de düşünmekten kendini alamadı… |
|
|
Bireyin genel olarak kabul görmüş gelişmişlik düzeyi; sans, genekoloji bilimi, ekonomik olanaklar, aile büyüklerinin özverili çabaları, seçilen okullar ve ya öğretmen kadrosu gibi etmenlerin salt herhangi biriyle açıklanamaz diye düşünüyorum. Ancak, bu etmenlerin tümü ya da bir kısmı farklı biçim ve oranlarda katkı sağlamıştır kişioğlunun genel kabul görmüş gelişmişliğine...
Başkalarıyla paylaşmak için kaleme almaya çalıştığım bu metnin buraya kadar olan bölümü uzmanlık gerektiren konulardır ve farklı dallarda konunun eğitim ve öğrenmini yapmış akademisyenlerince irdelenegelmektedir... Elbette ben öyle bir iddianın sahibi olmak istemem...
Yaşadığımız toplumda; okulunda, işinde ve her hangi bir sanat dalında kendisini kanıtlamış bir yetenek ortaya çıktığında, ` Olsa olsa bu kadar olur, Allah vergisi maşşşallah!, diyerek hakkını sonuna kadar teslim ederiz sıklıkla... Yani, en azından konuyu; yazgı, kader, kısmet gibi kavramlarla açıklamayı yeğleriz!.... İşin bilimsel ve araştırılması gereken yönleriyle pek işimiz olmaz...
Ortaya atılan bir konuyu ve ya gündemi, ya da bir sorunu tartışırken hakkında bilgi sahibi olmasak da kesinlikle görüş sahibiyizdir!...
Karanlık bir cinayetin kurbanı olan Uğur Mumcu, bu çarpıklığı, " Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz!..." gibi bir öz sözle ne güzel ortaya koymuştu…. Her güzellik gibi O` nu da yok ettiler. Uğur Mumcu ki, toplum olarak bu gün içine düştüğümüz acıların haberini yıllar öncesinden veriyordu. Ve bu nedenle öldürüldü...
Benim bu yazımda ele almak istediğim asıl konu bu da değil.
Öyleyse ne mi?
Biraz açayım. Açayım ki, İzedebiyat' a` e üye olma amacımı da ortaya koymuş olayım:
İleride daha uzun yazmak umut ve dileğiyle belirteyim: Bana göre, bireyi geliştiren en önemli itici güç karşıtlarıdır.
Bir başka deyişle; birey, sürekli kendisi gibi düşünen kişi ve kümelerle bir arada oldukça gelişmez, gelişemez!...Tıpkısının aynısı düşünen insan kümeleri, biribirini ancak onaylar!...
Konu paylaşımı ve görüş alışverişinde bulunmak için aranızdayım.
Tartışma kültürünün gelişimine en küçük dahi olsa bir katkı sağlayabilir miyim acaba, diye düşünüyorum açıkçası...
|
02.12.2008 23:09:31
|
|
| |
Sürç-ü lisan ettimse affolmaya,
aafolmaya ki, kişi ağzından çıkanı kulağı duya....
Ve kimse karnından konuşmaya!...
|
|
|