Yaşamım boyunca, ondan birşey öğrenemeyeceğim kadar cahil bir adamla karşılaşmadım. -Galilei |
|
||||||||||
|
Siz kendinizi yapımcı, yönetmen ya da senarist mi sanıyorsunuz! Şöyle bir tane gök gibi sahneniz yok ulan! Javsınız… 1 Ben bir bombus arısıyım. İşim gücüm çiçek özü toplamak. 2 Bombus arısı en çalışkan arıymış. Ama ülkemizde yaygın olduğunu hiç duymadım. Kafkas arısını duydum ama. Geçen sabah arıcılık yapmayı düşündüm, para kazanmak için değil, sadece tek kovanla hobi olarak. Ne yazık ki benim bir hayvan bakma çabalarım her seferinde elime yüzüme bulaştırmamla sonuçlandı. Ya benden ya başkalarından ya da konullardan kaynaklanan problemler yüzünden. Bir hayvanım olmasını o kadar çok istemiştim ki. Bu sevda her seferinde baltalandı, yarı yolda sekteye uğradı. Evet, başarısız oldum, evet kaybettim, başarısızlık ve kaybetmek ne kadar iyi bildiğim keliemeler, milyonlarca sayfa sadece bu kelimeleri anlatabilirim, usul usul bir kriz geçirip ölmemek gibi, dayanmak gibi, ne olursa olsun terketmemek gibi, ne olursa olsun sevmek gibi. Bu ne kadar zor bir iştir oysa. Ben sadece hayatımda bir hayvan olsun istemiştim, bir kedi, bir köpek, bir taklacı güvercin, bir yabani güvercin, benden ayılmak zorunda kaldılar, insan yoldaşlık kurabileceği bir varlık istiyor hayatında, yalnızlık ise kesinlikle şeytanca, şeytan işi. Büyük depremde ayaklarını kaybeden genç adam dağcılık yapıyor, böyle bir herifi de ilk kez gördüm, “Ne yaparsam yalnız yapmak zorundayım ama hiç zevk almıyorum” Tabi dağa tırmanıyor, engellilerin tırmanması için harita çıkarmak için, dalış yapıyor, umut köleliktir, inat etmek ise özgürlüktür demişti, bu beni büyülemişti. Yalnızlık bazen şeytanca olabilir ama bazen olmayabilir de. İnsanın kalbi hastaysa her şeyden olumsuz bir şey çıkarır. Benim hayatım boyunca çeşitli hayvanları bakma serüvenim geçen yazdan beri öyle bir noktaya dayandı ki. Kalbimin sesi evrenin bir yerlerinde duyulmuş olmalı, olmalı ki bana minicik bir yoldaş ayarlandı. Tabi siz bu miniği uydurduğumu düşünebilirsiniz. Neden uydurayım ki? Kaygısı olmayan özgür bir metin bu. Bir elma çekirdeğinin yarısı kadar, duvarda ya da yerde zor görünüyor, geçen yaz türedi odamda, bir baktım minicik örümcek, sinek ya da böcek olabileceğini sandım, tam elimi uzattım öldürecekken aletle durdum, baktım, örümcekmiş. Baktım ona, hareketsizdi, sonra zırp pırt örümcek odada karşıma çıkmaya, gözüme takılmaya başladı, şirin şirin geziyor masamın üstünde, duvarda ya da yatağımda, onu göre göre alıştım, tabi, sıçrıyor, kendi etrafında dönüyor, çengelli ağzını açıp kapıyor hızlı hızlı, fırıldak gibi bir örümcek, duvarın bir yerinde oluyor mesela, gözüm odadaki hareket eden neyse hemen algılıyor, değişikliği, bir revkleks oldu, diyorum ki içimden, bu şimdi acaba ne yapacak planı ne, şurdan şuraya yol alması saatler sürer, hiç de öyle olmuyor, duvarın bir yerinden ötekine çok hızlı gidiyor, onu başka yerde görünce anlıyorum bunu, bayağı iş var bunda diyorum, içimde bir sevecenlik, yakınlık büyüyor ona karşı. Yoldaşı odamda ilk fark ettiğim günlerde masada geziyor, bilgisayarımın kamerasının kabolusuna dolanıyor, orada turluyor, bekliyordu, amacı her neyse, aklıma bir fikir geldi, ablacığımın getirdiği poğaçalardan birini örümceğe vermek, yesin diye, çok salak bir fikirdi elbette, örümcek koca poğaçayı yer mi? Poğaçanın bir yerini açtım ki yesin. Popaçayı örümceğin yanına koydum ve beklemeye başladım, başka bir işle ilgilendim, örümcek alıma geldi, baktım, poğaçanın yanında yoktu, hayal kırıklığı oldu, nerdeydi, nerey gitmişti, poğaçayı kaldırdım, içine girip yerleşmiş, sıçradı az, yer değiştirdi poğaçada, o gün onunla bir bağ kurduğumdan kesinlikle emin oldum ve çok sevindim. Bazen günlerce gözüme görünmüyor, diyorum öldü kaldı mı bir yerde, sıklıkla yatağımın üzerinde geziniyor, elimde kovarıyorum ki uzaklaşsın, yanlışlıkla ezilip ölmesin, hep öyle korku vardı, bir gün bunu yanlışlıkla ezeceğim, ölecek diye, ölürse çok üzülürdüm, ama o ısrarla yatağımın bir yerlerinde, yorganın üstünde geziniyor, bir keresinde usulca elime aldım, korkmadı, artık aramızda besbelli bir yoldaşlık vardı, onu alıp yatağın dışına koydum, tabi düşeceği sırada ağını salgılıyor, ustalıkla manevralar yapıp uzaklaşıyor, zorda kaldığında. Sonra sayıları 2 oldu, bir keresinde masanın üstünde onu sinek sanıp elimdeki giysiyi sallayıp öldürmek istedim, sert vurmadım iyi ki de, ölmedi. Gardrobun iç çamaşırların ve çorapların olduğu çekmecede gördüm onu çorap alırken, hep böyle garip biçimde yollarımız keşişir. Ddedim ki içimden şimdi bu orada, annem çamaşır vs koyarken sıkışır, ölür, onu ordan çıkarayım, örümceği arıyorum, yok, sır oldu, çekmeden bütün çamaşırları elimde usulca kaldırıp silkelemeye başladım, bu iş uzun zaman aldı ve derken birden örümceği buldum, elime aldım yavaşça, garprobun kenarına tutunsun diye elimi yaklaştırdım, tutunmadı, ağını salgılayıp yere serbest düşüş yaptı, ertesi günlerin birinde yerde bir küçük bir şey gördüm, neydi bu, eğilip baktım, çamaşır ipi olabilirdi, bu bir örümcekti, yoldaşım, acayip üzüldüm, elime aldım onu, yanlışlıkla ezmiş miydim, imceledim, hiçbir yerinde bir ezilme belirtisi yoktu, onun zor görünecek kadar küçük olduğunu tekrar belirteyim, peki ezilememişse ne olmuştu da ölmüştü, odam genelde soğuk olurdu, donmuş olmalı diye düşündüm, çamaşırların oraya kış uykusuna yatmak için sığınmıştı ve ben onu ordan çıkarıp ölmesine sebep olmuştum, kendime çok kızdım, onu oradan çıkarmamalıydım, bir daha böyle bir şey olursa asla ellemeyecektim örümceğe. Bu bana ders olmuştu. Örümceği alıp masamın yanındaki sehpanın üstüne koydum, ölüsü bile değerliydi, o benim dostumdu, dilini anlamasam da, evrenin benim için ayarladığı masrafsız, bakımı kolay canlıydı. Güvercin, kedi ya köpek bakmanın zorluğu malum. Hava aldıracaksın, gezdireceksn, yiyeceğini vereceksin, hastalığıyla ilgileneceksin, insanndan farkı yok. Birkaç gün sonraydı, oda Bu hikaye nasıl yazıldı, uyduruk mu, arka planı nedir? Geçmiş yıllarda Skype kullanıyordum. Bilirsiniz. Arkadaş bulma sitesi. O ara her zamanki gibi tekerlekli sandalye kullanan ve deli gibi kız arkadaş arayan yapayalnız biriydim. Skype kullanıyordum. Arkadaş arama yanıtlarıma bir gün Rusya’dan yanıt geldi. Kız İngilizce yazıyordu. Onun ne dediğini anlamak için sözlükten kelime kelime çeviriyordum. Şimdiki yazılı sayfa kadar çeviri yapan online sözlükler yoktu. Bir heyecan vardı içimde, çok büyük. Derken kız bir gün fotoğrafını yolladı. (Tipik Rus)Sarışın, yeşil gözlü. 15,16 yaşında gösteriyordu. Çok çekici bir kızdı. Üstelik fotoğrafta memesinin teki de açıktaydı. Benim için seksi bir fotoğraf çekmişti. Fotoğrafta oturmuş, gülümsüyordu. Çıplaktı; ama bedeninin diğer bölümlerini havluyla örtmüştü. Balık etli kız beni kamyon gibi çarpmıştı. (bu ve buna benzer şeyleri çok yaşadım, başka hikayelerde bunları anlatırım. Bu hikaye bir arkadaşımla ortak yayınladığımız kitapta yayınlandı) Ban aşağıdaki hikayeyi yazdırdı Aleksandra: (her nerdeyse iyiliğini, kurtuluşunu diliyorum… cennete gitmesini… AŞKIM RUS KIZ ALEKSANDRA BU ÖYKÜ YENİDEN YAZILACAK (MAŞALLAH! KUVVET YALNIZCA ALLAH’TANDIR!) Ben deli miyim diye çok düşündüm. Yıllarca. Galiba delirmedim dedim, kimseyi asmadım, kesmedim. Ama çok içime attım. Bendeki en yanlış şey bu olmalıydı. Ana metne devam edeceğim; ama şunları da demem lazım. Onlarca yazarın yazar olma hikayesini, otobiyagrafisini okudum. Yazar olmak için canları çıkmış. Mahvolmuşlar. Gebermişler. Yıllarca. İki tanesini diyeceğim: Jack London Diğeri: Charles Bukowski (yalnız bu adam cinselliği de açık seçik yazar; yani kitaplarının genel özelliği budur) Charles Bukowski’nin 27 kitabını okudum. Git al oku; yazar nasıl olunur öğren. Bu işe cidden asılmak isteyenler için. Saçmalamak ve iç dökmek için bile olsa yaz kardeşim. O zaman daha geniş güzel düşünmeyi öğreniyorsun. En kötüsü; onlarca yıl farkına varamamaktır. Bir farkına vardın mı, 50,60 yıl kazanç içindesin, o kadar yıl yaşlanmadan anlayabilerceksin. Genç yaşta. Ama insan farkına varamıyor ve yılları akıntıya karşı kürek çekmekle geçiyor. Anlayamıyor. Farkına varamıyor. Kafası basmıyor. Anladım ki delirmeden; diğer anlamda sıfır/hiç olmadan hiçbir şey kazanamıyorsun. Sıfır olmayı tatmalı insan. Bu söylediklerimi Charles Bukowski’nin kitaplarını ve youtube’deki türkçe’ye çevrilmiş belgesellerini okuyanlar çok daha iyi anlayacaktır. Ruhum….la… liselilerin yanından geçerim, yolda hep denk geliriz. Bazıları bizim evin karşısındaki ağacın yanına, duvar dibine gelip sigara içerler. Kızlar erkeklere, erkekler kızlara en ağır küfürleri söylemekten çekinmiyor. TIME HORSES PROJEKTÖR İnsanın dörtnala koşan bir at gibi kaçmak istediği ne çok şey vardır hayatta ya da sımskı, delice, kemiklerini kıymadan sarılmak istediği… sokaklarda bunları görüyorum. Her şeyde bir ışık var. Bazen mahkum gibi hissederiz kendimizi. Hapishaneden kaçmak isterken gardiyanlar şırak diye açarlar üstümüze projektörleri. Ne istediğini bilmek lazım. İstediğin yanlışsa? Zaman gereklidir sana. Acı, yenilgi, birçok başarısızlık, gözyaşı ve hiçlik… Herkes aynı şeyi yapamaz. Herkes yargıç olamaz. Kim günah keçisi ilan edilecek? Kim dokuz köyden kovulacak? Tabiat aklıma geliyor. Gücünü ve ahengini, farklılıklarla, farklılıklarının korunmasıyla elde eder… farklı çiçekler birbirinden güç alalarak hayatta kalır. Birinin dezavantajı birinin avantajı olur. Kaçmak istediklerin nelerdir acaba? İş sorunları, para sorunları geçinme sorunları cinsellik sorunları sevgili sorunları doğa sorunları gençlik sorunları hayvan sorunları engelli sorunları hastalık ve yaşlılık sorunları öğrencilik sorunları eş ve çocuk sorunları… Sorunlar bir türl bitmez. Bu sorunlardan biri bir yerde esir alır bizi. Dağıtır ve varmamız gereken hedefe varmamızı engeller. Sabahları zor kalkarız. Yorgun hissederiz. Her insanı sabah kalkmaya iten bir sebep vardır. O şeyi yitirme. Devam etmemizi sağlayan şeyleri çoğaltmamız lazım. Ama her zaman parlak enerjimizi tıkayan şeyler olacaktır. Ölene kadar. Kusura bakmayın, bir bilim adamı, psikolog gibi konuşuyorum. Yazıyı daha samimi, dişe dokunur hale getireyim: Babam hayatta tanıdığım en enerjik, coşkulu, azimli, özgün, güzel ve iyi adamdı. Süper aktif biriydi. Bütün duyguları yüksek dozda yaşardı. Sürekli iyi ve güzel eylemlerde bulunurdu. Ama bazen tam tersi olurdu. “Bir gün bu adamdan kurtulacak mıyım?” derdim, “bu adam delinin teki,” (gülüyorum) Komşumuz Feride teyzeye tavuk kümesi yapmıştı mesela. Ücret almadan. Ben de ona yardım etmiştim. Gençliğinde bahar ayında erikler olduğunda toplar, bağıra çağıra satarmış. İkizi amcam ise böyle işlerden utanırmış. Babam kazandığı parayla helva gibi yiyecekler alır, evdekilerle paylaşırmış. Babam bir gün hastaneye gitmiş. Görevli şaşırmış. “Bugün sen geldin ya, yine neden geldin?” demiş. Sonra anlaşılmış ikizinin de o gün hastaneye gittiği. Babam bir gün eve geldi, kara güneş gözlüğü takıyor, neyin nesi evde gözlük takma, demiyor, gözlüğü çıkardı, sonra anlaşıldı, işte kavga etmiş, gözünü morartmışlar. Babam bir gün eve geldi, yılışarak annemi soruyor, pis adama gıcık oldum, içeri geçtim, “anne kapıda bir adam var?” dedim, annem kapıya baktı, babammış gelen, bıyıklarını kesmiş, tanıyamamıştım. Anneme surpriz yapmış… Mizah her zaman vardı bende… Çeşitli zorluklar, engeller yaşam enerjimizi imha etmek için elinden geleni yapar. Ya da kendi kendimize yaparız bunu. Kendimizi, çevremizi olumlu algılamak en iyisidir, böyle gelişiriz, “ha, bundan aşmam gereken bir şey var, o bana bunu farkında olarak ya da olmayarak bunu söylüyor.” Uzak doğuluların “Ying Yang” dedikleri: “Her iyilikte bir kötülük, her kötülükte bir iyilik var.” Biz bunu, “her şerde bir hayır var” diye söyleriz. Yola çıkan bir at ya da bir posta güvercini düşünün. Varması gereren bir hedef var. Yolda üç ay geçirecek. Hedefe varmak zorunda. Gece gündüz yol alırken engellerle, zorluklarla, belalarla karşılaşacak. (hayatım) pes ederse olmaz. Yoğun çaba, emek ve alın teri hak ettiği değeri mutlaka bulur. Sabırlı ol. Çünkü umudun ve mücadelenin olduğu yerde güneş yükselir. Ve yaratıcı fikirlerin her zaman parlak yansımaları olacağını da unutmayın. Kararlı bir at ol. Kendine ve dışayıya yönelik bakış açın, projeksiyonun olumlu olsun. Not: Birinci dünya savaşında bir posta güvercini ayaklarından birinin kopmasına rağmen görevini başarıyla yerine getirip onlarca askerin hayatının kurtulmasını sağlamıştır. bir kadının, kızın gelişim süreci: kelebek/ay ışığı/anne/katlanırım/ çiçek dağı/kadın çocuk/çocuk kadın/dağıtırım bak ortalığı! bir erkeğin gelişim süreci: odun/kereste/mobilya/çocuk atı… Kartaldır zaman tek kral zamandır zamanla bağlı olduğum şeyler çok değiştir tamamen değişti uçurumdan atlayan kanatsız bir kartal gibi benim kartalım tekerlekli sandalyemdi evde, yollarda ya da kafamın içinde çektiğim sıkıntılar, zorluklar ve belalar tükenmeyebilirler önemli olan son nefese kadar onlarla başa çıkma kapasistemi yitirmememdir tabi 18 yaşında tekerlekli sandalye kullanmaya başladım ziyan oldum hiç oldum filmde kadro dışı kaldım sonra kurtluş yolunun böyle zorluklar içerdiğini anladım ve tekerlekli sandalyeme saygı ve sevgi duymaya başladım ilk bakışta tekerlekli sandalye gözüne güzel gelmeyebilir perde arkasında bambaşka bir yüzü vardır oysa her şeyin yeryüzünün milyonlarca çiçeği gibi her sabah asıl kavgana yaşam mücadelene aslına bakılırsa kamburda da bir güzellik var kalbinde aşk ya da başka ateşler varsa büyük yapıtlarda çiirkinler yani normal görünmeyenler başroldedir estetik ölçüleri kapte, ruhta gizlidir ve standardı yoktur tek kral vardır: Zaman! çünkü bataklıytaysan ve bıkıp usanmadan çırpınıyorsan çıkma şansı var zirvedeysen ve tadını çıkarıyorsan aşağı yuvarlanma olasılığın. kimse bilemez başladığı yolun sonunu. Bağlılıklarını gözden geçirip doğru şeylere bağlanmak seni kurtuluşa eriştirir. Değişim-Merhamet bir ara bana bir şey oldu çok acayip bir şey ve yufka yürekli biri oldum çıktım insanları kırmaktan ya da kızdırmaktan korkan biri birine yanlışlıkla ters baksam bile bundan üzülüyordum. bir gecede oldum böyle bana hep böyle olmuştur gece bir şeyler olur ve değişmişimdir değişim hayattaki en önemli olay artık geceleri melekler nasıl bir mesaj koymuşlarsa kalbime birilerine adil ve merhametli olmamışsam çok derinden üzülüyordum eve sürünerek geçerim merdivenler var, 5,6 basamak rampa yok geri geri sürünürüm eve öyle geçerim yaşadığım mahallede birçok kedi var onlardan biri sık sık gelir odamın penceresine evim 1. Kat. kedilerden biri çok sık gelir odamın penceresine o sırada ben bilgisayar başında roman yazıyor olurum ya da televizyon seyrediyorum aralıktır perde çünkü sigara içtiğim için sık sık aspiratörü çalıştırmam gerekir aksi halde odada sigara dumanından göz gözü görmeyecek bilgisayarın ya da televizyonun ışığında durmayı severim, masa lambası da yanmaktadır derken gece yarısı ya da sabaha doğru karanlık penceremin önünde aniden bir karaltı fark edip başımı çeviririm malum dişi kedi gelmiştir yeşil gözleriyle tam dikkat bana bakar ben de ona, ona selam veririm, ona bir şeyler söylerim, ona sevgimi gösteririm bana bakar, açık televizyondaki görüntüler dikkatini çeker, biraz da televizyona bakar ve gider işemiştir pencere önüne, orası onun bölgesidir kokuyu alan bütün erkek kediler zaman zaman gelir, pencere önünü koklar ve giderler bir ara beyaz bir kedi vardı odamın penceresinin önüne gelmeyi alışkanlık haline getirmişti. onunla çok iyi arkadaş olduk o yanani değildi sonra ortadan kayboldu ondan önce büyük, güçlü bir erkek kedi vardı pencere önüne gelen dişiyi bir keresinde başka erkek kötü kediler gelip sıkıştırıp dövmeye kalkmıştı tam bu sırada o güçlü erkek kedi gelip ötekileri güzelce dövüp kaçırmış, dişi kediyi kurtarmıştı sürünerek eve geçerken dışarıda kullandığım sandalyeyi geride bırakırım o anda malum dişi kediyi gördüm, bahçeye geçiyordu, tekerlekli sandalyemi göründe korkup durdu bir an, hızlanıp kaçtı içinde ben olduğumu sanmıştı önceki günlerce ona çok kızmıştım, onu korkutmuştum, ona bağırmıştım çünkü güvencinlerimi kapıp yemek için uğraşıyor, peşlerinde dolanıyordu eve geçtikten sonra kedi kalbime düştü, boş tekerlekli sandalyeden korkmuştu ben korkulacak ve gaddar biri değildim ki çok üzüldüm mahvoldum ertesi sabah mutfakta yemek ısıttım, içine ekmek doğradım sürünerek merdivenleri indim, aşağıda bekleyen tekerlekli sandalyeme bir elimle trabzanı tutup diğer elimle tekerlekli sandalyemden destek alıp geçtim. kedi yoktu. çöpün yanına yemeği döktüm güvercinlerime baktıktan sonra bir arkadaşımın işyerine gittim tavuk yemişlerdi artıkları kediye vermek için istedim genç çalışan tavuk kemikleriyle dolu poşeti alıp gitti. Bağırdım. Nereye götürdün poşeti dedim çöpe attım dedi acayip sinirlendim git onları getir dedim şaşkın çocuk gidip çöpten poşeti getirdi yanlış anlamış sonra bağırdığım için üzüldüm kediye sertlik yaptım Sonra bu çocuğa çocuktan özür dilerim zaten kırılmamıştı arkadaşım işi için dükkandan ayrıldı ve genç arkadaşla sohbet ettim, epey konuştuk sonra evimin oraya gittim tavuk artıklarını kedi yesin diye çöpün yanına döktüm. sonra kedi gelip artıklardan yedi ve gitti ertesi günlerde ise yine kuşlarımı kapmak için çevrede gezinmeye ve kümesin arkasından sinsice gelmeye çalıştı onu fark edip kuşlarımı yememesi gerektiğini, ona tavuk verdiğimi anlattım umursamadı beni tabi kedi kediliğinden vaz geçmek istemiyordu size saçma sapan gelebilir üzülmelerim filan öyleyse siz saçma sapansınız televizyonda şaka programında kadına şaka yapıyorlar kadın gerçek sanıp ağlıyor ben de kadına üzülüyorum şakadan olsa bile kimse ağlatılmamalı yufka yürekli oldum Ve özür dileme bilincim ortaya çıktı merhamet yol aldırır, boy arttırır. katı ve acımasız insanların başrolde olduğu bir dünyada yaşıyoruz biz de böyle oldukta kalbimizle bağlantımız kesilecek elektiriği kesilmiş bir ev gibi kör karanlıkta kalacağız ve insanlar birbirlerine arkadan ya da yüzlerine ne kadar kolay kötü kötü konuşup birbirlerini gırtlaklıyorlar bir ara bana bir şey oldu çok acayip bir şey be yufka yürekli biri oldum çıktım bu kesinlikle bana gece meleklerin ulaştırdığı bir mesajdı yoksa siz meleklere inanmıyor musunuz? yaşamaya ve gerçekleri bilme zamanınız geldi! 3 Ne olursa olsun devam etme kararlılığı yağmur yağarken içerde kitap okuyan kişi yağmuru çok güzel taktir eder. dışarda bir şeyler yağdı sürekli yağmur gibi nefretler, evlilikler, ayrılıklar, çocuklar, kavgalar, hırslar dövüşler… neler neler… sapma sapan sebeplerle düşmanlıklar… kar yağdı Odamdaydım, bir sürü kitap okudum Yazdım, Araştırdım Bilgi topladım Sürekli olumsuz yanıtlar geldi yayınevlerinden Kitap dosyalarımı geri çevirdiler Kar yağdı kırılarak ettim Sel oldu Ağlayarak devam ettim Üzüntüden öfkeden mahvoldum Devam ettim Yaşam ya da insanlar bana ne yaparsa yapsın Devam ettim Bir gün başaracağım dedim Karşıma her yol çıktı Ben kendi yolumda kalmak için dişimle tırnağımla mücadele ediyordum Galiba kozmik enerji de bana yardım ediyordu Tekerlekli sandalyemle asfalt, taş ve toprak yollarda yıllarca gidip geldim uzaktaki postaneye Şiirlerimi, öykülerimi edebiyat dergilerine postalamak için Reddedip duruyorlardı Onlar işi biliyorlar ve beceremedim diye düşündüm Tamam, daha iyi insan, yazar olacaktım Böylece beni dışlayamayacaklardı Böylece bana atılmak size atılmak istenen bütün yumruklar boşa çıkacaktı Bütün düşüncelerimi, ayarlarımı gözden geçiriyordum Başaracaksam şansa olmazdı ki İçimde ve kafamda iyi şeyler olmalıydı Hazırlıksız yakalanmamalıydım güzel şeylere Ve sadece bu yolda ilerleyebilmeliydim O zaman yeterdi. Ne kadar çok makyajlı kız vardı Güzel kalçalarıyla önümden geçip giderlerdi Ve ben onları severdim Ama onlar tekerlekli sandalyeli adamı umursamazlardı Kız arkadaş bulmak için çok uğraştım Bedenleri güzel olabilirdi Peki içleri? Kız arkadaş edinme çabalarım boşa çıktı Beni zaten en iyi kediler anlardı Kediler bana çok yakındı 1:80 boyunda bir erkekle evleneceğim diyen kızlar hayat ve kendileri hakkında hiçbir şey bilmiyor Aslında 1: 80 boyundayım Ama tekerlekli sandalyede belli olmuyor Hırsızlığı, yalanı bilseydim çoktan başka bir seviyedeydim Kötülükten de hoşlanmıyordum Onlar kadar adi olamazdım ki Uyumsuz, sıradışı sayılırdım Ne yapayım böyleydim işte. Patlayıcılarım, öyle prensiplerim yoktu Basit biriydim Kış biterdi Erik ağaçları çiçek açardı Çocukluğumda girişi yasak ıssız kamp alanına girmiştim arkadaşlarımla O vahşi güzelliği, yeşillliği bir daha unutamadım Oradan erik çalmıştık Bahçelerde çocuklar oynardı İnsanlar denize giderdi Eşleriyle, evgililieriyle pikniğe Ya da içmeye, gezip tozmaya Sonra arabalarda, evlerin yatak odasında, banyoda sevişip rahatlardı, sigara yakarlar mıydı Hiç sanmam. Benim için bir hayaldi bu Hiç yapmadığım bir işti Neye benzediğini bilmiyordum Kadınları, kızları hiç tanmıyordum ki Kediler yetiyordu Yalnızlık çeksem de Benim gibi tekerlekli sandalyeli adamların cinsel dürtülerinin olacağını hesap etmiyorlar O işe becerecek bütün kabiliyete sahip olduğumu naklen yayın yapıp mı size göstereyim Yürüyen adamlardan çok daha iyiymidir birçok konuda Bahçelerde sokaklarda çocuk sesleri yankılanırdı Oyun oynarlardı, kavga ederlerdi. Uykuyla uyanıklık arasında bir çocuk gördüm yatağımda bir gece Bir rüya gibiydi. Akşam oluyordu Isssız bir yerdi 5,6 yaşlarında bir çocuk vardı Mükemmel bir his çöktü içime o an Sayfalar dolusu anlatabilirim O çocuk bana kozmik enerjinin saflığını taşıyıp hissettirdi Binlerce yıldızla, enerjiyle, çiçekle…güzel enerjiyle dolu bir çocuk. Çocuğun olduğu yer evrenin bambaşka bir yeri gibiydi Otlarla kaplı çayırlık bir alandı, tepenin kenarıydı. Orada yalnızdı Belki de cennetten bir çocuktu. Çocuklar ağaçlarla oyunlar oynardı Kadınlar evlerinde sevgilileri ya da eşleriyle oyunlar Şakalaşmalalar olurdu Ben odamda yazıp dururdum ya da okurdum kimi kitaplar Hayat gürül gürül akıp giderken yıllarım odamda geçiyord Daktilo ya da bilgisayar başında Yazmak ayrı dertti, çıktı alıp dergilere postalamak ayrı bir dert. Babam delice yaşardı, delice bağırırdı, öfkelenince bir şeyleri kırıp dökerdi, Şiiddet yayardı, tam bir pislikti, Sık sık kavgalıydık Haksızlığa uğrardım Beni ezip duırurdu Ev onundu, Her şey Beş kuruşum yoktu Ezmesi de doğaldı Yazar olarak para kazanırsan beni ezemezdi. Kalbimi kıran şeyler yapardı Vururdu mesela Söylemiyordum mecbur olmadıkça Susup umursamayp yoluma devam ediyordum Babam öfke saçtığında ona uymamak için sabredip dururdum Başarırdım Bağırıp küfür edip dururdu Bütün mahalle duyardı Bazen ben de onun gibi bağırırp çağırıp ona küfürler yağdıırdım Annem kavgamız esnasında evde çekip gider, ne yapıyorsanız yapın derdi O da bu işin içinden çıkamazdı Sonra ev sakinleşirdi Odamda telkinler verip dururdum kendime. Yolumda kalmak için. Babam mikroptan beterdi, hastalıklı tepkileri vardı Çok ilkeldi Onda her konuda vahşilik vardı. Önümde en büyük engel oydu. Çevremde kedilerden başka güven verici hiçbir şey yoktu Gökteki yılzlar da güven verirdi ama bir işe yaramazlardı Ay vardı Bakardım, ağaçları seyrederdirm Yaz kış eve geç saatlerde dönerdim Arada bir iki bira içerdim. Hepsi bu dergi asıl… yeniden başla en güçlü yerinle ama asıl hayata yaslanma hiçbir şeye… küçük bir şarkı…büyük hayaller doğurur…küçük insanlar büyük tarihler yazar… içimizde gerekli olan… arayış bir kışın ötesi genç ki güneşin dudak izleri takip edin siz beni… sevdi, yenildi, sonra toparladı, yeni bir umutla, ruhuyla… İSA K) Rüya tarlasında bitmiş bir kız gördüm hesaplamalar dışısın bir başına mekanıma aşkla gel jartiyeri unutma bitmiş bir kız gördüm o rüya tarlasında… SEVDİKÇE SEVMEYİ ÖĞRENİRSİN. SEVİŞTİKÇE SEVİŞMEYİ ÖĞRENİRSİN… KAVGA ETTİKÇE KAVGAYI ÖĞRENİRSİN… BİLGİYE HİZMET ET. BİLGİYE HİZMET ET ÇÜNKÜ BİLGİ IŞIKTIR. YÜREĞİNDEKİ İYİLİĞE SIMSIKI SARIL. Yüreğindeki ışığa sımsıkı sarılırsan seni o kurtarır. Adam bildiğim mavidir. Etrafı sevdiğin şeylerin rengine boyayan çocuklarda (gençlerde) iş var. Kendini hiç gibi hissetmek en iyisidir. En iyi cevap; içine sinen cevaptır. Mantık, akıl dışı olsa bile. Bazılarının yüreği güçlüdür, yürek olan yerlerde olur otomatik olarak. BÜTÜN İNSANLARIN İLGİSİNİ ÇEKEN YÜREKLİLİKTİR. NERDE YÜREK VARSA BEN DE ORDAYIMDIR. Bir kişi önemlidir. Bir kişi… Her zamanki gibi çözmeye çalış. “NE YAPMAM GEREKTİĞİNİ İYİ BİLİYORUM,” diyebilmek için binlerce kez yenilirsin. İyi bir ses bırak. Sen geçip gittikten sonra ona çok tutunan, hayatta kalan olur. Dil bitince, için acıdı mı, “yazık,” dersin, “olmasaydı,” “keşke” Bu üç kelimenin etkisi binlerce kelimeye değer. Taşımasını bilirsin içinin acıları sana koymaz. SEVGİNİN DİĞER ADI AZİMLİ OLMAKTIR. DÜŞTÜĞÜNDE AYAĞA KALKACAK KADAR ZAMANIN VARDIR. SEN FARK EDENE KADAR GÖKYÜZÜ ORADADIR. İÇİNDEKİ SESSİZLİĞİN TATLILIĞIYLA İŞLERİ HALLETMEK EN İYİSİDİR. ZAMANIN SENİN İÇİN YERLE BİR EDECEĞİ ÇELİK DUVARLAR VARDIR. OTUR. SAKİNLEŞ. SONRA DEVAM ET. MUTLU OLMAK İÇİN ÇOK AZ ŞEY YETER BANA. MUTSUZ OLMAK İÇİN ÇOK AZ ŞEY VAR ASLINDA. MUTSUZ OLMAK İÇİN ÇOK ŞEY GÖRME. AZ ŞEY GÖR. MUTLU OLMAK İÇİN ÇOK ŞEY GÖR. DÜNYA GÜZELSİN. DÜNYA GÜZELDİR AMA ÇAPSIZLAR ONU ÇİRKİNLEŞTİRMEK İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPAR. DÜNYAYI ÇİRKİNLEŞTİRMEK İÇİN CAN VERENLER VAR. OTUN TEKİ OLSAN BİLE; KALBİNDEKİ SAFLIK/TEMİZLİK SENİN YILDIZ OLMANA YETER. KALBİNDEKİ SEVGİYE BAK SEN. SAFLIĞA. ONUNLA YOL ALIRSIN HER KOŞULDA. sevgiyle..DAYANIŞMAYLA BİRBİRİNE SIMSIKI SARIL TÜRKİYE.....O VAKİT MİKROPLAR BİZE ZARAR VEREMEZ... BU DÜNYADAN GEÇEN YOLCULARDAN BAŞKA BİŞİY DEĞİLİZ. BUNU UNUTARAK YAŞAYANLAR DAHA ÇOK ACI ÇEKER. NEYSE. GÜZEL DÜŞÜNMEYE DEVAM. ISLIK ÇAL. GÜCÜNE İNAN. SEN SEVGİYLE YAŞAMAYA DEVAM ET. Gül geç. Düşünme. Gül çapsızlara. Kızma. Kızlar, onun seviyesine düşme der, böyle yapmak kazandırır, düşmezsen kazanırsın, düşersen kızarsın. Sakinliğini koru. Zaman içinde her şey yerli yerine oturur. Sen sinir sistemini bozma. Türkiye’nin istediği özgürlük günleri gelecek. Sakin sakin düşünenler görür ki, bu gençlerin önünü baskıyla asla kapatamazlar. Tivit, feys olmasaydı fena olurdu. Gençlere sunulan özgür hiçbir ortam yok. Kalbinde saflık varsa çok şeysin. SALDIRGANLAŞMAN İÇİNDEN ELİNDEN GELENİ YAPARLAR. SEN DE TERSİ İÇİN MÜCADELE EDERSİN. Seni bir dangalak yerine koymaya çalışırlar. Kim özgürlük yanlısıysa onlara karış. KENDİNİ SEV. KİMSE SENİ KENDİNİ SEVMEN GİBİ SEVMEZ. ÇAPSIZLARLA BAŞ EDEBİLMEK KIZMAMAK İÇİN BİLGELİK GELİŞTİRMEK, GÜLDÜRÜ, ŞART…. BEŞ KURUŞA DEĞMEZ…DEYİP GEÇMEK ÇOK İYİDİR. KALBİNLE YAŞA. IŞIK SINIRSIZDIR. KARANLIĞI YENMEK İÇİN ÇOK İYİ BİR KALP GEREKİR. BU KADAR BASİT. TÜRKİYE’DE KARANLIĞI YENECEK KALPLER VAR. ÜLKEMİZDEKİ KARANLIĞI DAĞITMAK İÇİN GEREKEN KALP BİZDE VAR. Parçayı topladım. Arsayı topladım. Parsayı topladım. Pis kokuşmuş… bir kurbağa bacağı sayıldık… Sökülen bir ülke mi direnen bir ülke mi, bütün mesele yeşil kurbağalar…. Dağılma. Bir sessizlik de sen kat fiyakamıza, adamlığımıza. Yala bütün güzel şeyleri ruhunla. GECEYARISI KURBAĞALAMA YÜZÜŞÜ BU. Yarışta herkes normal yüzerken biri tuttu kurbağalama yüzmeye başladı. Kaybetti. PAŞA PAŞA KAYBETMELERİN PAŞA PAŞA ZAFER GÜNLERİ DE VAR. Serbesgillerdeniz özgürgillerden zihni kemikleşmemişgillerden. Yer yer işi t.şağa vurursak iyi yaparız. MUTLU KEDİ BİRKAÇ ŞEY İÇİN YAŞAR. BUNUN DIŞINA ASLA ÇIKMAZ. İÇİNİ HAFİFLET SERSERİ BİR KİTAPLA. HER ŞEYİ YALNIZKEN ÖĞRENDİM. PSİKOPAT BİR SESSİZLİĞİN İÇİNE DALMAM LAZIM ŞİMDİ, PAŞALAR BEN ARAZİ OLDUM... YARIN SERSERİ BİR KİTAP AL...İÇİNDEKİ YÜREĞİ OKU.... Gülmek, arabanın silecekleri gibidir; yağmuru durdurmasa da ilerlemenizi sağlar!" ERİK AĞACI ÇİÇEK AÇTI, SESİNDE ÇOCUKLUĞUN. ŞEFTALİ AĞACI İLK MEYVESİNİ VERDİ, GÖZALTINDA ÇOCUKLAR…(VİCDANI OLAN DOĞRU KİM GÖRDÜ) Bazen bir yumruk indirmenin en iyi yolu; geriye çekilmektir... " İSRA SURESİ: 13: “BİZ İNSANLARIN KADERİNİ ONLARIN ÇABASINA BAĞLI KILDIK.” BANA ve SİZE LAZIM OLAN TEK ŞEY: ANAHTAR ZAMAN. HER ŞEYİN İLACIDIR! YANLIŞLIK MEKANİZMASINI YOK ETMENİN FORMÜLÜ İYİLİĞİN FREKANSI fikrin zikrin ne? Bir şeyin etkileyici olması ilkin fikren olmalı sende. Yani haha hihi diye güldüğün şey genelde değersizdir, fikirsizdir. Gülmeyle değil, fikirle ilgilen. her gün güzel ve olumlu düşüncelerini korumak için bir kavga verirsin. yenilirsen kafan kalbin olumsuz olur. mahvolmanın başlangıcıdır. OLUMSUZ DURUMLARDA EN GÜZEL DÜŞÜNCELERİNİ KORU. BUNU YAP YETER. HER ZAFER SENİNDİR! Zamanında seni reddeden, odunla tüfekle ve tankla kovalayan ‘zaferler’ artık onu alıp kucağına oturt diye kapından bacandan içeri girmek için her türlü numarayı yapar sana. GÖRDÜKLERİMİ GÖRMÜŞ OLSAYDI NIZ, BÜTÜN ÖNYARGLARDAN SIYRILIRDINIZ. Güzel Bir Çocuk Remzi (ilk romanımın (sözü edilen) kahramanı Remzi için yazdığım şiirdir) HER ZAMAN TUTUCAK GÜVENLİ BİR EL BULUNUR. BİR MUNDUR İKİ MUNDUR ÜÇ MUNDUR. SENİNKİ SEVGİ GÖVDESİ. ORTASINA BÜTÜN ÇILGIN ÇİÇEKLERİ SIĞDIRIR. SENİ GÖZLERİN YEŞİL BAHÇE. ÖNÜM ARKADAM SAĞIM SOLUM SOBE. TAKIL KALIRSIN GEÇMİŞTE BİR YERE. YANLIŞ SÖZ AĞIZDAN ÇIKMIŞTIR BİR KERE. TOPARLAMAK ZORDUR. KIRILAN İNSAN BEN SESSİZLİKTE NE İSE. İSTE BENDEN BİŞİY İSTE ELİMDEN GELENİ VERECEĞİM İMKANSIZ YOK ŞİMDİ BİZE. SEN SEV YETER. VAROLURUZ GİZLİ SAKLI YEŞİL BAHÇELERDE. ELMA YİYE YİNE. KIRMIZI TAKIL SEN. ŞANSTIR KIRMIZI. KEMERİ GÜMÜŞ ADAMLAR GELDİ BUGÜN BİZE. NE ÇOK SEVDİK SENİ. İÇİMİZ DELİRDİ. SİZDEN TAŞAN PEMBE BİR BAHÇE Mİ NE. DURMADAN BAKIN SİZ. BAKIŞLARINIZ ÇOK HOŞUMA GİDİYOR. ELBET BEŞ DAKİKA SONRA ÖLECEKSENİZ BİLE. KAYIŞLARI KOPMUŞ AŞKIN. SON SÜRAT DUVARA GİDEN ARABANIN… SENİ ANABİLECEĞİM BİR EŞYA BIRAK BANA. BİR SÖZ. ÖZÜNDEN BİR SÖZ. SEN ONLARDAN HİÇBİR ŞEY UMMA. YOKSA ÇOK BÜYÜK HAYAL KIRIKLIĞI OLUR OMUZLARINA. GENCECİK MARTI OMURLARINA. BİR KADIN NE ÇOK YAKIŞIR AGA. KADIN KONUSUNDA DA MI İŞLER TERSO GİYOR SÜMER AGA. BİZ YAPARIZ O BOZAR YAŞAM BU AGA. BİR BİLDİĞİ VAR İNAN BANA. YIKILMA. FİKİRTÖR. DUBLÖR. SUFLÖR. SEN BENİ KALBİNLE GÖR. KEDİ YALAR TÜYLERİNİ. TEMİZLİĞİNE PEK DÜŞKÜNDÜR. SENSE HİZMETÇİ TUTUYORSUN ACILARINA. Söze boğuldu zihin. Sözlerde eridi zihin. Sözlerde kayboldu kalp. Kaybolması için taşımayız ki kalbimizi. Farkına varıp yol almamız için taşırız kalbimizi. Aşk sözcüklerine boğuldu vuruldu zihin. Aşka sürüldü kalp. Aşka sürüldüyse hep sürgünsün. Günlük hayatın cazında kayboldu insan. Günlük hayatın karmaşasında betonlaştı insan. Kadına dolandı adam. Kadın adama yılan gibi dolandı. Kasıklarını açıp. Kadın adamın kalçasını ayaklarını bitki gibi kullanıp sardı. Öldüler. Yalanlarda kayboldu insan. Anıtlaştı. Kuruntularda eridi insan. Kaygılarda azaldı insan. Melankolide en güzel aygırlarını koşturur insan. Ama bazen. Melankolide kaybolur insan. Dudağa, kalçaya…arzuya boğuldu insan. Aynaya giysiye..vuruldu insan. Ojeler..nasıl da beğeniyorlar beniye tapar insan. Ne çok karanlık metotlar geliştirir insan. Kaybetmek için. Tek kapılar değil dostum, suratlar bile gıcırdar, çok açıp kaparsan. Parmaklar gıcırdar, kedinin bakışları gıcırdar… Sen bu azimle yeni evrenler tasarlarsın inan. Ama kalbine inan. Nereye tırmanacaksan yüreğinle tırman. Diğer bütün yeteneklerini kaybetmiş say -(YAVŞAMAYAN.)- Davran durma. Muradına ermek için o yaylan. MÜZİĞE BOĞULDU İNSAN. c-An çekişme anlarında RÜYAN. B.KA PÜSÜRE BULANDI İNSAN. SEÇENEKLER TEKER İNDİRİLİRKEN SAKLAN. ONU BIRAK BUNU BIRAK..KAÇ ORADAN… KAÇ DOĞAYA… KADINLA FANFİNİFİNFON DEĞİL; SARILIP UYUMA YEŞİLLERİYİZ. KADININ GÜLÜMSEYİNCE/ÇOCUK SAFLIĞIYLA /KIR DÜZLÜKLERİ ERİTME RENGİYİZ. SENİ BEN EN ÇOK SEN YOKKKEN SENİ DÜŞÜNÜRKEN SEVERİM. YAĞMURU İZLERKEN. BAZI KIZI PARMAĞIMDA ÇİÇEK GİBİ TUTUP ÇEVİRESİM GELİR ELİM YETERSİZ KALIR. BAZI KIZLARI UZUN UZUN İNCELEYESİN GELİR. ODANDA. YALNIZLIK TEK BUNUN İÇİNDİR. BURADA BİR KIZILDERİLİ RUHU DOLANIYOR. Gökyüzüne baksan çocukları Gökyüzüne baksak çocukları. Olmadan olmaz tivit. Olur olmaz osursak yakışık almayacağım. Kafa tutan birileri olmalı. Süt soğurken. Genç kız okula giderken. Başlıkları kırmızı. Saklı rüyaların yıldızı. Gökyüzüne baksak çocukları. Bugün biraz daha tırmanmalı. Tırmalamalı yaşamı. Senin nefesin olmadan olmaz. Televizyon çocukları. Kuytularında. Beni ne yaşatıyor biliyor musun? Sen. Kalbimdeki sevgiler. Ben yıllarca satın aldığım kitaplara, o müthiş yazarlara tutundum. Yalnızlık anlarımda onlar omuz verdi bana. Pislik çukurunda boğulmamı engellediler. Onlarla çok şey öğrendim. Çok güldüm. Üzüldüm. Sevindim. Düşündüm. İnsanlar girer hayatına, çıkar, seversin, sevilmezsin, bir sürü şey yaşarsın. Yaşamak çok zordur. Sana çok uzaktaki ben, yazdıklarımla, kitaplarımla yanında olacağım. Dost olacağız. Dilerim. İdare et beni lütfen. Saçmalarsam. Bir gün seninle imza gününde buluşmak dileğiyle. bazen cenaze durumundan çıkmak lazım, yeni bir heyecan duymak lazım, nerde hareket orda bereket… mumyalanmış değil; saf basit kalpten kelimeler…hiçbiri kainat değil…öyle bir yolda amacım… kiminin dünyası inilmeye ve incelenmeye, yatıya kalmaya değer… Kimi esprisiz metinler sıkıntından mahveder insanı…ama kimisi bununla zafer kazanır… çünkü sıkıntılı okur çok… Karşımdakini silkelememek için çok yürürüm düşüncelerde…sessizce… Dalma…yüzeyde kal. Eğer dalgıç kostümün varsa dal gitsin. Ama kostümün yoksa boğulursun, la. Parlak adamın parlak dostları olur. Soğuğun buzağısı olur, insanın beyazı…kazanmanın kararsı, biraz bekleseydiniz..kapıdan içeri girerdiniz… Şeklin peşine gitme; aldanırsın, kaybolursun, mahvolursun. Haddini bilen pek az konuşur. Senden yüksek seviyedekilerle muhabbet seni yukarı taşır. acının, sefaletin göbeğinde espri yapmayı asla unutmayan adamlara kadınlara bayılırım. İyilerle gezerken alırsın mertebe, kötülerle gezerken dönersin merkebe… sıkı okur karşısındakini (burası mesela) yazısından tanır, koklar, sarılır. aşman gereken bir sorun varsa, aşama aşama ilgilen, birden hiçbir şey çözülmez. Önce parmağınla dokunursun soruna. Hissedersin tanırsın sorunu. Kızarsın çekil git hayatımdan dersin bir yumruk sallarsın, oradadır, sırıtır sana sorun. Dünyanın bütün iyiliğini kalbinde hisset, bakalım sorun morun kalıyor mu…. Bilgeliğin kadar yer kaplarsın aslınca, hacim şekil hiçbir şeydir. Buradan ısrarla söyleyeceğim, sorun mu var hayatında, onu çözebileceğine inan önce. Çaresizliklerimi değil, çarelerimi göstermeye çalışıyorum, birilerinin işine yarar belki. Kızlar, boyunuz kısa büyük diye üzülmeyin, orası çok yer tutuyor gözleri oyalıyor diye üzülmeyin. Onlar sadece yanlış yere abone. Çevre yollarından geliyorum sana, beyaz bir at hayal ediyorum, tam şu sıra. Belki de onunla. Eski püskü çocuklarla yamalı bir patikadan el sallıyorum sana. Saçları dağıtırsın, kendini rüzgarla bir tutarsın, tamam tamam hepiniz güzelsiniz. Kaybolmuş bir patikandan bir beyaz gül koparıp İyi laf edeyim: Sağlığın yerindeyse diğerleri çocuk oyuncağıdır dostum. Senin çok iyi bildiğin bir konuya geri zekalı kalabilirim. büyük yetenek ister yılmamak.. kendini anlamlı bulduğun alanlarda heba olmazsın KİLOMETREYİ SIFIRLA. Esprileri algılamıyorlar. Bazı insanlar her güne aç kurt gibi başlar. Halletmen gereken işlerin varsa güne azimle başlarsın. Babam her güne azimle başlayanlardan biriydi emekli olmadan önce. Babamın her sabahın köründe yani karanlıkta kalkmasına hayret ederdim. İnsanın en değerli yönlerinden biri; dünyaya, insanlara ve doğaya merhamet duygusudur. Gerçek başarı nedir?: Merhamet duygusuna sahip olmaktır. Hayvan bakmak bir terapi sağlar, kedi, köpek, güvercin vs. İyi niyet….her zaman…. İnsanın geleceği noktayı ne kadar iyi niyetli olup olmaması belirler… Sana en gerekli yasal doping: İyi niyet. Büyük berbat şeyleri zamanla alt edersin. Yemeklerde sarımsak ye; inanılmaz faydası vardır. Neler yiyip içtiğin psikolojini, gücünü, enerjini, kapasiteni belirler. Her zaman (kim ne derse desin) dünyaya çevrene dostlarına ailene olumlu duruşunu korumalı insan. Derinlemesine baktığında insanlara kaçacak ya da bağrına basacak çok şey bulursun düzlüklerinde.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İsa Kantarcı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |