..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Sevgi sabýrlý ve yürektendir, sevgi kýskanç ve övüngen deðildir. -Ýncil
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Sevgi ve Arkadaþlýk > Ýsa Kantarcý




24 Nisan 2024
Dað Köyünde Kýz Kardeþler (Burma Kadayýf)  
Ýsa Kantarcý
Acele oldu, ama yayýnlanabilir düzeyde, bazý kelimeler deðiþecek…ne bu ya yaz yaz bitmiyor deli oldum kafayý yedimmm! OKUYAN TEKRAR OKUSUN, ELDEN GEÇTÝ ÇÜNKÜ…


:HD:
DAÐ KÖYÜNDE KIZ KARDEÞLER


Azize kýz kardeþi Zeynep ve ailesiyle bir dað köyünde yaþýyordu. Kýþýn çok kar yaðdýðýnda ile, ilçeye gitmek imkansýz olurdu. Günlerce yol kapalý olurdu, ekipler günler sonra yolu kardan temizleyebilirdi. Anne felç geçirmiþti ve zor yürüyordu. Baba ise yaþlýydý, iki kardeþ evin iþlerini yapar, anne ve babasýna bakardý.
Kýþ aylarý zor geçerdi ve eve hapis kalýrlardý. Fatma evin büyüðüydü. 18 yaþýndaydý, Zeynep ise 13, kýþ aylarýnda ya da sonbahar aylarýnda gökyüzündeki kuþ sürülerini seyrederlerdi çimene oturup evin baþýnda. Kazlar v biçiminde uçarlardý. Gece de uçarlardý, seslerini duymak onlara büyük mutluluk verirdi, gece uçuþu nasýldý, neler hissederlerdi, kollarýný açýp kendilerini ördek ya da kaz olarak hayal ederlerdi, kollarýný kanat gibi çýrparlardý. Üstlerinde giye giye eþittiler, bitkin renkti giysiler olurdu, Fatma pembe renkli eski eteði giye giye eskitmiþ, yýrtýklarýný caný gibi dikip bazý yerlerini yamamýþtý, kýrmýzý kumaþtan kalp biçiminde yamaydý bunlar. Karanlýkta uçan kazlara rüzgar sürtünür, bir hýþýr hýþýr ses olur, rüzgar uðultusu duyarlardý

(internette sadece bu uðultuyu videolaþtýranlar var, abonesiydim onlarýn)

bazý geceler, elektrik kablolarýna sürten rüzgar öyle bir ýslýk çýkarýrdý ki, derdi ki Fatma, iþte o ýslýk gibi bir ses olur herhalde, binlerce metre yukarýdayýz, çok çok aþaðýda ýþýklar var.
“Nasýl ýþýkla abla?”
“Sokak lambalarýnýn ýþýklarý.”
“Baþka?”
“Kimi evlerini camlardan yansýyan ýþýklar. Türlü türlü ýþýklar.”
“Nerden geçiyoruz?”
“Daðlardan. Daðlarýn amýndan.
Güldü: “Deniz kenarý olsun, denizi severim.”
“Hadi öyle olsun. Sahil yolunun ýþýklarý var, araçlar dizi dizi geçiyor. Görüyor musun ýþýklarý?”
“Evet abla; görüyorum!”
“Havai fiþek patlatýyor orospu çocuklarý!”
“Neden?”
“Eðlence olsun diye…Biz ördekler hiç sevmeyiz bunu. Korkup kaçarýz. Yolumuzu þaþýrýrýz.”
Hadi ya; nerden biliyorsun?”
“Ne biçim ördeksin sen kýzým?”
Zeynep güldü.

Ahþap ahýrda sýðýrlar vardý. Onlarýn sütüyle peynir yaparlardý. Tereyaðý. Ýlçe pazarlarýnda tereyaðýný satarlardý. Ýneklerin buzaðýný da büyütüp kurban bayramýnda satarlardý. Böyle geçinirlerdi.
O kýþ günü, her zamanki gibi, patates haþlamasý yapmýþtý Fatma, incir reçeli, yaz ayý yapýlan, kuþ burnu, kendi yaptýklarý peynir…çay, yer sofrasýnda yiyorlardý, kuzinede piþen sýcak ekmekle…

Ertesi akþam yine ayný yerde oturup sohbet ediyorlar. Dertleþiyorlar, bunalýmlarý baþlayýnca eðlence bulmakta üstlerine yok, abla yelkovan kuþlarýndan söz etmeye baþlýyor, sýcak bir yaz gecesi. En uzak mesafeyi, kýtalar arasý uçan tek þu yelkovan kuþlarý.
Abla ilçeye peynir, süt ve tereyaðý satmaya gitmiþti pazara, kardeþi ise ev iþleri, ahýr iþleri ve anne babanýn hizmetini yapýyordu.
Sokak arasýndaki pazar yerinde satýþlarýný bitirmiþti Fatma. Köye giden dolmuþ duraðýna ilerliyordu. Duraða giderken ayný köyden bir kadýn yanýnda türedi ve dertlerini anlatmaya baþladý, bu pek haz etmediði kadýn konuþup duruyordu, duraða geldi, þoför yakýnda bir kahvehanede takýlýyordu ve bir saat vardý dolmuþun kalkmasýna, birçok yolcu kaldýrýma çöreklenip
oturmuþtu, adamlar sigara yakmýþtý, köylü kadýnýn ikisi yüksek sesle sohbet ediyordu. Ýçi bayýldý Fatma’nýn. Az sonra geleceðim deyip uzaklaþtý, ipini kýran köpek gibi ilerledi sokaklarda, dar sokaklar caddeye çýktý, þehir merkezine giden otobüsü gördü, bir ýþýk uyandý içinde, otobüs duraktan yolcu alýyordu, koþarak yetiþti. Þehir merkezine aylar önce gelmiþti. Ýlkbahar ayýydý ve soðuk bir gündü. Et döner yemiþti kýz kardeþleriyle, dondurma, ayný dükkana gidip et döner aldý, masaya oturup ayranla yedi, kardeþine ve büyüklerine de aldý, dondurmacýya ilerledi, vitrinleri insanlarý seyrederek meydana geldi, saat kulesi vardý burada, yakýndaki parka gitti ve bir banka oturdu. Tek tük sigara içerdi, bir sigara yaktý, o an bir kadýn bitti yanýnda.
“Ateþini alabilir miyim?”
Kadýn sigarasýný yaktý çakmakla.
“Çok tatlý bir kýzsýn. Yaþýn genç, hadi be geçkinim. Sigara içmemelisin tatlým.” Kadýn sorular sormaya, dostluk etmeye, Fatma’yý araþtýrýyordu, yaþýn kaç, nerde oturuyorsun.
Fatma korktu, “beni genel eve düþürmek istiyor herhalde” diye düþündü, “sonunda ben oyarým seni tatlým.” Ama safý oynamaya devam edecekti.
Kadýnýn kolu altýn bileziklerle doluydu, altýn kolyesi vardý, epey kalýndý zincir.
“Ben seni çok beðendim. Ben seni oðluma alayým” diye baþladý lafa þakayla, sora sora laflar ilerledi, kadýn ciddi olduðunu anlatýyordu.
Yok teyze ne evliliði…
Kadýn samimi biçimde dil döküyordu.
“Ben bunu kimseye demem, sana içim ýsýndý, oðlumu elde etmek isteyen çok kýz var.”
Oðlunun fotoðrafýnýn çýkardý, göstermek istiyordu.
“Fatma gerek yok” diye baþýný çeviriyordu, kadýn çok ýsrarcýydý. Göz ucun takýldý fotoðrafa, güzel bir çocuktu bu, “ben onun kucaðýna oturmam mý?” diye düþündü. Ýçi gitmiþti, o an Fatma; “bu iþ belki bir fýrsattýr” diye düþündü, kadýn oðlundan, iþinden, özelliklerinden söz ederken, öteden biri seslendi kadýna, ve musallat kadýn; “az sonra geleceðim” deyip öteye gitti, bu sýrada bastonuyla ilerleyen yaþlý bir adam Fatma’nýn önünden geçiyordu, “o pislik kadýna sakýn inanma, kadýn satýcýsý o, seni
kandýrýp orospuluk yapman için her numarayý çevirir.”
Fatma, bunu duyar duymaz fýrladý oradan. Çantalarý unuttuðunu fark etti birkaç adým sonra, dönüp aldý, dolmuþ duraðýna nefes nefese geldiðinde kan ter içinde kalmýþtý. Bu küçük gezinti, bu küçük inanma aralýðý, aylaklýk hayatýn mahvolmasýna yol açacaktý. Bütün tavuk alacaktý; unutmuþtu. Þoförden rica etti, ilerde bir dükkan daha vardý, orada inip tavuk aldý.
Dolmuþ camýndan akan ve eriyip giden görüntüleri izliyordu, çocuklar kadýnlar, aðaçlar, durakta bekleyen insanlar, sýradan ama o an için düþsel kesitler, o insanlar içinde kendine yakýþtýrabildiði, eli yüzü düzgün bir genç adam gördüðünde kalbi mutlulukla çarpýyor, o saniyeler, o saliselerde artýk gencin ne kadarýný hafýzasýna kazýyabiliyorsa, olmadý baþýný çevirip bakýyor, gerzek þoför hýzlý, daha uzun bakabilirdi ona, beyaz kazak giymiþ turuncu kep þapkalý, sakallý bir gençti, bir elinde sigara vardý, otobüs duraðýnda bekliyordu, bir ayaðýný geri dayamýþtý, gece olunca; deliriþ gibi yalnýz, yapayalnýz kalýnca düþüneceði bir imajý vardý, huzur duydu, onu, hayatýný düþünüp dururdu, yerine bir baþka imaj gelene kadar. Yaþlý yaþlýya bakar, çocuk çocuða, genç kýz da kendi gibi kýzlara ya da karþý cinse… Tavuðun olduðu poþete
baktý, “güzeeel” diye düþündü, “evdekiler bayram edecek, ve yine sevindi o genci de tasmayla yanýna almýþ gibiydi, içi bunu düþününce ateþ gibi bir þey hissetti.

Yemekten sonra içine garip düþünceler çöktü, odaya geçti. Kardeþi ondaki garipliði hissetti, gelip sordu, yalvardý kýz kardeþi; ama anlatmadý, bahaneler uydurdu.

Burada iki yatak vardý, biri onun, diðeri kardeþinin. Elektrik kesikti. Mum yaktý, Eteðini çýkardý, üstünü, bir þey hissetti, candan çok ufak bir ses gelmiþti. Cama yapýþmýþ surat, bir çift göz gördü, çýðlýk attý. Üstünü aceleyle giydi, tüfeði aradý; ama bulamadý, olanlarý ailesine anlattý; ama kimse inanmadý, “sana öyle gelmiþtir,” kapýda salýk adam parçalamaya hazýr iki köpek varken kimse yanaþamazdý eve, genç kýz odasýna geçti ve olup biteni yeniden yeniden düþünmeye baþladý, “ben deli deðilim, delirmedim, ne gördüðümü gayet iyi biliyorum,” durdu, bana öyle geldi belki de diye düþündü, o köpekleri kimse geçemez ki. Tam uykuya dalacaðý sýrada bir ýþýk yandý beyninde, el fenerini alýp sessizce dýþarý çýktý, dolandý evin çevresinde, odasýnýn pencere önüne geldi, el fenerini o bölgeye tutuyordu, farklý bir þey arýyordu, bulamadý, geri çekildi, döndü gidiyordu, ayaðýnýn altýnda bir sigara izmariti vardý, geriden son kez el fenerini tutunca izmariti görmüþtü ve hemen eðilip aldý, izmaritin ezildiði için sigara markasýný okuyamadý, “hayal görmemiþim” diye düþündü, sevindi; ama kimdi bu orospu çocuðu?”
Evdekiler durumu anlatmayý düþündü; ama caydý. Odasýna gitti. Birkaç gece odasýný gören tarafta aðaçlarýn arkasýnda elinde balta, belinde býçakla saklanýp bekledi; ama gelen giden olmadý.

Birkaç gün sonraydý.
Kardeþi sabah neler oluyor, içinde neler oluyor deyince
Gülerek þöyle dedi: “Þehre kaçmayý düþündüm.”
“Peki biz?”
“Bakarsýnýz çarenize.”
“Delirdin mi kýzým?”
“Hayýr; býktým.”
“Þehirde ne yapacaksýn.
“Hayatýmý yaþayacaðým.” dedi gülerek.
“Vay be! Bunu düþündün, he?”
“Tabi, avanak seni!” dedi ve kahkahayý bastý. Þaka yaptým; o kadar malsýn ki!”
Bu zorlu yani boktan yaþam sabýrla aþýlmaz; mal kardeþim maaaal!”
Zeynep ona hayalet görmüþ gibi baktý ve tek kelime diyemedi, demek de istemedi, onu süzüp durdu, zehirli bir böceði süzer gibi.

Ertesi gündü.
Fatma, sýrt çantasýný almýþ evden uzaklaþýyordu kaçarcasýna.

Aniden yüzüne gelen þeyle gözleri karardý ve yere düþtü.
“Nereye gittiðini sanýyorsun?!”
“Neden vurdun? Salak!”
“Bizi terk edemezsin!”
Odunla bir tane daha vurdu, abla acýyla uyuþmuþ savunmasýz haldeydi, inliyordu.

ve Zeynep ablasýnýn ellerini ve ayaklarýný baðladý, aðzýný çemberle baðladý, sonra onu arka kapýdan eve soktu ve yataða taþýdý.
Zeynep gururla karþýsýna geçti: “Ailemizi terk etmek kolay mý sandýn?”
Çemberin aralýðýndan þöyle cevap verdi zorlukla: “O biçmeye gidiyordum; aptal!”
“Ot biçmeye mi?”
“Evet; seni geberteceðim!”
“Sýrt çantaný neden aldýn; peki?”
Armut toplayacaktým. Ýçinde eþya filan yok ki. Ýnanmýyorsan bak!”
Açýp baktý sýrt çantasýna, doðru söylüyorsun gibi ama seni ben yine de baðlasam iyi ederim. Güzel anýlar var burada, onlarý düþün, þeytana uyma. Biriyle kaçýp gidecektin belki de, seni biri kandýrdý. Çarþýya gidip geldiðinde beri bir tuhaf haller var sende.”
“Yok kýzým. Kimse yok. Kimse kandýramaz beni.”
“Tedbirli olacaðým. Ders vermem lazým sana.”
“Beni çözdüðün gün boðacaðým seni kardeþim!”
“Rüyanda görürsün!”
“Aðzýný güzelce bantladým mý tek kelime edemeyeceksin.”
“Ya lütfen þu þakaya son ver Zeynep’im, tadýnda býrak ne olursun.”
Geçen günlerin birinde bana; ‘bu kerhaneden beter yeri terk etsem ne düþünürsün?’ diye sormuþtun, senin psikolojin iyi deðil; ama ben seni iyi edeceðim ablam.
“Makaraya sarýyordum seni. Bana patates kýzartmasý ayýrmadýn diye.”
“Atma!”
Ýçerden ses geldi, anne çaðýrýyordu, Fatma içeri gitmeden ablasýnýn aðzýný çemberle iyice baðladý, iple de onu yataðýn baþ demirlerine güzelce baðladý.
Uzun bir süre sonra Fatma odaya girdi.
Ablasýnýn kollarýna baktý, kýzarmýþ kollar, bilekler, çok sýký baðlamýþ, gevþetti, yüzündeki çemberi de gevþetti, “bir þey diyeceksin herhalde.”
“Kollarým uyuþtu; çöz beni yalvarýrým sana.”
“Gevþettim…Bizimkiler seni soruyor. Hasta dedim. Ne hastalýðý dediler, Avrupa’nýn yüzde 60’þýný yok eden hýyarcýklý veba dedim, korkuyla birbirlerine baktýlar, hastalýðý uzun uzun anlattým, virüsün ne kadar tehlikeli olduðunu anlattým. Karantinada dedim,
onu bizden uzak tut dediler.” Güldü zevkle.
“O virüs hikayesini ben anlatmýþtým sana!
Bilirsin bizde aile baðlarý çok güçlüdür, açsak birlikte açýz, üzülürsek birlikte aðlarýz. Ölürsek birlikte, zor günlere birlikte dayanacaðýz ki güzel günlere eriþebileli, fire vermeden, bir elin nesi var iki elin sesi var. Seni kandýrýp kaçýrmak isteyen orospu çocuðu amaçlarýn gerçekleþtiremeyecek.”
Resim yapmakta kullandýklarý malzemelerle ablasýnýn boðazýný, yüzünü, kollarýný bir miktar boyadý, hýyar biçimini verdi o bölgelere.
Fatma öfkeden deliye dönmüþtü; ama kardeþinin de bir delilik yaþadýðýný düþünüp sakin taktiðe geçmiþti, aklýný kullanýp bir numara yapýp elinden kurtulmak, sonra onu güzelce dövmek.
Zeynep ise onun çeþitli planlar yaptýðýný, kaçmaya çalýþacaðýný hissetmiþti.
Yemeðini getiriyor, bir elini çözüp býrakýyordu, yemek yesin diye,
ve tuvaleti için bir kova býrakýyordu.

Birkaç gün böyle geçti.
Ve onun aðzýndaki bandý çýkardý.
“Sana güzel haberlerim var” dedi, Þeref’in annesi geldi, Þeref’le evlenmeni istiyormuþ.
“Seni dava edeceðim kýzým!”
Onu taklit etti; “seni dava edeceðim kýzým!” “Kanýtýn ne, benden birkaç yaþ büyüksün diye kendini akýlý mý sandýn? Seni canlý canlý gömer zerre üzülmem, öyle acý çeke çeke geberirsin ki; tam geberecekken seni çýkarýrým, sonra aynýsýný yaparým, beni öldür de kurtulayým diye yalvarýrken aðlarsýn.”
“Ellerimi ayaklarýmý çöz.”
Gülümsedi: “Bana kötü bir þey yapmayacaðýna söz verirsen.”
“Söz.
Azize habere çok sevinmiþti, Þeref güzel bir gençti, sessiz, sakin, melek gibi ve ona bakmak, güzel yüzüne bakmak sihirli þeyler hissettirirdi. Genç kýz beðenilmesine inanamýyordu, öyle ahým þahým güzel deðildi ki. “Bu bir þaka olmalý” diye düþündü. Güldü. Ýþin aslýný öðrenmek istiyordu.
“Ben ot biçmeye gitmiþtim, kadýn bizimkilerle konuþmuþ.”
O akþam ablasýný çözdü, ondan yemin alýp dayak atmaya kalkýþmayacaksýn diye. Ve bu olayý hemen unuttular.


O hayal kurduklarý yerde sohbet ediyorlardý, kuþlar gibi gökyüzünde uçuyorlardý. Sonra konu Þeref’e geldi.
Zeynep dedi ki: “Keþke bir kardeþi olsaydý. O da beni alýrdý.
Gülüyorlar.
Yelkovan kuþlarý.
Kazlar ördekler. Gökyüzündeki yýldýzlar.
“Yarýn git; Þeref’le konuþ.”
“Olmaz. Ýþ bozulur; bir þey olur bulaþmam. Benle gelirsen olur.”
“Kendin git.”
“Mektup yazayým; götür.”
“Asla.”
“Kendin götür.”
“Utanýrým.”
“Seni seviyor git merhaba de.”
“Olmaz. Yalnýz gidemem. Sen de gel.”
“Bilmiyorum.”

Ertesi akþamdý. Akþam yeni saçlarýný taramýþ bir ergen kýz gibi geldi banyodan yeni çýkmýþ gibi.
Azize hazýrlandý. Karanlýktý; ama aniden Þeref’i görüp konuþma isteði çýlgýnca, nöbet gibi gelmiþti. Onu görmeliydi.
Kardeþi yataðýna geçmiþti.
“Kalk gidelim. Þeref2i bir uzaktan görsem bile yeter.”
“Yol uzak. Hastayým. Yarýn gideriz.”
“Ben gidip geleceðim kimseye bir þey deme.”
“Tüfeði al….sakladýðý yeri söyledi.
Ve Azize güvercin gibi çýktý evden. Her yer simsiyahtý. El feri aydýnlýðýnda ilerliyordu. Ýki köpek de onu takip ediyordu. Evden yeni uzaklaþmýþtý ki odasýnýn tarafýndan bir ses geldi, bir þey koþuyordu, köpekler o tarafý fýrladý, ses soluk yoktu, az sonra köpekler geri geldi. Azize koþarak panikle eve girdi, orada kesinlikle biri vardý.
Birkaç gün geçti.
Aklýnda fikrinde Þeref vardý. onu yakýþýklý ve parlak bulduðu, “ah bana selam verse” diye düþündüðü ama asla selam, merhaba alamadýðý anlar…dönüyordu zihninde…
“Gidip Þeref’le konuþacaðým, yanýmda bulun.”
“Geç onu bence. Seni seven ayaðýna gelir, sen niye gidiyorsun ki?! Avanak!”
“Þiir yazdým ona.”
“Þiiri o yazsýn sana. Ayrýnca bu iþte ciddi mi nedir bilmem, annem belki yalan atmýþtýr onunla evlenmeni istediði için.”
Þeref, kýzlarýn kadýnlarýn gözüne dik dik bakmaz, önüne bakar, çok terbiyeli biri, herkes sever onu. Ýki yýl üniversite okumuþ. Çok saygýlý bir gençti.
Aziz’e tüfeði aradý ama bulamadý.
Kardeþine sordu.
“Sakladým. Birini vurup katil olursun diye.
Yanýna ekmek býçak al.”
Azize evden çýktý býçakla.
Bir saat yürüyecekti. Ormandan. Ýki köpek oyun oynayarak ormanýn derinliklerinde kayboldu.
Þeref’in evinin civarýna vardý, evin iki köpeði sesleri duyup havlayarak yanaþtý, Azize sevgiyle ses verdi, köpekler onu tanýdý, kuyruk sallayarak yanaþtýlar, köpeklere bisküvi verdi, hep verirdi. Oturdu çimene ve aðaçlarýn arasýndaki evi, içeriyi, Þeref’in ne yaptýðýný hayal etmeye baþladý zevkle. Bu hayalden sýkýlmýþtý, içine bir korku, endiþe düþtü, bu Þeref konusunda annesi yalan atmýþsa onunla evlenmesini istediði için? Annesi yalan atardý onun iyiliði için. Eve dönecekti; ama eve yaklaþýp içeriye bakma arzusu aðýr bastý



Þeref’in tatlý yüzünü bir kez olsun görmek her þeye deðerdi o an.
Evin çevresinde geziyordu ve ýþýk olan pencereye yanaþtý, perde aralýktý, gaz lambasý aydýnlýðýnda biri vardý, yataða oturmuþ mastürbasyon yapýyordu Þeref, önünde çýplak kýzlarýn kadýnlarýn olduðu bir dergi. Gülmesini tuttu kendini. bir süre onu izledi. “Erkek milleti” diye düþündü, “Salak herif! Annem yalan attý yada bu yaramaz bokun teki” diye düþündü. Pencere denizliðinde bir böcek gördü; korktu, ama bunun bir uður böceði olduðunu fark etti, böcek camda yürüyordu, onu alýp otlarýn arasýna koyacaktý, parmaðýndaki yüzük cama çarptý, týkýrtý oldu,
Þeref’in iþi yarýda kesilmiþti, kalkýp pencereye yanaþtý. Azize aþaðý eðilmiþti. Þeref pencereyi açtý. Bakýndý; ama bir þey göremedi. Pencereyi kapattý, pencere aþaðýsýnda nefesini tutup bekleyen Azize derin bir nefes aldý. Donuk kalmýþ, korkudan uzun bir süre orada kalakalmýþtý. Sonra evin kenarýndan ilerlemeye baþladý, durdu, sesler geliyordu evden, salon camýna yanaþtý. Ýçeri baktý. Þeref annesine bir yumruk patlattý.
“O arazi satýlacak!” diye baðýrdý Þeref.
Bak sen cenabete!
“Tek o var elimizde” dedi annesi.
Baba; “evlat sakin ol; ne yapýyorsun?”
“Baba, o araziyi satýlacak! Aksi yok. Bana para lazým. Azize’yle evleneceðim!”
“Borç alýrýz evlat; ama tarlayý satamam.”
Elindeki odunu adamýn kafasýna sonra beline vurdu. Adam yere kapaklandý.
“Elimde kapý gibi raporum var. Þizofren raporum! Sizi kesip öldürsem hapse atmazlar beni!”
“Sakin ol oðlum, vurma, yaþlýyým ben…”
“O arazi satýlacak!”
“Ama verdikleri para çok az, bedava gider oðlum.”
“Bekleyemem. Bana para lazým.”
“Yarýn konuþuruz, evlat. Ne olursun sakinleþ.”
Bir odun daha indirdi babasýna. Güçlü bir inleme duyuldu.
“Yarýn kýzý alýp buraya getireceðim, pasta yap kocakarý, baba ona çok iyi davranýn. Yoksa hayatý zindan ederim size!”
Azize gördükleri manzaranýn beyninde býraktýðý acý sisiyle oradan uzaklaþtý, kalbinde bir acýyla…

Genç kýz eve vardý, aðlýyordu, kýz kardeþine gördüklerini anlattý.
Þeref eve ara ara uðruyordu, genç kýz onu istemediðini söylemiþti; ama genç adam ýsrarcýydý, ailesiyle sohbet ediyor, çay içip yemek yiyip evden ayrýlýyordu.
Ve bir akþam onu býçakla evin orada sýkýþtýrýp tehdit etti, “ya benimle evlenirsin ya da seni kaçýrýp tecavüz eder öldürürüm, kardeþine de aynýsýný yaparým!”
Sigarasýný yere attý. Genç kýzýn içine bir akrep düþmüþ gibi kötü hissetti. Sonra akrep içini sokup sokup durmaya, onu hasta etmeye baþladý.
Tehdit edildiði gün, Þeref’in yere attýðý sigara izmaritini aldý ve önceki günlerde sakladýðý izmaritle karþýlaþtýrdý,
“Ne yapýyorsun?” diye yanaþtý kardeþi, “bunlar ayný marka mý onu bilmem lazým.” “Okunmuyor ki. Bir büyüteç olsa okunurdu.
“Bunlarla iþin ne anlamadým.”
“Odanýn camýnda beni gözetleyen Þeref’ti bence.
“Kanýtýn ne?” Güldü alaycý biçimde, büyük olasýlýkla o tabi de…
Ama baþka kanýtým var. O iki köpeði ondan aldýk, köpekler o gece bu yüzden havlamadý. Eve yanaþabildi…”
Gözleri parladý kýz kardeþin.
Rahat býrakmýyordu Þeref, Azize; “bu pisliði kesin öldüreceðim, hapislerde çürüyeceðim diye düþünüyor, çare arýyordu. Ailesi Þeref’i el üstünde tutmaktan caymýyordu.
Kýz kardeþine bir not yazdý: “Bu adamdan kurtuluþ yok; dikkat et sana zarar vermesin, bir süre sonra dönerim” diyerek bir gece köyü terk edecekti, hazýrlanmýþtý, yüz metre gidip geri döndü, vedalaþmadan olmazdý, ölüp kalýrsa diye. Kardeþinin odasýna girdi, onunla sohbet etti, ona sarýldý, notu çaktýrmadan masanýn gözüne koydu, odadan çýktý, evi terk etti.

Otobüse bindi.
Büyük þehrin otogarýndan inip bilmediði yerde ne yapacaðýný düþünürken aðlýyordu. Kardeþiyle vedalaþmasý gözünün önüne geldi, aðladý.
Bu büyük þehirde ne halt yiyecek? Az parasý vardý, ilk mola yerinde onunla köye dönebilirdi, ama dönerse o yine musallat olacaktý.
Uyudu.

Büyük þehre gelmiþti.
Bir banka oturdu, ýþýklar yanýyordu, gecenin ýþýklý tabiatý, bambaþka bir çekicilik, o atmosfer rüyalardaki gibi çekici ve bu uðurda iyicil ve kötücül arzular canlandýrýyordu insanlarda.

Otobüsler hareket ediyor, yolcular burasý kalabalýktý, kalktý, ilerledi amaçsýzca, az sonra baþka bir banka oturdu. Sabahý bekleyecekti.
“Bacým neden aðlýyorsun?”
“Abim öldü.”
Herkesten korkuyor, yarýn ne yapacak?
Otobüste uyumuþtu biraz ama uykusu vardý, gözleri kapanýyor, biri yanaþýrsa. kardeþ sýcaklýðýný çok çabuk özlemeye baþladý, “delice onun hasretini çekmek de korkudan olsa gerek” diye düþündü, “sakin ol baþarabilirsin.”

Köye dönüp onu jandarmaya þikayet etmeyi düþündü; ama jandarma ciddi bir suç olmadýkça karýþmazdý ki. “Ve Þeref o zaman azmeder kötülüðünde, þizofrenmiþ bok herif!”

Sabah oldu, oturduðu bankta yana devrilirken uyandý, her sabah uyandýðýnda çay içer, biraz zeytin ekmek yer ve bu onu kendine getirirdi, yemek yiyecek yer arýyordu, küçük ve eski bavuluyla ilerliyordu, büfeyi fark etti; tost, çay kahve türü þeyler, bir sürü sýcak soðuk içecek vardý burada, yanda ufak masa ve tabureler vardý, minik bir mekan yaratmýþlardý.
Tabureye oturdu, tost ve çay istedi, kaldýrýmdan gelip geçenleri boþ gözlerle izliyordu, büfeden sigara satýn alýp taburesine oturdu, sigara yaktý,
iple bavulu eline baðlamýþtý, bileðine, “bavulda da sanki altýn var amk!” dedi onun yanýna kurulan uyuþturucu baðýmlýsý kýz.
“Sen ne diyorsun be manyak!” diyecekti. Ama öyle bir þey yaptý ki: Dilini az uzatýp diþlerinin arasýna sýkýþtýrdý, ve sað eliyle onun bacak arasýný avuçlayacak gibi bir hareket yaptý.
Kýz korkup geri çekilir gibi yaptý, güldü, arka üstü düþecekti, Azize ona el uzattý, kýz tam devrilecekken uzatýlan eli sýkýca kavradý.
“Kusura bakma tatlým, kafam yerinde deðil. Saçmaladým.”
“Sorun deðil.”
“Bana bir çay ýsmarlar mýsýn?”
“Olur,”
Baðýmlý kýz; “bir çay lütfen” dedi elamana el iþaret verip.
“Pasif sinik gözüküyorsun; ama iþ var sende.”
Azize gülümsedi.
“Kimseye güvenme. Ben güvendim. Sevgilim uyuþturucu baðýmlýsý olmama yol açtý, bir tane al bir þey olmaz dedi, aile sorunlarým vardý, üniversitedeydim, dördüncü sýnýf, edebiyat fakültesinde, öðretmen olacaktým, o þerefsizi cidden seviyordum. Akýl almaz karanlýk noktalara düþtüm.”
“Kafaný neden kýrmýzý yaptýn?” diye sordu.
“Bok gibi oldun” diye düþündü.
“Ne bileyim; öyle esti, hoþuma gidiyor, mor mavi sarý da denedim.”
Tostlar ve çaylar geldi masaya.
“Sen buralarýn yabancýsýsýn belli, evden mi kaçtýn?”
“Hayýr.”
Kýrmýzý saçlý kýz gülümsedi.
“Kimseye acýma. Buralarda öyle aldatýrlar.”
“Sana da mý?”
“Aynen.”
Baðýmlý kýz sigara peþine baþka sigara içiyordu tost yerken bile.
Çok içiyorsun.
Azize çarçabuk tostu bitirdi.
“Doymadým yav, ne kadar küçük, çok para hem de!”
“Öyle buralarda.”
Ýki tost daha söyledi.
Ve iki çay.
Sonra tostlar geldi, ve çaylar, Azize tostun birini kýza uzattý.
“Kalacak yerin yoksa berbat þeyler yaþarsýn. Ama alýþtým sokaklarda, ben bir otele giderim ara ara, param olunca, banyo yaparým, temiz yatak iyidir, kahvaltý da verirler.”
“Bu gece biraz param var, oteldeyim.” Oteli tarif etti. “Otelde kalmayacaksan evine dön, evin buradan milyon kat iyidir. Vakit gelir uykudan uyanýrsýn, bir de bakmýþsýn yanýnda sigara içen bir orospu çocuðu, harikaydýn tatlým diyor sana, evleneceðiz. Ýnanýyorsun ses çýkarmýyorsun. Eve dönmezsen otel paran da yoksa sabaha kadar açýk yerler var. Hastaneler. Oralarda takýl. Kalabalýk iyidir. Ben kaçar. Mal bulmam lazým. Kaldýðý oteli, adresi tarif etti yine. Bir dal sigaraný alsam; çok uzattým.”
Azize ona birkaç dal sigara uzattý.
“Gece otele gelmek istersen gel. Odada misafir ederim seni. Para almam.”
Baðýmlý kýz hýzla sevecenlik ýþýklarý saçarak oradan uzaklaþtý, ona baþýný çevirip el sallayarak.



2


Azize dolaþýp duruyordu, bir iþ ilaný arýyordu, restoran, lokanta…tavukçu dükkaný…birkaç yere girip baþvurdu, iþ yeri sahipleri çok soru soruyor, kimlik istiyor, bu kýzda gizemli ve sýkýntýlý bir þey olduðunu anlayýp yalan attýðýný hissediyor, “bizi sizi ararýz” diyorlardý.
“Kimliðimi kaybettim” diyordu, “þehre yeni geldim; adresi bilmiyorum” diyordu, buradakiler kurt gibiydi ve baþlarýna bir bela almak istemiyorlardý, uyuþturucu baðýmlýsý mý nedir, deli mi nedir?
Ýlk geceyi bir hastanenin acilinde geçirdi, içerde hastasý varmýþ gibi hareket ediyor, güvenlik görevlisiyle birkaç kez göz göze gelmiþti, görevli bazý evsizleri dýþarý atmýþtý. Ama Azize’yi alýmlý, ürkek ve farklý bulduðu için
onu kovmak içinden gelmiyordu, o kýzýn burada bir yakýný olmadýðýný gayreti iyi biliyordu. Kendine bir çay tost aldý, ona da getirdi kantinden.
Sabah yine çay ve tost getirdi ve güvenlikçi
evine gitti.
O güç çok dolaþtý ve hastaneyi kaybetti, birilerine sordu ve yola koyuldu, çok yorulmuþ küçük bir parkýn bankýna oturmuþtu, zararlý kimse görünmedi gözüne, uyumayý denedi, bankta uyumak uyku deðildi, her yeri dayak yemiþ gibi acýyordu gün doðduðunda. Hastaneyi bulmuþtu, içeri geçti ve oturdu. Güvenlikçi ona çay ve pasta getirdi, onlarý yedi ve dýþarý çýktý, baðýmlý kýzý bulmak için ilerledi, ama adresi, otel adresini kafasýna yanlýþ mý kaydetti nedir bir türlü orayý bulamadý. Bavulu da hastanede unutmuþtu. Koþup gidip almak istedi, kýrmýzý saçlý kýzýn bavul hakkýnda dediklerini hatýrlayýp gülümsedi. Evet, içinde altýn yoktu, kaybolursa kaybolsun, bavulda annesinin giysilerinden kendine uydurduðu giysiler vardý ve baþka eski þeyler.
Ýç çamaþýrlarý. “O antikalara ihtiyacým yok” derken içi acýdý, o çok sevdiði giysiler, bir sürü aný barýndýrýr onlar gökkuþaðýna bakmak gibi zevkliydi enerjileri.
En acýlý, en mutlu günler... aðladýðý bir þeylere hasretlik çektiði…bir aþka, bir iþ yapmaya, bir þeyi çözmeye…bir sorunu, pazarda ürün, mal satmaya çalýþtýðýnda.. umutlu gecelerde o giysilerle sabahlamýþtý yataðýnda. Kendini þeytan gibi hissetti, ruhunu þeytana satmýþ gibi, bir çit ayakkabý vardý, baþka bir sürü þey, bavulu alacaktý ama önce…
oteli aramaya koyulurken yüreði hastaneye doðru koþuyordu ve yön deðiþtirdi, koþarak hastaneye gidiyordu, “çalýndýysa yapacak bir þey yok, yenilerini alýrým.
Sokaðý karýþtýrdý ve eski sokak bit pazarýna çýkmýþtý, eþyalara baktý, baka baka ilerliyor, içi gidiyordu, yepyeni giysiler þeyler. Az parasý vardý, idare etmese kötüydü, iþ bulmalýydý, parasý bitmeden.
Hastaneye gitti, akþam olurken. Saçlarý tamamen dökülmüþ þiþman güvenlikçi ona el etti, gel iþareti yaptý, odasýnda yaptýðý çaydan ve evden getirdiði pastalardan verdi.
“Bavulunu unutmuþsun. Biri alýp gidiyordu, ensesine yapýþtýrdým; kaçtý gitti!”
Teþekkür etti Azize.
Çayý içti pastalarý yedi, tuvalete gitti.
Bavulu açtý, paket paket yiyecekler, birkaç giysi, yeni hepsi, bir çift pembe ayakkabý, spor. Bunlar da nesi?
Gidip güvenlikçiye anlattý.
“Onlarý ben aldým. Sokaklardan kaldýðýný biliyorum, seni takip ettim. Annemle yaþýyorum, bizle kalabilirsin. Hiç sorun olmaz, seni anneme anlattým, çok üzüldü.
Gencin gözlerinde, “sana aþýk oldum, seninle evlenmek istiyorum” diyen bir çýðlýk vardý.
Azize bir þeref vakasý yaþamýþtý, yine benzerini yaþamaktan korkuyordu, “bu adam iyi biriyse bile...
Bu tipim biri deðil ki diye düþündü, olacak gibi sanmam, o zaman kalbi kýrýlacak. Üzülecek. Baðlanacak, delirecek..” Kalýcý deðildi buralarda.

Ertesi gün oldu, iþ aramaya çýktý. Lokantada çalýþan genç adam onu patronuyla görüþtürmüþtü, hatta onu iþe almasý için yalvarmýþtý; ama patron kýzý iþe neden almadýðýný izah edip onu def etti baþýndan, genç adam da uzun etmeden kýzýn peþine koþtu, yakaladý onu, “beni ara” diye telefonunu uzattý kaðýda yazýlý, yapýþkan gibiydi. “Bir sürü þey anlattý. Ben kaçar” dedi ve sonunda uzaklaþtý, “patron sýçacak aðzýna.”

O gün birçok kiþi rahatsýz etti Azize’yi, iþ de bulamýþtý, hastaneye gidip güvenlik görevlisinin teklifini kabul edecekti; ama genç adam bir hasta yakýnýnýn kurþunlamasý sonucu yoðun bakýma kaldýrýlmýþtý, üç kurþun yemiþti.

Birkaç gün sonraydý. Azize açtý ve çöplerden buluðunu yiyordu. Saçý baþý daðýlmýþ, kir içindeydi, evsiz gibi görünüyordu, iþ bulamamýþtý ve buralarda sokaklarda ölüp gideceðini düþünürken derdi karnýný doyurmaktý. Hastanede kalamýyordu, güvenlikçi dostu yoktu ve onun arkadaþlarý onu orada istemiyordu.
Çöplerden yiyecek bulamamýþtý. Ve tabela dikkatini çekti, gece yanan tabelada bir otel ismi yazýyordu, koþarak ilerledi.
Görevliye bir þeyler anlatmaya çalýþtý, kýrmýzý saçlý kýzdan, özelliklerinden söz ediyordu heyecanla.
“Öyle biri kalmýyor burada. Bir sürü deli var, mor sarý mavi saçlý. Ben nerden bileyim be kýzým” dedi yaþlý adam.
Lobiye baktý.
“Þurada biraz oturabilir miyim?”
“Otur; ama fazla deðil.”
Azize lobiye geçti, oturdu ve düþüncelere dalmýþtý, uykusu vardý; uzun saçlý parfüm kokulu biri yanaþtý ve koltuða oturdu. Sigara yaktý, kahve almýþtý kendine.
“Elini yüzünü yýkasan iyi edersin, þurada lavabo var. Sigara içer misin kahve, benden.”
Azize baþýný salladý.
Elini yüzünü yýkayýp geldi, kahve içti, yüzüne bir ýþýltý geldi. Genç adam pasta almýþtý, pastadan verdi.
“Güzel bir kýsýn sen. Ne var bavulda, bomba mý, yoksa sen bombacý mýsýn, bavulda belen lokumu mu var?”
Genç kýz bavulu kaldýrdý, ona atacak gibi yaptý, “bom” diye baðýrdý.
Güldü genç adam, 25 gösteriyordu.
Þefkatli bakýþlarý vardý, siyah takým elbise giyiyordu, beyaz gömlek. Þöyle dedi: “Mutlu olmak kolay, otur ya da uzan. Güzel þeyler düþün hayal et. Olmuyorsa müzik dinle, aðaçlarý seyret. Ne var ki delirmek kolay, pes etme; mühim olan iradeni kararlýlýðýný ortaya koyabilmek bu þeytanlarýn cirit attýðý þehirde.”
Genç adam otelden çýkarken Azize ona baktý,
bir rüyaya, bir þiire, ýssýz güzel çayýrlara bakar gibi köyünde. “Ne hoþ adam, ne hoþ sözler!” O sözleri düþünüp duruyordu, kahve bitti, yaþlý adam üçüncü kez bakýyordu.
“Az sonra gideceðim. Biraz daha.”
“Ondan demedim, kahve ister misin?” diyecektim de, ters bakýyordun çekindim, kýzým.”
Yaþlý adam kahveyi getirdi.
Azize içecekti; “ya içine bir þey atýlmýþsa?”
Kahveyle alýp çýktý otelden.
Kahveyi çöp bidonuna attý, bastý.

Karanlýk düþüncelerden silkinmeliydi, þu parlak gencin sözleri baþýnýn çevresinde yýldýzcýklar gibi dönüp duruyordu Azize’nin çakralarýna yerleþen siyahlýðý çatýrdatarak yerinden söküyor ve onu adeta sonsuza dek kovacak gibi hýrslanýyordu.
Herkese açýk tuvaletlerin birinde üstünü deðiþti, saçlarýný yýkadý ve güvenlikçinin hediyesi kot pantolonu ve ceketi giydi. Gözlerine sürme çekti. Çöpte bulduðu ruju kullandý.

Pazar yerinde geçiyordu, beþ parasý yoktu, yere düþen birkaç meyveyi eðilip cebine attý kimseye çaktýrmadan, üç patates, patatesleri ateþ yakýp közde piþirirdi, kýz kardeþiyle bunu çok kez yapmýþtý, mýsýr mesela. Bir pazar tezgahý önünden geçiyordu, pazarcý genç tezgah önündeki kýza bir þeyler diyordu, kýz baðýrdý, bastý gidiyordu, pazarcý genç de peþinden fýrladý, pazarcý kadýn oðlunun ardýndan küfür etti, “beni tek baþýma býrakma!” dedi, müþteriler yýðýlmýþtý tezgah önüne, Azize, tezgah ardýna geçti ve müþterilere yardýmcý olmaya baþladý, yaþlý kadýn gözünün bir ucuyla ona yardým eden kýza bakýyor, öte yandan müþteriyle ilgileniyor, Azize kadýna para uzatýyor, üstünü müþteriye veriyordu,
arý gibi çalýþýyor ve hiç hata yapmýyordu. Bu zorlu tempoda müþterilere, “hoþ geldiniz!” diyor her gelene, gidene, “yine bekleriz efendim!” güler yüzlü ve enerjik sürekli.


Saatler ilerledi, yaþlý kadýnýn oðlu görünürde yoktu, müþteriler seyrelmiþti, ama ara ara yoðunluk birdenbire artýyordu, yaþlý kadýn çok yorulmuþ, ayaklarý aðrýmýþtý, meyve kasanýn ters çevirmiþ, üstünde oturuyor benzinlikle, gladyatör gibi azimle tek baþýna çalýþan Azize’ye bakýyordu, Azize
mavi önlüðü takmýþtý, oðlunun koþup giderken tezgahýn arkasýna fýrlattýðý önlük. Hayran kaldý Aizze’ye, þýkýr þýkýr çalýþmasýna, ahengine, aksamayan þiir gibi ritmine, Azize önlük gözünden para çýkarýyor, para saymasý seri, ve akþam güneþi çekilmeye, gölgeler gelmeye baþladý.
Sümüðünü çekip duran genç adam, Hakan, bebek arabasýnda termusla çay atýyordu, yaþlý kadýn ondan iki büyük çay aldý ve gözlemeci kadýndan gözleme.
“Otur, boþ ver iþi; yoruldun. Ben yaparým.”
Oturmadý Azize.
“Sanki kýrk yýldýr benimle çalýyorsun?”
Zarife iþ yaparken gülümsedi.
“Seni kim yetiþtirdi?”
“Annem” dedi, o sýra aniden patladý gözyaþlarý, ona arkasýný dönüp yaþlarýný sildi.
Yaþlý kadýnýn gözünden kaçmadý bu.
“Annen öldü mü?”
“Yok; hasta.”
Zihninden epeydir uzak tuttuðu annesi, kardeþi babasý, o dað köyünün tatlý sisi, sabah karanlýðý, sabah serinliði yaz gecelerinin, yaðmurlu yeþil kokusu, orman ruhu, bahçelerindeki yeþil coþku, kuþ sesleri, gökyüzünün parmak mavisi, yaðmur dolu lacivert bulutlar birden en tutkulu ve alevli biçimde göründü gözüne, bu manzaralar göz kýrpýyordu ona.
Þimþek gibi bir þey, devasa bir kaya yoldan çekilmiþ, akýl almaz gerçek üstü bir güç onu def etmiþti oradan ve büyüdüðü tablo ortaya çýkmýþtý. Hýçkýra hýçkýra aðlamak istiyordu; ama tutuyordu kendini.
“Gel otur kýzým çay içi gözleme ye, yorulmak bilmez misin?”
Oturdu, çaya þeker atýp karýþtýrdý, bir yudum içti, kýymalý gözlemeyi ýsýrdý, tam bu sýrada tezgahýn önünden geçen kýrmýzý saçlý kýz; “Aaaa!” dedi, sevinç çýðlýðý attý, benim güzel, asil, cömert, muhteþem kardeþim!” Kollarýný açarak yaklaþtý, canýnýn diðer yarýsýna açar gibi, birbirlerine sýmsýký sarýldýlar.
“Bekledim; gelmedin!”
“Geldim; ama bulamadým orayý.”
“Boþ ver.”
“Aç mýsýn, bu gözlemeyi yiyebilirsin.”
“Seni sað salim gördüðüme çok sevindim!”
Baðýmlý kýz sabahtan beri açtý ve beþ parasý yoktu. Yumuldu gözlemeye. Yaþlý adýn çay söyledi ve çay hemen geldi.
Sohbet ediyorlardý ve yaþlý kadýn tezgahý toplamaya baþlayýnca Azize sohbeti kesti ve hemen ona yardýma koyuldu, baðýmlý kýz da kendimi sap gibi hissediyorum, “size omuz vermesem caným rahat etmez güzel kýzlar!” Patates dolu kasayý kaldýrmayý denedi, “bu ne layn, ceset çuvalý gibi aðýr beya!” Amýna koyim!”
Yaþlý kadýn öfkeyle çevirdi baþýný ona, sakin olmaya çalýþtý ve iþe devam etti.
“Lanet olsun; çok aðýr, siz nasýl kaldýrýyorsunuz?”
Yaþlý kadýn patladý: “Kýzým lanet denmez, nimet o ve burasý ekmek teknesi!”
“Ay teyzeee, kusura bakma” dedi utanarak, “çok özür dilerim. Densiz malýn tekiyim baðýþla ne olursun.”
Kibarca dedi yaþlý kadýn;“ sen otur istersen.”
“Yok yok” dedi bir þeyler yapmaya çalýþýyordu.
“Siz halter salonunda çalýþmýþ gibi güçlüsünüz, hayret!”
Diðer ikisinin içine bir neþe karýþtý baðýmlýdan, biraz güldüler ve ses etmeden iþe daldýlar. Bunlarýn ikisi, yaþlý kadýn ve Azize bu iþte piþmiþlerdi yýllarca, elleri ayaklarýna dolanmazdý, ürünü tart, parayý al, üstünü ver, bu sýrada birçok insanla ayný anda sohbet et, birçoðunun baþa çýkamayacaðý, yapamayacaðý, üstesinden gelemeyeceði zorluk içerir.
Yaþlý kadýn önlük cebinden para çýkardý ve uzattý.
“Para için yapmadan Seyyare teyze, yapma lütfen.”
“Ýtiraz etme. Hakkýn! Birkaç gün sonra yine iþ var.” Semtin adýný söyledi, “yine gel, orada salý pazarý kuruluyor, oraya gelirsen çalýþýrsýn, sabah 9 gibi gelebilirsin.”
Yaþlý kadýn kamyonetle uzaklaþtý.

Azize ve baðýmlý kýz da daðýnýk çöplerle dolu kokuþmuþ pazar yerinden uzaklaþtý sohbet ederek, baðýmlýnýn sigarasý bitmiþti, sýrt çantasýný çýkardý, yedek sigarayý arýyordu, “bir yerde kahve içeriz…burada iki paket olacaktý, nerde ya!” Bu sýrada az ilerde kaldýrýmda dudak dudaða öpüþen genç çifte bakýyordu Azize, genç adam kýzýn boynunu öpüyordu, Azize þoke olmuþtu, baðýmlý kýz bir dün yaþadýklarýný anlatýrken Azize’den ses kýpýrtý alamayýnca baþýný çevirip ona bakmýþ, malum manzara takýldýðýný fark etmiþ; “aldýrma, sokakta da sikiþirler normaldir, hah buldum!” dedi, sigarayý çýkarýrken arkadan baðýran adamý duydu: “Seni kaltak; karnýný deþeceðim!”
Baðýmlý kýz doðrulurken arkasýna, kýsa mesafedeki adama baktý, “kaç!” dedi koþmaya baþladý, adam da koþmaya baþladý, Azize ne olduðunu anlayamamýþtý,
Baðýmlý kýz sýrt çantasýný düþürdü elinden, adam geldi ve sýrt çantasýný karýþtýrmaya baþladý, ters çevirip içindekileri döktü kaldýrýma, eþyalar saða sola saçýldý, adam siyah poþeti açtý, poþetten yerel giysiyi çýkardý, açýp baktý, deðersiz olduðunu düþünüp bir tarafa savurdu, para da bulamamýþtý, iyice sinirlendi, Azize deliye dönmüþtü öfkeden, adama baktý, o yöresel giysi… Azize’nin annesinin 15 yaþýnda giydiði giysi, çok ufak bir yaþta, çocukluk dürtü ve sevinçlerinin en taze olduðu dönemde,
15 yaþýnda evlenmiþti, altý ahýr, üstü ev olan ahþap, çok eski binadan gelin çýkmýþtý, baba evinden, bu çok deðer verdiði yöresel elbiseyi kýzý büyüyünce ona hediye etmiþti, yine üstü oda, altý ahýr ahþap bir eve, viraneye gelin gitmiþti, sevinçle ve aðlayarak.
Anne kýzlarýna geçmiþini, giydiði bu giysiyi…öyle hikayelerle anlatmýþtý ki… Azize bu yüzden annesinin acýlarýyla, türlü türlü zor durumlarýyla, ne olursa olsun pes etmez, yýlmaz tavrýyla içselleþtirmiþti Tanrýlaþtýrmýþtý annesini kalbinde, bu özel giysiyle ilah olmuþtu ruhunda…

Azize, bu elbiseyi caný gibi korur, saklardý. Annesinin en saf, en görkemli hali, 15 yaþý kokusu, korkularý, düþleri, tertemiz yýllarý, heyecanlarý, umut ve sevinçleri, iki örgülü saçýnýn hayaleti, düþleri vardý bu yöresel giyside. Yöresel giysiler muazzamdýr, akýl almaz bir güzellik, cazibe vardýr onlarda, giysinin baþlýðýný göremedi, sahte yuvarlak altýnlar, yöresel giysinin baþlýðý, en hayati olan yerdi.
“Seni acýnasý!” diye söylendi. “Pis hýrsýz!”
Sýrt çantasýna yere saçýlan eþyalarý aceleyle koyup fýrladý onlara yetiþmek için, birkaç sokak koþtu nefes nefese, sonunda adamý gördü, göbekli adam yorulmuþ, nefes nefese kalmýþ, öne doðru eðilip iki elini dizlerine dayamýþtý,
Azize, onun yanýndan geçerken durdu.
Adam: “O sürtükle takýlma; mahvolursun!”
Adam doðruldu, belinden býçak çýkardý: “Bununla onu keseceðim.”
Azize, kýrmýzý saçlý kýzýn sýrt çantasýný savurdu, çantanýn içinde kaldýrým taþý vardý, yere saçýlan eþyalarý toplarken yerinden çýkan kaldýrým taþýný da almýþtý, “lazým olacak kesin” diye düþünmüþtü,
Þiþman adam sarsýlarak yere kapaklandý.
“O da neydi?” dedi, burnu patlamýþtý, “ya ne tür manyaksýn sen?”
“Arkadaþýma sürtük diyemezsin; sürüngen!”
“Ama seni sikecek o, benden söylemesi! Benim senle meselem yok ki. Anlaþýlan seni de kesmem lazým!”
Azize bastý.

Köþe baþýnda saklanan baðýmlý kýz çöpten buldu pvc boruyu savurdu gelene.
Azize yere kapaklandý.
“Ay sen miydin güzelim yaaa.. offf! Seni o yarma sandým.
“Seni nasýl bir mahluksun ya!”
Kýrmýzý saçlý kýz sýrt çantasýný aldý yerden, “harikasýn, çantamý býrakmadýn orada!”
Azize yöresel giysiyi almak istedi, baðýmlý kýz giysiyi çekti, “benim o!”
“Saçmalama!; onun sende iþi nedir? Annemin giysisi o! Sen çok adisin!”
Þiþman adam geriden geliyordu.
Karþýya baktý kýrmýzý saçlý kýz, þiþman adamýn yardýmcýsý yolun bir yanýnda, diðeri öteki yanýndaydý.
Arkadan da sakin sakin yaklaþýyordu þiþman adam, elinde býçakla, o kolunu yana doðru açmýþ, býçaðý sallaya sallaya, gülümseyerek yaklaþýyordu.
Baðýrdý zibidilerine; “çocuklar ikisi de yakalayýn!”
“Þiþkoya ne yaptýn?”
“Çantayla vurdum, burnuna denk geldi.”
“Yapmasaydýn…her neyse…hangisini istersin, uzun boylu olan mý, dövmeli olan mý?”
“Uzun boylu olan.”
“Tamam, ben diðerini alýrým.” Yere attýðý pvc boruyu aldý, hýzlandý.
Uzun adam gülümsüyordu karþýsýna gelen Azize’ye.
Yolun diðer tarafýnda ise dövmeli genç adam aðzýnda sigara, bir elinde sustalý býçakla bekliyordu üstüne gelen baðýmlý kýzý.
Uzun boylu genç adam, dövmeli genç adam kendinden emindi, bu iki kýzý esir alacaklardý, rahattýlar. Dövmeli genç adam, dostuna baktý, dedi ki: “güzel iþ, o kýzý uzun uzun öperdim ben olsam.”
Uzun boylu, siyah deri ceketli genç adam; “daha fazlasýný yapacaðým! O benim, sakýn sulanma ona!”
Dövmeli genç adam saçlarýný dün kazýtmýþtý, kolunda faça izleri vardý, uzun boylu genç adam daha dün eroin komasýndan kurtulmuþ, hastaneden çýkar çýkmaz pis iþlerine dönmüþtü.
Dövmeli genç adam; “bu kez iþin bitti Elif, hep elimizden kurtuldun ben kez sikeceðim seni! Sýrýtýyordu, baðýmlý kýz da sýrýtýyordu.
Dövmeli genç adam bir elliyle, “gel gel” iþareti yapýyordu dalga geçer gibi. Öpücük attý. Göz kýrptý, “gel aþkým gel, domaltacaðým seni…”
Onlara birkaç metre kala durdu durdu baðýmlý kýz, pvc boruyu yere attý, baþýný çevirip Azize’ye baktý, “boruyu neden attý ki salak?” diye düþündü Azize.
“Ýþin bitti Elifciðim” dedi, dövmeli genç adam, buraya kadarmýþ. Hiç direnme, yoksa çok kötü döverim seni, ayaða kalkacak gücün kalmaz.”
Hadi öyle olsun dedi, usul usul yanaþýrken ona dönüp arkasýna, þiþman adama baktý, Azize’ye baktý.
Azize de uzun genç adama yaklaþýyordu, þiþman adam ise ayakkabýsýnýn içine giren taþý çýkarmak için durmuþ, ayakkabýyý ters çevirmiþ silkeliyordu, kaldýrýmýn kenarýna oturmuþtu.
Kýrmýzý saçlý kýz usulca geldi dövmeli genç adamýn tam karþýsýna, ona gülümsedi, elini uzattý ve yanaðý okþadý; beni dövme, uyuþturucu ver yeter, senin olacaðým! Doya doya sikeceksin beni.”
Dövmeli genç adam gülümsüyordu, þaþkýndý, bu kýz hiç böyle konuþmazdý, demir kýza ne olmuþtu, gülmeye baþladý, kýrmýzý saçlý kýz arkasýnda saklý tuttuðu þýrýngayý birden çýkarýp bastý boyundan.
Þýrýnga iðnesi dövmeli genç adama saplanýr saplanmaz bir acý yanma hissi…baðýrdý. Ne olduðunu anlayamadý, yere düþtü, uyuþturucu madde tesiriyle saliseler içinde bitik ruhlar alemine savuldu, deli deli gülümsüyordu, aklýný kaybetmiþ gibi. Uzun boylu genç adam oraya fýrlayacaktý, Azize tuðlalý sýrt çantasýný savurdu, ýskaladý, uzun genç adam baþýný geri çekmiþti, tekme attý Azize, çantayý yine savurdu, ama adam onu yakaladý ve adamýn elini köpek gibi ýsýrdý ve bu sayede kaçma fýrsatý bulacaktý Azize.
“Neler oluyor orada?!” diye baðýrýyordu þiþman adam, kaçýrmayýn onlarý!”
Kýrmýzý saçlý kýz þýrýngayý basýlý halde boyunda býrakýp karanlýkta kaybolup gitmiþti, Azize de fýrlamýþtý.


Þiþman adam dövmelinin baþýna gelmiþti: “Ne oldu lan sana, göt herif! Neden gülüyorsun?”
“Tipini siktiðimin þiþkosu.”
Þýrýngayý fark etti: “Amýna koycam kýzým senin!”
Azize uzun bir süre danalar gibi koþtu, o sokaktan o sokaða koþtu; ama ardýndaki uzun genç adam yýlmadý, sonunda ona yakalanacaðýný anlayan Azize bir bahçe duvarýnda içeri atladý. Ýzini böyle kaybettirebilirdi.
Ayak seslerini dinliyordu. Yavaþtý ayak sesi, oradaydý düþman. Sallanan aðaç dalýndan kýzýn bahçeye atladýðýný sezmiþti.
Ama Azize bahçenin duvar dibinden öteki tarafýna geçmiþti bile. Çömeldiði yerden doðrulup bahçeye atladýðý yöne bakacaktý, çýtýrdý duydu ve baþýný çevirdi karþýsýna, bir metre ötesinde simsiyah bir köpek gördü, rot cinsi köpek, aðzý aralýk, salyalarý akýyordu. Nerdeyse Merzifon eþeði kadar iri bir köpekti bu. Azize dondu kaldý korkuyla.
Ama yavaþça aðýr çekimdeymiþçesine çömelirken “iþimi bitti” diye düþünüyor, gözlerini önüne çevirmiþti, mýrýldandý, “oðlum oðlum güzel oðlum!” Sempatik ve dost görünmeye çalýþýyordu. Köpekler dostu düþmaný ses tonundan çok iyi tanýr. Atak sesi geldi öteden, çýtýrtý, yerdeki otlara, kuru dallara basa basa biri yaklaþýyordu, Azizenin korkudan giden aklý yerine geldi, bir numarasý vardý, iyi bilirdi köpekleri.
Ona saldýracak gibi tetikte duran köpek uysallaþmýþ, yaklaþan ayak sesine kulak kabartmýþ, genç kýzýn tehdit olarak algýlanmaya deðmez olduðuna kanaat getirmiþti sezgisel olarak, bu ses tonunda, bu kýzýn kokusunda hoþ bir þeyler hissetmiþti, o öfke, saldýrma düþüncesi, pratiði gevþemiþti, kýçý
üstüne oturacakken, bu iþi çözdüðünü düþünürken; kýzýn sempatisine yenilirken bu yeni çýtýrtý, ayak sesleri onu yeniden tehdit bulup yok etmeye yönlendirmiþti, “buradasýn; geliyorum oraya kaltak!”
diye seslendi, köpek o tarafa hücum etti, uzun boylu genç adam hýzlý adýmlarla oraya yaklaþmýþtý ki üstüne hücum etti köpek. Genç kýz ayaklandý, duvara týrmanmak için; ama kaydý, duvar çok yüksekti, dýþardan alçak ama içerden çok yüksekti,
“bana yardým et, imdaaat!”
Köpekler insanýn içindekini hisseder, kötü biriysen dalar, iyi bil-riysen dalmayacaktýr.
Köpek genç adamý bir taraftan yakaladý.
“Allah aþkýna yardým et. O çam yarmasýný
ben de sevmiyorum; annem ameliyat olacak para lazým da. Mecburum ona.”
Azize acýdý ona, “oðlum gel bana” diye seslendi.
Köpek ona aldýrmadý, adamý parçalamak istiyordu,
Azize eve koþtu, kapý ziline bastý, kapýyý yumrukladý.
Köpek altýna iþeyen uzun genç adamý kolundan kaptý bu kez, sýkýp silkeliyordu çenesini. Acý çýðlýklar duyuldu karanlýkta. Genç adamýn cep telefonu çalýnca köpek durdu, genç adam aðaca týrmanmaya çalýþýyordu. Az sonra çýðlýklara, havlamalara ev sahibi çýktý ve köpeði durdurmaya çalýþýyordu: “Bahçemde ne iþin var lan gavat!”
“Annem ameliyat olacak, bir iþ peþindeydim de.”
“Yalan atma; bak öyle döverim ki seni!”
“Abi haklýsýn, yalan attým. Ya abi kusura bakma, dün eroin komasýndaydým. Bu iþe tövbe etmiþtim, para lazýmdý, inþaatta amelelik yapmak zor geldi, tövbemi bozup kirli iþlere girdim.”


Azize çoktan orada uzaklaþmýþtý.
Otelin önünde durdu. Ýçeri adým attý, yorgundu. Kendini üstüne basýlmýþ böcek gibi hissediyordu. Lobide parlak genç adam oturuyordu. Bacak bacak üstüne atmýþ, misyonerler gibi beyaz takým elbise giymiþ, asil görünüyor, mavi bir gökyüzünün bahar coþkusu gibi, güzel kokular ve asalet saçýyor, iki eliyle bir kitabý tutuyor, “sihirli motivasyon kaynaklarý.” Durdu ve sigara yaktý, ötede oturan Azize’yi baþýyla selamladý, yanýna gelmesi için eliyle iþaret verdi. Genç adam ona ve kendine kahve alýp geldi. Bu sýrada Azize o gelene kadar kitaba göz atmýþ, “çok bilgili biri” diye düþünmüþ, o gelirken de “görmesin” diye kitabý hemen masaya koymuþtu.
Uzun bir sohbetin ardýndan Azize oradan çýktý, sokaklarda mal mal dolanýp uyuyacak bir köþe ardý.


Gün gelmiþti. Malum pazarcý yaþlý kadýnýn yanýna vardý pazarda, epey bir dolaþtýktan sonra. Ýþe koyuldu, öðle vaktine doðru yaþlý kadýnýn oðlu geldi, annesinin yerine birini almasý hoþuna gitmemiþti, üstelik yeni gelen ondan çok iyiydi ve hýzlý, sýký çalýþýyordu ve bu onu tembel gösteriyordu, “nerden çýkmýþtý bu kýz!” Ona ayak da uyduramýyordu, “çekil kenara, geçeceðim! Ýþe çok karýþma!” diye onu azarladý, geçeceðimi görüyorsun da neden çekilmiyorsun!”
“Müþteriyle ilgilendiðim için çekilemedim, özür dilerim” diye düþündü.
Azize ses etmedi ama ona üzgün bir bakýþ attý. Ne var ki bu durum yaþlý kadýnýn gözünden kaçmamýþtý, o ara oturmuþ insanlarý gözlemliyordu, özellikle Azize’yi. Çok taktir ettiði, hayranlýkla takip genç kýzý.
“iþ yapýyor o, artistlik yapma, kaç gündür yoktun,
Sikini ovuþturacak yer burasý deðil, haddini bil!”
Sikini kaldýrýp insanlarýn omuzlarýna dayayamazsýn, burada benim borum öter!”

Genç adam ses çýkaramadý, annesine kötücül bir bakýþ attý, annesinin ona muhtaç olmamasý, biricik oðlunun yerine bir kýzla yakýnlaþmasý, sýký fýký olmasý sohbet etmesi kýskançlýk hissetmesine yol açmýþtý, annesiyle arasý, baðlantýsý kopmuþ gibiydi. “Bu yeni gelen nasýlsa iþ temposundan yorulup basar gider” diye düþünmüþtü, bu iþin kahrýný çekemezdi; ama bu kýz zorlu iþe çok dayanýklýydý.


Akþam olurken baðýmlý kýz pazar yerinden geçerken Azize’yi fark etti ve sokuldu sevinçle, tezgah önü seyrelmiþti ve müþteri yoktu.
Genç adam annesine; “þu gelen uyuþturucu baðýmlýsý, uyuþturucu parasý bulmak için kendini satýyor, seninkinin kimle takýldýðýna baksana.”


Sonra tezgah toplantý ve yaþlý kadýn ayrýlacaðý sýrada Azize’ye para verdi, “bir daha gelmene gerek yok” dedi.
“Neden?” dedi, yalvarýrcasýna baktý ve yaþlý kadýn þöyle dedi, “o boyalý kafa kýz tekin biri deðil. Onunla takýlaný yanýmda çalýþtýramam.”
“Tekin’ deðil derken?”
“Uyuþturucu baðýmlýsý ve uyuþturucu parasý bulmak için kendini satýyormuþ.”
“Ya onunla takýldýðým filan yok, o hýrsýzýn teki zaten, biliyorum, onunla takýlmam, siz endiþe etmeyin. O geldiðinde onu def etmeye çalýþýyordum, o benim dostum filan deðildir. Yemin ederim ki!”
“Bak; iþin açýkçasý oðlan seni istemiyor yanýmda, ben onunla konuþurum, onu ikna etmeye çalýþýrým ama tek oðlum, onunla da aram kötü olsun istemem, ben seni ararým, telefon numaraný ver.”
“Telefonumu kaybettim.”
Yaþlý kadýn kaðýda numara yazýp verdi: “3 gün sonra beni ara.”

Azize, oradan ayrýldýðýnda onu bir noktadan izleyip gözlemleyen baðýmlý kýz ona arkadan, kedi gibi yanaþtý.
“Selam!” dedi.
“Senin yüzünden iþimden oluyordum, git baþýmdan!”
“Ne söylediler hakkýmda?”
“Tekin biri olmadýðýný.”
“Sana bir zararým oldu mu?”
“Bavulumu çaldýn!”
“Orasý öyle deðil.”

Baðýmlý kýz, o gün bir arkadaþýnýn býçaklanýp acile kaldýrýldýðýný duymuþ ve hastaneye gelmiþti, kýzý bulamamýþtý; ama çýkarken on yaþýnda erkek bir çocuðun o malum bavulla çýkýþa ilerlediðini görmüþtü. Onu park etmiþ araçlarýn arasýnda ensesine bir tokatla yere serip bavulu almýþ, açýp içindekileri incelerken orayý kontrol eden
güvenlikçi; “hey sen, dur bakalým orada!” diye baðýrmýþ, “o bavulu nereden aldýn?!Ben onun sahibi çok iyi biliyorum” diye söyleyince, bavuldan ilgisini çeken açýp bakmadýðý poþeti alýp kamýþtý mermi gibi.




“Ben hýrsýz deðilim ki” dedi, “ayýp ettin, dost olduðumuzu sanýyordum, o giysinin olduðu poþeti merak ettiðim için almýþtým, içindekini çok merak etmiþtim, sana iade edecektim.”
Azize susmuþtu, baðýmlý kýz aðlayarak onun yanýndan uzaklaþýrken; “dur” dedi Azize.
“Yalan atmýyorsun deðil mi, uyuþturucu parasý bulmak için orospuluk yapmýyorsun, deðil mi?”
“Bak yine kalbimi kýrdýn? Bunu bana nasýl sorabilirsin ki?” dedi baðýmlý kýz, koþarak uzaklaþtý.

Azize de burada edindiði tek dostunu da kaybetmenin acýsýyla aðlarken ilerledi ve otele döndü, parlak genci görmek istiyordu, göz yaþlarýný silip otele girdi. Gözlerine inanamadý; asil, sarsýlmaz, güneþ gibi parlak ve dik duran genç adam iki büklüm olmuþ evsiz gibi aðlýyordu lobide. Ona yanaþtý, sýrtýna dokundu, sordu. Genç adamý sevgilisi terk etmiþti, aðlayarak çektiði þeyleri, acýlarý, ona aþkýný anlatmaya baþladý. Ýntihar edeceðini söyleyip duruyordu, içmiþti, odasýna çýktý, Azize de az sonra peþinden gidip kontrol etmek istedi, genç adam aðlýyordu, Azize kapýyý týklattý, “iyi misin?” diye soracaktým,
“Bok gibiyim, beni dinleyen birine ihtiyacým var.”
“Ben dinleyebilirim.”
Güldü genç adam: hýrladý sonra: “Ne var be, ne istiyorsun, yapýþkan gibi yapýþtýn be! Sen de onlar gibisin belki de, paramýn, boyumun posumun peþindeler, cinsellik peþindeler. Sen de onlar gibi iyi görünüp canýmý mý sýkacaksýn, herkes kalbimi çok kýrdý ve kendimi kitaplara verdim, evi terk ettim, babamýn çok parasý var, çaðýrýp duruyor, müsaade et, bir süre yalnýz kalayým deyip geldim bu otele bir ay önce, babam çok zengin biridir. Para umurumda deðil!”
Azize aðlayacak gibi oldu.
“Özür dilerim; kafam bulanýk, gel bir kahve vereyim sana. Psikolojim çok bozuk.”
Azize içeri geçti.
Genç adam müzik açtý, kahve yapacaktý.
“Ama açsýndýr; tavuk piþireyim. Ben çok açým.
Odanýn bir köþesini küçük tüple mutfaða çevirmiþti.
Tavuk piþerken cebinden bir hap çýkardý, onu suyla içti. Sonra sordu, “sen anlat bakalým hikayeni?”
Azize baþýna gelenleri anlatýp kibar kibar aðlamaya baþladý.
Genç adam bir hap daha çýkardý, “sen de ister misin?”
“Neye yarýyor?”
rüya gibi hissettirir. Moral verir.”
“Yok; almayayým, baþým aðrýyor, aðrý kesici var mý?”
“Aðrýyý da keser.”
Genç kýz uzatýlan hapý aldý ve aðzýna attý, su içti.
“Az sonra baþýnýn aðrýsý tamamen gider” dedi genç adam, gülümsedi tatl tatlý.
Tavuðu çevirdi maþayla. “Az sonra piþer.”
Azize dedi ki; “bana bir þeyler oluyor, bu haptan mý?”
“Evet” dedi genç adam, “bu daha baþlangýç.
“Sýcak” dedi, “çok sýcak.”
“Üstünü çýkar.”
Azize, baygýnlýk geçiriyor gibiydi.
Genç adam gülüyordu: “az sonra hareket edemez hale geleceksin, seni soyacaðým, karým olacaksýn. Seni geri zekalý köylü kýz!”
Azize, gülmeye baþladý.
“Senin amýna koyarým bu halimle de, seni doðduðuna piþman ederim, yakýþýklý!”
Güldü: “O zor güzelim. Ama merak etme, sabaha kadar seni zevkle inleteceðim. Ben bir tuvalete gidip geleyim.” Gitti, dairenin kapýsýný kilitledi, “bak bu anahtar, cebimde, hiçbir yere gitmiyorsun.” Anahtarý kaldýrýp salladý, þýkýr þýkýr etti anahtar.
Odadan çýktý,

Azize, yýðýlýp kaldýðý kanepede aðzýnýn bir yanýnda beklettiði hapý çýkardý. Rol yapmýþtý Türk filmlerindeki figüranlar gibi.
Kaynayan tavuk tavasýný tüpün üstünden aldý. Tuvalete giden koridorun köþesinde beklemeye baþladý. Ayak sesi duyuldu, hap tuttuðu elini uzattý köþeden. Genç adam hap tutan eli gördü, “hapý içmedin mi sen?!” derken kaynar zeytinyaðý tavukla yüzünden tokat gibi patladý, acý çýðlýk attý, Azize üstü can sehpayý alýp kafasýna indirdi, genç adam bayýlana kadar. Anahtarý alýp kapýyý açtý, asansörden gelen baðýmlý kýz; yaklaþtý hemen, içeride neler oldu, sana ne yaptýlar, burada iþin ne? Ýçeri daldý,
Yerde kanlar içinde baygýn yatan, inleyen adamý gördü.
“Bu orospu çocuðu beni uyuþturucu baðýmlýsý yaptý! Ne yaptýn ona? Ölürse boku yersin.”
Genç adam kendine geliyordu.
“Seni tebrik ederim, bravo, benim yapamadýðýmý yaptýn!” Yamuk tavayý eline aldý, birkaç kez de o vurdu, genç adam bayýldý, “aman ölmesin,” cep telefonunu çýkardý, “otelden çýkýnca ambulansý arayalým.”

Bir ay olmuþtu. Azize bir ay dayanabilmiþti bu büyük pislik dolu þehre. Bavuluyla þehirden ayrýlacaktý, otogardaydý, bir poþette annesinin hatýrasý yöresel giysi vardý, poþeti baðýmlý kýza vermek istedi, baðýmlý kýz kabul etmedi.

Baðýmlý kýzla bir harabede günlerce kalmýþtý ve ateþ yakmýþlardý, içmiþlerdi ve baðýmlý kýz yöresel giysiyi giyip dans etmiþ, kendi çevresinde dönerek þarkýlar söylemiþti. Bu giysi baðýmlý kýzýn bir zamanlar mutlu olduðu aile evini, o anýlarý canlandýrmýþtý. Tertemiz olduðu zamanlar. O yöresel giysinin rengini andýran
Bir ýþýk doðmuþtu içince.
O gece aðlamýþtý. Uykuya dalmadan önce.
Ailesini, o mutlu evi ve insanlarý anlatmaya doyamamýþtý o günün akþamý, geceye kadar, dans, þarkýlar, anýlar…kendilerinden geçmiþti iki kýz.
“Bu yolu býrak; ailene dön.”
“Beni kimse istemez ki. O iliþki bitti.”
“Anne öldü, baba öldü, iki kýz kardeþ ve abi mirasý bölüþtü, o ev de yýkýldý.”
“Ama bana böyle anlatmadýn?”
“Kafamda o en mutlu günler kaldý, gerisi lazým deðil.”
Birbirlerine sarýldýlar.

Azize, memleketine vardý, evinin bahçesindeydi, evin iki köpeði neredeydi, çoktan sevinçle gelip üstüne atlýyor olmalýydýlar, evin önünde, yanda betonda çamaþýr yýkayan kardeþi Zeynep’i gördü, Zeynep iþe dalmýþtý ve onu fark etmedi.
“Zeynep,” dedi, ben geldim! Caným kardeþim!”
Zeynep, baþýmý kaldýrýp bakmadý, gaipten bir ses olduðunu düþünüp aldýrmamýþtý, kan ter içindeydi. Zaten rüyalarýnda sýk sýk ablasýnýn geldiðini görüyordu. Ayak sesini duyup baþýný kaldýrýp baktý, korktu. Ýçi titredi.
“Ben geldim kýzým!” Güldü.
“Geldin demek!” Baktý uzun uzun ve ayaða kalkýp ona sarýldý. Aðlamaya baþladý.
“Köpekler nerde?”
“Bizimkileri soracaðýna?”
“Köpekleri birisi tüfekle vurup öldürdü, gece oldu; kim yaptý bilmiyoruz.”

3 gün sonraydý. Azize incir aðacýnýn altýndaydý, incir toplamýþtý, çay içiyordu, hava kararmaya baþlamýþtý.
Þeref göründü.
“Geldin demek! Seni görmek içimi ferahlattý güzelm, o kadar iyi geldin ki.. güneþ yanýnda sönük kalýr…”
Azize ses etmedi.
Uzun bir sessizlik sonrasý, “Azizem bir þey demeyecek misin? Dönmeni dört gözle bekledim, evleneceðiz ve çok mutlu edeceðim seni’”
“Defolup gitsen iyi edersin!”
“Gitmezsem mesela?”
“Seni öldürürüm.”
“Hadi ya.” Güldü, “Köpekleri biri vurmuþ, çok üzüldüm.”
“Onlarý sen vurdun?”
“Gözüm gibi baktýðým köpekleri vuracak kadar vicdansýz mýyým sence?”
“Aynen öyle! Þizofrensin çünkü!”
Nerdeyse onu yumruklayacaktý, tuttu kendini ve bozuntuya vermeden þöyle dedi: “Þehirde neler yaptýn? Orospuluk yaparak hayatta kaldýðýný duydum, her neyse, sen ne yapýp edip baþarmýþsýndýr, dönmen iyi oldu, her þey çok güzel olacak, herhalde þehirde barýnmanýn zorluðunu görmüþsündür, aksi halde dönmezdin. Çok güzel bir düðünümüz olacak, ne yaparsan yap baþýmýn tacýsýn.”
“Ne sayýklýyorsun be; defol git buradan!”
“Sana aþkým bitmedi. Deme böyle Azize, kalbimi kýrma ne olursun.”
“Hayal dünyasýnda yaþýyorsun! Odamýn penceresinden beni gözetleyen sendin, deðil mi?”
“O gece ormana gezintiye çýkmýþtým, köepkle…benim diþi köpek sana verdiðim.. kardeþini gördü ve gitti, onu almak için eve yanaþtým, seni pencereden gördüm, çýplaktýn, çok güzeldin ve sana aþýk oldum. Ve seninle evlenmeyi kafaya koydum. Kader iþte; ne yaparsýn.”
“Kader mader deðil, kendine baþkasýný bulsan iyi edersin, ben seninle ölürüm de evlenmem.”
Genç adam öfkeyle yaklaþýnca Azize arkasýnda iri býçaðý çýkardý.
“Vay vay, bak seeeen!”
“Defol git buradan!”
“Sakin ol; gidiyorum aþkým. Seni alamazsan kardeþini alýrým, kaçýrýr tecavüz ederim!” Güldü.
O sýrada Zeynep koþup geldi.
Þeref öpücük atýp ayrýldý oradan.
“Baldýz, baldan tatlý baldýz hoþça kal.”
Zeynep dedi ki: ne sayýklýyor bu kuduz köpek, ne dedi sana?!”
Azize olanlarý anlattý: “Sonunda bunu öldüreceðim. Vazgeçmiyor bir türlü.”
“Abla, hiç gelmesen iyiydi. Ne yapacaðýz? Bunu tutup birlikte öldürelim ve gömelim bir yere. Kim bilecek ki? Sen çaðýrýrsýn çekersin bir yere. Ben arkadan yanaþýrým, filmlerdeki gibi boðazýný keserim. Ama kimseyi öldürmedim. Bana tecavüz etmek neymiþ öðrenir. Ama öldüremem herhalde.”
“Baþka bir yol olmalý.”
“Bir daha düþündüm de…onu öldürebilirim. Kendim için deðil; sýrf senin iyiliðin için.”
Günler gelip geçerken tatlý yaz günleri…
plan yapýp duruyorlardý geceleri, onu öldüreceklerdi, onu gömecekleri çukuru da kazdýlar, tam üç metre derinliðinde.”
Sonunda Þeref göründü, evin baþýnda göründü, yaklaþtý tilki gibi. Yaklaþtý gülümsemeyle. Arkasýnda çiçekleri vardý, birden çýkardý büyük çiçek demetini: “Sana getirdim. Al!”
Azize, çiçekleri aldý mutlulukla.
“Þöyle þu tarafa gidelim de senle sohbet edelim. Orada baþ baþa kalabiliriz.”
Þeref, huzursuz oldu, kimi kývýlcýmlar çaktý beyninde, “kesin bana kötü bir þey yapacak, kardeþi de yardým edecek” diye düþündü, o korku öyle yoðundu ki. Azize’nin her zaman saf bir ýþýltý saçan mavi gözlerinde bir deliliðe dayanmýþ demlenmiþ bir nefret, þeytan ýþýltýsý görmüþtü sanki, delice korktu.
“Seninle baþka bir gün uzu uzun sohbet ederiz güzelim. Bir iþim var, acele gitmem lazým, sana çiçekleri vermek için geldim. Sonra bir gün bu saatlerde gelirim.”


3



Ertesi gündü.
Evin13 yaþýndaki kýzý bez bebekle oynuyordu evin önündeki aðaca yakýn salýncakta. Þeref oradan geçiyordu, günlerdir tasarladýðý planý gerçekleþtirebilir miydi, deneyecekti.
Küçük kýza yanaþtý,
“Nasýlsýn Kezban?”
“Ýyiyim.
“Kýrmýzý etek de ne çok yakýþmýþ sana.”
Kýz güldü.
“Þeker ister misin?”
“Tabi.”
“Külotunun ne renk olduðunu söylersen veririm.”
Kýz güldü.
“Beyaz.”
Þeref, cebinden þeker çýkardý ve uzattý.
“Sizinkiler yok mu?”
“Yok.”
“Neredeler?”
“Komþunun tarlasýna çalýþmaya gittiler yardýma”
“Sana daha fazla þeker ve para veririm,” Þekerleri ve parayý çýkarýp gösterdi, benim için bir þey yaparsan eðer?”
“Ne yapmamý istersin?”
“Külotunu çýkarýp bana verirsen?”
“Annem kýzar, külotun nerde der ama.”
“Altýma sýçtým, çok bok oldu ve attým dersin?”
“Altýma sýçmama çok kýzar, evet, böyle diyebilirim.”
“Samanlýða gidelim de külotu orada çýkarýp ver bana, kimse görmesin verdiðini. Ben dýþarda beklerim biri görmesin diye nöbet tutarým sen içerde çýkarýrsýn külotu.”
“Haklýsýn.”
“Haydi gidelim.”
Küçük kýz samanlýða girdi, ardýndan Þeref saða sola baktý ve samanlýða girdi, kapýyý çekti, samanlýðýn arka tarafýna giden kýzýn yanýna vardý. Pantolonunun önünü indirdi: “Yala.”
Kýz þoke olmuþtu, kaçmak istedi.
Þeref küçük kýzýn kafasýný iki eliyle tutup önüne dayamaya çalýþýyordu, küçük kýz dehþete kapýlmýþtý korkuyla: “Býrak! Hayvan herif! Býrak kafamý bok herif!”
Kýza bir tokat attý. Küçük kýz baðýrýp çaðýrýyor, kurtulmak için çýrpýnýyordu. Küçük kýzýn abisi 25 yaþýndaydý, zihinsel engelliydi, 7 yanýndaki erkek çocuðun zekasýna sahipti, sesi duyup fýrlayýp gelmiþti evden, sýrt üstü divana uzanmýþ çizgi film izliyordu.
Seslerin kaynaðýna, samanlýða girdi. Kýz kardeþinin acý baðrýþlarýný takip etti, iyice yaklaþtý, küçük kýz kardeþini yarý çýplak halde gördü, üstünde onu öpmeye çalýþan Þeref’i.
Ne yapacaðýný bilemedi, donmuþ gibiydi, Þeref kýzý soydu ve samanlýðýn direklerinden birine baðlamaya çalýþýyordu, küçük kýz abisini görmüþ, “abi, yardým et!” diyordu.
Genç adamýn konuþma kabiliyeti yoktu, inleme gibi garip sesler çýkardý ara ara.
Þeref, baþýný ona çevirdi: “Haydar, siktir ol git buradan! Bizi yalnýz býrak” Altýnda tek don kalmýþtý.
Haydar, týrmýðý fark etti. Týrmýðý eline aldý ve Þeref’e yanaþtý, týrmýðý savuracaktý, Þeref dönüp elinden aldý, ona bir yumruk savurdu, genç adam bir yana savruldu. Þeref onun üstüne çýktý ve yumruklara devam ediyordu, genç adam onu tutup savurdu bir tarafa, üstünden attý, Þeref’in bilmediði bir þey vardý, bu iri yarý gencin gücü.
Þeref, týrmýðý alýp savurdu, týrmýk genç adamýn karnýna isabet etmiþti, yere yýkýlýrken Þeref’in ayak ucuna düþmüþ, ayaða sarýla sarýla ilerleyip Þeref’in boynuna kadar gelmiþti, boynu sýkýyordu, Þeref, pantolonunun yanýndaki býçaða uzandý ve onu alýp genç adamý sol gözünden býçakladý, býçak saplý kalmýþ çýkmýyordu, çýkaramadý, arkadan gelen
çekiçle gelen küçük kýz indirdi çekici, direðe yakýndý baþ, “ittir” dedi, “ittir abi” dedi, genç adam ittirdi, küçük kýz saman balyasý telini (bað teli, hýrdavatçýlarda var) doladý Þeref’in baþýna, baþ direðe yapýþmýþtý, Þeref yarý baygýndý ve genç adam onu tutuyordu, küçük kýz ise çekice baðladýðý teli burma kadayýf teli gibi burmaya baþladý ve tel giderek gerilmeye baþladý, Þeref kendine gelirken boðulduðunu hissetmeye baþladý, yüzü kýzarmaya, yüzünün damarlarý ortaya çýkmaya baþladý, “sen býrak abi” dedi, teli buruyordu, Þeref burma kadayýf gibi buruluyordu, çýrpýnmaya baþladý, garip sesler çýkarýyordu, can çekiþiyordu,
Sonra. Öldü; ama büyük acýlar çeke çeke. Ölmesi de çok zaman aldý.
Sonra genç adam onun kafasýný kesip kopardý.


Baðýmlý kýzýn hayatý

Baðýmlý kýz Elif, Azize gittiði akþam o kaldýklarý harabe binanýn civarýnda ateþ yakýp aldýðý þarabý içerken aðlamaya baþladý. Bu kýzla çok iyi anlaþmýþ ve onu çok sevmiþti, gittiðine çok üzgündü ama kurtulduðuna seviniyordu çocuklar gibi, sürekli çakal, gaddar, ikiyüzlü ve adi insanlarla karþýlaþmýþtý ve Azize gibi temiz kalpli bir kýz hiç karþýsýna çýkmamýþtý, piþmanlýklar kapladý içini, annesini ve babasýný hatýrladý, çoktan ölmüþlerdi, bir ruhsal aydýnlanma yaþar gibiydi, bu þehri terk edip baþka bir þehirde yaþama tutunmalýydý, ama önce annesinin babasýnýn mezarýna gitmeliydi.

Evin yýkýldýðýný öðrenmiþti; ama annesi balkonda çamaþýr asýyordu, gözlerine inanamadý, hayal gördüðünü sandý, annesi ölmemiþti. Birinci katta oturan çocukluk arkadaþýnýn kapýsýný çaldý. Kadýn onu fark edince korkup kapýyý kapatmak istedi, Genç kýz öfkeyle salyalar akýtarak kapýyý itip içeri girdi bir tokat çaktý.
“Vurma elini ayaðýný öpeyim! Yalan söylemememi istedi abin. Paraya ihtiyacým vardý, beþ aylýk kira almayacaðýný söyledi.”
Ýkinci kata çýktý, kapý ziline bastý.
Annesi kapýyý açýnca bayýlacak gibi oldu, onu tuttu: “Anne, iyi misin? Seni canlý görmek her þeyden daha güzel!””
“Ah kýzým, öldüðünü söylediler!”
“Þerefsiz abim mi?”
“Evet.”
“Kýzým, iþi gücü para bok yiyenin. Ölsek de mirasa konsak diye gün sayýyor. Bunun elinden kurtulmamýz lazým! Emekli maaþýmý yiyip duruyor para lazým diyor, yalan atýyor, borcum var diyor þudur budur diye yalan atýyor, bu bok çuvalýný öldürüp gömelim bir yere; bana yardým eder misin?””

Evden iri bir býçak adlý, gece sokakta abisinin karþýsýna çýkacaktý. Aniden bastýracaktý, Azrail gibi.

Ve o gece abisinin iþten eve gittiði yolu öðrenip beklemeye baþladý, sis vardý sokakta ve bira içmiþti abisini fark etti, þiþ göbek, sakallý pislik geliyordu, iyice sarhoþtu, arkadan hayalet gibi yanaþtý ve býçakla belde dürttü:
“N’aber, fok balýðý!”
Abi irkilip döndü yüzünü.
“Aaaa!” dedi, korkuyla geri sýçradý birkaç adým.
Abisi ona; “ben bir fok balýðýyým!” diye þaka yapardý, küçüklüðünde, garip, komik sesler çýkarýrdý, þaka yapardý, yüzerdi güya, oyunlar oynarlardý böyle, ufak tatlý kýz kardeþini mutlu ederdi böyle oyunlarla.

“Ne oldun; hayalet görmüþ gibisin fok balýðým.”
“Kardeþiiim; sen yaþýyorsun! O býçak da nedir? indir onu lütfen!”
“Sikerim lan senin gelmiþini geçmiþini! Nasýl abisin lan sen! Çöktün annemin üstüne… para diye… lan bütün o numaralarý býrakacaksýn, bak yoksa deþerim seni kimse bilmez. Ölümü hak ediyor musun?”
Býçaðý karna saplayacak gibi salladý.
“Asla…asla… sakin ol kardeþ…sakiiin. Benim gibi bir hýyar… ama üç evlat var…yapma ne olursun…deðmez! ”.
Bak adam olacaksýn, gebertsem seni kafam güzeldi deyip yýrtarým, paþa paþa da yatarý bir miktar çýkarým, ama sen geberir gidersin, 3 çocuðun babasýz kalýr, benim kimsem yok hayatta..”
“Ýndir býçaðý…tamam tamam kardeþim…baðýþla çoluðumun çocuðumun hatýrýna.”

Adamýn bir elinde üç ekmek olan poþet, diðer elindeki poþette bir karpuz, çocuklara cips, çikolata, kraker, çekirdek, dondurma kutusu…






Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn sevgi ve arkadaþlýk kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Atlar ve Ýnsanlar (Seviþenler Ýçin)
Dindar Kýzýn Kendini Arama Çabalarý
Kara Þimsek ve Kardeþleri
Bir Kýzla Bir Erkeðin Dostluðu
Bazý Kýzlar Çok Deðerlidir
Siyah Yavru Sokak Kedisi
Sevgi ve Arkadaþlýk Hikayesi

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Saplantýlý Aþk ve Yapayalnýz Günler
Genç Kýzlarýn Ýç Dünyasý ve Dýþardakiler
Teneke Surat
Kimseyle Vuruþmayýn
Ýki Yalnýz
Yolda Bir Aile
Tramvay Eleþtirisi: En Azýndan Bir Sýðýr Bilinci
Av Partisi
Aþk Uðruna
Sevgiliyle Ýlk Buluþma

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kýzý Aldým Çýrýlçýplak [Þiir]
Hayraný Olduðum Tek Þey [Þiir]
Þimdi Yak Bir Sigara [Þiir]
Birds And Girls [Þiir]
Bir Kadýnýn Geliþim Süreci [Þiir]
S. Kiþmek ve Hayaletli Evler [Þiir]
Bir Kedi Bir Fikir Meme [Þiir]
Seni Mutlu Edeceðim [Þiir]
Onun Sýrtýný Hayal Ediyorum [Þiir]
Gecenin Islýðý Ceplerinde Iþýyor Genç Kýz [Þiir]


Ýsa Kantarcý kimdir?

yazar

Etkilendiði Yazarlar:
jack london


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ýsa Kantarcý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.