"Bilmezlik ile ne hoştum; hayalimde ne güzellik, ne de aşk vardı." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Seval Deniz Karahaliloğlu Kadın erkek ilişkilerini anlamının en kolay yolu, marullar ve bezelyelerin davranış biçimlerini incelemekten geçiyor. Tarihten de eski bu can alıcı meseleyi hala kavramadıysanız, size naçizane sürücü ehliyet kurslarında okutulan trafik kitabını tavsiye edeceğiz. Hala mı tık yok. Çaresiz, baş rollerini Şebnem Doğruer ve Gürol Tonbul’un paylaştıkları ve Behiç Ak’ın kaleme aldığı ‘Ayrılık’ oyununa gideceksiniz demektir... Şimdi durumu bir toparlayalım. Birincisi, bir yıl 13 gün sonra ayrıldığınız ve kendinize itiraf edemeyeceğiniz biçimde sevdiğiniz eski kocanız sizi telefonla arayarak, geçerken şöyle bir uğramak istediğini söylüyor. Tesadüfe bakın ki o sırada tam da kapının önündeymiş. Ardından nazik kahve davetini, ‘istemem, yan cebime koy’ tarzında nazlanarak kabul ettikten sonra, ona göre bir yıl 12 gün, size göreyse bir yıl 13 gün süren ayrılık muhasebesini yapmaya başlıyorsunuz. Gerisi mi? Canım devamını da İzmir Devlet Tiyatrosu Karşıyaka Ragıp Haykır Sahnesi, Oda Tiyatrosunda oynayan ‘Ayrılık’ oyununda seyredeceksiniz artık. Yalnız öyle, ‘Ayrılık’ oyununa paldır küldür gidemezsiniz. Önce bir hazırlık yapmanız gerekecek. Birinci durağınız mahallenin manavı. Oradan iyi cins mantar, soğan, mevsimine göre fesleğen veya bulabilirseniz süs biberi aldıktan sonra, doğru markete yollanıyorsunuz. Buradan da bir düzine yumurta, beyaz peynir (sert olacak ve dağılmayacak) ve beyaz şarabınızı aldınız mı ilk aşama tamamdır. Sonra mantarlar, soğan, fesleğen, peynir ve yumurtalarla bir güzel omlet yapıp afiyetle yiyorsunuz. Yalnız bir miktar omlet oyun sonrası düşünülerek saklanıyor ve beyaz şarap da buzdolabında soğumaya bırakılıyor. Çünkü dönüşte acilen lazım olacak. Yoksa benim gibi gecenin on birlerinde yana yakıla yumurta, mantar, peynir ve beyaz şarap aramak durumunda kalabilirsiniz. Tüm bu hazırlıklar tamamlandıktan sonra, eh artık gönül rahatlığıyla ‘Ayrılık’ oyununa gidilebilir. Bu arada, hala bezelyeler ve marullar bahsinde takılı kalanlar için işin aslını namı diğer marul Şebnem Doğruer ve namı diğer bezelye Gürol Tonbul’a sorduk . SDK - Sahi nedir şu bezelyeler ve marullar Allah aşkına? Şebnem Doğruer – Oyunda, kadın ayrıldıktan sonra evliliğini yeniden sorgulamaya başlıyor. Elinde ise evde bulabildiği tek kitap var. Yemek kitabı. O kitap üzerinden ilişkisini tekrar ele alıyor. Oyunda kadın erkeğe, ‘Senin bir bezelye olduğunu düşünüyorum. Bezelyelerin görüntüleri kadar tatları vardır. Sen öylesin işte.’ diyor. Ve ekliyor. ‘Ben marulum. İlk bakışta tadını anlayamazsın. Soydukça güzel yerlerine varırsın. Bu yüzden bezelyeler ile marullar anlaşamazlar. Sen hep çiğ kalarak marulun pişmesini bekledin ama bunu bir maruldan beklememeliydin. Beni, artık sadece bir enginar anlayabilir. Neden dersen enginarlarla marullar birbirlerine çok benziyorlar. Enginarları da anlayabilmek için ilk önce onların da kabuklarını soymak gerekir’ diyor. SDK – Sebze faslından sonra gelelim ‘sürücülerin uyması gereken kurallar ve motor bakımı’ isimli kitaba… Gürol Tonbul – Adam da eşinden ayrıldıktan sonra, boş durmamış. Yıllar önce şoför ehliyet kursu için aldığı ‘sürücülerin uyması gereken kurallar ve motor bakımı’ isimli kitabı okumuş. Ve ilişkisiyle ilgili inanılmaz sonuçlar çıkarmış. Mesela, ‘Biz işaret levhası olmayan kavşaklarda, sağ kuralına uymayan iki sürücü gibi olduk. Bu işaret levhası olmayan kavşaklara aynı anda giriyoruz ve doğal olarak çarpışıyoruz.’ diyor. SDK – Kadın ve erkeğin Aristo’ya parmak ısırtan bir mantık ve analiz kabiliyetleri var değil mi? Şebnem Doruer – Kadın bu durumda, her iki bilgiyi de birleştirerek şöyle ‘zengin’ bir analiz yapıyor. ‘Bu durumda, sen bezelye değil de bir enginar olsaydın, o zaman doğal olarak kavşaklar da çarpışmazdık.’ Bu arada ses tonları da yükselmeye başlıyor ve tartışma şöyle devam ediyor. ‘Bir marulun ve ya enginarın üzerine limon sıkabilirsiniz ama bir bezelyenin üzerine asla. Evliliğimizde bu yüzden anlaşamadık seninle. Sen hep benim üzerime limon sıkılmasından yanaydın’ Gürol Tonbul – Adamın da buna verecek bir cevabı var tabii. ‘Geçiş üstünlüğü denilen bir şey olmalı.Yolun sağ tarafında kim duruyorsa, ilk önce o geçmeli. Sen, yolun hep sağ tarafında durduğuna inanıyordun. Bazen sol tarafında durduğun da oluyordu. İşte, asıl mesele bu.’ SDK- Sebzeler ve trafik kuralları bir yana, ‘Ayrılık’ oyunu oyunun kahramanları gibi sizin de hayatınızı değiştirdi galiba. Şebnem Doğruer- Evet, mesela hiç magazin programı izlemezken, şimdi mecburiyetten magazin programlarının en sıkı takipçisi olduk. Mecburiyetten diyorum çünkü, oyunda bir dedikodu bölümü var ve değişen dedikodu gündemiyle birlikte onları da güncelliyoruz. SDK – O zaman, oyun sürekli yenileniyor öyle değil mi? Gürol Tonbul – Evet, mesela Bursa turnesi sırasında yanımıza bir genç yaklaştı. Bize, ‘Sizleri üniversite birinci sınıftayken izlemiştim. Şimdi, mezun oldum ve Bursa Devlet Tiyatrosu’nda oynuyorum. Oyundan tekrar ayrı bir tat aldım’ deyince Şebnem’le birbirimize baktık. Aradan tam dört yıl geçmiş. Neredeyse bir kuşak yetişmiş. Dün öğrenci olanlar, bugün bizim meslektaşımız olmuş ve oynadığımız oyun hala keyif veriyor diye düşündük. SDK – Anladığım kadarıyla, kadın ve erkeğin ilgi alanlarının içine sadece magazin programları değil aynı zamanda, dans dersleri, burçlar ve spor salonları gibi renkli konular da giriyor… Gürol Tonbul - Bu oyun, aslında zengin alt okumalarıyla ciddi bir sistem eleştirisi. Günümüzde, Türk toplumunun ilgi alanlarına dikkat çekilerek toplumdaki bireylerin sürüklendikleri kaos ortamı anlatılıyor. Mesela spor merkezlerini ele alalım. Günde 250 gr. vermek için yapılan ‘ölümcül’ diyet programları ve bu programlara getirilen ‘kilo vermenin kilo almaktan daha pahalı’ olduğu eleştirisi. Biliyorsunuz, bireyler 10 milyona aldığı bir kiloyu verebilmek için spor salonuna 100 milyon ödemenin dayanılmaz hafifliğini yaşıyorlar. Şebnem Doğruer – Sonra burçlar meselesi de var. Hatta gerçek burçlarımız yetmiyor. Bunların yükselenler ve alçalanları da var. Kadın erkek ilişkisinde burçların alt ve üst kimlikleri tartışılıyor. Gerçek kimliklerimizi kaybedip, burçların kimlikleriyle uğraşıyoruz ve toplumdaki bireyler olarak, kimliklerimizi yeniden burçlar üzerinden tanımlama ihtiyacı hissediyoruz. Kadın erkeğe oyunda şöyle diyor ‘Senin yükselenin Kova, benim ki de Başak. Bunu sakın unutma. Sen, yükseleni Kova olan Aslan bir bezelye olduğun için, yükseleni Başak olan Akrep bir marulu kıskanıyorsun. Bu çok doğal, yükseleni Kova olan Aslan bezelyeler, yükseleni Başak olan Akrep marullara ulaşamadıkları için onlarla olan ilişkilerini küçümsemeye kalkarlar. Tipik olarak bu böyledir. O yüzden, ayrılmamız kaçınılmazdı.’ SDK – Bu arada, ‘tiyatro için çiğ tavuk bile yenir’ sözünü, sizler soğan doğrayarak ve ütü yaparak doğruluyorsunuz değil mi? Bir bakıma ‘ ilahi adalet mi’ desek acaba? (Kahkahalar) Gürol Tonbul- Evet, öyle bir durum var galiba. Ben soğandan nefret ederim. Bu oyunda, dört yıldır aralıksız soğan doğruyorum. Üstelik bir de o soğanları yemek zorundayım. Turneye gittiğimiz zamanlarda eğer elektrik tesisatında bir problem olursa, omlet çiğ kalıyor. Çiğ yumurta yemek bir yana soğanlar da pişmemiş oluyor. Bir felaket. Sonra ne yaparsam yapayım elimden soğan kokusu da çıkmıyor. Sonra, eskiden şarap şişelerini açamazdım artık şarap şişesi açma konusunda da uzmanlaştım. Hatta, son zamanlarda şişeyi açarken mantarını patlatmayı bile başarıyorum. (Kahkahadan kırılıyoruz….) Şebnem Doğruer – Ben ütü yapmaktan nefret ederim. Oyun gereği, sahnede dört yıldır pantolon ütülüyorum. Öylesine, üç dört çizgili filan değil. Ciddi ciddi jilet gibi olacak. Anlayacağınız resmen ‘ilahi adalet’. SDK – Sonra şu insanın boğazını kamaştıran bir omlet meselesi de var değil mi? Şebnem Doğruer - Evet, turneye çıktığımızda gittiğimiz yörelerden birinde, oyunda pişen omlet kokusu, ön sıradaki bir bayan izleyicimizi o kadar etkilemişti ki, oyun sırasında bana ‘olmuyor ama boğazımız kamaşıyor, biz de omlet isteriz’ dedi. Ben de bir parça ekmeğin üstüne omlet koyup verdim. Oyundaki mutfak tesisatında gerçekten elektrik var ve biz ciddi ciddi oyun sırasında omlet yapıyoruz. Yalnız, burada zamanlama faktörü çok önemli. Öyle göründüğü gibi kolay değil. Her şey zamanlama ile yakından ilgili. Söylediğimiz her sözcükle yaptığımız iş arasında uyum var. Konuşurken çok kısa süre içinde omleti pişirmek zorundayım. Bu nedenle, zaman zaman iş kazaları yaşanıyor. Mesela turne esnasında gittiğimiz bir kasabada, elektrik tesisatında çıkan problem yüzünden omlet çiğ kaldı. Sonra ilk oyunlarımızın birinde, Gürol sahnede omleti yerken ‘ah dişim, bu da ne’ dedi. Sahne üzerindeyiz. Durumu seyirciye belli etmemiz lazım. Ben de fısıltıyla, ‘sakın belli etme, yemeğe devam et’ dedim. Daha ilk oyunlar ya. Heyecandan yumurtanın kabuklarını da omletin içine atmışım. Gürol’a da o kabuklar rast gelmiş (Kahkahadan kırılıyoruz gülmekten….) SDK – Sonra Gürol Bey’in ekmeğin arkasını kopararak ‘kallavi’ biçimde kalan omlet parçalarını taze ekmek eşliğinde tavadan sıyırdığı ve afiyetle mideye indirdiği görkemli sahneyi de unutmamak lazım değil mi ama? (Bunu söylerken aklımda omletin muhteşem ‘kokusu’, boğazım ‘kamaşmış’ acı acı yutkunuyorum…) Şebnem Doğruer – Gürol’la konuşarak bazı şeyleri sonradan oyunun ana yapısını bozmayacak şekilde biz koyduk. Ve seyirciden aldığımız tepkiyle de bu küçük değişikliklerin çok iyi oturduğunu düşünüyoruz Gürol Tonbul – Hatta, oyun sahnelendikten sonra, oyunu tekrar izlemeye gelen oyunun yazarı ‘Behiç Ak’ da bu ufak tefek değişikleri çok beğendiğini söyledi. Gerçekten de bu tip ayrıntılar, oyuna çok sıcak, doğal ve samimi bir hava veriyor. Belki de oyunun bu kadar çok tutmasının nedeni Behiç Ak’ın mükemmel bir oyun yazmasının yanı sıra, bu sonradan eklenen samimi, içten küçük ayrıntılarda gizli. SDK – İzleyiciyle çok sıcak bir iletişiminiz var değil mi? Mesela oyun sırasında çiftlerin birbirlerini dirsekleyerek dürttüklerini gördük. Kadın kocasına gülerek fısıltıyla ‘Bak, aynen sen’ diyordu. Gürol Tonbul – Fısıltı ne kelime, oyun sırasında son sırada oturan izleyicinin göz bebeğini bile görebiliyoruz. Oyunu genelde, İzmir Karşıyaka Ragıp Haykır Sahnesi, Oda Tiyatrosunda oynadığımız için tiyatro çok küçük. Dolayısıyla, izleyicilerin tepkilerini anında almak bizi çok mutlu ediyor. Şebnem de ben de uzun yıllara dayalı sahne tecrübesi sonunda seyirciyi bir şekilde oyuna katmanın oyunu ve oyuncuyu daha dinamik kıldığını düşünüyoruz. Her ne kadar okulda bunun tersi öğretilse de biz bunu Ayrılık oyununda birebir yaşıyoruz. Yani, zaman zaman Şebnem de ben de seyirciyi oyuna katıyoruz. Mesela, sahnede seyirciyi göstererek ‘Bak, hanımefendi ne kadar haklı’ filan diyoruz. SDK – Seyircinin ilgisini bu kadar canlı tutma konunda çocuk tiyatrosundan gelmenin getirdiği avantajı da kullanıyorsunuz değil mi? Gürol Tonbul – Şebnem ile ikimizin çocuk tiyatrosundan gelmek gibi zengin bir deneyimi var. Şebnem’le beraber 10 yıl boyunca hem çocuklara, hem de büyüklere yönelik olan oyunlarda birlikte rol aldık. Dolayısıyla salonun tansiyonunu, seyircinin tepkisini rahatlıkla ölçebiliyoruz. Bu nedenle, ‘Ayrılık’ bu yıl dördüncü senesini dolduruyor. Aslında, iki kişilik oyunların bu kadar süre devam etmesi biraz zordur. SDK – Galiba ilk başlarda oyunun bu kadar uzun süre kapalı gişe oynamasını beklemiyordunuz? Gürol Tonbul – Evet, son dört yıldır oyun gerek İzmir’de gerek turnelerde kapalı gişe oynuyor ve sürekli yurt içinden davetler alıyoruz. Neredeyse, gitmediğimiz kent kalmadı gibi. İlk oyunun teksini okuduğumuzda bu oyun ya çok iyi tutar ya da dört beş sahneleme sonunda programdan kalkar diye düşünmüştük. Hatta, oyunun yazarı Behiç Ak yazdığı oyunlarının birinde yaşanan talihsizlikten çok etkilenmiş, bize biraz moral bozukluğu ile geldi. Daha sonra oyunun bu kadar çok tutmasına o bile çok şaşırdı. Tabii bunda perde arkasında emeği geçen bir sürü insanın da büyük katkısı var. SDK – Perde arkası deyince, sesten ışık ekibine, dekora ve kostüme kadar çok geniş bir destek ekibiniz var. Hepsinin yeri başka ama özellikle şu muhteşem dekordan da bahsedelim biraz. Mesela o hazır mutfağı nereden alabiliriz diye sorsam, sizden bir adres alabilir miyim? Şebnem Doğruer- (Kahkahalarla gülerek) Hayır, alamazsınız çünkü bütün bayanların bayıldığı o dekor, İzmir Devlet Tiyatroları Dekor ve Kostüm Atölyesindeki arkadaşlarımızın çok başarılı bir çalışması. Bu yüzden ben İzmir Devlet Tiyatrosu Dekor ve Kostüm Atölyesinde büyük bir özveriyle çalışan bütün arkadaşlarımıza teşekkür etmek istiyorum. Oyunun dekorunda gördüğünüz her şey sahici. Mesela, ben oyunda eski kocamı, eve kahve içmeye davet ediyorum ve kahve için ciddi ciddi su ısıtıyorum. Yani mutfak da elektrik tesisatı var. Sonra, zaten şu meşhur omleti birlikte yapıyoruz ve seyircinin gözü önünde gerçekten omlet pişiriyoruz. Ve en önemlisi biz bu sahici mutfak dekoruyla bütün Anadolu’yu dolaştık. O gördüğünüz mutfak ve ev dekoru tek tek sökülüyor kamyona yükleniyor. Gittiğimiz yerde kamyondan indirilerek her parça başarıyla tek tek bir araya getirilerek monte ediliyor. En önemlisi mutfak ‘çalışır’ hale getiriliyor. Bu nedenle, bu işte görevli olan arkadaşlarımızın hakkı ödenmez. SDK – Gördüğümüz kadarıyla sahnede çok eğleniyorsunuz. Gürol Tonbul - Bazen oyun ne zaman başladı ne zaman bitti anlamıyoruz bile. Biz çok eğlendiğimiz için bu direk olarak salona yansıyor. Biliyorsunuz, neşe bulaşıcıdır. Bir kere siz eğlenmeye başlayınca ister istemez karşınızdaki de eğlenmeye başlıyor. SDK – Gelelim oyunun can alıcı noktasına. Oyunu izleyen bir bayan seyircinin dediği gibi ‘insanın boğazının kamaşmasına neden olan’ şu meşhur omlet tarifine. Şebnem Doğruer – Dolaptan üç yumurta ve beyaz peynir alınır. Beyaz peynirin sert ve yağsız olması gerekmektedir. Çünkü oyun sırasında zamanlama açısından dağılmadan hemen pişmesi gerekiyor. Sebzelikten bir kuru soğan alınır. Bu soğan tercihan boşanılmış eşe ince ince kıydırılır. Boşanılmış bir eş bulunamıyorsa, elimizde olanla idare edeceğimiz için evdeki koca ya da erkek arkadaş da olabilir. İnce kıyılan soğanlar sıvı yağ ile tavaya konur. Birazcık soğanlar öldürüldükten sonra içine çırptığımız yumurta ile beyaz peynir ilave edilir. Önceden pişirilmiş mantarlar da isteğe bağlı olarak karışımın içine konabilir. Omletin pişmesine yakın mevsimine göre küçük bir süs biberi omletin lezzetli olması bakımından tercihen eski kocaya doğratılır. Ya da mevsimine göre birkaç yaprak fesliğen. Ama bu fesliğenler mutlaka Bodrum’da yaşayan mimar arkadaş tarafından saksıya dikilmiş olsun ki, kıskanç eski koca tarafından yine bir kıskançlık sebebi yaratılabilsin. Yanında göbekli marul salatası da var. Ama marula bıçak değmeyecek. Çünkü eski koca, bu marulu psikoloğun kafasını koparır gibi elleriyle doğrayacak. Beyaz şarap açılacak, kristal kadehlerde ‘şerefe’ dendikten sonra, sofraya oturulacak. Herkese afiyet olsun. Gündelik kaygılarını burçlar, spor salonları, son moda ‘diyet tarifleri’ ve magazin programları ile unutmaya çalışanlar için ‘Ayrılık’ oyunu bire bir. Üstelik çok ‘lezzetli’ bir omlet tarifi de yanında ‘bonus’ olarak veriliyor. (Bonuslar hep kredi kartlarıyla verilmez ya). Üstelik, ön sıralarda da oturuyorsanız. Şöyle sıcak sıcak ekmek üstü omlet tatmanız işten bile değil. ‘Ayrılık’ oyununun, kadın erkek ilişkileri üzerinden ciddi bir sistem eleştirisi olduğu göz önüne alınırsa, ne diyelim, toplum olarak hepimize ‘afiyet olsun’ demekten başka söylenecek söz kalmıyor...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |