Bir insan bir kaplanı öldürmek istediğinde buna spor diyor, kaplan onu öldürmek istediğinde buna vahşet diyor. -Bernard Shaw |
|
||||||||||
|
Sokrat: Merhaba kaptan! Hazırlığını yapabildin mi? Konumuz ne? Meraklı Eşek Arısı: Merhaba Sokrat! Bugün benim için oldukça önemli. O nedenle sataşmalarına cevap vermeyeceğim. Sana sabır ve hoşgörü ile tahammül edeceğim. Hazırlığımı tamamladığımı sanıyorum. Çok sayıda kitabı inceledim. Konumuz: Eleştiriden eleştiriye. Kaptanlık yakıştırmana gelince, istersen buna sohbetimizin sonunda karar ver! Bakalım, kaptanlığı hak ediyor muyum, etmiyor muyum? Kendime günlerdir şu telkini veriyorum: Rolünü iyi oyna. Beğenip beğenmemek başkalarının işi… Sokrat: Bu konuyu seçeceğini tahmin etmeliydim. Başla artık, yoksa meraktan çatlayacağım! Meraklı Eşek Arısı: Başlıyorum. Önce geçen bir zaman süreciyle ilgili kendime ait bir gözlemim oldu. Onu anlatayım: “Paralarını tek tek saydı, cüzdanına koydu. Kredi kartlarını gözden geçirdi, onları da cüzdanın başka bir bölümüne yerleştirdi. Arabasının anahtarını elinde çevirdi çevirdi, sonra cebine koydu. Cep telefonunun düğmelerine basarak bir müddet oyalandı. Bir kaç tane de mesaj yazdı. Eve geldi, TV’nin düğmesine basıp açtı. Uzaktan kumanda aleti ile kanalları dolaştı. Hoşuna giden kanal bulamayınca kapattı. Bilgisayarın başına geçti. Açar açmaz “8 tane iletiniz var” uyarısıyla karşılaştı. Messenger’a girip iletileri okudu, bazılarını sildi. Beğendiklerinden bazılarını da dostlarına gönderdi. Messenger’ı kapatıp internete geçti. Google arama motoruna “Yaşam nedir” yazıp “ara” bölümünü tıkladı. Yüz binlerce site çıktı karşısına. Sitelerde dolaşmaya başladı, ama doyurucu bir cevap bulamadı. Oysaki yaptıklarına bir baksaydı, belki yaşamın ne olduğunu anlayamazdı, ama ne olmadığını fark edebilirdi. “ Sokrat: Üzerinde kafa yorulmamış yaşam, yaşanmaya değer değildir(s) mi, demek istiyorsun? Çağınız insanına güzel bir örnek oldu bu anlattığın. Renklendirdiğinizi zannettiğiniz hayatınızı monotonlaştırmışsınız, ama bunun farkında değilsiniz. İnsanlardan ve hayattan sıkıldığında kendine kaçacak, sığınacak bir yer hazırla. Meraklı Eşek Arısı: En uygun sığınak neresidir? Sokrat: Tabii ki doğa… Neyse söz gene sende! Meraklı Eşek Arısı: Bak Sokrat! Çeşitli düşünürlerden aldığım aynı konuda ama çoğunlukla karşıt olan görüşler var. Ben bunları söyleyeceğim, sen de sendeki çağrışımını dillendireceksin. Benden yorum bekleme, gerekli görürsen sen yap! Sokrat: Dersine iyi çalıştığın belli! Meraklı Eşek Arısı: “-Bana verilen bu ceza, haksızlığın ta kendisidir.– Adalet, haksız olana haksızlık gibi gelir. Çünkü her insan kendi gözünde suçsuzdur.” Sokrat: Bugünün kötülükleri, haksızlıkları, vahşetleri yarının çalışılması gereken dersleridir. Meraklı Eşek Arısı: “-Bana yaptıklarını fazlasıyla ödeyecek. Onun için çıkaracağım söylentilere herkes inanacak. -Çamur atma; hedefini şaşırır, kirli ellerinle kalıverirsin. “ Sokrat: Yalandan ve iftiradan hoşlanmadığını söyleyip de yalandan ve iftiradan bir türlü vazgeçemeyen insanları yalandan da olsa takdir ediyorum. Meraklı Eşek Arısı: “-Aşılmaz bir duvarın önünde yaşamak köpekçe yaşamaktır. -O duvarı bulabilse, köpekliğe razı olacak o kadar çok insan var ki… “ Sokrat: Rezilliğin tutkularından kaynaklanıyorsa, işin zor demektir. Meraklı Eşek Arısı: “-Önceleri o benim tutsağımdı. Sonra ise ben de onun… -Bir tutsağın boynuna geçirdiğiniz zincirin öteki ucu, kendi boynunuza takılıverir.” Sokrat: Kapitalizmin en iyi becerdiği şey, insanları önce yalnızlaştırmak, sonra da esir almaktır. İşin tuhafı insanlar da bu tutsaklığa alışmış görünüyorlar. Meraklı Eşek Arısı: “-Yazdığın şiirlerini bir türlü anlayamıyorum. Yoksa onları anlaşılmasınlar diye mi yazdın? - Benim çaba göstererek yazdığım şiiri, okurun çaba göstermeden anlamasını istemem.” Sokrat: Yazmayan kalemle yazdığım aşk şiirimi konuşmayan dilimle okusam bir anlayan bulunur mu? Meraklı Eşek Arısı: “-Onunla mücadele etmek benim tek amacım. Bir gün onu mutlaka öldüreceğim. - Onun ölmesi değil, yaşaması gerekir. Çünkü; bir düşmanla savaşarak yaşayan kişinin, düşmanını hayatta bırakmakta yararı vardır.” Sokrat: Anladım ki kendime en başta zarar veren benim. Ve bir gün gerçek düşmanla karşılaştık ve o biziz… Meraklı Eşek Arısı: “-Adam çok zengin, ama sık sık evine hırsız giriyor. - Arının evini yıkan, balın tatlılığıdır. “ Sokrat: Sahip olduğun şey ne kadar çoksa üzüntünün artma ihtimali de o kadar fazladır. Çünkü sahip oldukların nedeniyle kaybedebileceklerinin sayısı da çoğalacaktır. 0 nedenle ben “Kaybettiğim takdirde üzüntüsünü çekeceğim şeye sahip olmuyorum.(s)” Meraklı Eşek Arısı: “-Sende olanları neden başkalarına veriyorsun? Bilgilerin sende kalsa daha iyi olmaz mı? - Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez. “ Sokrat: Başkalarına faydası dokunmayan bir bilginin sana fayda sağlayacağı da şüphelidir. Hem derler ki; bilgi paylaştıkça çoğalırmış. Meraklı Eşek Arısı: “-Görünüşü sıradan bir insan gibiydi, ama olağanüstü işler başardı.- Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk zanneder.” Sokrat:Bir garip dünyada bir garip insanlarız doğrusu. Yolun başındaki yolun sonuna doğru gitmeye çabalarken, yolun sonundaki de yolun başına dönmenin çarelerini aramakta. Meraklı Eşek Arısı: “-Henüz yanıtlanamamış ve kadın ruhuyla ilgili otuz yıl süren araştırmalarıma karşın benim de yanıtlamayı başaramadığım çok önemli bir soru var: Kadın ne ister? -Kadınlar vasat erkek ister. Erkekler de vasat olmak için ellerinden geleni yapar. - Şu adam melek erdemleri olan bir hizmetçi arıyordu. Ama birdenbire bir kadının hizmetçisi oluverdi. Şimdi de melek olması kaldı.” Sokrat: Bir elma için bir kadına kanana, ben erkek demem! Meraklı Eşek Arısı: “-Her sabah kalktığım zaman kendi kendime şöyle söz veririm: Dünya üzerinde vicdanımdan başka kimseden korkmayacağım. Kimsenin haksızlığına boyun eğmeyeceğim. Adaletsizliği adaletle yıkacağım ve mukavemet etmekte ısrar ederse onu, bütün mevcudiyetimle karşılayacağım. - Eylem ve vicdan genellikle uyuşmazlar. Eylem, ağaçtan ham meyveleri toplamak isterken, vicdan onları gereğinden çok olgunlaşmaya bırakır, ta ki yere dökülüp ezilinceye kadar.” Sokrat: Oruç Baba’dan bir alıntı yapacağım: Bir ülkede farklı düşünen insanlar sabaha karşı evlerinden alınıp, aylarca hâkim karşısına çıkarılmadan hapishanelerde tutulurlarmış. Bu uygulamaya bazıları karşı çıkarken, bazıları da “Bekleyelim, ne var bunda canım! Eğer suçsuzlarsa bir gün adalet yerini bulur” derlermiş. Oruç Baba da der ki: Bugün haksızlığa uğrayan insanların çığlıklarını duymayanlar, yarın kendi çığlıklarının duyulmadığından yakınmasınlar. Meraklı Eşek Arısı: “-O cahil kişiyle arkadaşlık yapmasan daha iyi edersin. -O cahilse ben de cahilim. Hem biz birbirimize yardım ediyoruz, ne kötülük var bunda? -Çünkü bir kör bir köre yol gösterirse, ikisi de çukura yuvarlanır.” Sokrat: Cahil insan kendinin bile düşmanıdır; başkasına dost olması nasıl beklenir?(s) Meraklı Eşek Arısı: “-O çirkin adamı, ne kadar da güzel çizmiş ressam! - Doğada tiksinerek baktığımız şeyler, bir sanat eseri haline gelince, onlara hoşlanarak bakarız.” Sokrat: Bilimin atlattığı çağın(!) marifetlerini gördük. Çünkü acılarını çektik. Gerçek çağ atlama sanatla, sanatçıyla olacaktır. Sonunda da tüm insanlık huzura, mutluluğa kavuşacaktır. Tabii bilim dünyamızı tamamen yok etmezse… Meraklı Eşek Arısı: “-Yaşlanmak isteriz. Ama yaşlılıktan korkarız; bu hayatı ne kadar sevip, ölümden nasıl kaçmak istediğimizi gösterir. -Belaların en korkuncu sayılan ölüm, bizim için bir hiçtir: Biz var oldukça o yoktur, o varken de artık biz yoğuz, bunun sonucu olarak da o ne dirileri, ne ölüleri ilgilendirir. Çünkü birincilerin olduğu yerde o yoktur, ikincilerin de artık kendileri yoktur.” Sokrat: Ölümü kabullendiğin an, ölümün sana en çok yaklaştığı andır. Öyle yaşa ki, geçmişte kalan günlerinin hiç birini özlemle aramayasın. Meraklı Eşek Arısı: “-Kadınlar, yaşlarını gerçekten önemserler mi? - Erkek yaşını saklamaya, kadın ise saklamamaya başladığı zaman yaşlanmıştır. - Gerçek yaşını söyleyen kadına inanmamalı. İnsana bunu söyleyen kadın, her şeyi söyler.” Sokrat: Kadın ve erkeğin benzerliklerinin yanı sıra farklılıkları da vardır. Örneğin güzellik bir farktır. Bir erkeğe ”çok güzelsin” diyemezsiniz, ama bir kadına demelisiniz, hem de sık sık… Meraklı Eşek Arısı: “-O arkadaşınla dargın mısınız? -Hiç sorma! Geçenlerde onun hakkında ileri geri konuştuğum için aramız bozuldu. - Az konuşmaktan pek az, çok konuşmaktan sık sık pişman olunur.” Sokrat: Her yavan konuşmanın arkasında bir aptal ağız vardır. Meraklı Eşek Arısı: “-Doğruları söylemiş olmama rağmen kimseyi inandıramadım. -Doğruyu söylemek değil, anlatmak güçtür.” Sokrat: Başkalarının doğrularındansa kendi yanlışlarımı severim. İsterseniz yanlış düşünün, ama her durumda kendi kafanızla düşünün. Meraklı Eşek Arısı: “-Belgesellerde bir kaplan yabani bir hayvanı öldürdüğünde beslenme zincirinden bahsedenler, evcil bir hayvanı öldürdüğünde ise onu katil olarak tanımlıyorlar. - Bir adam bir kaplanı öldürürse bunun adı spordur, bir kaplan bir adamı öldürürse bunun adı da vahşettir. “ Sokrat: İşkence yapan ya da silahla öldüren bir hayvan var mı? Halbuki göklere çıkartarak yücelttiğimiz insandan böyleleri çok var. Meraklı Eşek Arısı: “- Üç gerçek dost vardır: Yaşlı bir eş, yaşlı bir köpek, hazır para. - Sevgili dostlarım, bu dünyada dost yoktur… - Dünyada belki en geçici, en vefasız şey dostluktur. Bir elbise bile bir dosttan fazla dayanıklıdır.” Sokrat: İhtirasını paylaşmaya, nefretini sevgiye, üzüntüsünü sevince, karamsarlığını iyimserliğe, düşmanlığını dostluğa, gaddarlığını merhamete, egoizmini diğerkâmlığa dönüştürebilene ben İNSAN derim. Ama bu İNSAN’dan yeryüzünde kaç tane bulabileceğimi bilemem. Meraklı Eşek Arısı: Filozof Diyojen’e mal edilen bir kıssadan hisse ile bitirelim: Filozofa sormuşlar: ’Üstadım! Niçin iki kulağımız ama bir tek ağzımız var?’ Diyojen: ’Az konuşalım ama çok dinleyelim diye’ demiş. Sokrat: Teşekkürler Meraklı Eşek Arısı. Anlattıkların sayesinde hem öğrendim, hem de yeni yeni düşünceler ürettim. Meraklı Eşek Arısı: Doğru söylediğine inanmak isterdim. Sokrat: Sadece senin değil, hiç kimsenin hatırına yalan söyleyemem. Beklediğimden daha iyi bir sohbet oldu. Hoşça kal. Meraklı Eşek Arısı: Sevindim. Güle güle Sokrat! ● ● ●
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |