..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýnsan bir küçük dünyadýr. (Mibres Kosmos) -Demokritos
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Sanat ve Sanatçýlar > Seval Deniz Karahaliloðlu




20 Mart 2004
Tiyatroya Heves Edenlere Ýlaç Gibi Gelecek…  
‘Ýleriye ne býrakacaðýz? diye düþünmeliyiz' diyor Özdemir Nutku. Ve ortaya 'Oyuncunun Çalýþmas

Seval Deniz Karahaliloðlu


Adam ön sýrada oturuyordu, ‘oyun kötü’ diye sinirlendi ayakkabýsýnýn tekini çýkarttý, sahneye fýrlattý. Bir baþkasý kalktý, sahneye çýktý ve perdeyi tutup kapatmaya kalktý. Yani, oyun o kadar beðenilmemiþti.


:BDEB:
Tiyatroya Heves Edenlere Ýlaç Gibi Gelecek…

Seval Deniz Karahaliloðlu

Bu nedenle, oyunculuk üzerine bir kitap yazmak zorunluluðu duydum dahasý bunun sorumluluðunu hissettim.Ve ortaya, Oyuncunun Çalýþmasý çýktý’ diyor Özdemir Nutku. Her geçen gün, yeni birilerinin çýkýp oyunculuða ve tiyatroya ‘heves’ ederek, kendini sahneye attýðý günümüzde, bu kitap gerçekten gerekli olmuþtu. Tiyatroda 60. yýlýný dolduran ‘duayen’ kelimesini, kelime anlamýyla doldurabilen ve tam anlamýyla hak eden sadece bir kaç kiþiden biri olan Özdemir Nutku, gerçekten ‘hocalarýn’ hocasý ve Türk Tiyatrosunun ‘duayeni’. Sapla samanýn birbirine karýþtýðý, ‘oyunculuk’ gibi dünyanýn yapýlmasý en zor ve en onurlu mesleklerinden birinin böylesine ‘ucuzlaþtýrýlmaya’ çalýþýldýðý bir dönemde, kaleme alýnmýþ bir kitap. Dahasý, anlayana çok þeyler söyleyen gerçek bir ‘baþucu’ kitabý.

Son günlerde, neredeyse elinizi kaldýrsanýz bir oyuncuya çarpýyorsunuz. Ýþte bu dönemde, Özdemir Nutku kendi deyimiyle ‘biraz zorunluluk, biraz da duyduðu sorumluktan’ dolayý, tiyatroya gönül verenlerin çok uzun zamandýr dört gözle beklediði kitabýný geçtiðimiz aylarda piyasaya çýkardý. Ýsmi de þu sýralar ‘fast food’ misali çok kolay ve ayný hýzda tüketilen ‘popüler kültüre’ ders verecek nitelikte. ‘Yeni Baþlayanlar Ýçin Oyuncunun Çalýþmasý’.
‘Ben Türkiye’de oyunculuk eðitimine çok önem veriyorum’ diyor Özdemir Hoca. ‘Son zamanlarda, Türkiye’de popüler kültür gerçek sanattan daha ön plana çýktý. Sanata yabancýlaþtýðýmýz bu dönem içinde yaþanan deðerler karmaþasýnda seyirci, kimin sanatçý olup kimin sanatçý olmadýðýný bilmiyor. Ýþte, ona ne sunulursa onu kabul ediyor. Ama biz tiyatro sanatýnýn içinde olan kimseler, bu karmaþanýn en çok acýsýný çeken kiþileriz. Süreklilik isteyen tiyatro oyunculuðunda, bu sanatçý olmayan kiþilerin yeteneksizliði hemen sýrýtýyor. O kadar çok sýrýtýyor ki, hemen anlýyoruz. Hatta bazen, dizilerde oynayan o mankenlerin oyununu gördüðüm zaman çok komik geliyor bana. Bu durumda, bu kitabý yazmak zorunda hissettim kendimi. Oyunculuk üzerine bir kitap yazmanýn zamaný gelmiþti ve bu sorumluluðu hissettim için ortaya ‘Oyuncunun Çalýþmasý’ çýktý.’

Öylesine mütevazý ki, ‘en çok satanlar’ listesinin en tepesine oturmak gibi bir kaygýsý hiç yok. Bu nedenle, ‘Bu yazdýðým bu kitabýn belki hiçbir etkisi olmayacak, belki de sadece belirli bir kesim okuyacak bilemiyorum’ diyor ve ekliyor. ‘Her alanda popülüzmin bataðýna gömülmüþ olan ülkemizde, popülizm en çok tiyatroda hissediliyor. Bunun için oyunculuk üzerine bir kitap yazayým dedim. Aslýnda, kitabýn kapaðýnda bir yanlýþ var. Bu kitap yeni yetiþenler için deðil, biraz olsun oyunculuk eðitimi görmüþ olanlar için yazýldý. Mesela, oyunculuk okullarýndan eðitim alan ikinci, üçüncü, dördüncü sýnýf öðrencileri için kaleme alýndý. Hatta profesyonel oyuncular için kitabýn sonunda, oyunculuk çalýþmalarýna yeni bakýþ açýsý getirebileceðine inandýðým denemeler var. Bu denemeler, oyunculuðun ne olduðu üzerine yazýlmýþ bazý çalýþmalardan oluþuyor. Profesyonel oyuncular da bu denemelerden yararlanabilirler. Burada, oyunculukta yanlýþ bilinen bazý konular üzerine açýklamalar var. Sonra, oyunculukta yeni yetiþmeye baþlamýþ gençler için atölye çalýþmalarý, doðaçlamalar ve temrinler koydum. Bu kitabý bunun için yazdým.’

Bilmem sizleri de rahatlatýr mý ama popülizm musibetinden herkes az çok þikayetçi. Özdemir Nutku’ya göre ise bundan en fazla zarar gören kesim tiyatro. Hele tiyatronun toplumun aynasý olduðunu düþünürsek hoca hiç de haksýz deðil. Üstelik tespitleri de çok yerinde. Bakýn popülizm ve tiyatro iliþkisi için hoca neler diyor. ‘Popülizm neredeyse her alanda görülüyor ama en çok bence tiyatroda hissediliyor. Çünkü insanlarýn doðuþtan bir taklit kabiliyeti var. Ýnsan, maymunun bir üst seviyesinde olduðu ve maymundan biraz daha iyi taklit ettiði için herkes kendini oyuncu zannetmeye baþladý. Bu, beni çok rahatsýz ediyor çünkü tiyatro alanýnda ‘kalite’ çok düþtü. Bir bakýyorsunuz, çok iyi bir oyuncu olduðunu düþündüðünüz profesyonel bir sanatçý, yanýnda bir mankenle birlikte baþrol oynuyor. Hatta bazen manken baþ rolde, profesyonel sanatçý yardýmcý rolde oynuyor. Ben profesyonel oyuncu olsaydým, para için o mankenlerle birlikte oynamayý kabul etmezdim. Hani ‘tüfek icat oldu, mertlik bozuldu’ deriz ya, burada ‘tüfeðin’ yerini ‘para’ aldý. Devlet Tiyatrosu’nun verdiði maaþ, dizilerden alýnan ücretlerin yanýnda çok küçük bir meblað olduðu için bugün, Devlet Tiyatrosunda görev alan bazý çok iyi aktörler, hiçbir þey yapamayan hatta oynayamayan o mankenlerin yanýnda ‘yardýmcý rollere’ çýkýyorlar. Bu durum, neden onlarý rencide etmiyor anlamýyorum. Para bu kadar önemli mi? Gerçek bir oyuncu için her þeyden önce tiyatro gelmeli. Bu para için bu büyük oyuncular tiyatroyu terk edip dizilerde görünmeyi tercih ediyorlar. Kimi piyango yarýþmalarýnda yer alýyor, kimisi sunuculuk yapýyorlar. Her þeyin bir yeri vardýr. Genelde bizim oyuncular ise tiyatrodan baþka her þeyi yapmaya baþladýlar. Bunun dýþýnda tiyatro yapabilmek için hala direnen bazý kimseler var. Ýþte ben bunun için bu kitapta oyunculuðun önemi üzerinde durmak istedim.’

Aman bu arada bütün toplumu saran þu ‘kurs modasýna’ deðinmeden geçmeyelim. Adeta bulaþýcý hastalýk gibi, nereye elinizi atsanýz bir kurs furyasý ile karþýlaþýyorsunuz. Tabii ki tiyatrocular da bundan kendilerine düþen payý almýþlar. Bunun sinir bozucu olmaktan öte, son derecede tehlikeli ve zararlý olduðuna iþaret ediyor Özdemir Hoca. Haklý da. Bakýn ne diyor.
‘Bu kurslara devam eden ve üç ayda oyuncu olacaðýný sanan bu gençler, üç aylýk bir eðitimle, daha nefes kontrolünü öðrenemez, sahnede dengesini saðlayamaz, beden dilini ortaya çýkartamaz. Onun için bu kurslar, para kazanmaya yönelik, tiyatroya heves etmiþ gençlerin sýrtýndan geçinmek için yapýlan kurslardýr. Buna inanmýyorum ben. Bir zamanlar, bu kurslar çok fazlaydý. Þimdi, biraz daha azaldý. Sonra, çok komik bir durum var. Daha kendileri oyuncu olarak yetiþmemiþ, oyunculuðun pedagojisini, daha oyunculuðun sistemini öðrenememiþ kiþiler veriyor dersleri. Burada, mesela belediyelerde, tiyatro kurslarý veren bir takým insanlar var. Müzik öðretmeni ama hem oyunculuk yapýyor, hem yönetmenlik yapýyor hem de ders veriyor. Düþünebiliyor musunuz? Müzik öðretmeni oyunculuk dersi veriyor. Tabii iþ baþýna geçenlerin sanatla ilgileri olmadýðý için kim ne derse onu yapýyorlar yada oralara kendi akrabalarýný getiriyorlar. Türkiye’nin tiyatro açýsýndan kendisini ileride derleyip toparlayýp, düzeltebilmesi ve doðru dürüst bir tiyatro yaþamýna kavuþabilmesi için belki de bu kadar büyük bir ‘rezaleti’ geçirmesi lazým diye düþünüyorum. Çünkü ilerde, bütün bunlar temizlenecek ve bu yaþanan ‘enflasyondan’ sað salim çýkabilen ‘gerçek oyuncular’ Türk Tiyatrosunu yaþatacaklar.’

Hani bir zaman raký sofralarýnda, Türkiye’yi kurtarmak pek modaydý ya. Alýn size yeni bir moda, ‘Türk Tiyatrosu nasýl kurtulur’ meselesi. Sahi nasýl kurtulur? Gelin size Özdemir Hoca’dan birkaç ip ucu verelim. Kulak kabartalým bakalým hoca ne diyor? ‘Bugün yaþanan kalitesizlik, seyirciyi tiyatrodan soðutuyor. ‘Bu ne biçim þey?’ diyerek tiyatrodan uzaklaþýyorlar. Mesela, bazý þeyler de göz boyamak için yapýlýyor. Bir mankeni topluluðunuza almýþsanýz, o manken ne kadar oynayamýyorsa da dizi filmlerden gördüðü mankeni sadece yakýndan görebilmek için tiyatroya gelen seyirciler var. Bir de yakýndan görelim diyerek, medyatik olanlarý görmeye gelen insanlar bunlar. Hakikaten insanlar çok tuhaf. Bu, ‘ilkel’ ve ‘ham’ zihniyet tiyatroya zarar veriyor. Bu da bizim hala ‘ham’, ‘ilkel’ ve ‘olgunlaþmamýþ’ bir toplum olduðumuzu gösteriyor. Avrupa Rönesansýný 400 yýlda ancak tamamlayabildi. Bizim Rönesansýmýz ise Atatürk Devrimleri ile baþladý. Daha 80 yýl oldu. Daha çok þeyler göreceðiz. Ben göremeyeceðim ama bizim torunlarýmýzýn torunlarý, 300 – 400 yýl sonra doðru düzgün bir Türk toplumu görecekler. Þu andaki Türk toplumu ne yapacaðýný bilmeyen, yenilenmeyi, ileri gitmeyi bilmeyen, günü birlik yaþayan ve geleceði düþünmeyen bir toplum. Eðer sadece bugünü düþünerek yaþarsak çocuklarýmýza ne býrakacaðýz? Halbuki, ileriye ne býrakacaðýz diye yaþamalýyýz. Herkes günü kurtarmaya çalýþýyor. Þu anda toplumu konuþuyoruz ama tiyatro o toplumun kendisini yansýtýr. Ýlerde en çok suçlanacak medya olacak. Medya, seyircinin nabzýna göre þerbet vermek için bir takým özel kanallarda çok kalitesiz programlara yer veriyor. Bu gün, medyanýn deðerleri, gerçek deðerlerin önüne konmuþtur. Ve biz, kendi öz deðerlerimize yabancýlaþtýk. Bazý þeyleri gördüðüm zaman ben bile tiyatrodan nefret etmek üzereyim. Bir karmaþadýr gidiyor ama bu durulacak. Ben Türk Tiyatrosu için umutsuz deðilim. Bunlarý geçirmezsek daha iyisini yapamayýz. Kötüleri, olumsuzluklarý görelim ki olumluya gidelim. Bu diyalektik bir geliþmedir. O bakýmdan, eðer bende bir damla varsa, okyanusa o damlayý damlatmak zorunda hissediyorum kendimi. Bir tek damla bütün bir okyanusu temizlemez. Ama benim gibi herkes birer damla koyarsa, birkaç yüz yýl sonra okyanus temizlenir.’

Yani, yine iþ baþa düþüyor. Tiyatroya gidip öyle koltuklara yerleþip, oyunu bir saat içinde seyredip kalkýp gitmek yok. Artýk seyirci de tiyatroya en az oyuncu kadar emek verecek. Seyirci de oyuncu gibi eðitilecek. Nasýl mý? Cevabý çok basit. ‘Seyirci, oyuncu ile birlikte yetiþtirilir. Ben ona inanýyorum çünkü en büyük etkileþim oyuncu ile seyirci arasýndaki o elektriklenmedir. Onun için oyuncu iyi olursa, seyirci de iyi olur ve çok þey öðrenir. Zaten seyirci olmazsa, oyuncunun da olmasýna gerek yok. Bunlar, birbirlerinin ikiz kardeþleri hatta yapýþýk kardeþleridir diyebiliriz. Birbirinin tamamlayýcýlarýdýr.’

Bu arada, ne olursunuz, Allah Rýzasý için herkesi, her önünüze geleni ‘Ayakta Alkýþlamaktan’ vazgeçin. Ýnanýn, böyle yapmakla ‘Tiyatroyu Öldürüyorsunuz’. Deðer vereyim derken deðersizleþtiriyorsunuz. Her zamanki gibi Özdemir Hoca durumu o kadar güzel izah ediyor ki… ‘Ben ‘Alkýþlarla Öldürenler’ yazýmý o nedenle kalemle aldým. Þimdi seyirci her þeyi alkýþlýyor. Her þeyde ayaða kalkarak alkýþlýyor. Neden ayaða kalkýlýr? Hakikaten, ‘üstün’ bir sanat performansý gördüðünüz zaman ayaða kalkarsýnýz. Ayaða o zaman kalkýlýr. Çünkü seyirci tarafýndan sanatçýya yapýlacak en ‘yüksek’ þey odur. Türkiye’de artýk seyirci her an, her þeyde ayaða kalkýyor. Çocuðunun müsameresi var ayaða kalkýyor, sonra beþ para etmez bir tiyatro oyunu için ayaða kalkýyor. Alkýþlar arasýnda bir fark olmadýðý için de nasýl olsa alkýþlanýyoruz, sen istediðin kadar beðenme, bak seyirci ne kadar çok alkýþladý diyerek, yerimizde sayýyoruz, biz ‘tiyatroyu alkýþlarla öldürüyoruz’. Mesela, buraya bir tiyatro topluluðu geldi. Bunlardan 8-10 tanesi benim sevdiðim öðrencilerimdi. Koþa koþa gittim. Oyun güzeldi de. Oturduðum yerde alkýþlýyorum. O sýrada, arkadan ‘kendini bilmez’ bir haným geldi. ‘Siz neden ayaða kalkmýyorsunuz? Bakýn, bütün salon ayakta alkýþlýyor’ dedi. ‘Ben, neye ayaða kalkacaðýmý, neye kalkmayacaðýmý, kime ayaða kalkýp, kime kalkmayacaðýmý çok iyi bilirim hanýmefendi ama siz isterseniz ‘amuda kalkabilirsiniz’’ dedim. Kadýn bir þey söyleyemedi, döndü gitti. Sonra öðrendim ki bizim çocuklardan birinin annesiymiþ. Ben öðrencilerime, yetiþtirdiklerime ayaða kalkarým ama ‘çok büyük bir sanatçý’ olurlarsa. Orada ufak bir rol oynamýþ, doðru oynamýþ diye de ayaða kalkýlmaz. Alkýþlýyorum. Daha ne yapayým? Yýldýz Kenter, Müþfik Kenter, Genco Erkal, Çetin Tekindor’ da ayaða kalkar alkýþlarým ama burada da öncelikle sanatçýnýn performansýný beðenmem lazým. Eðer bu deðerlendirmeyi seyirci yapamazsa ve her önüne gelene alkýþ tutarsa, hani politikacýlarda da vardýr ya ‘þakþakçýlar’ ayný öyle, bizim tiyatromuz da ‘þakþakçýlar seyirliðine, topluluðuna’ döner. Bizim bir de alkýþlamama hatta yuhalama, ýslýklama hakkýmýz var. Bu tamamýyla toplumun aynasýnýdýr. Ayný þekilde, seçimlerde de nasýl oy verdiðimizi görüyorsunuz. Bazý politikacýlar geldiði zaman yanlarýnda bazý ‘alkýþçýlar’ görürsünüz, çevreye bakýnýrlar kim alkýþlamýyor diye tespit etmeye çalýþýrlar, sýrf baský kurmak için. Ýnþallah yeni yetiþen kuþaklar ‘deðerlendirme hakkýný’ doðru biçimde kullanýrlar. Bu arada, sýrf karþý çýkmýþ olmak için de karþý çýkmamak lazým tabii. Ýnsan deðerini bilerek içtenlikle alkýþlamalý. Deðersiz bir þeyse niçin alkýþlýyorsunuz ki? Buz gibi otur orda. Biz alkýþlamama, yuhalama hakkýmýzý kullanmýyoruz ama batý toplumlarýnda, ben oyunu beðenmediði için sahneye ayakkabýsýný fýrlatan insanlar gördüm. O kadar beðenmemiþlerdi. Islýklar gýrla gitmiþti. 1965’de Almanya’da bir Tiyatro Festivali’nde, küçük bir kasabadan gelen bir grubun oyununda oldu bu. Adam ön sýrada oturuyordu, ‘oyun kötü’ diye sinirlendi ayakkabýsýnýn tekini çýkarttý, sahneye fýrlattý. Bir baþkasý kalktý, sahneye çýktý ve perdeyi tutup kapatmaya kalktý. Yani, oyun o kadar beðenilmemiþti. Mesela, Viyana Operasýnýn ‘terbiyeli’ seyircisi. Erkekler smokinlerini, kadýnlar tuvaletlerini giymiþler, hiç ummazsýnýz. Beðenmediler mi onlar da ýslýklýyorlar. Ama onlarda, bu ‘deðerlendirme’ kabiliyeti var. Viyana’nýn nüfusu birkaç milyon ama þehirde 99 tane tiyatro topluluðu bulunuyor. Biz de tiyatro kavramýný bilmiyorlar, deðerlendirmeyi ise hiç bilmiyorlar. Popüler kültür ön plana çýktýðý takdirde, bu kavram karmaþasý bir süre daha devam edecek. Popülizm aþýklarý çoðalmaya devam ettikçe, halk inlemeye devam edecek. Halk inlediðini ‘fark etmiyor’ ama aslýnda, kültürel açýdan tek kelime ile ‘inliyor’. Her þey birbirine baðlý. Ekonomisi, sanatý, kültürü birbirine baðlý. Bu ülkenin ekonomisi, adam baþýna gelir seviyesi yükselmedi mi, bunlar da yükselmeyecektir. Ýlerde inþallah yükselir, umutsuz da yaþayamayýz.’

Yani þu kimlik sorununu bir türlü çözemedik gitti. Genelde hangi alana bakarsanýz bakýn ciddi bir ‘kimlik’ sorunu yaþanýyor. Bugün þikayet ettiðimiz popüler kültürün nesneleri olarak ortaya çýkan kalitesiz Televizyon programlarý, ‘toplum olarak net bir kimlik oluþturamadýðýmýz’ için baþýmýza geliyor. Özdemir Nutku Hoca’nýn kaleme aldýðý ‘Oyuncunun Çalýþmasý’ isimli kitapta, ‘kimlik olgusuna’ çok çarpýcý bir biçimde yer verilmiþ. Bakýn Özdemir Hoca ne diyor? ‘Kitapta, ‘oyuncunun kimliðinde’ ne söylüyorsam, ‘seyircinin kimliði’ için de ayný þeyleri söylüyorum. Ýlk önce ‘gerçek anlamda’ tiyatro seyircisinin yetiþmesi lazým. Gerçek seyirci, tiyatronun bir ‘ihtiyaç’ olduðunu anlayan ve küçük yaþlardan itibaren ‘çocuklarýný’ tiyatroya götüren seyircidir. Tiyatro boþ vakitleri, deðerlendirmeye yönelik bir ‘eðlence’ olarak görüldüðü için böyle oluyor. Bu düþünceyi kýrmak için ilk önce devletin baþýna gelenlerin ‘eðitilmesi’ lazým. Devletin baþýna gelenler sadece ‘göbekten’ hoþlanýyor. Bizim devlet büyüklerimiz, çocukluktan itibaren belli bir düzeyde, sanat duyarlýlýðý içinde yetiþtirildikleri takdirde bunlar deðiþecektir. Yoksa birbirine benzeyen politikacýlar ile bunlarýn hiçbiri deðiþmez. Burada, toplumun kimliði neyse, bireylerin kimliði de odur. Tabii bir noktayý vurgulamak lazým, toplumda kimliði olan, kimlik arayan, daha kimliði oluþmamýþ, tam oturmamýþ bireyler de vardýr. Ama toplum içinde hangi kimlik aðýr basýyorsa, o toplumun kimliði odur. Dolayýsýyla, ‘seyircinin kimliði’ de bulunduðu topluma baðlý. Yani burada her þey, birbirine baðlý devam edip gidiyor.’

Biz bunca sorunla boðuþurken, dünyada tiyatro sanatýnýn ilerleyebilmesi için gerekli olan ‘deneysel tiyatro’ çalýþmalarý yapýlýyor. Gülümsediðinizi görür gibiyim. Her sorunu çözdük, bir ‘deneysel tiyatromuz’ kalmýþtý diyorsunuz deðil mi? Kesinlikle haklýsýnýz. Ama öte taraftan da düþünmeden yapamýyor insan. Ne yani, hiç mi denemeyeceðiz? Ama kimle, hangi ‘yetiþmiþ elemanla’? Aklýn yolu bir. Hoca da ayný soruyu soruyor ve cevaplar arýyor. ‘Ýlk akla gelen soru bu ‘deneysel tiyatroyu’ gerçekleþtirecek elemanlar nerede sorusu olmalý. ‘Deneysel tiyatro’nun gereklerini yerine getirebilmek için ilk önce, eðitilmiþ elemana ihtiyacýnýz var. Bir fizik, kimya laboratuarýna bakýn. Bilimsel araþtýrmayý yürütecek bilim adamýnýn deneylerini yapabilmesi için bir takým elektronik aletlere ve malzemeye ihtiyacý vardýr. Tiyatronun malzemesi ise yetiþmiþ oyuncudur. Tiyatroda, deneysel bir çalýþma yapacaksýnýz, bedenin elindeki teknik sorunlarýný çözmüþ, gerekli eðitimi almýþ yetiþmiþ oyuncuya ihtiyacýnýz var demektir. Eðitilmemiþ amatörlerle deney yapamazsýnýz. Ýmkaný yok. Olanaksýz. Yeni bir buluþ yapacaksýnýz, hangi alanda olursa olsun, en iyi elemanlarý yanýnýza alýrsýnýz öyle deðil mi? Deneysel Tiyatro’nun gerçekleþtirilmesi için deneyi yürütecek olan kiþinin çok birikimli, üstün zekalý bir sanatçý olmasý lazým ve yanýna alacaðý kiþilerin de onun kapasitesine uyum saðlayabilecek ‘yetiþmiþ oyuncular’ olmasý gerekir.’

Galiba, her þey sahnede olan bitenin koltukta oturan seyirciye ‘çok basitmiþ’ gibi görünmesinden kaynaklanýyor. O yüzden, bir dolu manken soluðu sahnede alýyor. Aslýnda ‘o basitmiþ’ gibi ‘görünen’ þey için ne kadar çok çalýþýldýðýndan hiç haberiniz var mý? Eh, bir bilene soralým, bakalým ne diyor? ‘Seyirciye basitmiþ ve kolaymýþ gibi görünen þey aslýnda çok çalýþýldýðý ve çok zorluklarla elde edildiði için öyledir. Seyirciye doðal gelmeyen þey zaten çalýþýlmamýþ olan þeydir. Sözgelimi, Comedia del’ Arte’de, müthiþ bir beden dili, müthiþ bir ses ve konuþma müziði vardýr. Pantolone basdýr, alerkino tenordur, colombino mezo sopranodur. Ses deðiþimleri ile öyle bir orkestrasyon içine girerler ki, Comedia del’Arte’yi anlamak için Ýtalyanca bilmek þart deðildir. Orada seyirciye anlatýlmak istenen þey ‘en basit’ haliyle ifade edilir. O ‘basiti’ bulmak ‘zordur’.’

Bir de bizim koltuktan baktýðýmýzda, pek net olarak göremediðimiz bir durum var ortada. Özdemir Nutku Hocaya göre, sahnede iki tür oyuncu var. Bir, canlandýrdýðý kiþiyi kendi kimliði ile yansýtanlar, bir de canlandýrdýðý kiþiyi o kiþilikle yansýtanlar. Þimdi, bu ne demek diyorsanýz Özdemir Hoca’nýn cevabý hazýr. ‘Bir aktör, artýk alýþtýðý gibi, canlandýracaðý rol eðer konu olarak kendi kiþiliðinden çok uzakta deðilse, ben bu rolü oynarým diyor. Mesela 17. yüzyýlda geçen bir hikayeyse, o dönem kostümlerini giyeceðim, kendimden baþkasýný olacaðým, bu roldür diyor. O aktöre, sen bu çocuðun amcasýný oynayacaksýn dediðiniz zaman, bundan hoþlanmýyor. Önemli olan, kendi kimliði ile baþkasý olabilmektir. Neden bir sürü Hamlet var? Lawrence Oliviere’nin, Hamlet’i baþka, Kenneth Branagh’ýn Hamlet’i daha baþka. Bu sanatçýlar, rolü verirken kendi kimliklerini de unutmuyorlar. Çünkü kimliði olan sanatçýlar. Bir rolü oynamak nasýl olabilir? Lawrence Oliviere þöyle oynuyor, sen de böyle oynayacaksýn mý diyeceðim? Bazýlarý film seyreder. Ben film seyretmem ve seyrettirmem de. Daha önce oynanmýþ olandan yola çýkarak, oyuncularýn rol çýkarmalarýný istemem. Tiyatroda yaratýcýlýk demek, o rolü ‘kendi baþýna’ bulmak demek. O nedenle, oyuncunun kendi kimliðini bulabilmesi için oyuncuyu rahat býrakýrým, serbest býrakýrým. Yönetmen olarak, eðer küçük ayrýntýlarda biraz yanlýþlar varsa, kaymalar varsa onlarý düzeltirim. Ama bir çalýþma programým vardýr. Arkadaþlar ben bu oyunu sahneye þöyle þöyle koymak istiyorum. Þu rollerde þu vardýr. Rollerinizi iyi okuyun, bir daha ki provamýza benimle tartýþmak üzere gelin derim. Sonra, oyuncunun rolünü araþtýrmasýný beklerim. Onun için de ‘bedenden’ baþlamak lazým. Benim Türk Tiyatrosunda, oyuncularda gördüðüm en büyük kusur nedir biliyor musunuz? Sesini, yüzünü gayet güzel kullanýr hatta ellerini ama ‘belden aþaðýsý ölüdür’. Belden aþaðýsýný kullanmayý bilmez. Hepsi için bir genelleme yapmýyorum, tabii ki belden aþaðýsýný kullanabilen çok iyi, gerçek tiyatro sanatçýlarý var ama genel olarak Türkiye’de tiyatro oyuncularý, vücutlarýný bir ‘enstrüman olarak görmüyor’, çünkü vücutlarýný bir enstrüman olarak kullanmayý ‘bilmiyorlar’. Madem oyuncu ‘eðitim’ görmüþtür ve ‘bedenini bir enstrüman olarak görmesi’ lazým, o zaman sahneye çýktýðý zaman onu serbest býrakacaksýnýz ki rolünü kendisi bulsun. Eðer bir yanlýþlýk görürseniz neden böyle yaptýn diye soracaksýnýz. Neden böyle yaptýn? Sonra, ikaz edeceksiniz. Eðer böyle yaparsan, bu rol buraya doðru gider diye açýklayacaksýnýz ve oyuncunun rolü kendisinin bulmasýný, araþtýrmasýný saðlayacaksýnýz.’

Eskilerin çok güzel bir lafý vardýr. ‘Aðzýndan bal damlýyor’ derler. Yani, kýsaca ‘o kadar güzel anlatýyor ki, insan hiç býkmadan saatlerce dinleyebilir’ anlamýna geliyor. Biz de, ‘aðzýndan bal damlayan Özdemir Nutku Hocamýzýn’ tiyatro yaþamýna kazandýrdýðý ‘Oyuncunun Çalýþmasý’ isimli kitabý hakkýndaki görüþlerini alarak, sizin aðzýnýza bir parmak ‘bal’ sürüverdik. Bir zahmet, oyunculuða gönül vermiþ tiyatro aþýklarýnýn imdadýna ‘hýzýr’ gibi yetiþen ve Alkým Yayýnlarýndan çýkan ‘Oyuncunun Çalýþmasý’ kitabýný alacaksýnýz. Ve kalitesizliðin at baþý gittiði, adeta taçlandýrýldýðý günümüzde, minyatür zarafeti ile oya gibi iþlenmiþ, bu naif çalýþmayý eminiz ki büyük bir zevkle okuyacaksýnýz.

Büyük usta Özdemir Nutku, yazdýðý kitabýn baþlýðýný seçerken bile bir ders veriyor aslýnda, ama anlayana. Alkým Yayýnlarýndan çýkan kitap sadece oyunculuða heves etmiþ olanlara deðil, tiyatroya aþýk seyircileri de bilinçlendirmeye yönelik. Yani bu kitap, ne seyrettiðini bilen, seçici, kaliteli ve kalitesiz oyunu ve oyuncuyu ayýrt edebilecek ‘bilinçli seyircinin’ de yetiþmesine katkýda bulunacak. Akýcý dili, açýk, duru ve anlaþýlýr üslubu ile okuyucuyu daha ilk sayfasýndan itibaren sarýp sarmalayan eser, çok kýsa bir sürede ‘önemli bir baþ ucu’ kitabý olacaða benzer.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn sanat ve sanatçýlar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
'Kafkas Tebeþir Dairesi'nin Sebeb-i Hikmeti... ''
Uluslarararasý Ýzmir Festivali 20. Yaþýný Kutluyor.
Anton Çehov'dan Arthur Miller'a, Modern Zamanlarda Düþlerin
Ahmet Adnan Saygun"un Mirasýný Taþýyan Onurlu Bir Sanatçý : Rengim Gökmen
Ýlhan Berk"in Þiirleri ve Sait Faik"in Öykülerini Gravürde Eriten Adam: Fatih Mika
Commedia Dell"arte Ýþliði : Michele Guaraldo, Simone Campa ve Korsanlar
Cemal Süreya"dan "Üstü Kalsýn" : Hakan Gerçek
Aðýr Abla Cecilia"nýn Müridinden Faydalý Hayat Dersleri : Ayhan Sicimoðlu
Romanya Ulusal Tiyatrosundan Bir Baþ Yapýt : Fýrtýna
Shakepeare"den Verdi"ye : Falstaff Operasý

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Varmýþ Hiç Yokmuþ
"Beni Ben mi Delirttim?" : Ferhan Þensoy
Ermiþler Ya da Günahkarlar, Ýyilik Ya da Kötülüðün Dayanýlmaz Lezzeti…
Sineklidað"ýn Efsanesi : Keþanlý Ali"nin Ýbretlik Öyküsü
Sahibinden Az Kullanýlmýþ "Ýkinci El" Stratejiler
Tek Kiþilik Oyunlarýn Efsane Ýsmi : Müþfik Kenter
Yaðmur Yaðýyor, Seller Akýyor, Kral Übü Camdan Bakýyor
Efes'li Herostratus ve 'Hukukun Üstünlüðü Ýlkesi'
Tanrýlarýn Takýlarý
Ruhi Su"nun Ýzinde : Köy Enstitüleri

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýbneler ve Çocuk Cesetleri [Þiir]
Komþu Çocuðu [Þiir]
Bir Bardak Soðuk Suyun Hatýrýna… [Þiir]
Ýhtiyaçtan [Þiir]
Deli mi Ne? [Þiir]
Sakýz Reçeli Seven Yare Mektuplar [Þiir]
Bir Nefes Alýp Verme Uzunluðunda… [Þiir]
Lord'umun Suskunluðunun Sebeb-i Hikmeti... [Þiir]
Pimpirikli Hanýmýn, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Þiir]
Yere Göðe Sýðamýyorum… [Þiir]


Seval Deniz Karahaliloðlu kimdir?

Bazý insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doðal bir ihtiyaçtýr. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatýmla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. Ýþte bu kadar basit.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doðru bilemem ama beyinsel olarak beslendiðim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla Ýlhan, Ýlber Ortaylý, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.