..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sanat hem bir coşma, hem bir yadsıma işidir. -Camus
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Sevgi ve Arkadaşlık > İsa Kantarcı




30 Haziran 2024
İstanbul Sözleşmesi  
İsa Kantarcı
Ateş başındaki iki kişi sohbet ediyordu: Yavuz: “Ya Fikri, bu iş bana hiç doğru görünmüyor. Fikri: “Cesaretini topla be oğlum, yakalanmayacağız, ceza meza da almayacağız. Sen bana şu iki şehirli kız konusunda yardım et, ben sana Zarife konusunda yardım edeceğim. Tak bakalım maskeni.”


:BEI:


4 adam ilerliyordu, Mevlüt ve Cemal aralarına Zafer ve Nurhan’ı almışlardı, ellerinde sopa vardı.
Mevlüt sordu; “nerden buldun bu çakalları?”
Cemal güldü: “Bir gün kapıma geldi borç istemeye Zafer, samimi bir dostumun adını verdi, o yolladı beni dedi, mahalleye yeni taşındık, onunla böyle tanıştık, bazen deli deli konuşur, bilgi saçar, bana bilgili konuşur delilik saçar, garip, sonra şizofrenik biri olduğunu anladım, abisi Nurhan’la tanıştım.
Zafer ve Nurhan aniden harekete geçti ve ikisini itip fırladılar bir yöne, Cemal yere düşmüştü, Mevlüt peşlerinden gidiyordu, zafer şöyle bağırıyordu: “Peşimizden gelmeyin, o koyunları çalmayı kafaya koyduk!”
Nurhan bağırdı: “Boş ver salakları, gitme peşlerinden.”
Mevlüt, dinlemedi, bir süre oturdu ve sigara yakıp ilerledi, ilerlediği yönde ateş parıltısı gördü.
Ayla, ateş başındaydı, mantar toplayan bir kadına rast gelmişler, kadın onları evine davet etmişti, yalnız yaşayan yaşlı kadınla takılmışlardı, sonra yaşlı kadın abuk subuk konuşmaya başladı, eline demir çubuğu aldı, siz evime hırsızlığa geldiniz diyerek bunları hurda haşat etmek istedi, iki kız oradan kaçtı, yaşlı kadını yere devirip.

Kamp alanına gelmişlerdi. Nur, beklemekten çok sıkılmıştı, Zarife’ye bakmaya gitmişti ve epey bir süredir yoktu

Ayla gelen yabancıdan korktu. Cemal; “korkma benden” dedi, benden sana zarar gelmez. Ekmeğimin peşindeydim; bana öyle işler ettilerki,evlenecektim…
Ayla ona Mevlüt’ten az, sonra geleceğinden söz etti, yalan attı.
Cemal; “onu tanıyorum dedi, dostum…
Burada bulunuş amacını bütünüyle anlattı, hiçbir şey saklamadan, çok samimi biçimde, dramını. Evlenme hayali, o aşçı kız, büyük yalnızlığı, kadın özlemi.
Ayla, bu adamın güvenilir olduğuna karar verdi, epey sohbet ettiler, Cemal bu kızdan hoşlanmıştı, ve Mevlüt aniden çıkıp geldi, sohbet üçlü devam etti, Cemal Mevlüt’ü bir kenara çekip şöyle dedi; “bu kızla iyi anlaşıyorum, ona aşık oldum, onunla evleneceğim!”
“Salak salak konuşma, onun yaşı ufak, şehre dönecek!”
“O da benden hoşlandı, gerçek ve yürekli bir adamsın dedi.”
“Dediyse ne olmuş?”
“Bu kız benim.”
“Ya deli deli konuşma!”
“Çok güzel şeyler dedi, seninle evlenmek isterim dedim, gülerek olur tabi dedi.”
Mevlüt, kızın hap içtiğini fark etmişti,
“Kafası güzel, hap içmiş, ondan öyle şeyler diyor.”
“Ben bu kızı alıp gideceğim.”
“Dostça söylediği sözlerden yanlış çıkarımlar yapıyorsun.”
“Hiçbir kız bana öyle güzel şeyler demedi, hiçbir zaman böyle bir fırsatım olmadı ve onu değerlendireceğim.”
“Ya sen şaka mısın? Çocuk o daha!”
“Onu alıp gideceğim buralardan.”
Mevlüt de Ayla’dan çok hoşlanmıştı ve tam hayalini kurduğu şeyi Cemal’in söylemesine çok bozulmuştu, “ben varken sen kimsin ki” diye düşünüyordu, “dağdan gelip bağdakini mi kovacaksın pis hırsız!”
Mevlüt belinde keseri çıkardı; “kafanı kırarım lan senin!”
“Sakin ol dostum, zorla bir şey yapacak değilim.”
Ateşin başına döndüler.
“Ne konuştunuz?” diye sordu Ayla.
Mevlüt: “Bir özel mesele.”
Cemal, sigara yaktı ve göz kırptı Ayla’ya.
Mevlüt ona ters ters baktı.
Mevlüt dedi ki: “Nur nereye kayboldu, ya Zarife’nin gittiği evde ya da kayboldu, gidip eve baksak iyi olur.”
“Ben yorgunum; gelemem” dedi Ayla.
Cemal: “Sen git, ben kızı kollarım.”
“Olmaz; üçümüz gidiyoruz.”
Yola çıktılar, uzun bir süre sonra sessizlik içinde ormanda karanlıkta ilerlerken Cemal fısıltıyla dedi ki: “Durun dedi, bakın şuraya, orada ateş var.”
Cemal: “Sessizce gidelim yanlarına.”
“Boş ver, başımız belaya girmesin. Büyük ihtimal zararlı tiplerdir.”
“Korktun mu?” dedi Cemal.
“Ya yürü!”
“Bak bence gidip inceleme yapalım, dostça görünelim, Ayla burada saklanıp beklesin, biz ikimiz gidelim?”
“Ya hiç iyi olmayacak. Geçip gidelim sessizce.”
“Ne oldu; korktun mu Mevlüt abi?” diye sordu Ayla, “Bence doğru söylüyor Cemal abi, Nur belki oradadır?”
Cemal şöyle fısıldadı Mevlüt’ün kulağına: onun öptüm, vajinasını okşadım.”
Mevlüt başını çevirip dik dik baktı ona.
“Ayla, bu şerefsiz herif seni öptüğünü söylüyor?”
“Doğru.”
“Senden hiç beklemezdim, hayal kırıklığına uğrattın beni, yazık ettin kendine!”
“Suç işlemişim gibi konuşma! Orospuluk yapmışım gibi!?”
Cemal olayı anlatmaya başladı:
Cemal, kızla sohbet ederken sürekli kızın vücuduna bakıyordu, ve dayanamadı ve patladı: müsaaden olursa seni biraz öpüp okşayabilir miyim?”
“Olur; ama sarmazsa beni dur derim ve duracaksın. Söz mü?”
“Söz.”
“Durmazsan avazım çığlık kadar bağırırım başın belaya girer.”
Cemal, ona yaklaştı ve dudaktan öpmeye başladı. Elini külot içine soktu, vajinayı okşamaya başladı.

Ayla: “Üzülme Mevlüt abi, senle de sevişirim, hatta ikinizle bir.
Ya seninle evlenmek istiyordum dedi Cemal, güldü,
Ayla da güldü, “ne evlenmesi, seks yapacağız sadece!”
“Neden onunla?” dedi Cemal.
“Teklif etti, kibarca, cesur olup sen teklif edeydin ya?”
“Ben Cemal’le seni mi şey yapacağız?
“Evet.”
Cemal güldü: “Ne var oğlum bunda, hiç yapmadın mı?”
“Hayır, müstehcen film bile izleyemem, bir kere izledim, psikolojim bozuldu, gözümün önünden iğrenç sahneler gitmiyordu.”
Ayla ve Cemal güldü.
Ayla: “Orospu filan değilim, kimseyle dikişmedim, şehirde kızar arkadaşlarım dikişti defalarca, zengin piçlerle, aptal ama yakışıklı çocuklarla, onların derdi dikiş, kızı kısa sonra defedip başkasını bulacaklar. Hep benden büyük bir adamla dikişmeyi hayal ederdim. Dramınız beni etkiledi, sizle yaparsam bu iş şerefli görüntü gözüme.”
“Kokla elimi” dedi, Cemal, bir elini Mevlüt’ün burnuna uzattı
“Bu koku da nedir?”
“Kızın vajinasını okşadım, ıslandı, o sıvının kokusu.”
Mevlüt hem heyecanlandı, hem korktu, hiç koklamadığı şeydi o.
Ayla ve Cemal kabus görmüş gibi bakan Mevlüt’e gülüyordu.
Cemal: ”Sen gelmeseydin iyi olacaktı. Tam iş üstündeydik, ama senin de nasibin varmış, kız cömert Allah razı olsun. Böyle şerefli kız nerde bulunur ki?”
Arkadaş utanırım, ben ayrı yaparım.
Ayla: “O zaman bizi izler öğrenirsin işi.”
Cemal şöyle dedi: “Mevlüt senle bir keresinde sohbet ederken şöyle demiştin, seni çok sevdim, karım olsa bir geceliğine sana yollarım demiştin, gülmüştük…e şimdi?”



Mevlüt ve Cemal ilerliyordu, Mevlüt tedirgindi, “bu adam bana bir iş edecek gibi görünüyor, kız ada tecavüz edecek” diye düşündü.
“Sen önden git” dedi Mevlüt.
“Neden?”
“Önden git dedim.”
“Seni korkak; merak etme seni öldürmeyeceğim!”
“Oradaki senin adamlarınsa
“Benim ki salak adamım vardı; onlar da kaçtı gitti.”

Ateş başındaki iki kişi sohbet ediyordu:
Yavuz: “Ya Fikri, bu iş bana hiç doğru görünmüyor.
Fikri: “Cesaretini topla be oğlum, yakalanmayacağız, ceza meza da almayacağız. Sen bana şu iki şehirli kız konusunda yardım et, ben sana Zarife konusunda yardım edeceğim. Tak bakalım maskeni.”
Yavuz istemeye istemeye taktı siyah maskeyi.
“Yakıştı!”
“Tam da sapık bir orospu çocuğu gibi oldum değil mi?”
Fikri güldü: “Ne alakası var, kıza aşıksın, ben de kızın senin olmasına yardım edeceğim, o karışımı içti mi bir süre sonra uykuya dalacak, ormandaki o eski kulübede ona istediğini yaparsın, yüzünü görmeyecek, sesini duymayacak, sabaha kadar senin, delil bırakmayacağız ortada, fiziki delil olmadı mı ceza almamız olanaksız, cebinden şişeyi çıkardı, bunu içti mi uykuya dalar, ben tecavüze uğradım diye hemen şikayette mi bulanacak; hayır, kim olduğunu bilmeyecek, sonra hamile kalacak, bak aslanım, yüzünü görse bile sorun olmaz, hemen gidip şikayetçi olmaz, zaman geçince de vücudundaki deliler silinir, diyelim ki sen ona tecavüz ederken uyandı, ne yaparız, işini bitirirsin, bir hafta onu tutsak ederiz, salarız, gidip istediği yere şikayet etsin, bir bok yapamaz, savcılar ve hakimler bir bok yapamaz; çünkü ülke İstanbul sözleşmesinden çekildi, bu sözleşme ne der, kadını beyanı esastır, yani ne derse delildir, bu sözleşme iptal edilince savcı fiziki delil bulmak zorunda, bulmayacak ve içeri girsen bile kısa sürede çıkarsın, hatta içeri hiç girmezsin, fiziki delik yok, bir sürü adam ufak kıza tecavüz ediyor ve serbest kalıyor, kızlar da intihar edip ölüyor.”
“Sen şeytanın tekisin!”
Güldü; sistemin açığını buldum: Lan bir sürü olayı, mahkeme sonucunu gördüm gazetelerde, sürekli olan şeyler, fiziki delik yoksa ceza yok asla. Sana yardım edeceğim, sen de bana şehirli iki kız konusunda!”
Mevlüt ve Cemal birbirine baktı, Mevlüt eline keser aldı, Cemal sopayı bir avucuna koydu ucunu,
Zarife bir süre sonra hamile kalır ve bebeği doğurur ve sonra onu çok sevdiğini anlatırsın parça parça, onunla evlenirsin, onu biriyle evlendirmek zorunda kalırlar. Bendim dersin, kaçırdım, bebek olduğu için ses çıkaramazlar, evlenirsiniz filan, peki neden İstanbul sözleşmesinden çekildi ülke, kadın adama sorun yaşıyor, geçimsizlik, yalan beyanla adamı evden attırıyor ve adam araçta yaşamaya mecbur kalıyor,
Yalan beyanlar çoğalınca kadınların yasayı suiistimal ettikleri anlaşıldı ve sözleşme feshedildi.
Mevlüt denen orospu çocuğu gelmeseydi ne güzel olacaktı.”
Yavuz: “Salak herif, birkaç metre gerideydik fark etmedi! Ucuz kurtulduk!”

Kamp alanında Mevlüt onlara domates getirdiğinde ikili oradaydı.


“Gençler alem mi yapıyorsunuz?” dedi, Mevlüt.
“He, Mevlüt abi, bira içiyorduk, buyur sen de iç.”
Mevlüt çektiği videoyu açtı, sesini cep telefonunun:
“…ne alakası var, kıza aşıksın, ben de kızın senin olmasına yardım edeceğim, o karışımı içti mi bir süre sonra uykuya dalacak, ormandaki o eski kulübede ona istediğini yaparsın, yüzünü görmeyecek, sesini duymayacak, sabaha kadar senin, delil bırakmayacağız ortada, fiziki delil olmadı mı ceza almamız olanaksız, cebinden şişeyi çıkardı, bunu içti mi uykuya dalar…”


İki adam gençlere girişti keser ve sopayla.
Mevlüt keserin sapını güzel kullanıyordu.
Onları ağlatana kadar dövdüler ve Yavuz, Fikri kaçtı.
Mevlüt’ü sordu; “bu piçin söyledikleri nedir, sözleşme filan diyor, zırvalıyor, sen ne desin?”
“Tecavüz haberleri okurum, hepsi doğru, şu internette siyah giysili, kolyeli fotoğrafı olan pislik, kıza tecavüz etti, kız ardında mektup bırakıp intihar etti, öldü, adam sadece 10 yıl ceza aldı. Tecavüzcü ona hakaret ediliyor diyerek dava açtı birçok ünlüye, ünlüler ceza aldı, tecavüzcü davaları kazandı zengin oldu ya…”

Cemal dedi ki; “burada sevişebiliriz.”
Mevlüt: “Kızı bulmamız lazım; saçmalama, karı kız yal düşkünü bok herif!”
Cemal güldü: “Ya şaka yapmıştım.”
Ayla: “hayatta olmaz, kafam güzeldi, saçmaladım!”
Cemal: “Şaka yaptın şimdi?”
Ayla: “Ciddiyim.”
“Mevlüt, kız işten caydı, sen gelmesen benim olacaktı!”
“Nasip değilmiş; üzülme.”
“Hay senin ben!” Küfür etti. Güldü, Ayla adamın moralini epey bozduk, ha?”
Ayla güldü: “Mevlüt abi, sözünü ettiği şeyler olmadı, o şakaya başladı, göz kırptı, ben de destek oldum, seni işlettik!”
Mevlüt, inanılmaz rahatladı.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın sevgi ve arkadaşlık kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dağ Köyünde Kız Kardeşler (Burma Kadayıf)
Atlar ve İnsanlar (Aşıklar İçin)
Dağıın Atmosferine Kapılan Kızlar
Dindar Kızın Kendini Arama Çabaları
Zor Durumlarda Karakterini Koru
Bir Kızla Bir Erkeğin Dostluğu
Bazı Kızlar Çok Değerlidir
Kara Şimsek ve Kardeşleri
Siyah Yavru Sokak Kedisi
Sevgi ve Arkadaşlık Hikayesi

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Azmi, Bir Kadın, Bir Çocuk, Bir Bebek
Şeftali Bahçesinde
Genç Kızların İç Dünyası ve Dışardakiler
İyi Kızlar Severken
Yıl 3050 Türkiye
Yıldız Adam Hatırası
Zengin Kız ve Tesisatçı Çırağı
Demir Kafes Kızları
İlk Aşk
İki Yalnız

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Göğsümde Ateş Böceği Gibi Parlayacak [Şiir]
Şimdi Yak Bir Sigara [Şiir]
Bir Kadının Gelişim Süreci [Şiir]
Remzi [Şiir]
Rüya Tarlasında Bitmiş Bir Kız Gördüm [Şiir]
Sahil Olduklarını Hatırla [Şiir]
En Güçlü Yerin [Şiir]
Seni Mutlu Edeceğim [Şiir]
Birds And Girls [Şiir]
Kapı Açan, Cebrail [Şiir]


İsa Kantarcı kimdir?

yazar

Etkilendiği Yazarlar:
jack london


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © İsa Kantarcı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.