..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Özgür insan, denizi daima seveceksin. -Baudelaire
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Ýronik > Ömer Faruk Hüsmüllü




13 Eylül 2014
Kontrollü Çay Kýraathanesi Muhabbetleri  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Ýyi dersin Haydar Baba da, polise teslim etsek ne olurdu? Mahkemeye çýkarýlýrdý. Mahkeme de ya tutuksuz olarak yargýlanmak üzere serbest býrakýrdý, ya da birkaç ay ceza verirdi. Ama bizimkiler hýrsýzý öyle benzetti ki, bir daha bu pis iþi yapmasýnýn mümkünatý yok. Artýk biliyor ki bir hýrsýzlýk olayý oldu mu, hemen onun yakasýna yapýþacaðýz.


:ABGF:




-Bi çay, Hamlet! Demli ve üç þekerli olsun.

-Ne biçim tiryakisin be Hamza? Hem demli, hem de bol þekerli…

-Hadi, uzatma da çayý getir. Zaten keyfim yok, bir de sen limon sýkma iþin içine. Hem, biraz acele et. Öyle Haymana öküzü gibi sallanýp durma.

-Bu Hamza da Dudukuþu mübarek, laf yetiþtirmek ne mümkün?

-Osurukla boya boyanmaz Hamlet, elini çabuk tutacaksýn. Yani laf deðil, iþ yapacaksýn. Cafer Aðanýn abdest suyu gibi bir çay verirsen senin kafandan aþaðý boca ederim o þeyi. Zaten moralim bozuk, sinirimi senden çýkarmayayým.

-Ne oldu be Hamza?

-Daha ne olsun Marsýk Rýza? Bak anlatayým: Abicim, geçen akþam Agop’un kazý gibi yutuyorum yemekleri. Çünkü bütün gün koþuþturmaktan karnýmý doyurmayý unutmuþum. Dýþarýdan sesler geliyordu bu arada, ama aldýrmadým. Sesler giderek artýnca camý açýp sokaða baktým: Birkaç tane abacý kebeci yani ne olduðu belirsiz kiþi vardý. Biraz daha dikkat ettiðimde bir dilber gördüm yanlarýnda. Kadýn onlara aþüftelik ediyordu. Bozuldum ve mahallenin namusuna halel getirenlerin ceddine okumaya baþladým. Zontanýn biri dayýlandý oradan. Hemen aþaðýya indim ve cumbadak daldým adama. Birkaç tane patlattým, ancak adam diþli çýktý; o da çekti bana iki-üç yumruk. Mahalleli gürültü patýrtýyý duyunca üþüþtü oraya. Hepsi de seyirci ama. Bir Allahýn kulu gelip de benden yana çýkmadýðý gibi, kavgayý ayýrmaya çalýþan da yoktu. Derken öteki heriflerle birlikte o oynak karý da bana saldýrmaz mý? Birisiyle baþa çýkamazken, dört herif bir de karý ile kavga etmek zorunda kaldým. Herifler neyse de o karý yok mu? Aþufteliliðinden baþka bir de çaçaron mu çaçaron! Onun dilini çekmektense dayak yemek daha iyi.

-Sen faka basmazdýn be deli Hamza, nasýl oldu da yanýldýn?

-Sorma be Farfara Halim, oldu bi kere. Cýcýðýmý çýkardýlar valla. Biraz da iyi oldu sayýlýr. Çünkü o kadar çok yemek yemiþim ki, Hüt daðý gibi þiþmiþtim. Dayaklarý spordan saydým o yüzden…

-Þapa oturdum, desene þuna. Bu durumlarda tantuna gitmek iþten bile deðildir.

-Avcý Osman, açtýn gene þom aðzýný.

-Yok be Deli Hamza, ben senin ne þahbaz bir adam olduðunu, sel önünden kütük kaptýðýný bilmem mi? Böyle vartalar senin için çerezdir çerez… Ama gene de sen böbürlenme, atalarýmýzýn dediði gibi “Treni hareket ettiren düdüðü deðildir”

-Geç gýrgýrýný Avcý! Ben mahallenin namusu için kendimi feda edeyim, sen ise mürailik yap. Ben senin palavralarýný, korkudan yaptýðýn zartalosu söylüyor muyum?

-Söyledin bile. Zevahiri kurtarmaya çalýþýrsýn, lakin boþunadýr. Bana b.k atarak sýyrýlmaya uðraþma. Sen de kabul et artýk þunu ve ýskartaya çýktýðýný söyle. Benim eski hikayeleri ýsýtýp ýsýtýp önüme koyma.

-Ne eskisi be Atýcý! Daha geçen hafta dinledik senden bu mavralarý. Istýranca ormanlarýnda arslan, Toroslar’da zürafa avlayan sen deðil miydin?

-Ýstediðin kadar konuþ. Yel kayadan ne alýr? Beni kýskandýðýný açýkça söylemeyip laf ebeliðine baþvuruyorsun.

-Piç ettin sohbeti Avcý. Sacayak olmuþ þu tavþan boku adamlar bile senden iyidir. Hiç olmazsa sesleri çýkmýyor bana karþý.

-Bize mi dedin deli bozuk?

-He, size dedim. N’olacak?

-Sinirlenme Hamza abicim, ben onun adýna senden özür dilerim.

-Baksana söylediðine.

-Boþ ver be abim, sen karýþma, boþ ver. Bendensin, benden…

-Hössst, uyduruk dizi laflarýyla maytap geçme benimle!

-Hamlet, ortalýk iyice kýzýþtý. Ver bi kontrollü de içelim.

-Emrin olur Rüstem dayý.

-Hamlet be kaldýr artýk þu duvarlardaki Anuþka þiirlerini. Duvarlarda boþ yer kalmamýþ. Her taraf Anuþka…

-Kim bu Anuþka Rüstem dayý?

-Sen tanýmazsýn, çünkü yenisin burada Garip Ali. 4-5 sene önce Kapuzbaþý Þelaleleri’ne giden bir turist kafilesi uðramýþ bizim Kontrollü Çay Kýraathanesi’ne. Çayý çok beðenmiþler. Eee, nasýl beðenmesinler ki, odun çayýnýn tadý bir baþkadýr. Bu turistlerin içinden Anuþka isimli bir gavur karýsý bizim Hamlet’e biraz ilgi göstermiþ. Bu da umutlanmýþ. Kadýn gittikten sonra baþlamýþ þiirler yazýp kýraathanenin duvarlarýna yapýþtýrmaya. Yazdýkça sevdalanmýþ, yazdýkça umutlanmýþ. Anuþka dönüþte ona uðrayacak sanmýþ. Ama yýllardýr ne gelen ne giden olmuþ. Hatta bu aþkýný telefonla katýldýðý bir radyo programýnda açýklamýþ. Radyonun televizyon kanalý da bu aþký ekranýna taþýmýþ. Ben seyretmedim, ama Hamlet “Gelip burada çekim yaptýlar ” diyor. Doðrudur herhalde. O günden beri de bizim Kontrollü Mehmet, olmuþ mu sana Hamlet! Çünkü “Olmak ya da olmamak”ý bizimki çevirmiþ “Anuþka ile olmak ya da Anuþka ile olmamak”a. Lafýn kýsasý yani senin anlayacaðýn bu aþkta vuslat kýyamete kalmýþ.

-Desene garibim çoban kulubesinde padiþah rüyasý görmüþ. Hamlet evli deðil mi?

-Evli, ama karýsý bile onun bu aþkýna karþý saygýlý davranýyormuþ.

-Uyanýk kadýnmýþ. Nasýl olsa bunun bir Ferhat ile Þirin masalýna dönüþtüðünü anlamýþ.

-Kontrollü benden herkese çay ver, sonra ben de anlatayým baþýmdan geçen bir aþk hikayesini.

-Hikâyeni dinleyelim diye rüþvet mi, Hamza? Bir çaya olmaz bu iþ…

-Hadi oradan fesat kumkumasý!

-Hamza’dan sonra, benden de herkese birer kontrollü, ama av hikâyelerimi dinlemeniz þartýyla.

-Avcý þartýný koyarak iþi garantiye alýyor. O köftehor çürük tahtaya basar mý hiç? Hamlet öküz boyunduruða bakar gibi bakma da adamlar vazgeçmeden getir þu çaylarý.

-Bizim çaylar bu gidiþle zor gelir. Baksanýza ocaðýn baþýnda dura dura Ilýca ördeðine döndü zavallý Hamlet.

● ● ●

-Býktým be Dereli senin ah edip eh iþitmenden. Bir gün de yüzün gülsün, ne olur?

-Yüzüm gülecek elbet Haydar Baba, hele o hödük bir elime düþsün.

-Þeytanla ortak buðday eken samanýný alýrmýþ. Kim dedi sana da onun vaadlerine inandýn? Bilmez misin ki o adam yaðmur olsa kimsenin tarlasýna yaðmaz.

-Benim gibi ibibullah sivri külah bir adama bu yapýlýr mý? Ben acemisiyim bu kategullilerin. Nereden bilirdim böyle olacaðýný?

-Eee, ne demeli bilmem ki! Acemi katýr kapý önünde yük indirirmiþ.

-Bakma onun aðlaþtýðýna Haydar Baba! Dereli de o yolun adamý olmasaydý, gider de o düzenbaza malýný kaptýrýr mýydý? Senin anlayacaðýn, ”Fahiþ faize batakçý müþteri” misali…

-Öyle deme be Çalýk, adam ninemden kalma yemek takýmlarýný görünce “Bunlar seni de beni de zengin eder” dedi. Ýnanmadým önce, çünkü nuh nebiden kalma þeyler. Nineme de anasý mý vermiþ ne! Kendi ellerimle hepsini bir güzel paketleyip teslim ettim düzenbaz veledizinaya… Gidiþ o gidiþ. Haydar Abi eski polislerden olduðu için bir çare bulur diye anlatýrým.

-Polisliðimiz, baþkomiserliðimiz eskilerde kaldý Dereli. Bizim artýk esamimiz bile okunmaz. Kim takar emekli adamý?

-Hani hep övünür, hava atardýn,”Ben kaçýn kurrasýyým” diye. Ne oldu uyanýk, üç parça eþyan vardý, onu da kaptýrdýn bir madrabaza. Boþ ver bunlarý boþ ver. Boðazým kurudu sana laf anlatacam diye. Bir çay içeyim bari. Var mý çay arzu eden? Hamlet bana bir kontrollü getir, ama Haydar Babaya verdiðin demlikten olsun!

-Herkese vermez Haydar Babanýn demliðinden. Haydar Babaya da herkese verdiði demlikten vermez. Ayýrýmcýlýk yapmasana Hamlet. Haydar Babaya niye torpil geçiyorsun?

-Haydar Baba beni ben yapan adamdýr Durbak Ömer. O olmasaydý ben þimdi ya mezarda ya da bir hapishane koðuþunda olurdum. Dayaðýný çok yedim, ama sonunda da adam oldum. Bizim burada Haydar Babanýn görev yaptýðý dönemde, genç olup da onun dayaðýný yemeyen delikanlý çok azdýr. O bizi döverdi ama çok da severdi. Hele o rutubet içindeki penceresiz, pis kokulu nezarethane yok mu, dayaklar hep orada atýlýrdý. Kapýsý hafifçe aralanýr iri gövdesiyle Haydar Baba içeri girer ve… Geriye kalan zamanlarda ise karanlýkta duvarlarýný kazýrdým hep ellerimle nezarethanenin. En az yirmi dört saat oradasýn. Vakit nasýl geçecek baþka türlü? Ya ayakta duracaksýn ya da kýçýný ýslak betona koyacaksýn. Çünkü oturmak için ne bir sandalye var ne de bir divan. Dört duvar anlayacaðýn.

-Bizim zamanýmýzda öyleydi Hamlet. Þimdiki nezarethaneler senin hatýrladýklarýna göre Hilton konforunda sayýlýr.

-Öyleymiþ Haydar Baba. Hilton deðil de isterse en lüks otel ayarýnda olsun bir dakika bile kalmak istemem artýk oralarda. Eskiden gençliðimizde kanýmýz kaynardý. Ýþ yok, güç yok, okulu asmýþýz. Para olsa bir yerlerde harcar eðleniriz, ama o da yok. Kendimize bir meþgale bulmalýydýk. Bulduk da. Bir mahalle çetesi kurduk. Hemen akabinde bize rakip çeteler türedi. Giriþtik birbirimizle mücadeleye. Kapýþmalarýmýzýn çoðunda polis bizi enseledi ve doðru Haydar Babaya. Baba önce birkaç kere nasihat etti, bir fiske bile vurmadan serbest býraktý. Baktý ki bizim vazgeçeceðimiz yok, iki-üç günde bir kendisini ziyaret ediyoruz, sonrakilerde yer misin yemez misin, verdi sopayý.

-Çok abarttýn be Hamlet. Duyan da beni ceberrut bir herif zannedecek. Ýnan ki döverdim çocuklarý, ama hep zarar vermeyecek yerlerine vururdum.

-Sopayý yeyip eve anamýza babamýza þikayete gidersek, böyle bir hata yaparsak, iþte asýl o zaman yandýk demekti. Haydar Babayý cennete gönderecek hayýr dualarýnýn eþliðinde anam baþlar dövmeye, o yorulunca býrakýr; sonra da babam devam ederdi. Askere gidince de önceden alýþýk olduðum için oradaki dayaklar çok hafif geldi bana. Vatan borcu bitince de çok þükür bu ekmek teknesini açtým iþte. Bizim çete sekiz kiþiydi. Yedimiz iyi kötü bir baltaya sap olduk. Sadece bir tanemiz içerde þu anda. Hýrsýzlýk, gasp, yaralama, taciz her türlü suç iþlemiþ biri. Bilmem kaç yüzyýl ceza almýþ. Yani cezasýnýn bitmesi için 4-5 kere dünyaya yeniden gelmesi gerekiyormuþ.

-Yok be Hamlet! O kadar abartma, iki-üç af çýktý mý arkadaþýn yýrtar onca yýllýk mapus cezasýndan paçayý. Affýn biri yakýndýr, seçim var çünkü gelecek yýl.

-Allah kurtarsýn, ne diyeyim. Haydar babanýn sopalarý olmasaydý belki þimdi biz de onun yanýndaydýk.

-Lafa daldýn, bizim çayý unuttun Hamlet.

-Tamam, getirecem Çalýk abi.

-Bugün burasý çok sakin; Deli de görünmüyor ortalýklarda. Baþýna bir iþ gelmesin? Ne de olsa kabadayý adam.

-Yok be Durbak Ömer, onun kabadayýlýðýndan ne olacak. Çakma kabadayýlýk onunki çakma!

-Ahh, iþte geliyor. Yüzüne de söyle bakalým. Ne demiþler “Ýyi adam lafý üzerine gelirmiþ”.

-Söylerim ne var ki… Hem onu öyle deme de þöyle de istersen, daha uygun düþer: Ýti an, çomaðý hazýrla.

-Deli Hamza bir tuhaf bugün! Baksana selam vermeden, kelam etmeden en arka masaya oturdu. Hasta mý ne? Sen bu iþlerden anlarsýn Aktar Reþit; ne de olsa yarý doktor sayýlýrsýn. Gerçi baþý aðrýyana biberiye yaðý, kalbi olana biberiye yaðý; ayaðýn kýrýldý, romatizman var, sinüzütten þikâyetçisin, varisten dert yanýyorsun, aklýna gelen birçok hastalýða biberiye yaðý veriyormuþsun, ama neyse. Koy bakalým delinin hastalýðýna bir teþhis!

-Durbak Abi, onun rahatsýzlýðýna mani-depressiv deniyor.

-Ne manisi yahu? Bizim anlayacaðýmýz þekilde söyle!

-Mani halinde iken hasta çok neþelidir, çok konuþur, güler, eðlenir, þarký söyler. Bir bakarsýn depressiv durumuna geçer aniden. O zaman da bitkin, bedbaht, her þeyden yakýnan bir zavallý görünümündedir. Bu iki devre birbirinin tam zýddýdýr. Hasta depressiv durumunda iken intihar edebilir, hatta baþkalarýný da öldürebilir.

-Deme yahu! Ýliþmeyelim de ne bize ne de kendine zararý dokunsun.

-Hamlet, sandalyenin arkasýna hep “Anuþka” yazmýþ. Senin oturduðunda da yazýyor mu Avcý Osman?

-Yazmaz mý Rüstem dayý. Sabahlara kadar çiviyi ocakta kýzdýrýp kýzdýrýp tahta iskemlelerin üzerine yazarmýþ aþkýnýn adýný.

-Ne aþkmýþ be! Gerçi Hamlet hayatýnda belki de ilk defa bu kadar güzel bir kadýn gördüðünü söylüyormuþ, ama baþkalarý da görmüþler o fettan gavur karýsýný. Güzelce imiþ. Hele Hamlet’in karýsýnýn yanýnda kraliçe sayýlýrmýþ.

-Hamlet’in karýnýn bütün gün tarlada, evde, fýndýkta çalýþmaktan imaný gevremiþ. Kadýncaðýz bir deri bir kemik kalmýþ. Gavur karýsýnýn ise keyfi yerinde. Geziyor, tozuyor. Yediði önünde yemediði ardýnda.

-Hamlet be, Hamlet! Þu senin “Anuþka”…

-Dur Çalýk, aðzýmý niye kapatýrsýn?

-Açma o konuyu Durbak Ömer! Yoksa benim çayýn gelmesi yarýn sabahý bulur. Zira Hamlet bir baþlarsa Anuþka muhabbetine hiç bitirmez.

● ● ●

-Anuþkamý arýyorum -Uçan kuþtan soruyorum -Amerika’da mý Almanya’da mý bilmiyorum -Anuþkamý arýyorum…

-Fazla baðýrmadan söyle be oðlum Kontrollü Mehmet, nam-ý diðer Hamlet! Yýllardýr senin yaptýðýn bu þarkýyý dinleye dinleye hepimiz ezberledik artýk, ama bize biraz insaf et n’olur?

-Elimde deðil Rüstem dayým, elimde deðil. Ne dilime ne de gönlüme sözüm geçer…

-Ne aþkmýþ be kardeþim! Belki de hiç kavuþamayacak Anuþkasýna. Sadece þarký söyleyip, þiir yazacak yýllarca onun için.

-Farfara Halim, caný acýyan eþek atý geçermiþ. Bizim Hamlet bir gün þair olur çýkarsa hiç þaþýrmam.

-Ehh, aþkolsun Dereli, beni eþeðe de benzettin ya.

-Darýlma, teþbihte hata olmazmýþ. Lafýn geliþi iþte…

-Hoþ geldin Avcý Osman. Yüzün gülüyor, yoksa doðdu mu senin torun?

-Çok þükür, gelin kýzýmýz kurtuldu.

-Gözünüz aydýn, Allah analý babalý büyütmeyi kýsmet etsin. Kýz mý, oðlan mý?

-Kýz.

-Zaten senin oðlan torun vardý, kýz olunca sevinmiþsindir.

-Kýz, erkek fark etmez. Yeter ki eli ayaðý düzgün olsun. Hamlet bugün çaylar benden. Çay dediysem illaki çay içmek için zorlama arkadaþlarý, baþka þey arzu eden olursa da ver.

-Tamam Avcý Abim, mesajýn anlaþýlmýþtýr.

-Hamlet þu televizyonu aç da Uður’un ajansýný izleyelim. Memlekette neler olmuþ, öðrenelim.

-Haydar Baba, televizyon bir haftadýr bozuk. Servise haber verdim, ama gelmediler. Uydu alýcýsýna bir þey oldu herhalde.

-Bir haftada gelemedi mi adamlar þuncacýk yerden?

-Gelmesine gelirdi de bizim Kontrollünün çaðýrdýðýndan ben emin deðilim Çalýk.

-Valla çaðýrdým.

-Niye televizyonu tamir ettirsin ki, son zamanlarda Kontrollü Çay Kýraathanesinin müþteri sayýsý azaldý mý, arttý mý, bir düþünün! Tabii ki arttý. Niye? Çünkü insanlar birbiriyle muhabbete hasret kalmýþlardý bu televizyon illeti yüzünden.

-Televizyon isteyen Kosvolu’nun kahveye gitsin. Hem de plazma var orada.

-Kosvolu’nun çayý da içilir mi? Çay deðil, sanki turþu suyu mübarek. Þu odun çayýný içen bir daha baþka çay içer mi?

-Ýyi reklam yaptýn be Hamlet. Ama sen de çaya karbonat katarmýþsýn.

-Gel, ocaðý tezgahý ara. Bakalým bir gram karbonat bulabilecek misin? Ben hayatýmda bir kere bakkaldan karbonat aldým. O da haným kek yapmak için istemiþti de ondan.

-Dün gece seyretmiþ bizim evdekiler. Bizim burayý çekmiþ televizyoncular. Hatta Emine teyze çýkmýþ anlatmýþ. Uçan daire mi ufo mu ne gördüðünü söylemiþ.

-Desene televizyona bizim burada çýkan sadece Hamlet deðil, ama Emine teyze ne bilir ufoyu? 80-90 yaþýnda bir kadýncaðýz. Anlamaz ki öyle þeylerden.

-Çocuklar korku içinde, ya bizim eve de gelirse uzaylý adamlar diye.

-Televizyoncular bu uçan daire konusunu ýsýtýp ýsýtýp seyircinin önüne koyuyorlar. Verecek haber bulamayýnca hemen ufo’larýna sarýlýyorlar.

-Benim duyduðuma göre önce Haydar Babaya gitmiþ televizyoncular. Sayýlan, sevilen, sözü dinlenen bir kiþi bu olayý anlatýrsa daha inandýrýcý olur diye düþünmüþler.

-Doðru mu Haydar Baba, geldiler mi sana?

-Geldiler Marsýk, ama ben kovaladým onlarý. Konuþmam için önce “Televizyonda bütün Türkiye’nin beni göreceðini” söyleyip kandýrmaya çalýþtýlar. Olmaz deyince, para teklif ettiler. Sinirlendim ve bunlara çaldým s….i. Paparayý yeyince bir kaçýþlarý var. Sinirin yerini aldý bir gülme bende.

-Seni kandýramayýnca, yaþlý baþlý diye düþünüp Emine teyzeyi buldular demek.

-Duyduðuma göre fýldýr fýldýr; konuþacak, ama ayný zamanda da inandýracak bir kiþi aramýþlar. Tabii bunlarýn bizim buralý adamlarý yani iþbirlikçileri de varmýþ.

-Ne bilmiþler bizim buraya uçan daire indiðini.

-Aþaðýdaki kahveye bir ajans muhabiri arkadaþý ile konuþmaya gitmiþ. O sýrada televizyonda bir programda ufolardan bahsediliyormuþ. Bunlarýn yanýndaki masada oturanlar “Bizim buraya gelse, ne yaparýz acaba? Kaçar mýyýz, yoksa hoþ geldiniz deyip karþýlar mýyýz?” biçiminde konuþuyorlarmýþ. Muhabir bunlarý yarým yamalak duymuþ ve hemen oradan ayrýlýnca baðlý olduðu ajansa bu konuda haber geçmiþ. Ajans da bunu çeþitli yayýn organlarýna duyurmuþ. Ve sonuçta kamerayý, mikrofonu kapan koþturmuþ buraya.

-Desene Emine teyze bu iþten üç-beþ kuruþ kazanmýþtýr.

-Kazansýn kadýncaðýz. Zaten hiç kimsesi yok. Onun bunun sadakasý ile geçiniyor. Ama o bile önce itiraz etmiþ, direnmiþ söylemem diye. Sonra ikna etmiþler. Ne söyleyeceðini, nasýl davranacaðýný tek tek öðretmiþler kadýna.

-Emine teyze, ”Gökten ýþýk saçarak yuvarlak bir þey on metre ilerime indi. Sonra o yuvarlak þeyin kapýsý açýldý. Ýçinden kýsa boylu üç tane adam çýktý. Bana doðru yürüdüklerini görünce, korkudan bayýldým. Ayýldýðýmda gittiklerini fark ettim.” Demiþ.

-Yalan be kardeþim yalan. Bu televizyoncularýn söylediklerinin hepsi uydurma. Baksana bu günlerde en ciddi kanallar bile birinci haber olarak Çinlilerin Aðrý daðýnda Nuh’un gemisini bulduklarý haberini veriyor.

-Çinlinin iþine akýl sýr ermez. Adamlar yakýnda Nuhun gemisinin aynýný yapýp turizmin hizmetine verirlerse hiç þaþýrmam. Tapon mal deyince, bir de taklit mal deyince aklýma hemen Çinliler geliyor artýk.

-Sözüm ona televizyon bozuk, baksanýza gene televizyondan konuþuyoruz. Yani gitti bir ekranlý televizyon, ama geldi bizim gibi 4-5 canlý televizyon.

-Aðzýna saðlýk Haydar Baba. Çok doðru söyledin.

-Oðlum Hamlet, en iyisini sen yapýyorsun. Bizim bu muhabbetlerle oyalanmayýp þarkýný mýrýldanýyorsun. Haydi, söyle þu Anuþkamý Arýyorum þarkýný da dinleyelim.

-Yapma be Haydar Baba! Býktýk artýk bu þarkýdan.

-Fazla konuþma Dereli! Sen Babadan daha mý iyi bileceksin? Emrin olur Haydar Baba: Anuþkamý arýyorum -Uçan kuþtan soruyorum…..

● ● ●

-Bak Aktar, gene zar tutmaya baþladýn.

-Yok be Haydar Baba! Sen gele atýyorsan bunda benim suçum ne? Ah, iþte gene hep yek attýn.

-Tek kapý açýk, þimdi onu da kapatýrsýn, demeye kalmadý kapattýn Aktar.

-Sen biraz bekle Haydar Baba! Belki açýk verir.

-Sanmam Þerif Ali.

-Tamam yenildim. Kabul ediyorum. Mideme aðrýlar girdi valla. Mide aðrýsý dedim de aklýma geldi: Aktar bunun çaresi nedir?

-Çaresi þu: Benim gibi tavlanýn kitabýný yazmýþ olanlarla oynamayacaksýn. Bir de kefir içeceksin Haydar Baba, kefir.

-Havan batsýn! Bunun acýsýný çýkartýrým bir gün elbet. Konuþ istediðin kadar. Çünkü gün, senin günündür.

-Kefir dediðin þey nedir, o ne iþe yarar?

-Avcý, kefir mide aðrýsýndan, baðýrsaklarýn düzenli çalýþmasýna, astýmdan prostata varýncaya kadar 15-20 çeþit rahatsýzlýða iyi gelen bir içecek. Ayran gibi, ama özel bir mayasý var. Evde bile yapýlabiliyor.

-Adýný duydum, ama hiç içmedim.

-Eskiden Türklerin çok sýk kullandýðý saðlýklý bir içecekmiþ, sonralarý unutulmuþ. Hele günümüzde içecek deyince kefiri kim aklýna getirecek, kola mola varken? Çoluða çocuða kefir içereceksin, olmadý ayran içireceksin. Kolayý, gazozu da evin kapýsýndan içeriye sokmayacaksýn. Bak bakalým o zaman hastalýk mastalýk kalýyor mu?

-Kontrollü kefir satmadýðýna göre, biz de mecburen, tavladan kazandýðýmýz þu gazozumuzu içelim bari.

-Hamlet, Aktar’a gazoz ver; diðer arkadaþlara da sor bakalým ne içerler. Nasýl olsa yýkýlmasýna yýkýldýk, bari tam olsun.

-Sen de son zamanlarda önüne gelene yenilirsin be Haydar Baba. Gazoz aðacý diyorlar o yüzden bazýlarý sana.

-Desinler Çalýk. Ben iþimi bilirim. Yemleme yapýyorum yemleme. Balýða gittiðimde de önce elimdeki yemlerin birazýný suya atarým. Sonra çekmeye baþlarým yemlenen balýklarý tek tek.

-Haberin var mý Baba, Halit Aða’nýn çiftliðini soymuþlar?

-Yok, senden duydum Dereli. Çiftlikte soyulacak ne var ki?

-Ne olacak, beþ tane inek çalmýþlar. Her biri 2500-3000 lira eder en azýndan. Adamlar dayamýþlar çiftliðin kapýsýna kamyonu, yüklemiþler inekleri.

-Olur mu öyle þey? Herhalde kucaklarýna alýp kamyona bindirmediler inekleri.

-Çiftliðin dýþ kapýsýnýn biraz ilerisinde bir tümsek var ya. Oraya dayamýþlardýr kamyonu.

-Çiftlikteki adamlar, köpekler ne yapmýþlar onlar inekleri çalarken?

-Orasýný sormadým, ama þunu da duydum. Ýnekleri götürenler Halit Aða’ya telefon etmiþler. ”Ýneklerine kavuþmak istiyorsan 3000 lira ver, yoksa yakýnda sucuk olarak yersin ineklerini” demiþler.

-Bir inek parasý verip beþ ineði geri almak daha mantýklý. Ya da bekle, belki polis yakalar soyguncularý!

-Soygunun, hýrsýzlýðýn þekli de deðiþti.

-Son günlerde çok arttý bu hýrsýzlýk olaylarý.

-Beni de soymaya kalktýlar, Dereli.

-Hadi be Çulsuz, yalan söyleme. Burada en son soyulacak adam sensin. ”Cebi delik adam, haramilerin yanýndan ýslýk çalarak geçer” biçiminde bir söz hatýrlýyorum. Bu söz sanki senin için söylenmiþ.

-Ýki gözüm önüme aksýn ki…

-Yemin etme Çulsuz. Nerede ve nasýl oldu, onu anlat.

-Dört gün önce fýrýnýn sokaðýndan geçerken oldu.

-O sokak çok karanlýk. Çocuklar sokak lambasýnýn ampulünü kýrmýþlar. Geçende ben bile geçerken oradan çekindim doðrusu.

-Ehh, Deli Hamza bile çekindiyse…

-Fýrýný geçtim, tam köþeyi döneceðim üç kiþi bitti yanýmda. Biri bir koluma, biri öteki koluma girdi. Diðeri de býçaðý çekti, dayadý boðazýma.

-O soyguncular kesin buralý deðildir. Buralý olsalar Çulsuzu soymaya kalkarlar mý? Ya da acemi sayýlýrlar bu konuda. Çünkü “Þaþkýn ördek, baþýný býrakýr kýçýndan dalar”mýþ.

-Amma laf söyledin be Avcý Osman. Ne ilgisi var söylediðinin olayla? Hem býrak da adam anlatsýn…

-Ceplerime, hatta çoraplarýmýn içine bile baktýlar. Tabii beþ kuruþ bile bulamadýlar.

-Þaþýrmýþtýr adamlar. Þansýzlýðýn bu kadarýna da deyip basmýþlardýr küfrü. Belki de sana acýyýp aralarýnda topladýklarý üç-beþ lirayý vermiþlerdir.

-Ne acýmasý Hamza Abi? Temiz bir sopa çektiler. Baksana, dudaðýmdaki yara hala geçmedi. Utancýmdan dört gün evden dýþarý çýkmadým. Yaralar geçsin diye bekledim.

-Niye dövüyorlar, elin garibini? Vicdansýzlar…

-“Sen adam deðil misin? Neden yanýnda para taþýmýyorsun?” deyip dövdüler.

-Hamlet al þu parayý. Çulsuz’a ve ocaðýn yanýndaki arkadaþa birer ekmek arasý tavuk döner yaptýrt, birer de gazoz aç yanýna.

-Tamam, Deli Hamza.

-Öteki kim Hamza? Buralarda pek görmedim onu. Yabancý mý? Çünkü “Yabancý koyun kenarda yatar”mýþ, o da baksana bir kenarda, sanki sandalyeye emaneten iliþmiþ gibi duruyor.

-Yok caným bizim buralý da, Kontrollüye pek uðramaz.

-Ne iþ görür?

-Ýþi gücü yoktur. Dua ile zikir ile geçirir vaktini. Bazen mevlût okuyanlarýn yanýna takýlýr. Mevlütte ikram edilenlerle karnýný doyurur, belki üç-beþ kuruþ veren de olur. Derviþ gibi bir þey caným…

-Desene boþuna dememiþler “Gavurun tembeli keþiþ, müslümanýn tembeli de derviþ olur”muþ.

-Bu tip insanlarýn sayýsý da çok arttý bu günlerde. Ortam da müsait nasýl olsa!

-Geçim dünyasý Haydar Baba, geçim dünyasý…

-Doðru, çaresizlik de bazý þeylere neden olabiliyor. Þimdi bir de ekonomik kriz belasý var. Yani vatandaþ için “Gök demir, yer bakýr” oldu.

● ● ●

-Deli Hamza, demek ki havan bizeymiþ; senin kabadayýlýðýn da fos çýktý.

-N’oldu da fos çýktý be Avcý?

-Baksana adamlar koskoca inekleri çalýyor, Çulsuz’u bile soyuyor. ”Burasý benden sorulur, birisi zartalos yapsa haberim olur” diye övünen sen, olanlardan bihabersin!

-Avcý, boþ konuþuyorsun, boþ! Bir kere inek çalýnma olayý þehirden en az on beþ kilometre ötede olmuþ. Çulsuz’un baþýna gelen ise münferit bir olay…

-Derler ki “Dað dumansýz, insan hatasýz olmaz” mýþ. Neticede Hamza da bir insan be Avcý!

-Öyle de, bu inek hýrsýzlarýnýn kamyonu götürebilecekleri yol sadece þehrin içinden geçiyor. Ne oldu senin adamlarýna? Hani her mahallede adamýn vardý? Hiç biri görmedi mi koca kamyonu, yoksa hepsi uykuda mýydý?

-Halit Aða ineklerini geri almýþ.

-Sen kimden duydun Dereli? Yakalanmýþ mý hýrsýzlar?

-Yakalanan filan yok caným. Nasýl geri aldýðýný da söylemiyormuþ. Herhalde hýrsýzlarýn teklifini kabul edip verdi bir inek parasýný, ama utandýðýndan söyleyemiyor!

-Boþa dememiþler “Zenginin kaðnýsý daðdan aþar, fakirin eþeði düz yolda þaþar”mýþ. Bastýrdý parayý kurtardý inekleri. Gariban biri olaydý da bulaydý hemencecik parayý!...

-Avcý, saða sola laf yetiþtirmeyi býrak da at þu zarlarý.

-Tamam Haydar Baba, sinirlenme! Attým iþte bak: Þeþi beþ…

-Buna bilmem ne þansý derler!...

-Kancý eþek þansý, Haydar Baba kancýk eþek!

-Farfara, Haydar Baba ayýp olmasýn diye “Bilmem ne þansý” dedi, sen de sanki o bilmiyormuþ gibi lafý tamamladýn.

-Ampulcü, artýk havalar ýsýndý. O yüzden kömür daðýtamazsýnýz. Sýrada ne var?

-Çalýk, onlar yaz sýcaðýnda da kömür daðýtýrlar. Geçen sene öyle olmadý mý? Temmuz sýcaðýnda evlerin önüne döktüler kömürleri. Kömür daðýtmazlarsa, baþlarlar makarna, nohut, pirinç daðýtmaya.

-Durbak Ömer, biz hiç olmazsa fakir gurabaya yardým ediyoruz. Sizin altý okçular ne yapýyor? Filim mi çevirmeye baþladýnýz? Seks kasetleriniz dolaþýyor da ortalýkta.

-Komplo onlar Ampulcü, komplo. Yakýnda kanýtlanýr.

-Komplo da neden parti baþkanýnýz istifa etti? Utandýðý için deðil mi?

-Sizinkilerin ne pislikler yaptýðý da yakýnda duyulur. Ampullerin, fenerlerin nasýl birer birer patladýðýný göreceðiz inþallah.

-Yahu arkadaþlar, size ne el alemin uçkurundan? Ne kadar dedikoducu bir millet olduk böyle? Bir de birbirimizle kavga edip kalplerimizi kýrýyoruz. Vekiller mecliste, vatandaþlar da kýraathanelerde birbirini yiyip duruyor. Birileri de bu karambolden faydalanýp malý götürüyor. Burada siyaset konuþulmasýný istemiyorum.

-Haydar Baba, doðru söylüyor. Ýçimiz dýþýmýz siyaset oldu. Hangisinin bize ne faydasý var? Biri kesesini tam dolduruyor, seçim oluyor, bir baþkasý iktidara geliyor. Gelen aç, haydi bu sefer de o kesesini doldurmaya baþlýyor.

-Kontrollü bana bir orta þekerli yapsana, varsa yanýna bir de maden suyu ver!

-Tamam Reþit Abi.

-Nesi var bu Hamlet’in, az önce elindeki bardaðý düþürüp kýrdý?

-Bugün beþinci…

-Ne…

-Valla beþ oldu, kýrdýðý bardak. Biraz dalgýn ve morali bozuk.

-Ne oldu?

-Dün, Ýreyizlerin Þevki kýraathanenin dýþýnda sigara içiyormuþ. Önünden ikisi kadýn, birisi erkek üç turist geçmiþ. Kadýnlardan birini Anuþka’ya benzetmiþ. Artýk o kendi ifadesi. Benzetti mi, yoksa Kontrollü’yü iþletmek için mi, söyledi bilemem. Ýçeriye Hamlet’e seslenmiþ. Duymamýþ. Bir-iki dakika sonra gene seslenmiþ ve “Anuþka gidiyor!” diye baðýrmýþ. Hamlet, elindekileri attýðý gibi sokaða fýrlamýþ.

-Eeee,

-E’si, üç yüz metre ötedeki turistlerin peþinden koþturmuþ. Yetiþince de Anuþka’ya benzeyene sarýlmýþ. Kadýn önce þaþýrmýþ, sonra da basmýþ çýðlýðý. Bu arada bizimki kadýnýn yüzüne bakmýþ ve Anuþka olmadýðýný anlamýþ. Özür dilemeye kalkmýþ, fakat meramýný anlatamamýþ. Olayý gören bir baþkasý araya girip turistlere Ýngilizce bir þeyler söyleyip meseleyi tatlýya baðlamýþ. Tabii Hamlet utancýndan yerin dibine geçmiþ, ama olan olmuþ bir kere.

-Doðru mu bunlar Kontrollü?

-Doðru Haydar Baba. Çok ayýp ettim o turist bayana.

-Her gördüðün güzel kadýný Anuþka mý sanýrsýn Kontrollü?

-Takma kafana Hamlet; hayat kýsa, deðmez bir kýza…

- “Abdal ata binmiþ, bey oldum sanmýþ ” Boþuna umutlanma da vazgeç bu sevdadan Hamlet.

-Ýþte “Ak köpeðe, koyun diye sarýlma” buna derim.

-Bir deyiþ de benden: ”Gelin bindi deveye, gör kýsmeti nereye”

- “Adam adamdýr olmasa da pulu, eþek eþektir olmasa da çulu” Çalýk. Býrak uðraþmayý, zaten yaralý.

-Beyler, ”Her þey incelikten, insan kalýnlýktan kýrýlýr” mýþ. O nedenle, üzerine gitmeyin caným. Onun üzüntüsü ona yeter. Bu Anuþka konusunu da kapatýn artýk. Kimse bugün, söz etmesin bu konuda.

-Haklýsýn Haydar Baba.

-Aktar ne fýsýldýyor öyle.

-Haydar Baba, Aktar diyor ki “Haydar Baba da kýraathanede polis devleti kurdu. Siyaset yasak, Anuþka’dan konuþmak yasak. Yakýnda kýraathanenin muhtelif yerlerine kamera ve ses alýcýlar da yerleþtirirse hiç þaþýrmam.”

-Doðru mu söylenen Aktar Reþit?

-Þaka olsun diye söylerim, Haydar Baba. Bu Marsýk belasý da ciddi sanýp yetiþtirdi sana. Dedikoducu, n’olacak… Hiddetlenme sakýn!

-Bak Aktar: ”Yiðit adam harpte, dost dertte, olgun adam hiddette belli olur” muþ.

● ● ●



-Günaydýn Hamlet.

-Günaydýn Haydar Baba.

-Kimsecikler görünmüyor ortalýkta. Galiba en erken ben geldim.

-Senden önce de gelen oldu, ama sonra, Kosvolu’nun kýraathaneye gitti.

-Neden?

-Kýraathaneyi açalý, ocaðýn altýný yakalý beþ dakika ya oldu ya olmadý. Tahsin Abi çýkageldi. Hani þu geçende emekli ikramiyesini alamadýðýndan yakýnan Tahsin Abi.

-Tamam hatýrladým.

-Karga bilmem neyini yemeden gelmiþ, çay istiyor. Durumu anlattým. Sinirlendi, “Kosvolu’nun çayý çoktan hazýrdýr” deyip gitti. Sabahýn köründe gelmiþ, sinirleri de tepesinde. Karýsý yataktan mý attý nedir?

-Eee, adam ikramiyesini hâlâ alamadýysa caný sýkkýn olur tabii. Dile kolay 32 sene çalýþmýþ. Bu yýllarýn karþýlýðý olan parayý bir an önce elinde görmek istiyor. Sen ne mýrýldanýp duruyorsun Hamlet?

-Tahsin Abi öyle deyince benim de biraz sinirlerim bozuldu sabah sabah. Sonra kendime dedim ki “Oðlum Kontrollü Mehmet, sakin ol. Güzel þeyler düþün! Anuþkaný düþün!” Tam o sýrada ilham geldi ve bir dörtlük çýktý ortaya. Onu ezberlemeye çalýþýyorum. Bak Haydar Baba þöyle: -Seher yelim esmez oldu, -Bahçemdeki güller açmadan soldu, -Anuþkamsýz geçen bu günde de, -Ýçim gene hüzün doldu.

-Güzel olmuþ.

-Haydar Baba, senden ricam, kýraathane dolunca bu dörtlüðü okumamý benden ister misin? Kendiliðimden okursam bir araba laf iþitirim.

-Ýsterim de bu iþten benim kârým ne?

-Bugünkü hesabýn sýfýr olacak.

-Rüþvet mi? Ben sana þaka yapýyorum. Bir þey istediðim yok Hamlet. Sen benim çayýmý özel demlikten ver, o bana yeter. Biz lafa dalmýþken kýraathane dolmuþ bile. Ama neden kimsenin sesi çýkmýyor? Beyler hoþ geldiniz? Niçin çay filan söylemeden sessizce oturuyorsunuz öyle?

-Muhabbetinizi bölmek istemedik Haydar Baba. Hararetli hararetli bir þeyler konuþuyordunuz da, belki önemlidir diye düþündük.

-Yok caným, her günkü konuþmalardan biriydi. Hamlet, bütün arkadaþlara benden birer sabah çayý ver!

-Emrin olur Haydar Baba, ama önce kýsa bir açýklama yapmama müsaade et: Deðerli müþterilerim, bu günden itibaren kýraathanemizde kuþburnu, kekik, rezene, adaçayý, nane, papatya gibi bilumum bitki çaylarý da satýlacaktýr. Bu konuda yardýmlarýný gördüðüm, birçok hastalýðý doðal yollarla tedavi etmeyi baþaran büyük Aktar Reþit’e teþekkürü bir borç bilirim.

-Amma abarttýn be Hamlet! Neredeyse bizim Aktarý Lokman Hekim’den bile üstün göstereceksin. Biraz ikna gücü var, bu doðru. Zaten seni bile kandýrmasýndan da belli. Ama öyle dediðin gibi birçok hastalýðý iyileþtirdiði filan palavra!

-Öyle deme Farfara Halim. Sinüzütten dolayý hep baþým aðrýrdý. “Burnuna bir damla biberiye yaðý damlat birkaç gün “ dedi. Damlattým, þimdilik aðrý maðrý yok.

-Havalardandýr Dereli. Isýnýnca geçer, rutubet artýnca sinüzüt de azar. Aktar Reþit’in biberiyesinden deðildir iyileþmen. Neyse, gene de sen bana bir rezene ver. Bir deneyelim þu bitki çaylarýný.

-Bana bir adaçayý.

-Bana da kuþburnu.

-Baþka bitki çayý isteyen olmadýðýna göre, demek ki diðerleri kontrollü çay arzu ediyor. Hemen getiriyorum.

-Deli Hamza, senin artýk hiç forsun kalmadý.

-Nedenmiþ o, Çalýk?

-Halit Aða’nýn inekleri çalýndý senin adamlarýnýn ruhu duymadý. Ýki gün önce de bir ev daha soyulmuþ. Öncekilerle birlikte soyulan ev sayýsý etti mi sana yedi. Hem de adam uyurken baþucundaki cüzdanýný çalmýþlar.

-Amma derin uyurmuþ o da. Duymamýþ mý hýrsýzýn baþucuna kadar geldiðini?

-Öyle deme! Can maldan da tatlýdýr. Duysan bile duymamazlýða geleceksin Þevki. Oraya kadar girmeye cesaret eden adam boþ deðildir. Mutlaka yanýnda bir þeyler vardýr. Baksana üç gün önceki hýrsýz da adamýn cebindeki kontak anahtarýný alýp arabasýný çalmýþ.

-Yapma ya! Eee, bizim Deli Hamza’nýn adamlarý bu hýrsýzlýklar yapýlýrken neredeymiþ? Uyuyun siz uyuyun!

-Sen ne dediðini biliyor musun Dereli? Benim adamlarým uyumaz, uyuyan olursa keserim hemen biletini. Hem o senin dediðin sorun dün halledildi. Bundan sonra hýrsýzlýk mýrsýzlýk olmaz burada.

-Lâfla dersin “hýrsýzlýk mýrsýzlýk olmaz” ama bir de bakarsýn bu gece baþka bir ev soyuluvermiþ. Öyleyse biz neden duymadýk hýrsýzlarýn yakalandýðýný?

-Bak Dereli! Biz önceki soyulan evleri tek tek inceledik. Bunlarýn ortak noktalarýný tespit ettik. Buradan hareketle soyulma ihtimali olan evleri belirleyip, pusuya yattýk. Adamlarým on iki gün, gündüzleri uyuyup geceleri bu evleri gözetlediler. Dün gece de hýrsýz bir eve girerken suçüstü yakalandý. Üzerinden iki tane býçak, bir koli bandý, bir de uzunca saðlam çamaþýr ipi çýktý. Az önce biri diyordu ya, bunlar tabii ki boþ deðil. Ev sahibi uyanýrsa yanýndaki malzemelerle bir þekilde bakacak icabýna.

-Hýrsýzý polise teslim ettiniz mi?

-Bizim polisle iþimiz olmaz. Kestik cezasýný.

-Olur mu Hamza? Her vatandaþ polisin, mahkemenin yapacaðý iþi yapmaya kalkarsa ortada ne otorite kalýr ne de devlet.

-Ýyi dersin Haydar Baba da, polise teslim etsek ne olurdu? Mahkemeye çýkarýlýrdý. Mahkeme de ya tutuksuz olarak yargýlanmak üzere serbest býrakýrdý, ya da birkaç ay ceza verirdi. Ama bizimkiler hýrsýzý öyle benzetti ki, bir daha bu pis iþi yapmasýnýn mümkünatý yok. Artýk biliyor ki bir hýrsýzlýk olayý oldu mu, hemen onun yakasýna yapýþacaðýz.

-Gene de yasal yollarla bu iþi halletseydiniz daha iyi olurdu, derim ben.

-Avcý Osman, bu aralar ava çýkmýyorsun galiba? Maceralarýný özler olduk!

-Çýkmaz mýyýz Ampulcü? Üç gün önce avdaydým.

-Ampulcü tebrik ederiz. Yüzde 58’le referandumu kazandýnýz. Demek ki kömürler, erzak paketleri, iftar yemekleri, “Evet demezseniz gerisini siz düþünün” uyarýlarý boþuna gitmemiþ.

-Amacýn tebrik etmekse teþekkür ederim Durbak Ömer. Ama taþ atmaksa, derim ki attýðýn taþ kadar baþýna taþ düþsün!

-Kýzdýrma þunu Ömer Abi. Zaten bizim burada sökmedi onlarýn eþantiyonlarý…

-Hayýr mý fazlaymýþ.

-Hem de yüzde yetmiþe yakýn “hayýr” çýkmýþ buradan. Çulsuz bile referandum öncesi getirilen kömürü almayý kabul etmemiþ. Kömür indirmek isteyen adamlarla kavga edip indirtmemiþ.

-Adam haklý. Verdin biraz kömür, biraz da gýda. Kömürü yaktý, gýdayý da yedi. Sonra ne olacak? Diyelim arada sýrada vereceksin. Sen iktidardan gittin, gelen vermezse ne olacak? Bu adama ver bir iþ, alýn teriyle kazandýðý parasýyla kömürünü de gýdasýný da alsýn.

-Avdan siyasete geçtiniz gene. Býrakýn siyaseti de Avcý anlatsýn macerasýný.

-Valla aðzýndan bal damlýyor Haydar Baba. Madem ýsrar ettin anlatývereyim.

-Sanki demese anlatmayacaksýn! Sen dünden razýsýn.

-Lafýmý kesme Þerif Ali! Nerde kalmýþtýk? Ha hatýrladým. Üç gün önce bir arkadaþla ormanda avlanýyoruz. Siz tanýmazsýnýz o arkadaþý. Baþka bir yerden, ama iyi atýcýdýr.

-Senin kadar deðildir.

-Yapma be Þerif Ali! Limon sýkma lafýma! Ormanda av ararken bir ara birbirimizden uzaklaþtýk. Farkýna varmadan ormanýn tâ iç kýsýmlarýna girmiþim. Arkadaþa seslendim. Cevap alamadým. Biraz daha yürüyünce ileride çalýlarýn kýpýrdadýðýný gördüm. Derken Kayseri tarafýndan koskocaman bir yaban domuzu çýktý. Beni gördü, durdu. Aramýzda yüz metre kadar bir mesafe var. Niþan aldým, tetiðe bastým. Tam alnýnýn ortasýndan vurdum.

-Avcý, nasýl bildin tam alnýnýn ortasýndan vurduðunu?

-Devrilmesinden anladým. Kafa üstü düþtü çünkü. Hayatýmda bu kadar büyük bir domuz vurmamýþtým. Çok sevindim. Çünkü ayý kadar vardý.

-Yok deve!

-Deve kadar yoktu caným, ancak ayý kadardý. Yerde hiç kýmýldamadan yatýyordu. Tüfeði omzuma asýp, koþarak yanýna gittim. Bir yandan da arkadaþa “Vurdum, koooþ, koooþ!” diye sesleniyordum. Yanýna yaklaþýp iyice bakmak istediðimde domuz birden canlandý ve bana karþý saldýrýya geçti. Kaçmaya baþladým, ama ayaðým bir aðaç köküne takýldý, yere düþtüm. Geldi, ayaklarýyla vücudumu çiðneyip, sivri diþlerini orama burama batýrmaya baþladý.

-Avcý idi, þimdi oldu av!

-Beni öldürecek sandým. Salavat getirmeye baþladým. Tam o sýrada bir silah sesi duydum. Arkadaþým imdadýma yetiþmiþti. Yaralý domuz da kaçýp gitti. Aðzým kurudu Hamlet! Hem ben, bu bitki çayýndan bir þey anlamadým. Sanki kâðýt kokuyor gibiydi. Bildiðinden þaþmamalý insan. Onun için sen bana ve arkadaþlara birer kontrollü ver. Benden.

-Tamam Osman Abi. Hazýrlayýp getiriyorum.

-Av hikâyeni dinledik diye mi bu ikram Avcý? Gerçi bu hikâye de diðerlerinin benzeriydi ya. Doðrusu bana gerçek gibi gelmedi.

-Ben de sevmedim bitki çayýný. Onun için Avcý’nýn çayýný memnuniyetle kabul ediyorum.

-Hamlet, bu av hikâyesinden sonra senden de bir þeyler dinleyelim.

-Haydar Baba, Allah aþkýna yapma bunu. Yaktýn bizi Baba, yaktýn! Avcý’dan sonra bir de Hamlet çekilir mi?

-Haydar Baba ne derse o olur. Bu gün yazdýðým bir dörtlüðü sizlere sunmak istiyorum: Seher yelim esmez oldu, -Bahçemdeki güller açmadan soldu…

● ● ●

-Haydar Baba deðil mi þu gelen?

-Evet o, Avcý! Biri ona uygun bir dille anlatsýn olanlarý. Baksana koþarak geliyor, kalpten gidecek adam!

-Babaya bir þey olmaz. O hepimizi gömer…

-Neler oldu burada? Çabuk anlatýn bana! Sen söyle Deli Hamza!

-Baba, biraz sakin ol, dinlen. Zaten kan ter içinde kalmýþsýn. Çulsuz koþ babaya bir þiþe su al da gel.

-Sen anlat oðlum Hamza! Gelince de suyu içerim. Bu garibin mekanýný kim yaktý? Baksana Kontrollü Çay Kýraathanesi’nden geriye sadece bir öbek kül kalmýþ…

-Haydar Baba, sabaha karþý benim nöbetteki adamlardan biri davranýþlarýndan þüphelendiði iki kiþi görmüþ. Adamlar saða sola bakarak, hýzlý hýzlý yürüyorlarmýþ. Birinin elinde bir þey de varmýþ ama ne olduðunu tam görememiþ. Sokak lambalarýnýn bazýlarýnýn kýrýk olmasý da adamýmýn görüþünü engellemiþ. Belki de kötü niyetli bazý kiþiler bilerek kýrdýlar ya da kýrdýrdýlar! Adamlarý takip edecekmiþ ama nöbet yerini býrakmak istememiþ. Birkaç dakika sonra da Hamlet’in Kýraathanesinin olduðu yerden duman ve alevlerin yükseldiðini fark etmiþ. Koþarak oraya gittiðinde alevler çoktan dört bir yandan binayý sarmýþ. Ekipteki diðer çocuklara haber vermiþ ve hep birlikte ellerine geçirdikleri kaplarla yangýna su döküp söndürmeye çalýþmýþlar. Ama söndürememiþler; çünkü su döktükçe yangýn söneceðine sanki benzin dökülmüþ gibi daha da þiddetlenerek devam ediyormuþ.

-Ýtfaiyeye haber vermemiþler mi?

-Vermez olurlar mý? Ýtfaiye de gelmiþ, su sýkmýþ ancak gene de deðiþen bir þey olmamýþ. Bina ahþap olduðu için cayýr cayýr yanmýþ.

-Sadece bina ahþap olsa neyse, içindeki eþyalar da öyle… Anlattýklarýndan burada bir kundaklama olduðu anlaþýlýyor.

-Büyük bir ihtimalle öyle… Þüpheli adamlarýn eþgallerini belirledik. Yakaladýðýmýzda mesele çözülür.

-Hamlet geçmiþ olsun. Kendini üzme! Cana geleceðine mala gelsin. Maazallah sen içerideyken böyle bir felaket olsaydý…

-Sað ol Haydar Baba.

-Hamlet giderken ocaðýn altýný söndürdün mü? Ya da yanýk bir þey unuttun da mý yangýn çýktý? Belki elektrik kontaðýndan yanmýþtýr!

-Haydar Baba, ben o konuda çok dikkatliyimdir. Gitmeden ocaðýn düðmelerini kapatmakla kalmam ayrýca tüpü de kapatýrým.

-Düþmanýn var mýydý veya son günlerde tehdit filan aldýn mý?

-Baba bilirsin, benim kimseyle kavgam yoktur ki düþmaným olsun! Yalnýz üç gün önce bir telefon geldi. Biri “Kontrollü, git buralardan; yoksa biz seni götürmesini biliriz.” Dedi

Ben bunun bir þaka olduðunu zannettim.

-Þüphelendiðin kimse var mý?

-Var olmasýna var da “Þudur” diyerek kimsenin günahýný alamam. Ya deðilse?

-Neyse, olan olmuþ. Bundan sonrasýna bakalým. Ýtfaiye raporunu bekleyelim. Deli de bu arada araþtýrmasýný sürdürsün, belki bir ipucu yakalar. Üzme kendini, canýn sað olsun.

-Yanan eþyalara ve binaya üzülmüyorum da Anuþkama yazdýðým þiirler de gitti ona yanýyorum.

-O þiirlerin yedekleri yok muydu Hamlet? Ýnsan bir deftere, bir köþeye yazýverirdi.

-Yoktu be Þerif Ali! Düþünemedim, böyle bir þey olacaðý aklýmýn ucundan bile geçmedi.

-Suyunu getirdim Baba.

-Teþekkür ederim Çulsuz.

-Kontrollü dýmdýzlak kaldý ortada. Ne yapacak þimdi? Bunun hali ne olacak Baba?

-Farfara boþ boþ konuþup da beni kýzdýrma! Niye ortada kalsýn? Biz daha ölmedik, elbette bir þeyler yapacaðýz.

-Sað ol Baba! Ama ben yardým filan istemem, çalýþýrým kazanýrým ve gene ileride bir gün kýraathanemi açarým.

-Sana da kýzacaðým þimdi Hamlet! Bugün sanki herkes beni kýzdýrmakta anlaþmýþ gibi. Ben ne dersem o olacak! Nokta. Anladýn mý nokta?

-Özür dilerim Haydar Baba. Tamam, sen bilirsin.

-Baba aklýma bir fikir geldi. Bina yandý fakat arsa duruyor. Hem de dokuz yüz metrekare… Burasý oldukça deðerli bir yer. Hamlet arsayý satsa alacaðý para ölünceye kadar ona yeter.

-Emlakçý Davut doðru söylüyor. Satsýn arsayý, keyfine baksýn.

-Ampulcü, senin de Emlakçý Davut’un da kafasý hep böyle rant getirecek iþlere çalýþýyor. Bu adam iþsiz güçsüz duramaz, kýraathanesi olmadan yapamaz. O nedenle sizin görüþleriniz geçersiz.

-Aklýndan geçenleri söyle Baba!

-Söyleyeyim Avcý Osman: Gördüðüm kadarýyla burasý þu anda çok kalabalýk. Yani hemen hemen herkes gelmiþ. O nedenle bir konuþma yapacaðým. Herkes beni dikkatle dinlesin.

-Hey ahali, kendi aramýzda konuþmayý keselim ve Haydar Babamýzý dinleyelim. Þevki, arkandaki konuþanlarý uyarýr mýsýn?

-Tamam Aktar Reþit, uyarýyorum. Ýþte sustular. Buyur konuþ Baba!

-Konuþmam çok uzun olmayacak. Bugün büyük bir felaket yaþadýk. Hepimiz üzüntülüyüz. Maalesef aramýzda iyiler olduðu gibi, kötüler de var. Var ki bu alçaklýðý yaptýlar… Ama þunu herkes bilsin ki ben bu iþin peþini býrakmayacaðým ve bunu yapanlarý adalete teslim edinceye kadar gece gündüz çalýþacaðým. Bu olayýn bir diðer yönü de Hamlet’e destek olup, onu kontrollüsüne kavuþturmaktýr. Bana kalýrsa bir yardým kampanyasý þimdiden baþlatalým ve küllerin olduðu yere yeni bir bina dikip Hamlet’e hediye edelim.

-Bravo, çok yaþa Haydar Babam! Üzerimize ne düþerse þahsým adýna söylüyorum ben razýyým. Param yok ama buradaki inþaatta gönüllü olarak çalýþabilirim.

-Teþekkür ederim Garip Ali. Deðerli dostlar benim söylemek istediðimi Garip söyledi bile. Yani o, bu kampanyaya emeðini baðýþlýyor. Ben bir aylýk emekli maaþýmý yani bin dokuz yüz yetmiþ beþ lirayý baðýþlýyorum. Baþka baðýþ yapmak isteyen var mý? Aktar elini kaldýrýyor. Söyle:

-Ben dükkanýmdaki bir aylýk geliri baðýþlýyorum. Kâr deðil, tam bir aylýk yapacaðým ciroyu… Sevgili müþterilerim o nedenle bu ay aktarýnýzý lütfen daha fazla ziyaret ediniz.

-Teþekkürler. Söyle Çulsuz!

-Tam yedi yüz lira baðýþlýyorum.

-Bak Çulsuz, burada þaka yapmýyoruz. Sen bu parayý nereden bulacaksýn da baðýþlayacaksýn? Senin baðýþýný duyunca herkesin aðzý açýk kaldý.

-Tahsin Abi, þaka filan yaptýðým yok. Söylediðim miktarý vereceðim. Yýllardýr elime þuradan buradan geçen üç beþ kuruþun bir kýsmýný ileride lazým olur diye bir köþeye atmýþtým. Geçenlerde ne kadar param var diye saydým. Tam yedi yüz yirmi beþ lira biriktirmiþim. Daha önce anlattýðým soygunculardan o yediðim dayaktan aklýma geldi ve paramý götürüp bankaya yatýrdým. Bakarsýn ayný adamlar gelip evi de soyabilirdi.

-Gözlerim yaþardý be Çulsuz! Söyle Ampülcü!

-Ýnþaatýn tüm tesisat malzemeleri bana ait.

-Acele etme sana da sýra gelecek Dereli. Haydi söyle bakalým!

-Çatýnýn kiremitleri de benden.

-Çok sayýda elin havada olduðunu görüyorum. Böyle giderse çok zamanýmýzý alýr bu kampanya baðýþlarý. O nedenle oðlum Hamza, sen bir kaðýt kalem al ve herkesi tek tek dolaþ, baðýþlarýný yaz.

-Emrin olur Haydar Baba.

-Halit Aða geliyor. Bu yaþýnda o bile bizi yalnýz býrakmadý. Aða filan ama öyle bildiðimiz aðalardan deðil. Duyduðuma göre öðrencilere burs veriyormuþ, bazý fakir ve hastalara da yardým ediyormuþ. Bütün bu yaptýklarýný kimsenin duymasýný da istemiyormuþ.

-Hepimize geçmiþ olsun. Allah cümlemizi daha beterinden korusun. Sen iyisin deðil mi oðlum Hamlet? Þükür sana bir þey olmamýþ.

-Ýyiyim Halit Aða, sað ol.

-Bak Haydar Baba, senin yaþýn benden küçük ama sen herkesin babasýsýn. Onun için ben de sana Haydar Baba diyorum. Ben bu olayýn geçmiþi ile ilgilenmiyorum. Kim yaktý, nasýl yandý gibi sorulardan ziyade bundan sonra ne yapýlabileceði önemli. Sen zeki adamsýn, mutlaka bu konuda kafanda bir plan oluþmuþtur.

-Söyleyeyim Halit Aða: Yeni bir bina yaptýrýp Hamlet’e hediye edeceðiz. Bu binada sadece kýraathane olmayacak. Bunun yanýnda sohbet ve okuma salonlarý da yaptýracaðýz. Yani isteyen oyun oynasýn isteyen sohbet etsin isteyen de kitap okusun. Oyun salonunda yani kýraathane bölümünde sadece tavla ve satranç oyunlarýna izin verilecek, sohbet salonuna televizyon da konacak, okuma salonuna zengin bir kütüphane yapýlacak. Biliyorum proje biraz büyük ve çok para lazým. Þimdi bir kampanya baþlattýk, baðýþlar oldukça iyi. Ayrýca Belediye Baþkanýna, Kaymakama ve hatta Valiye çýkacaðým ve kendilerinden yardým isteyeceðim.

-Çok beðendim Haydar Baba. Yalnýz Belediye Baþkanýna, Kaymakama, Valiye filan çýkmak yok. Siz baðýþlarýnýzý toplayýn, sonunda bana gelin. Ne kadar eksik varsa geri kalanýný ben tamamlayacaðým. Aslýnda tamamýný karþýlamak isterim ama sizlerin katkýsýnýn olmasý yapýlan eserle iftihar etmenizi saðlayabileceði gibi gözünüz gibi korumanýza da yol açacaktýr.

-Halit Aða, sað ol ama bu kadar büyük bir yardýmý ben kabul edemem. Aslýnda diðer yardýmlarý da istemiyordum, fakat Haydar Baba beni susturdu.

-Sen susmana devam et Hamlet! Haydar Baba’nýn sözünden dýþarý çýkma. Ben bir þey yapýyorsam bunu senin için yapmýyorum. Kendim için yapýyorum. Çünkü ben ömrümün sonuna kadar arada sýrada da olsa kontrollü çay içmek istiyorum. Hem ben hýrsýzlara bile havadan üç bin lira vermiþ bir adamken böyle hayýrlý bir iþe seyirci kalýrsam ayýp olmaz mý? Hýrsýzlara verdiðim parayý duyunca herkes gülmeye baþladý. Evet bir daha söylüyorum: Verdim.

- Halit Aða binaya adýný versek kabul eder misin?

-Kabul etmem. Ancak adý deðiþtirmeniz gerekebilir. Çünkü diðer ekleriyle orasý artýk alýþýldýk kýraathanelerden biri olmayacaktýr. Kabul ederseniz adý “Kontrollü Çay Tesisi” olsun. Þimdi bana müsaade. Yaþlý bir adama bu kadar yorgunluk yeter. Evin yolu gözümde uzadýkça uzuyor. Cümleten hoþça kalýn.

-Güle güle…

-Haydar Baba, ileride bir gün “Kontrollü Çay Tesisi’ne gidiyorum” mu diyeceðiz.

-Evet Dereli, öyle diyeceðiz. Çünkü artýk “Kontrollü Çay Kýraathanesi” hikayesi bitti….





Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn Ýronik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Deliden Mektup Var
Bir Murat Dört Surat
Korona Hikayeleri - 8
Dilsiz Fahiþe - 8 (Son)
Korona Hikayeleri - 7
Korona Hikayeleri - 4
Korona Hikayeleri - 5
Korona Hikayeleri - 6
Korona Hikayeleri - 3
Bu Bir Futbol Klasiðidir

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Küçücük Hikâyeler - 2
Acayip Bir Hikaye
Küçük Hikâyeler - 1
Senin Hikayen
Prostat
Bir Ölünün Günlüðü - 8 Son Bölüm
Bir Ölünün Günlüðü - 7
Hýrsýz Kim?
Bir Ölünün Günlüðü - 3
Bir Ölünün Günlüðü - 4

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Siyasi Taþlama: Neþezâde - 2 [Þiir]
Siyasi Taþlama: Karamsarzâde [Þiir]
Kusurî"den Týrtýklama [Þiir]
Zam Zam Zam... [Þiir]
Týrtýklama (Kazak Abdal'dan) [Þiir]
Yoklar ve Varlar [Þiir]
Ýstanbul,sana Âþýk Bu Kul [Þiir]
Âþýk Dertli"den Týrtýklama [Þiir]
Namuslu Karaborsacý [Þiir]
Dostlarým [Þiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yýldýrým adýný kullanarak çeþitli forumlara yazý yazdým. Ýddiasýz iki romaným var. Çok sayýda siyasi içerikli yazýya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öðretmeniyim. Yazmaya çalýþan her kiþiye büyük bir saygým var. Çünkü yazýlan her satýr ömürden verilen bir parçadýr.

Etkilendiði Yazarlar:
Az veya çok okuduðum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.