..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþama karþý sýmsýcak bir sevgi besliyorum... -Dostoyevski
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > þenol durmuþ




25 Temmuz 2009
Ýblis Yeryüzünde  
þenol durmuþ
Aynanýn karþýsýnda, saatlerce hiç býkmadan o korkunç çirkin yüzünü seyretti...Ýç dünyasý adeta yüzüne yansýyordu. Aynanýn hemen üstünde yer alan geniþ çerçeveli gençlik fotoðrafý aslýnda çok yakýþýklýydý.Be eski sararmýþ resim onu mutlu ederken, aynada gördüðü yüz ise bu mutluluðu alt üst ediyordu. Ýki karar arasýnda bocalýyordu...


:CAHC:

Aynanýn karþýsýnda saatlerce, hiç býkmadan o korkunç çirkin yüzünü seyretti...Ýç dünyasý adeta yüzüne yansýyordu. Aynanýn hemen üstünde yer alan geniþ çerçeveli gençlik fotoðrafý aslýnda çok yakýþýklýydý.Be eski sararmýþ resim onu mutlu ederken, aynada gördüðü yüz ise bu mutluluðu alt üst ediyordu. Ýki karar arasýnda bocalýyordu...

"Seç" diyordu Tahir. "Ýkisinden birisini seç". "Korkuyor musun yoksa Tahir?". "Ýnsan sürüsünde artýk yalnýzsýn.". "Yedin, içtin, kendini tatmin ettin. Artýk daha ne bekliyorsun allahýn belasý korkak herif".

Düþünceler arasýnda bocalayan seksen ikilik ihtiyar sonunda emin oldu. Haziranýn ilk günleri olmasýna raðmen paltosunu giydi. Kasketini baþýna taktýktan sonra bastonunu eline alýp evinden çýktý. Aslýnda bastona hiçte ihtiyacý yoktu ama senelerdir sürekli baston taþýrdý. Baston genelde insanlarda acýma duygusunu harekete geçirirdi. Bunu çok iyi bilirdi Tahir Kara. Öncelik tanýnýrdý. "Buyur dede sýramý sana vereyim, sen yaþlýsýn" derlerdi.

"Saðol evladým Allah razý olsun" derdi ihtiyar adam.

Kurnaz bir ihtiyardý Tahir Kara. Bedeni artýk çökmüþ olsa da, bir fosil gibi erise de beyni hala yirmilik bir delikanlýnýn beyni gibiydi. Beyin ve beden... Ýkisi artýk birbirini idare edemiyordu. Beynin emirlerine, aktivitesine bu çökmüþ beden uymuyordu. Çarþý içinde aðýr aksak yürürken görmeyen gözleriyle etrafý aslýnda bir radar gibi tarýyordu.Bir kaç kiþiyi kahvehane önünde gördü. Gülerek onu iþaret eden adamlar dedikodu yapýyordu. Bunu hissediyordu, bundan emindi...

"Namussuzlar sizi, sizi deyyuslar, Ahmet’in oðlu konuþ bakayým, arkamdan konuþun. Baban adam mýydý ki sen adam olacaksýn Ahmet’in oðlu.." söylendi ihtiyar.

Önünden geçen bir kediye bastonuyla aniden vurunca kedi can havliyle kaçtý. Ýhtiyar dengesiz hareketler yaparak yürüyordu. Hayattan nefret ediyordu. Ýnsanlardan, önünde geçmekte olan o kediden, havada uçan kuþlardan, hemen herþeyden nefret ediyordu. Bildiði þeyden ise daha çok nefret ediyordu. Birþeyi iyi biliyordu: Bulunduðu semtteki bütün insanlarda ondan daha çok nefret ediyordu. Sevmiyorlardý ihtiyarý...Böyle mi olacaktý sonuç. Seksen iki senelik bir ömürde yýllarýn esnafý Tahir’den tüm insanlar neden nefret ediyordu? Aksaray’a giden belediye otobüsüne binen Tahir’e hemen yer verdiler. Þoför’ün arka sýrasýna oturduðunda çenesini bastonuna dayadýktan sonra düþüncelere daldý:"Hey gidi koca Tahir. Yolun sonuna geldin artýk."düþünüyordu...

Otobüs’ün sarsýntýsý ile düþüncelerinden sýyrýldý. Þoför’e doðru baktý.
"Ayý oðlu ayý, nasýl kullanýyorsun otobüsü, hayvan herif!. Aylardýr ense traþýný da olmamýþ. Ýstanbulu mahvettiniz. Topunuzun sülalesini........."

Aksaray meydanýndaki geçitin altýnda duvarlara yapýþtýrýlmýþ olan Nazým Hikmet’in resimlerini gördüðünde artýk farkýnda olmadan konuþuyordu:
"Koca Nazým, yazýk ettin kendine. Atatürk sana demedi mi bir çöplükte iki horoz ötmez diye. Sen dinledin mi? Herkes’in iþini bitirdi, sen anlamadýn. Kalemin varmýþ, pöhh..... Onun da topu tüfeði vardý. Bu memlekette kalem ne iþe yarar. Ancak mektup yazarsýn kaleminle. Cami duvarýna iþedin Nazým, cami duvarýna..."

"Amca bana mý dedin?"

Hýrsla yanýnda oturan genç yolcuya baktý. Gözleri kanlanmýþtý ihtiyar’ýn. Genç adama kýsa bir süre baktý. Konuþmuyordu ihtiyar. Ýçinden konuþuyordu:

"Seni serseri, esrarkeþ, puþt herif. Keçi sakallý namussuz" diyordu.

"Yok evladým dalmýþým iþte yaþlýlýk, benim güzel oðlum."

Genç adam ihtiyar’a tuhaf bir þekilde baktý. Aksaray duraðýnda otobüs boþalýrken ihtiyar en önde olmasýna raðmen, son yolcu gibi indi. Ýnsanlar sanki otobüsten inmiyor, adeta yangýndan kaçýyordu. Ýhtiyar ezilmemek için en sona kalmýþtý.
"Namussuzlar sizi.. Yaþlýya saygý nerede he? Topunuzun sülalesini........."

Otobüs yolcularýna Aksaray meydanýndaki binlerce insana, hatta binlerce araca, herþeye küfür ediyordu. Aðýr aðýr yürüyerek sahildeki giþelere geldi. Yalova Bandýrma feribot’una bir bilet aldý. Koca Tahir’in son görüldüðü yer bu feribot olacaktý.Yaz sezonu olmasý nedeniyle feribot kalabalýktý. Koca Tahir yanýnda oturanlarý, çocuklarýn seslerini, konuþulanlarýn hiçbirini duymuyordu. Baþýný iki eliyle kavramýþ, alnýný bastonuna dayamýþ düþünüyordu. Adeta bir cezaevinin hücresinde yalnýzdý. Ýç dünyasýnda hesaplaþýyordu. Koskoca seksen iki yýllýk bir ömür, sonunda yapmýþ olduðu yanlýþlar ve sonuçta vicdanýnýn emri.

--Ölüm emri...

Yoksa geçen günlerin, saatlerin iþkencesini çekecekti. Öldürmeyen Allah öldürmüyordu. Ama koca Tahir’in, hiçte umrunda deðildi. Doðduðunda ona sormamýþlardý. Ömründe hiç kimseyi de umursamamýþtý. Kendi zevki ve egoist duygularýný tatmin etmek için bu yaþamý sürmüþtü. Din, vatan, toplum, aile, hiçbir þey hayatýnda yer almamýþtý. Sadece ve sadece koca Tahir vardý. Mahallesindeki insanlarýn ve tanýyanlarýn dediði gibi Deli Tahir vardý. Ayaðýna çarpan topla irkildi. On yaþlarýndaki bir çocuk topu almak için eðildi.

"Þey amca topumu alacaktým." .

Çocuk topu alýrken koca Tahir’in suratýný ve gözlerini görünce dehþet içinde koþarak annesinin yanýna gitti. Çocuk sanki þeytaný görmüþtü. Koca Tahir uyuþmuþ gibiydi. Çocuðu görmemiþti bile. Tekrar düþüncelerine daldý.

********************************************************

Doksan üç göçmenlerinden bir ailenin beþ erkek çocuðundan en küçüðü Tahir’di. Ýstanbul Eyüp’te dünyaya geldi. Annesi bu çocuk daha doðduðunda bir anormallik olduðunu hissetmiþti. Her bebek aðlardý fakat Tahir günün yirmi dört saati aðlýyordu. Önce hasta zannetmiþlerdi. Fakat bebek saðlýklýydý. Babasý bakkal Hasan bile bu aðlamasý yüzünden en ufak çocuðu olmasýna raðmen ondan nefret etmiþti. Niçin, neden bu kadar aðlýyor diye düþünüyordu zavallý adam....Annesi uykusuzluk yüzünden yataða düþmüþtü. Babasý çoðu geceler onun sesini duymamak için bakkalda yatýyordu. Tahir’in çýðlýklarý ve aðlamasý yüzünden nerdeyse çýldýracaktý. Annesinin bile saçlarý bembeyaz olmuþtu. Birisinin tavsiyesi ile afyon vermeye baþladýlar.

Afyonu içtikten sonra Tahir aðlamayý birden kesti. Daha sonraki günler afyon verilmeyince aðlamasý daha da artmýþtý. Süt, mama yerine afyon istiyordu bu bebek. Dört yaþýna gelene kadar afyon verdiler. Huysuzluðundan, aksiliðinden, baþta ailesi olmak üzere komþularý ve akrabalarý bu çocuðu sevmiyordu...Ýlkokula baþladýðý zaman biraz durulmuþtu. Okulda öðreneceði þeyler vardý. Çünkü çok zekiydi. Yaptýklarýndan dolayý tüm çevresinin tepkisini toplamýþ, nefretini kazanmýþtý. O zamanlar düþünmüþtü. Böyle devam ederse dünya nimetlerinden az faydalanacaktý. Bu da Tahir’in iþine gelmezdi. Çok kurnaz ve sinsi olmuþtu. Sýnýfýnda çalýþkan ve baþarýlý bir öðrenciydi. Bu da ona çocuklar arasýnda hemen üstünlük saðladý.

Ýlkokulda karþý cinsi de tanýmýþtý. Kýz öðrencilere iltifat yaparken, zayýf çocuklara karþý acýmasýzdý. Kavga eden, güçlü olan öðrencilere karþý ise mesafeli davranýr, saygýlý olmaya çalýþýrdý. Bu kurnazlýðý onun çok iþine yaradý. Kýsa zamanda babasýnýn yanýnda çalýþmaya baþladý. Abilerinin ayaðýný bakkaldan kaydýrmýþtý. Babasýna abilerini ispiyon etmiþti. Abileri kasadan para çalýp bol bol þekerleme yiyorlardý. Bakkal Hasan’da Tahir’i tercih etmitþi. Fakat Tahir dört abisinden de daha fazla çalýyor, daha fazla yiyordu. Daha o yaþlarda üç kaðýtçý bir iþadamý yeteneklerini kazanmýþtý Tahir. Çalýþkanlýðý ve yaðcýlýðý ile babasýnýn taktirini ve güvenini kazanmýþtý. Abileri ise saðda solda esnaflarda çýraklýk yaparken, sürünüyorlardý.

Tahir bakkalý ele geçirmiþti. Bir daha da býrakmayacaktý. Baðýmsýz olana kadar dikkatli ve sinsi politikasýný uyguladý. Çaldýðý paralarý harcarken kýzlara öncelik verirken korktuðu, çekindiði erkek öðrencilere de üstünlük saðlamak için harcardý. Liseye gittiðinde bakkal Hasan diðer çocuklarý evlendirip, ufak birer sermaya ile evden gönderdi. Artýk bakkal üstünde iki daire Tahir’e kalmýþtý. O yýllarda lise bitirmek þimdiki týp fakültesini ve ya hukuk fakültesini bitirmekle eþ deðerde idi. Aile’de lise diplomasýný alan tek kiþi tahirdi. Ýstese üniversiteyi de bitirebilirdi. Fakat ticareti tercih etti.

Koca Tahir enayi deðildi. Üniversiteyi bitirip üç kuruþla memurluk yapmayacaktý. Ayrýca üç katlý binayý da abilerinden birine kaptýrmayacaktý. Böyle bir kerizliði ancak eþekler yapar diye düþündü. Günü geldiðinde hemen askere gitti. Lise mezunlarý o dönemlerde yedek subay olarak askere alýnýyordu. Tahir devre kaybý olduðu için çavuþ oldu. Askerliði hemen benimsedi. Acemi birliðinde sistemi çabuk anladý. Sanki bu sistem onun için yaratýlmýþtý. Usta birliðine gittikten sonra orada da bir numara oldu. Yaðcýlýðý, yalakalýðý bir numaraydý. Verilen her emir noksansýz yerine gelirdi. Sertliðinden çalýþkanlýðýndan bütün subay ve astsubaylarýn gözdesi olmuþtu.

Bunlarý yaparken egoist duygularýný da tatmin ediyordu. En ufak bir mazerette erleri feci þekilde döverdi. Hele bir de nöbetçi çavuþ oldu mu bütün alayýn askerleri kaçacak delik arardý. Dayaðýný yiyen "yandým anam" diye feryat ederdi. Bu Tahir’in dayaklarý yüzünden alaydan firar eden askerler dahi vardý. Askerliði bitirdiðinde kendisini bir süre toparlayamadý. Güç, kuvvet, yetki artýk yoktu.

Terhis olduktan sonra üç ay odasýndan çýkmadý. Bakkal Hasan þaþýrmýþtý. Allah allah ne oldu bu çocuða diye soruyor, düþünüyordu... Öte yandan üstün baþarý belgesini çerçeveletip evin misafir odasýna asmýþ gururla seyrederken gelen misafirlere de gösteriyordu.

"Kahraman evladým benim" diyordu...


Bu kahramanlýk Tahir çavuþ’a yetiyor muydu acaba. Onun baþka planlarý da vardý. Tahir çavuþun hayallerinde Enver Paþa olmak vardý. Fakat bu terhis bütün hayallerini planlarýný suya düþürmüþ, bitirmiþti. Kimseye farkettirmeden yataðýnda günlerce hüngür hüngür aðlamýþtý. Nihayet odasýndan çýkýp bakkalýna döndü. Askerlik yaþantýsýndan sonra Tahir artýk olgun bir adam niteliklerine kavuþmuþtu. Diðer insanlardan bir farkla. Bir kaplanýn acýmasýz yýrtýcýlýðý, bir maymunun iþtahý, bir ayýnýn oburluðu, tilkinin kurnazlýðý, çakal ve sýrtlanýn sinsiliði, yýlanýn sokma hünerini, hemen hepsinin özelliklerini de kazanmýþtý. Artýk toplum bu askerden yeni dönen delikanlýyý arasýna katmaya hazýrdý.

1950’li yýllar Ýstanbul’un ilk varoþ ilçesi Eyüp sayýlýrdý. Bakkal Hasan ve yaþlý karýsý birer hafta arayla ölünce Tahir çok üzgün görünüyordu. Cenaze’ler kalktýktan sonra abileri toplanýp bakkala Tahir’in yanýna geldi. Üç katlý ev ve bakkal ne olacaktý, nasýl paylaþýlacaktý? Bu sorularý dolaylý yoldan sordular. Tahir haykýrmýþtý:
"Ne, sizin yaptýðýnýzý gavurlar yapmaz. Daha acýmýz dinmeden zavallý anacým babacým yeni ölmüþken, daha kýrký bile çýkmamýþken neler konuþuyorsunuz siz? Defolun buradan" diyerek öyle bir çýkýþ yapmýþtý ki abileri kaçmak zorunda kalmýþtý.

Askerdeyken öðrendiði Tahir Çavuþ tekniðini kullanýp hepsini dükkandan kovdu. Abileri ona hiç benzemezdi, yumuþak aðýr baþlý kiþilerdi. Tahir de zaten bunu biliyordu. Aslýnda annesi ile babasýnýn kýrkýnýn çýkmasý tam kýrk yýl sürecekti. Bu kýrk yýlda binayý Tahir sahiplenecekti. Bir katta kendi otururken, bir katý kiraya vermiþ dükkana da bedavadan sahiplenmiþti.Abilerini gönderdikten sonra bir ufak rakýyý açýp içmeye baþladý. Düþünüyordu, kendisine yeni bir yol güzergahý çiziyordu. Hayat onu bekliyordu. Önce sorularý kendisine sordu ve düþünüp cevapladý:
"Darwin’in evrim teorisi doðru muydu?" "Evet" dedi "Doðrudur.. Yalnýz bir farkla. Ýnsanlar iki türden çoðalmýþtýr. Bir - Maymunlardan, Ýki - Eþeklerden. Bu seçeneði de toplumlar belirliyor." dedi.

Ýkinci soru Tanrý ve dinler sorusuydu:

"Ýsa, Musa, Adem, Firavun farketmez dedi. Hepsi ayný kapýya çýkýyor. Bunlarýn sonu gelmez."

"Devlet, yöneticiler, partiler, yasalar?" diye sordu. "Zenginlerin dümeni, tezgahý ve þirketleri" diye cevapladý.

"Vergi?" dedi. "Ha eþkýyanýn haracý, ha vergi borcu. Ayný þey, ikisi de soyguncu. Farkeden ne? Eþkýya’ya versem daha iyi olur. En azýndan iþimiz düþtü mü hallederler." dedi.

Raký bittikten sonra Deli Tahir insanlýðýn üç önemli ana meselesini kendince çözmüþtü.

"Tabiat, Din, Devlet (Toplum)"

"Þimdi evlenerek yaþama katýlmanýn zamaný geldi" diye düþündü. Aynanýn karþýsýna geçip kendisine baktý. Saçlarýný geriye taramýþtý. Gözler, burun evet gerçek bir Bogarte vardý aynada. Takým elbise de aynýydý. Tahir evlenecekti. Semtte çok güzel göçmen kýzlarý vardý. Önce bakkala gelen müþteriler arasýnda bir test yaptý.Fakat bu semtte bazý huylarýndan dolayý daha þimdiden birçok kiþinin gýcýk aldýðý biriydi. Daha þimdiden müþterilerine ufak ufak farkettirmeden kazýk atmaya baþlamýþtý. Hileli tartýsý ile bozuk mallarý tazesi ile karýþtýrýp satmaya çalýþýrdý. Güzel kadýnlara iltifat ederken, iþine gelmeyenlere aksi davranýrdý. Ýlkokul’da nasýl davranýyorsa, gene ayný politikayý uyguluyordu. Evlenmek için birkaç giriþimde bulundu.

Aracýlarý kýz aramaya yönlendirdi. Fakat hep ret cevabý geliyordu. Halbuki Ýstanbulda o dönemlerde esnaf olan, iki dairesi olan bir adam þimdikinin sanayicisi, fabrikatörü sayýlýrdý.
"Ya öyle demek! Benim adým Tahir Kara deyyuslar" diyerek kýz arama iþini Ýstanbul dýþýna kaydýrdý.

Bazý akrabalarý Manisa civarýna yerleþmiþti. Akrabalarý vasýtasýyla bir göçmen kýzý istetti. Kýzýn ailesi Ýstanbuldan bir talip var haberini alýnca bayram yaptý. Kýzlarý Ýstanbula gelin gidecekti. Ne yazýk ki gelin de ailesi de Tahir Kara’yý tanýmýyordu. Tahir Kara düðünü Manisa’da yapacaktý. Üstelik hem ucuz olacaktý, hem de semtindeki deyyuslarý eðlendirmeyecekti. Bir taþla iki kuþ vuracaktý Tahir Kara. Manisa’ya köye gittiðinde bütün köy onu bir milletvekili gibi karþýlamýþtý. Üstünde Bogarte tipi takým elbise, yanýnda gösteriþli fakat aslýnda çok ucuz sahte hediyelerle geldi. Bir konuþmalar, iltifatlar, kültür, siyaset herþey bu adamda vardý. Ne þanslý bir kýzdý bu gelin. Zavallý gelin nerden bilsin yaþayan bir þeytanla evlendiðini. Tahir Kara’nýn kitabýnda aþk, sevgi, kadýn diye birþey yoktu. Evlenmeye de ihtiyacý yoktu aslýnda. Fakat þeytan soyunu sürdürmek istiyordu.

Yeryüzüne bir kez gelmiþti. Yeni Tahir Kara’lar bu dünyaya gelmek zorundaydý. Üremek, çoðalmak, neslini devam ettirmek istiyordu. Düðünden bir hafta sonra yeni eþini alýp istanbula döndü. Ev hazýrdý zaten. Yeni eþya almamýþtý. Annesinin çeyizliði bile hala duruyordu. Ufak bir badana ve temizlik takviyesi ile damat evini hazýrlamýþtý. Masrafa ne gerek vardý? Para kolay mý kazanýlýyordu? Alt tarafý zaten köyle bir kýzdý, bunlar bile fazlaydý onun için...Ýlk cicim aylarýnda eþine adeta bir Pamuk Prenses gibi davrandý. Karýsý hamile kalana kadar da böyle sürdü. Zaten ondan sonra da artýk gelinin iþi bitmiþti. Tahir onu artýk evin bir eþyasý gibi görüyordu. Yakýnda küçük Tahir gelecekti. Tahir her akþam rakýsýný içerken, karýsý çeþitli mezeler yaparak önüne servis ederdi. Tabii ki bu mezeleri Tahir emredip istetmiþti. Karýsý kocasýnýn pis boðaz olduðunu düþünüyordu. Gerçekten de boðazýna bu kadar düþkündü.

Sebzelerin kalitesini iyi bilirdi. Çengelköy’ün hýyarý, Bursanýn þeftalisi, Amasya’nýn elmasýný çok iyi bilirdi. Ayrýca dana’nýn neresi iyidir, kuzu hangi yaþta yenir bunlarý da bilirdi. Þeytan nasýl olsa yeryüzüne bir kez inmiþti. Bu nimetleri yemeden, içmeden geri dönmek var mýydý?
Yoktu koca Tahir’in kitabýnda, bu kelime yoktu. Rakýdan sonra bir parça esrarý çýkarýp sardý. Derin bir nefes çekti. Zaten ilkokulda baþlamýþtý bu merete. Hem sekse de çok iyi geliyordu. Düþünceleri de daha çok geliþiyor, kafasýnda kýrk tilki deðil kýrk çakal, kýrk kurt dolaþýyordu.
"Neymiþ bu esrar, ne meret þeymiþ yahu boþuna paþalar, padiþahlar içmemiþ ya, hergeleler içip içip memleketi batýrdýnýz" diye düþündü.

Kafasý iyice olduktan sonra düþüncelerindeki hareketler de hýzlandý. Ticarette atýlým yapma zamaný gelmiþti. Köhne bakkal dükkanýnda ne iþ yaparým diye düþünüyordu. Semtte hiçbir maðaza yoktu. Giyim maðazasý açsa nasýl olurdu.
"Ulan millet zaten sürünüyor, baba elbiseyi oðluna devrediyor, oðlan da ufak kardeþine, öbür ufakta öbürüne, olmaz olmaz, elbise iþi olmaz. Hem bu millet giyinmeyi nereden bilir ki, neredeyse çuval giyip dolaþýcaklar, olmaz olmaz" diye defalarca düþündü.
Kundura iþi olabilir miydi? Evet olabilirdi. Kunduralarýn numaralarý birbirine benzemez, baba oðlana devredemezdi. Hem millette yalýn ayak dolaþamazdý. Ýhtiyaç olan birþeydi ayakkabý maðazasý.

Bakkal dükkanýný hemen boþaltarak, ývýr zývýr ne varsa sattý. Güzel bir boya, raflara birkaç ek, giriþe de göz alýcý bir vitrin yaptý. Tanýdýklarý ve çevresi ile Mahmut Paþa’daki imalathaneleri dolaþarak ucuz ve gösteriþli ayakkabýlarý topladý. Dönemin akmerkezi sayýlabilecek bir maðaza açmýþtý Tahir Kara. Ayakkabý dükkaný gerçekten muhteþemdi. Semtte üç beþ kahvehane, bir kaç tane bakkal, manav, kasap vardý. Ama tek maðazasý olan Tahir Kara’ydý. Bir ilki baþarmýþtý. Açýlýþ günü dükkanýna gelen insanlar adeta kuyruða girmiþti. Tebrik edenler, onu kutlayanlar bir yana, gelenlerin en az yarýsý içinden ona binlerce küfürü, laneti saydýrýyordu.

Çok zeki bir insandý Tahir Kara. Bunlarýn hepsini tahmin ediyordu. Onu kim seviyordu, kimler nefret ediyordu, az çok biliyordu. Bunlar önemli deðildi. O herkesten nefret ediyordu. Aslýnda onu sevmeyenleri, daha çok seviyordu. Gündüzleri maðazasýnýn önüne sandalyesini çeker, çevreyi izlerdi. Kendisini Vehbi Koç gibi hissediyordu. Eski bakkal rakiplerine bakar, onlara küfürü saydýrýrdý. Gerçi semtteki bütün esnaflar da onu gördüðü zaman ayný küfürleri, hatta daha þiddetlisini Tahir Kara’ya iade ederlerdi. Cahil toplum zaten kültürü eðitimi yüzünden haris ve kýskançtý. Dönemin yokluk yýllarýný da eklersek, zor yaþam mücadelesinde, hemen herkes egomanyak olmuþtu. Bu dönemlerde sertlik, acýmasýzlýk, diz boyuydu. Tahir Kara bu insanlar arasýnda her zaman bir adým önde giderdi. Zaten hiç kimse onun mertebesine ulaþamadý.

Dükkanýna gelen müþterilerine öyle bir saygý gösterirdi ki, insanlar þaþýrýrdý. Ýltifatlarýn, övgülerin, gösterilen hürmetin haddi hesabý yoktu. Hele de en ucuz mal iki kat karla sattý mý zevkten dört köþe olurdu, adeta erirdi. Kazýk atmak onun için seks yapmak kadar zevk veren bir olay olmuþtu. Müþterisini ikna etmek için saatlerce dil dökerdi. Müþteri eðer ikna olmazsa ...

"Tamam efendim, ne demek, haftaya yeni çeþitlerimiz gelecek, hay hay efendim, yine bekleriz, hayýrlý günler efendim, size de kolay gelsin" diyerek müþterisini gönderirdi.

Müþteri daha dükkanýn önüne çýktýðý an arkasýndan söylenirdi:
"Senin yedi ceddini, sülaleni, namussuz, alacaðýn alt tarafý bir ayakkabý, hayvan herif tarla mý alýyorsun, iki saattir beni niye uðraþtýrýyorsun" der, kalayý basardý.

Bu davranýþ þekli bütün müþterileri için, hatta ailesi, dostlarý için de geçerliydi. Bir tek kadýnlar hariç... Onlara özel davranýrdý:
"Efendim hoþgeldiniz, buyrun þöyle oturun rica ederim, kaç numara onu söyleyin lütfen" diyerek ayakkabýlarý eliyle giydirir, deneme yapardý. Bu þekilde kadýnýn ayak parmaklarýný, bileðini okþar, bazen de "olmadý galiba" diyerek bacaklara daha çok sarýlýrdý. "Ne kadar yukarý çýkarsam kardýr." diyerek deneme iþlemini uzattýkça uzatýrdý.

Bazen hoþuna giden bir kadýna on çeþitten fazla ayakkabýyý giydirdiði olurdu. Böylelikle kadýnýn ayaklarýný, daha çok tutma ve elleme süresi uzardý. Bu da onun zevk almasýný ve tatmin olup doyuma ulaþmasýný saðlardý. Bu iþlem sýrasýnda Tahir Kara’nýn cinsel duygularý yoðunlaþýr, kabarýr, tavan yapardý. Tam bir sapýk ruhu vardý. Aslýnda bu hareketlerden kadýnlarýn çoðu utanýrdý. Varoþ olan bu semtteki kadýnlar ancak filmlerde görmüþlerdi bu davranýþlarý ve iltifatlarý.Tabii ki þansý olupta film seyreden varsa. Altmýþlý yýllar zor yýllardý. Üstelik yetmezmiþ gibi kadýn müþterilerini konuþturur, samimiyet kurar, iþ aile hayatýndan bahsettirirdi. Bu þekilde de kadýn kaþar mý, acaba yollu birisi mi diye düþünür onu tespit eder, yataða atma planlarý yapardý. Elbette zamanla bu tip kadýnlarý da eline geçirecekti. Ýblis artýk yeryüzünde idi..

Nasýl olsa mesleðe yeni baþlamýþtý. Fakat Tahir Kara’nýn yaptýðý bu hareket ve davranýþlar, semtte Fýsýltý gazetesi sayesinde kulaktan kulaða yayýlýyordu. Onu sevmeyenlerin sayýsý ve okunma oraný da gittikçe artýyordu. Dönem eski Ýstanbul kabadayýlarýnýn dönemiydi. Her semtte bir kaç kabadayý vardý. Tahir Kara da bu kabadayýlarýn görüþ alanýna ufaktan da olsa yavaþ yavaþ giriyordu. Karýsý ilk çocuðunu dünyaya getirirken Tahir dükkanýnda heyecan içerisinde kývranýyordu. Dükkanýndan hemen fýrlayarak üst kata çýkýp, doðumu yapan ebe’ye sarýlmýþtý. "Hani nerede benim oðlum?" diye sorduðunda, doðumu yapan ebe kadýn gülümseyerek "Tahir bey kýzýnýz oldu" dediðinde yýkýlmýþtý Tahir Kara. Olduðu yerde donup kalmýþtý.

Þeytani gözlerinden kývýlcýmlar saçýlýyordu. Hiçbir þey demeden arkasýný dönüp hemen evi terk etmiþti. Ebe arkasýndan þaþkýn gözlerle bakýyordu. Yürüyordu Tahir Kara bilinçsiz bir þekilde. Öfke krizine yakalanmýþtý. Tahir Kara, Tahir’i beklerken Tahir’e gelmiþti. Nasýl olmuþtu bu iþ, nasýl kýz olabilirdi? Kendisi kardeþleri, tüm soyu hemen hemen erkekti. Aile de bir diþi vardý o da annesiydi.
Eh onunda olmasý bir bakýma mecburiyetti. Yoksa kim doðuracaktý Tahir ve kardeþlerini?

Karýda mý bir hata vardý? Evet kesinlikle hata ondaydý. Yürürken kendi kendisine söyleniyordu.

"Ulan mayasý bozuk karý senin ben sülaleni........"
"Bu soy nasýl devam edecek senin ben .............."

Yürürken sürati gittikçe artýyordu. Koca Tahir avcý erkekti, tabiat onu öyle yaratmýþtý. Avcý soyunu devam ettirecekti. Gerekirse baþka diþileri de alacaktý. Galata köprüsünü gördüðünde durdu Tahir Kara. Eyüpten köprüye kadar olan yolu yarým saatte yürümüþtü, sinirinden çýlgýna dönmüþtü. Tahir kýsa bir süre sonra ikinci çocuk için operasyonu baþlattý. Sabýrla beklerken, iþlerine daha çok sarýldý, ona para lazýmdý, hem de haddinden fazla lazýmdý.Kadýn ve para taptýðý iki þeydi. Para’nýn kýt olduðu bu dönemlerde Tahir diðer esnaflarýn yaptýðý gibi veresiye satýþta yapardý. Bilakis veresiye satýþ, daha çok hoþuna giderdi. Attýðý kazýðýn hacmi de böylelikle daha da büyük olurdu. Sattýðý ayakkabýyý on taksite böler, iki ay da faiz iþletirdi. Ayný zamanda yardým severdi. Bir arkadaþýna ve ya tanýdýðýna para lazým oldu mu, onlar için borç parayý hemen bulurdu. Borç para isteyen oldu mu,

"Vallahi billahi bir kuruþum yok, iþler biraz kesat ama seni severim, nasýl yapsak acaba, Allah kahretsin bir yolu var ama olmaz kardeþim olmaz." derdi. Borç isteyen zaten çaresiz olduðundan sorardý:

"Yahu Tahir sýkýþýðým iþte, bu parayý bulmam lazým. Bir yere söz verdim, nedir yolu Allah aþkýna söyle" diye yalvarýrdý. Tahir oturduðu sandalyeden ayaða kalkar, iki elini cebine sokar, oflar, puflar, sonra da

"Eyüp Merkezde bir tefeci Yahudi var, namussuz herif’in teki, aylýk faizle borç veriyormuþ, aklýma bir tek o pezevenk geldi, ama olmaz kardeþim yazýk günah." derdi. Borç isteyen zaten denize düþmüþtü ve yýlan karþýsýnda duruyordu.

"Tahir aylýk ne kadar faiz istiyor ki?" diye sorunca, Tahir’in gözleri parlardý.

"Fazla birþey deðil aylýk yüzde on alýyor ama ikinci ay oldu mu namussuz yüzde on beþ alýyor" dediðinde borç isteyen hala yalvarýrdý...

"Ne yapalým olsun, bana da zaten bir aylýðýna lazým, yardýmcý ol da þu iþi hallet gözünü seveyim Tahir."

"Tamam, tamam sana kefil olurum, seni severim." der sonra dükkanýný kapatýr Eyüp’e giderdi. Sonra da parayý getirir verirdi. Borç alanlar Tahir’e teþekkür eder, takdir eder, minnetlerini sunardý. Eyüpteki Yahudi Tahir Kara’ydý. Bu yahudi olayý yýllar sonra duyulacaktý.

Tahir’in düþmanlarý artýyordu. Dedikodular artýk baþlamýþtý. Tefecilik yaptýðý, karýlara sarktýðý, ahlaksýz üç kaðýtçý olduðu her yerde konuþuluyordu. Onu tanýyanlar dükkanýna adým atmýyordu ama þansý vardý, Ýstanbul gün geçtikçe büyüyordu. Semtte büyüyordu. Yeni insanlar gelirken, yeni binalar peþ peþe dikiliyordu. Tahir aslýnda hiçte müþteri kaybetmiyordu bilakis yükseliyordu, göç yüzünden. Ama þu da gerçek ki Tahir’i tanýyan, dostluk kuran, onun kazýðýný yedikten sonra hemen kaçýyordu, arkasýna bakmadan... Tahir aðýný iyi kurmuþtu, bir örümcek gibi. Çünkü dükkaný semtin en iþlek ve orta yerindeydi. Bu yýllarda Tahir’in bir olayý ise yýllarca unutulmadý. Görünmeyen eller, Tahir için bir tuzak hazýrlamýþtý. Tahir’in suyu fokur fokur kaynýyordu.

Bir gün kahvede çay içerken, içeri girmiþti Paþa Necmi. Kahvedeki bütün gözler kapýya yönelmiþti. Semtin en belalý kabadayýsý, psikopatý Paþa Necmi ve iki serseri arkadaþý insanlarý korkutmuþtu. Paþa Necmi iki metreye yakýn boyu, pehlivan yapýsý ile dev gibi bir adamdý. Pala býyýklarýný saðlý sollu çektikten sonra gözleriyle kahvede oturanlarý taramýþtý. Gözler Tahir’in tek baþýna oturduðu masaya kilitlendi. Kahvede çýt çýkmýyordu. Aðýr aðýr yürüyerek kahve’nin orta yerinde durduktan sonra ona baðýrdý...
"Ulan Tahir bundan sonra hareketlerine dikkat et, yoksa kýrarým kemiklerini ona göre."

Tahir belki de korkudan altýna kaçýracaktý. Zoraki gülümsedi...

"Necmi kardeþim birþey mi oldu hayrola, bilmeden bir hata mý yaptým yoksa" diye cevapladý titreyerek. Paþa Necmi öfkeyle tekrar baðýrdý:

"Ben senin kardeþin miyim ulan müptezel?"

Tahir bu kez ses çýkaramadý. Birþey söylemenin faydasý yoktu, biliyordu ki ne derse desin terslenecekti. Paþa Necmi’yi kiralamýþlardý, bunu tahmin ediyordu.

"Necmi buyur otur konuþalým, varsa bir yanlýþým düzeltirim." dedi son bir çabayla.

Paþa Necmi sarhoþluðundan, ayakta zor duruyordu.

"Bak ulan Tahir bana lafý tekrar ettirme, seni fena yaparým anladýn mý ulan þerefsiz herif!"

Tahir’in suratý kýpkýrmýzý olmuþtu. Semtinde ilk kez tam anlamýyla rezil kepaze durumuna düþmüþtü.

"Tabi tabi anladým Necmi." dedi yere bakarak. Kahvedekiler ses çýkarmadan bu manzarayý izlemiþti. Daha sonra Paþa Necmi ve iki serseri arkadaþý çekip gitmiþti. Tahir saatlerce kýmýldamadan oturmuþtu. Binlerce þey düþünüyordu, kim bu iþi baþýna sarmýþtý acaba? Allahtan dayak yememiþti. Dayak yememesinin tek sebebi arada sýrada Paþa Necmi’ye yaptýðý kýyaklar sayesindeydi. Bazen Paþa Necmi’ye rakýlar, þaraplar ýsmarlýyordu. Onu ara sýra yemliyordu.

Demek ki Paþa Necmi’yi kiralayanlar onu daha fazla yemlemiþti. Bunu tahmin ediyordu. Bu beladan sýyrýlmasý þarttý ama nasýl? Tahir Kara saatlerce düþünmüþtü. Bu ona pahalýya malolacaktý ama can, maldan tatlýydý. Bunu da çok iyi biliyordu. Aradan bir hafta geçmiþti, Tahir Kara bu bir haftada bin plan yapmýþtý. Aðýr aðýr yürüyerek Eyüp meydanýna indikten sonra bir taksiyle Sirkeciye gitti.

Dönemin emniyet müdürlüðü binasýnýn önünde taksiyi durdurdu ve içeri girdi. Asayiþ þubesindeki komiserle görüþeceðini söyledi. Komiser’in odasýna aldýlar Tahir Kara’yý. Komiser uzun boylu, çatýk kaþlý, kalýn býyýklý, Gestapo subayý gibi sert bir polisti. Zaten Tahir Kara bu bir haftada gerekli istihbaratý yapmýþtý. Bu komiser acýmasýz biriydi, özellikle onun nöbet gününü tercih etmiþti. Komiser Tahir Kara’ya sormuþtu:

"Anlat ne derdin var bakayým?"

Tahir Kara yalvarýrcasýna anlatmýþtý:

"Sayýn komiserim öncelikle hayýrlý vazifeler dilerim. Ziyaret sebebi mi sorarsanýz efendim ben deniz Eyüp esnaflarýndan, Hasan oðlu Tahir Kara. Ayakkabý dükkaným vardýr. Muhitimizin sayýlan sevilen esnaflarýndan biriyim. Efendim muhitimizde bir serseri kabadayý geçinen Paþa Necmi diye bir þahýs var. Biz esnaflarý tehdit ediyor, haraç istiyor. Hepimize illallah dedirtti. Esnaflar olarak aramýzda toplandýk, bu duruma bir hal, bir çare bulalým diye. Malumunuz hepimiz esnafýz, vergimizi ödüyoruz. Çoluk çocuðumuz var, bu serseriyle baþýmýzý derde sokmak istemedik. Ben de dedim ki "Devletimiz var, bizim emniyetimiz var, onlara haber verelim." diye düþündük. Beni aralarýnda sözcü seçtiler."

Sonra da cebinden kalýn bir zarf çýkardý. Zarfýn içinde bir deste para vardý. Komiserin masasýnýn üstüne koyarken ilave etti:
"Efendim biz esnaflardan teþkilatýmýza bir yemek parasý. Lütfen kabul edin, memnun oluruz."

Komiserin gözlerinin içine baktý. Komiser Tahir Kara’ya bakmýyordu bile. Kaðýt kalemi eline alýp sordu:

"Kim bu Paþa Necmi, adý soyadý ne, baþka bir lakabý var mý?"

Emniyet binasýndan çýktýktan sonra yüzünde tatlý bir tebessüm oluþtu. Ertesi gün semtte dedikodular yayýlmýþtý. Emniyetten gelip Paþa Necmi’yi alýp götürmüþlerdi. Herkes merak içersinde birbirine soruyordu:

Ne olmuþtu, ne yapmýþtý Paþa Necmi, kimse bilmiyordu ne olduðunu. Tahir Kara hariç tabii ki. Bir tek o biliyordu. Paþa Necmi kaybolduktan dört gün sonra baþýna gelenler anlaþýldý. Paþa Necmi evde yatakta yatýyordu. Periþan bir haldeydi. Yüzünü dahi kimse tanýyamadý. Kafasý kolu ayaðý her tarafý sarýlýydý. Dört gün boyunca emniyette çok feci dayaklar yemiþti, onu fena ezmiþlerdi. Paþa Necmi’nin evine ziyaretçiler yýðýlmýþtý. Herkes geçmiþ olsun sýrasýna girmiþti. Gelen ziyaretçilerin en baþýnda da Tahir vardý.

"Bir kutu lokum getirmiþti, tabi kolonyada vardý. Paþa Necmi bitkisel yaþantýsýný sürdürürken, yataðýn baþucuna oturmuþtu Tahir Kara. Timsah gözyaþlarýný döküyordu.

"Ah Necmi, vah Necmi, sana nasýl kýydýlar, senin gibi delikanlýya bu yapýlýr mý? Vah ki vah" diyerek inleyen naðmelerini sýralamýþtý. Ziyaretçiler arasýnda en üzgün görünen o’ydu. Evden çýkarken de Necmi’nin annesine aðlarcasýna konuþuyordu...
"Bir ihtiyacýnýz oldu mu beni arayýn rica ediyorum sizden. Necmi benim kardeþlerimden daha yakýndýr"

Sýra þimdi Paþa Necmi’yi kiralayaný bulma sýrasýydý. Hangi esnaf yapmýþtý acaba?


Bölüm sonu...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn toplumcu kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kurtarýn Beni
Sarýgöl Roman Mahallesi 2
Pavyon Sokaklarý
Gel Abi...
Çöp Kamyonu
Ýsyankar Ruhlar
Toplum Düþmaný
Genelev
Midyeci Raci
Emret Ölelim

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Hýrsýzlar Kralý
Güzel Ýstanbul
Ýdam Ýsteriz
Dilenciler Köyü
Emret Baþkaným
Cafer Kalfanýn Ýsyaný 2
Düttürü Düüüttt
Þairler Çýkmazý Sokaðý
Ayþe Aþk Arýyor
Köpekler Sokaðý

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kurtlar Sürüsü [Þiir]
Ego - [Þiir]
Çingeneler Zamaný [Þiir]
Açým Ben [Þiir]
Olmalý [Þiir]
Zaman Geçsin [Þiir]
Hani [Þiir]
Konstantin Aðlýyor... [Þiir]
Kuyu [Þiir]
Sen Gidersen [Þiir]


þenol durmuþ kimdir?



Etkilendiði Yazarlar:
CERVANTES


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © þenol durmuþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.