..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kürtaj sadece kendileri bir zamanlar doğmuş insanlar tarafından savunuluyor. -Ronald Reagen
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Politik Olaylar ve Görüşler > Yûşa Irmak




14 Haziran 2023
Bir Çatışma Zemini Olarak Kültür  
Yûşa Irmak
Marx “Sanat paradır” der. Osmanlı Devleti bunu “sanat saltanattır” biçiminde algılayıp sanat ile parayı; sanatçı ile sermayedarı buluşturarak bir politika izlemişti.


:FID:
Bu ülkede bir asırdır el atılmayan, uğruna diyet ödenmeyen tek alan kaldı o da “kültür” ve “kültürel değerler”imizdir. Çoğunuz belki farkında değilsiniz ama artık dünyada yapılan savaşlar tankla, topla, tüfekle, bombalamayla yapılmıyor… Evet, asıl savaş inanmayacaksınız belki ama savaş meydanlarında değil, kültür ve kültürel alanlarda yapılıyor. Bu savaşı kim kaybederse diğer tüm alanlarda da kaybeden onlar olacaktır.. Peki bu savaşı kimler kaybedecek?

Bu savaşı kaybedecekler: Bir medeniyeti olmayanlar! Kültür birikimi ve geçmişi olmayanlar! Kültür birikimi, geçmişi olduğu halde bundan haberi olmayan; kişi, kurum ve ülkeler olacaktır. Ülkemiz bu durumlardan: birikimi, geçmişi olduğu halde bundan haberi olmayan kategorisinde yer alıyor maalesef… Türk siyaset ve bürokrasisinde yer alan yöneticilerimizin kültürel değerler ve medeniyet birikimlerine karşı takındığı bu lakayt tavır aynen devam ederse azınlıkta olan bir avuç marjinal bakış açısı ülke nüfusunun çoğunluğunu her fırsatta küçümsemeyi, aşağılamayı, küfür etmeyi, halkı cahillikle suçlamaya devam ederek çatışma alanını diğer platformlara taşıyacaktır. İşte en son Melek Masso denilen aşağılık şarkıcının takındığı tavrı hepimiz gördük. Bu tavır anlatmaya çalıştığım mevzuya minicik bir örnektir. Zira bu ülkede benzer on binlerce yaşanmış hadiseler her zaman var ve el atılmazsa var olmaya devam edecektir. Masso’nun yaptığı şey tam olarak bir kültürsüzleştirme, aşağılama, hakaret, ayrıştırma ve insanlarımızı omurgasızlaştırmaktan başka bir şey değildir. Üstüne Ak Partili belediye başkanın Masso’ya konser verdirmesi, birlikte sahneye çıkması, bu aşağılık kompleksi, seçmenine ve milletin değerlerine bir hakarettir! Peki bunun bir bedeli bir faturası var mı? Bu ülkede maalesef yok… Çünkü bu alanlarda kimsenin elinden bir şey gelmiyor!

***

Marx “Sanat paradır” der. Osmanlı Devleti bunu “sanat saltanattır” biçiminde algılayıp sanat ile parayı; sanatçı ile sermayedarı buluşturarak bir politika izlemişti. Buna eskiler “himaye” derdi. Avrupa’da Rönesans sonrası bütün güzel sanat alanları bu himaye sistemiyle gelişti ve Avrupa devletlerinin kültürel gelişim tarihi hep buna paralel yürüdü. Bugün Batılı ülkelerin kültür ve sanat yönünden Doğulu milletlere üstün çıkmasının sebeplerin başında işte bu sistemde devamlılığı sponsorluklarla sağlanıyor.

Atalarımız bir zamanlar bunu “marifet-iltifat” ikilemiyle yaygınlaştırmıştı. Yani “marifet iltifata tabi” idi ve müşterisiz meta zayi kabul olunurdu. Evinde yoğurdu olduğu halde sokaktan geçen yoğurtçunun ticareti yürüsün diye yoğurt satın alan ev hanımının zarafeti ile günlük ihtiyacından fazla parası olan bir beyefendinin parası oranında bir sanat eseri satın alarak o sanatın yaşamasına katkı sağlaması, aynı ince anlayışın bir eseriydi. Bir zamanlar bedii düşünceler ve zarif uygulamalarıyla kültür ve sanatı kemale erdirmiş nesillerin torunları olan biz Türkler, maalesef kabalıklarından sıyrılamayan, zevk-i selimin ne olduğunu bilmeyen, zengin olmayı adam olmak zanneden bir hayatı benimsedik… Türkiye’de bazı mahalleler birtakım plaza semtleri tarafından, pantolonunun dizinde namaz izi olanlar, frak ve smokin giyenler tarafından köylülükle, az gelişmişlikle, zevk yoksunluğuyla suçlanıp horlanmıştır. Peki bu hakikat midir? Tam diyemeyiz belki ama hakikat payı da yok değildir. Nasıl mı?

Gelin buna da hep birlikte bir bakalım…

Dürüstlük, erdemlilik, insaniyet, yardımseverlik vb. toplumsal tavırlar hâlâ o köylü zannedilen kitlenin yüksek seciyesinde arzı endam etmiş etmeye da devam ediyor. Göbeğini kaşısa, kaba ve nasırlı olsa da onun eli vermeye diğerlerinden daha alışkındır. Operaya gitmese, bienaller dolaşmasa da o zevk yoksunu denilen adam hak ve hukuku herkesten daha iyi bilir ve hür vicdanıyla da sürekli barışıktır. Barışık olmadığı tek alan kültür ve sanat konularıdır! Oysa vermeye alışkın ellerin parmakları sanata aşina olsa bu az şey midir? Değil! Bienal ve kokteyllerde kendilerini yabancı hissedenler birazcık zevk sahibi olsalar bu kötü müdür peki? Değildir!

Gelin bir bakalım!.. Bazı vatandaşlar kara budun halkı itham etmek için kültürel alanda veryansın bir pervasızlık göstermeye devam ediyor mu etmiyor mu? Şu anda AK Parti hükümetinin yumuşak karnı da tam olarak burasıdır. İster hükümet, ister AK Partili belediyeler olsun, sanatsal etkinliklerinde kendi kimliklerini temsil etmekten fizan kadar uzaktır. Buna rağmen o çevrelere yaranabildiklerini söyleyebilir miyiz? Hayır!

Peki neden?

Sebep basit! Geldiği gelenek tam yüz elli yıldır kültür ve sanatı bir kenara bırakmıştır da ondan. Bu yüzden hükümetin kültür sanat vizyonu 22 yıldır sol gelenekten gelen veya oraya yakın olan bakanlara teslim edilmiştir.

Peki bunu niye yapıyorlar? Bunun da cevabı basit!

Bu ülkede muhafazakarlar zengin, patron ve bilim insanı oldular. 22 yıldır iktidar da oldular ama, fakat ve lakin bunlar olurken kültürü hep ıskaladılar (Az sayıda ama yüksek kalitedeki yazar, şair ve sanatçıları tenzih ederim) sanatçı olamadılar. Belki onlar da haklıydılar; daha yakın zamana kadar başlarını doğrultup ayakta durma mücadelesi vermekle meşguldüler.

Yıllardır yaklaştırılmadıkları semtlerde işlerin nasıl yürüdüğünü öğrenmekle meşguldüler! Üstelik ne bir yol gösterenleri ne de ellerinden tutanları vardı. Ama 22 yıllık iktidar bir şekilde sonuç verdi ve bir iç dinamik, bir azim kapladı içlerini ve büyük adamlar olup büyük büyük mevkilere geldiler. Yavaş yavaş devleti ve kurumlarını tanıdılar. Çok geçmedi büyük bir özgüvenin ve güvenin sahibi oldular. Bunu güç sahibi olmak izledi. Velhasıl çok şey oldular ve elbette çok oldular. Yazık ki bu arada kültürel anlamda kendileri olmayı tamamen unuttular. Bu yüzden hep birlikte bu toprakların öz kültürünü devşirecek yaklaşımlardan uzakta kaldık. Zengin giyindik belki ama zarafet gösteremedik, pahalı evlerde oturduk ama zevksiz döşedik. Gönüllerimizde oluşan açlıkları tiyatroya giderek, galeri gezerek, sanat eseri üreterek değil de ailecek alışveriş merkezlerinde eğleşerek gidermeye çalıştık. Amerikan filmleri seyredip hamburger yiyerek gidermeye çalıştık. Aile ortamında bu ay hangi sanatsal etkinliklerin gündemde olduğu da, hangi kitabın okunması gerektiği de asla sohbet veya tartışma konusu olmadı. Vah ki kendimizi yeniden inşa edesiye kadar da olmayacak! Ak Partili belediye başkanının yaptığı açıklama(sıvama) bence bunu gösteriyor…

Kalın sağlıcakla…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın politik olaylar ve görüşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kilidi Açmak
Chp’nin Psikopatolojisi
Ben Olsam Ne Yaparım
Chp, Gerçekten ‘demokrat’ Mıdır?
Sorumluluğa Davet
Hizipçi Memur Partisi Chp
Siyasetin Kilidini Açmak
Chp: Eski Hamam, Eski Tas, Eski Nalın, Eski Tarz…
Huzuru Batıda Aramayın!
Aynaya Bakmak

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İnsan Bu "X’tir Git" Diyesi de Gelir
Milletlerin Ruhunu Taklit Öldürür
Neyimizi Kaybettik
Sinema Kültürel Meselemiz Haline Ne Zaman Gelecek?
Yarın Bekleyebilir Şiir Kitabı Üzerine
Türk Sinemasının Ezberini Bozan Yönetmen
Seviye
Dikkat Bu Bir Siyasi Yazıdır!
Aldatmanın Cezası Nasıl Kesilir?
The Man Who Wasn’t There 2001 (Orada Olmayan Adam)

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Geldim [Şiir]
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.