Düþgücü güzelliði, adaleti, mutluluðu yaratýr. -Pascal |
![]() |
|
||||||||||
|
![]() Ölümsüzlük arzularýný tatmin etme uðruna, kabirlerini bile kale gibi yýkýlmamacasýna yaptýrýyorlar. Oysa kabir dediðimiz þey bir berzah alemi… Yani henüz ahiret hayatýnýn ilk basamaðý ki o bile geçici… Tüm insanlýðýn ilk evi olan Kâbe (Beytullah)’yi bir düþünelim.. Yeryüzünde insan eliyle yapýlmýþ en sade, en yalýn küp bir ev ve içinde neredeyse hiçbir þey yok. Ne ölümsüzlüðe soyunmuþ bir firavunun, ne de bir peygamberin mezarý.. Kabe’ye doðru secde edenlerin bir mimari esere veya bir türbeye deðil, Rablerine secde ettiklerini bilip anlayabilmelerinin ilk adýmý da bu! Hakikatin izdüþümünü temsil eden sade dört bir duvarla kurulacak en adaletli iliþkiyi kalp ile gerçekleþtirebilmenin muhteþem uðraþý. Zira bu iliþki, vicdanýnda bildiðini vücudunla ve ruhunla gerçekleþtirebilmenin yani imanýn en somut yolu.. Derler ki; Kabe’nin yapýldýðý dört duvar ve üç sütun Fatiha suresinin yedi ayetine ve insanýn cemalinde olan yedi iþarete bir göndermedir. Yani ateþ, hava, su ve topraktan oluþan dört ana unsurla birlikte “akýl, ruh ve nefse”… Ýbn Arabi hazretleri, insan organlarý içinde ilk oluþanýn ve son duranýn kalp olduðunu, kalbin ise insanlar için yapýlan ilk ev olduðunu ifade eder. Evet, týpký yeryüzündeki ilk evimiz Kâbe gibi… Yüreðin dereceleri yükseldikçe, insanlýðýmýza kavuþtuðumuzu ve yeryüzünün halifesi olmaya hak kazanabileceðimizi de bir düþünelim.. Her birimize insan-ý kâmil olma imkâný verilmiþ. Bunu “ölmeden önce ölmek”le gerçekleþtirebilmek uzun ince bir yol vaat ediyor hepimize. Yani hazreti Ýnsan olma yolculuðunda, her birimiz kendi irtifalarýmýzda seyretmekteyiz. O halde Kabe’nin mümin yürekle olan iliþkisini kurabildiðimiz ölçüde yeryüzüne kazýk çakmak için ne gökdelenlere, ne görkemli binalara, ne hiç yýkýlmayacakmýþçasýna inþa edilen piramitlere secde etmenin anlamsýzlýðýna varýyoruz. Böylece þeytanýn insaný saptýrmalarýndan da kurtulmuþ oluruz. Ýblis, topraktan yaratýlmýþ Hazreti Adem’e secde etmeyi reddettiðinde, kendisinin ateþten olduðunu söyleyerek kendini beðenmiþ, yüceltmiþtir. Ýnsana üflenen nefesi (ruhu) ise duyumsamamýþtýr. Ýlk insan ve peygamber olan Adem’deki (as) cevheri ise görememiþtir. Böylece Kabe’nin hakikatinden uzaða düþmüþtür. Allah’a ve tüm peygamberlerin hakikatini kendinde cem eden elçisine itaat etmek müminler için kendileri dahil baþka hiçbir insaný putlaþtýrmamak adýna eþsiz bir tecrübedir kuþkusuz. Bir aþk þahidine baðlanmak ve ona secde etmek, insana deðil, onun “Hayy: (diri)” olan makamýna teslimiyetten baþka bir þey deðildir o halde. Bu ayný zamanda Allah’ýn (cc) güzel isimlerinin suretteki tecellisine de tanýklýk etmektir. Ýbn Arabi, Niyazi Mýsri, Mevlana veya Þems-i Tebrizi gibi Allah dostlarýnýn eserlerine ilahi kelam muamelesi yapýp yüceltmek de, kusurlarýna bakýp kendine göre mesafe ayarlamak da deðildir maksat. Onlarýn makamýna secde etmeyi þahsýna secde etmek olarak algýladýðýmýzda þeytandan rol çalmýþ oluyoruz hepimiz bir bakýma. Týpký “sevgili”ye yürekle baðlanmak gibi, aþkýn da bir teslimiyet adabý, bir þeriatý vardýr. Allah’ýn yeryüzündeki halifesiyle aramýzda kalpten kalbe geçiþlerin sahih yolu açýlabilmiþse, onun temsil ettiði makamdan kuþku duymamak bir kalp mahremiyeti gerektiriyor elbette. Ve tabii bir kalp mahareti. Mahremiyet ve hürmet gibi evrensel deðerler bir arada gerçekleþiyor. Ýnsan ile Kabe arasýndaki iliþkiyi yürek üzerinden kurduktan sonra tekrar eve dönelim. Yeryüzünde görkemli ve devasa binalar, kabirler inþa etmekle Kabe’nin hakikatinden nasýl uzaða düþüyorsak, kendi insanlýðýmýzý almaktan, yani ruh yolculuðumuzda yükselmekten de o kadar uzaklaþýyoruz! Durup bir düþününce birtakým idolleþmiþ kiþilerin ideolojilerini putlaþtýrmaya, bazý zorbalara itaat etmeye baþlýyoruz. Veya ayný iþtiyakla birtakým becerikli müteahhitleri putlaþtýrýp onlara arsamýzý, evimizi veriyoruz. Nefsin rýzasý için yapýlan yüksek binalarda kalbin Kabe’sine yükselemeyeceðimizi unutarak. Bu durum da bizleri aþkýn ilahi yolculuðundan uzaklaþtýrýyor. Oysa insanýn kalbindeki Kabe’ye yaklaþtýkça evin yolunu hemen bulabiliyoruz. Kendi elimizle dikip putlaþtýrdýðýmýz eve deðil de O’nun adýyla sevdiðimiz, kýymet verdiðimiz evlere dönüyoruz. Bu, bizi gündelik hayatta bina ölümsüzlüðüne tapýnmaktan, manzara görmek için izinsiz kat çýkmaktan, bahçe içinde oturabilmek için yan komþunun hudutlarýný ihlal etmekten korur. Kâmil insanýn temsil ettiði hakikate teslimiyetlerimiz de bizi yerli yerine koyamadýðýmýz þeylerin zalimi olmaktan korur. Ayný yolculukta alemlere rahmet olarak gelen Hazreti Muhammed Mustafa’(sas)ya yaklaþtýkça mecazi aþklardan ilahi aþka varýþýmýz, kendimizi evimizin içinde gibi hissetmemizi saðlar biraz da. Neticede insan kalbi, Allah’ýn eseridir. Bu sebeple tüm yürekler Allah’ýn evi deðil midir zaten? Kalýn saðlýcakla…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
![]() | Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2023 | © Yûþa Irmak, 2023
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |