Barışı bulacağız. Melekleri duyacağız, göğün elmaslarla parladığını göreceğiz. -Çehov |
|
||||||||||
|
Gış geldi, benim keyifle hepden bozuldu. İşim gücüm zoba yakmak. Odunla kömürle uğraşmakdan, elim yüzüm demirci çıraklarına döndü. Havalar bi soğuk bi soğuk. Pencerelerden örüzger üfürüp duruyo, donuyoz. İtdiyarlayınca, canın ceren de galmıyo sevgili günlüğüm. Yaprak gazeli gibi oluyo insan. Şöyle üfff deseler, dalından yere düşüyosun. Meltem bile esse, tiril parıl ediyosun. Elâlem ganörüferli evlerde keyif çatagoysun, biz de leylek çadırı gibi evlerde ömür tükede’m. Ihhh! Memed Amca’nı hiç sorma. Bu ay emekli mayişini alamadı da, onun için burnundan soluyo. Bi belâ çıkartdıracak diye, onun gapsama alanından uzak duruyom. Gıdem tazminatına güvenip mayişine zam beklerken; bırak zammı, iki ay daha mayiş alamayacağını öğrenince herifin tersi döndü.Yüzü, zaten beter; tersi, hiç anlatılır gibi değil. Dimyat’a pirinç almaya gidiyodu, bi bakdı ki evdeki bulgur da gitmiş. Emeklilerin mayişlerini takibe almışlarmış, onun için ödeme yapmamışlarmış. Ne yiyecez şubata gadar? Devlete borcu olanlar varmış da, o borçları tahsil edecekmiş hökümet. “Acemi nalbant, gâvur eşeğinde öğrenirmiş ya nalbantlığı.”, hökümet de gariban emeklileri buldu, bütçe açığını gapatmak için. Memed Amca’n mayişini çekmek için para makinesine gitdi, eli boş döndü. Makinede hiç bi şey yazmıyomuş. Ne bi özür, ne bi açıklama. Yani devlet, vatandaşını ciddiye almıyo. İnsan bi haber verir. Memed Amcacığım, biz sana iki ay mayiş veremicez, ayağını denk al filan der. Nerde! Bizim torun araşdırdı, oraya buraya telefon etdi, sebebini öğreneyim diye. Meğer bizim adamın SSK mı, SGK mi öyle bi yere yüz sekiz lira borcu varmış. Borcunu yatırdık ama, gene mayişini alamadı. Nerden çıkdı bu borç, anlamadık.” Müflis bakkal, eski defterleri garışdırırmış.” ya; hökümet de, eski gayıtları garışdırıyo çulunu düzmek için. Hiç mi utanmadınız sekizen yaşındaki adama borç çıkartmaya? Hadi borç çıkardınız, ne diye maaşını iki- üç ay vermiyorsunuz? Hayırsız evlât gibi, satmadık bi şey bırakmadınız. Ne köprü galdı satmadık, ne pavlika, ne liman. N’oldu bu paralar? Gazandığınız o paralar az mı geldi de, zavallı bağ-kurluların mayişlerine göz diktiniz? Canınızın istediğine, bin bir bahaneyle ne olanaklar, ne yardımlar sunuyorsunuz. Bir avuç emeklinin borcunu, af etseydiniz ne olurdu? Bunlar; alacaklarına gartal, vereceklerine garga gibiler sevgili günlüğüm. Al sana bi haber: Öcalan gençliğinde namaz gılarmış. Bak bak bak! “Ağzının domalmasından Ömer deyeceği belliydi.” hesabı; bunun arkasından ne geleceğini tahmin etmek hiç zor değil. Besbelli ki; Öcalan’a af düşünüyorlar ve bizi buna hazırlıyorla sevgili günlüğüm. Öcalan’ı cici göstermeye çalışıyorlar. Öcalan’ı bile af etmeyi düşünüyorlar da Memed Amca’nın yüz sekiz liralık borcunu af etmiyorla. Binlerce kişinin katili olan kişi gadar da mı hasiyetimiz yok mu yanınızda? Ihhh! Durumla böyle iken, ben nasıl iyi olayım sevgili günlüğüm? Öcalan’a bile af düşünüp de, biz emeklileri durup dururken borçlu çıkardıkları için, hökümeti gınıyom. Gerçi gınayınca bi şey olmuyo ama, ben yine de gınıyom. Artık satacak bi şey galmadığına göre, borçlu emekli galmayınca nerden yeni gaynak bulacakla, çok merak ediyom. İnşallah; dedelerimizin, ninelerimizin bi borcunu bulup, onları da bizim sırtımıza yüklemezler. Artık yük çekecek halimiz galmadı sevgili günlüğüm. Özelleştirilen köprü ve otoyollarda, dini bayramlarda ücretsiz geçiş uygulaması 25 yıl boyunca devam edecek diye mücde(!) verdi gasteler. Hem de hiç utanmadan. Senede iki defa bayram gelecek de, ben köprü veya otoyola çıkacam da, para vermeyecem.” Bi guş bi ağacın dalına gırk yılda bi gonarmış. Bi daha gonuncaya gadar ya guş ölür ya da dal gururmuş.” Ben önümüzdeki bayramı görebilecek miyim bakalım Atalarımız; “Ölüler, biz yaşayanları her gün helva yiyoz sanırlarmış.” demişler. Bunlar da bizim bi elimizi yağda, bi elimizi balda sanıyorla besbelli. Atım yok, arabam yok; ne işim var benim otoyollarda, köprülerde? Benim gafam kel, alay eder gibi sedef darak veriyorla. Altın darak verseniz gaç yazar? Başında saçı olmayan vatandaş, darağı ne yapsın? Bedava geçişiniz sizin olsun. Bizim otobanlarda, köprülerde işimiz yok. İçmeye ayranımız yokken, tahtırevanla tuvalete gitmek gibi bi huyumuz hiç yok.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Kâmuran Esen, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |