..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşamın tanımı yoktur. -Halikarnas Balıkçısı
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




21 Aralık 2018
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 29  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Beklersen tost gelince sana da veririm, dedim. Anlamış gibi oturdu. Tost gelince de ayağa kalkıp “Sözünü tut!” dercesine miyavlamaya başladı. Bir lokma bana bir küçük parça ona, yedik.


:ADAE:
     Sabaha kadar dolaşmaya karar verdiğim gece, dışarı çıkamadım. Çünkü ayağa kalkıp bir-iki adım attığımda gözlerim kararıyor ve başım dönüyordu. Mecburen ya oturup ya da yatarak vaktimi geçirdim. Güneş doğduktan az sonra başımın dönmesi geçti, bir saat kadar uyuyup kalktım.
     Dördüncü gün dışarı çıkma hazırlığı yapıp aşağıya indim. Resepsiyon görevlisi bana üzerinde adım yazılı bir zarf uzattı.
     -Bu sizin efendim, dedi. Zarfı alırken sordum:
     -Kimin getirdiğini biliyor musunuz?
     -Bilmiyorum, çünkü bir sorunu halletmek için, beş dakikalığına üçüncü kata çıkmıştım, döndüğümde buraya bırakılmış bir zarf gördüm.
     Zarfın üzerindeki yazıya baktım, tanıdım. Daha önce birkaç mesaj aldığım o meçhul kişiye aitti. Ceketimin cebine zarfı yerleştirip otelden ayrıldım. Hava güzeldi; ne soğuk ne sıcak. Tatlı tatlı ısıtan bir güneş vardı gökyüzünde. Bir kafenin bahçesinde kendime diğer insanlardan uzak bir masa seçtim. Gelen garsona kaşarlı sucuklu bir tost ve çay siparişi verdim. Burası ağaç ve çiçek doluydu, yerler de çimle kaplıydı. Küçük bir kedi ortalıkta dolaşıyor, bütün masaları tek tek ziyaret ediyordu. Benim de ayaklarımın dibine gelip miyavladı. Ona:
     -Beklersen tost gelince sana da veririm, dedim. Anlamış gibi oturdu. Tost gelince de ayağa kalkıp “Sözünü tut!” dercesine miyavlamaya başladı. Bir lokma bana bir küçük parça ona, yedik. Bitince:
     -Bitti, dedim; gene anladı ve yanımdan ayrılıp diğer masalara gitti. Cebimdeki zarf aklıma gelince açtım. Ağzı yapiştırılmamış, kapak içine sokularak kapatılmış. Okudum:
     “Binalar yıkılır enkaz kalır; gönüller yıkılınca da kalan gene enkazdır.... Binaların enkazı taş, toprak çimento, demir ve tahtadır; gönüllerinki ise insan görünümlü bir hayalettir. Beklemek yorucudur, onu hayallerde yaşatacak bir anıyı.”
     Yazılanlardan bu kişinin benim evimin yıkıldığını bildiğini anladım. Beni adım adım izleyen, nereye gitsem hemen bulan bu kişi kim? Benden ne istiyor? Hayallerinde o kişiyi yaşatacak bir anı bekliyormuş; nasıl bir şey bu anı?
     Başımın gölgesi masanın üzerine düşmüştü, buna bakarak uzun uzun düşündüm. Bir çözüme ulaşamadım. Bir müddet de hiçbir şey düşünmeden boş boş baktım kafamın gölgesine. İyi ki bakmışım, çünkü birden aklıma geldi: Gölgeme bu konuyu danışabilirdim. Belki onun bildikleri vardır. Belki değil, mutlaka vardır. Seslendim:
     -Gölgem, merhaba!
     -Merhaba.
     -Konuşmayalı yine çok oldu. Bana yardım etmeni isteyecektim.
     -Evet çok oldu. Nasıl bir yardım?
     -Bana bugün bir not daha geldi. Bunları gönderen kişinin kim olduğunu biliyor musun?
     -Bilmiyorum, belki sadece tahmin edebilirim.
     -Tahmin de olsa öğrenmek isterim.
     -Gelen notu bana okur musun?
     -Tabii... “Binalar yıkılır enkaz kalır; gönüller yıkılınca da kalan gene enkazdır.... Binaların enkazı taş, toprak çimento, demir ve tahtadır; gönüllerinki ise insan görünümlü bir zavallıdır. Beklemek yorucudur, onu hayallerde yaşatacak kalıcı bir anıyı.”
     -Bundan otuz-kırk sene kadar öncesi yaşadığın bazı olaylar var. Bu olayların içinde yer alan biri göndermiş olabilir. O günlere ait seni çok etkileyen olayları, hatırlıyor musun? Böyle dememin nedeni, bu kişinin senden kalıcı bir anı beklediğini söylemesidir. İşte o yıllarda da bu beklenti biri tarafından dillendirilmişti.
     -Hayır. O zamana ait aklıma şu anda hiçbir şey gelmiyor.
     -Tahmin etmiştim. Çünkü o yıllara ait anılarını bilinçaltına atıp bastırdın; çıkmalarına izin vermedin. Bunu seni çok rahatsız edeceklerini bildiğin için yaptın. Şimdi, birlikte o anıların bazılarının bilincine çıkmasını sağlayalım. İster misin?
     -Evet isterim. İstemesem şu anda seninle konuşuyor olmazdım.
     -Sen evleneli birkaç sene olmuştu, eşini seviyordun ve onunla çok mutluydun. Üç senelik devlet memuruydun, eşin de çalışıyordu. Ekonomik açıdan bir sorununuz yoktu. Fırsat buldukça gezebiliyordunuz. Arkadaşlarınızla, dostlarınızla sık sık buluşuyor, bazen de birlikte tatile gidiyordunuz. Arkadaşlarınızla geçirdiğiniz zamanlarda, çoğunlukla okuduğunuz kitaplar üzerinde tartışıyordunuz. Bu arkadaşlarınızdan birinin on sekiz yaşında okumayı seven, oldukça zeki; zeki olduğu kadar da güzel üniversiteye giden bir kızları vardı. Sen bu kızı beş senedir tanıyordun. Yani sen onu ilk tanıdığında ortaokula giden küçük bir kızken şimdi bir üniversite öğrencisiydi. Minyon tipli, ufak tefek, yeşil gözleri hariç yüzündeki bütün organları küçük bir kız. Hep senin peşindeydi, ama sen bunun pek farkında değildin. Bir gün aranızda şöyle bir konuşma geçti:
     -“Söylemem gerek! Ben seni seviyorum.”
     -“Ben de seni seviyorum, küçük bir kızkardeşim gibi. Biliyor musun benim kız kardeşim olmadı; daha doğrusu hiç kardeşim yok.”
     -“Biliyorum, sadece o değil seninle ilgili herşeyi biliyorum. Seni seviyorum, ama senin zannettiğin gibi bu kardeşe duyulan bir sevgi değil. Ben sana aşık oldum.”
     - “Ama böyle bir şey olamaz, bu akıl dışı, mantık dışı.
     -“Aşkın akılla mantıkla ne ilgisi var? Aşka akıl söz geçirebilseydi ne Mecnun Leyla'ya, ne de Ferhat Şirin'e aşık olurdu; aşkı uğruna tahtından vazgeçen insanlar bile var. Bunları boş verelim, sana bir teklifim olacak: Gel, bir gece beraber olalım ve sen bana ömrümün sonuna kadar saklayabileceğim bir anı bırak.”
     “-Bunu kabul edemem, hem bir gece beraberliğin bütün ömür buyu sürecek anısı ne olabilir ki?”
     “-Bir çocuk!”
     “-Çıldırdın mı? Ben bunu yapamam. Eşimi seviyorum ve ona ihanet edemem. Bütün bunları sen söylememiş ol ben de duymamış olayım. “
     “-Saçma! Sen duyduğun halde duymamış gibi yapabilirsin ama ben söylememiş gibi davranamam, söylediklerimi inkar edemem, unutamam da.”
     Burada Gölgem'in konuşmasını kestim. Az önce yaşamışım gibi o zamanki olayların çoğu aklıma geldi. Ancak o kızın adını bir türlü hatırlayamadım. Ne kadar kendimi zorlasam da o kızın adı aklıma gelmiyordu.
     Bu konuşmadan sonra o kızla karşılaşmamak için elimden ne gelirse yaptım. Başarılı da oldum. Sanırım topu topu iki kere karşılaştık, ama hiç konuşmadık, yani sadece birbirimizi uzaktan gördük. Birkaç sene geçince kızın üniversiteyi bitirip bir işe girdiğini ve evlendiğini duydum. Karımın öldüğünden mutlaka haberi olmuştur fakat gelip de bana taziyede bulunmadı. Sonraki yıllarda ise, onu ne gördüm ne de onunla ilgili bir haber aldım.

           ● ● ●
(Devam edecek...)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın 1. bölüm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeğin Adı Badi - 80 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuş - 48 (Son Bölüm)

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ücretsiz Kitap Dağıtabileceğim İstanbul’da Bir Mekan Arıyorum
Bir Edebiyatçı Gözüyle Mağaranın Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Mağaranın Kamburu – Yorum: 6
Mağaranın Kamburu
Bir Romanın Anatomisi: Mağaranın Kamburu
Bir Anı Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasıl Yazardı?
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 2
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 3

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Siyasi Taşlama: Neşezâde - 2 [Şiir]
Siyasi Taşlama: Karamsarzâde [Şiir]
Kusurî"den Tırtıklama [Şiir]
Zam Zam Zam... [Şiir]
Tırtıklama (Kazak Abdal'dan) [Şiir]
Yoklar ve Varlar [Şiir]
İstanbul,sana Âşık Bu Kul [Şiir]
Âşık Dertli"den Tırtıklama [Şiir]
Namuslu Karaborsacı [Şiir]
Dostlarım [Şiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yıldırım adını kullanarak çeşitli forumlara yazı yazdım. İddiasız iki romanım var. Çok sayıda siyasi içerikli yazıya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öğretmeniyim. Yazmaya çalışan her kişiye büyük bir saygım var. Çünkü yazılan her satır ömürden verilen bir parçadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Az veya çok okuduğum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.