Değişim dışında hiçbir şey sürekli değildir. -Heraklitos |
|
||||||||||
|
II. DÜNYA SAVAŞI I. Dünya Savaşından sonra petrol alanlarının paylaşımdan herhangi bir kazanım elde edemeyen Almanya ile İtalya, savaşın bitiminden sonra İngiltere, SSCB ve Fransa'ya karşı birleşirler. Almanya'da Hitler, İtalya'da Mussolini hızlı bir kalkınma ve silahlanma yarışı başlatırlar. Bu gergin ortam ve devletler arası üstünlük yarışı yaklaşmakta olan yeni bir dünya savaşının öncü sarsıntıları olacaktır. Nitekim, Atatürk'ün ölümünden sonra patlak veren II. Dünya Savaşı (1939-1945) sırasında tüm Balkanları ve Ege adalarını ele geçiren Alman ordularının ilk hedefi Kafkasya ve Ortadoğu petrolleriydi. Savaşta tarafsız kalmayı tercih eden Türkiye, Almanya ile saldırmazlık antlaşması imzalar. 1942’de Alman Yıldırım orduları Polonya'yı ezip geçerek Moskova ve Stalingrad üzerine yürürken bir kol da Kırım yarımadasını alarak Kafkasya'ya saldırır. Montreux Antlaşması gereği, hiçbir savaş gemisinin boğazlardan girişine izin vermeyen Türkiye Alman donanmasının Karadeniz'e geçişine izin vermez. Ağır kış şartlarında ordularına lojistik destek sağlamakta güçlük çeken Almanya, Rus ve Kafkas cephelerinden geri çekilmek zorunda kalır. İngiliz ve Rus orduları İran'a girer. 1943 yılında ABD, İngiltere ve SSCB'nin Tahran konferansında belirledikleri üzere Kafkaslar Sovyetler Birliğinin denetimine bırakılır, İran ile Türkiye Batı şemsiyesi altına alınır. 1944 yılında İngilizlerin İran'daki aşiretleri kışkırtmasıyla başlayan ayaklanma sonucunda "Kürdistan Mahabat Özerk Cumhuriyeti" kurulur. Ancak, Batıyla anlaşan İran isyanı bastırır, ama karşılığında, İngiliz, Fransız, Hollanda ve Amerikan petrol şirketlerinden oluşan bir konsorsiyuma petrollerini çıkarma ve kullanma yetkisi vermek zorunda kalacaktır. Ayaklanmanın elebaşılarından Molla Mustafa Barzani 1947de Azerbaycan'a kaçar. 1963de İran Şahı, Atatürk'ü örnek alarak, "Beyaz Devrim"i başlatır. Toprak ve tarım reformu, ormanların millileştirilmesi, kadınlara oy hakkı verilmesi, şeriata karşı "bilgi ordusu ve "hakseverlik evleri" kurulması gibi uygulamalar gündeme gelince İran'ın sosyalizme kayacağından çekinen Batılı devletler Şah'ın ipini çekmeye hazırlanırlar. Bu arada Irak Kralı Faysal askeri bir darbeyle devrilince Barzani Irak'a geri döner ve KDPyi kurar. Ancak, Irak devletiyle arasında anlaşmazlık başgösterince tekrar çatışmalar başlar. Irak hükümeti 1970de Kürt aşiretlerine özerklik vermek zorunda kalır. 1976da özerklik iptal edilir. Irak hükümeti, Kürt nüfusu petrol bölgelerinden çıkartarak Irak'ın çeşitli bölgelerine göndermeye başlar. Bunun üzerine KYP'nin kurucusu Celal Talabani önderliğinde Kürt aşiretleri tekrar ayaklanır. 1976-1988 yıllarında Talabani ve Barzani aşiretleri arasında çatışma başlar. Barzani aşiretinden 8.000 kişi öldürülür, köyler yakılıp yıkılır. İran Irak savaşı (1980-1988) sürerken kuzeye ilerleyen Irak ordusu gaz kullanmaya başlar. Irak ordusundan kaçan 500.000 mülteci Türkiye'ye sığınır. 1988 yılında çatışmalar sona erer ve “Kürdistan Ulusal Cephesi” kurulur. ÇEKİÇ GÜÇ Irak, petrol ülkesi Kuveyt Emirliğini işgal etmeye kalkışınca 1991de Körfez Savaşı patlak verir. Türkiye ise "bir koyup iki almayı" umut ederek, "Adriyatik'ten Çin denizine kadar Türk dünyası" hayalleriyle, Musul-Kerkük petrollerinin kendisine sunulacağını zannederek, cumhurbaşkanı Turgut Özal ve ANAP hükümetinin dolduruşuyla Batı'nın taşeronluğunu üstlenir. Güneydoğu Anadolu'ya ABD, İngiliz ve Fransız birliklerinden oluşan 2.000 kişilik bir hava gücünün (Çekiç Güç) konuşlanmasına izin verilir. Oysa, ülkemiz için büyük bir stratejik tehdit unsuru olan Çekiç Güç'ün misyon ve vizyonu Kürdistan'ın kuruluşuna destek vermek, bölgeye olası bir Türk müdahalesini önlemek, gerektiğinde tampon bir bölge oluşturarak Türkiye'yi tecrit edip Güneydoğunun Irak Kürdistanı ile örgensel birleşmesini sağlamaktı. Nitekim, Kürt peşmergeler Çekiç Güçün lojistik desteği ile 7 Mart 1991 Süleymaniye, 11 Mart Hevler ile Hanekin,14 Martta Duhok kentlerinde yönetimi ele geçirirler. Peşmerge denetimindeki diğer kentler Erbil, Rayat, Kuysancak ve Halepçe'dir. Bölgedeki Türkmenlere her türlü baskı ve yıldırma taktikleri uygulanıp hiç bir hak tanınmazken ABD, İngiltere, Almanya, İtalya, Fransa 16 Nisan 1991 yılında 36cı enlemin kuzeyini Kürtler için “özerk bölge” ilan eder. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 1948de İsrail'in kuruluşunda yaptığı gibi, bu "de facto" durumu onaylar. İsrail ve ABDli uzmanlarca Kürdistan’ı yapılandırma çalışmaları hızlandırılır ve 19 Mayıs 1992’de ilk parlamento seçimleri gerçekleştirilir. Böylece, Celal Talabani ve Mesut Barzani liderliğinde "Kürt Federe Devleti veya Kürdistan Özerk Bölgesi veya Kürdistan Bölgesel Yönetimi" kurulmuş olur. Böylece Türkiye'nin yeni güney komşusu şu an Irak sınırları içinde olan bu özerk bölgedir. IRAK'IN İŞGALİ, 1 MART TEZKERESİ VE ÇUVALLAMA 11 Eylül 2001 günü New York'a düzenlenen terör saldırısının arkasında El Kaide terör örgütü ve örgüte destek veren Afganistan, Suriye, İran ve Irak'ın olduğunu ileri süren ABD başkanı Bush Irak'ın atom bombası üretmeye yönelik çalışmalar yaptığına dair dünya çapında bir kampanya başlatır. Bir sürü düzmece belge internet ve medyada yayınlanıp durur. İlk önce Afganistan işgal edilir. Irak'ı işgale hazırlanan ABD ve yandaşları (Koalisyon Güçleri) bölgeyi yeniden şekillendirecek "Büyük Ortadoğu Projesi" çerçevesinde AKP hükümetiyle anlaşarak Mersin ve İskenderun limanları üzerinden 62.000 askerden oluşan bir vurucu gücü Güneydoğu Anadolu'daki İncirlik ve Pirinçlik üslerine konuşlandırmaya başlar. Ancak, Türk topraklarına yabancı asker konuşlandırılabilmesi için TBMM'den de onay alınması gerekmektedir. AKP hükümetinin hazırladığı tezkerenin 1 Mart 2003teki oylamasına 533 milletvekili katılır ve 264 evet, 250 hayır,19 çekimser oy kullanılır. Meclisin evet oyları fazla çıktığından ilk başta tezkerenin kabul edildiği sanılır. Ancak, CHP milletvekili Altan Öymen'in yaptığı itiraz sonucunda yapılan incelemede Meclisten tezkereye onay çıkabilmesi için, evet oylarının Anayasanın 96. maddesinde öngörülen salt çoğunluğa (275) ulaşması gerektiği anlaşılır ve bu durumda, tezkere kabul edilmemiş sayılır. Yani evet oylarının en az 275 olması gerekiyordu. Tezkerenin beklenmedik bir şekilde reddedilmesi iki önemli sonucun doğmasına yol açar: ABD'ye ve Koalisyon Güçlerine karşı kafa tutan bir ülke olarak Türkiye tüm dünyada büyük sempati kazanır. Öyle ki o yıl Eurovision yarışmasında sürpriz bir şekilde ilk defa birinci gelecektir. Ancak, öte yandan, büyük bir şok ve şaşkınlık yaşayan ABD ile yandaşları, Bush'un BOP Eşbaşkanı Erdoğan ve AKP hükümeti çok zor durumda kalır. Türk hava sahası, liman ve üsleri kullanamayan BOPçular, askerleri ve malzemeleri tekrar gemilere yükleyerek ülkeden ayrılmak zorunda kalır. Bu arada Çekiç Güç'ün görev süresi de sona erer. Buna rağmen BOP'çular Irak'ın işgali planından asla vazgeçmezler. 20 Mart 2003de başta ABD ve İngiltere olmak üzere Irak'a karşı havadan, denizden ve karadan büyük bir saldırı başlatılır. Savaş Irak ordusunun hezimetiyle sonuçlanır. 28 Haziran 2004 işgal tamamlanır. Büyük bir bölümü ABD ordusundan oluşan Koalisyon Güçlerinin 424.000 asker, 1.800 uçak, 1.300 tank ve 144 helikopterden oluştuğu tahmin edilmektedir. Bu gücün her an Suriye ve İran'a da saldırabileceğini ve aynı zamanda İsrail ile İran arasında bir tampon görevi gördüğünü de söyleyebiliriz. BM gözetiminde uzmanlarca yapılan haftalarca süren aramalarda Irak'ın hiçbir yerinde nükleer silah veya nükleer silah üretim yeri bulunmadığı ortaya çıkar. 11 Eylül saldırısının da Pentagon tarafından kurgulanmış bir tezgah olduğu bir müddet sonra açığa çıkacaktır. 4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak'ın Süleymaniye kentinde görevli bir binbaşı, onbir Türk askeri ve Türkmen danışmanlar Amerikan komandoları ve peşmergeler tarafından düzenlenen bir baskınla esir alınır. Türk askerleri başlarına çuval (kukuleta) geçirilerek yaka paça götürülüp 60 saat süresince sorguya çekilir. "Çuval Olayı" olarak tarihe geçen bu eylemin tezkerenin reddine bir misilleme olarak yapıldığı sanılmaktadır. (BATAN) GÜNEŞ HAREKATI Koalisyon Güçlerince federal bir devlete dönüştürülen işgal altındaki Irak'ta 2005 yılında seçimler yapılır ve Celal Talabani devlet başkanı seçilir. Böylelikle, Irak'ın tamamının Kürtlerin denetim ve yönetimine geçmesi sağlanır. Bu gelişmelerden güç alan PKK'nın Türkiye'ye karşı eylemleri artınca Türk ordusu 21 Şubat 2008 günü Kuzey Irak'taki terörist hedeflere karşı havadan ve karadan büyük bir harekat başlatır. "Güneş Harekatı" denilen ve bugüne kadar düzenlenmiş bu en büyük harekata 10.000 komando, tank ve topçu birlikleri katılır. Ancak, bu saldırının Kürdistan'ın varlığını tehlikeye düşüreceğinden endişeye kapılan Batılı ülkeler daha ilk günden itibaren, Türkiye'ye baskı yapmaya başlar. İngiltere harekatın en kısa sürede bitirilmesi gerektiğini, Almanya operasyonu büyük endişeyle izlediğini ve Türk ordusunun bölge dengelerini bozucu büyük bir tehlike yarattığını belirtmiş; Rusya itidal çağrısı yapmış; Avustralya Türkiye'yi Irak'ın egemenliğine saygı göstermeye ve ordusunu derhal geri çekmeye davet etmiş; AB Türkiye'nin kaygılarını anladığını, ancak savaşın iyi bir yanıt olmadığını; BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon ise Türkiye'nin güvenlik endişesini anladığını, ancak iki ülke arasındaki sınırlara saygı gösterilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Oysa, bölge dengelerini bozucu en büyük tehlikeyi ve endişeyi yaratan Türkiye değil, Irak'ın egemenliğine ve sınırlarına saygı göstermeyen, ordularını derhal geri çekmesi gereken ABD'nin ta kendisi ve Koalisyon Güçleri olduğu çok net bir şekilde ortadadır. Irak'ın işgali El-Kaide'ye karşı iyi bir yanıt olmadığı gibi Koalisyon Güçlerinin tüm dengeleri alt üst edip Irak'tan çekilmesinden sonra bölgenin yeni bir bunalım ve çatışma ortamına sürüklenmesini bekleyebiliriz. Sonunda ABD Savunma Bakanlığından Ankara'ya gelen bir heyet 28 Şubat 2008de AKP hükümetiyle görüşmelerde bulunmuş ve hemen ertesi gün harekat apar topar sona erdirilmiştir. Muhalefet ve ulusal çevreler beklenmedik bir şekilde durdurulan bu operasyonun ABD'nin baskısıyla sonlandırıldığını iddia etmiş, Genelkurmay ise harekat süresinin önceden belirlendiğini ileri sürmüştür. Gerisini artık biliyorsunuz...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hulki Can, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |