..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþamýn tanýmý yoktur. -Halikarnas Balýkçýsý
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aþk ve Romantizm > Ýsa Kantarcý




10 Aðustos 2024
Küçük Þeyler  
Ýsa Kantarcý
2016.......


:EF:
KÜÇÜK ÞEYLER


Öyküde sözünü ettiðim yerler gerçektir.


Öðle saatleriydi. Yaz ayýnýn canlýlýðý, ezici ve güzel biçimde her yerde yaþanýyor ve hissedliliyordu. Hüseyin fýrýnýn yolunu tutarken çaktýrmadan bahçede salça yapan annesine baktý. Kadýn, domates kaynatýyordu kazanda ve yeni domatesleri ayýklayýp seçiyordu. Her sene kýþ için salça yapýp saklardý. Bugün kaç sefer oðlundan yardým istemiþ, Hüseyin; “geleceðim” deyip durmuþ; ama gitmemiþti.
Hüseyin eve ekmek poþetiyle girerken annesi onu fark etti, ters ters bakýp baþýný salladý. Hüseyin gülümsedi kaçak biçimde.
Hüseyin, mutfak tezgahýnda yarým ekmeðin içine domates, biber, soðan, salatalýk, zeytin ve peynir koyup kaðýda sardý. Dýþarý çýktý. Annesine görünmemek için sessizce uzaklaþýyordu. Ama kadýn onu fark etti ve boþ verdi. Hüseyin evin arkasýna gitti, köpeðinin yanýna oturdu, ekmeðin bir parçasýndan pitbull cinsi köpeðe verdi, köpek koklayýp býraktý. “Ekmek ziyan oldu. Neden yemedin, þerefsiz!” Köpeðin Hüseyin’i taktýðý yoktu, yattýðý yerden kýpýrdamak istemiyordu. Kaþýnýp duruyordu.
Bu sýrada birinci katýn pencere camý aralandý. Hüseyin’in abisi uyanmýþ, pencere önünde sigara içiyordu: “Ne bu?”
“Eðiteceðim.”
“Salaða bak. Ýþin mi yok. Oðlum boþ ver köpekle uðraþmayý; git insanlarla iliþki kur.” Alaycý güldü: “Nerden buldun bu þapþalý?”
Hüseyin sýrýttý: “Dün getirdim.”
“Annem biliyor mu?”
“Henüz deðil.”
“Yine buldun bir saçmalýk; ne zaman doðru düzgün bir þeyler yapacaksýn?”
“Sen Baþbakan mýsýn?”
Þeref güldü.
“Eskiden sen de köpek bakmýþtýn ama.”     
“Orasý öyle.”
“Onunla zamanýný boþa harcama bence. Annem de çok kýzacak. Paparayý yiyeceksin yine. Ayrýca bunu gözüm hiç tutmadý.”
“Haklýsýn. Ýþ yok bunda sanki… Þey diyeceðim…abi… bana biraz para verir misin?”
“Geçen gün verdim ya oðlum?!”
“O bir çay parasýydý sadece ve bir çay içtim, bitti gitti. Bir milyon dolar vermiþ gibi konuþma.”
“Para mara veremem; harcamasaydýn!”
“Lütfen. Çok lazým.”
“Paraný idareli kullanmasýný bilmen lazým.”
“Bir çay parasýný mý? Gülünç olma.” Güldü.
“Elbette. Diþini sýk bir gün harcama, ertesi gün bir çay paran daha olurdu.”
“Para vermemek için bahane bu. Bana bir çay parasý vermezsen zengin olmazsýn.”
“Bir çay parasý ne ki oðlum, bunun hesabýný yapayým.”
“O zaman çýkarýp versene.”
“O zaman kolaya alýþýrsýn. Çalýþýp kendi paraný kazan; ývýr zývýrla, küçük ve faydasýz þeylerle vaktini kaybedeceðine… serserilik edeceðine… Çalýþmazsan kafaný kýrar babam. Aklýný baþýna al. Kafeye gitmiyor musun?”
“2 gün önce iþi býraktým.”
“Neden?”
“Garsonlarýn biriyle kavga ettim.”
“Neden?”
“Çok yavaþsýn dedi. Alakasý yoktu, kafeye sevgilisi gelmiþti ve onunla vakit geçirip iþi boþlamýþtý. Gelen müþteriyle sen ilgilen dedi. Ýþim var dedim. Tartýþtýk. Oranýn kýdemlisiydi, beni patrona þikayet etti ve iþten kovuldum.”
“Aferin! E sen de onu idare etseydin oðlum?”
“Mutfakta acil bitirmem bulaþýklar vardý.”
“Baþka bir iþ bul.”
“Bulacaðým. Ama sen bana 3 çay parasý versen çok iyi olacak?”
“Üç ha? Zor.” dedi, güldü, “Biliyorsun, evlenmek için para biriktiriyorum. Daha çok para lazým. Tutumlu olmam lazým.”
“Akþam sahile ineceðim. Param yoksa inemem ki. Parasýz takýlamam arkadaþlarla. Ezilirim ve varlýk gösteremem.”
“Neden caným; seni idare ederler, arkadaþlýk budur. Paran yoksa ses etmeyeceksin, onlar öder ya da ben öderim diyeceksin numaradan. Öteki delikanlýlýk hvalarýna girip yok ben öderim der, ses etmeyeceksin. Aklýný kullan. Böylece çulsuz olduðunu ele vermeden paran varmýþ gibi takýlmýþ olacaksýn, çayýný içip pastaný her neyse yiyeceksin, zerre eziklik duymayacaksýn.”
“Tamamdýr usta; ama senden Baþbakan deðil; sadece çakal olur.”
Þeref güldü, dedi ki: “Büyük þeylerin peþinden koþ; küçük þeylerle ilgilenme.”
“Peki. Sen de çok içme sigara. Kanserden gebereceksin bir gün.”
Þeref gülümsedi. Göz kýrptý. Sigaradan son nefesi çekip attý dýþarý ve pencereyi kapattý.
“Geri zekalý! Bana akýl vereceðine…yanan sigara atýlýr mý böyle? Sýðýr!” diye söylendi Hüseyin, sigaranýn üstüne bastý. Ekmeðini bitirmiþti. Can sýkýntýsýyla düþündü: “Bir iþ bulsam iyi olacak.” Annesinin sesini duydu: “Hüseyin yardýma gel. Bahçeden domates toplanmasý lazým.” Hüseyin, köpeðin tasmasýný eline aldý, süratle oradan kayboldu.

Kýsa bir yürüyüþün ardýndan komþu eve yanaþtý. 2 katlý sývasýz evin çevresi aðaçlarla çevriydi. Evin zincirli köpeði canhýraþ havlamaya baþladý, kulübesinin önünde.
Murat incir aðacýnda incir topluyordu. Pazarda satmak için.
Dindar, sakin, uysal ve iyi yürekli biriydi.
“Selam gardaþ. Sana köpeði geri getirdim. Annem istemiyor. Kýzdý. Geri ver diye tutturdu. Abim de istemiyor köpeði. Kusura bakma.”
Murat incir aðacýndan kovayla indi, köpeðin tasmasýný aldý: “Sorun deðil.”
“Ben kaçar. Görüþürüz.”
“Görüþürüz. Ýncir al istersen.”
Hüseyin, uzatýlan incirleri aldý. Onlarý yiyerek oradan uzaklaþýyordu. Yakýndaki evin üstünde taklacý güvercinleri gördü. Duvarýn kenarýna ip gibi dizilmiþlerdi. Birkaçý gökte daireler çizerek uçuyordu. Buraya kadar gelmiþken kuþçu arkadaþýna uðramadan edemedi.
Aþaðýdan seslendi: “Veli orda mýsýn? Aþaðý bak.”
Veli 2. Katýn terasýndan baþýný uzattý.
“Müsait misin?”
“Elbette. Gel.”
Hüseyin terasa çýktý.
Veli tuðlalarýn üstünde koyduðu tepside yemek yiyordu. Karþýsýnda güvercinler geziyor, yem yiyor, su kabýna girip banyo yapýyordu bazýsý.
“Hoþ geldin. Buyur yemek ye.”
“Eyvallah. Ne yiyon?”
“Yeþil fasulye kavurmasý. Çok iyi.” Güldü.
Hüseyin de güldü: “Aç olsam affetmezdim. Severim bu yemeði. Ama az önce yedim. Bir iki kaþýk tadýmlýk alayým. Çay varsa güzel olur.”
“Bekle.”
Veli evden bardak ve çatal kaþýk alýp geldi. Çay doldurup verdi konuðuna.
Veli insanlara güvenmezdi; hayvanlarla, en çok güvercinlerle arasý çok iyiydi. Ýnsanlara yakýnlaþýnca gerçek acýnýn orada bir yerde pusuya yatýp beklediðini bilirdi. Ýþler sarpa sarardý insan iliþkilerinde. Can sýkýcý þeyler olurdu. Kalbini kýrarlardý. Hayal kýrýklýðý yaþardý. Sadece sevdiklerine ve dostlarýna güvenirdi.

Bir saat geçmiþti. Laf lafý açmýþ, Hüseyin vaktin nasýl geçtiðini anlayamamýþtý. El ayak çektiði sýrada Veli’nin babasý geldi terasa. Ýnþaatçýydý. Ýnþaatta yapýlacak iþleri söyledi oðluna ve ekledi: “Bir adam daha lazým Hüseyin. Sen de çalýþýrsan sonra paraný veririm. Fazla veremem ama.”
“Olur.”
Hüseyin Veli’yle inþaata gitti. Akþam yaklaþana dek inþaatta kum çekti, tuðla taþýdý, tahta ziftledi.

Hüseyin evine gelmiþti. Annesi, bahçede domates kaynatýyordu yine.
“Anne, çok açým, ne yemek yaptýn?”
Kadýn eline geçirdiði odunu fýrlattý, ardýndan da ayaðýndaki terliði.
“Köpek seni! Akþama kadar nerdeydin? Belim çýktý. Hani bana yardým edecektin?!”
Hüseyin güldü.
“Kýzma anne. Arif amcanýn çalýþtýðý inþaattaydým. Ýþ yaptým. Arif amca para verecek.”
“Çok beklersin! Aptal; o adam para vermez. Açlýktan nefesi kokuyor. Bedava çalýþacak adamý kaçýrmaz, o çok kurnaz!”
“Vermezse vermesin caným. Umurumda deðil. Ben Veli’ye yardým ettim sayarým.”
“Seni böyle çok kandýrýrlar. Saf olma oðlum. Aklýný kullan.”
Genç adam eve geçip elini yüzünü yýkadý, üstünü deðiþti, yemek yedi. Yarým saat uzanýp düþüncelere ve hayallere daldý. Sonra
üstüne limon kolonyasý serpip ayna önünde saçlarýna þekil verip dýþarý çýktý. Þu ucuz þeyi sürüyordu ama hiç yoktan iyiydi.
Ucuz bir parfüm alacak parasý olmamasý acýydý. Parayý bumalýydý…bir gün parayý bulmalýydý.
“Anne, ben sahile iniyorum.”
“Geç kalma; geberisice. Aklým sende kalýyor.”
“Olur.”
Burasý tepenin sýrtýnda düzlük bir yerde köydü. Yokuþ yol aþaðýda denizle buluþurdu. Köyde her evin bahçesi aðaçlarla doluydu. Emek verilen güzel bahçelerdi bunlar. Kimi evin bir yanýnda ekilip biçilen tarla vardý. Tarlalara tütün, buðday ya da mýsýr ekilirdi. Birçoðu gücünün yettiði kadar inek, tavuk bakardý. Sütler, yoðurtlar, terayaðlar ve yumurtalar pazarda satýlýrdý. Bahçede çeþitli meyve aðaçlarý vardý.
Yokuþ yol aþaðý indikçe evler ve insanlar deðiþiyordu. Daha açýk fikirli ve özgürlüðe düþkün insanlar ortaya çýkýyordu. Evler denize ne kadar yakýnsa zenginlik o kadar artýyordu. Buradakiler daha rahat giyiniyorlardý mesela. Köydekiler gibi tutucu dedðillerdi ve parasal bakýmdan çok iyi durumdaydýlar.
Hüseyin ana yola geldi, caddenin iki yakasý vardý, biri gidiþ biri dönüþtü. Cadde dizi dizi apartmanlarla doluydu, çeþitli dükkanlar, maðazalarla…
Genç adam karþýya geçerken belediyenin ektiði pembe güllerden bir tane aldý. Güldü bu. Ýçten bir gülümseme gibi. Belki verebileceði biri çýkardý. Ne olur ne olmaz. Taþýmak lazýmdý yanýnda. Bir kýsým insan tabanca ya da býçak taþýrdý yanýnda. Gül taþýmayý bilselerdi onlara gerek olmadýðýný anlarlardý herhalde. Bazýsý uyuþturucu taþýrdý cebinde, kullanmak için inþaata ya da baþka berbat yerlere giderlerdi. Dün bir genç kýzýn inþaatta uyuþturucudan öldüðünü öðrenmiþti haber bülteninde. Kýz uyuþturucuyu býrakmýþ, yýllarca narkotik polisiyle uyuþturucunun zararlarýnýn anlatmýþ okullarda ve yine uyuþtucuya sapmýþ ve ziyan olup gitmiþ. Ne kötü bir son! Murat gibi dindar olmak lazýmdý. Kendini korumasýný, temiz kalmayý iyi bilirdi. Ama çok din de sýkýcý bir þeydi. Kabak tadý verirdi Hüseyin’e. Belki de Veli gibi taklacý güvercinlerle uðraþmalýydý.
Ama bir yerden sonra kuþlar da kabak tadý veriyordu. Ne yapmak lazýmdý? Bir yerlerden tehlikeli bir þey gelecek diye hep kurt gibi dikkatli gezmek mi? Elindeki gülü kokladý Hüseyin. Bir hoþ hissetti kendini. Önünden birkaç güzel kýz geçti rüya gibi. O pembel gül gibi deðerli bir kýz çýkverseydi karþýsýna. O pembe gülü hak edecek kalitede bir kýz ama. Ýçindeki sevme isteði durdurulamazdý. O kýzý nasýl bulabilirdi? Peki o kýz þeytanýn teki çýkarsa ve bunu geç anlarsa? Ne kadar zor bir þeydi sevme olayý. Gülleri severdi Hüseyin. O da annesi sayesinde.
Evin önündeki zeytinyaðý tenekelerine çiçek ekmiþti annesi. Neyin deðerli olduðunu eliyle koymuþ gibi bilir ve bulurdu. Abisinin evleneceði kýzý da o bulmuþtu. Büyük ihtimal Hüseyin de annesinin bulduðu bir kýzla evlenirdi. Ama þimdi bu çok saçma geliyordu gözüne. Sokaklarýn ve zamanýn birinde ansýzýn ona rastlamak çok daha çekiciydi. Alev alev bir þey hissederdi. Ona deðer verdiðini en iyi þekilde hissettirirdi. Her nasýl yapacaksa artýk. Yaþamadan bilemezdi ki. Düþündüðü ve hayallerinde gezinen bir kýzýn olmasý ne tatlý bir þeydi. En basitinden bir sevmek ne kadar iþe yarardý bu zor, çekilmez ve acýmasýz hayatta. Gençlik ateþi kanýnda yýrtýcý biçimde gezerken.
Her gün yataktan kalkýþý, bütün hal ve hareketleri deðiþirdi, doping hapý almýþ gibi.
Hüseyn’in zihninden aþka dair düþünceler ve hayaller uçuþup gidiyordu ve sahile gelmiþti. Sahil yolunu geçti ve karþýdaki yürüyüþ yoluna geldi. Boþ banka oturdu. Hava karamýþtý ve yürüyüþ yolu aydýnlatýlmýþtý. Gelip geçene bakýyordu sokak köpeði gibi meraklý.
Kalabalýk arasýndan yaklaþan pembeli kýzý tanýdý. Kalbinden heyecanlý bir güvercin sürü havalandý. 2 hafta önce pazara annesiyle alýþveriþe gelmiþ, Hüseyin’den þeftali satýn almýþtý. 15 ya da 16 yaþýnda olmalýydý. Týrnaklarý uzun ve pembe ojeliydi.
Bu kez üstünde sarý tiþört, altýnda kýrmýzý sempatik bir etek vardý. Beyaz yüzlü kýz yaðan ilk kar kadar tatlýydý. Bir içim su gibiydi. Hüseyin onu unutana dek çok düþünmüþ, kafasýnda eksitip yorulup yýpranýp yok olmasýna yol açmýþtý. Defterlerin ya da kitaplarýn arasýnda unutulup toz olan gül yapraklarý gibi. Hüseyin alýþýk deðildi böylesine. Öyle bir kýzla yan yana gelip sudan ve sýradan bir çift laf etmiþ deðildi. Genç kýz bakýþlarýyla, her haliyle seçkin ve özel bir hava hissettiriyordu. Zaten burada havalý ve süslü birçok genç kýz vardý ve hepsi de Hüseyin’e asýrlar kadar uzaktý. Þort ya da kýsa pantolon, mini etek modaydý buralarda. Bazý kýzlar çok seksi kýyafetler giyip özel bir davete katýlacakmýþ gibi gelirdi sahil yoluna.
Geçen günlerin birinde Hüseyin onu görmüþtü sahilde, genç kýz geçerken selam deyip hafif gülümsemiþti. Hüseyin ise baþýný hafiften öne sallayýp avanak avanak bakmýþ ve þaþkýnlýktan bir þey diyememiþti. O kimdi ki meleksi genç kýzýn yanýnda; hiçbir þey! Ama yine de genç kýz hiçbir þeye selam vermiþti. Ne güzel! Genç adam bir altýn külçesi bulmuþ gibi sevinmiþti. Genç kýz bir kedi yavrusu olsa ona bir þeyler demek, onunla konuþmak çok kolay olurdu elbette: “Gel lan buraya þerefsiz” deyip bir eliyle karýndan tutup alýrdý onu kucaðýna.
Genç kýz ona yaklaþýyordu git git. Hüseyin’in içinden onunla konuþmak geçiyordu; ama korkuyordu. Genç kýzýn sert ve esrarengiz bakýþlarýný fark etti. Bu aþýlamaz göründü gözüne. Bunu aþacak sözcükleri bilmiyordu ki. Neydi onlar? Aklýna hiçbir þey gelmedi. Cesareti yýkýldý bir anda.
“Hüseyin hiç heveslenme. Senin gibi bir köylü parçasýyla neden ilgilensin ki? Üzüleceksin. Ters bir þey diyecek. Otur oturduðun yerde. Selam verirse selam ver. Geçip gitsin. Unut onu. Zaten hep unutursun. Onun gibileri unutmaya mecbursun. Seninle iyi vakit geçiremeyeceði belli… zengin… Peki sen? Baldýrýçýplak hayalperest. Çamura düþmüþ aç ve çelimsiz yavru kedi.”
Böyle abuk subuk düþünceler akýp gidiyordu beyninden.
Çevresine ve yola baktý. Emsali yaþýndaki genç çocuklarýn altýnda arabalarý var, araçta kýzlar. Müzik sesi çok açýlmýþ. Böyle bir çok araç var. Bazýsýna kýzlar biniyor, bazýsýndan kýzlar iniyor. Gülüyorlar, baðýrýp çaðýrýp konuþuyorlar, kümeleþiyorlar belli noktalarda, sonea daðýlýyorlar, bilyeler gibi. Sonra tekrar bir araya geliyorlar. Yolun kenarýna park eden araçtan baþka gençler çýkýyor, yürüyüþ yolunda gezip çekirdek ya dondurma yedikten sonra ve kafede çay içtikten sonra (ya da barda bira) araçlarýna atlayýp uzaklaþýyorlar, bazýlarý çiftti. Hüseyin onlara imrendi. Onun da altýnda arabasý ve cebinde parasý olsa o kof ve ahmak tiplerden çok daha iyisini yapardý elbette. O kýzlarý eðlendirmek için para þarttý. Kýzý yedirip içirip hoþ tutmadan olmazdý.
“Senin senin sessiz duruþunu, düþüncelerini ya da basit ama iyi yürekliliðini, parasýzlýðýný seviyorum” diyen bir kýz var mý buralarda bir yerlerde. Onunla buralarda aç aç dolaþsa da mutluluk ve iyilik hissedebileceði ve asla unutamayacaðý, çok anlamlý þeyler yaþayacaðý, kaliteli ve güzel bir kýz bulmasý imkansýzdý. Þans eseri bulsa bile… kýzýn caný dondurma, çikolata, cips ya da midye dolma çekerse…

“Hüseyin, oðlum yalnýzlýk sýkýntýlý olsa da katlan buna, kimseye imrenme. Sen sen olarak kal. Ýmkansýz hayallere kapýlma. Para kazanmaya, kendini kurtarmaya bak hayatta. Adam ol. Ýnsan ol. Kýz çok. Bir gün gülümseyerek hatýrlarsýn bugünleri. Telafi edersin.”
Çok karamsar olmaya gerek de yoktu: Bir yerlerde, dünyanýn her yerinde beþ kuruþsuz ve çirkin adamlara bile gönlünü kaptýran çok güzel kadýnlar ve kýzlar vardý. Aslýna bakýlýrsa parasýz da hoþnut ve halinden memnun edebilirdi mutlu olma ve edebilme potansiyeli güçlü olan safiyane kýzý bulsa. Onu buralarda manzarasý en güzel yerlere götürürdü, bir avuç çekirdekle onu ikna edebilirdi ölmeye. Akþamlarý çok güzeldi buralar, capcanlýydý, hareket ve yeni bir nefes arayanlar akþamlarý buraya akýn ederdi. Genç yaþlý, çoluk çocuk… aileler, bebek arabalarý, yalnýzlar ve arayýþ içinde olanlar…

Hüseyin bir elini cebine attý. Önünden geçenler dondurma yiyordu. Caný çekti ve beþ kuruþsuz olduðu kafasýna daha þok edici biçimde dank etti. Þimdi nasýl iyi hissetsin ki? Eve dönüp televizyon izleyerek vakit geçirmeyi düþündü. Yolun bir yerini mekan tutan köpekleri fark etti. Gülümsedi. Sanýrým onlarý örnek alamýydý. Þehrin her yerinde sokak köpeði vardý ve çok aç, sefil ya da dertli olsalar bile kalkýp birbirleriyle oyun oynayýp, ara ara bazý araçlara kafa tutarlar, bir süre havlayýp peþten koþarlardý.
Sokak köpekleri aç açýna bile karda, ayazda, yaðmurda ya da çamurda bile mutlu olmasýný, gülmesini bilirdi…sokak kedileri…
Mutsuzluklarýný oyunla unutuyor olmalýydýlar. Hüseyin, bir gün her þeyin kendisi için çok daha iyi ve güzel olacaðýný düþünmek istiyordu, delice ve inim inim umut etmek ve þimdi bunun tam sýrasýydý. Herkesin bir hayali olurdu. Fakirler daha iyi geçindiklerini hayal ederdi mesela. Bazýlarý yýlbaþýnda piyango bileti alýrdý ‘belki’ çýkar diye, þu basit ‘belki’ insan hayatýnda ne çok þeyi etkiliyordu öyle: ‘Belki’ ne kadar güzel bir kelimeydi, ‘umut’ kelimesi gibi. Bilet alýrlardý; çünkü bütün þanslarýnýn tükendiðini düþünürlerdi, çalýþýp çabalayarak da büyük paralar kazanamayacaklarýný… Her zamanki gibi biletlerine büyük ikramiye vurmazdý. Her sene ayný oyun oynanýrdý. Belki de o gece ha zengin oldum olacaðým umudu ve heyecaný yeterdi onlara.
Genç kýz çok yaklaþmýþtý Hüseyin’e. Genç adam yerinde mi otursa, kalkýp çaktýrmadan uzaklaþsa mý, ne yapacaðýný bilemiyordu. “Sakin ol” dedi kendine, “kaybedeceðin hiçbir þey yok ki. O zaten seni takmýyor.” Ama belki takardý, takacaðý bir sebep ortaya gül gibi patlardý. Ýçinde onu ilk gördüðü gün gibi hiç yoktan bir umut parladý. Belki olur. Olacaðý yok, çok iyi biliyordu bunu; ama hayal etmesi bile güzeldi. Öyle meþgul etmesi güzeldi. Geçen sene burada kýzýn birini kesip kesip duruyordu, kýz bir keresinde Hüseyin’in yanýna aniden gelip; “bana pis pis bakmayý kes; yoksa fena olur” deyip basýp gitmiþti. O zamandan beri Hüseyin kýzlarý kesmeyi býrakmýþtý. Kimseyi koymamýþtý kafasýna. Öylesine bakmayý güvenli bulmuþtu. Kedilere ya da köpeklere bakar gibi.
Genç kýza baktý Hüseyin. Kýsa bir süre sonra önünden geçecekti.
Kendini sinek gibi hissetti. Sanki hayatýnda ve kendinde kayda deðer hiçbir þey yoktu.
Hüseyin, aniden ensesinde bir yanmayla keskin bir acý duydu, o da neydi? Arkasýna döndü.
Mahalleden emsali Davut, pis pis gülüyordu: “Naber at yar..”
“Ne biçim vurdun; geri zekalý!”
“Acýttý mý; kusura bakma.”
“Pislik!”
“At yar..”
“Öyle konuþma be! Ondan baþka laf bilmez misin, aptal?!”
“At dudaklý; n’apýyorsun burada? Aç!”
“Sana ne; git baþýmdan!”
“O kýzý kesiyorsun; gördüüüm.” Güldü.
“Yürü git be!”
“At yar..”
“Baðýrarak konuþma be! Millet duyacak. Terbiyesiz manyak!”
“At yar.. hahahahah! Çirkinsin oðlum. O kýz sana bakmaz. Seni kolaylýkla harcar” dedi Davut, “gel takýlalým þu tarafta.”
“Ýþim var.”
“Öyle olsun. Ama söyleyeyim safým; o kýz çok havalý ve sana gelmez, kardeþim.” Davut ortaokuldan terkti, çöplerden kaðýt toplardý. Göz kýrpýp uzaklaþtý.

Alýmlý genç kýz arkadan ona yanaþan takým elbiseli genç adamla ayaküstü konuþmaya dalmýþtý, az geride. Takým elbiseli genç adam boylu posluydu. Hüseyin, öyle hiç giyinmemiþti ve görmemiþti rüyasýnda bile. Birkaç kumaaþ pantolonu vardý, abisinin eski giysileri… birkaç ucuz ve adi kot pantolon…
Hüseyin, baþýný diðer tarafa çevirdi, iki genç adam kavga etmeye baþlamýþ, birbirlerine küfür yaðdýrýyorlardý, birileri onlarý ayýrmaya çalýþýyordu.
Hüseyin, alýmlý kýzýn tek baþýna kaldýðýný fark etti. Yanýndaki þebek nereye kaybolmuþtu; göremedi. Ýçi acayip rahat etti. Fýrsat ayaðýna kadar gelmiþti: Bank boþtu, diðer tarafýna oturabilrdi genç kýz, bunun söylemeyi düþündü. Ama cesaret edemedi. Az sonra cesareti yerine gelir gibi olmaya baþladý.
Dayanamadý, kýza bir þey diyecekti. Masum bir þey… her neyse artýk…
“Selam” çýktý aðzýndan. Alýmlý genç kýz duymamýþtý.
Arkadan biri dürttü Hüseyin’in bir omzunu.
Hüseyin baþýný çevirip baktý takým elbiseliye.
“Sen ne dedin az önce o kýza?”
“Kusura bakma, kýz arkadaþýn olduðunu bilmiyordum.”
“Sen benim kim olduðumu biliyor musun?”
“Hayýr.”
“Kýzý yalnýz gördün; hemen yapýþ, çakal seni! Sana güzel bir dayak atardým ve ömrünce unutamazdýn!”
“Kötü bir þey demedim, selam dedim sadece. Özür dilerim.”
“Sen benim kim olduðumu biliyor musun?”
“Tabi. Sen buranýn mühendisisin.”
“Mühendis mi? Ney ney?”
“Hý. Kaldýrým mühendisi.”
Takým elibiseli onu yiyecekmiþ gibi garip garip baktý: “Deli misin nesin lan?! Bir çaksam daðýtýrým yüzünü!”

Alýmlý genç kýz araya girdi: “Býrak onu, belli ki kafasýndan bazý tahtalar eksik.” Güldü.
Hüseyin genç kýza acý ve pis bir bakýþ attý: “Onu öyle san.”
Takým elbiseliye geriden bir kýz baðýrdý: “Recep acele gel, Mehtap seni çaðýrýyor.”
Takým elbiseli uzaklaþacaktý: “Seni kafama yazdým aslaným, uygun zamanda görüþeceðiz.”
“Recep uzatma. Hak ettin ama. Kötü bir þey demedi.” dedi genç kýz.
“Peki. Onunla sonra görüþürüm o zaman.”
“Sen beni kesin döversin. Boþ ver þimdi dalaþmayý. Özür dilerim. Kaldýrým mühendisi aslýnda benim. Güzel giyinmiþsin. Ýçin de öyledir sanýrým. Sen bana atar yapýnca öyle dedim. Mesele edilmeyecek þey için girmeyelim birbirimize. Deðmez. Barýþalým bitsin.” Elini uzattý.
“Peki lan. Cesur musun tavuk musun bilemedim. Ama haklýsýn.” Güldü, gülümsedi. Hüseyin’in omzuna dokundu dostça.
Birçok erkek böyleydi, alttan alan ve doðru olan ve mert olan lafý duyunca hemen yumuþar ve kendine gelirdi.
El sýkýþtýlar. Recep uzaklaþtý.
Alýmlý genç kýz dedi ki: “Ýyi kurtardýn kendini. Ama dediði gibi Cesur musun tavuk musun bilemedim.”
“Bir tahtam eksik mi sence?”
“Kavga çýkmasýn diye öyle dedim. Alýnma. Bana neden selam verdin ki?”
“Bilmem. Ama unut gitsin.” dedi, Hüseyin baþka tarafa baktý kýrgýn, kýz da baþýný baþka tarafa çevirdi. Hüseyin bu sýrada kýza çevirdi gözlerini, çivi geçirir gibi. Vay canýna! Eteði ne kadar güzeldi öyle! Bacaklarý… ince beli filan…onu süzüyordu… askeri ya da nükleler bir inceleme yapar gibi. Denizi seyreder gibi huþu içinde. Tropik bir adada tek baþýna gezer gibi. Tatlý bir kamaþma hissetti. Kýza güzel bir þeyler demek istedi; ama ne olabilirdi? Salak gibi gözükmek de istemiyordu. Onunla ilgilendiðini, ona deðer verdiðini onu rahatsýz etmeden nasýl gösterebilirdi. Bulamadý. Kýzýn beyaz ayakkabýlarý dikkatini çekti, tatlý ve kibar ayakkabýlardý, kedi yavrusu gibi. Baðcýklardan birinin çözük olduðunu fark etti.
“Ayakkabýn… baðcýk çözülmüþ.”
“Ne?”

“Baðcýk çözülmüþ.”
Genç kýz eðilip ayakkabýsýnýn baðcýklarýný yeniden baðladý.
“Yanýna oturabilir miyim?”
“Elbette, tapulu malým deðil ki.”
Genç kýz güldü.
“Birini mi bekliyorsun?” dedi Hüseyin.
“Evet, bir kýz arkadaþým gelecekti.”
Hüseyin’in kalbi fýrýl fýrýl olmuþ ve gökyüzüne doðru uçuyordu mutlulukla. Heyecanýný yenip onu yerine oturtmya çalýþýyordu. Acayip heyecanlanmýþtý. Kýza ne diyeceðini bilemiyordu.
“Konuþmayacak mýsýn?” dedi genç kýz.
“Ne desem bilmem ki.”
“Þu arkadaþýn. Sürekli at gülünden söz edip duruyordu.”
“Býrak þu terbiyesiz salaðý.”
“Salak deðil o bence. Acýlarýný hissetmemek için öyle konuþuyor. Zeki ve trajik insanlar öyle yapar. Ýþi dalgaya vurur. O argo kullanarak sempatik görünmeye çalýþýyor. Hepsi bu.”
“O zeki olsa ortaokuldan terk olmazdý ki. Çöplerden kaðýt topluyor zavallým.”
“E olabilir. Millet kaðýt toplamaktan utanr, bu iþi yapan kaç genç var ki, kafalarýna silah dayasan bu iþi yapmazlar. Eðlenceli dakikalar peþindeler. Uçuklar. Zýpýr zýpýr.”
“Senin gibi havalý bir kýz bunu asla bilemez. Yaþamadan ve acý çekmeden, bir ton engelle karþýlaþmadan, bir sürü sýkýntý çekmeden nerden bileceksin be. Keklik!”

Hüseyin yanlýþ sözler söylediðini fark etti. Üzüldü. Zaten kýz az sonra kalkýp giderdi yoluna. Buna da üzüldü. Ýçi kývrandý yaralý bir ayý gibi. Kendine kýzýyordu. Böyle güzel ve etkileyici kýz onu harcardý. Davut’un dediði gibi. Neden gidip sýradan ve iyi yürekli bir kýzla ilgilenmemiþti ki!
Hüseyin göz ucuyla kýza baktý, ne kadar kibar ve ilginç görünüyordu yüzü. Caný sýkýlmýþ olmalýydý.
“Ayakabýlarýný kaça aldýn? Çok saçma bir soru oldu. Senin onlarca çift ayakkabýn vardýr, hergün hangisini giysem diye düþünürsün. Ekmeðin fiyatýný da bilmezsin.”
Hüseyin yine aptalca konuþtuðunu fark etti.
Genç kýz güldü: “Onlarca çift ha? Çok komiksin.”
“Saçmaladým iþte. Ama bir baðcýk önemlidir.”
“Bu çok küçük bir þey.”
“Ama önemli.”
“Neden peki?”
“Baðcýklarýn önemli. Takýlýp düþmene ve baþýný çarpmana yol açabilir. Aklýma karýncalar geldi. Bir karýnca önemlidir. Üç tane de önemli. Dört tane de. Sayýlarý artýkça güçleri de artar. Yaðmur damla damla yaðýyor mesela. Nehir olarak boþalsa yýkým olur, deðil mi? Küçük þeylerde insaný hayatý baðlayan þeyler var, ayakkabý baðcýklarý gibi, bir bardak çay gibi, bir tabak patates kýzartmasý gibi, bir dal sigara gibi.
Genç kýz ilginç bir þey bulmuþ gibi gözlerini Hüseyin’e dikti. Tatlý ve yumuþak biçimde gülümsedi. Genç kýz ondan böyle laflar hiç ummuyordu. Karþýsýnda dolu dolu biri olduðuna sevindi. Ne diyeceðin bilemedi; zekasý, kafasý durmuþtu büyülenir gibi. Bir kucak dolusu kýrmýzý gül almýþ gibi.
“Gül kimin için?”
“Ýstersen senin olur.”
“Ben demeden onu bana verebilirdin. Tavukluk bu.”
Hüseyin güldü ve gülü ona verdi, kýz kokladý.
“Çok güzel kokuyor.”
Sustular.
Hüseyin içinden dedi ki: “Týpký senin parfüm kokun gibi. Aklýmý baþýmdan aldý.”
Kýz dedi ki: “Daha önce neden konuþmadýn benimle? Kafan çalýþýyor senin.” Güldü, Hüseyin de ona katýldý: “Ciddiye almazdýn.”
“Denemedin bile. Yaþayýp görürdün.”
“Sevgilinden dayak yiyecektim nerdeyse.”

“O arkadaþým sadece. Senin hayal dünyan çok geniþ. Onlarca çift ayakkabým var… Sen beni þýmarýk, zengin, hoppa zýppa sanýyorsun, kafasýn göre takýlan biri…”
“Aynen.”
“Sen çok eziksin be.”
Hüseyin güldü.
Genç kýz devam etti: “Zenginler çok tutucudur bir kere… çok titiz… acaba param için mi benle birlikte olmak istiyor, bana niye öyle dedi, çýkarý ne diye düþünür… fakir olmak daha iyi. Düz, net, iki yüzlülük yok. Fakirlik çok anlamlý bir þey.”
“Sen benimle dalga mý geçiyorsun? Fakirlik nasýl anlamlý olabilir ki? Çekilen sýkýntýlar… rezillikler… bir bilsen…”
“Biliyorum… Bence senin kendine güvenin yok. Beni tanýmadan atýp tutuyorsun. Baþkalarýna, baþka þeylere göre hareket etmemelisin. Cesur olmalýsýn. Saklamak, saklanmak en kötüsüdür.”
“O zaman þöyle diyeyim: Sen benim için bir hayaldin.”
Genç kýz güldü: “Hayal miyim?! Bu bana çok ilginç geldi. Çok büyük mesele deðilmiþ, ha? Konuþuyorsun iþte benimle. Hayal filan olamam, bu yani ben çok küçük bir þeyim. Ben kimim ki.”
“Küçük þeyler önemli. Ayakkabý baðcýklarýný baðlarken dikkatli ol. Bir baðcýk takýlýp düþmene ve ölmene neden olabilir.”
“Aslýnda çok küçük þeyler bile kendimi mutlu hissetmeme yetiyor. Ama bütün mesele, bu küçük þeyleri bir sürü pisliðin içinde bulup çýkarmak. Bazen üþeniyorum ya da yorulup bitiyorum. Canýmý sýkan þeyler oluyor. Bu arada babam kapýcýdýr. Sandýðýn gibi bir hayatým yok. Bu giysiler de zengin kýzlarýn artýðý. Anneme ve babama veriyorlar giyeyim diye. Kýz arkadaþým filan da gelmeyecek. Burada senin için durmuþtum. Seninle konuþmak senden þeftali aldýðýmdan beri içimden geçiyordu.”

Öyküde sözü edilen ayakkabý baðcýklarý…15, 16 yaþýnda iki gencin kaldýrýmýn kenarýna oturup sohbet ettiklerine kulak misafiri olmuþtum yanlarýndan geçerken. Bu basit, safiyene ve küçük ve güzel bir þeydi. Bu sohbeti sevmiþtim. Sohbet gençlerden birinin aldýðý ayakkabýlar merkezinde geliþiyordu. O yaz akþamý.
Küçük þeylerin önemini Charles Bukowski’nin þiirlerini, roman ve öykülerini okuyanlar ve Youtube’de Türkçe alt yazýlý belgeselini izleyenler iyi bilir: “Bir tane kývýlcým yangýn çýkarmak için yeter. Elinde bir kývýlcým varsa asla býrakma, pes etme ve bir yerde bir kývýlcýmýn mutlaka vardýr.”
Hayatýmda küçük þeylerin çok önemli olduðunu anladým. Sonuçta bu hikaye çýktý. Her þey küçük küçük baþlar dedim kendime. Aydýnlandýðým anlarda. Bu beni çok daha sabýrlý, akýllý, keskin ve organize yaptým hedeflerime ulaþmak için:

Küçük þeylerde insaný hayatý baðlayan þeyler var,
ayakkabý baðcýklarý gibi,
bir bardak çay gibi,
bir tabak patates kýzartmasý gibi,
bir dal sigara gibi,
bir bardak süt gibi,
bir gülümseme gibi,
bir kap yemek ve su gibi busoðuk günlerde kuþ kedi ve köpekler için, bir pembe gül gibi,
bir karýnca gibi…

25.12.2016.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aþk ve romantizm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Þeftali Bahçesinde
Yýl 3050 Türkiye
Yýldýz Adam Hatýrasý
Zengin Kýz ve Tesisatçý Çýraðý
Ýlk Aþk
Ýyi Kýzlar Severken
Demir Kafes Kýzlarý
Rus Kýz Aleksandra
Uçmanýn Formülü
Bir Kartal Gibi Umut Etmek

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Atlar ve Ýnsanlar (Aþýklar Ýçin)
Dað Köyünde Kýz Kardeþler (Burma Kadayýf)
Genç Kýzlarýn Ýç Dünyasý ve Dýþardakiler
Daðýýn Atmosferine Kapýlan Kýzlar
Kara Þimsek ve Kardeþleri
Dindar Kýzýn Kendini Arama Çabalarý
Tramvay Eleþtirisi: En Azýndan Bir Sýðýr Bilinci
Ýstanbul Sözleþmesi
Saplantýlý Aþk ve Yapayalnýz Günler
Bir Kýzla Bir Erkeðin Dostluðu

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Göðsümde Ateþ Böceði Gibi Parlayacak [Þiir]
Rüya Tarlasýnda Bitmiþ Bir Kýz Gördüm [Þiir]
Þimdi Yak Bir Sigara [Þiir]
Sahil Olduklarýný Hatýrla [Þiir]
Remzi [Þiir]
Bir Kadýnýn Geliþim Süreci [Þiir]
Bir Kedi Bir Fikir Meme [Þiir]
Kapý Açan, Cebrail [Þiir]
Seni Mutlu Edeceðim [Þiir]
Birds And Girls [Þiir]


Ýsa Kantarcý kimdir?

yazar

Etkilendiði Yazarlar:
jack london


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ýsa Kantarcý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.