|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
11 Kasım 2003
Kadınların En Büyük Yanılgısı
ESRA BAYKAL
En büyük hatamız anne olmak. Herkesin annesi olmak |
|
En büyük hatamız anne olmak. Herkesin annesi olmak. Sadece çocuklarımızın değil, kocalarımızın, dostlarımızın, sevgilimizin, iş arkadalarımızın, annemizin, babamızın.
Aslında üzerinde durduğumuz öylesine kaygan bir platform ki biz bile farkında değiliz. Çoğunun zarar olduğunun, bize ve çevremizdeki herkese fenalık bastırdığının farkında olmadığımız bir yerde duruyoruz. Bir kız evladı veya iyi bir gelini tanımlarken bile çok tehlikeli kriterlerden bahsederek başlıyoruz:
-“ Şekerim benim kız süperdir, elinden her iş gelir, yemek de yapar, çamaşırı da bembeyaz yıkar, çalışıyor ayrıca, buna rağmen daima kocasıyla ilgilenir, asla ev işlerini ihmal etmez, işten gelir hemen sofrayı kurar, çayı hazırlar, hatta kocasının ayaklarını bile yıkar!”
Yuh artık! Köle mi kız mı yetiştiriyorsun?!
-“ Gelin desen aynı, tıpkı benim kız!”
Açılımı: “Oğlana şahane bir köle aldık, köle pazarı var şu köşede mutlaka sen de uğra pek ucuz!”
Kadınların durdukları yer öylesine tehlikeli ki, biz anne olduğumuzda da aynı izlerle çocuk yetiştiriyoruz, çünkü böyle öğreniyoruz, budur doğrusu sanıyoruz. Eşitlik diye bas bas bağırırken aslında biz kendi içimizde, değerlerimizi daima erkekten daha geri plana itiyoruz.
- “Aman yazık şimdi o işten çok yorgun gelir, ben en sevdiği yemeği yapayım. Hatta çayın yanına kurabiyede yapayım, çamaşırlar yıkandı mı? Asayım hemen. Bu arada benim de kariyerim için biraz kitap okumam lazım ama neyse, mühim olan evliliğim!”
Allah bize akıl fikir versin ne diyeyim. Sevgililerimiz veya kocalarımız buna rağmen bizi terk edince de “Ay ne hata yaptım” diye kendimizi yeriz, dönsün diye ağıtlar yazarız ardından. Salaksın! Küllem salaksın işte, herifin gittiği hatun eminim senden daha az ilgilniyor onunla, hatta mümkünse kendisiyle ilgilendirtiyor. Geçen gün bir mail geldi itiraf. com’dan çekmiş birisi, adam diyor ki “Karım çayıma şekeri bile atıp karıştırır ama onu kaç kere aldattım bilmiyorum” . Buyrun en güzel örnek, çok mu taktir görüyor yaptıklarımız?! Hayır, aksine zamanında ve yerinde yapmadığımız için değersiz bile oluyor. Görev oluyor bir süre sonra.
Dönün arkadaşlık ilişkilerinize bakın, 10 kez ağlayarak sizi yanına çağıran arkadaşınıza koşarak gittiniz değil mi; sonra sadece 1 kez sizinle ilgili bir nedenden gidemediniz ve şu an sizden kötüsü yok değil mi?
İş yerine ilk girdiğinizde ne müthiş bir eleman olduğunuzu göstermek için çay getirmek dahil herşeyi yaptınız değil mi, neden terfiyi o öbür salak aldı? Hele de sizden daha az iş yaparken? Çünkü doğru zamanda tek bir şey yaptı.
Kadın olmak...Anne olmak, bu içgüdüleri taşımak...Evlenilecek kadın olmak...Sanki o halkayla biz olmaktan çıkıyoruz, o halkayla toplumda yer ediniyoruz. Aslında “eş” olamayıp, “evinin kadını” olduğumuzun farkına bile varamıyoruz. En cevval hatun bile o halkanın kudretinden herhalde bir anda süt dökmüş kedi oluyor, çünkü Allah etmesin boşanırsa falan bugüne kadar yaptığı tüm doğrular toplum gözünde tükenecek ve o bir “dul” olacak, aman olmasın da köle olsun. “İyi anne, iyi karı ( asla eş değil) , iyi dost olsun”. Allahım! Öylesine yanlış yetiştirildik ki, öylesine zamansız ve yersiz sevgi göstermek üzere programlandık ki herhalde kendimize ne kadar kızarsak kızalım bunu değiştiremeyeceğiz. Her seferinde “ Bir daha yapmayacağım” deyip, yeniden yapacağız. Yeniden canımız yanacak, yeniden yapacağız. Kendini değiştirebilmiş kadınlardan da “Biraz large bir insandır kendisi” diye bahsedeceğiz. “Ay ben öyle yapsam var ya, Hulusi beni bin kere kapıya koyardı” diye kadına yarı hayran yarı nefretle bakacağız. Ve koca bir sürü olarak, aslında hayatın çocuklarımızla, sevgililerimizle, kocalarımızla ve ailemizle ne hoş olduğundan bahsederek, mümkünse asla değişmeyerek yürümeye devam edeceğiz.
Biz kadınlar asla akıllanmayacağız. Ve kızımız olduğunda da onun akıllanmaması için elimizden geleni yapacağız.
Bu yazıdan sonra hiçbir hatun çıkıp bana bunlardan bir tekini bile yapmadığını, çok marjinal, çok bitirim olduğunu söylemesin Allahınız aşkına, ben bile böyle çemkirirken emin olun bu yazdıklarımdan fazlasını yapıyorum. Gereksiz dalaşmalara girmeyelim. Kabul edelim özdeki salaklığımızı oturalım bir köşeye veya değişmeye çabalayalım.
Kolay gelsin!
:: ... |
Gönderen: arif hüseyin / bursa
|
12 Aralık 2003 |
|
| acaba norveçli kadınlar ne teşhis koydu kötü evliliklere..belkide kocalarına yeterince hizmet etmediklerini düşünmeye başlamışlardır:)
hak etmeyene verilenler heba edilenlerdir..daima hak edene vermeli hak ettiğini..bolşans. |
:: Hata! |
Gönderen: Nida / ist
|
13 Kasım 2003 |
|
| Kendi için değilde, başkaları için yaşamak... Ben kendimce yaşayamadığımda başkalarına yaşatacak dünyaları onlarının önüne seremem şahsen. Ki bir ulvilik var sizlerde... Sizce salaklık olan. |
|
Söyleyeceklerim var!
Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?
Yazıları
yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz
ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız,
yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.
Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.
|
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
|
Arıza hallerin dışa vurumu
Etkilendiği Yazarlar:
Ahmet Altan,Murathan Mungan, Sait Faik, Alain De Paton
|
|
bu
yazının yer aldığı
kütüphaneler |
|
|
|