..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Sanat ve Sanatçılar > Seval Deniz Karahaliloğlu




30 Ekim 2010
Paris"te "Art En Capital 2010" da Beş Türk Ressamı : Biz de Varız!  
“Sanatçı ışığı alnında ilk hisseden kişidir”

Seval Deniz Karahaliloğlu


Anayasanın değiştirilmesi, türban, laiklik derken Türkiye, ağır gündemi ve uluslar arası platformda her gün yaşadığı olumsuzluklarla tarihinin en hassas döneminden geçiyor. Böyle bir ortamda, maalesef bir çok kişiye göre sanat “düşünülecek en son şey”. Tepki vermek. Karşı çıkmak. Hayata karşı duruşunu göstermek. Sanatçı olarak, “ben de varım!” diyebilmek. Bunu, sanatın evrensel diliyle yapabilmek.


:BBDE:
Paris’te “Art En Capital 2010” da Beş Türk Ressamı : Biz de Varız!

Seval Deniz Karahaliloğlu

“Sanatçı ışığı alnında ilk hisseden kişidir” ilkesinden yola çıkan beş Türk ressamı bütün olumsuz koşullara rağmen Türk Resmini Paris Grand Palais’te “Art En Capital 2010” sergisinde tanıtabilmek için var güçleriyle çalışıyor.

Anayasanın değiştirilmesi, türban, laiklik derken Türkiye, ağır gündemi ve uluslar arası platformda her gün yaşadığı olumsuzluklarla tarihinin en hassas döneminden geçiyor. Böyle bir ortamda, maalesef bir çok kişiye göre sanat “düşünülecek en son şey”. Tepki vermek. Karşı çıkmak. Hayata karşı duruşunu göstermek. Sanatçı olarak, “ben de varım!” diyebilmek. Bunu, sanatın evrensel diliyle yapabilmek.

Herkes bildiğince hayat görüşünü tanımlar. Beş ressam kendilerini çizgiden, renkten ve resimden ibaret olan özel bir dille tanımlıyor. Hayata bakışları, sanatın evrensel diliyle anlatmak. Renkler, çizgiler, naif dokunuşlar, fırçanın tuvale dokunduğu o özel anda var olabilmek. Bütün bunları hissetmek, içine sindirmek, bütün dillere eş zamanlı olarak tercüme ederek anlatabilmek.

Söyleyeceği sözleri akıllarından ve vicdanlarından damıtarak tablolara taşıyan bu beş özel insan Türkiye’nin adını dünya sanat platformunda duyurmak için çaba harcıyor. Nurhilal Harsa, Serdar Leblebici, Korkut Uluğ, Ahmet Yeşil ve Hakan Esmer sadece kişisel olanaklarını zorlayarak, Türk Resminin dünyanın en prestijli sergi salonlarından birinde sergilenmesi için ellerinden geleni yapıyorlar.

Her yıl Paris’te Grand Palais’da düzenlenen “Art En Capital 2010” sergisi, 23 – 28 Kasım tarihleri arasında dünyanın dört bir yanından gelen sanatçıları ve eserlerini bir araya getiriyor. Dünyanın en saygın sergilerinden biri olarak kabul edilen “Art En Capital 2010”, Societe Nationale des Beauz Arts (SNBA) tarafından düzenleniyor. Resim sanatındaki yenilikleri, gelişmeleri, yeni bakış açılarını dünya çapında profesyonel ressamların eserlerinden yola çıkarak dünya sanat merkezlerine sunma amacını taşıyan Grand Palais’te gerçekleştirilen “Art En Capital 2010” sergisi yeni yetenekleri de sanat dünyasına kazandırması açısından da büyük önem taşıyor.

“Art En Capital 2010” sergisinin dünyanın en prestijli sergilerinden biri olması, sanatçılar ve eserleri açısından sergiye katılımı da zorlaştırıyor. Sergiye katılmak, eserlerini bu salonda sergileyebilme hakkını kazanabilmek de her geçen gün giderek daha da zorlaşıyor. Çünkü kabul edilme şartlarını sağlayabilecek eserin kalitesini belirleyen “çıta çok yüksek”.

Sanat, akıl, estetik, yetenek, birikim ve kişisel resim dilini oluşturabilme kapasitesi gibi temel öğeleri baz alan bir süzgeçten geçen eserler, beş ayrı kurumun onayı almak zorunda. “Sanatsal yeterlilik” konusunda eserler ve sanatçılar beş kez daha sınanıyorlar. Société des Artistes Francais başta olmak üzere sırasıyla Les Indépendants, Comparaisons, Dessin & Peinture à l'eau ve Société Nationale des Beaux Arts eser ve sanatçı seçimlerinde kılı kırk yarıyorlar.
Bu yıl ilk defa, organizasyondan aldıkları “özel bir davetle” Türk sanatçıları da eserleri ile “Art En Capital 2010” sergisinde yer alıyor.

Beş Türk ressamının eserlerinin bu kurumlar tarafından “özel bir davet ile sergileme kazanması”, Türk Resminin ulaştığı başarı açısından bütün “Türk Ressamları ve Türk Resmi” için gurur vericidir.

Grand Palais dönemin büyük ustaları Paul Gaugen ve Turner gibi saygın isimlere ev sahipliği yapmış bir saray. Resim dünyasının önde gelen isimlerinin altı aylık dönemler aralığında burada sergiler açması Grand Palais’i sanat dünyasında çok özel bir yere taşıyor.
Dünyaca ünlü sanatçıların bu prestijli sergi salonunda sergiler açmış olması “Art En Capital 2010”’un önemini arttırıyor. Hem resimlerini sergileyen ressamların resim tarihine geçmiş büyük ustalar olması hem de sarayın önünde sergi öncesi alınan biletler için uzun kuyruklar oluşması bu serginin sanat dünyasında saygınlığını ve popülaritesini arttıran bir diğer unsur.

Dünyayı resim üzerinden algılayan ve kendini resmin özel dilini kullanarak var eden bu beş sanatçı dünya görüşlerini tanımlayan birer eserle sergide yer alıyorlar.

Sergiye “Brigitte Bardot’a (BB) Saygı” isimli eseriyle katılan Korkut Uluğ neden BB’ye saygı diye sorduğumuzda şöyle yanıtlıyor. “Erkek egemen dünyada etine paha biçilemeyen dünya güzeli BB genç yaşında kendine biçilen rolü terk ederek tüm mal varlığını ve yaşamını hayvanları korumaya adadı. Para ve şöhretin en üst noktasında hiç bir insanın yapamayacağını yaptı ve “gençliğini harcayan bu düzenin” hayvanları harcamasına karşı çıktı. Gerçek güzelliğine de o anda ulaştı. İşte böyle bir insanın portresini saygı duyarak yaptım ve izleyeni de saygıya davet ettim.”

“Gövdeler Serisi” ile sergiye katılan Serdar Leblebici “Yaptığım her yeni resim, benim yeniden doğuşumdur” diyor. “Resmimde, geçmişteki uygarlıklar, yaşamlar ile gelecek arasında köprüler kurmaya çalışıyorum. Çok katmanlı, temelinde manevi ya da teknik kontrastlıkların olgunlaştırdığı, resimsel kaygıları ön planda tuttuğum bir yaklaşımım var. Seriye adını veren “Gövdeler Serisi”nde duyarlılığın özünde “ağaç” var. Ağacı yaşamın simgesi olarak görüyor ve kompozisyonumun baş köşesine yerleştiriyorum. Onu destekleyen imgelerle de dengeyi kuruyorum; heyecanımla, sevgimle, düşüncemle kısacası tüm benliğimle...”

Modern hayatın sıkıcı insanlarından, makineleşmiş ruhsuz bireylerden uzakta sahiciliği “suya adanan yaşamlar” olarak tanımladığı “Heyamola” tablosunda arıyor ressam Hakan Esmer. Onun dünyaya bakışı çok basit. Şöyle diyor. “Heyamola tablosu, suya adanan yaşamları tanımlar. Gözlemlerime dayanan ifadeleri, duruşları ve renkleri; gerek fırça dokunuşu gerek boya yüklemeleri ile duygu ve düşünce süzgecimden geçip tuvalime yansıyor. Bu yaşamlar, iç bunaltıcı kent dokusunun uzağına odaklıyor beni…İçtenliğin, sahiciliğin merkezine.”

Ressam Nurhilal Harsa “Cevapsız Sorular” ın peşine düşmüş. Hayata karşı duruşunu “doğru sorulmuş sorular ve dürüst yanıtlar” üzerine kurmuş. Neden “Cevapsız Sorular” denince cevabı çok yalın, bir o kadar da sade. Tıpkı resmi gibi. “Cevapsız Sorular aslında üç parçadan oluşan bir serinin ilk eseri. Neden “Cevapsız Sorular”? Cevabını bulamadığım sorulara atfedilmiş bir seri. Bu resimde cevaplanamayan sorulara bir başkaldırı var, bir isyan var, bir alay var. Bütün bunlara karşı tepki olarak, vakur ve kibir var. Cevabı bulamasam da umurumda değil. Ben her şeye rağmen “özgürüm ve özelim” diyebilmek var.”

Sanatçı duyarlılığı ile “Görsel Dokunuşlar” isimli eseriyle kendini yaptığı resimler üzerinden tanımlayan ressam Ahmet Yeşil, neden “Görsel Dokunuşlar” dediğimizde soruyu şöyle yanıtlıyor. "Görsel Dokunuşlar, çünkü yaşamın gerçekleriyle her an yüzleşme durumumuz, görüntünün anlam değerleriyle yüzleşme biçiminde karşımıza çıkar. Bu ise yaşamın her boyutundaki görüntüler ve yansımalar arasında kendimize ait olanla buluşmamız demektir. Bulma, buluşma, kavuşma, keşfetme kişinin kendi gerçeğiyle yüzleşmesidir. Duyguların,olguların insana ait saf, onu özgün kılan gerçeğiyle buluşmasıdır. Sanatın yarattığı estetik, plastik değerler, dünyaya yansıyan bir atmosfer kurar. Gündelik yaşama kilitlenmiş insanların da, belki hiç ilgilenmedikleri bu yansımaların içinden geçmesi kaçınılmazdır; çünkü görsel olana bakmanın ötesindeki görme biçimi, yaşamı algılayan aklın görsel dokunuşlarıdır. Onları hiç istemese de yakalar, emerek içine soğurur ve beklemediği birileriyle ortak algıya zorlar. Görsel olan sataşır, örter ve estetik aklın duyarlığına yerleşir."

Son söz beş Türk ressamın. “Amaç böyle prestijli bir sergide Türk sanatının ve sanatçısının var olduğunu göstermek. Türk resmi böyle bir sergide yer almalı ve Türk sanatçılar uluslar arası arenada karşılaştıkları bütün olumsuzluklara rağmen her koşulda var olduklarını tüm dünyaya gösterebilmeli.”

Yola çıkış ilkemizi bir kez daha hatırlayalım. “Sanatçı, ışığı alnında hisseden ilk kişidir.”





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın sanat ve sanatçılar kümesinde bulunan diğer yazıları...
'Kafkas Tebeşir Dairesi'nin Sebeb-i Hikmeti... ''
Uluslarararası İzmir Festivali 20. Yaşını Kutluyor.
Anton Çehov'dan Arthur Miller'a, Modern Zamanlarda Düşlerin
Ahmet Adnan Saygun"un Mirasını Taşıyan Onurlu Bir Sanatçı : Rengim Gökmen
İlhan Berk"in Şiirleri ve Sait Faik"in Öykülerini Gravürde Eriten Adam: Fatih Mika
Commedia Dell"arte İşliği : Michele Guaraldo, Simone Campa ve Korsanlar
Cemal Süreya"dan "Üstü Kalsın" : Hakan Gerçek
Ağır Abla Cecilia"nın Müridinden Faydalı Hayat Dersleri : Ayhan Sicimoğlu
Romanya Ulusal Tiyatrosundan Bir Baş Yapıt : Fırtına
Shakepeare"den Verdi"ye : Falstaff Operası

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Varmış Hiç Yokmuş
"Beni Ben mi Delirttim?" : Ferhan Şensoy
Ermişler Ya da Günahkarlar, İyilik Ya da Kötülüğün Dayanılmaz Lezzeti…
Sineklidağ"ın Efsanesi : Keşanlı Ali"nin İbretlik Öyküsü
Sahibinden Az Kullanılmış "İkinci El" Stratejiler
Tek Kişilik Oyunların Efsane İsmi : Müşfik Kenter
Yağmur Yağıyor, Seller Akıyor, Kral Übü Camdan Bakıyor
Efes'li Herostratus ve 'Hukukun Üstünlüğü İlkesi'
Tanrıların Takıları
Ruhi Su"nun İzinde : Köy Enstitüleri

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
İbneler ve Çocuk Cesetleri [Şiir]
Komşu Çocuğu [Şiir]
Bir Bardak Soğuk Suyun Hatırına… [Şiir]
İhtiyaçtan [Şiir]
Deli mi Ne? [Şiir]
Sakız Reçeli Seven Yare Mektuplar [Şiir]
Bir Nefes Alıp Verme Uzunluğunda… [Şiir]
Lord'umun Suskunluğunun Sebeb-i Hikmeti... [Şiir]
Pimpirikli Hanımın, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Şiir]
Yere Göğe Sığamıyorum… [Şiir]


Seval Deniz Karahaliloğlu kimdir?

Bazı insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doğal bir ihtiyaçtır. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatımla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. İşte bu kadar basit.

Etkilendiği Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doğru bilemem ama beyinsel olarak beslendiğim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla İlhan, İlber Ortaylı, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.