Yedi iklim dört köþeyi dolandým / Meðer dünya her tarafta bir imiþ. -Dadaloðlu |
|
||||||||||
|
Ya da bu yoldan yürümeyenler önlerinde duran hakikate gözlerini kapayýp dünyayý yeniden keþfetmek zorunda kalýyorlar… Diðer taraftan, nasýl ki daðlardan çöllere doðru rüzgâr eserse, güçlü, geliþmiþ medeniyetlerden zayýflara doðru hayat unsuru öyle akar. Bunlara karþý koymak ise Don Kiþot’un deðirmenlerle savaþýna benzer. Aslýnda hiçbir millet gözünü dünyada olup bitenlere kapamamalýdýr; kaparsa yapýlan hamlelerin dýþýnda kalýr, gözlerini felaketin dibinde açar. Fosilleþmek o milletin kaderi olur. Dünyanýn þartlarý da böyle sosyal varlýklara hayat hakký tanýmaz. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Fakat taklit devlet politikasýna dönüþünce iþler deðiþir; milletin ruhu mengenenin cenderesine düþer; bu yok olmasý demektir. Ruhunu kaybettikten sonra o millet ne ile görecek, hissedecek, karar verecektir… Bu ülkede þartlar ne olursa olsun eðitim ve öðretim kurumlarýmýzýn dünyaya açýk olmasý gerekir. Yani, dünyadaki geliþmeleri okumalý, okutulmalý, mahiyeti, sebepleri ve metotlarý üzerinde durmalýdýr. Ama bunlarýn asýl görevleri kendilerine has deðerlerin üzerinde yükselen milli þahsiyetin güçlendirilmesi olmalýdýr. Bunu da ancak sosyal bilimlerde eðitim alan insanlar gerçekleþtirebilirler. Onlar milletin ruhunu analiz eder ve sanat da onu kuvvetlendirir. Analiz edilip kuvvetlendirilen ruh isteseniz de istemezseniz de kabýna sýðmaz, kendiliðinden dünyaya açýlýr. Nerede kendisine yarayan sosyal bir figür bulursa, yitiðini bulmuþ gibi alýr bünyesine katar. Roma, Osmanlý gibi medeniyetler dünyanýn süper güçleri bu þekilde olabilmiþlerdi. Beri taraftan sosyal bilimlerin esas amacý her zaman milli bünyeyi ele almak olmalýdýr. Nerede arazlarý varsa onlardan kurtulmasýný saðlamak, geliþmesine yardýmcý olmalýdýrlar. Bu konular için sanatýn en çok sevdiðimiz alanlarý içinde yer alan; roman, hikâye ve þiir gibi dallardan yararlanmasý gerekir. Bu sanat dallarýnýn iþlevlerini görmesi milli ruhla iliþkili olmalarýna baðlýdýr, aksi takdirde hiçbir kýymet-i harbiyesi olmayacaktýr. Örneðin, Abdülhak Hamid’in þiir yeteneði göklere çýkarýlýr; ama yazdýðý trajedilerden birisi dünyada, hatta memleketimizde bile bilinmez. Ama Namýk Kemal’in “Vatan Yahut Silistre“si onun yazdýklarýndan teknik olarak daha ilkel olmasýna raðmen eseri oynandýðý zamanlar Ýstanbul halký ayaða kalkmýþtýr! Çünkü yazýlan eserin temelinde milli ruh vardýr. Hamid’in eseri ise Batý romantizminden baþka bir þey deðildi. Hamit bakýþ açýsýný tarihimize çevirip iþleyeceði olaylarý, tipleri oradan seçmiþ olsaydý daha çok etkileyici ve orijinal eserlerimiz olacaktý ama olmadý… Yine Halid Ziya, Türk edebiyatýnýn köþe taþlarýndan biriydi. Onun en bilinen eseri “Aþk-ý Memnu“yu Nurettin Topçu Hoca þöyle deðerlendirmektedir: “Batý edebiyatý realizme açýldý; onu da taklide karar verdik. Servet-i Fünuncularýn soluk benzi, hasta bir vücuda eklenmiþ taklitçi simalardýr. Flaubert, Madame Bovary’i yazar; bir kasabalýnýn aile hayatýnda açýlan yaraya dokunmakla Fransýz ruhunun gelecek asra da miras kalabilecek sefaletini canlandýrýr. Halid Ziya Uþaklýgil Aþk-ý Memnu’unda bu eseri kopya etmek ister, elinde bir iskelet, bir kelime yýðýný, cansýz bir þiþirme kalýr. Bu da taklidin cezasýdýr.“ Zaten edebiyat dünyasýný göz önünde bulundurarak bu iki eserin etkisini deðerlendirirsek fark açýkça ortaya çýkacaktýr. Düþünce ve sosyal bilimlerde taklitçi olmamýz Nurettin Topçu’yu haklý olarak rahatsýz etmektedir: “Batý düþüncesi pozitivizmi ortaya koydu; biz hemen, dokunduðundan baþkasýna inanmayan körler gibi pozitivist oluverdik.” diye dert yanmýþtýr. Abdullah Cevdet, Baha Tevfik gibi isimler de bu fikirden ortaya çýkmýþlardýr. Her milletin sosyal yapýsý veya bünyesi deðiþiktir. Dertleri farklý noktalardan ortaya çýkar ve bu dertlerin çareleri de ayný deðildir. Maalesef bunlarý düþünmedik millet olarak… Durkheim’in öncülük ettiði sosyoloji ekolünün görüþüyle milli mütefekkirimiz Ziya Gökalp söz konusu dertlerimize çare bulmaya çalýþtý. Sanatta taklitçi ve yerli olmanýn önemini Yahya Kemal’de belirgin þekilde görüyoruz. Batý’nýn tesirinde yazdýðý þiirlerle “Mektepten memlekete döndüm” dedikten sonra yazdýklarýnýn bir olmadýðýný þu iki örnekte görebiliriz: “Sicilya kýzlarý üryan omuzlarýnda sebû; Alýnlarýnda da çepçevre gülden efserler, Yayar bu mahfile asabý gevþeten bir bû Ve gözleriyle derinden bakar gülümserler Sicilya kýzlarý üryan omuzlarýnda sebû.” Batýlý, hatta Yunani anlayýþla yazdýðý bu þiiri deðerlerimize yöneldikten sonra insaný yüreðinden yakalayan “Itri” adýndaki þiiriyle ayný kefeye girmez elbette. “… Fethedilmiþ uzak diyarlardan, Vatan üstünde hür esen rüzgar, Ses götürmüþ bütün baharlardan. O deha öyle toplamýþ ki bizi, Yedi yüz yýl süren hikâyemizi, Dinlemiþ ihtiyar çýnarlardan.“ Evet, hasýlý kelam milliliðinden, yerliliðinden, kendi olmaktan utanmýþ, uzaklaþmýþ, öyle ya da böyle bir þekilde mazisinden uzaklaþan milletlerin, toplumlarýn yaþama tutunmalarý, var olmalarý mümkün deðildir! Zira böyle bir durumda biri þahsiyetini, diðeri hafýzasýný kaybeder. Hem böyle bir sosyal varlýk yaþasa ne olur, yaþamasa ne… Kalýn saðlýcakla…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Yûþa Irmak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |