..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme > ESRA BAYKAL




5 Temmuz 2001
Yaşam Öyküsü  
ESRA BAYKAL
Günah çıkarmak için geç kalmayın...


:CGAI:
Yorucu bir ömrün son günlerini yaşıyorum. Arkama baktığımda hakkıyla yaşadığımı, doyasıya yaşadığımı söyleyemem;hala yapmak istediğim bir sürü şey var ama sanırım buna ne benim ne de bir kaç insanın ömrü yeter. Gözlerinden geçermiş ya insanın yaşamı film şeridi gibi koca bir siyahlık görüyorum ben. Eğitimim arabeske açık olsa “Acıların Kadını” diyeceğim kendime ama aldığım o saraylı kültürü bu tür şeylerden hep uzak tuttu beni veya ben uzak tuttuğunu sandım. Ama ne kadar uzak olduğumu söylesem de o acıklı parçalarda bir cümleye takılıp saatlerce düşünürdüm. "Bu kadar mı acıları var insanların" derdim. O acıların varlığını bilip, yaşadığım yalancı acıları onlara benzeterek saatlerce ağlardım. Gözyaşlarımı saklamam gerektiğini öğrendiğim için geceler en iyi dostum oldu bugüne kadar. Artık iyice yaşlandım, geceler beni korkutur oldu. Eskiden büyük bir kaçış olarak gördüğüm ve büyük bir umutla beklediğim “ölüm”şimdi benden uzak dursun diye elimden geleni yapıyorum;ama yaşananların yoğunluğu bedenimi ve kalbimi çok yorgun düşürdü.

Eskiden babam bana "50 yaşındayım ve 50 sene daha yaşamak isterim senin yaşadığın daha ne ki " derdi;gülerdim; yaşama sevgisinin yoğunluğu beni şaşırtırdı. Şimdi anlıyorum ne kadar haklı olduğunu. Zaten o hep haklıydı. Bundan gençken nefret ederdim. En ukala haliyle karşıma dikilip”Ben sana dememiş miydim? Senin geçtiğin yolardan biz dönüyoruz” demesi sinirlerimi iyice bozardı. Zaten genç kızlığımdan beri sinirlerim hep bozuktu bunu yaşlanınca anladım. Sürekli isyanlarla geçen ama sonunda herkes gibi olunan bir ömür… En acısı da bu sanırım… Belki de o dönem gençliğinin kaçınılmaz sonuydu hepimiz hırslı, hepimiz isyankardık. Bize göre ailelerimiz hep yanlıştı. Biz hep onlardan ileriydik ama bizi anlamıyorlardı. Bunun ne kadar yanlış olduğunu ilk kez evlendiğimde anladım, belki de daha geç, anne olduğumda anladım. Sonra babamı kaybettiğim gece ; o soğuk kasvetli gece; anladım. Aslında O'nun bizi ne kadar sevdiğini ve aslında söyledikleri şeylerin ne kadar doğru olduğunu anladım. Kaybedilenlerin ardından çekilen acıyı sanırım onların ne kadar doğru ve mükemmel olduğunu düşünerek azaltmaya çalışıyoruz. (Kör ölür badem gözlü olur). Bunları neden yazdığımı aslında defalarca düşündüm sanırım kendimi kutsayıp, ölümsüzleştirmek istediğim için… Bunu hep yaptım zaten yaptığım her şey iyi veya kötü her zaman iz bırakmalıydı bence… Hatta izin ötesinde kapanmaz bir yara olmalıydı. Belki de bu acımasızlığım yüzünden bu soğuk evde tek başıma öleceğim. "Herkes yalnız ölür " derdi bir dostum ; isterdim ki elimi tutan kızımla, ve neler olduğunu anlamayan minik torunlarımın yanında huzur içinde öleyim . . Ama ben böylesini hakettim. Yalnız başıma, perdeleri sımsıkı kapalı, bahçesi otlarla bürünmüş, kimsenin uğramadığı hatta isteyenlerin bile benim lanetliğimden korktukları için kapısından bile geçemediği bu koskoca evde tek başıma ölmeyi hakettim ben… Kimse başlarda benim böyle biri olacağımı tahmin etmezdi sanırım.
     
Ortaokul yıllarında hiç bir kompleksi olmayan oldukça neşeli, herkese sevecen yaklaşan, tombik bir kızdım. Ne zaman ki güzelleştim, ne zaman ki fark edilme istediği içinde birine vuruldum o gün sanırım hayatım farklılaştı. O sakin, sessiz, ama neşeli, sevecen kız gitti; yerine hırslı, herşeyi isteyen aldığında tüketen birisi geldi. Aldıkça çoğunu istedim, dahasını, dahasını…Bunu ilk babam fark etti yine”Size yaptıklarımda hatalıyım, aslında size olması gerekenden çoğunu veriyorum”derdi. Hep kızardım bu sözlere , sanırdım ki yaptıklarını yüzümüze vuruyor; bunun böyle olmadığını 20 yaşında fark ettim ama artık çok geçti. En azından benim kadar inatçı ve acımazlığından zevk alan biri için. … Öylesine hırslı öylesine çekilmez biri olmuştum ki bir dönem neredeyse kadim dostlarım dışında çevremde kimse kalmamıştı. Ama bu dönemden de yine acımasız zekamla kurtuldum. Yumuşar gibi görünüp, kısa bir dönem melek rolüne soyunarak insanları tekrar etrafıma topladım, bunu yaparken herşeyleri aldım. En yakın dostlarımın arkadaşlarını , sonra onların arkadaşlarını… Ne zaman ki bana esir olduklarını artık benden vazgeçemeyeceklerini hissettim o zaman kaçmaya başladım. Onlar duvarları yıkmaya çalıştıkça ben dahasını ördüm hep kanıtlamalarını istedim kendilerini, bana olan sevgilerinin derinliğini her fırsatta ölçtüm. Onların ruhu bile duymadan. Ama bir ara gerçekten iyi olmaya karar vermiştim. Bunda çok samimiyim. Tekrar o korumasız, aciz halime dönmek istemiştim. Ama gücün çekiciliği beni de esir etmişti. Sadece bir tek kişiye bu andan faydalanma fırsatı verdim. Ondan aldığım intikamlardan dolayı özür bile diledim, hatta bunu kayıtlara geçirmesi için; belki de kendimi aklayabileceğim bir belgenin var olması için; O'na bir mektup bile yazdım. Ama sonra düşündüğümde istemesem de bunları O'nu yeniden avucuma almak için yapmış olduğumu fark ettim. Ama buna düşmedi, belki de sırf bu yüzden bende özel kalan tek kişi O… Karşıma benim silahımla çıktı, hatta dahasını yapıp bana en şirin hallerini takındı. Akşamları eve döndüğümde O'nun bu tavırları yüzünden aynaya bakamaz oldum. Tabii ki kısa sürdü bu dönem çünkü kendimi öylesine önemsiyordum ki kimse benim gücümü, benim yeteneklerimi köreltemezdi.

Ah! Biliyorum ki okurken siz de benden nefret ediyorsunuz ama inanın ben bunlar olsun istememiştim. Ne o mavi gözlü çocuk kendini öldürsün, ne de gülüşüne bayıldığım o kumral (yoksa esmer miydi?) çocuk o hiç sevmediği kızla sırf beni üzmek için evlenip hayatını karartsın , istemiştim. Aslında ben sadece mutluluklarını istemiştim ama her halükarda benim yerim (yaram) , özel olsun istemiştim. Biraz ileri gittim sanıyorum. Annem hep derdi zaten”Kızım sen çok ah alıyorsun bak yapma ileride çıkar” diye… Haklıymış(her zaman ki gibi)…

Zaten ne zaman ki ben o yapmacık, o seksi gülücükleri öğrendim, ne zaman ki erkeklerin ve kadınların zaaflarının farkına vardım, insanların en zayıf yerlerinin güven ve sevgi olduğunu anladım o zaman başladım acımasızlaşmaya. Çünkü bana yapılan herşeyi ödetmek istedim onlara…Bakıyorum da sırf benim hatalarım olmamıştı. Yaşadığımız dönemden tutunda, yaşadığımız ülkeye ve bu ülkenin kültürel özelliklerinde de beni etkileyen pek çok şey vardı. Geniş bir aileden, köklü ve soylu bir aileden geliyordum. Kurallar bana tavizsiz, en iyiyi yapmayı, asla ağlamamayı, hatta sevgiyi bile mantığımla yaşamayı öğretmişti. Babaannemin her lafının başında "Bizim ailemizin kökleri İsmet İnönülere dayanır" diye başlayan vaazları hala kulaklarımda…Acaba ne kadar doğruydu? Yoksa biz boş bir yalan içinde mi bu hale geldik?

Babaannemin yaşadığını söylediği o hayat aslında onun rüyalarını süsleyen ve aslında hiç olmayan bir kesitin yanılsaması mıydı? Ve yoksa biz bir hayalin kurbanı mı olmuştuk? Ama ne olursa olsun zaten bizim ailede hiç mutlu olan yoktu. Mutsuzluk bizde genetikti sanırım. Veya mutsuz yaşamayı ama en iyiyle mutsuz olmayı şeref mi sayıyorduk? “Bak bunca zorluk çekiyoruz diyorsunuz ama herşeyiniz tam “ demek bizim ailede gelenekti sanki. Bunu ben de yapmaya başladım sanırım son günlerimde…Yani çocuklarımla görüştüğüm günlerin sonunda…
     
Artık onları da görmüyorum, torunlarımı yolda görsem tanımam. Ufak kızda bana ne çok benziyor ; aslında kızım ne kadar bunu duymaktan nefret etse de o da biliyor küçük kızının bana çok benzediğini ve asıl nefret ettiği , benden kurtulacağını sandığı halde kendi kızının da bana benzemesi. Zaten çok kötü davranıyor kızcağıza, o herşeyden habersiz sessizce annesinin ona neden kızdığını düşünüyor. İşte yine yaptım…Yine hak etmeyen birinin hayatını daha mahvettim, 80 yaşımda bunlara neden olduğuma inanamıyorum.
     
Genç kızken tiyatroya meraklıydım oldukçada iyi olduğumu düşünürdü insanlar ; eh olsun o kadar, hayatım boyunca oynadım. O dönemlerde elime bir oyun geçmişti; bir kız vardı, tüm vücudu zehirle doluydu, ve sevdiği adamada bu yüzden kavuşamıyordu, ona yaklaşan herkes ölüyordu. Sonra sevdiği adam ona ulaşmak için bir panzehir geliştirdi, ama zehir öylesine kuvvetliydi ki panzehirle birleşince kız öldü. Benim hırslarımda, sevgilerimde böyle oldu hep. Yaklaşanı öldürdü ya da daha kötüsünü yapıp süründürdü.
     
Severken bile boğdum ben insanları, alıştığımız aile eğitimi bize her şeyi programlamak gerektiğini öğretmişti, ama kimse bize sevgiler, sevgiyle yaşananlar programlanmaz demedi ki…

Zaten bizim evde annem dışında kimse sevgiden de bahsetmezdi. Babam aldığı ve aslında hiçte memnun olmadığı ama bir yandan da vazgeçemediği o sevgisiz ama herşeyi vererek büyütme, yetiştirme(?)işini bizde de başarıyla uyguladı. Bizde evde bulamadığımız sevgiyi ya daha fazla vererek ya da daha fazla almaya uğraşarak kapatmaya çalıştık. Kardeşim oldukça başarılı oldu bu işte. O zaten hep iyi bir çocuk olmuştur. Her zaman, her yerde beni korurdu. Ama ben ona da hak ettiği sevgiyi veremedim. Bu her yaşadığım hatadan daha çok üzer beni. Neyse ki o şimdi torunları ile çok mutlu bir yaşlılık dönemi geçiriyor, en azından ben öyle olduğunu sanıyorum seneler var ki onu da görmüyorum. O bile benden uzaklaştıysa zaten ne kızım ne de biricik oğlumun gelip benimle ilgilenmesini bekleyemem ki… Hatalı olduğumu bir tek bu olayı düşündükçe idrak edebiliyorum.
Çünkü zamanımın çoğu yaşananlar yüzünden başkalarını suçlayarak geçti.

Belki başlangıç konusunda onlar suçlu ama bunları değiştirmek için benim de bir çabam olmadı. Ulaşılmazı oynamak hep hoşuma gitti. Güçlü görünmek ve bunu hissettirmek. Ama değişmek istedim inanın. Sevdim bir gün çok ama çok sevdim… Ama O beni, benim onu sevdiğim kadar sevmedi .Olsun dedim; ben razıyım bir gülüşü, bir sıcak bakışına tüm ömrümü vermeye razıydım. O'nu nasıl şımartacağımı şaşırmıştım. Ve olan oldu sevgimle boğdum onu, ilgimle…Ve programlı hayat isteğimle… Sonra ben de aynı kalıp, herkese düşmanca davranıp ;onları bunun çektiğini düşünerek; eskiye dönmemeye karar verdim. Ve şimdi buradayım işte.

Bu soğuk, kasvetli, koskoca evdeyim…Çok az kaldı satırlarım gibi ömrümün de bitmesine, istedim ki çokta hatalı yaşamadım bilinsin. İstedim ki, bilsinler ne yaptımsa onları çok sevdiğim için yaptım tıpkı babamın bize yaptığı gibi…Tek umudum bana karşı çıkan evlatlarım umarım , onlar benim düştüğüm hatalara düşmezler…Ve her sabah soğuk bir evde tek başlarına uyanıp doğan güne lanet etmezler…Yalnızlığa doğan günün hiç anlamı yoktur çünkü, yaşamak isteyipte, yalnızlığa tahammül edememek, arada kalmak ve değişememek…
Ama artık hazırım…Beni cehennemine alıp arınana kadar yakabilirsin artık Tanrım. Çünkü artık en önemli olanı yaptım;çünkü ben artık kendimle yüzleştim, sıra senin ve sevdiklerimin gözünde aklanmakta……

.Eleştiriler & Yorumlar

:: haklisiniz!
Gönderen: buse / new york
18 Ağustos 2003
gercekten herkezin gunah cikmasi gerekiyor. cok guzel yazilmis ve bazi yerlerinde sanki beni anlatiyormus gibi geldi.. bazi yerlerinde sanki beni anlatti.. harikaydi... ellerine saglik kim yazdiysa




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yüzleşme kümesinde bulunan diğer yazıları...
Nefesimi keseceksin biliyorum!
Kendinize Yaşadığınızı Hissettirin
Merhaba, Tanışalım; Ben Senin Annenim.
Büyü Artık
Aslında Çok Yalnızız
Gecenin Karanlık Yüzü
Ölüm ve Şehvet
Biz Öfkemizle Yarattık Bu Düzeni
Zamanın kapıları kapanacak bir gün!
Bu Benim Yalnızlığımın Tarihi

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Size Aşık Olabilir Miyim?
Bugün Seni Her Zamankinden Çok Özledim
Korkak Erkeklerden Sıkıldım
Aşk, askerlik, erkekler...
Her Sabah Aynı Adamla Uyanmak...
Kadın Olmanın En Güzel Tarafı Erkeklerdir
Red Kid
Korkak Erkeklerden Sıkıldım - 2
Bir gün size ahlak-sız bir teklifle geleceğim...
Sizin hiç sıfır kilometre sevdanız oldu mu?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Gelme Bu Gece [Şiir]
Nehir, Deniz, Sen vs. [Şiir]
Aşkı Küstürdük! [Şiir]
Bir Islık [Şiir]
Aşktan Korkan Adam [Roman]
Kurtlar Vadisi [Eleştiri]
İlk Gece Birlikte Olmayacak Hatun Aranıyor [Eleştiri]
Sevmedende Olur Diyorlar! [Eleştiri]
Benim Kocam Ab"ye Karşı [Eleştiri]
Reklamcılar ve Topluma Ettikleri [Eleştiri]


ESRA BAYKAL kimdir?

Arıza hallerin dışa vurumu

Etkilendiği Yazarlar:
Ahmet Altan,Murathan Mungan, Sait Faik, Alain De Paton


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ESRA BAYKAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.