..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Sanatçý, toplumda uzun çalýþma ve çabalardan sonra alnýnda ýþýðý ilk duyan insandýr. -Atatürk
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aþk ve Romantizm > Ýsa Kantarcý




19 Aralýk 2022
Sevgiliyle Ýlk Buluþma  
ZOR ÝÞLER

Ýsa Kantarcý


ESKÝ ÖYKÜ, PC DE BEKLEYECEÐÝNE OKUNSUN


:BJJH:
SEVGÝLÝYLE ÝLK BULUÞMA


Günün erken saatleriydi. Fatih’in uykusu kaçmýþtý.
Mutfaktan yayýlan patates kýzartmasýnýn kokusu duydu. Gece geç yattýðý halde uykusu kaçmýþtý.
Sebebini bilmediði kötü bir his vardý içinde. Belki de bir kabus görmüþtü ve hatýrlamýyordu. Belki de bugün berbat bir þeyler gelecekti baþýna. Elini yüzünü yýkayýp mutfaða gitti. Babasý daha erken baþlamýþtý güne. Üniversitede kaloriferciydi.
Mustafa masaya kurulur kurulmaz patateslere yöneldi.
“Dokunma patateslere. Ablan için yaptým!”dedi anne.
Fatih bir çatal alýp aðzýna attý aceleyle. Kadýn gidip kýzýný uyandýrdý ve gidip Fatih’in odasýný toplamaya, kirli ve temiz giysileri ayýrmaya baþladý.
Kahvaltý yaptýkça Fatih’in kafasý yerine gelmeye baþladý. Çay sihir gibi iyi gelmiþti. Çaya karanfil katýldýðý için.
Bugün Ayla’yla ilk kez buluþacaktý. Bu ona sýra dýþý ve heyecanlý gelmiyordu. Oysa ona ulaþabilmek için çok çaba sa rfetmiþ, bir çok zor ve acý dolu gece geçirmiþti. Evinin önünden onu bir an görürüm diye defalarca geçmiþti mesela. Ölmüþtü gizli gizli sevmekten. Ayla sevgilisinden ayrýlýnca Fatih ona yaklaþmýþ; ama reddedilmiþti. Ve Ayla baþka birini bulmuþtu. Ama onunla da iliþkisi bitmiþti. Sonunda Ayla Fatih’e yüreðinin kapýlarýný açmýþtý. Mustafa buna çok sevinmiþti; ama iþ böyle olunca kýz sanki bütün cazibesini yitirmiþti.
Ablasý Ayça girdi mutfaða, üniversitede kimya okuyordu, yaz tatilini boþ geçirmemek için bir turizm þirketinde sekreter olarak çalýþmaya baþlamýþtý, yabancý dil konusunda iyi olduðu için.
Fatih ablasýyla biraz sohbet etti, sonra salona geçip biraz kestirdi. Bir kabusla uyandý. Kabusda Ayla iki eliyle boðazýna sarýlmýþ, sýkýyordu. “Sen beni hak etmedin!” diye baðýrarak.
Fatih dýþarý çýkacaktý, Annesinden para aldý.
“4 ekmek al. Çýkarken çöpü de al.”

Fatih, çöp poþetini konteynere attý. Ýçerden bir kedi fýrladý týslayarak. Korkup kaçtý. Fatih de korkmuþtu, kedinin annesine küfür etti.

Fatih kaldýrýmda ilerliyordu. Yoldan bir düðün konvoyu geçiyordu. Ayla’yla evlenmeyi deli gibi istiyordu bir zamanlar. Þimdi bu hayal gözüne saçma sapan geliyordu. Lise bitecek… üniversite… askerlik… sonra iþ bulmak derdi. Sýra Ayla ile olan meseleye gelecek miydi? Hiç sanmýyordu. Ayla’nýn bir sürü sevgilisi olmuþtu. Herhalde kýsa süre sonra Fatih’e de sýkýldým deyip tekmeyi basardý. Kýzlara güven olmaz ki. Birçok arkadaþý böyle derdi zaten.
Ne kadar zordu basit bir geleceðe sahip olmak. Ölmezse, bir suça bulaþýp hapsi boylamazsa, bir hastalýktan eriyip dal gibi kalmazsa… of of… düþünmesi bile korkunçtu…

Ekmek fýrýnýndan ekmek aldý, markettin önündeki gazeteliðe yanaþtý. Kaldýrýmdan geçen güzel bir kýzý kesti kýsa bir süre. Üç gazete aldý. Ýçeri girip parayý ödedi. Dýþarý çýktý. Birkaç adým ötedeki Ayla’yla göz göze gelince dondu kaldý. Ayla palyaço gibi görünüyordu. Ayla’nýn altýnda ev kýyafeti mi nedir, pijama cinsinden dandik bir giysi vardý, ne kadar pasaklý görünüyordu öyle. Bir bunaðý ya da uyuþturucu baðýmlýsýný andýrýyordu. Saçlarý karýþýktý, yüzü ise solgundu. Adeta bir kazan dolusu çorbaya düþmüþ solucan gibiydi. Buna mý âþýk olmuþtu?! Bunun için mi aþkla ölüp ölüp dirilmiþti. Makyajsýz hortlak gibiydi. Fatih birinin ona seslendiðini duyup baþýný çevirdi.
“Sana diyorum sana. Fatih! Çabuk gel. Çok önemli!”diye baðýrýyordu Muhammed.
“Bekle.” dedi, Fatih baþýný çevirip Ayla’yý bakýndý. Ayla markete girmiþti.
Fatih Muhammed’in yanýna gitti. Arada onunla takýlýr, lisenin basket sahasýnda diðerleriyle takým oluþturup basket maçý yaparlardý.
“N’aber? Keyfin nasýl?” dedi Muhammed.
“Ýyidir.”
“Yarým saat sonra maç yapacaðýz. Var mýsýn?”
“Pek havamda deðilim. Bunun için mi çaðýrdýn beni?”
“Oðlum ne diyorsun? Kaybeden tavuk ýsmarlayacak…tavuk!”
“Ne kadar açsýn! Ben de önemli bir þey sanmýþtým. Bir külçe altýn sanki.”
Güldü: “E önemli tabi! Geçen sefer yenildik; bu kez acýsýný çýkaracaðýz!”
“Peki.”
“Senin rengin niye soluk? Hayalet görmüþ gibi bir havan var?”
“Bilmem.”
Muhammed onun koluna dostça vurup gitti.
Fatih geri döndü Ayla’yla konuþmak için. Ama onu göremedi. Marketten çýkýp saða sola bakýndý. Üzüldü. Onu orada sap gibi býrakýp Muhammed’le konuþmaya gitmiþti. Bu durumda Ayla iyi hissetmezdi. Kesin çok kýzardý. Hatta kudururdu. Ama Ayla ona çektirmemiþ miydi? Þimdi katlanma sýrasý ondaydý. Ayla bir keresinde ona; “çakal gibi peþimde dolanmayý býrak, senin gibi bir tipsize asla bakmam. Bak yoksa çok kötü olacak! Abime söylersem seni gebertir!” diye uyarmýþtý. O gün Fatih parka gidip aðlamýþtý, aðlamaktan gözleri þiþmiþti.

Mustafa apartmanýn köþesinden döndü. Karþýdaki 2 katlý evin bahçe giriþinde Ayla’yý gördü, komþu kýzla sohbet ederken ayaküstü.

Fatih adýmlarýný yavaþlattý. Korktu. Onlara selam vermeyi düþünüyordu. Meryem baktý sadece. Ayla baþýný çevirip bakmadý. Fatih de basýp gitti. Bir buket çiçek ya da ufak çaplý baþka bir hediyeyle kýzýn gönlünü onarýr, gerekli açýklamalarý yapardý.
Fatih eve ekmekleri býrakýp sahile indi.

Hava çok sýcaktý. Aðacýn altýndaki banka gidip oturdu. Kumsalda bir sürü insan ya güneþleniyor ya denize giriyordu. Genç, yaþlý, çoluk çocuk. Büfeden dondurma ve çekirdek aldý.10 dakika kadar orada oturup dondurmasýný yiyip kumsaldakileri seyretti. Daha çok emsali olan zarif kýzlarý.

Fatih basket sahasýndaydý. Gölgede çimene baðdaþ kurup oturdu, diðerlerinin gelmesini beklerken çekirdekleri yedi.
Uzun bir süre sonra Muhammed arkadan yanaþýp Fatih’in ensesine þamar attý. Korkan ve ensesi acýyan Fatih Muhammed’in ebesine küfretti. Muhammed güldü. Diðerleri de gelmiþti. Maça baþladýlar. Maçýn gerilimi ve heyecanýyla Fatih bütün ruhu ve kalbiyle iyice odaklanmýþ, takýmýna deðerli sayýlar aldýrýyordu. Muhammed ise takým arkadaþlarý top kaçýrdýðýnda baðýrýp çaðýrýyordu. Maç bitmiþ, Fatih’in takýmý kazanmýþtý. Güneþ altýnda basketbol oynamak hepsini epey yormuþtu, okulun çeþmesine gidip su içip kafalarýný ýslatýp feraylayýp döndüler. Aðaçlarýn altýnda çimenlere uzanýp basket maçýnýn kritiðini yapmaya baþladýlar.
Fatih’in cep telefonu çaldý. Arayan Mehmet’ti, dün onunla sözleþmiþti buluþmak için: “Ben gidiyorum.”
“Tavuk gelecek; nereye?!”
“Payýmý sen ye. Mehmet’e sözüm vardý.”
“Ya býrak þunu! Kafayý yemiþ. Gel takýl bizle, maç yaparýz diyorum, denizden baþka bir þey demiyor þapalak!” Fatih onun omzuna dokunup uzaklaþtý.

Fatih, kumsalýn kayalýk yerine geldi. Mehmet’i bir an denize dalarken gördü.
Mehmet kendi icat ettiði zýpkýnla balýk tutardý.
Laflayýp kaynaþýrken Fatih üstünü çýkarýp denize atladý. Biraz yüzüp çýktý. Mehmet küçük el radyosunu açtý. Fatih bu sýrada uzanmýþtý kayanýn üstüne, ellerini baþýnýn arkasýnda birleþtirip gökyüzüne bakarak hayallere daldý. Mehmet kayalarýn arasýnda uygun yerde ateþ yakmaya koyuldu. Topladýðý midyeleri piþirecekti. Fatih kalktý: “Karným acýktý.”
“Evden domates, biber, salatalýk, zeytin ve kaþar peyniri getirdim. Ne dersin?”
“Bayýlýrým.”
“Ekmek de getirecektim; ama bayattý. Bayat sevmem. Daha doðrusu bunlarla bayat ekmek gitmez. Benim bisikletle 2 ekmek alýp geliver fýrýndan.”
Fatih gidiyordu.
“Parayý almadýn!”
“Bende var.”
Fatih bisiklete binip uzaklaþtý. Fýrýndan 2 ekmek alýp çýkarken içeri giren müþterinin poþetindeki sucuklar iliþti gözüne. Yolunun üstündeki marketten bir sucuk aldý.
Mehmet sucuða sevindi, dedi ki: “Neden paraný harcadýn kardeþim? Ucuz bir þey deðil ki. Al bunu. Evine götür, annen tost yapar; yersin.”
“Yarýsýný sen alýrsan kabul.”
Mehmet gülümsedi: “Teþekkür ederim dostum. Doðrusunu istersen sucukla büyümedik.”
“Kim büyüdü ki?”
“Fakir edebiyatý bu.”
Güldüler.

Mehmet ateþte piþirdiði sucuk ekmeði uzattý dostuna. Fatih bir ýsýrýp alýp sordu: “balýk var mý, nasýl gidiyor?”
“Bir tane tutabildim. O da ufaktý; saldým. Bugün balýk yok.”
“Bir de ben deneyeyim.”
“Olur; ama tehlikelidir. Nasýl yapacaðýný gösteririm.”
“Sucuk ekmek þahane… domates biberle. Çok yaþa.”
“Sen de.”
“Sizin bahçeden mi?”
“Evet. “
“Desene. Ondan lezzetli.”
“Bir þey soracaðým Mehmet? Burada akþama kadar tek baþýnasýn. Sýkýlmýyor musun, yalnýzlýk bayar ve koyar be abi?”
“Yo; çok mutluyum.” Güldü.
“Kafayý nerden sardýn bu iþe?”
“Sevgilim beni terk edince. Kafayý yiyordum. Dayým beni alýp balýða götürdü bir kez. Böyle baþladý. Meleðin beni terk edeceðini hiç düþünmüyordum. Hesapta birbirimizi deli gibi seviyorduk.
“Hep onunlaydýn aga. Yüzümüze baktýðýn yoktu. Acayip bozuluyordum sana.”
“Dünyayý gözüm görmüyordu ki.”
“Gerçekten bitti; deðil mi?”
“Bitti. Ama ondan ayrýlýnca iliþki sonlanmýyor. Baþka türlü bir iliþki baþlýyor. Ve an geliyor izleri…duygularý…artýk neyse…hatýrlayýp düþüncelere ya da acýya dalýyorsun. Bazen film izler gibi, bazen filmin içindeymiþ gibi. Ama onu unutursan bambaþka. Unutsan bile acýsý bir yerlerinde nabýz gibi atmaya devam eder. Artýk kimseyi öyle kendimi koy vererek sevmeyeceðim. Taþýndý defoldu gitti. Ben kaldým piç gibi ortada. Ama bendeki salaklýk ki; bu iþ bir gün biter diye hiç hesap etmedim, öyle sevince üzüntüsü büyük oluyor tabi. Alýþtým ama. Boþ ver. Bu yüzden intihar edenler var. Onlardan olmadým çok þükür!”

Mehmet Fatih’e zýpkýný nasýl kullanacaðýný gösterdi. Sonra Fatih daldý, birkaç kez denedi, eli boþ çýktý, son kez deneyeyim dedi ve iri bir balýk yakaladý.
Mehmet kefali eline aldý: “Gözlerime inanamýyorum. Çaylak, turnayý gözünden vurdun!”
Gülüþtüler.
Mehmet dedi ki: “Ben bunu eve götürünce gözlerime inanamayacak annem.”
“Onu ben yakaladým. Ayný þeyi ben de düþünüyordum. Ver onu bana!”
“Hayatta vermem!”
“Ver bak; yoksa bozuþuruz!”
“Kusura bakma. Þansýn varken ikinciyi de yakalarsýn.”
“Sen þapalaðýn tekisin; küstüm. Bir daha selam verme bana Mehmet!”
“Kýzma be; kafa buldum seninle.”
Hafiften bir güreþ tuttular ve býraktýlar. Fatih kendini yorgun hissediyordu, uzandý kayanýn üstüne. Þekerleme yapayým derken epey uyumuþtu.
Saatler sonraydý. Uyandý. Mehmet toparlanýyordu. Fatih de toparlanmaya baþladý.
Fatih bisikletin orta bölümüne yan oturdu, Mehmet bisikleti hareket etti, makara yaparak ilerliyorlardý.
Apartmanlarýn önüne gelmiþlerdi. Mehmet apartmandan çýkan çok sevdiði iki kýz arkadaþýný gördü.
“Þunlara pas atayým.”
“Sakýn balýðý ben yakaladým deme!”
“Onu geçeceksin.”

Mehmet, kýzlara seslendi ve bisikleti kaldýrýmýn kenarýna kýrdý, aceleyle balýðý çýkardý poþetten: “Kýzlar bakýn bakýn! Kalkan balýðý hiç yediniz mi?” Balýk elinden kayýp düþtü yere. Balýðý alayým derken bisiklet yan yattý, ikisi birden yerdeydi, kýzlar gülüyordu. Az ilerdeki aç kedinin biri süratle yanaþýp balýðý alýp kaçtý. O kadar hýzla kaçýp duvardan atlayýp bahçeye gitmiþti ki; Mehmet aval aval bakamadý bile. Acýyan elini ovuþturuyordu. Kýzlar ise gülüþerek uzaklaþýyordu: “Acelemiz var Mehmet. Sonra muhabbet ederiz.” El salladý kýzlar. Fatih dizini ovuþturuyordu: “Þapalak!”
“Þapalak ne ya!? Ýkide bir bana öyle deme! Geri zekalý mý demek istiyorsun?”
“Salaksýn oðlum iþte! Ne diyeyim sana?”
“Ne kýzýyon oðlum. Onlar iyi kýzlar. Tanýþýrdýn.”
“Ýhtiyacým yok!”
“Yalnýzlýk çekmiyor musun?”
“Yok.”
“Sevgili mi edindin?”
“Var belki; sana ne!”
“Kusura bakma. Kýzlarý görünce hemen yavþadýðýmý sanma. Onlar kankalarým. Ben senin onlarla tanýþmaktan hoþnut olabileceðini düþünmüþtüm sadece… ben seni mutlu etmek istemiþtim… senin sucuk alman gibi…”
Fatih gülümsedi, kalbinin ýþýltýsý gözlerine yansýmýþtý: Didiþme tatlýya baðlandý böylece. Mehmet yürüyor, tek eliyle de bisikleti tutuyordu, dedi ki: “Sevgilin olunca onu bana bir geceliðine verir misin?” Güldü.
“Elbette; ama sen de anneni verirsen.”
Mehmet tokat atmak istedi, Fatih baþýný kaçýrdý. Güldü.
Mehmet dedi ki: “Birkaç gün sonra elektrikçi Ayhan abinin yanýnda çalýþmaya baþlayacaðým. Sence nasýl?”
“Güzel iþ.”
“Dünya özgürlük hareketlerinin neresindeyiz sence?”
“Kýçýnda kýl bile deðiliz oðlum.”
Güldüler.
“Neden? Bizim neyimiz eksik?”
“Çalýþmayýp seviþme propagandasý yaparsan içeri alýrlar seni. Ayrýca baban hastanelik edene kadar döver.”
“Sen hiç seviþtin mi?”
“Sana ne! Mikrop!”
Mehmet sýrýttý.

Hava kararmýþtý. Fatih evdeydi, duþ alýp odasýna geçti. Sonra bilgisayarýný açtý, üye olduðu sitelere girip mesaj kutularýna gelen mesajlarý okudu ve yanýt yazdý arkadaþlarýna
Sonra sýkýlýp uzandý. Müziði açtý.
Ablasýnýn sesini duydu: “Çay ister misin?”
Ablasý çayla birlikte yulaflý bisküvi de býraktý masaya.
Mutfaða gidip bir bardak çay alýp döndü odasýna. Tekrar açtý bilgisayarýný. Vakit su gibi akýp geçmiþti. Tuvalete gitti. Çýkarken ablasýnýn balkonda olduðunu fark edip onun yanýna oturdu. Ayça eðlenceli bir þeyler anlattýktan sonra sordu: “Ýþ buldun mu?”
“Henüz bakmadým.”
“Ne zaman bakacaksýn?”
“Birkaç gün sonra.”
Ayça sigarasýndan bir nefes çekti, dedi ki: “Gerçekler dayanmasý zor. Ama ne kadar antrenmanlý olursak o kadar iyi.” Güldü. “Baþka; yani dipteki hayatlarý düþünürsek bizimki eðlenceli gözükür. Hep bizden iyilere bakýyoruz nendense… Bizim gibiler için sýkýntý bitmez kardeþim. Birileriyle takýlýp uyuþturucu baðýmlýsý olacaðýna ne bileyim kýz meselesi yüzünden bir arkadaþýný geberteceðine… çalýþmak iyidir. Görüyorsun babamýn halini. Akþama kadar birilerinin kahrýný çekiyor. Ve ona destek vermemiz lazým. Çalýþýp harçlýðýný kazan.”
Ayça sigarasýný söndürdü: “Sana iyi geceler.” Kardeþinin omzuna dokunup içeri gidiyordu, durdu: “Ha, bu arada; kýzlara kendini kaptýrma. Hiçbir kýzýn da kalbini kýrma.”
Fatih’in kafasýna Ayla dank etmiþti. Cep telefonunu içerden alýp onun eski mesajlarýný okumaya baþladý. Belki yeni bir mesaj atmýþ olabilirdi. Beðenmediði mesajlarý bile silmeye kýyamýyordu. Sonra manzarayý seyrederek dalýp gitti. Ýçinde uyanan alev sönmemiþti. Ýçini sýkýntý bastý.
Hesapta bu akþam onunla buluþacaktý, aklýndan uçup gitmiþti bir kere, uyku düzeni bozulmuþtu, ondan, kafasý yerinde deðildi, ondan, duygularý yerinde deðildi… anlatýrdý hepsini… baðýþlatýrdý kendini:
“Bile isteye gelmediðimi sanacak. Zavallý Ayla, sözleþtiðimiz kafe önünde it gibi beklemiþtir” Güldü. “Belki de bugün ona pas vermediðim için gitmemiþtir oraya. Ama telefon mesajý beklemiþtir. Atmadýðýmý görünce daha da kýzmýþtýr. Kýzarsa kýzsýn. Buluþma yerine gitse zaten mesaj atar, nerde kaldýn diye sorardý.

Fatih, ona eriþebilmek için neler yapmýþtý neler… Ayla baþka bir okuldaydý. Fatih onu okul çýkýþlarýnda uzaktan, bir an bile görebilmek için saatlerce beklememiþ miydi onlarca kez. Ayla ise o sýrada sevgilisi yanýnda mutluluk kahkahalarý atýp itin elini tutmaz mýydý? Onu öpmez miydi? Þimdi üzülüp kýzýp dursundu Ayla. Haha! Çok da güzel olmuþtu böyle, ondan bir ses beklesin Ayla, kýrýlsýn; hatta acýyla yamulsun duvara toslayan araç gibi. Bu çocuk niye beni aramýyor diye kendi kendini yesin, cep telefonunu yesin, bir zamanlar yaþattýklarý nasýlmýþ anlardý belki. Yok yok, zýrvalýyordu Fatih. Meryem’le sohbet ettiðinde oradan geçmiþti. Ayla yüz verseydi konuþacaktý.
Fatih esnedi, kalkýp yatmaya gitti. Ýþler kötü gitse de her zaman düzeleceðine, ertesi günün iyi þeyler getireceðine inanýrdý ablasý ya da annesi sayesinde. Ýçine öyle iþlemiþti. Bunda babasýnýn katkýsý da çok büyüktü. Onu yanýna alýp filmlerdeki gibi öðütler vermese de, o bunu ve birçok þeyi babasýnýn sert bakýþlarýndan, tepkilerden çýkarýrdý.
Mutfaða gitti, dolaptan soðuk su içip salona geçti, televizyonun baþýna kuruldu. Kumandayý eline alýp televizyon kanallarýnda gezdi. Ýzlemeye deðecek hiçbir þey bulamadý. Balkondan gelen esinti kesilmiþti ve içerisi boðucu sýcakla eziliyordu. Fatih nefes almakta zorlandýðýný hissetti. Balkona çýktý yine. Bir süre sokaðý, sokak lambalarýný, uzak ýþýklarý, gölgeleri ve aðaçlarý seyretti. Ama içi sýkýldý. Ruhu daraldý. Uykusu hiç yoktu. Delirecek gibi hissetti. Odasýna geçti. Bilgisayarýný açacaktý. Masa lambasýnýn aydýnlýðýyla sabaha kadar bilgisayar baþýnda vakit geçirmek yarasa gibi… Girdiði sitelerde sitede ruh hastalarýnýn yazdýklarýný okuyacak, boþa vakit kaybedecekti. En iyisi dýþarý çýkýp uykusu gelene kadar gezmekti.
Hazýrlandý. Ses çýkarmamaya özen göstererek anahtarýný alýp sokaða çýktý.

Gökyüzünde ay vardý. Boþ sokaklarda onu oyalayacak basit bir þey bulamadý. Bir týkýrtý, en azýndan bir kedi ya da köpek. Durup sokaðý dinledi. Çok uzakta bir köpek havlýyordu. Dövüþ ustasý olduðunu ve gaspa uðrayan kadýna yardým ettiðini hayal etti. Cinayete kurban gidecek bir adamý kurtardýðýný… Bir hýrsýzlýða tanýk olsa, eve giren 2 hýrsýz ya da aracý çalmaya kalkýþýyorlar. “Polis az sonra burada fareler!” diye uzak mesafeden baðýrýp onlarý korkutsa. Hayal kurarken eðlenceliydi tabi hayat.
Gökyüzünden ufolara ait küçük bir uzay gemisi parka düþse, patýrtý koparmadan, tek o fark etse ve uzay aracýna sýkýþmýþ kertenkeleye benzeyen uzaylýlara yardým etse, yok yok, onlara asla yardým etmezdi. Çünkü onlar insanlarý kaçýrýp üstlerinde deneyler yapýp parça parça ediyorlardý. Filmlerde öyle izlemiþti.
Bir mucizeye tanýk olsa þimdi. Kutsal kitaplarda sözü edilen melekler nerdeydi þimdi acaba? Buralarda bir yerde onu gözleyen melekler var mýydý? Þeytan kesin vardý da; önemli olan meleklerdi. Acaba neye benziyorlardý? Resimlerde kanatlý resmedilirlerdi, illaki kanatlarý vardý. Zaten kanatlý þeyler þiir gibi güzeldir. Kanatlý bir at… öyle bir melek duymuþtu. Onun sýrtýna binip þehirde ve zamanda yolculuk yapmak isterdi.
Sokak heyecansýz, takýrtýsýz, tatsýz ve tuzsuzdu.
Baþka sokaða daldý, oradan baþka sokaða. Yine ilginç bir þey ve heyecan yoktu, herkes ölü gibi uykudaydý. Ne olmuþtu insanlara, biri bile sýkýlýp sokaða çýkmaz mýydý? Hayret etti. Kývýlcým yoktu buralarda bir yerlerde.
Ayla aklýna geldi, ilk buluþmada ister istemez onu ekmiþti, onu ekmiþti ama düzeltecekti. Ya düzeltemezse? Derken bu gecede ilk buluþmasý olursa bir belayla, çevrede yardým edecek kimse de yoktu. Bu iþi; yani bu gezmeyi Ayla’yla buluþma gibi eline yüzüne bulaþtýrmaktan korktu. Ayaðýnýn önünde bir paket sigara vardý, aðzý açýktý ve doluydu.
Alýp baktý; paket tertemizdi. Sigara içmezdi.

Ama bu paketi tiryaki olan bir arkadaþýna verebilirdi. Ýlerliyordu. Aniden durdu. Yerde bir paket sigara daha fark etti. Alp baktý. Paket hiç açýlmamýþtý. Az ilerdeki çöpün yanýnda bir paket daha fark etti. Onu da cebine attý. Eski çuvalýn çevresinde iki paket sigara daha buldu. Çuvala baktý. Çuval yarýsýna kadar pahalý ithal sigara doluydu; anlaþýlan hýrsýzlar kaçarken çuvalý buraya atmýþtý. Çevresine baktý, kimseyi göremedi. Sigaralarý yarý fiyatýna satsa iyi para kazanýrdý. Kalbi korkuyla çarptý. Þu an biri onu izliyorsa? Kaygýya gerek yoktu, sokak bomboþtu iþte.
Aklýna ilk gelen müthiþ etkileyiciydi: Sattýðý sigaralarýn parasýyla Ayla’ya deðiþik birçok hediye alýrdý, renk renk elbiseler, insanýn içini açan ve gýcýr gýcýr oynatan elbiseler. Sürüsüne genç kýz o giysiler sayesinde bakýlacak güzelliðe sahip olurdu. Zavallý Ayla genelde ayný giysileri giyerdi. Kýz arkadaþlarýndan aldýklarýný… Babasý iþsizdi, annesi de evlere temizliðe giderdi, garibandýlar. Ama Ayla’nýn öyle bir havasý ve cazibesi vardý ki sanki her gün trilyonlarla oynayan papyonlu avrupai bir babanýn kýzýydý ve keman ya da piyano çalmayý diþ fýrçalar gibi iyi bilirdi. Ayla onca hediyeyi görünce feleði þaþardý sevinçten. Tabi ya! Kuru, yavan dünyasýna –tenine-bir ilahi ýþýk topu düþmüþ gibi olurdu.
Fatih, bir kez daha çevresini kolaçan etti hýrsla kimseyi göremedi, bir kediden baþka. O da cep telefonuyla arayýp ihbar yapamazdý ya. Coþkuya kapýlýp fýsýldadý: “Kedi, tek tanýk sensin. Beni görmedin tamam mý, kesinlikle görmedin, duymadýn, iþitmedin; anlaþtýk mý?” Fatih dudaklarýný yaladý.
Kedi bir parça kuru ekmeðe ihtiyacým var der gibi miyavladý. Baktý bir an ve basýp gitti.
Fatih çuvalý hafif kaldýrýp tarttý. Sonra deneme amacýyla sýrtýna koydu. Çuvalý böyle götürürse birileri onun hýrsýz olduðunu eliyle koymuþ gibi anlardý. Çöpün çevresindeki karton kutulara bakarken altta bir bavul buldu. Eski ama saðlam bir bavul, modasý geçmiþ bir bavul… Bavulun içinde eski eþyalar vardý. Siyah kasketi aldý, baktý, kokladý, temizdi ve parfüm kokuyordu.
Siyah camlý güneþ gözlüðü gördü, o da eski modeldi ama iþe yarardý. Gözlüðü taktý; ama önünü görmekte zorlandý. Açýk paketten bir dal çýkarýp yaktý. Öylesine, eðlencesine, baþarýsýný; yani bu geceki þansýný kutlamak ister gibi…
Çuvalý bavula yerleþtirdi. Gözlüðü takýp ilerledi. Nasýlsa buralarda kamera filan da yoktu. Ara ara dönüp arkasýna bakýyordu, köþeyi döndü, aniden önünde bir çocuk belirdi: “Selam sana görünmez adam!”
“Selam.”
“Bana sigara lazým, 4 dal verir misin?”
13 yaþýnda gösteren çocuðun üstü baþý daðýnýktý, sinsilik vardý bakýþlarýnda.

Fatih paketi açtý. Dört dal sigara uzattý.
“Fikir deðiþtirdim, bana bavulunu ver.”
“Bavulda eþyalarým var. Yanlýþ þey isteme; kalbini sökerler; bilirsin.”
Çocuk güldü: “Ciddi deðildim. Þehre yeni mi geldin?”
“Evet.”
“Nerdensin?”
“Köyden geldim.”
“Nereye?”
“Amcamýn evine.”
“Bavulda para olmasýn?”
Güldü: “Yok be. Ne gezer.”
“Sen hýrsýz mýsýn?”
“Yok.” dedi Fatih, 4 dal sigara uzattý.
Sarýþýn çocuk sigaralarý aldý: “Teþekkür ederim. Þansýn bol olsun.”
“Sað ol gardaþ.”
“Dikkatli ol, tekin olmaz buralar.”
“Dikkat ederim.”
Çocuk uzaklaþtý.
Fatih, derin bir soluk aldý. Ýlerledi. Baþka bir sokaða girdi, eve giderdi buradan. Sokak lambalarý birden söndü. Korktu, sanki birisi onu takip ediyordu. Çocukluðunda karanlýktan çok korkardý, o günlerdeki gibi hissediyordu kendini. Beyninde tuhaf kelimeler, cayýrtýlar dönüyordu. Iþýklar geldi aniden. Parka gelmiþti. Panikle yanlýþ yere saptýðýný anladý. Dert etmedi. Eve gitmekten caymýþtý. Parkta içiyordu birileri. 3 adamýn gölgesini gördü, aðaçlarýn altýnda, biri baþýný çýkarýp ona baktý, Fatih korkuyla hýzlandý. Gecenin yüzüydü bunlar ve bu heyecan güzeldi, kaçak gibi olmak, kaçmak… diken üstünde olmak… tedirgin, sahipsiz, korumasýz olmak, kayýp gibi olup hayalet gibi gitmek loþ ya da karanlýk sokaklarda.
Bu korku ve kokular güzeldi, bu oyun güzeldi. Normalde Fatih sabah’ýn 2’sinde asla olmazdý sokaklarda. Kendini garip, gizemli; ama güzel hissediyordu. Endiþeli olsa da. Bu iþi sað salim, ciddi bir belaya bulaþmadan, yaralanmadan ya da gebermeden sonuçlandýrsa iyi olacaktý. Issýz ve sessiz sokaktan martý gibi süzülerek geçiyordu. Ara ara arkasýna bakýp kontrol etmeyi ihmal etmiyordu. Karanlýk korkusu… kokusu… sürekli korkularý vardý Fatih’in. Ayla’yý kaybetme korkusu; babasýný, ablasýný, annesini kaybetme korkusu, okulda sýnavlarda kaybetme korkusu, gelecek korkusu, iþ bulma korkusu, iþ sýnavýnda kaybetme korkusu, askerde ölme ya da sakat kalma korkusu, evlilik korkusu, ilerde baþ belasý olabilecek bebeðe baba olma korkusu, -uçuðun kaçýðýn teki çýkabilir-geçim korkusu, trafik kazasýnda geberme korkusu, hayatý zor bir döneme girince alkolik olup bir þarapçýya ya da bir evsize benzeme ve her þeyi terk etme -içine kapanma-korkusu, intihar etme korkusu, yýllarca çalýþýp kazandýklarýný kaybetme korkusu… týmarhaneye düþme korkusu, evliliði sürdürememe korkusu… korku, korku, korku! Korku duymamalýydý, gerek yoktu ona. Korku denen þeyi bir oyun olarak görmeliydi, o zaman ondan etkilenmez ve kafasý daðýlmazdý. Kendini iyi hissetmek için çok þey vardý kafasýnda. Korkunç bir þey olacaksa olsundu þimdi.

Tehlike varsa panter gibi kaçabilirdi, okulda atletizmde baþarýlý deðil miydi? Okullar arasý maratonda dereceleri vardý. Bir þarký mýrýldanmaya baþladý, bir kedi yakýndan geçiyordu, durdu, ona baktý, miyavladý. Fatih de ona miyavladý. Kedi gitti. Fatih baþka bir sokaða saptý. Kýsa bir süre sonra karþýdan gelen uzunlu kýsalý dört çocuk gördü. Onlardan biri sarýþýn çocuktu. Fatih geri dönüp koþmaya baþladý.
“Kaçma gardaþ!” diye baðýrdý sarýþýn çocuk.
Fatih süratini arttýrdý, sokaktan sokaða dalýp izini kaybettirdi, onlarý çok geride býrakmýþ olmalýydý. Yorulmuþtu ve yürümeye baþladý.
Karþýdan biri geliyordu. Üstünde bir yer parlýyordu. Geleni gözü bir yerden ýsýrýyordu.
“Emre, ne iþin var burada gece vakti?” diye sordu.
Emre onu tanýmadý. Fatih güneþ gözlüðünü çýkardý.
Emre þöyle bir baktý, cevap verip vermemeyi düþündü, dedi ki: “Annemle kavga ettim de, bir dolaþayým, hava alayým dedim.”
“Sað gözüne ne oldu, kýzarýklýk var?”
Gülümsedi: “Babam da o sýrada bizdeydi, çaktý birkaç tane.”
Fatih gülecekti, tuttu kendini.
Emre bunu sezmiþti: “Rahat ol, gülebilirsin. O taraftan öyle görünüyor tabi.”
“Kusura bakma. Olur böyle þeyler. Aldýrma diyeceðim. Ben de yaþadým böyle þeyler. Kayýþýnda parlayan þey nedir?”
“Býçak. Ne bileyim, aldým öylesine, ne olur olmaz diye. Peki sen n’apýyorsun buralarda?”
“Uyku tutmadý. Senin için yapabileceðim bir þey var mý?”
“Yok. Teþekkür ederim.”
“Kendine dikkat et. Görüþürüz.”
“O tarafa gitme.” dedi, Emre, onu koldan tuttu. “Birini arýyorlar.”
“Kimi?”
“Bilmem. Çocuklar tehlikeli. Bana bir takým sorular sordular. Hiçbirini cevaplamayýp tersledim. Beni döveceklerdi. Býçaðý fark edince uzaklaþtýlar. Gel benle. Þu taraftan gidelim.”
Fatih þaþkýndý. Emre onun koluna girmiþti dostça. Normalde onunla böyle bir yakýnlýðý hiç yoktu. Vay be! Yürekli biriymiþ Emre demek ki. Onun baþýna bir kötülük gelmesin diye uðraþýyordu iþte. Vay canýna!
“Gelip çatarlarsa ne yaparsýn?” diye sordu Fatih.
“Kafa tutar hakkýmý savunurum. Zaten kafam yeterince bozuk. Öleceðimi bilsem bile geri adým atmam. Zaten baþaramazlar da.”

Emre, sessiz ve sakin biriydi; ama damarýna biri bastý mý çýldýrýrdý. Ne olursa olsun karþý koyardý. Boyun eðmez ve korkmazdý. Okulda bu özelliði sayesinde kimse ona iliþmezdi, okulun kabadayýlarý bile Emre’ye saygý duyar, onu kýllandýrmamaya dikkat ederdi.
Fatih Emre’nin samimiyetine þaþýrýyordu. Neden böyle olduðunu da anlýyordu ama. Gece vakti kendini yýkýk dökük hissettiði için, bir cana, bir dosta… muhtaç… zavallý… böyle bir biçimde kim yalnýz olmak ister ki…
Annesi ve babasý 1 sene önce boþanan Emre herhangi birine ihtiyaç duyuyordu ve aslýnda Fatih’e arka çýkma sebebi buydu. Aniden patlak veren dostluk Fatih’in de hoþuna gitmiþti.
Aslýnda Fatih koluna dolanan eli istememiþti; ama reddedememiþti de. Çünkü Emre’nin yakýnýna hiç girmezdi, bu ikisi birbirinden hiç hoþlanmazdý.
“Bavul ne iþ?”
“Köyden yeni geldim. Amcamýn evine gidiyorum.”
Emre güldü.
“Peki kasket ve gözlük nedir?”
“Hayalet oldum.”
“Bir suç mu iþledin ya da iþleyecek misin?”
“Hayýr.”

Fatih, birden Ayla’yý hatýrladý. Kendini berbat hissetti. 3 gün önce Ayla ve Emre sevgiliydi çünkü. Emre, babasýnýn antika kýrmýzý aracýný gizlice alýr, Ayla ile ýssýz yerlere, deniz kenarýna bir yerlere ya da ormanlýk ve kamp alanlarýna gezmeye giderlerdi. Ne yaparlardý oralarda?
1 yýl süren iliþki boyunca neler yaþamýþlardý? Fatih bunu ona nasýl sorabilirdi?
Emre de kafasýnýn içinde dalýp gitmiþti bir yerlere.
“Nasýl gidiyor?” dedi Emre.
“Ne?”
“Ayla ve sen?”
“Ya kusura bakma Emre. Kýzý elinden çaldýðýmý düþünmüþsündür; ama öyle deðil.”
“Ben onu býraktým.” Güldü.
“Ama o öyle demiyor?”
“Demez zaten. Nasýl gidiyor?”
“Bugün buluþacaktýk, gitmedim. Gidemedim.”
“Delirmiþtir.” Güldü.
“Emre, gerçekten kusura bakma; ama sormam lazým, fýrsat ayaðýma kadar gelmiþken; onunla…
Neyse. Boþ ver.”
“Utanç vericisin!” dedi Emre, ters ters baktý, hemen sonra sýrýttý. Aklýn fikrin nerde senin? O zaman gerçeði söyleyeyim. Evet, ara ara düþündüðün þeyleri yaþadýk önlemini alarak. Yoksa o güzel kýzýn bir sürü saçmalýðýna neden katlanýrdým ki? Kusura bakma gerçeði söylemesem olmazdý.”
Fatih’in yüzünde berbat bir ifade gördü, fatih baþýný öne eðmiþti.
Güldü Emre: “Bunun ne önemi var ki? Dangalak! Sevmiyor musun onu?”

“Seviyorum da.”
“O zaman saçma sapan konuþma! Sen de yaparsýn; onun geçmiþini o zaman merak etmezsin; çünkü seni mutlu etmiþtir.”
“Ama beni de terk ederse, o zaman mahvolurum.”
“Onu bilemem.”
“Peki, sen nasýl dayanýyorsun?”
“Bitti. Aþk bitti. Ne yapayým, bitti.”
Emre’nin cep telefonu çalýyordu. Baktý. Arayan Ayla’ydý.
Gösterdi Fatih’e: “Açayým mý? Çünkü artýk senin o, izin verirsen açarým?”
“Aç bakalým, ne diyecek? Belki de seni unutamadýðýný, sana dönmek istedi ðibi þeyler söyleyecek.”
Emre baþýný Fatih’e yaklaþtýrdý ve telefonu açtý. “Evet. Ne var Ayla?”
“Fatih benle buluþmaya gelmedi, ona kötü biþiy mi dedin, ne yaptýn, ne ettin, tehdit mi ettin?”
Emre Fatih’e uzattý telefonu: “Al, sen konuþ.”
Fatih, telefonu elinde buldu ister istemez.
“Selam.”
“Nerdesin Fatih? Telefonun kapalý. Onunla ne yapýyorsun? Seni zorla mý tutuyor yanýnda?”
“Yürüyoruz. Yarýn görüþelim. Ýþimiz var.”
Ayla, yarýn buluþmak için yer ve saat söyledi. Anlaþtýlar. Fatih telefonu Emre’ye verdi. Fatih sessizliðe gömüldü.
Emre dedi ki: “Onunla neler yaptýðýmýn hayal ediyorsun, deðil mi? Hazmedemedin. Þimdi beni dövmek isterdin, deðil mi?”
“Yok, öyle deðil. Yaþanmýþ bitmiþ. Ama aklýma gelince kötü tabi.”
“Olmadý ki öyle düþündüðün þeyler. Öpüþmedik bile.”
“Neden? Yani siz hiç?”

“Bana bir þey olmazdý; ama o kötü olurdu. Ýþler kötü gidince; ‘bana bunu yapamazsýn, çekip gidemezsin öyle, ben seninle evlenmeyi düþünüyordum, beni kandýrdýn, hayallerimi çaldýn’ diye zýrlar, nefret ederdi benden. Beni kötü biri olarak damgalardý ruhunda. Bu hayatta arkanda yaralý kimseyi býrakmayacaksýn. Yoksa iþin bitiktir.”
“Ben hiç senin gibi düþünmemiþtim. Ýlk fýrsatta onunla olmak için yanýp tutuþuyordum. Ya çok âþýðým ya çok kötü biriyim, ya ahmak.”
Güldü: “Bilemem. Ama ileriyi düþünmediðin, anlýk yaþadýðýn açýk.”

Fatih Emre’nin gözlerinde bir ýslaklýk gördü, aðlýyor muydu, aðlýyordu ya. Niye? Onu hâlen seviyor olmalýydý. Emre, baþýný öteki tarafa çevirip gözlerini sildi. Fatih, bunu fark etmemiþ gibi baþka yerlere bakýyordu o sýrada.
“Sen nerden edindin bu düþünceleri. Ha, tamam, annen baban boþanmýþ, o yüzden.”
“Onunla alakasý yok. Ama lap diye girersen iþe iþin sonu kötü olur, muhakkak bir bedel ödersin.”
“Doðru söylüyorsun, salaðýn tekiyim.”
Emre güldü: “Açsýn. Sevgiyi, aþký bilmiyorsun. Onunla mutlu olman için o malum þeylerin olmasýna gerek yok. Onunla mutlu olmak için yapabileceðin milyon þey var. Geçelim bu konuyu. Þu dört çocuk seni tarif etti bana. Onlara ne yaptýn?”
“Bir þey yapmadým. Sarýþýn çocuk benden sigara istedi. Yolda bulduðum sigara vardý. 4 dal verecektim. Caydým dedi. Bavulu istedi. Yanlýþ bir þey istemem. Kalbini sökerler filan dedim. Sonra hizaya geldi, sigaralarý alýp gitti.”
“Belki ki sana kafayý pis biçimde takmýþ. Emre bavula dikti gözlerini: “Bavulda ne var?”
“Ordalar!”

Emre baþýný çevirdi ileri.
Dört çocuk marketin manav kýsmýnda bir þeyler çalýyorlardý.
Emre baðýrdý: “Polisi aradým, az sonra burada olurlar!”
Çocuklar kaçýþtý. Kaçarken biri elindeki poþeti düþürdü, kýrmýzý elmalar yere saçýldý.
Fatih yere düþen elmalardan ikisini alýp birini Emre’ye attý. Emre elmayý yakaladý: “Gidelim!”
Fatih elmalarý topluyordu yerden: “Ziyan olmasýnlar. Toplayýp yerine koyalým þunlarý.”
“Býrak. Gidelim hemen buradan!”
Fatih elindekileri kaldýrýma koydu.
Ýkili hemen uzaklaþtý oradan. Kýsa bir süre geçmiþti. O bölgeye yakýn sokaklarýn birinde
devriye gezen polis aracý ihbarý almýþ markete geliyordu süratle.
Ýkili uzaktaki polis aracýnýn ýþýklarýný gördü, Fatih panikle önden fýrladý. Emre de onu izledi. Fatih bir an onu hatýrlayýp baþýný geri çevirdi. Arkadaþýný göremedi. Koþmayý sürdürdü. Yorulunca ve kendini emniyette hissedince durdu, beklemeye baþladý. Emre’nin baþýnýn belaya girmesini hiç istemezdi, buna sebep olmak istemezdi. Kýsa bir süre geçmiþti.
Arkadan, sokak arasýndan kimi sesler geliyordu. Fatih, oraya ilerledi dikkatli biçimde. Emre, dört çocuktan en uzununu yakalamýþtý yakasýndan.
“Bunu polise götüreceðim!”
“Boþ ver; gidelim. Üç beþ elma için yakma çocuklarý. Deðmez.”
Sarýþýn çocuk abisi ya da yakýný olan yapýlý iki gençle geliyordu.
“Emre þunlara bak. Býrak onu.”
“Olmaz.”
“Ýþimizi bitirirler.”
“Korktun mu?”
“Yok da kanlý býçaklý olmayalým bu heriflerle. En az beþ altý yaþ büyükler bizden. Sakallara baksana.”
“Korkuyorsan git. Ben ikisini de hallederim.”
“Deli misin?”
“Hayýr. Kendime inanýyorum sadece.”
Emre çocuðu býraktý. Çocuk koþarak gelen abilerinin yanýna gitti.

Ýki sakallý yanaþtý.
Yüzünde yara izi olan dedi ki: “Býçak yok. Üstünüzdeki býçaklarý kenara koyun. Bu iþi erkek erkeðe halledelim.”
Emre býçaðý geriye attý.
Kavga hemen baþladý. Emre biriyle kapýþýyordu, Fatih diðeriyle. Fatih bu iþi beceremiyor ve hep yumruk alýyordu. Bu gidiþlere yere serilecekti. Bir an Emre’ye takýldý gözü, o da periþan oluyordu dayaktan. Fatih çöpün yanýna koþtu can havliyle. Tahta, demir gibi bir þey arýyordu. Þiþe de olurdu. Çöp kutusunun arkasýnda kartonlarýn altýnda kýrýk bir masa vardý. Birini çekiþtirip kopardý, koþtu. Sopa yaðdýrmaya baþladý baðýrarak. Çýkardýðý garip ses etkili olmuþ sakallýlar bir an duraksayýp “nedir bu iðrençlik” dercesine þaþkýnca bakmýþlardý.
Sakallýlar basýp gitmiþti. Fatih gözyaþlarýný sildi.
Emre’nin dudaðý patlamýþtý, dedi ki: “Ýsteseler bizi hurda haþat ederlerdi. Böyle yine iyi kurtardýk.”

Fatih, onu yerden kaldýrdý: “Kýrýk mýrýk var mý birader?”
“Ýyiyim iyi” dedi, Emre. “Dudaðým patladý sadece. Basit bir þey. Geçer. Ýlk kez olmuyor.”
Ýlerlediler, ses etmeden. Ýkisinde de bir burukluk vardý. Emre periþan görünüyordu: “Býçaðý orda unuttum.”
“Boþ ver. Katil olup kendini yakma da. Sen iyi birisin.”
Emre’nin gözleri dolmuþtu: “Ben iyi biri miyim?”
“Tabi.”
“Bunu cidden mi diyorsun?”
“Elbette.”

Fatih acýyarak baktý ona. Emre zor zamanlarý yaþýyordu ve aþk acýsý da vardý belli etmese de. Ama nasýlsa alýþýrdý Emre. Fatih son ataðýyla onu kurtardýðý için sevinçliydi ama. Onun için diþe dokunur bir iþ yapmýþtý. Ne var ki Ayla ile
gönül iliþkisine baþladýðý için kendini suçlu hissediyordu, dedi ki: “Emre, kýzý seviyorsan ben girmeyeyim aranýza? Sanki onlar seni öldürsün diye uðraþtýn gibi gördüm seni orada. Bir tür intihardý deliliðin.”
Emre güldü: “Peki, sen aradan çekil. Sen ne olacaksýn o zaman?”
“Aldýrma bana, bulurum baþka bir kýz.”
Emre güldü deli gibi: “Ayla’dan 2 tane olsa iyi olurdu. Belki diðeriyle anlaþýrdým ya da ayný hatalarý yapmazdým ve iliþki bitmezdi. Birimizin çaresiz ve yalnýz kalmasýndan, intihar etmesinden daha iyidir ha… Kardeþim takma kafana. Sen rahat ol. Mutlu ol. Biten iliþki bitmiþtir, geri dönüþ yok. Kendini bana zarar vermiþ gibi hissetmene gerek yok.”
“Gerçekten incinen yok mu?”
“Yok.”
“Senin bavul nerde?”
“Eyvah! Bavul…”
Fatih koþacaktý. Emre koldan tuttu: Dur. Yorma kendini. Babamýn arabasýný alayým. Þehir dýþýna gitti. Gezeriz. Senin bavulu da alýrýz.”
“Peki.”

Emre babasýnýn aracýnýn garajdan çýkardý ve yolda bekleyen Fatih’in yanýna yanaþtý. Fatih araca atladý ve araç gazladý.
Emre dedi ki: “Sen de az deðilsin, ha. Bu gece içim kaynadý sana, harbiden, yürekli birisin.”
“Ýyi geceydi, seni orada tek baþýna býrakamazdým ki” dedi Fatih.
“Sen manyak mýsýn Fatih? Suç üstümüze kalacak ve durmuþ orada elmalarý topluyorsun yerden?”
“O elmalarýn üstünde Allah’ýn ve evrenin ne kadar emeði var. Boþa gitmesini istemedim. Ýçim acýdý.”
“Hýý, demek öyle, böyle saf düþüncelerin var demek. O zaman ben seni hiç tanýmamýþým demek. Çok sevdim bunu. Ýnce düþünce.”
“Bavulda ne var?”
“Sýr.”
“O da ince bir þeydir.”
Fatih’in içine kötü bir his düþtü. Sigaralar yüzünden baþý belaya girerse: Evi polis basarsa ve sigaralarý bulursa? Biri onu görmüþse?

“Ya bak Fatih… bizimkilerle aram iyi deðil. Boþ durup arkadaþlarla takýlýp baþýma bir iþ gelmesinden korkuyorlar… Bu yüzden babam çaktý… Gel senle babamýn iþ yerinde takýlalým… Para kazanýrýz.”
“Babanýn iþi ne?”
“Ýnþaat malzemeleri satýyor…”
“Olur. Çalýþýrýz güzel güzel. Benim de bir iþe ihtiyacým vardý.”
“Güzel çalýþmak ha. Yok be! Sýk sýk benim bisikleti alýp dolaþýrýz. Sahile inip denize gireriz.”
“Ýþ zor olmasa gerek.”
“Depoda olacaðýz. Çimento yüklenecek kamyona, kireç filan…tuðla… sen ne diyorsun.”

Fatih bavulu aldý ve aracýn arka koltuðuna attý ve kendisi öne bindi. Araç gazladý.
“Söylesene birader, bavuldaki sýr nedir?”
“Sonra açýklarým.”
“Ýyi.”
Emre aracý deniz kenarýna sürdü. Müzik açtý. Romantik müziðin etkisiyle Fatih düþüncelere daldý. Ayla’yý elde etmek için kendini ne kadar çok zavallý durumlara düþürmüþtü. Emre olayý çakmasýn diye ne kadar titizlenmiþti gizli gizli, sinsi sinsi. Sonunda Emre’yle iliþkisi tükenince þýp diye düþmüþtü önüne Ayla. Sudan çýkmýþ balýk gibi, teselli ararken, sýkýntýlý günlerini acýsýný yok edecek bir omuz ararken. Emre’nin dediklerini düþündü: ““Bana bir þey olmazdý; ama o kötü olurdu. Ýþler kötü gidince; ‘bana bunu yapamazsýn, çekip gidemezsin öyle, ben seninle evlenmeyi düþünüyordum, beni kandýrdýn, hayallerimi çaldýn’ diye zýrlar, nefret ederdi benden. Beni kötü biri olarak damgalardý ruhunda. Bu hayatta arkanda yaralý kimseyi býrakmayacaksýn. Yoksa iþin bitiktir.”
“Þu bavulda ne olduðunu söyleyecek misin, meraktan çatladým!”
“Özel bir þey.”
“Bu lanet bavulda ne var?”     
Aracýn farlarý yolun kenarýndaki kýrmýzý mini etekli kýza deðdi.
“Þu gösteriþli kýzýn bu saatle iþi ne burada? Kesin iþtir!” dedi Fatih, heyecanla.
Emre þakasýný yaptý: “Alalým o zaman bakalým nedir. Paran var mý?”
“Yok.”
“O zaman pisleþmeyeceksin. Senin benim gibi sorunlarý olan bir insan iþte. Hayat kafasýný daðýtmýþ belki insanlar kalbini kýrmýþ ve tek baþýna dolanýp kafasýný toparlamaya çalýþýyor. Düzgün konuþ.”
Pencereyi açtý Fatih: “Hey, bayan?”
Kýz baþýný çevirdi. Ayla’ydý bu! Gözleri yaþlýydý. Ayla eðilip aracýn þoför mahalline baktý, Emre’yle göz göze gelince kahkaha attý deli gibi.

Fatih, araçtan çýktý hemen: “Neden aðlýyorsun aþkým, sana biri kötü bir þey mi yaptý? Bu saatte iþin ne burada? Delirdin mi?”
Ayla pis pis baktý, dedi ki: “Ýyiyim. Bir erkek arkadaþýmýn evindeydim. Birkaç bira içmiþtim, kafam iyiydi. Sen buluþmaya gelmeyince de berbat hissetmiþtim. Sohbet ederken yakýnlaþtýk. Bunu yaptýðým için çok piþman oldum. Ondan aðlýyorum.”
Fatih, tokadý yapýþtýrdý. Ayla’nýn baþý bir tarafa savruldu, öne eðildi, gýk çýkarmadý, ve birden baþýný kaldýrýp gülmeye baþladý, sonra baðýrarak dedi ki: “Sevmezsen severler iþte! Þlap þlap þlap! Hatayý kendinde ara, pislik!”
Fatih, bir tokat daha attý ve Ayla yere yapýþtý.
Aðlýyordu oturdu yerde: “Yalan atmýþtým; pislik! Kýskanç köpek! Baþka bir erkek söz konusu olunca hemen o iþi yaptýðýmý düþünüyorsun. Ben yanlýþ bir þey yapmam, ben namusluyum. Hiç sevmiyorsun beni. O da hiç sevmedi beni, gerçekten sevmedi. Buluþmaya geldiðin, arayýp sorduðun yok. Babam hiç yüzünden biriyle tartýþmýþ ve adamý býçaklamýþ, adam yoðun bakýmda. Adam ölürse babam çok ceza alýrmýþ. Bugün yeterince sorunum var. Eski aptal sevgilimle ne halt yapýyorsun; yoksa evlenmeye mi karar verdiniz; bilemedim gitti! Cehennemin geri dönülmez yerine gidin ikiniz de!”

Ýkisi de Ayla’ya bir þeyler söyleyip sakinleþtirmeye çalýþtý, Ayla sakinleþti ve araca binmeye ikna oldu.
“Ben yanlýþ bir iþ yapmam. Ben asla yalan söylemem, ben dürüstüm. Beni iyi bir kýzým.”
Fatih ve Emre tek kelime etmiyordu.
Ayla, hiçbir þey olmamýþ gibi yatýya kalmaya son anda vazgeçtiði sýrdaþý Jale’den, komik þeylerinden bahsederek gülmeye baþladý, tek gülen oydu.
“Bu bavulda ne var?” dedi Ayla, “yoksa birini öldürüp içine mi týktýnýz?” Güldü. Bavulu daha öteye gitti. “Pis bavul! Sivri kenarý acýttý. Ben de diyorum bu acý nerden kaynaklý?”
“Emre, sað yap” dedi. Fatih. Yolu tarif etti: “Hýzlý sür þunu, bir yanlýþlýktan kurtulmam lazým.”
“Ne oldun birden, pirelendin?”
“Bavulda ithal sigaralar var. Çöpün yanýnda buldum. Belli ki biri soymuþ marketin birini.”
Emre aracý daha süratli sürdü.
Malum yere yaklaþmýþlardý. Emre aracý geride durdurdu. Çevre emniyetli görünüyordu. Fatih araçtan fýrladý. Bavulu çöpün yanýnda açtý, çuvalý aldýðý yere býraktý. Koþarak araca döndü.
Emre aracý yürüttü. Müzik açtý.
“Þimdi nereye gidiyoruz?” dedi Emre.”
“Köyüme doðru sür.” dedi Fatih.
“Kasketi niye attýn? Onu sevmiþtim.”
“Boþ ver.”
“Yok; onu dönüp alalým.”
“Ama adamlarýn bizi patakladýðý yerde.”
“Olsun.”
Emre aracýn yönünü deðiþtirdi.
Gençlerin arasýnda yepyeni bir enerji yayýlmýþ, bir koyu sohbet baþlamýþtý. Pazar günü plajda
kýzlara karþý erkekler voleybol maçý yapmayý planladýlar.
Üçünü de yýprattýðý için o aþk saçmalýðýndan söz etmiyorlardý.
Böyle huzur vardý. Kimsenin kalp kýrýklýðý yoktu.


Ýsa Kantarcý



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aþk ve romantizm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Teneke Surat
Kimseyle Vuruþmayýn
Aþk Uðruna
Yolda Bir Aile
Ýki Yalnýz
Av Partisi
Biz Evlensek mi?
Aþk Birdenbire Olur
Evlenmek Ýçin Hizmetçi Ruhlu Kýz Arayan Erkekler
Aþkýn Yangýn Gözleri

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dað Köyünde Kýz Kardeþler
Atlar ve Ýnsanlar (Seviþenler Ýçin)
Saplantýlý Aþk ve Yapayalnýz Günler
Dindar Kýzýn Kendini Arama Çabalarý
Genç Kýzlarýn Ýç Dünyasý ve Dýþardakiler
Tramvay Eleþtirisi: En Azýndan Bir Sýðýr Bilinci
Kara Þimsek ve Kardeþleri
Bir Kýzla Bir Erkeðin Dostluðu
Bazý Kýzlar Çok Deðerlidir
Eski Siyah Mersedes

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kýzý Aldým Çýrýlçýplak [Þiir]
Hayraný Olduðum Tek Þey [Þiir]
Þimdi Yak Bir Sigara [Þiir]
Bir Kedi Bir Fikir Meme [Þiir]
Seni Mutlu Edeceðim [Þiir]
Bir Kadýnýn Geliþim Süreci [Þiir]
S. Kiþmek ve Hayaletli Evler [Þiir]
Onun Sýrtýný Hayal Ediyorum [Þiir]
Birds And Girls [Þiir]
Gecenin Islýðý Ceplerinde Iþýyor Genç Kýz [Þiir]


Ýsa Kantarcý kimdir?

yazar

Etkilendiði Yazarlar:
jack london


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ýsa Kantarcý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.