Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. / Nasılsan öyle gel. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Hilmi Yavuz’un Hurufi Şiirler’inde (2004) yer alan “a, ş, k (iki)” şöyle başlıyor: “elem çiçekleri açıldılar / elif lâm mîm.” Her zaman için etkileyici (ya da “sihirkâri”) bulduğum bu dizeler, Yavuz’un “sahih şiir” anlayışını sadece altı kelimede yoğunlaştıran bir bütünlük oluşturmuştur hiç kuşkusuz. İşte bu bütünlüğün bir parçasında Charles Baudelaire ve Elem Çiçekleri, diğer parçasında Kur’an ve Bakara süresinin ilk ayeti yer alır. Şairin ustalığı, yaptığı basit bir dokunuşla modern Türk şiirine has bu çiçeklerin görkemli bir şekilde açılmalarını sağlamıştır. Yavuz, Alişanzâde İsmail Hakkı’nın (1871-1944) 1927 yılında yayımlanan Les Fleurs du Mal (1857) çevirisine Elem Çiçekleri adını vermiş olmasını her zaman çok önemsemiş ve bu çeviriyi diğer Kötülük Çiçekleri çevirilerinden farklı bir yere koyduğunu birçok kere dile getirmiştir. 166 şiiri tek tek karşılaştırdı Hilmi Yavuz’un bu kitaba ilgisinin poetik verimi olarak yukarıdaki dizelerin metinlerarası düzlemini işaret edebilirim. Ancak bu ilgi Ali İhsan Kolcu’nun Alişanzâde’nin Elem Çiçekleri çevirisini 2005 yılında Latin harfleriyle yayımlaması üzerine farklı bir yönelim kazanır, zira Yavuz, 2011 yılı başında Kolcu’nun yayımındaki talihsiz “okuma hataları”nı kendi polemik üslûbu ile eleştiren iki yazı yazar. Kolcu bu yazılara, ilgili çalışmasının basımı aşamasında gerçekleşen “teknik hatalar”dan daha önce Yavuz’a bizzat bahsettiğini belirterek cevap verir ancak düzeltilmiş bir ikinci baskıyı ise yayımlamaz. Bu yüzden Hilmi Yavuz tarafından hazırlanan Türkçedeki bu son Les Fleur du Mal yayını için, Alişanzâde İsmail Hakkı çevirisinin, her iki anlamda da çok gecikmiş ikinci baskısıdır diyebilirim. Her iki anlamda da “‘Elem Çiçekleri’ ve Alişanzâde Üzerine” başlıklı giriş yazısında Yavuz, “üşenmedim, oturdum ve tam dört yıl yaz ayları boyunca Kolcu’nun ‘Elem Çiçekleri’ndeki 166 şiiri hem Alişanzâde’nin Osmanlıca metniyle hem de Baudelaire’in Les Fleurs du Mal’i ile tek tek karşılaştırdım” diyerek çalışmasında izlediği yöntemin rehabilitatif özünü de açıklar. Les Fleurs du Mal’in Türkçedeki ilk çevirmeni kimdir? Efendim, Alişanzâde İsmail Hakkı Bey, ünlü mimarlarımızdan Sedat Hakkı Eldem’in babasıdır. 1889 yılında Mülkiye’yi bitirdikten sonra Hariciye’de çalışmaya başlayan Alişanzâde, 1909 yılında Marsilya’ya, 1918 yılında Münih başkonsolosluğuna atanır, 1925 yılında ise kendi isteği ile Hariciye’den emekliye ayrılır… 1891-94 yılları arasında Mektep dergisinin başyazarlığını üstlenen Alişanzâde’nin burada “Çiftlikte” adlı bitmemiş bir romanı ve Ali Şir Nevaî hakkındaki inceleme yazıları yayımlanır. Bu dönemde yazdıklarının önemli bir kısmı çağdaş Osmanlı yazarlarının biyografilerinden oluşturur: Türk Muharrirleri, Muasır Şairlerimiz, Osmanlı Meşâhiri Üdebası başlıca çalışmaları arasında yer alır. 1895 yılından sonra ise edebî faaliyetlerini çeviri ile sınırlar. Alişanzâde’nin en bilinen çevirisi ise kuşkusuz (biraz da Hilmi Yavuz’un ilgisi sayesinde) Elem Çiçekleri’dir. Türkçedeki bu ilk bütünlüklü Baudelaire çevirisi kitaplaşmadan evvel Abdullah Cevdet’in (1869-1932) İctihad gazetesinde tefrika edildiğini biliyoruz. Alişanzâde, “Mütercimin İfadesi” başlıklı önsözünde “tecrübe kabilinden” yaptığı Baudelaire çevirilerini gözden geçirip yayımlamasında, Abdullah Cevdet’in teşviklerinin etkili olduğunu belirterek: “Geçende bir münasebetle Bodler ve âsârı hakkında müdâvele-i efkâr ederken vaktiyle, Elem Çiçekleri’ni tecrübe kabilinden tercüme etmiş olduğumu ve asıllarındaki letâfeti muhafaza edememekle beraber -esâsen buna imkân da yoktur- bu tercümelerden melâl şâiri hakkında umûmî bir fikir hâsıl edilebileceğini söylemiş idim. Hazır bulunanların ve o meyânda pek eski ve kıymetli arkadaşım Abdullah Cevdet Bey’in teşvik ve ısrârı üzerine hayli eski zamana ait olan bu tercümeleri bugün bir kere daha gözden geçirdikten sonra enzâr-ı mütâlaaya vaz’ ediyorum” diye not düşer. Nitekim kitabın sonunda da (çevrimyazılarını Sakine Korkmaz’ın yaptığı) Abdullah Cevdet’in Elem Çiçekleri ve Baudelaire üzerine yazdığı iki yazı yer almakta ve bu yazılarında Abdullah Cevdet de Alişanzâde’yi kendisinin teşvik ettiğini söylemektedir. Her ikisinin temel kaygısı da Baudelaire’in modern şiiri haber veren bu skandal yapıtının, Türkçede yeterince iyi anlaşılıp anlaşılamayacağıdır. Alişanzâde, “Hügo, Lamartin ve Müse’lerin rengîn tahayyülât ve tasavvurâtından zevk alan terbiye-i fikriyyemiz acaba bu gayr-i mûnis teheyyücât, bu acîb hevesât ve garib terkibâtı birdenbire nasıl telakkî edecektir?” diye sormasıdır. Baudelaire’e çağdaş yaklaşım Alişanzâde bu önsözde Les Fleurs du Mal’in ilk baskısından kendi zamanına kadarki gelişimini de kısaca özetler. Bu bağlamda verdiği bilgiler Baudelaire ve yapıtını gayet çağdaş bir bakış açısı ile ele aldığını göstermektedir. Nitekim çevirisi için esas aldığı 1911 baskısında yer almayan ve Baudelaire’in “yeni fikirler üzerine icra ettiği tesiri göstermek için” eklenmesi gerektiğini düşündüğü yazıyı, 1925–26 yıllarında yapılan bir “bütün eserleri” baskısından alır. Bu yazı “yeni şâirlerden ve Encümen-i Dâniş azasından Pol Valeri”ye aittir. Bu yazıdan evvel ise 1926 yılında yayımlanmış kısa bir Baudelaire biyografisini Elem Çiçekleri’ne ekler. Abdullah Cevdet, Valéry’nin bu yazısı için “yeni nazarları muhtevîdir ve pek âlâdır; fakat ben Teofil Gotie’nin Bodler hakkındaki maruf mütala’namesini bin kere tercih ederdim ve Türk kari’ileri için bunun da tercüme ve esere ilavesi çok nafi’ olurdu” der. Abdullah Cevdet’in tercihi kendisinin olduğu kadar çağdaşı olan edebiyatçıların kuramsal/zihinsel hattını da belli etmektedir. Valéry’nin Edgar Allen Poe’nun, Baudelaire şiiri üzerindeki dönüştürücü etkisini ön plana çıkaran modernist eleştirisinin, zihinsel karşılığını 19. yüzyılın ilk yarısındaki Fransız edebiyat modalarında bulan 20. yüzyıl başı Türk edebiyatçısı için anlaşılması haliye güç olmuştur. Bu bağlamda 20. yüzyıl başında doğan “yeni neslin” Théophile Gautier’nin (1811-72) “parnasyen” duyarlığından ziyade, Paul Valéry’nin (1871-1945) modernist yaklaşımı ile daha uyumlu olduğunu söyleyebiliriz. Evet, Elem Çiçekleri’nin Türkçedeki serüvenini bilen bilir, bilmeyen de bu deneme vesilesi ile fikir sahibi oldu… Kalın sağlıcakla… Meraklısına Not: Hasan Ali Yücel’in Hilmi Yavuz’un eleştirilerine cevabını aşağı linkten okuyabilir. http://yenielestiri.com/tag/elem-cicekleri/
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |