..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþamak bir aðaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeþçesine...
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Sanat ve Sanatçýlar > Seval Deniz Karahaliloðlu




18 Þubat 2012
"Bir Dilim Ekmek ve Kaðýdýn" Sebebi Hikmeti : Finn Campman  
“Ekmek kýrýntýlarýný saklayan, her zaman cebinde bir dilim ekmek bulur.”

Seval Deniz Karahaliloðlu


Kaðýt adam uyuyakaldýðý vadide uyanýr. Ne devler vardýr, ne de kendisini izleyen kocaman bir göz. Sonra cebinde bir dilim ekmek bulur. Ekmeði bitmemiþ miydi? Büyük hediye. Çünkü o artýk “bir dilim ekmeðin kýymetini” bilmektedir. Kýrýntýlarý dökmeden bir dilim ekmek yemenin, bir dilim ekmek “ikram etmenin” deðerini öðrenmenin ne kadar büyük bir hediye olduðunu iþte o an anlar.


:AIDI:
“Bir Dilim Ekmek ve Kaðýdýn” Sebebi Hikmeti : Finn Campman

Seval Deniz Karahaliloðlu


“Ekmek kýrýntýlarýný saklayan, her zaman cebinde bir dilim ekmek bulur.” Bir Romen atasözü böyle diyor. “Ekmek kýrýntýlarýna dikkat et, sakla.” Amerikalý kukla sanatçýsý Finn Campman’dan “Ekmek ve Kaðýt” isimli oyunda bu cümleyi çok sýk duyuyorsunuz.

Kapitalizm canavarýna çoktan teslim olmuþ, para üzerine kurulu bu bencil dünyaya sunulan bir dilim ekmek. Dünyanýn bütün açlarýný doyururcasýna uzatýlan küçücük bir dilim. Kýrýntýlarý sakýn atma. Sakla. Cebine koy ki, sonra cebinde yeniden bir dilim ekmek bulasýn.

Finn Campman seyirciye kaðýt figürler, karakalem tablolar, ýþýk gölge oyunlarý ve bir parça ekmekten oluþan bir dünya sunuyor. Görünüþte bir parça ekmekten baþka hiçbir þeyi olmayan yoksul bir göçmenin yolculuðunun ara duraðýnda, bir tren istasyonunda anlattýðý hikayenin bir parçasý haline geliyoruz. Artýk onun yolculuðu, bizim yolculuðumuz olur. Gönlü ve düþ dünyasý çok zengin ama yoksul görünümlü bir bilge gezgin var karþýmýzda. Yoksul deyip geçme, görünüþe aldanma. Vicdanlara seslenecek kadar güçlü, kalplere dokunacak kadar naif, gönülleri ýþýldatacak kadar zengin bir “masalcý amcanýn” önüne sýralanmýþ küçük kýzlar ve küçük oðlanlar oluverdik hepimiz. Yaþýn ne önemi var. Gönülleri ve vicdanlarý ýþýldatan o büyü hepimizi eþitliyor. Artýk herkes, saflýðýný hala koruduðu o eþit yaþlarda. Ekmeðin tadý, kiþisel çýkarlardan arýnmýþ kocaman çocuklarý eþitliyor.

Sanatçýnýn deyimiyle, “Ekmek ve Kaðýt” evine dönüþ yolunu bulmaya çalýþan bir göçmenin hikayesini anlatýr. Bir yerden diðerine sürüklenirken içsel yolculuðunu tamamlaya çalýþan bir bilgenin öyküsü bu. Eve dönüþ yolunu bulmaya çalýþan bir adamýn yolculuðu boyunca karþýlaþtýðý olaylar ve çýkardýðý dersler üzerine bir tür güzelleme. Karþýsýna çýkan zorluklarla baþ etme yollarý, çektiði açlýk ve beklenmedik bir aþk hikayesi onu sonsuza kadar deðiþtirecek, dönüþtürecektir. Artýk o yolculuða çýkan ayný adam deðildir.

Amerikalý kukla sanatçýsý, tasarýmcý, eðitmen, usta hikaye anlatýcýsý ve Company of Strangers’ýn sanat yönetmeni Finn Campman, sýradan bir kukla oynatýcýsý deðil. Anlattýðý hikayelerdeki konu derinliðini yakalama becerisi ailesinden kaynaklanýyor. Ressam olan babasýndan aldýðý görsel sanatlar yeteneðini edebiyat eðitimi ile zenginleþtiren sanatçý buna duyarlý bir sunum yeteneðini de ekleyince ortaya kalplere dokunan unutulmaz bir gösteri çýkýyor. Campman, teknik ustalýðýný saðlam bir zemin üzerine kuruyor. Sarah Lawrance Kolejinde “edebiyat ve baský sanatlarý” okuduktan sonra, 1991 yýlýndan itibaren “Sandglass Theatre”’da çalýþmaya baþlýyor. Burada kukla sanatçýsý, oyuncu, tasarýmcý ve yönetmen olarak sahneye koyduðu oyunlarla büyük baþarý kazanýyor. Sahneye koyduðu “Moth and Moon” isimli oyunla, UNÝMA özel ödülünü kazanan Campman, en son çalýþmasý olan “Ekmek ve Kaðýt” oyununu Ýzmir Konak Belediyesi Türkan Saylan Kültür Sanat Merkezi’nde sergiledi.

Tren düdüðü duyulur. Biiip, biiip. Üstü baþý kir, toz içinde bir adam elinde iki valiziyle koþa koþa tren garýna gelir. Nefes nefese, etrafýna bakýnýr. Tren gitmiþtir. Soluklanýr. Bir yere oturur. Üzerinde tamamen kaðýttan yapýlmýþ bir ceket, fötr þapkasý, kýsa pantolonuyla 1930’larýn yoksul gezginlerini anýmsatýr. Elinde biri siyah, diðeri kahverengi iki valiz. Siyah valizden bir kutu, bir mum ve kaðýt bir örtü çýkartýr. Siyah valizi bir masa gibi kullanarak kaðýt örtüyü üzerine serer. Mumu yakar. Sonra cebinden bir dilim ekmek çýkarýr. Önce koklar. “Ohhhh, mis gibi”. Kokuyu içine çeker. Tadýný çýkartarak yemeye baþlar. Ekmek, hayat demek. Gezgin bunun farkýnda. Kahverengi kýsa yün pantolonu, çizgili tiþörtü ve pala býyýklarýyla sýra dýþý bir karakter. Ekmeði yedikten sonra kýrýntýlarý dikkatle süpürür, cebine koyar. Seyircilere dönerek, “Ah, kusura bakmayýn. Sizleri göremedim. Sadece bir parça ekmeðim vardý. Yani, bir parça. Hepiniz için bir dilim ekmek. Ýkram edemediðim için çok özür dilerim ama isterseniz size ekmeðin hikayesini anlatabilirim” der.

Siyah çantayý açar. Ýçinden üç kutu daha çýkarýr. “Bir zamanlar” diye söze baþlar. Bu arada çantadan küçük bir kutu daha çýkarýr. Bu eski model bir radyo. Hýzla istasyonlarý arar. Bir sürü deðiþik dilde ve seste radyo istasyonunun sesini duyarýz. Enstrümantal bir doðu müziðinde karar kýlar. Çýkardýðý ilk kutunun içinden bir “kaðýt adam” çýkar. Her þeyi kaðýttan yapýlmýþ bir adam bu. Fötr þapkasý, ceketi, pantolonu, gömleði, elleri, ayaklarý, hatta býyýðý. Sanatçý bir yandan da anlatmaya devam eder. “Hikayemizin kahramaný “kaðýt adam”. Bütün dünyayý dolaþtý. Ýnsanlarla tanýþtý, gemiler, tekneler, sokaklarda hareket eden acayip araçlar gördü. Ýþ aradý. Ekmek yapmak için insanlara teklifte bulundu ama kimse ilgilenmedi. Dikkat et, kýrýntýlarý atma, cebine koy ki bir dilim ekmek bulasýn”.

Ýkinci kutu açýlýr. Ortaya çok sayýda kara kalen çizilmiþ resimlerden oluþan bir kaðýt rulosu çýkar. Sanatçý anlattýkça ve kaðýt rulosunu ilerlettikçe, hikayenin akýþýyla birlikte deðiþen ve zenginleþen farklý tablolar görürüz. ““Kaðýt adam” uzun bir yolculuða çýkar. Tepeler, daðlar, vadiler, kýrlarý aþar. Köyler, kasabalar, kentler görür. Derken hareketli bir trafik. Ýnsan dolu caddeler. Büyük bir karmaþa. Gürültü. Kaðýt adam büyük bir þehre gelir. Þehirde iþ arar ama kimse ona iþ vermez. Kaðýt adam, “ekmek parasý” kazanmak ister, baþaramaz.” Soluklanýr. Cebinden bir dilim ekmek daha çýkarýr. “Kaðýt adama” uzatýr. Ekmeðini paylaþýr. Kýrýntýlarý dökmemeye özen göstererek, yemeye baþlar.

Sýra üçüncü kutuda. Ýçinden bir gece manzarasý çýkar. Siyah lame bir kumaþ. Pýrýltýlar, geceye serpiþtirilmiþ yýldýzlarý tanýmlar. “Kaðýt adam”, ekmeðini bulamadýðý þehirden ayrýlýr. Kendini doðanýn sonsuzluðuna býrakýr. Bir vadiye gelir. Gece üzerini bir battaniye gibi örterken, sýrt üstü uzandýðý topraðýn koynunda gökyüzünü ve yýldýzlarý seyreder. Sonra aniden gökyüzünden üç tane dev iner. Kaðýt adam ne diyeceðini þaþýrýr. O hiçbir þeyi olmayan zavallý bir “kaðýt adamdýr”. Çevresini saran ve etrafýndan dans eden devlere verecek hiçbir þeyi yoktur. Bir dilim ekmek dýþýnda. Cebinden son dilimini de çýkarýr. Geceye, gökyüzüne doðru kaldýrýr. Üç dev ve ortalarýnda “kaðýt adamla” birlikte dans ederek gökyüzüne doðru yükselirler.

Sonra kaðýt adam, tekrar yere uzanýr ve uykuya dalar. Birinci Rüya. Küçük bir fenerin aydýnlattýðý beyaz bir kaðýdýn ardýnda “kaðýt adamýn” rüyasýný ve özlemlerini izleriz. Rüyasýnda kaðýttan bir “prensesle” tanýþýr. Heyecan ve mutluluk. Aniden gelen beklenmedik bir aþk. “Kaðýt prensesle” dans ederler. Birlikte olurlar ve bir bebekleri olur. Küçük kaðýttan bir bebek.

Ýkinci Rüya. Kaðýttan perde ortadan kalkar. Ardýndan sanatçýnýn bire bir kopyasý olan daha büyük boyutta bir kukla ortaya çýkar. Sanatçýnýn yansýmasý olan büyük bir “kaðýt adam” karakteri daha. Aðzý, burnu, býyýðý , þapkasý, ceketi, diz altý pantolonu, çizmeleri hatta ceketinin düðmesine ve ceplerine kadar bire bir ayný olan bir kukla. Kukla cebinden bir dilim ekmek çýkarýr. Týpký ustasýnýn yaptýðý gibi ilk önce ekmeði koklar. Kokuyu içine çeker. “Ohhh, mis gibi”. Sonra ýsýrýr. Bir lokma yemeye çalýþýr. Ustasýna ekmeði uzatýr. Burada öðrenilmesi gereken ders, ”paylaþmak”. Ekmeðini “paylaþmayý” bilmelisin. Usta ekmeði yavaþ yavaþ afiyetle yer.

Daha sonra ortaya kaðýttan bir sandal çýkar ve sandalýn içinde “kaðýttan bir bebek”. “Kaðýt bebek” deli gibi aðlar. Ciyak, ciyak, baðýrýr, baðýrýr, baðýrýr. “Kaðýt adam” bebeði susturmak için cebinden bir dilim ekmek daha çýkarýr. “Kaðýt bebeðe” uzatýr. Ekmeði bebeðe yedirmeye çalýþýr. Bebek susar, “kaðýt adam”, “kaðýt bebeði” kucaðýna alýr. Sever, okþar, omzuna yatýrýr, gazýný çýkarýr. Sonra birden bebek ortadan kaybolur. Týpký kýsa süren mutluluk anlarýnýn buharlaþýp yok olmasý gibi.

3. Rüya. Bu, benim vadim. Nerede evim? Benim daðlarým, benim tepelerim. Kýrlarý seyret. Güneþi seyret, ormana bak. Kahverengi valiz açýlýr. Ýçinden bir sinema perdesi çýkar. Çerçeve içinde akan görüntüler, mükemmel karakalem çizimler görürüz. Kaðýt adamýn yaþadýðý , doðduðu yerler, evi, sonra iþ aradýðý ve bulamadýðý kent, sonra ateþ, karýþýklýk, savaþ, tekrar gece, yýldýzlar ve devler. Bütün bu görüntüler hiç ara vermeden su gibi akar. Görüntüler adamýn çýktýðý yolculuðu, umutlarýný ve korkularýný anlatýr. “Yeter, yeter, yeter, dur!” der “kaðýt adam”. Kocaman bir göz uyarýr. Eve gitmen lazým, evine git. “Artýk yeter! Ben eve gitmek istiyorum!” diye baðýrýr “kaðýt adam” ve uyanýr. Rüyanýn sonu.

Nihayet kaðýt adam uyuyakaldýðý vadide uyanýr. Ne devler vardýr, ne de kendisini izleyen kocaman bir göz. Sonra cebinde bir dilim ekmek bulur. Ekmeði bitmemiþ miydi? Büyük hediye. Çünkü o artýk “bir dilim ekmeðin kýymetini” bilmektedir. Kýrýntýlarý dökmeden bir dilim ekmek yemenin, bir dilim ekmek “ikram etmenin” deðerini öðrenmenin ne kadar büyük bir hediye olduðunu iþte o an anlar.

Yine tren istasyonundayýz. Trenin tiz düdüðü duyulur. Biiiip, bippp. Yolculara son çaðrý. Hikaye anlatýcýsý gezgin öyküsünün sonuna geldi. “Trenim geldi, eve gitmeliyim. Eve gitmenin ve eve bir dilim ekmek götürmenin deðerini öðrenmenin zevkini çýkarmalýyým” der. Hikaye anlatýcýsýndan son söz. Bir Romen atasözüne göre, “eðer ekmek yerken kýrýntýlara dikkat eder ve kýrýntýlarý dökmeden dikkatle toplayýp cebine koyarsan, daima cebinde bir dilim ekmek bulursun” der. Oyundan hemen sonra, bir dilim ekmeðin ve kýrýntýlarýn hatýrýna çýkýlan yolculuðun öyküsünü yaratýcýsý, Amerikalý sanatçý Finn Campman ile konuþtuk.

SDK – Oyunu bir parça ekmek üzerine kurma fikri nasýl oluþtu?
Finn Campman – Kafamdaki canlandýrdýðýmdan bir görüntüden kaynaklandý. Ýlk önce sahneye gelip seyirciyi selamlamak ve sonra bir dilim ekmeði yeme fikri çok çekici geldi. Bir Romen atasözü “þans getirmesi için daima ekmek kýrýntýlarýný sakla” der. Bu atasözü bana bir adam ve kadýn hakkýnda peri masalý yazma konusunda ilham verdi. Hikayenin kahramaný “kaðýt adam” uzaklara gidip kendi kaderini arayýp bulmaya çalýþan bir adam. Bu kader belki uzak diyarlarda bir iþ bulmak olabilir, belki de aþký bulup evlenmek ya da kendini keþfetmek, kendi kaderini çizmek olabilir.

SDK – Masalsý bir olay örgüsü var. Hikayede geçen karakterlerin özel bir anlamý var mý?
Finn Campman – Bu, bir çeþit daire içinde dönmek gibi bir þey. Bir parça ekmek, vadiler, nehirler geçmesi, devlerle dans etmesi, bütün bunlar “kaðýt adamýn” çeþitli deneyimler kazanmasýný saðlýyor ve “artýk eve dönmeliyim” düþüncesini uyandýrýyor. Eve dönmeyi “istemesi” için bütün bu deneyimleri yaþamasý gerekiyordu.

SDK – Ekmeði anlayabiliyorum ama ya kaðýt? Kaðýt ile bir dilim ekmek arasýnda nasýl bir baðlantý kurdunuz?
Finn Campman - Kaðýt neredeyse hiçbir þeydir. Boþ bir kaðýt hiçbir þeydir. Fakat materyal olarak yakýndan çalýþýrken, þiir yazarken, porte yaparken, çizerken ve bir dilim ekmekle birlikteyken hariç. Kaðýt çok basit bir materyal. Ýþ olarak evimde býrakabilirim. Bir parça yapýþtýrýcýyla çantamdaki kaðýtla çok þey yapabilirim. Yani çok basit ve kullanýþlý.

SDK – Ekmek ve kaðýdýn ortak yanlarý nelerdir? Taþýdýklarý deðer bakýmýndan, anlam bakýmýndan, yapýsal olarak nasýl bir ortak noktalarý var?
Finn Campman – Kaðýt ve ekmek her ikisi de ayný renkte. Hikaye bakýmýndan, kaðýt hikayeyi elinde tutan temel unsur. Ekmek ise hikayeyi tutan diðer temel unsur. Ekmek burada “paylaþýmý” vurguluyor. Bir yere oturmak, ekmeði yemek hikayenin omurgasýný oluþturuyor. Hikayeyi yenen “bir dilim ekmek” aracýlýðý ile seyirciyle paylaþmýþ oluyoruz. Hem ekmeði hem de hikayeyi “paylaþýyoruz”. En çok ihtiyacýmýzý olan þey de bu. Ekmeði ve hikayeyi paylaþmak.

SDK – En son bölümde kahverengi valizi açtýðýnýzda, siyah kara kalem çizimlerin soldan saða doðru aktýðý bir çeþit sinema ekraný ortaya çýkýyor. Bu karakalem çalýþmalar ve düzenek çok etkileyiciydi. Bunu nasýl tasarladýnýz?
Finn Campman - “Kaðýt adamýn” hikayesini anlatýrken, yaþadýðý her þeyi rüyasýnda bir kez daha tekrarlýyoruz. Sil baþtan hikayeyi bir kez daha özetliyoruz, çünkü “kaðýt adamýn” evine geri dönmesi için “gerçeði” anlamasý gerekiyor. Bu rüya, eve gitmeyi “istemesini” saðlýyor.

SDK – Bu hikayede bir çeþit, üçlü bir ayna etkisinden bahsedebilir miyiz? Hikaye anlatýcýsý olarak siz, sizin büyük ölçekli bire bir kuklanýz ve “kaðýt adam”. Neden böylesine üçlü bir ayna etkisine ihtiyaç duydunuz?
Finn Campman - Evet, oyunda böyle üçlü bir “yansýma” etkisi var. Bazen bir þeyi anlayabilmek için üç defa bakmamýz gerekir. Hikayeyi anlatýrken ilk önce bir defa bakýyoruz. Sonra, ikinci bir defa daha ve son olarak sinema perdesinde üçüncü defa daha hikayeyi “öðrenmek” için anlatýyoruz. Bu bir büyüme süreci. “Kaðýt adam” çýktýðý yolculukta “öðrenerek” büyüyor ve aradýðý gerçekleri “öðrenerek” anlýyor.

SDK - Özellikle, ceketinizden bahsetmek istiyorum. Neden kaðýttan?
Finn Campman – Burada, “kaðýt adamýn” hikayesini anlatýyoruz ve “kaðýt adam” tamamen kaðýttan yapýlmýþ. Benim giydiðim ceket de hikayenin yapýsýna uygun olarak, tamamen kaðýttan özel olarak tasarlandý ve yapýldý. Estetik olarak da þýk olmasýna özen gösterdik.

SDK – Uzaydan, yýldýzlardan gelen üç devden bahsedebilir miyiz? Neden hikayede devlere gereksinim duydunuz?
Finn Campman – Bazen öðrenmek için bir ýþýk, bir pýrýltý gerekir. Küçük bir ýþýk, küçük sýkýntýlar insanda büyük deðiþiklikler yaratabilir. Büyük deðiþikliklerin oluþmasý için gereken ateþleyici “gücü”, bazen küçücük bir ýþýk saðlayabilir. “Kaðýt adamýn” rüyasýnda gördüðü yýldýzlardan gelen devler, onun deðiþmesini saðlayacak ýþýltýlardý. Bazen hayatýmýzla ilgili önemli karalar alýrken bazý olaylarýn yaþanmasý gerekir. Bazen bir bebeðin aðlamasý bir þeyleri anlamýnýzý ya da öðrenmenizi saðlayabilir. Önünüzde yeni kapýlarýn açýldýðýný hissedersiniz.

SDK – “Kaðýt adam” hikayenin akýþý boyunca sürekli “kýrýntýlarý, sakla” diyor. Neden?
Finn Campman – Kýrýntýlarý saklamazsanýz elinizde geriye ne kalýr? Hikayede bunu sürekli söylüyoruz, kýrýntýlarý saklayýp cebimize koyuyoruz ama sürekli “yeni bir dilim ekmek” buluyoruz. Hikaye anlatýcýsý ve “kaðýt adam” ekmek kýrýntýlarýnýn “deðerini” biliyor. Bu nedenle, hep ceplerinde bir dilim ekmekleri var. Bu bir mucize. Biz bu mucizeyi herkesin öðrenmesini istiyoruz.

SDK – Kaðýttan kuklalar yaparak oynatmaya nasýl karar verdiniz?
Finn Campman – Kuklalar çok basittir. Kaðýt kuklalar bir sanatçý için üç boyutlu, duygusal etkileþimi olmayan, tamamen boþ ama seyirciye hikayeyi anlatmak için çok güçlü nesnelerdir. Ýnanmasý için çok kolay nesnelerdir. Sahnede bir hikayeyi anlatýrken, seyirciye kendinizi inandýrmak için mücadele etmenize hiç gerek yok. Kuklalarýn ne olduklarý zaten ortada. Basit kaðýt nesneler. Hikayeyi anlatýrken, seyircilerin öyküye inanmasý için çok kolay bir yol bu.

SDK – Basit nesneler diyorsunuz ama “kaðýt adamý” canlandýrýyorsunuz. Öyle deðil mi?
Finn Campman - Ben kaðýt adamý oynatýrken onu sadece hareket ettiriyorum. Ona bir “nefes” ve bir dilim “ekmek” veriyorum. Nesneler benim için bir tiyatro oyununu sahnelemeyi kolaylaþtýrýyorlar. Anlatmak istediðim hikayeyi görsel ve estetik olarak kaðýt kuklalarýn üzerinden anlatmak daha kolay geliyor.

SDK – Öykünüzdeki duyarlý yapý, kullandýðýnýz göçmen karakter ve hikayeyi Romen atasözü üzerine kuruyor olmanýz, aile kökleriniz hakkýnda merak uyandýrýyor. Aile geçmiþinizin öyküye her hangi bir katkýsý oldu mu?
Finn Campman – Aslýnda ben “dýþarýdan” gelen biriyim. Dýþarlýklýyým. Atalarým, Doðu Avrupa’dan Amerika’ya göçmüþler. Oyunda gördüðünüz valiz büyük annemin Amerika’ya gelirken getirdiði valizdir. Bu göçmen olma halinin hikayeye çok iyi oturduðunu düþünüyorum. Burada oyunu sahnelerken ben denizaþýrý gelmiþ bir “yabancýyým”. Eve döndüðümde, ben orada herhangi biri oluyorum.

Gizemli öykülerin iç içe geçtiði “Ekmek ve Kaðýt”, masalsý bir dille bizi yüreðimizden yakalýyor. Hikaye anlatýcýsý “masalcý amca” aynadaki yansýmalarýný, “kaðýt adam” öyküleri üzerinden aktarýyor. Baþtan aþaðý kaðýttan yapýlmýþ bir “kaðýt adamýn” ekmek kýrýntýlarýnýn izinde yolunu nasýl bulduðuna tanýk oluyoruz. Hayatýn anlamýný bulmaya ve geleceðini yaratmaya çalýþýrken karþýlaþtýðý karakterler, kimi zaman gölgeler ve rüyalar “kaðýt adama” hayata dair sýrlarýn ip uçlarýný veriyor. Aþk, yüreklerde gizli kalmýþ “aile ve çocuk” özlemi, buna karþýlýk insanlýðý tehdit eden “savaþ” ve “nefretin” anlamsýzlýðýný bir kez daha düþündürüyor. Sadece, “kaðýt adam” deðil, bizler de çýkýlan bu yolculukta kendi cevaplarýmýzý buluyoruz.

Zaten hayat, “bir dilim ekmeðin” ardýnda yapýlan uzun bir yolculuktan baþka nedir ki?








Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn sanat ve sanatçýlar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
'Kafkas Tebeþir Dairesi'nin Sebeb-i Hikmeti... ''
Uluslarararasý Ýzmir Festivali 20. Yaþýný Kutluyor.
Anton Çehov'dan Arthur Miller'a, Modern Zamanlarda Düþlerin
Ahmet Adnan Saygun"un Mirasýný Taþýyan Onurlu Bir Sanatçý : Rengim Gökmen
Ýlhan Berk"in Þiirleri ve Sait Faik"in Öykülerini Gravürde Eriten Adam: Fatih Mika
Commedia Dell"arte Ýþliði : Michele Guaraldo, Simone Campa ve Korsanlar
Cemal Süreya"dan "Üstü Kalsýn" : Hakan Gerçek
Aðýr Abla Cecilia"nýn Müridinden Faydalý Hayat Dersleri : Ayhan Sicimoðlu
Romanya Ulusal Tiyatrosundan Bir Baþ Yapýt : Fýrtýna
Shakepeare"den Verdi"ye : Falstaff Operasý

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Varmýþ Hiç Yokmuþ
"Beni Ben mi Delirttim?" : Ferhan Þensoy
Ermiþler Ya da Günahkarlar, Ýyilik Ya da Kötülüðün Dayanýlmaz Lezzeti…
Sineklidað"ýn Efsanesi : Keþanlý Ali"nin Ýbretlik Öyküsü
Sahibinden Az Kullanýlmýþ "Ýkinci El" Stratejiler
Tek Kiþilik Oyunlarýn Efsane Ýsmi : Müþfik Kenter
Yaðmur Yaðýyor, Seller Akýyor, Kral Übü Camdan Bakýyor
Efes'li Herostratus ve 'Hukukun Üstünlüðü Ýlkesi'
Tanrýlarýn Takýlarý
Ruhi Su"nun Ýzinde : Köy Enstitüleri

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýbneler ve Çocuk Cesetleri [Þiir]
Komþu Çocuðu [Þiir]
Bir Bardak Soðuk Suyun Hatýrýna… [Þiir]
Ýhtiyaçtan [Þiir]
Deli mi Ne? [Þiir]
Sakýz Reçeli Seven Yare Mektuplar [Þiir]
Bir Nefes Alýp Verme Uzunluðunda… [Þiir]
Lord'umun Suskunluðunun Sebeb-i Hikmeti... [Þiir]
Pimpirikli Hanýmýn, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Þiir]
Yere Göðe Sýðamýyorum… [Þiir]


Seval Deniz Karahaliloðlu kimdir?

Bazý insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doðal bir ihtiyaçtýr. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatýmla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. Ýþte bu kadar basit.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doðru bilemem ama beyinsel olarak beslendiðim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla Ýlhan, Ýlber Ortaylý, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.