Tarihten öğreniyoruz ki tarihten hiçbir şey öğrenmiyoruz. -Hegel |
|
||||||||||
|
Ben de yazmak yerine telefonla arayarak fikirlerimi paylaştım. Fakat arkadaş yerinde sorular sorunca konu da derinleşmeye başladı. Telefonu kapatır kapatmaz evliliklerde “ihanet” üzerine yaptığımız konuşmalardan kendime not almıştım. Yaklaşık 2 saat boyunca konuşma sonrası aldığım bu notlar belki birinin işine yarar düşüncesi ile sizlerle paylaşmak istedim... Efendim, zamanında anlatılan olaylara taraf olduğum, ama o zaman bu kadar tarafsız bakamadığım mevzunun konusu: “kendisini aldatan kocaya karşı dünya kadınlarının verdiği cevaplar” üzerineydi. Yani dünya kadınlarına; “Kocanız sizi başka bir kadınla aldatsa ne yaparsınız?” diye sormuşlar. Kadınlarda: “boşarım”, “eski sevgilime giderim”, “kocamı vururum”, “kocamı zehirlerim”, “o kadını öldürürüm” gibi cevaplar vermişler. Fakat Türk kadınları: “- Benim kocam aldatmaz!” demiş… Aslında işin komik yanı bir tarafa mevzu üzerine oturup düşününce konunun aslında ne kadar önemli ve hassas olduğunu anlıyorsunuz. Kendisini aldatan kocasını “çeşitli sebeplerle” suçsuz görmek, cürmü inkâr etmek, toplumumuzda bakıldığında yaygın bir davranış olarak karşımıza çıktığını söyleyebilirim. Türk toplumunda kendisini aldattığı şüphesi, hatta söylentisi bile çıksa erkeklerin elini kana bulayacak kadar ileri gittiklerini, kadınların ise niye erkekler gibi davranmadığı üzerine düşünmeye başladım. Bir arkadaşım: “yalnız başına yaşamanın ekonomik olarak zorluğundandır” demişti ama ben bu kadar basit olduğunu düşünmüyorum. Neden? Çünkü gelir skalası çok yüksek olan kadınların bile böyle davranmadığını biliyorum. Yani burada aldatıldığını öğrenmekle, bunu kabul etmek arasındaki farkı düşünmek gerek. Zira olay kabul edilmedikçe; suç da bir suç gibi durmuyor doğrusu. Üstüne üstlük bir de gururun incinip incinmemesi hadisesi var ki o da ayrı bir yazım konusu… Gerçekten de kadınlar niye, bu gerçeği reddetme eğilimi içindedirler? İşte esas sorumuz bence bu. Ben bunu gördüğüm, duyduğum, edindiğim deneyimlerle 5 madde de sizlerle paylaşmak istiyorum. (Tabii ki bu gözlemlerim beni bağlar.) Edindiğim izlenimleri kısaca sıralayacak olursam: 1. Aldatılan kadın, eşinin kendisini aldatma sebebinin kendisi olduğunu bilir ama yine de kendisi ile ilgili herhangi bir değişim yoluna gitmez. Böyle bir şey ortaya çıkmadığı sürece kendisini de değiştirmesi gerekmez. Bakımsız ve çirkin olduğu, şişmanladığı, kocasına yatakta ilgi göstermediği gerçeği yüzüne vurulmamış olur ve bir süre daha böyle idare eder… 2. Bu toplumda kadına her zaman erdemli olması ve kocasına zor günlerinde sahip çıkması gerektiği kodlanmıştır. Kadın bu öğretiler yüzünden etraftaki kötü kadınların attığı iftiralara karşı kimin yanında olmalıdır ki? Hem dışarıdaki kadınların ağır tahriki yok mudur? Suç, ağır tahrik altında islendiğinde hukukta bile ceza indirimi uygulanmaktadır, üstelik kimin kocası yapmıyordur ki… 3. Aldatıldığını kabul eden kadının tepkisi toplum tarafından her zaman merak edilir. Gidip taraflardan birini vursan hapse girer hayatını zehir edersin. Dolayısıyla hapislerde çürümeye, katil olmaya ne gerek vardır ki? Bilmeyiverirsin, inanmayıverirsin söylenenlere işin içinden çıkar gidersin. Hem zaten olan olmuş işte! Gerekeni yapsan da neyi değiştirebileceksindir ki? Hem bu adamı boşasan, başka adamla evlensen o da aynısını yapmayacak mı? Erkek bunlar! Kanlarında (genlerinde) öteki kadının kodlarını taşımıyorlar mı! düşüncesi… 4. Varsa çocukları babasız büyümesin diye, mutlu aile tablosu bozulmasın diye katlanılır, yok sayılır aldattığı. Çocukların babası için “annesini aldatmıştı” dedirtmemek için çocukları aleyhine ilerde söz söylenemesin diye durum tamamen inkâr edilip, üstü örtülür. 5. Kadın eğer aldatıldığını öğrenir ve kabul ederse, mutlaka bir şey yapması gereklidir. Bu arada beşinci maddeyi biraz daha irdeleyelim; Burada kadın ya evliliği bitirecek, Ya da bile bile kocası ile aynı evde yaşamaya devam edip onun ıslah olmasını bekleyecektir. Şöyle ki: Evliliği bitirmek kararı, ülkemizdeki pek çok kadın için çok zor bir durum. Bunun birçok nedeni var. Bilirsiniz evliliklerde genel bakış açısı gelinlik kefeni simgeler. Dolayasıyla evlenen kadın o evden çıkışı ancak kefenle özdeşleştirilir. Peki bu ne kadar doğru? Bu görüş özü itibariyle yuvanın yıkılmaması için elhak doğru, fakat ya gerçekten geçinilmiyorsa ne olacak? Allah’ın en sevmediği mevzu deyip yuvanın yıkılmasını dillerine dolayanlarda sonuna kadar haklı… Ama bu işin, fakatı var lakini var gerçekten aması varsa ne olacak… Diğer taraftan daha konu zihinlerde bile düşünülünce kadının başta çekirdek ailesinin vereceği tepki, onların üzülecek olması, çocuk veya çocukların babasız büyüyecek olması, kadının “dul” yani sahipsiz kalma düşüncesi, dul bir kadına toplumun bakış açısı, verilecek bu kararı büyük bir oranda etkileyecek nedenler arasında sıralanabilir. İşte bu durum kadının alacağı kararı zora sokabilir. Yine boşanmanın getireceği yükü tek başına kadının üstlenmesi, çocukların durumunu ve yalnız kalmanın zorluklarına göğüs germe de bonusudur. Hususiyle büyük şehir dışında (bazen orda bile) boşanan kadın, genelde baba evine dönmek zorunda bırakılır. Bu da bir kadın için kat ettiği bütün yolu kaybetmek hayata tekrar sıfırdan başlamayı gerektirir. Elbette bu kararı alan kadın sayısı son dönemlerde artmıştır. Fakat bundan 10 sene önce bu kararı alacak kadın sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdı diyebilirim. Takdir edildiklerinden olmasa da parmakla gösterilirler desem yeridir… Diğer taraftan, ikinci yöntemi seçen kadınlar ise kocasını affetmiş gibi görünüp gerek kendisi için, gerek çocukları için ve sevdikleri için kendini adamaya başlayacaktır. Bunu yaparken kocasının bu yaptığını ise asla unutmayacaktır. Bir kadın bu durumu her zaman bir koz gibi kullanacak karşısına çıkacak her fırsatta onun yüzüne vurup, kendisine de kocasına da hayatı zehir edecektir. Ne demiş atalar; “Fil unutur ama kadın unutmaz” çok yerinde bir tespit bu! Gördüğünüz gibi, 5 numaralı seçenekte yazanlar öyle kolay meseleler değildir. Oysaki diğer seçeneklerde örneğin: okulunu kocası için yarım bırakmış olması veya mezun olsa da evlendikten ve çocuk sahibi olduktan sonra çalışmaktan vazgeçmiş ve özgüvenini kaybetmiş kadınlar için doğru ve risksiz seçenek gibi gözüküyorlar. İstisnalar hariç elbette çünkü korkularının bedelini gururlarından yiyerek ödeyenleri görmezden gelemeyiz. Evet, burada kadının düştüğü zavallılık biz erkek milletindeki koruma içgüdüsünden önce şiddet eğilimini okşayıp, daha da beterini yapma, onu üzme, mahvetme gibi tüm sadist duyguları da harekete geçireceğini unutmamak gerek. Haberlerde eski eşlerin ne salakça şeyler yaptığını çoğumuz seyredip okuyoruz… Aslında bir erkeğin kendisine yapacağı en büyük kötülük, kendi tercihi olduğu için değil de, başka seçeneği olmadığı için kendisiyle beraber olan bir kadın ile ömür sürdürmeye çalışmasıdır… Yani; atsan atamazsın, satsan satamazsın. Bir de aldatsan da senden ayrılmayacak kadın profili veya sadakati bizim Türk erkeklerine fazla geliyor diyebilirim. Aldattığı ortaya çıkmış erkekse, kendini terk etmeyen, topluma karşı destek olan karısına minnet mi duysun kızsın mı bir türlü bu durumda ne yapacağına bir türlü karar veremez. Ama terk edilenlerse, o an fark etmeseler de daha sonra olayı ve yorumunu bir yerlere yazdıklarında, bedel ödemenin mutluluğunu yaşarlar elbette! Her ne ise, aldatmanın cezasını biz tarafların vicdanlarına bırakalım… Selamlar.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |