"Bilmezlik ile ne hoþtum; hayalimde ne güzellik, ne de aþk vardý." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Sokrat: Merhaba Meraklý Eþek Arýsý! Seninle olan sohbetlerimizden her geçen gün biraz daha fazla zevk almaya baþladým. Seni daha iyi tanýmak isterdim. Gerçek duygularýný zaman zaman gizliyormuþsun gibi geliyor bana… Meraklý Eþek Arýsý: Merhaba Sokrat! Sen de bana artýk eskisi kadar itici gelmiyorsun. Kendimi senden gizlediðim filan yok. Ne isem oyum. Açýklamaktan çekineceðim herhangi bir þey olduðunu zannetmiyorum. Sokrat: Dediðin gibi olsun… Ama gene de kendinden biraz daha etraflýca bahsetmeni istiyorum. Meraklý Eþek Arýsý: Hayatýmýn önemli dönemlerinden bahsettim. Bu arada belki babamýn ölümünü de anlatmam gerekiyordu. Sokrat: Babaný da mý kaybettin? Ne zaman? Meraklý Eþek Arýsý: Evet, yirmili yaþlarýmýn sonlarýna doðru… Bir gün babam gece oldukça geç geldi eve. Bu kadar geç kaldýðý günler çok azdý. Üstelik içkiliydi de. Ýçkiyi de arada sýrada içen bir insandý. Gündüzleri zamanýnýn çok az bir kýsmýný evde geçirir, sonra dýþarýya çýkardý. Tabii bize söylemediði için nereye gittiðini ve ne yaptýðýný da bilemezdik. Hava karadýktan hemen sonra da eve dönerdi. Ne benimle ne de üvey annemle fazla konuþurdu. Ýsteklerini söylerdi sadece… Biz de bunlarý mecburen yerine getirirdik. Sokrat: Tam bir ataerkil aile erkeði… Meraklý Eþek Arýsý: Evet öyle! Ailenin iþlerini ve üyelerini o yönetirdi. Çocukluðu, delikanlýlýðý geride býraktýðým yýllarda bile üzerimdeki baskýsýný hep hissettim. O eve gelince içimi bir sýkýntý kaplardý. O gece de öyle oldu. Evin kapýsýndan girer girmez burnuma gelen kokudan içkili olduðunu anladým. Hayret ettim. Herhalde arkadaþlarýyla bir yere takýlýp içti diye düþündüm. Salonda televizyon izliyordum ve açýk olan kapýdan babamýn sallanarak yatak odasýna doðru geçtiðini gördüm. Pijamalarýný giymeye gitmiþ olmalýydý. Mutfaktaki üvey annem de hemen arkasýndan koþturdu. Biraz sonra babam evin nadiren uðradýðý bir bölümüne yani mutfaða girdi. Nadiren diyorum çünkü suyunu içmek için bile oraya pek girmezdi. Mutfak tarafýndan gelen bir gürültü ile yerimden fýrladým. Sokrat: Bir þeyleri devirmiþ olmalý. Meraklý Eþek Arýsý: Daha da kötüsü… Çünkü mutfaða gittiðimde o kocaman adamýn yerde hareketsiz bir þekilde yattýðýný, bazý eþyalarýn saða sola saçýldýðýný gördüm. Kökünden kesilmiþ bir aðaç gibi devrilmiþ kalmýþtý öylece… Sokrat: Anladýðým kadarýyla galiba, ölmüþ olduðunu söylemek istiyorsun. Meraklý Eþek Arýsý: :Evet, ama ben onun öleceðine hiç inanmamýþtým Sokrat:Dünya, büyük bir tiyatro sahnesi gibidir. Herkes bu sahnede rolünü oynar, rolü bitince de sahneyi terk eder. Meraklý Eþek Arýsý: Senin deyiminle sahneyi terk eden bu adamý önce düþtüðü yerden kaldýrmayý denedim. Baþaramadým. Göðsüne kulaðýmý dayayýp kalbini dinledim, nabzýný kontrol ettim. En ufak bir canlýlýk belirtisi yoktu. Bu arada üvey annem gürültüyü duyunca hemen gelmiþ ama ben onun varlýðýndan haberdar deðildim. Üvey annemi fark ettiðimde, þaþkýn ve çaresiz bir þekilde bana bakýyordu. Yardým etmesini söyledim. Ýkimiz birlikte babamý salondaki kanepeye kadar götürdük. Ýki kiþi olmamýza raðmen bir hayli zorlanmýþtýk. Sokrat: Ambulans, doktor filan çaðýrsaydýnýz ya da bir hastaneye götürseydiniz. Meraklý Eþek Arýsý: Neden sonra bu dediðin çareler aklýma geldi ve telefonla bir ambulans çaðýrdým. Ambulansýn gelmesi çok uzun sürmedi. Kontrolünü yapan saðlýk elemaný babamýn öldüðünü yapýlacak bir þey olmadýðýný söyledi. Bunu söyleyen kiþi doktor muydu, baþka bir saðlýk elemaný mýydý doðrusu bilmiyorum. Ama ne olursa olsun bir insanýn sað mý yoksa ölü mü olduðunu anlayabilecek birisi olmalýydý. Daha sonra bu kiþi yanýndaki görevliyi aþaðýya ambulanstan bir ceset torbasý getirmesi için gönderince olayýn gerçekliðini tam olarak kavradým. Sokrat: Zor bir durum. Neler hissettin? Çok acý çektin mi, ya da üzüldün mü? Meraklý Eþek Arýsý: Ýlk karþýlaþtýðým ölümde yani o cinayet olayýndakorkmuþtum.Annemin ölümünde yaþým küçük olmasýna raðmen çok üzülmüþtüm. Bunda ise daha farklý duygular yaþadým. Sokrat: O farklýlýklarý anlatabilir misin? Meraklý Eþek Arýsý: Babam öldüðünde üzüldüm desem yalan olur. Daha doðrusu, üzülmeli miydim yoksa sevinmeli miydim bilemiyordum. Birbirinin zýttý iki duygu arasýnda gittim geldim. Birçok kiþi böyle düþündüðüm için beni eleþtirebilir, ama babamýn ölmesi demek benim büyük bir baskýdan kurtulup özgürlüðüme kavuþmam demekti. Babamla birlikte yaþamayan birine bunu anlatmak çok zor. Sokrat: Evet, bazý ölümlere üzülmemek gerekir. Ama bu anlattýðýn gibilere deðil! Meraklý Eþek Arýsý: Nasýl? Sokrat: Mesela, sonbahar ruhumuza tatlý bir hüzün verir. Sararan yapraklar düþerken biz, onlarýn ölümüne üzülürüz. Üzülmemeliyiz, çünkü bilmeliyiz ki bu ölüm gelecek doðumlar içindir. Meraklý Eþek Arýsý: Demek ki insan da olsan, hayvan ya da bitki de olsan ölümden kaçýþ yokmuþ. Sokrat: Her insan önce ölümün edebiyatýný yapar, sonra yaþlandýkça bedeni topraða doðru yaklaþtýðýndan ölüm gerçeðini kavrar ve en sonunda da ölümü tadar. Meraklý Eþek Arýsý: Ölüm ve hayat birbirinden ne kadar da farklý þeyler! Sokrat: Senin gibi düþünmeyenler de var. Mesela bir filozof demiþ ki: Hayat ile ölüm arasýnda hiçbir fark yoktur. Bunun üzerine filozofa sormuþlar: O halde niçin ölmüyorsun? O da vermiþ cevabý: Hayat ile ölüm arasýnda bir fark olmadýðý için. Meraklý Eþek Arýsý: Bu iþin felsefi tarafý olmalý. Birçok insan bu þekilde düþünmüyordur. Babamdan sonra günlerce kendime “Ölüm nedir?” diye sordum. Sokrat: Bu sorunun cevabýný verebildin mi? Meraklý Eþek Arýsý: Hayýr veremedim. Her sorudan sonra aklýma bir cevap deðil de tanýk olduðum ölümlerin görüntüsü geldi. Sokrat: Talebelerinden biri bilgeye “Ölüm nedir?” diye sorduðunda, aldýðý cevap þu olmuþ: “Hayat hakkýnda ne biliyorsun ki, sana ölümden bahsedeyim.” Meraklý Eþek Arýsý: Ýçim karadý. Sevmiyorum þu ölümü! Keþke hiç ölüm olmasa… Sokrat: Tam da tersi bence… Ýyi ki ölüm var. Çünkü, ölümü geciktirmek, bazen kiþiye zarar verir. Bir düþünsene sonsuza kadar yaþandýðýný! Býktýrýcý olmaz mýydý? Ya her dünyaya gelen sonsuza kadar yaþarsa o kadar insaný bu dünyaya nasýl sýðdýrýrdýk. En önemlisi de doða varlýðýný sürdürebilir miydi? Doða ananýn hem can vermesi hem de can almasý boþuna deðil. Her ölüm, yeni bir doðumla dünyaya gelecek olan baþka bir cana yaþamasý için fýrsat yaratmaktýr. Meraklý Eþek Arýsý: O kadarýný ben düþünmemiþtim. Geçen zamana bakýp bu yargýya ulaþmýþýmdýr belki de… Sokrat: Yýllar akýp geçti. Ne kaldý elimde? Diye hayýflanana düþünür yapýþtýrýyor cevabý: “Hayat bozuk bir para gibidir. Dilediðinizce harcayabilirsin, ama sadece bir kez.” Meraklý Eþek Arýsý: Onca zorluklarla bir hayatý götürmeye çalýþýyoruz ve tüm bu zorluklara karþýn gene de ondan ayrýlmak istemiyoruz. Sokrat: Ýniþi çýkýþý olmayan hayatýn tadý tuzu da yoktur. Ömür, hayat sahnesinde söylenen bir yalnýzlýk þarkýsýdýr. Yalnýzlýktan dert yanacaðýmýza hayatý anlamaya çalýþmalýyýz. Bunun için de gene kendimize yönelmeliyiz. Çünkü yaþama gücü bir içsel yetenektir, insan boþu boþuna dýþarýdan bir destek aramamalýdýr. Meraklý Eþek Arýsý: Hayatýmýzda o kadar çok gereksiz insan var ki, ayýkla ayýkla bitmez. Babam öldükten sonra bu tipler etrafýmda daha da çoðalmýþtý. Bazen onlarýn varlýðýndan memnun olurken bazen de nefret ediyordum. Sokrat: Tezatlarla birlikte yaþamayý bilmeyenin öyküsü de yavandýr. Bu gibi durumlarla sýk sýk karþýlaþýrýz. Baze bu tür düþüncelerimizden dolayý utanç da duyarýz. Neyse, konuyu fazla daðýtmayalým. Baban öldükten sonra ne yaptýn? Meraklý Eþek Arýsý: Babam öldükten sonra, üvey annem oðlunun yanýna taþýndý. Evden ayrýlýrken özel eþyalarýndan baþka hiçbir þey almadý. Dilediðini alabileceðini söylediðimde kabul etmedi. Kendisinin deðil benim bu eþyalara daha fazla ihtiyacým olacaðýný söyledi. Daha önce de belirtmiþtim, üvey annem gerçekten bana karþý çok iyiydi. Benim üzerimde öz annemden çok daha fazla emeði vardýr. O nedenle her bayram mutlaka gider bir ihtiyacý olup olmadýðýný sorarým ve elini öperim. Sokrat: Demek ki bizim Meraklý Eþek Arýsý’nda vicdandan baþka duygular da varmýþ! Meraklý Eþek Arýsý: Bakýyorum da çok sevindin! Gene ne yakaladýn acaba? Sokrat: Vefa. Meraklý Eþek Arýsý: Minnet, þükran desek daha doðru olmaz mý? Sokrat: Evet de buduygularýn daha sonra vefaya dönüþmüþ.Üstelik sen üvey anneni demek ki seviyormuþsun… Eðer üvey annene karþý içinde bir sevgi olmasaydý vefa da duyamazdýn. Meraklý Eþek Arýsý: Sonraki günlerde veraset ilamý çýkartma, miras iþleri v.s ile uðraþtým. Babamdan kalan maldan üvey annemin hakkýný verdikten sonra bana kalan miktar oldukça yüklüydü. Kendimi artýk özgür hissediyordum. Ancak bu özgürlüðümü nasýl kullanacaðýmý bilmiyordum. Evet özgürdüm, param vardý, arkaþým-dostum olduðunu söyleyen insanlarýn sayýsý da her geçen gün artýyordu, ama içimde bir boþluk hissediyordum. Yanýmda kimse yokken de çok sayýda kiþi varken de yalnýzlýðý yaþýyordum. Bunu anlatacak kimse de bulamýyordum. Kendime dedim ki; seni senden baþka en iyi anlayabilecek, hiç kimse yoktur. Sokrat: Yalnýzlýk þikâyet ettiðin kadar kötü bir þey deðildir. Yalnýzlýðýn tadýný alýp da etrafýnda insan arayana hiç rastlamadým. Ama etrafýndaki insanlardan usanýp da yalnýzlýðý arayanlarla sýk sýk karþýlaþtým. Meraklý Eþek Arýsý: Yalnýzlýðýn iyi bir þey olduðunu mu söylemek istiyorsun? Sokrat: Ýyi mi kötü mü bilmem, ama bildiðim þu ki, yalnýzlýðýn þarkýsýný bir kere dinleyen ondan asla vazgeçemez. Meraklý Eþek Arýsý: Saçma! Sokrat: Senin açýndan saçma olabilir. Kendini arýyorsan, yalnýzlýktýr ancak seni sana bulduracak olan. Meraklý Eþek Arýsý: Ben kendimi aramýyorum, sýkýldýðýmý söylüyorum sana sadece. Sokrat: Anlaþýldý… Yalnýzlýk iki çeþittir: Üretken yalnýzlýk ve çýldýrtan yalnýzlýk olmak üzere. Demek ki seninki ikinci þýktaki yalnýzlýktanmýþ. Ýstersen bir kýssadan hisse ile bu sohbeti bitirelim: Bir bilge evinde çalýþýrken bir asil kapýyý vurmadan içeri girer. Kitaplarý üzerine eðilmiþ olan bilgeye "Böyle yapayalnýz nasýl oturabiliyorsun" der. Bilge baþýný kaldýrýr, "Ben yalnýz falan deðildim" der, "ama sen içeriye girdiðin andan itibaren ne kadar yalnýz olduðumu anladým." Hoþça kal Meraklý Eþek Arýsý! Meraklý Eþek Arýsý: Demek ki beni yalnýzlýðýmla baþ baþa býrakýp gidiyorsun; olsun. Güle güle Sokrat! ● ● ●
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |