..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Ölümden önce yaşam var mı? -Duvaryazısı
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Yazarlar ve Yapıtlar > Yûşa Irmak




12 Mart 2022
Sözü Şiir Olan Sultanlar  
Yûşa Irmak
Evet, uygarlıklar taş, demir ve alçıdan mamul yapıtlarla yani salt görsel değerlerle, tarihin kaydettiği parlak zaferlerle ve görkemli yaşama biçimleriyle miras kalmamıştır. Çünkü sadece bunların toplamı uygarlık değildir. Büyük medeniyetlerin asıl cevheri sözdür, onları mayalayan da hiç kuşkusuz sözdür. Çünkü her şey bir sözle başlamıştır...


:HAA:
Can sıkıntısından şöyle bir bakayım dediğim “Sultanların Şiirleri Şiirlerin Sultanları” kitabını geçen sene bir mezattan satın almıştım. Mustafa İsen, Dr. Ali Fuat Bilkan ve Dr. Tuba Işınsu Durmuş’un hazırladığı eser de sadece Osmanlı padişahlarının manzum söz hazinelerinden değil, başka coğrafyalardaki Türk hükümdarların şiirlerinden de seçmeler var. Kapı yayınlarından çıkmış, 400 sayfalık kitap gerçekten sürükleyici…

Evet, uygarlıklar taş, demir ve alçıdan mamul yapıtlarla yani salt görsel değerlerle, tarihin kaydettiği parlak zaferlerle ve görkemli yaşama biçimleriyle miras kalmamıştır. Çünkü sadece bunların toplamı uygarlık değildir. Büyük medeniyetlerin asıl cevheri sözdür, onları mayalayan da hiç kuşkusuz sözdür. Çünkü her şey bir sözle başlamıştır. Türk-İslam medeniyetinin göz kamaştıran değeri, bugüne ulaşan ve hâlâ bizi efendi kılmaya amade olan en parlak yüzü, sözün gücüyle, başka türlü söylersek sözün sanat katına yükselen etkisiyle sırlanmış tarafında yaşamaktadır.

Yüce medeniyetin iki koldan inşacısı olan söz ve saltanat, biri diğeri kadar etkili ve etkileyici iki büyük güçtür. Kalem ve kılıç, eğer bir vücutta, aynı mekân ve zamanda ortaya çıkarlarsa, buluşurlarsa birbirlerini büyüten, yücelten, muhataplarını da büyüleyen bir kıymete bürünürler. Başkaca dile getirecek olursam; söz ve saltanatın tekvücut oluşu, muhteşem bir zenginliktir. Bana öyle geliyor ki, asıl iktidar, bu iki gücün tasarrufunu elinde bulunduranlarca kurulmuştur.

26 sultan şair

Otuz altı Osmanlı padişahından yirmi altısının şair oluşunu söyleyip “sultan” tabirinin anlam şemsiyesi içine giren şair şehzadeleri ve hanımları da bu sayıya dâhil edersek, 600 yıllık bu muhteşem iktidarın başka bir cephesine vurgu yapmış oluruz. Buradaki “şair olmak” tavsifini, manzumecilik ya da bugünkü tabirle şiir heveskârlığı şeklinde anlamak değil kast ettiğim. Yani kendi dönemlerinde itibar gören şairler kadar şair olmak mealinde yorumlayıp anlamak gerekir. Kaldı ki, söze can veren sultanların çoğunun birer divan sahibi olduğunu da akıldan çıkartmamak gerekir.

İşte bu kitap düşüncelerime tanıklık ettiği için sürükledi beni desem abartmış olmam. Bu alanda daha önce benzer iki kitap okuduğumu hatırlıyorum. Yine Mustafa İsen-Ali Fuat Bilkan’ın Sultan Şairler’i (1996; elimizdeki kitabın Osmanlı sultan şairleriyle sınırlı biçimiydi) ve Coşkun Ak’ın Padişah Şairler’i (2001). Zikredilen kitaplardan daha bir çeşitliliğe sahip. Sadece Osmanlı padişahlarının manzum söz hazinelerinden değil, şehzadelerin, bir hanım sultanın ve başka coğrafyalarda saltanat kuran Türk hükümdarların şiirlerinden de seçmeler var. Kitabın yarısından fazlasını dolduran 27 Osmanlı sultan/şehzade şairin ürünleriyle birlik eserde Kırım (8), Türkmen (5), Memluk (3), Timur (6) ve Babür (2) hanedanlığına mensup toplam 24 şair sultanın şiirleri de var. Altı coğrafyadan derlenip bir araya getirilen şair sultanlar ve ürünleri, altı başlık altında kitapta yer almış ve her bölümün sonuna da saha ile ilgili bir bibliyografya konmuş. Böylece kitaba, söz konusu alanlarda araştırma yapacaklara kılavuz olma özelliği kazandırılmış.

Eser de sahanın değerli üç uzmanının, şiir beğenisi yüksek üç bilim insanı Dr. Mustafa İsen-Dr. Ali Fuat Bilkan-Dr. Tuba Işınsu Durmuş’un adı var. Bilindiği gibi, bu türden seçkiler, geniş bir külliyat taranıp intihap edildiği için epeyce bir emek, seçilen bilhassa şiir olduğu için de yüksek bir beğeni gerektirir. Naçizane, seçilen örneklerin çoğunu çok beğendim. Bu türden kitaplar bağlamında tartışılan öznellik sorunu, bence bu işin doğası gereğidir. “Şu niye alınmış, bu niye konmamış” kabilinden yapılacak olan itirazlar, beğeni çeşitliliği nedeniyle her zaman söylenebilir, söylenmelidir de. Ancak ne var ki uzmanlık isteyen bir alanda işin erbabına da itibar etmemiz bence şart!

Kitaba konan şiirlerin imlâsında, genel okuyucu düşünülerek kısmen bugünkü yazımın esas alınması bence yerinde bir tercih olmuş. Bugün manzumelerin tadına varılmasını, anlaşılmasını kolaylaştıran bir uygulama güzel bir özellik. Keşke daha fazlası yapılabilseydi, meselâ ‘ğ’ler gösterilebilirdi. Zaten geçmişimizle aramıza yazı yoluyla onca mesafe konmuşken bunu bir de imlâ ile çoğaltmak, çok hoş ve etik bir şey değil sanki. Yine bugünün okuyucusu için yapılan sadeleştirme yani şiirlerin şimdiki Türkçenin nesir diliyle verilmesi, onca emeğe değiyor mu? Bence okuyan karar versin… Zira benim bildiğim, en iyisi, şiirleri söylendikleri biçimlerinden okumaktır. Eğer manzumelerin edebi tadına varılacaksa, onlardaki güzellik, sanat kudreti görülecekse bu şart. Diyeceğim, bilhassa ‘okur’ diye ad koyduğumuz bilinçli zümre, kendini bir zahmet yorsun canım aaa… Şairin yüzde biri kadar da olsa, emek vermeli önündeki metne değil mi?

Her ne ise…

Elimdeki bu esere bakınca padişah şairlerin gazellerini, beyitlerini, kıtalarını okuyunca iktidarın o mutantan, muhteşem saltanatına karşılık, sözün içtenlikli, insanı sıcaklığıyla ruhunuzu ve bedeninizi kavradığına şahit oluyorsunuz. Öyle ki, bugün bir yaygın şarkıda duyduğumuzda yadırgayacağımız bir meali, büyük Fatih, Avnî kişiliğini üzerine giydiğinde sakınmadan söyleyebiliyor.

Örneğin:

“Yârsiz cennet dahi olsa bana zindan olur” diyen şair Avnî’dir,

İstanbul’u fetheden büyük kumandan II. Mehmet değil. Yanlış bir yere varmasın sözümün ucu. Diyeceğim şu; şiir yani sözün etkin havası, başka bir ruh haline kavuşturuyor söyleyeni de, dinleyeni ve okuyanı da. Bu değişimi açıkça görmek için bilhassa okumak gerekiyor sultan şairlerin şiirlerini. Onların da ağlayıp güldüklerini, acı çektiklerini, dünya mihnetlerinin gönüllerini nasıl kanattığını…

Yavuz Sultan Selim’in şu mısralarına bir kulak verin:

“Merdüm-i dîdeme ne füsûn etti felek/

Giryemi kıldı füzûn eşkimi hûn etti felek/

Şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzan/

Beni bir gözleri âhûya zebun etti felek”.

Araya sıkıştırayım… İran mülkünde taht kurmuş olan Safevî Devleti’nin hükümdarı Şah İsmail’i dize getiren Yavuz, Fars diliyle bir divan tertip etmiş olmakla söz mülkünün de en şanlı hükümdarı olmayı mı arzu ediyordu? Çünkü büyük sultanlık, söyledik, sadece bâzû kuvvetiyle olmuyor. Bu vesileyle aklıma geldi, tarihi, bir de onu yapan kumandanların söz varlıkları üzerinden okusak diyorum. Kim bilir, nasıl şaşırtıcı sonuçlara ulaşabiliriz…

Düşünsenize, bir buçuk asır boyunca (1450-1600), yeryüzünün büyük ölçeğinde, gök kubbede Türkçenin sesi dalgalanır olmuş. Bu şahlanışta, saltanat sahibi şairlerin katkısı hiç az değil. Gururlanıyor insan, Türk diliyle, aynı mazmunlar, istiareler, benzetmelerle, aynı yüksek beğeniyle şiir söyleniyor dünyanın dörtte üçünde. Bu kitap elbette bu bağlamda çok geniş, mukayeseli bir okumak için değil, fakat buna kapı aralamak, büyük medeniyet inşasında sözün sembolik değerini görmek için muhteşem bir imkan sunuyor okuyucuya…

Son olarak kitabın üç yazarın ismi ve zaten uzun olan kitabın adı kapağının dışında beni rahatsız eden bir şey olmadı. Bir de benim elimdeki ilk baskısı. İkinci baskısı var mı yok mu bilmiyorum ama önsöz de çalışmanın sonuna eklendiği söylenen “açıklama” bölümünü maalesef koymamışlar.

Allah gözlerinize fer versin okuyun…

Kalın sağlıcakla…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yazarlar ve yapıtlar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sefil Tarihçilerimiz!
Tarihimizi Aydınlatan Bir Kitap
"Tufandan Önce" Kitabı Üzerine Notlar
Sadettin Kaplan’ı Kimler Tanıyor?
Cahit Sıtkı Bugün de Yarın da Okunacaktır
Elem Çiçekleri
O, Gariplere Ne Mutlu…
Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak Kimdir? Eserleri Nelerdir?
Kum ve Köpüğü
Dalından Koparken Tekrar Açan

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yaşadığımız Kaos Türklerin İdrakini Gösterecek
Oyun veya Siyaset
12 Eylül Fermanı
Büyük Şairlerin Şiirleri Nasıl Okunur?
Dilin Düşündürdükleri
Pavese’nin Yaşama Uğraşı
Edebiyat Düşüncesi Üzerine…
Hasretin Sebebi: İlham
Cihan Harbi Yahudiler ve Türkler
Portrait Of May Sartoris Tablosu'nun Düşündürdükleri

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Geldim [Şiir]
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.