Ben bir dünya yurttaşıyım. -Sokrates |
|
||||||||||
|
Bahçede istediğim gibi dolaşabiliyordum, benden başka köpekler de vardı ve kimse bizi kovalamıyordu. Karnım acıkınca köpeklerin peşine düştüm, onlar yiyecek olan yerleri nasıl olsa biliyorlardır diye. Saatlerce peşlerinde dolaşmama rağmen karnımı doyuracak bir şey bulamadım. Onlar buluyorlardı, ama benimle paylaşmıyorlardı. Takibi bıraktım, hastaların yattığı binanın önüne geldim. Bir ağaç altına uzanıp yattım, oradan binaya gireni çıkanı gözledim. Adımı duyunca ayağa fırladım. Sonra, belki yanlış duymuşumdur ya da benden başka da adı Badi olan köpek vardır, diye düşündüm. -Badi sen misin? Badi, Badi... Diyen orta yaşlarda bir hastabakıcı gördüm. Yanına yaklaştım, sırtımı okşadı. -Baba adını söyle o senin yanına gelir, demişti. Doğru söylemiş. Bak, baba hem sana hem de bana kantinden yiyecek almam için para verdi. Gel benimle, dedi. Kantinden iki ekmek arası döner ve bir meyve suyu aldı. Dönerin birini bana verdi. Karnımı doyurdum. Kendi de meyve suyu ile beraber dönerini yedi. Akşam olunca da aynı adam geldi. -Kenan Baba'nın sana çok selamı var. Onu benim yerime öp, dedi ve ekledi: Tabii akşam yemek paranı da verdi. Yarın da buralarda ol, bir yere ayrılma ki seni aramak zorunda kalmayayım. Kantine gittik, bu sefer menüde sosisli sandviç vardı. Ertesi gün öğlen geldiğinde hastabakıcı benimle uzun uzun konuştu. -Konuştuklarımı anlayıp anlamadığını bilmiyorum, ama baba söyle dediği için diyeceğim: Onu yarın ameliyata alacaklarlar. Amaliyattan sonra daha bir hafta yatırırlar. Onun için senin bir haftalık beslenme ücretinin hepsini bugün verdi. Bir de vasiyeti var: Ölürsem Badi'yi benim evime götürün, arkadaşım Tüccar'a verin. O Badi'yi sahiplensin, dedi. Tabii hepsini anladım, az sonra getirdiği yiyecekleri zorla yedim, Kenan Baba'nın ölme ihtimali moralimi bozmuştu. O gittikten sonra, Kenan Baba'yı o gün nasıl görebileceğimin planlarını yapmaya başladım. Bir ara güvenlik elemanı kapıdan ayrıldı. Yerimden fırladım, önce girip girmeme konusunda tereddüt yaşadım, çünkü içeride birkaç kişi görünüyordu. Ben kararımı verinceye kadar, güvenlik geri döndü. Ben de biraz geri çekildim mecburen. Uzun bir zaman geçti, güvenlik yanına gelen bir kadına bir şeyler anlatıyordu. Bir ara kapının dışına çıkıp eliyle ileride bir yerlere işaret etti, ikisi de o tarafa bakarken ben içeri girdim. İçerisi detarjan ve ilaç kokuyordu. Bu yoğunlukta koku varken Kenan Baba'nın kokusunu almam çok zor olacaktı. Merdivenlerden birinci kata çıktım, ilaç ve deterjan kokusu burada daha azdı, ama bu katta Kenan Baba'nın kokusunu alamadım, ikinci katta da yoktu, üçüncüde de. Dördüncü katta buldum, yattığı yere doğru yöneldim, kimseler yok, ne güzel. Koklaya koklaya yattığı yerin kapısı önüne geldim, kapalıydı. Patilerimle kapıyı tırmaladım bir müddet, açan olmadı. Heyecan içindeydim, ya yakalanırsam, diye. İşte yakalandım bile! Karşımda genç bir doktor, dikkatlice beni inceliyor. Temiz yüzlü, sırtında doktor önlüğü olmasa bir üniversite öğrencisi izlenimi veren bu genç adam, gülerek: -Anlaşıldı, sen bu odaya girmek istiyorsun. Bunun vardır elbet bir sebebi, diyerek kapıyı açınca içeri daldım ve Kenan Baba'nın yatağının üzerine atladım. Şaşırdı, ne yapacağını bilemiyordu. Doktor tebessüm ederek bize baktı ve: -Birkaç dakika görüşmenize izin veriyorum, deyip çıktı. Kenan Baba hem bana sarılıp beni öpüyor hem de ağlıyordu. Gözlerinden akan yaşlar tüylerimin üzerinden yatağa akıyordu. Kenan Baba, hiç konuşmadı benimle. Ne diyeceğini bilemiyordu çünkü. Az sonra bana yiyecek alan hastabakıcı adam geldi, beni kucaklayıp ona vermeden önce son bir defa daha bağrına basıp öptü. Kenan Baba'nın ameliyatı ile ilgili bilgiyi ta akşam olunca o hastabakıcıdan aldım: -Ameliyat çok başarılı geçmiş, uyandı ve ilk sözü seni sormak oldu, diyerek müjde verdi. Sevinçten zıplamaya başladım. Adam şaşırdı: -Vay be Badi! Sen her şeyin farkındasın... dedi. (Devam edecek...)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |