..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Gerçeği arayan bir insan, öncelikle her şeyden gücü yettiğince kuşku duymalıdır. -Descartes
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme > ESRA BAYKAL




16 Mayıs 2005
Olmamı İstediğiniz Kişi  
ESRA BAYKAL
“Olmamı istediğiniz kişi, benden daha değerliymiş ki, siz varolanı yetersiz bulmuşsunuz ki, eskiyi öldürmeye karar verdiniz.“


:BJCH:


“Olmamı istediğiniz kişi, benden daha değerliymiş ki, siz varolanı yetersiz bulmuşsunuz ki, eskiyi öldürmeye karar verdiniz.“

Böyle hissettiğiniz anlar hiç olmuyor mu? Kendinizi itilmiş, istenmeyen, değişmezse dışlanacak biri gibi hiç hissettiniz mi? İlk ne zaman? İlk ne zaman sevdiğiniz birisi sizi itti?

Doğduğumuz an...9 ay bizi karnında, güven ve sıcaklık içerisinde saklayan varlık, bir gün geldi tüm bedeniyle bizi dışarı itmeye başladı.

“Aman Tanrım! Canım yanıyor, çünkü santimetre kareye, 400 kilo ağırlıklar basılarak 15 cm.’lik bir delikten çok ama çok parlak bir yere, ait olmadığım bir yere çıkıyorum. Birileri nefes almamı sağlamaya, kıçıma vurmaya, canım, ciğerlerim acımaya başlıyor. O varlık nerde? Ben nerdeyim, bu su neden soğuk? Ben geri dönmek istiyorum, bu viyaklayan yaratıklar da neyin nesi? Lanet olsun, ben buraya ait değilim! Neden beni istemedi?!”

İlk doğum anı, bize acıyı öğreten andır. Acıyla doğarsanız, maruz kaldıklarınız gelecekte de acıyla örülürse, hayatın yegane anlamı “acı” olarak kalır. Bundan sonrası daha trajik devam edebilir...

“ Bir sürü yaratık neden bana bakıyor? Benim kokusuna alıştığım yaratık nerde? Yemek saati ve öncesinde kucağa alınmamak ne demek? Niye ben, bu adı yatak olan şeyde tek başıma yatıyorum. Sanırım burada beni kimse istemiyor. Ağlasam...Ağladığımda beni o varlığa vermişlerdi az önce. O zaman ben ağlarsam yine verirler mi? Ağlamalıyım...”

Disiplin içinde çocuk yetiştirmeye çalışmak...Aslında anneye en ihtiyaç duyduğu anda kucağa almamak, itilmiş ve istenilmeyen hisseden bebek için ikinci bir yalnızlık duygusudur. Normal şartlarda( Altı ıslak değilse, aç değilse, hasta değilse), ilgi gören bebekler ağlamazlar. Eğer onu kucağınıza alıyor ve geldiği için mutlu olduğunuzu belli ediyorsanız, ağlamazlar.

Bebekler ana rahmine düştüğü 120. gün, algılamaya başlıyorlar. Siz kız doğacak bir bebeği, “oğlum” diye sevdiğiniz anda, doğumundan sonra onun için istenmedikleri bir cinsiyete sahip, sizi sevmesi için olmadığı gibi davranması gereken biri olmaya itersiniz...

“ Beni sevmeleri için, olmamı istedikleri varlık olmalıyım. Çünkü ben ilgi görmek istiyorum.”

( Not: Amerika’da, intihar olduğundan şüphelenilen 0-2 yaş arasındaki ölümler, son 3 senede %400 artış göstermiştir.)

“Davranış herşeydir.” Yaptıklarımız, yaptıkları, yargılar oluşturur ve davranış değişirse, sonuçları da değişir. Bir çocuğa doğduğu andan itibaren istendiğini hissettirirseniz, o çocuk kendine güvenli ve paylaşımcı olur, ona olmak istediği gibi değil, olmasını istediğiniz gibi davranırsanız bambaşka, problemli bir çocuğunuz olur.

Kendi çocukluğunuzu düşünün, yapmak istedikleriniz ve yapamadıklarınız...Size öğütlenenler, dikte edilenler...Kaçımız, “en kendim”iziz?

“ Hastalıklar, düşündüklerimiz ancak yapamadıklarımız nedeniyle oluşur.” der Clarissa Myss Abla. Çünkü tutarsızlık sizi için için yiyen bir mikroptur. Sabah patrona sinirlenip, yine de haklısın dediğiniz akşamlarda yaşanılan baş ağrısı, günün yoğunluğundan kaynaklanmamaktadır.

Çünkü insan varlığı “onaylanmak” üzerine kuruludur. Bugün reklamlarda gördüğünüz, taktir edilen ev kadınları, en sevilen babalar görselleri, aferin alan çocuklar boşuna kullanılmamaktadır. Hepimiz özünde, yaptığı işle, sahip olduğu davranış biçimleriyle onaylanmak arzusundayız.

3 çocuklu bir aile düşünün, ilk çocuk çok çalışkan ve sakin, sürekli onay alıyor ebeveyinlerinden. İkinci çocuk inanılmaz yaramaz, üçüncü karma karışık bir ruh hali içerisinde...Neden?

İnsan doğası, varolana 3 şekilde tepki gösterirmiş;

1.Kabullenmek ( Ancak bu daima onayladığı anlamına gelmez, mecburiyetten kabul edişlerimiz daha çoktur.)
2.Onaylama ( Ancak onayladıklarımızı her zaman sahiplenmeyiz)
3.Sahiplenmek ( Bu herşeyin pozitif olduğu dönem)

Birinci çocuk gibi olamayacağını anlayan ve ilgi görmek isteyen ikinci çocuk, yaramaz olmayı seçer. Çünkü problemliyseniz, aileden daha fazla ilgi görürsünüz. 3. çocuğun hali içler acısıdır, o ne birinci gibi çalışkan olabilir ne de ikinci gibi denenmiş yoldan gitmek ister. Ailelerin bunun farkında olmadığı durumlarda, kayıp 2 insan yetişmektedir.

Nereden nereye geldik farkındayım, sadece doğum anının nelere mal olabileceği, sonrasında yetiştirilme, maruz kaldığımız sosyal baskılar sonucunda kaybolan özlerimiz...

Üzerine okunması, araştırılması ve mümkünse çocuk sahibi olmadan yapılması gereken bir konu. Aksi halde kaybolan benliklerimizle, yine bizim gibi karmaşık bir hayat yaşayacak bireyler yetiştiririz.

İtildiğiniz, sevilmediğini, onaylanmadığını düşünen her birimiz, gün içerisinde kırk takla atarak sadece bir gülümseme veya aferin için çabalıyoruz. Nedenleri geşmişte saklı. Pek çok şey gibi...

Fazla kadınlar büyüyen erkek çocuklarının bugün yaşadıkları maçolukları veya eşcinsellikleri, kadınların erkek olmak için çabalamaları, kısırlık oranının son yıllarda artış nedenleri...Hepsi geçmişte belli rollerin karışması, göremediğimiz ilgi, arzu ettiğimiz sevgi nedeniyle.

İlginizi çekerse bir iki kitap önereceğim, kendiyle yüzleşmek, farkında olarak yaşamak ve birşeyleri değiştirmek isteyenler için:

1.Scott Peck, “Az Seçilen Yol”
2.Thomas Harris, “I’m ok, you’re ok”
3.Eric Berne: “ Games, People Play”
4.Yazarını hatırlamıyoum ama kitabın adı: “ Kurtlarla koşan kadınlar”
5.Robert Bly, “ Iron John”
6.Warren Farrell, “ Myth of Man Power”

Kendimizi, varoluş nedenlerimizi, hayattan beklentilerimizi çözmeden, geçmişle yüzleşmeden devam edemiyoruz. Belki bu kitapların, farkında olmamıza faydası olur...

Sevgiyle,

Esra



.Eleştiriler & Yorumlar

:: Derli toplu
Gönderen: Var Samsa / İstanbul/Türkiye
31 Mayıs 2005
Derli toplu görünen bir yazı. Güzel kaleme alınmış, bazen dayanamam derli toplu görünen şeylere. saldırıp dağıtmam gerekir gerçek değerini test etmem için. (Kısaca yazınızı kötü bulmadım, ama yine de biraz uğraşacağım). Derli toplu bir yazı dedim ya. Hatta nereden derlenip toparlanmış dedirtecek kadar derli toplu. Üstünde oturmuyorsanız kaynak gösterebilir misiniz? Fetusun santimetre karesine 400 kiloluk basınç? Toplam yüzey alanı tahmini 300 santimetre kare ise, bu 120 tonluk bir basınç mı oluyor bu doğmamış yavrucağın üstüne binen? Yazık yavrucağa. Ama ne dirayet. Nereden buluyor onca tonu 60-70 kiloluk bir kadın. Sayılarda bir hata olmasın? Neyse ben değere baktım, sizi yormadan hatırlatalım (veya kullandığınız kaynağa hatırlatalım): Fetusun maruz kaldığı bası santimetreye 400 mm Hg (civa= 0.6 kg/cm2) olmasın? Arada bayağı bir fark var. Ben mi yanlış okuyorum, yoksa orada gerçekten 0-2 yaş arası olduğundan şüphelenilen intiharlar yüzde 400 artmış mı yazıyor? Yine istatistikle aptal yerine mi konuluyoruz? Değerli Orkun Levent Beyin yazısındaki sonuçları istatistiksel olarak değerlendirirsek ve onun çıkarımlarına gidersek (14 yaş altı doğumlar= geri kalmışlık. A.B.D'de oran = Türkiye'nin iki misli, demekki biz bayağı ileriyiz A.B.D.'den vb.) 2 yaş altında bir çocuğun intiharından bahsetmenin mantığı, kedilerde görülen intihar vakalarını araştırmak kadar dipsiz. Çocuk psikiyatristleri işsiz mi kaldı veya bir ana babaya yıkamadıkları, tıbben açıklayamadıkları ölümlere intihar adını takarak mı bürokrasiden kurtulacak kanun adamları? Neyse ne, söz konusu olan basit bir istatatistiksel değerlendirme hatasından çıkartılan anlamsız bir sonuç. 300 milyonluk bir ülkede hangi kriterlere göre intihar şüphesi olduğu bilinmeyen 0-2 yaş arası şüpheli ölümler dört kat artmış. Mesela 5 bebekti böyle ölen, şimdi 20 tane ölmüş. Seneye bu sayı 5 olursa akıllı politikalarla yüzde 75 azaldı derler. Ama onu boşverelim de ciddi bir başka sayıya bakalım: Erkek çocuklarda 15-24 yaşlar arasında intiharlarda 1970'lerle kıyaslandığında, 1990' larda yüzde 50 artış bildirilmekte. Kız çocuklarında bir değişiklik yok. Dünya erkek çocukların ve genel olarak erkeklerin yaşamasına daha az uygun bir yer halini mi alıyor?

:: slm
Gönderen: himmet durgut / Ankara/Türkiye
26 Mayıs 2005
yazınızdaki 0-2 yaş intihar ölümlerinin kaynağını açıklarsanız sevinirim,çünkü şahsımı ilgilendiren bir konudur...olunanla olunması istenen arasındaki makasın kapanmamasıdır bizi mutsuz kılan belki de..bizi aldatan şeytanın ilk silahıdır mükemmellik tutkusu...Öznesi olamadığımız bir hayatın nebatilikten pek farkı da yok sonuçta.başkalarına göre inşa edilmiş kendi değerler bütünümüzün içimizi ne kadar çok acıttığı,parçaladığı muhakkak...bu dünya sürgünümüz başka mahkumlara öykünmekle daha bir çekilmez cidden....tebrikler

:: Kim, kim?
Gönderen: nida / İstanbul/Türkiye
25 Mayıs 2005
Nereden geldik, nereye gideceğiz...Gittiğimizde kim olduğumuzu bilecek mi zebaniler... Pardon hatalı geldim, tavrına kim inanacak... Nereden, nereye...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yüzleşme kümesinde bulunan diğer yazıları...
Nefesimi keseceksin biliyorum!
Kendinize Yaşadığınızı Hissettirin
Merhaba, Tanışalım; Ben Senin Annenim.
Yaşam Öyküsü
Büyü Artık
Aslında Çok Yalnızız
Gecenin Karanlık Yüzü
Ölüm ve Şehvet
Biz Öfkemizle Yarattık Bu Düzeni
Zamanın kapıları kapanacak bir gün!

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Size Aşık Olabilir Miyim?
Bugün Seni Her Zamankinden Çok Özledim
Korkak Erkeklerden Sıkıldım
Aşk, askerlik, erkekler...
Her Sabah Aynı Adamla Uyanmak...
Kadın Olmanın En Güzel Tarafı Erkeklerdir
Red Kid
Korkak Erkeklerden Sıkıldım - 2
Bir gün size ahlak-sız bir teklifle geleceğim...
Sizin hiç sıfır kilometre sevdanız oldu mu?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Gelme Bu Gece [Şiir]
Nehir, Deniz, Sen vs. [Şiir]
Aşkı Küstürdük! [Şiir]
Bir Islık [Şiir]
Aşktan Korkan Adam [Roman]
Kurtlar Vadisi [Eleştiri]
İlk Gece Birlikte Olmayacak Hatun Aranıyor [Eleştiri]
Sevmedende Olur Diyorlar! [Eleştiri]
Benim Kocam Ab"ye Karşı [Eleştiri]
Reklamcılar ve Topluma Ettikleri [Eleştiri]


ESRA BAYKAL kimdir?

Arıza hallerin dışa vurumu

Etkilendiği Yazarlar:
Ahmet Altan,Murathan Mungan, Sait Faik, Alain De Paton


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ESRA BAYKAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.