..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Yumuşak olma ezilirsin, sert olma kırılırsın." -Victor Hugo
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
İzEdebiyat - Kent
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri

Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  

Erzurum Şiiri / Ankara - Kars Treni (Haiku)
Osman Akçay
Şiir > Kent

Kayarken çocuk Mutluluktan uçuyor Oltu taşında Bir huş ağacı Tek başına bekliyor Koca bahçeyi Kayıp morgeven Hemen ayrılmam diyor Fani dünyadan Tortum Şelalesi Yukarıdan düşüyor Kayalıklara Karayazı’nın Kalbe hüzün veriyor Ters laleleri Aras Nehriyle Çobandede Köprüsü Sohbet ediyor Elinde bayrak Aziziye Tabyası Selam veriyor Nene Hatunum Aziz milletim sana Şükran duyuyor Palandöken’de Dadaşlar bar oyuyor D

[DEVAMI]

 

 


 

 




Arama Motoru


• İzEdebiyat > Öykü > Kent
41 
 Bir Kentin Öyküsü  (Ahmet Melih Karauğuz)

‘Gecenin ilerlemiş bir saatinde, sokak lambaları ve ışıklı tabelalar tarafından aydınlatılmış bir kentin hikâyesi…’
42 
 Yazar  (sertaç baykan)

çok kitap okuyanlara
43 
 Lan İsmail!  (funda kipural)

Dışarıda yani sokağın dışında bu kadar korkunç ne olabilirdi ki, hiç anlam verememiştim. Tamam biz fakirdik. Başka insanların bize Çingene dediklerini de işitmiştim büyük ağabeylerden...
44 
 İstanbul Boğazı'nı özlemek  (Simten K. Ataç)

Bir gidiş ve dönüş öyküsü...
45 
 Kuş Bakışı/bosna/4  (Meryem Rabia Taşbilek)

İnsanlar yine yanılıyor! Kuş bakışını yüksekten bakmak anlamıyla sınırlandırıyorlar. Belki de bunu kasıtlı olarak böyle değerlendiriyorlardır diye düşünmeden edemiyorum. Gerçi benim düşüncemin ne önemimi var! Kimim ki ben? Topal bir “Hüdhüd” belki de... Ara sıra gevezelik eden ama genellikle insanların bakmaya tenezzül etmediği hayatın kör noktalarına kanlı gözlerini dikmiş, sonbaharın karşısında buruşan, yapayalnız bir heykel gibi çoğu zaman hareketsiz, bu meydan çeşmesinin yanına sinmiş, toplu taşıma araçlarının ve çocukların seslerine bekçilik etmek gibi bir göreve kendi kendini atamışcasına bir itinayla çevreye kuş bakışları atan ve topal yalnızlığında kendini avutmaya çalşan bir Hüdhüd... İnsanlar gelmek bilmeyen sabahı sanki sırtlarında bir tufan gibi taşıyorlar! Bu meydan daha tan ağırmadan aklı ağrıyan binlerce topuk tarafından arşınlanıyor her sabah... Birilerinin telkin ettiğinin peşinde bir ömür tüketip, umduğunu bulamayanlar ya da aramaktan yorulanlar, durağan bir hayattan bunalıp başına iş arayanlar, kaybolanlar, ardlarında merak edenleri olanlar ve olmayanlar, bekleyenler, bekletenler, beklediği gelenler... az da olsa aradığını bulanlar, belasını bulanlar, fiyatı olanlar, değeri olanlar... Savaş sonrasında silkelenip kendine gelenler, hepten kaybedenler, kaybedecek bir şeyi kalmadığını düşünenler, yeniden başlayanlar, yarası kabuk bağlayanlar, hala kanayanlar, kaybettiklerinin izini sürenler, aradığını bulmaya çalışanlar, neyi araması gerektiğini arayanlar, aşıklar, maşuklar, yalnızlar, gezginler, bezginler, satıcılar, alıcılar, modern hırsızlar, evsizler... Envai çeşit insanın hikayesi görünmez, duyulmaz bir lisanla yazılıdır bu kaldırımlarda... İnsanoğlu kendi dik başının hizasından başka bir görüş mesafesini keşfe çıkmayalı hayli bir zaman oldu... Bu yüzden kendinden başkasını göremiyor olmasına mazeretler sıralar!
46 
 Bu Şehir  (Hardal Biber)

Bizden daha biz kalmış bir yabancı kent.
47 
 Çevre Koruma ve Biz Türkler  (Mustafa Mert)

Bunları sesini alçaltarak anlattı. Karides deyince Mehmet Bey için yine konuşmak istediği konuya dönme şansı doğdu.
48 
 Beklek XIV.  (chaotica)

“İnsanların bazıları sadece yalanın nedeni hakkında fikir yürütürler; he? Ah anne... o zaman anlayışlı insan yok mudur? O da öyle, değil mi? Anlayışsız...” diye Chao’yu düşünerek söylendi kendi kendine. Yanından geçen eski bir minibüsün yarattığı toz bulutunun ortasında kalınca gözleri yaşardı. Ağlamak için kendine gereken bahaneyi yaratabildi. Önce yutkundu.
49 
 Zeus'un Kızı; Paravan  (Aysun Güven)

-Bir kadın olmak, aynı zamanda, biraz erkek de olmak demektir. Bir erkek için ise, daha çok kadın olmak gerekir ki, anca doğuştan itibaren yerleştirilen, o katılık hissi yumuşasın.
50 
 Ne Kadar Ekmek, O Kadar Köfte!  (Mehmet SALİH)

Patronunuz kötü bir gün geçiriyorsa, olabildiğince alçak sesle ve yavaş yanıt verin. Ilımlı tonlarda konuşmak, sizi bir yetişkin gibi gösterirken, kavgacı patronunuzu çocuk yerine koyacaktır
51 
 Beklek XII.  (chaotica)

“Bilmiyorum.” dedim tereddütle. Bir şey senden kopmamı önlüyor. Soft'un ölümüne üzülmediğin için kızıyorum ve seni onun yanına gömme isteğim bile ağzıma gelmeden unufak dağılıyor. Senden ne gelirse gelsin saçma bir kabulleniş içindeyim.”
52 
 Topal Kedi  (Caner Almaz)

İç ses, kontrol edilebilir değildir bazen.
53 
 Bay Casper...  (Ahmet B.çulhacı)

Bunca yıldır, o gelmekten vazgeçmedi; ben de onu izlemekten...
54 
 Beklek VII.  (chaotica)

Soft, durmadan ayağımdan sarkan bandaja saldırıyor, sanki açmaya çalışıyordu. Yatağımda doğruldum. Ayağa kalktım. Sevşan'a beni bu şekilde sarmalamasını kimin söylediğini sordum. Beyaz gazlı bezle tüm vücudum özenle sarılmıştı. İçim şiddetle kaşınıyordu ve tuvalete gitmem gerekiyordu. Ağır adımlarla zorlukla tuvalete doğru yürümeye başladım. Arada sırada durumumu daha vahim gösterebilmek için inliyordum. Soft'sa durmadan üzerimden sallanan bandaja pençesini takıyor, tırnağına takılan bezi şiddetle yırtmaya çalışıyordu. Heyecanla bir hediye pakedini açmaya çalışan çocuk gibiydi. Sevimli ve saldırgan...
55 
 Varlık  (Caner Almaz)

Para kazanmak için verilen değer ve zamanın ciddiyetini sorgulama düşüncesinden neden inatla kaçar ki insan? Değer olgusunu kağıtlara tapınma üzerine kuranlara dair bir öykü.
56 
 Yokluk - 3  (Caner Almaz)

Yoksulluk, yokluğun en acı hali belki de ve yokluğu en derin olarak yaşayan yoksulları çoğumuz fark etmiyoruz bile. Peki, acınası halde olanlar onlar mı sizce?
57 
 Meşguliyet Sokağı Sakinleri  (Alper Turan)

Bugün geçtiğiniz sokakları düşünün, hepsini birer birer... Sizin geçtiğiniz, geçtiğinizin farkında bile olmadığınız kimi zaman, tüm sokaklarda yürüyen tüm insanlarla bir bağınız var aslında... O sokakta, size çarpan kişiyi düşündünüz mü hiç, yüzüne baktınızmı? Belki o sizin iş arkadaşınız olacak birgün, belki sevgiliniz, belki katiliniz, belki de kurbanınız...
58 
 Freud, Beethoven ve Haydar  (Hıdır Murat Doğan)

bir kent döngüsü.
59 
 Sonbahar Kıyımları  (eyyüp yıldırmış)

Bu soğuk nereden çıktı bilmem ki? Bu akşamüstleri bir tuhaftır buralarda. Ağaç dalları sizinle konuşur...
60 
 Harmanlı  (Duygu Sakin)

4 kuşak sonrasının bile sahiplendiği bir dağ köyü. Turkcell reklamındaki, yamaçtan görünen minare, karla kaplı yamaç. Orda bir köy var uzakta şarkısı. İşte benim köyüm...

Önceki Sayfa  1 2 3 4 5 6 7 8  Sonraki Sayfa




son eklenenler
Dilek Ağacı
Esma Uysal
Öykü > Kent
Radyo
erdal divriklioğlu
Öykü > Kent
Yazar
sertaç baykan
Öykü > Kent

 


 


Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2025 | © , 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.