Geçmiþ ölmedi. Henüz geçmedi bile. -William Faulkner |
|
||||||||||
|
Sattama içindeki avcýlýðýn coþkusu ile konuþmaya baþladý. "Ben geyiði elimle bile avlarým. Ama onlara yaklaþýrken oldukça sinsi olacaksýn. Bir çitadan bile daha iyi olacaksýn. Otlarla gizlenebiliyorsan son aþamada kementle onu yakalayacaksýn." Abraka "Sattama, amcamýn oðlu biz bir kent inþa ettik. Etmeye de devam ediyoruz. Yakýnda daha da kalabalýklaþacaðýz. En büyük endiþem avlanacak geyiklerin azalmasý. Elbet avcýlarýmýz geyik bulamayýnca çok uzaklara avlanmaya gidecek. Bu da bazý sorunlarý doðurur. Uzaklarda ya aslanlarla karþýlaþýrsýn veya baþka bir canavarla. Daha baþka ilkel insanlarla karþýlaþmakta mümkün. Bence biz tarýmý geliþtirmeliyiz. Bunca insan ancak tahýlla doyar. Ýhtiyaç olursa avlanmayý da arada sýrada yaparýz. Tahýlý yenecek hale getirmeyi keþfettik. Ben akýllýca þeyleri hep tarýmda bulalým diyorum. Çünkü geleceðin insaný artýk avlanmayacak. Daha da akýllýca þeyler yaparak hayvanlarý kendi kontrolümüzde çoðaltmalý ve ihtiyaç olduðunda da onu kesip yiyebilmeliyiz. Sende biliyorsun. Kentte ilk kez ekmek yedin ve tadýný çok beðendin. Biz tarýmda ilerlersek, tarýmda akýllýca þeyler yaparsak daha, tatmadýðýmýz nice þeyleri keþfederiz. Onlarý çeþitli þekillerde yemeye hazýr hale getirmeyi de öðrendik mi kadýnlarýmýzýn dünyasý deðiþmiþ olur. Kadýnlarýmýz en çok yemek hazýrlamayý, temizliði ve örgüyü sever oldu. Yemek ve örgüyü bir nebze hallettik. Ama temizlik için suya kolay eriþim gerekir. Yemek kaplarýnýn yýkanmasý, çamaþýrlarýmýz ve en önemlisi tuvaletlerimiz için Ur þehrindeki yalnýzca kralýn kullandýðý sabun denen þeyi yapmayý baþarmalýyýz. Duyduðuma göre bunu zeytin meyvesinden yapýyorlarmýþ. Zeytini posa haline getirip süzüyorlarmýþ. Sonra içine deðiþik bir toprak atarak kaynatýyorlarmýþ." Akilan araya girdi. "Bizim en büyük kazancýmýz Tanrýça Fagým'dýr. O bizi yedirdi., giydirdi. Ama bize ilkel insanlarda ve hayvanlarda olmayan bir þeyi verdi. Bu düþünerek akýllýca þeyler yapmaktýr. Elbet ilkel insanlar bizim gibi ama onlar bizim gibi Tanrýça Fagým'ýn bedellerini ödemeye meyilli deðiller. Yani onlar küçük bir engeli dahi sorun ederler ondan kaçarlar. Ýçinde yaþadýðýmýz bu Çatalhöyük tabiatý vahþidir. Biz bu vahþi tabiattan ne kadar yararlanýrsak bizi bu tabiat görünmez ve gizli bir þekilde bizi kendine baðlýyor. Ve biz tabiata nüfus ettiðimizde ondan bize akýllýca þeyler geçiyor. Demem o ki bir kýsmýmýz avlanýrken bir kýsmýmýz tarýmla uðraþsýn. Bir kýsmýmýz ise yolculuk yaparak tabiatý keþfe çýksýn. Durdu devam etti. Biz Ýzmir Körfezine vardýðýmýzda aklýma bunun daha ötesine nasýl gidebiliriz diye sorular geldi. Ýzmir'de önümüzde deniz vardý. Þimdiye kadar karada yürüdüðümüz gibi denizde salla hiç ilerlemedik. Mutlaka o denizlerin gerisinde de toprak parçasý vardýr. Bu gezimizde Ýzmir'den öteye geçemedik. Eðer geçseydik mutlaka Ur þehri gibi medeni þehirlerle karþýlaþabilirdik. Çünkü denizi tutan bir þey var. Deðilse deniz akar gider yere boþalýr. Ve o tutan þey topraklardýr. O topraklarda yaþanacak yerler. Böylelikle oralarda bir þehirle karþýlaþmamýz mümkün. Ben kentimizde keþfe çýkacak gruplarýn oluþturulmasýný bu, gruplarýn ayrý ayrý yönlere giderek keþfe çýkmasýný istiyorum." Abraka "Böyle bir þeyi ancak biz ve aile çevremiz kabul eder. Baksana yeni gelenler arasýndaki avcýlar hiç keþif insaný deðil. Keþfetmeyi biz onlara yavaþ yavaþ öðreteceðiz. Onlaar ne ev gördüler ne akýllýca þeyler. Eðer onlar keþfe çýkarsa karþýlaþacaklarý sorunlarla yüzleþemezler. Buraya gelenlerin hepsi ya aðaç dallarýnda yaþýyordu ya maðaralarda. Anlayacaðýn tabiatýn çýplak insanlarýdýr onlar. Onlar ne eziyet çekmiþler ne akýllýca þeyler yapmýþlar. Onlar henüz Tanrýça Fagým'ýn bahçesinde yaþýyorlar. Fagým'ýn evine girmek için bazý bedeller ödemeleri gerekiyor." Gençler konuþulanlarý dikkatle ve merakla dinliyordu. Abraka amcalarýna içlerinden hak veriyorlardý. Tabiatta bu tecrübeyi yaþamýþ hiçbir insanla karþýlaþmamýþlardý. Heyecanlýydýlar. Gençlerden Keneþke heyecanla "Abraka amca eðer keþfe çýkarsanýz biz gençlerde gelelim mi?" diye sordu. Abraka "Neden olmasýn. Siz avcýlar genç yaþýnda tecrübe kazanýrsa ileride akýllýca þeylere daha yatkýn olur. Dedi ekledi. Gençler size bir müjdem var. Biz keþfe çýkmaya karara verdik. Sizlerde geleceksiniz. Ben babanýz ve annenizle konuþtum. Ýçinizden yalnýzca büyük olarak Cilit'in babasý bizlere eþlik edecek. Ben Akilan, Kurtaba siz gençler, Cilit'in babasý Semuþ ile yarýn yolculuða çýkacaðýz. Ýstikametimiz Ýstanbul boðazý ve ötesi. Hepimize hayýrlý ve uðurlu olsun." Gençler için için seviniyordu. Sabat Tuluþka, Menda, Mitu, Cilit, Tucar, Keneþke genleri oluþturanlardý. Damda baþlayan sohbet akþama kadar sürdü. Akþam ise yemek molasý verdiler. Yemek evlerden getirilen ortaklaþa yiyeceklerden oluþuyordu. Abraka böyle yaparak Tanrýça Fagým'ýn bereketini çoðaltmayý ve çýkacaklarý yolculuða onun gözcü olmasýný amaçlamýþtý. Fagým onlarýn yolculuða ne zaman çýkacaðýna karar vermiþti. Ýþte iþareti vermiþti. Ve o iþaret bir andan keþfe çýmaya karar vermeleriydi. Onlar kararlarýnýn devamýný düþünmeyen avcý ve toplayýcýlardý. Onlar isabetli þeyler yaparlardý. Ýsabetli þeyler hissederler ve akýllýca þeylere hak kazanýrlardý. Onlar bir önemsiz þeyleri düþünmeyerek Tanrýça Fagým'ýn evine girip çýktýklarýna inanýyorlardý. Akþam yemeði zevkle yendi. Nemengenin ekmeðinin tadý damaklarýnda kaldý. Nemengen bu sefer ekmeðe yeþil nohut bitkisinden elde ettiði tuzdan da katmýþtý. Abraka yemeðin arkasýndan þerbet getirilmesini istediðinde oturanlar coþtu. Çünkü þerbeti henüz yani keþfetmiþler ve bünyeleri sarhoþluðu çok sevmiþti. Nemengen Abraka'nýn yeniden yolculuða çýkacaðýný duyunca biraz endiþelendi. "Bu gezinizi yaz mevsimine býrakamaz mýsýnýz. Kýþýn gelmek üzere. Yiyecek için av hayvanýný nasýl bulacaksýnýz. Av hayvanlarýnýn hepsi sýcak yerlere göç etmiþtir." Dedi. Sattama cevap verdi. "Nemengen kýzým ben içinizde en büyüðünüz ve en yaþlýnýzým. Tecrübeme dayanarak söylüyorum ki bu gençler ve bu büyükleri kendilerini kararlarý ile çoktan ispatlamýþlar. Korkma onlar aç kalmaz. Hele baþlarýnda Abraka gibi avcý olunca." Nemengen oturanlarýn kararýna boyun eðmiþ bir vaziyette yemek, yenen tabak çanaklarý ve yenmiþ geyik butlarýný kaldýrdý. Damdan içeri girdi. Abraka konuþmaya baþladý. "Arkadaþlar bizler ancak yolculuða kanarýz. Ondan kana kana korkmadan içmeliyiz. Elimizde mýzrak ve oklar yanýnda demirden býçaklarýmýz var. Yarýn yolculuða erken çýkalým. Doðacak güneþ bizim erkenciliðimiz ile yükselsin." Þerbet içiyorlardý. Yavaþ yavaþ sarhoþ olmuþlardý. Ýlerleyen vakitlerde sarhoþluklar gelen meþkleri son buldu. Herkes kendi evine daðýldý. Abraka sarhoþ bir vaziyette yere kývrýlýp yattý. Hemen uyudu. Nemengen uyanýktý. O eline aldýðý aðaç çubuðundan mili ve pamuk ipliði ile örgü örüyordu. Menda da uyanýktý. O annesinin yaptýðý iþe merakla bakýyordu. Her ilmekte hayretler içerisinde kalýyordu. Konuþmaya baþladý. "Anne týpký kuþlarýn kendi yuvalarýný ördüðü gibi itina ile örüyorsun. Bakalým örgü bitince ne ortaya çýkacak?" "Nemengen "Bu baban yok mu. Böyle akýllýca þeyler ortaya çýkara çýkara herkesi kendine baðladý. Onsuz hareket edemez olduk." Menda gayet keyifliydi. Yarýn çýkacaklarý yolu yattýðý yerden hep düþündü durdu. Nemengen gece yarýsýna kadar örgüsüne devam etti. Hep aklýna avcýlarýn aç kalmasý geldi. Onlar adýna nasýl av bulabileceðini düþündü. Belki aklýna bir þeyler gelir sabah onlar kalkýnca bunlarý söylerdi. Ama aklýna bir türlü karlarýn içinde otlayan geyik görüntüsü getiremedi. Otlar karýn altýndaydý. Geyikler zeki olsa karlarýn altýndaki otlarý çýkarýr yerlerdi. Böylelikle avcýlar için bir av ortaya çýkardý. Ama geyikler kýþ mevsiminde yaþayacak kadar zeki deðillerdi. Avcýlar belki domuz avlayabilirlerdi. Tabi bulabilirlerse ve o zor avlanan domuzu avlayabilirlerse. Domuz tehlikeli ve saldýrgandý. Onun avlayamayacaklarýna kanaat getirdi. Gece yarýsý olmuþtu. Ördüðü þeye þöyle bir baktý. "Tam bulaþýk bezi olur." Diye söylendi. Elindeki örgüyü kenara býraktý. Yere kývrýlýp o da yattý. Sabah erken uyandýlar. Mýzraklarýný oklarýný torbalarýndaki yiyecekleri kontrol ettiler. Onlarý yolcu etmek için evlerinden çýkýp gelen kalabalýk Abraka'nýn konuþmasýný dinliyordu. "Arkadaþlar biz yokken sakýn niye gelmedik diye üzülmeyin. Biz tecrübeli avcýlarýz. Ne aç kalýrýz ne ilkel insanlardan korkarýz. Bizi korkutacak þeyler bizim için engel deðildir. O korkuyu yaþarýz. Ama o korku cesaretimizle bizden kaçar. Size son nasihat ve konuþmalarým bundan ibaret. Eminimki sizin gibi bizde aç kalmayacaðýz. Þimdi size veda ediyoruz. Tanrýça Fagým ýþýðýný hep üzerinizde üzeriniz de tutmasýný diliyoruz." Dedi. On kiþiden oluþan kafile Çatalhöyük'ten uzaklaþmaya baþladý. Kaþýnhaný'na kadar yolu sorunsuz geçtiler. Kaþýnhaný'nýn ötesi ise bataklýktý. Bataklýðýn çevresini dolaþabilirlerdi. Ama bu yollarýný uzatýrdý. Deriden çarýklarýný çýkarmadan bataklýða girdiler. Çarýklarýn ayaklarýnda olmasý onlarý tabandaki diken ve çalý çýrpýdan koruyordu. Bataklýk çok büyüktü. Abraka "Biz bu bataklýðý düþünmeden geçeceðiz. Aklýnýza siziengelleyecek þeyler getirmeyin. Düþünmeyin onlarý. Ayaðýnýza ne diken batar ne çalý çýrpý. Adýmlarýmýzý yavaþ deðil hýzlý atalým." Dedi. Uzaktan aðaçlar göründü. Abraka "Ha gayret arkadaþlar. Aðaçlarýn orada bataklýk bitiyor." Diye avcýlarý þevke getirdi. Bataklýkta güvenle ilerliyorlardý. Yalnýz yýlanlardan çekiniyorlardý. Bunu da atlatmýþlardý. Bataklýktan çýktýklarýnda ayaklarý çamurlu þekilde bir hayli ilerlediler. Önlerine su birikintileri çýkýnca orada ayaklarýný ve çarýklarýný temizlediler. Öðlen olmuþtu. Abraka torbasýndan ekmek çýkarýp yemeye baþlayýnca diðerleri de ona uydu. Kimi et kimi ekmek, kimi yeþillik yemeye baþladý. Torbalarýndaki yeþillikler domates havuç, salatalýk vardý. Abraka ekmeðini iþtahla yedi bitirdi. Ardýndan salatalýk yemeye baþladý. Salatalýðýn tadýna doyum olmuyordu. Biri bitince ikincisini alýp yemeye baþladý. Bu susuzluðunu da gideriyordu. Sonra deriden matarasýný aðzýna götürdü. Kana kana içti. Abraka "Akþam olmadan Konya'yý çýkmalýyýz. Çünkü buralarda henüz canavarlar göç etmiþ deðil. Ben buralarý biliyorum. Önümüzde aðaçsýz uzun bir yol var. Çabuk olalým ve akþam olmadan aðaçlara ulaþalým. Aðaçlar bizim güvencemizdir. Onda hem uyuruz hem tehlike oldu mu tepesine çýkarýz." Dedi. Yürüyüþ keyifli gidiyordu. Gençlerden Cilit bir türkü tutturmuþtu. 'Geyikler benim geyikler. Yaralandýnýz mý caným geyikler. Koþuþunuz beni yordu. Bakýþýnýz beni güldürdü. Siz misiniz aðlayan biz mi. Siz mi geldiniz bize biz mi. Soðuk demem koþarým peþinizden. Yaraladým demem keserim derinizden. Biz doyduysak siz tükendiniz. Biz aç kaldýysak siz türediniz. Hoppa geyiðim koþar ben koþarým. Hoppa geyik eladýr gözleri. Hoppa ben bakmaya doyamam geyiði. Hoppa geyiðim hoppa.' Çatalhöyük halký gruplar halinde ava çýkmýþtý. Grubun birinde Sattama önderlik ediyordu. Geniþ düzlükte geyikler öküz baþlý antiloplar otluyordu. Antiloplar az sonra baþlarýna geleceklerden habersizdiler. Yavru geyikler ve yavru antiloplar geliþimi tamamlamýþlar iyi bir koþucu olmuþlardý. Düþmanlarýnda kaçmalarý kolaylaþmýþtý onlar için. Onlarýn da baþýna gelecek kaçýnýlmazdý. Sattama'nýn iþareti ile avcýlar otlarýn arasýna eðildi. Sonra sürünerek bir antiloba yaklaþtýlar. Mýzrak fýrlatma alanýna girdiler. Hep birden mýzraklarýný ayný antiloba fýrlattýlar. Antiloba saplanan mýzraklar hemen etkisini gösterdi. Antilop sendeleyip yere serildi. Avcýlar avýný bütün halde götüremezlerdi. Av aðýrdý. Onun derisini yüzecekler parçalara ayýracaklar, parçalardan avcýlar alacak böylelikle av kolayca kente getirilecekti. Avcýlardan bir grupta keþif yolculuðuna çýkan Semuþ'un kardeþi Gengera'ydý. Gengera kardeþi gibi deðildi. Asabi bir yapýya sahipti. Kavgacýydý. Yaþý gençliði geçmiþ bu kavgacýlýðýndan dolayý hiçbir kadýn onunla evlenmek istememiþti. Her gün mutlaka bir kavgaya sebep olurdu. Kent halkýnýn þifacýlarý Gengera'ya otlardan yaptýklarý karýþýmdan içirmeye baþladý. Genera'yý bu sakinleþtiriyordu. Ve onu uysal hale getiriyordu. Þifacý Gengera'nýn karýþýmý her gün içmesini öngörmüþtü. Gengera bunun yanýnda üstün bir avcýydý. Onun avdaki baþarýsý mahiyetini memnun ediyor çýkardýðý taþkýnlýklara göz yumulmasýný saðlýyordu. Gengera cinayet iþleyip arkadaþýný öldüren biriydi. Cinayet kente taþýnmadan önceleri iþlenmiþti. Büyükler o an karar verdiler Gengerayý aralarýndan tecrit ettiler. Onunla ne konuþuyorlar ne de onunla ava çýkýyorlardý. Kabile kente geldiðinde Gengera ile ilgili durumu Abraka ile konuþuldu. Abraka Gengera için en iyi çözümün otlardan oluþan karýþýmdan her gün içmesi gerektiðini söylemiþti. Ýþte Gengera yine avcýlýðýný sergilemiþ antiloba ok atmadan mýzrak fýrlatmadan, yerinden kalktýðý gibi avýnýn boynuna atýlmýþ, kollarý ile sýkýca tutmuþtu. Diðer avcýlarda gelip yardým ettiler. Antilobu yere yatýrýp taþ keskilerle kestiler. Gengera yine hýrçýnlýðýný ortaya koydu. Avdan çokça pay almak istiyordu. O olmasa belki av kaçardý. Haklý olduðunu kanýtlamak için "Bakýn diðer avcýlara hala av yakalayamýyorlar. Neden biz kýsa zamanda avladýk. Çünkü ben cesaret ettim. Ben erken davrandým. Kaçmada yakaladým." Dedi. Grubun içindeki Gengera'dan yaþça büyük Yamkumu isimli avcý "Gengera Gengera yaptýklarýn diz boyunu aþtý. Sen avýn tamamýna da göz diksen biz bir yolunu bulur hakkýmýzý alýrýz. Böyle devam edersen seninle bir daha ava çýkmayýz." Gengera "Ben avýn çoðunu kahramanlýðýmýn iþareti olarak alacaktým. Bunu kent halkýna göstermek istiyordum. Bana bakarak 'Þu kahramana bak. Avý yalnýz baþýna avlamýþ. Baksana elinde diðerlerinden daha çok parça var.' Demelerini istiyordum." Yamkumu "Bununla eline ne geçecek. Böyle yaparak seni yücelttiklerini zannetme. Tanrýça Fagým'ýn bir gün seninle konuþacaðýný unutma. O zaman Fagým sana bir þey söyler ava çýkamaz olursun. Sen karný aç vaziyette topallayarak veya yerinden hiç kalkamayarak yerde oturmaya mahkum olursun. Bunu bil öyle konuþ." Gengera sakinleþmiþti. Grubun lideri Yamkumu'nun söylediklerinden korktu. Ýçinden Fagým'dan özür dilemeye baþladý. Gengera Tanrýça Fagým'dan korkardý. Daha geçen gün rüyasýna girmiþ aç bir vaziyette yiyecek ararken Fagým elinde tuttuðu kýzarmý but ile 'Ýstersen bunu yiyebilirsin. Ama önce but için bedel ödemelisin. Bunun bedeli avladýðýn hayvanlarýn seni süsmesi ve vücuduna boynuzlarýný batýrmasýdýr.' Demiþti. Gengera bunlarý düþündükçe ne kadar yalnýzlaþtýðýný gördü. Tanrýça Fagým bile ona yiyeceði çok görmüþtü. Kendinden utandý sýkýldý. Gül gibi kent içinde insanlarýn arasýnda yaþamak varken tuttuðu, kahramanlýk yolu onu zorlamýþtý. 'Kötü tanrýça Saratay'ýn tutsaðý mý oluyorum ne?' diye içinden geçirdi. Av hayvanýndan kendine ayrýlar parçayý gönüllüce kabul etti. Yamkumu ve grubu neþe içinde kente doðru ilerlediler. Ellerinde antilop butlarý ve yanlarýnda hayvandan yüzdükleri derisi ile beraberdiler. Akþama doðru bütün avcýlar kentteydi. Çoðunun eli doluydu. Avdan baþarýsýz dönenler yalnýz deðildi. Elinde olanlar olamayanlarla kendi butlarýndan paylaþtýlar. Mutlu bir kent bunu baþarmýþtý. Kimse aç kalmýyor herkes huzur içinde yaþýyordu. Evler yeni ev kent yeni bir kent olduðu için iç dünyalarý hep coþkuluydu. Belki onlarý bir arada tutan ve kentlerinin mutlu olmasý neden olan þey bu týlsýmdý. Paylaþmak hep paylaþmak. Coþkulu bir dünyada düzensizlik deðil barýþ hüküm sürerdi. Sattama tüm bu düþüncelerle bir daha coþtu. Damýnda kendi ile beraber oturan komþularýna "Þu keþfe çýkanlar ne akýllý. Kimseye hesap vermiyorlar. Hesaplarý ancak kendilerine. Babam Temingen'den duymuþtum. 'Yalnýz avlananýn yolu uzun yaþý çok olur' demiþti. Ne kadar haklý. Sonu olmayan topraklarda ilerlemek yeniden doðmak gibi. Hem de yeniden doðduðunda eskilerini kaybetmeden." Sattama'nýn kardeþi Kurtaba araya girdi. "Biz babamýzý anarken o þu anda bizi izliyordur. Hep sorar dururum. Ölenler nereye gidiyor. Yeni doðanlar nereden geliyor. Eminim ki Tanrýça Fagým da bunu bize bildirecektir. Biz avcýlar ormanlarda olsun ýrmaklarda olsun bizim için gizlenen hayatý bulmamýz için Fagým bizi hep teþvik ediyor. Fagým bize mýzrak yapmayý öðretiyor ev yapmayý öðretiyor. Öðretmediklerini zamana yayýyor. Bizler bitmeyen aklýmýzla gün gelecek elimize düþüncemizle yiyecek getireceðiz. Bu nasýl olur demeyin. Anlatayým. Düþüncemize gelmese biz açlýðýmýzý bilebilir miyiz. Ve düþüncemize gelmese akýllýca þeyler yapabilir miyiz. Düþüncemizin kement attýðý bu þeyler gün gelecek deðiþecek daha iyisine kement atar olacak. Yalnýz yeni akýllýca þeyleri sindirmeden Fagým bize yeni þeyleri göndermez. Eðer ondan hak kazanmadýðýmýz þeyleri istersek o bize yine verecektir. Ama bedel ödeterek. Týpký Hublada'nýn ölümü Tecavat'ýn ölümü gibi bedeller. Aramýzdan gçüp gidenlerin ödülü ise bambaþka. O avcýlar Fagým'ýn evinin içinde yaþarlar. Yeni þeyleri bildikleri için o evde daha çok yeni þeylerle karþýlaþýrlar. Çünkü onlar bilgi denen þeylerin farkýndadýrlar. Onlar önemsiz denen þeylerin ne kadar önemli olduðunun farkýndadýrlar." Yamkumu da oradaydý. Söz aldý. "Bizler barýþ içinde yaþamayý baþka bilirdik. Bizler elimizde sopa haksýzýn kafasýna vururduk. Buna biz barýþ derdik. Haklý ödülünü böyle alýrdý. Ne zaman barýþýn, haklýnýn kafasýna inenin sopa olduðunu gördük iþte, Fagým'ýn evine o zaman girdiðimizi anladýk. Bunlar mutlu bir kent için vazgeçilmezler. Barýþ benim için sýkýntýyý ve zorluðu göze alabilenlerin yaþadýðý yerlerdedir." Sattama "Nasýlsýn evinde mutlu musun. Hoþuna gitti mi evin. Onu anlat bakalým Yamkumu." Dedi. Yamkumu" Evime kavuþtuðumda çok heyecanlandým. Ýlk gün damdan içeriye girip girip çýktým. Karým Halkese bana þaþkýnlýkla baktý. 'Sen de maymunlar gibi daldan dala atlýyorsun. Senin farkýn merdivenlerden inip çýkmak.' Dedi. Ne yalan söyleyeyim dedikleri doðru. Önceleri aðaçlar bizim evimizdi. Daldan dala çýkardýk. Bu evlerde de merdivenlere çýkýyoruz." Oradaki avcýlar bu söze güldü. Yamkumu devam etti. "Çatalhöyük'ün bir gün daha kalabalýk olacaðýna inanýyorum. Hem yeni doðanlarla çoðalacaðýz hem etraftan avcý ve toplayýcýlar buraya göç edecek." Abraka ve mahiyeti yedi gündür yoldaydýlar. Önlerine çorak araziler çýkýyor hýzla yürüyerek ve mola vermeyerek oralarý geçiyorlardý. Yine bir orman bölgesine geldiler. Gece olmuþtu. Bir aðaca çýktýlar. Þimdi yiyeceklerini yiyebilirlerdi. Abraka konuþtu. "Arkadaþlar ben buraya bir isim buldum. Buraya 'Bursa' diyorum. Buradaki aðaçlarýn cinsi oldukça farklý. Böyle aðaçlarý þimdiye kadar hiç görmedim. Durdu ekledi. Bu tür aðaçlarýn adýna 'Ceviz aðacý' diyorum." Dedi. Akilan "Ýstanbul'a yaklaþmýþ olmalýyýz. Yýldýzlar onu söylüyor. Ne dersin Abraka?" Abraka "Haklýsýn yýldýzlarýn konumu önümüzde birkaç günlük yol olduðunu söylüyor. Bulutlar gece yýldýzlarý kapatmazsa kaybolmadan Ýstanbul'a ulaþýrýz. Ama beni endiþelendiren þey bir bedel ödeyip ödemeyeceðimiz. Buralara kadar sorunsuz geldik. Ýstanbul'un ötesine gitmek hepimizin hayali. Oralarda karþýlaþacaðýmýz engeller bizi ürkütmesin. Ýlkel insanlarla karþýlaþma oranýmýz artacak. Ama bizim için önemli olan o ilkel insanlarýn bize bakýþý ve bizi hatýralarýna almalarý. Bizler onlarýn içlerinde oldukça bu bizim izimiz olur. Ve o iz bizi daha akýllý yapar. Neden Antalya'da taþtan barýnaðýmýz ve izimiz var. Çünkü oralarda olan görünmez ve gizli baðlantýlarýmýz bizi mutlu etsin ve düþüncemize duruluk getirsin diye. Dedi ekledi. Benim bir düþüncem var. Ýstanbul'a varýnca orada olduðumuza dair bir izimiz olsun diye taþtan uydurukta olsa bir barýnak yapman iþitiyorum. Ýçinde bize ait çizgilerin olmasýný istiyorum." Akilan "Bu iyi bir fikir. Hem oranýn doðasý ile hemhal oluruz. Böylelikle oraya görünmez ve gizli izler býrakmýþ oluruz." Gençlerden Tuluþka araya girdi. "Abraka amca Tecavat ölmeden önce bana büyülü bir þekil öðretti. O tür þekillerin adýna 'Veve' deniyormuþ. Sen bu vevelerle ilgili bir þeyler biliyor musun?" Abraka "Biliyorum. Veveler topraða çizilir. O þekillerin hepsini aklýnda tutarak çizersin. Bende veve denemiþtim. Aslanlardan kurtulmak için son çare yere o büyülü þekilleri çizdim. Ama aslanlar kaçmadý. Sadece onlarla mýzraðým ile daha iyi savaþýr hale geldim. Yalnýz bir veve þekli icat edildi mi onu hiç unutmamalýsýnýz. Deðilse bu uðursuzluk getirir. Þayet bunlarla hep uðraþýrsanýz orasý farklý. Bu durumda rahatlýkla baþa çýkarsýnýz. Veve icat eden sahibine þiddetli olmasa da bir zararý mutlaka dokunur. Bunu unutmayýn. Dedi ekledi. Benim bildiðim bir kuþ vevesi, aslan vevesi, geyik vevesi var." Tuluþka araya girdi. "Ben bir tane ölüler ülkesi vevesi icat ettim. Bir kare çiziyorum. Karenin içine daire çiziyorum. Dairenin içine ters üçgen çiziyorum. Ben bu yolu deneyerek Tecavat ile temasa geçmek istedim. Baþarýlý da oldum. Yolculuðumuzdan yeni gelmiþtik. Kentten uzakta gezintiye çýkmýþtým. Kulaðýma aniden 'Tuluþka' diye Tecavat'ýn baðýrdýðýný duydum. Ama onu ne görebildim ne de bir daha sesini duyabildim." Dedi. Abraka "Çizdiðimiz þekillerde bizim gibi can taþýyan varlýklar. Onlara ölü gözü ile bakmayýn. Biz büyükler bunun farkýndayýz. Eðer þekillerle konuþmayý bir gün baþarýrsanýz bunu ne olduðunu bilirsiniz. Tecavat'ýn da sesi senin yere çizdiðin þekille yeniden ortaya çýkmýþ. Tecavat þekle baðlanmýþ sesini özgür kýlmak için sana baðýrmýþ. Biliyorsunuz ki çizilen þekiller insandan bazý þeyleri kendilerine baðlarlar. O þekiller de avcý insanlar gibi avlanýrlar. Onlar insanlardan kendilerine can taþýrlar. Ta ki onlar doyana kadar. Ama bir þeye de dikkat edin. Niyetiniz kötü ise þekillerde kötü olmaya dönüþecektir. Bir gün gelip kötü tanrýça Saratay'ýn tutsaðý omaya doðru gideceksiniz." Tuluþka cevabýný almýþtý. O içindeki þekle müptela olmuþtu. Bulduðu þekille kim bilir daha neler yapacaktý. Belki ölüler ülkesinin kapýsýný tamamen açar oralara yolculuk yapardý. Kim demiþ ki ölüler ülkesi diye bir yer yok diye. Bunun canlý þahidi iþte Tecavat'tý. Belki bir gün Tanrýça Fagým'ýn katýna çýkarabilecek bir veve þekli icat edebilirdi. Elbette biliyordu ki her þey þekillerle konuþmakta gizliydi. Ur þehrinde çivi yazýlarýný o da görmüþtü. O þekiller bir anlama gelmese de insanlar onunla konuþabiliyordu. Bunun sýrrýný Abraka çözemediyse mutlaka bir gün o çözecekti. Neden daha fazla Ur þehrinde kalmadýk ki diye içinden geçirdi. Abraka'ýn bir bildiði olmalýydý Ondan oradan kaçmýþlardý. Yoksa Tanrýça Fagým'ýn Ur þehrindeki tanrýlara sözü geçmiyor muydu. Oradan kaçarak Fagým'ý onlarýn elinden mi kurtarmýþlardý. Tuluþka aðaç dalýnda bu düþüncelerle gözünü kapattý. Uykuya geçti. Gengera huzursuzdu. Avdan çok pay almalýydý. "Neden onlarýn sözünü dinledim ki. Ben böyle hatalar yapmazdým. Dediðim dedikti." Diye söylendi. Yaný baþýnda bulunan taþ keskiyi eline aldý. "Ben o yaþlý Yamkumu'ya gösteririm" dedi. Uyuyan annesi ve kardeþlerini rahatsýz etmeden dama çýktý. Yamkumu'nun evi az ilerideydi. Yamkumu karýsý ile beraber yaþýyordu. Çocuklarý evlenip gitmiþ onlarda kendilerine Çatalhöyük kentinde birer ev yapmýþlardý. Yamkumu'nun yanýna bazen yatmaya uyumaya gelirdi. Gengera onlarýn orada olabileceði endiþesini taþýyordu. Yine de sinsi planýný uygulamaya koydu. Yamkumu''yu öldürüp kimseye görünmeden sývýþacaktý. "Umarýn evlatlarý yoktur. Deðilse iþimi zorlaþtýrýr, kaçamadan yakalanýrým." Diyerek damdan indi. Etrafý þöyle bir kolaçan etti. Kimsecikler yoktu. Yamkumu'nun evine yaklaþtý. Kulaðýný toprak tuðlalara dayadý. Ýçeriden ses gelmiyordu. Merdivene yöneldi. Basamaklarý çýktý. Damda bir süre kararsýzca durdu. Ýçinde bu iþten vazgeçme isteði vardý. "Ama olsun. Cezasýný çekmeli." Diye söylendi. Damda yavaþ adýmlarla giriþe geldi. Baþýný giriþe eðdi. Ayýn ýþýðýnda içeridekileri seçmeye çalýþtý. Ýçeride kaç kiþi var kimler orada bir türlü seçemedi. Ýçerisi karanlýk ve sessizdi. Ýçeriden horultu geliyordu. Bu Yamkumu olmalýydý. Onun hep horladýðýný biliyordu. Bunu kendisi söylemiþti. Yavaþça damdan içeriye sessizce merdivenle süzüldü. Yamkumu'nun yanýna yaklaþtý. Týkrtýya Yamkumu uyandý. Gengera'ya baktý. Hemen ayaða kalktý. "Ne arýyorsun burada. Senin evin yok mu. Hadi evine." Dedi. Gengera "Þöyle bir gezeyim dedim. Þimdi gidiyorum" derken arkasýnda sakladýðý taþ keskiyi hýzla Yamkumu'nun boðazýna çaldý. Yamkumu birden kanlar içinde kaldý. Boðazýndan kanlar fýþkýrýyordu. Yere yýðýldý. Yamkumu'nun karýsý hala uykudaydý. Seslere uyanmamýþtý. Gengera suçunu örtbas etmek için Yamkumu'nun taþ keskisini aradý buldu. Keskiyi Yamkumu'nun kanýna bulayýp yanýna býraktý. Hýzla merdivenleri çýktý. Damdan süratle indi. Doðru ýrmaða koþtu. Hemen suya girdi. Üzerindeki kan lekelerini su ile ovdu. Taþ keskisini yýkadý. Tam ýrmaktan çýkacaktý ki elinde mýzrakla karþýsýnda biri belirdi. Mýzraklý avcý "Bu gece vakti ýrmakta ne arýyorsun. Canavardan kaçtýn da mý ýrmaða girdin?" dedi. Gengera "Ben soðuk suyu severim. Uyku tutmadý Deðiþiklik olsun dedim. Geldim buraya." Mýzraklý adam "Benim adým Kambasal Seni tanýyorum. Sen dur bakalým dedi ekledi. Sen Gengera olmalýydýn. Hani þu her avda kahraman olan. Eli ile av yakalayan müthiþ avcý." Gengera "Ben oyum. Beni iyi tanýyorsun. Bende þimdi ýrmaktan çýkýyordum." Kambasal "Bu gece kentte nöbet tutma sýrasý bende. O yüzden ayaktayým. Biliyorsun buralarda canavarlardan geçilmiyor. Acele etsen iyi olur. Az önce bir sýrtlan sürüsü ile karþýlaþtým." Gengera "Ne sýrtlan sürüsü mü. Daha önce bana niye söylemedin?" dedi. Telaþla ýrmaktan çýktý. Orayý hýzla terk etti. Kambasal arkasýndan "Hey burada taþ keskini unuttun." Diye baðýrýnca Gengera hýzla geri geldi. Keskisini aldýðý gibi hýzla oradan uzaklaþtý. Evinde düþünüyordu. Buralarda kalamazdý. Cinayet ortaya çýkarsa bu sefer feci bir cezaya çarptýrýlabilirdi. Bu ikinci cinayeti affedilir gibi deðildi. Ama ne yapsýn alýþmýþtý cinayet iþlemeye. En ufak bir sürtüþmede içinden karþýsýndakini öldürmek geçiyordu. Sabah olunca Yamkumu'nun karýsý uyanacak yerdeki kanlar içindeki kocasýný görüp çýðlýðý basacaktý. Ýlk þüpheli Gebgera'ydý. Gengera son avýnda fazladan et talep etmeseydi kimse onu cinayetle suçlayamazdý. "Vah kafam. Ne güzel baþladýk sonu nereye vardý. Þimdi ben yalnýz baþýna ormanlarda nasýl yaþarým?" diye söylendi. Burada kalýrsam kent halkýnýn nefreti artar habersizce baþýna sopa iner ölür kalýrdý. "Çatalhöyük mutlu bir kent. Herkesin gözü önünde beni öldürmezler. Beni öldürdüklerinde bir sebebi süs olarak üzerime korlar." Diye düþündü. Eline torbasýný mýzraðýný okunu alýp damýna çýktý. Nöbet tutan Kambasal'ý izledi bir süre. Kambasal uzaktaydý. Arkasýný döner dönmez Gengera, merdivenleri hýzla inip gözden kayboldu. Ormanýn içinde bir süre ilerledi. Kentten iyice uzaklaþmýþtý. Ýstikameti May gölüneydi. Orayý Abraka'nýn yakýnlarýndan duymuþtu. "Þu Abraka gibi olamadýk gitti. Kendisi ne kadarda akýllý. Neden o sorunsuz yaþýyor da ben hep sorun çýkarýyorum. Belki o çok gezdiði için çok akýllý ve her þeye hakim. Peki ben neden öyle olamýyorum?" diye konuþtu. Abraka'nýn Antalya denen yere gittiðini duymuþtu. Orada denizin olduðunu öðrenmiþti. Oraya gitmeyi aklýna koydu. Bir dönüm noktasýndaydý. Çatalhöyük halký onu içinden ayýklamýþtý artýk. Bu iþin geri dönüþü yoktu. Yalnýz yaþamak için oldukça donanýmlýydý. Aç kalmayacaðý kesindi. Ýyi bir avcýydý. "Acaba Tanrýça Fagým onlara akýllýca þeyler verecekte bedel olarak benim cinayet iþlememi mi saðladý. O zaman Tanrýça Fagým kötü biri. Yok yok bu böyle deðil. Tanrýça Fagým kötü olamaz. Cinayeti ben iþledim. Fagým deðil. Hem Tanrýça Fagým bedelini avcýlarýn kabul edeceði ve onlarýn benimseyeceði þekilde ödetir." Diye konuþtu. Kimseye suç atamazdý. Öðlen olmuþtu. May gölüne biraz daha vardý. Gengera yolda hem yürüyor hem karnýný doyuruyordu. Aklýna Tanrýça Fagým geldiðinden beri içi huzur doluydu. Diðer taraftan Tanrýçasýna hesap veriyordu. Adeta Gengera'ya "Kaçma ve Çatalhöyük'te hesabýný ver. Korkma sana ceza vermezler. Sen masumsun. Çünkü sen can hastalýðýna yakalandýn. Sen þifalý otlardan içmeye devam etmelisin." Diyordu. Ýçindeki bu ses onu olduðu yerde durdurdu. "Yok yok bunlar beni öldürür. Ýçimdeki vahþiliði dinlemeliyim. Ben denize ulaþmalýyým." Dedi. Hedefi önce May gölüne varmaktý. Geceyi orada geçirmeyi planlýyordu. Ýçinde korkuda vardý. Canavarlarla karþýlaþma korkusu. Issýz yerlerdeydi. Ve birkaç geyik sürüsü görmüþtü. Yýrtýcýlarýn geyik sürüsünü fark etmesi an meselesiydi. Ve Gengera bundan dehþetli þekilde ürküyordu. Doðal olarak yýrtýcýlarýn av alanýna girmiþti. Hemen adýmlarýný hýzlandýrdý. Sonra koþmaya baþladý. Bu en iyisiydi. Potansiyel av olmaktansa koþup yorulmasý korkusunu biraz azaltýyordu. Sýrçalý'yý çoktan geçmiþ önüne baþka bir höyük çýkmýþtý. O höyükten de hayli uzaklaþmýþtý. Uzaklarda May gölünün daðý görünüyordu. Aðaçlar birbiri içine sýk otlar ise kuru ve yüksekti. Buralara kadar gelen yangýn olayýný duymuþtu. Ama aðaçlar sanki hala canlý gibiydiler. Sanki hiç yanmamýþlar. Evet öyleydi. Gengera bir aðacýn yanýna geldi. Aðacýn yanmýþ kabuðunu eliyle kopardý. Aðacýn iç kýsmý beyazdý ve ýslak olduðunu gördü. Demek aðaçlar deðil kabuklar yanmýþtý. Bu iyiye iþaretti. Bunu öðrendiði için sevindi. Ýyi bir þeyle karþýlaþmanýn uður getirdiðine inancý tamdý. Ama uðurunu geriye dönerek deðil ileriye Akdeniz'e ulaþarak kullanacaktý. May daðý da Gengera'nýn adýmlarý ile yaklaþtý. Yeþil aðaç bölgesine girmiþti. Aðacýn birine týrmandý. Akþam olmak üzereydi. Henüz güneþ batmamýþtý. Güneþ bütün kýzýl renginin ihtiþamýyla gülümsüyordu. Abraka henüz mola verilme vaktinin gelmediðini söyledi. Ayarlarýna harfi harfine uymalýydýlar. Kendilerine hep güneþ batarken mola veriyorlardý. Ayarlarý buydu. Bir þeyi düzen ile ve vaktinde yapmak Abraka için akýllýca þeylerin baþlangýcýydý. O düzen denen þeyin farkýndaydý. Nasýl güneþ hep ayný zamanda doðup batýyorsa kendisinin de güneþ gibi davranmasýnýn gerekliliðine inanýyordu. Abraka zamaný da keþfetmiþti. Onu önce uyku ile ölçmüþtü. Gece bir avcý uyudu mu sabah dinlenerek kalktýðý için bu uyuma ve uyanma aralýðý bir zaman ölçüsü olmuþtu. Diðer ölçüsü ise av hayvaný etinin ateþte piþme süresiydi. Abraka tüm bunlarýn zamanýný bilir ve hep ölçüm yapardý. Zamaný ölçmeyi av hayvanlarýnýn üzerinde de denemiþti. Koþan bir antilobun yorulma zamaný bir ölçüydü. Abraka bunu kendisine de uygulamýþtý. Bir ara koþmuþ ve yorulduðu yer iþaretlemiþ oradan geriye tekrar koþmuþtu. Çýktýðý yere geldiðinde yeniden yorulmuþtu. Abraka bir aðacý iþaret ederek "Ben bu aðacý tanýyorum. Üzerinde durduðu tepeyi de biliyorum. Çünkü burada büyük bir ateþ yakmýþtýk Bakýn izler hala duruyor." Dedi. Diðerleri de burayý tanýdýk buldu. Tuluþka "Evet bende hatýrladým. Bu tepeyi geçince bir hayli ilerledikten sonra Ýstanbul boðazýna varmýþ oluyoruz." Abraka "Haydi molamýzý verelim artýk." Dedi. Ekledi. Önce karnýmýzý doyurmak için bir ateþ yakalým. Gençler siz de kuru dallar toplamaya baþlayýn." Gençler etraftan kuru dal toplamaya gitti. Abraka da elinde sürtme çubuðu ile küçük bir kütüðü tutuþturmaya çalýþýyordu. Az sonra dumanlar çýkýnca kavý üfleyerek alevlendirdi. "Semuþ dedi Abraka Senin kardeþin Gengera ne zamandan beri rahatsýz. Çünkü biliyorum ki davranýþlarý normal deðil. En ufak bir anlaþmazlýkta öfke nöbeti geçiriyormuþ." Semuþ "Gengera çocukluðundan beri rahatsýz. Dedi. Kabilemiz Gengera'nýn ölümüne karar vermiþti. Bu karar Gengera'nýn iþlediði cinayetten dolayýydý. Arkadaþýný öldürmüþtü. Kabilemizdeki bir þifacý onu sakinleþtirebileceðini söyledi. Sonra ormanda Koka aðacýndan kokain denen özü oluþturdu. Kokaini Gengera'ya içirdi. O an Gengera Tanrýça Fagým kadar mutlu oldu. Kabilemizde onu öldürmekten vaz geçti. Gengera baþýna bir iþ açtý mý onu hep ben kollardým. Bir çok kavgasýný tehlikeli olmadan ben önledim. Ama þimdi endiþedeyim. Çünkü Gengera'yý Çatalhöyük'te yalnýz baþýna býraktým. Onun tekrar bir cinayete sebep olmasýndan korkuyorum." Abraka "Korkmakta haklýsýn. Daha iyi þeyler söylemek isterdim ama eli kana bulaþmýþ bir avcý dönüp dolaþýp yine ayný yapacaktýr. Çünkü o kiþi kana alýþmýþtýr. Ama Gengera'nýn durumu biraz farklý. Cinayet iþlemiþ ama ondaki taþýdýðý canda çürümüþ ve ona zarar veriyor. Kokain denen özü onun canýný yeniden diriltecektir. Hiç endiþe etme. Bir kiþi bilerek ve isteyerek planlý bir þekilde insan öldürmek istemez." Semuþ "Benim çok üzüldüðüm þey Gengera'nýn gizli gizli aðlamalarý. Ona 'Neden öyle aðlýyorsun" diye sorduðumda bana hiçbir þey söylemiyordu. Ama neden aðladýðýna dair bir fikir yürütebilirim. Gengera peþ peþe öksüz kaldý. Çocukken avda önce annesini kaybetti. Bu kaybediþ bir mandanýn annemize boynuzunu batýrmasý ile oldu. Babam ise annemin yokluðuna dayanamadý. Aðlaya aðlaya öldü. Tanrýça Fagým onlarý evinde misafir etmiþtir umarým." Abraka "Biz avcý ve toplayýcýlar Tanrýçamýzýn her zaman iyi olduðunu düþünürüz. Çünkü kadýnlarýmýz Fagým'ýn soyundan geliyor. Fagým bizi açken doyuruyorsa Gengera'ya da iyiliklerde bulunacaktýr. Sen hiç üzülme Gengera için. Þayet biz yokken Gengera kentte kötü bir iþ yaptýysa onun cezadan kurtulmasý için ben önayak olacaðým. Artýk endiþelerden uzak olalým. Fagým'ýn kapýsýnýn ne zaman açýlacaðýný bilemeyiz. Ve Fagým kapýsýný açtýðýnda bizim düþüncelerimizi görür hemen onu bir bedelle kabul eder. Bedel ödemek iyi deðil ama artýk biz medeni insan topluluðuna dönüþtük. Ve her adýmýmýz akýllýca olduðu için çokça bedel ödeyeceðimiz gün gibi ortaya çýkýyor. Gengera için en doðru þeyleri düþünmeliyiz. O masum çünkü Gengera canýnda çürümüþlük taþýyor. O masum týpký bir armudun çürümüþ olmasý ve o armudun çürüðünü atýp taze kýsmýný yememiz gibi bir duruma muhtaç. Biz akýllý olduðumuz için armudun çürüðünü atýp taze kýsmýný yiyoruz. Gengera kokain ile içindeki çürümüþlüðü atacak yeniden diri ve duru olacaktýr." Gençler gelmiþti. Ellerindeki kuru dallarý yere býraktýlar. Abraka da birer birer kuru dallar ile ateþi harladý. Gençler çok aç görünüyordu. Ateþteki piþen etlerden gözlerini ayýramýyorlardý. Abraka ve Semuþ'un konuþmalarý onlarý açlýðýndan alýp içine katamýyordu. Büyükler ne konuþuyor diye dikkatli deðildi. Abraka onlarýn sabýrsýzlýðýný fark etti. "Ýsterseniz etler piþene kadar torbanýzdaki ekmeklerden yiyebilirsiniz. Ama fazla yemeyin. Torbalarýnýzda hep yiyeceðin bulunmasý lazým. Çünkü av bulamadýk mý onlara muhtacýz." Dedi. Ama bu sözden sonra gençler iþtahlarýný kýstýlar. Hiç biri de torbasýndan ekmek alýp ta yemedi. Bakýþlarý vahþi bir açlýk deðil ne yaptýðýný bilen bir bakýþa dönüþtü. Etler güçlü alevler karþýsýnda fazla dayanamadý. Kendilerini koyuverdiler. Etrafa yayýlan etin rayihasýna artýk dayanamadýlar. Abraka'nýn etlere þöyle bir bakýp "Tamam piþmiþler." deyince gençler ete yumuldu. Gecenin rüzgarý etlerin kokusunu en ücra yerlere kadar taþýdý. Ve yýrtýcý hayvanlarýn iþtahý kabardý. Tuna M. Yaþar
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Tuna M. Yaþar, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |