İnsanın en iyi tarafı ürperebilmesidir. -Andre Gide |
|
||||||||||
|
Memleketten karısı Güldane’ yi de yanına alınca, işlerin hızla yoluna gireceği umudu yeşermeye başlamıştır içinde!... Hele, yardıma muhtaç aileler listesine adını yazdırınca yılda iki kere odun, kömür, un gibi ihtiyaç maddeleri ile birlikte bir miktar para da verilmeye başlayınca umutlar iyiden iyiye güçlenmiştir…. Daha önce bu kentte bir yıl kadar kaldığı günlerde işsizlik, yokluk, açlık çeken dengi insanlarla alabildiğine sağlıksız ve alabildiğine sorumsuz bir yaşamı paylaştığı için, kaldığı yerden başlaması zor olmamıştır!... Piyasada iş tutan kadınların ve onların müşterileri, yardımcıları ve pazarlayıcıları erkeklerin ve üçüncü cins insanların toplaştıkları mekanları adamakıllı öğrenmiş olduğu için onların arasına yeniden katılmada zorluk çekmedi. Daha sonra bu gibi yerlerin gediklisi olup çıktı ve bu yollarda bir hayli çarık eskitti!... Anadan babadan kalan elde avuçta ne varsa tüketti!... Tüketmesine tüketti de, yaptığı sayı bir elin parmakları kadar ya vardır, ya da yoktur!... Balıklama içine atlamış olduğu bu kokuşmuş bataklık, iştahını kabartarak eve dönüp karısı Güldane’ nin üzerine abanmasından başka bir işe yaramamıştır. Sayı ve zaman kavramını unutmuş, aklına düştükçe ve ayranı kabardıkça….. (…….….) Allah ne verdiyse yüklen babam yüklen!... İşin kötü yanı, o zamanlar “ İlla ki de üçten aşağı kalmayın; her haneden en az üç çocuk isterim.” diye direten hükümet büyükleri de yoktu başımızda!... Bu sayılan nedenlerle Abdülrezzak, en kolay bir iş olan üreme gücünü sonuna kadar kullanarak dokuz çocuk babası oldu!... Abdülrezzak’ ın o mekanlara sık sık boy göstermesi, ileride yaşamından kesitler verilecek olan bir kadının ilgisini çeker… Ve konuşma gereği duyarak kollamaya başlar. Hatta ilkin, kadınlı erkekli sekiz on kişilik içkili bir buluşma sırasında kadın, geriden kaş göz oynatır Abdülrezzak’ a.... Sonra da masaya gelmesi içim im falan eder. Kadının sanısı; olasılıkla, evini terk eden kızını, karısını veya torununu yahut ta başka bir yakınını arayıp bularak kurtarmanın derdinde olan bir adam, şeklindedir… Bu sanıyı güçlendiren nedenlerin başında, adamın içki ve sigara kullanmaması gelmektedir… Derken, bundan bir buçuk yıl kadar önce bir gün toplu taşıma aracında yan yana gelmişlerdi. Kadın, “ Sizi tanıyorum, aynı dükkanlara takılıyoruz, değil mi? ” diye sorunca… Abdülrezzak, “ He!... He!...” diye yanıt verir. Zaman zaman birbirlerini geriden görmüş olan bu iki insan, toplu taşıma aracından indikten sonra birlikte aynı yere giderler… Kadının amacı, ortada gerçekten kurtarılması gereken bir kurban varsa nasıl yardımcı olabileceğini düşünerek adama açılmaktır. Otururlar bir köşeye. Kadın: “ Amca, benim işim var; kısa keselim ve hemen konuya girelim.” diye konuşmaya başlar… Adam, “ Heee!... Girek!... ” diye karşılık verir… Kadın, aklınca adamı incitmemek için konuyu uygun bir şekilde açmayı düşünürken, adamın aklı başka yerdedir!... Kadın, adamın bir yakınını aradığını ve bataktan kurtarmak için hemen her gün o bildik yerleri gezip dolaştığını düşünmekte ve bu konuda destek vermek istediğinden bir yerden başlamak gereksinimi duyar.. Diyalog şu şekilde gelişir: - Ben Ayşe!... Ayşe Aldırmaz!... Amca senin adın ne? - Beniyki de Ab’durazak Geçkalmış, der ve ekler: Bu buluşmanın hayırlara vesile olmasını diliyem!... - Bunu gerçekten ben de istiyorum ve o nedenle buradayım!... Adı neydi…? Kaç yaşlarında vardı? - …………….. - Kızın, diyorum; adı ne? Kaç yaşında? Adam kendisini toparlar: - Hele görek bir!... Amma ben seni diyem!... Kadın biraz şaşırmıştır; sesini yükseltmek zorunda kalır: - Aradığın kadın, kız her neyse; neyin olur, adı neydi, kaç yaşlarında vardı? Adam biraz heyecanlanır ve umutla yanıt verir: - Adını soruysen. Yaşını soruysen. De get getir de, bereber örgenek, adını da, yaşını da!... İşin dorgusu mu, Sağa deyim, sen niye olmisen?” - …………….. Kadın işi çözer, yanıt da vermez ve kendisini çok kötü hissetmeye başlar! Sonra, adamın duyacağı bir sesle, “ Kızım senin salaklığın üstünde gene; sen neyin peşindesin, bu kart zampara nelerin peşinde.” der ve masayı terk eder. Adam peşi sıra gitmek amacıyla ayağa kalkar ama, kadın kalabalığa çoktan karışmıştır. Adam, yerine oturur ve ‘ Bu karı buralarda gezii degil mi? , diye kendi kendine sorarak, tekrar karşılaşacağı günü ve saati beklemeyi düşünmektedir. Ancak, Abdülezzak’ ı müşteri listesine almak kadının aklının ucundan bile geçmediği gibi yeniden görüşmeyi de düşünmemektedir. Ve masayı öfkeyle terk etmiştir. Bakalım bu işin sonu nereye varacak! ......./...... Devam edecek
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mudi Beya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |