Yaşama karşı sımsıcak bir sevgi besliyorum... -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım! Oku, şâyed sana bir hisli yürek lâzımsa; Oku, zîrâ onu yazdım, iki söz yazdımsa.” M. Akif Ersoy Yalan hayatımın tek suçlusu kaza süsü gülümsemelerimdi… “Oldum” ve “oldu”ların tamamı da tatminkâr aldanışlarımın yakarışıydı. Ey Ali’sinden uzakta yaşayan, Ey hayalimden geçerken yok olan, Ey aydın-lık illerinde bendesinden uzak duran, Hayalimden geçerken Efeler de yanıyorsun, Uzağımdan geçerken gönülhanemi yakıyorsun! Hala yanıyorsun ve hala yakıyorsun… Evet, yoktu önceleri böyle bir derdim benim, Sonra olanlar da “yok” sıfatını alacak kadar samimiyetsizdi, Sevda yollarında yolunu kaybetmiş bir serseriyim artık, Her şey gözle başladı, sonrasında bir beyaz noktadır geriye kalan… Zaman, mekân ve tüm kavramlar boşluktan ibaretti, Kerem gibi ruhumdaki yaralara ıstırap basıyordum. Ancak… Sus ve beni dinle! Dinle ve canımı öyle al can! Cânımı almadan önce anımı dinleme lütfunda bulun, Seni bekledim her gece, Ne bir merhaban, ne de selamın geldi bağıma, Bir kelamın serilseydi yoluma, Göğsüme sokulan acıların, nasıl mürekkebime değdiğini, Anlatırdım elbet bir bir sana… Ahh! Ahh! Ateşle yoğrulmuş bu yürek! Yollar, dağlar kan ağlar, Ben yankılanırım sen ismimi söylesen, Sen yankılanırsın ismini söylesem, Ne haneler, ne ocaklar çağlar bu isyan karşısında… Ne dilim ne de dîlîmi kendi halinde bırakamadım. Ne beni dinledin, ne de yüzünü gösterdin . Olamadım dilbesten! Olamadım dîlhastan! Unutacaksın beni, Yaktın ayrılık çırasını, Yaşadıklarımızın hiç mi hatrı yok! Benim de halim yok! Sen şamlandın Ben saklandım Ben bağlandım Sen ağlandın. Ben söylendim sen dinlendin N’olursun ağır git desem ne fayda? Acizim işte! Bicare ve bikesim! Kâlbimin câmii… Yüreğimin sancısı leyli… Bin kat yerin altındayım artık! Üzerimden geçerken ağır geç, Söyle söylemek istediklerini, Duymak istiyorum seni okumak istiyorum seni! Sürumu üfleyeceksen bile yolcun ben olayım! Etrafında pervanen ben olayım! Unuttuğun, avuttuğun ben olayım! Damar damar kanayan yaran ben olayım! Kederlerin, elemlerin, kaş çatışın ben olayım… Rehgüzarın ben olayım. Sen benim canım ol… “Delirmiş” deseler ne çıkar? Zaten ezelden deliyim. Dünsüz ve bugünsüz geldim… Söylendim, Söyledim, ne küfürler ettim… Ahh susmaz artık ruhumun sesi; Yaşatmaz mısın ki seni seveyim? Yaşat beni ki seni göreyim! Öldür beni ki sende dirileyim, Öldür beni ki artık dinleyeyim, Gör beni de göreyim, Sev beni seveyim, Bil beni bileyim, “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” Olmuyor el hak olmuyor... Bildiğinle amel etmemek cehennemî bürudetten de beter bu alemde. Bilmesem mazeretim olurdu, Kabz halini her zerremde hissederken gülmek, gülebilmek… Şimdi ağlamak kârım, dert ortağımdır benim... Riyakâr gözyaşlarım seccademde savrulurken ölmeliydim, İstedim de yapmadım, yapamadım, Ya muhavvile’l hali ve’l ahvali havvi’l halene ila ahseni’l hal diye bağırdı “dil”im. Allah’ım! Dedi ve ekledi lisanım: “Benden nasıl razı olacaksan bana o hali nasip et.” Yoksa her yer gurbet ve her şey mihnet… Emr-i bil-maruf nehy-i ani’l-münker de Amelim ters otururken anladım ki medet sadece Sen’de. Kimdin ki peki sen? Sen bendin, ben Sen. Şimdi tek düşmanım “ben” kaldı bendem de. Beni alt etsem de olmayacaktım kavuşacaktım Sana. Gayretim kan mürekkebiyle elif çekmekte Sana. Kan kesret, her elif vahdet, her mim hasret… Çöplükte gül yetiştirmek ya da boşa kürek çekmek… Kesretten vahdete giden yolda hep pes etmek… Zayıf irademde zaaflarımla muhkem bir yol çizmek… Aşkın yangınında büyük kıvılcım olmak… Bütün mesele “olmak ya da olmamak” Beden havanında “ene”yi ezip saf ruha varabilmek lakin olmamak! Varlığıyla gurur duyanlar arasında yokluğunu haykırmak! Suyu taşırmayan gül yaprağı konumunda başak gibi boynunu bükebilmek. “La ene illa hû”yu her salisede zerreler adedince Seni zikretmek. Acziyetim çatırdatıyor kemiklerimi ya Hak! Dualarımı kuşandım çoktan. Kapındayım işte… Bu mihrapların şahit olduğu tövbeler adedince dilimde tövbeler… N’olur sen terk etme… Tek servetim gönlümden dökülen eşk misal yalvarışlardır Sen kabul eyle ya Rab! Şahidim; bu yalan romanının belgisiz zamiri, mekânı ise fâni. Tüm görünenler ardındaki görünmeyenler için Sana yalvarıyorum. Ben, yeniden doğmak istiyorum. İstemek hakkım madem, ben Sen’den Sen’i istiyorum gari…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |