Bir deliyle başederken, yapılacak en mantıklı şey normal rolü yapmak. -Herman Hesse |
|
||||||||||
|
Hemde çok, öylesineki Sürekli hiç durmadan pençelerimi yalarım Açım ben Ciğercinin önündeki o kediden Kasabın kapısında ki o köpekten Daha beter, hemde misliyle Açım ben Azgınımdır ben Tavuğunu kovalayan horozdan Kısrağını arayan bir aygırdan İneğini ahırda sıkıştıran o azgın boğadan Daha da azgınımdır ben Masumumdur ben Hemde çok masum Kasasından çalan o veznedardan Çaktırmadan fabrikasını soyan bir bekçiden Daha masumumdur ben Ama çok iyi insanımdır Hemde çok Ağzımdan bal damlar benim Bir tarla çiçeği yedikten sonra Açım ben... O gün o sabah daha beter açtım...Evden daha çıkar çıkmaz başladı ıstırap. Bir elim cebimde diğer elim aletimde, aklımda bin hırsızlıkla yola koyuldum ve o allahın cezası ahıra geldim. Kahvehanenin beden çürüten o havasını ciğerlerime çekerken bir masa etrafında buluşacaktık. Emekli ihtiyar keçilerin korku dolu bakışları, öksürükleri arasında günlük yaşantımız başlıyordu. Çok geçmeden topal bacağı ile ağır aksak geldi bizim şarapçı Salih...Bir tanemiz ona sordu bile. Ne vardı, poşette?.. Salih kendinden gayet emin cevabını çoktan vermişti o poşetle. Bir şişe şarap, peynir, tavuk parçaları o poşette emniyette sayılırdı. Ya biz de?..Rıfkı, da bir ufak rakıyı garantilemiş, üstelik bir ufak yoğurtta almıştı. Ama aç mideyle bu rakı içilmez illaki bir parça et isterim diye tutturdu bizim Rıfkı. İkisininde gözleri çok çok fenaydı...Bakışlar vicdanları deliyordu. Haklılar da. Aylardır bedavadan içmek, karın doyurmak güzeldi de nereden geliyordu bu değirmenin suyu hiç sordun mu?..Biraz kımılda allahın cezası. Bizden beter şarapçı oldun hala farkında değil misin sen?..Geçmişin, kariyerin, yaptığın insanlıklar, güzellikler kimin umurunda?..Senin gibi hanları, aparmanları olanların yüzlercesi köprü altlarında öldü gitti. Haydi geçmişi bırak geleceğe bak. Şimdi sıra bizim gibi tilkilik, sansarlık, hırsızlık yapma sırası. Çık sokağada bir bakkalı ya da bir tanıdığı bulda onu bir parça soy sonrada bizlere katıl. İdare etme dönemi kapandı artık. Bu gün ilk günün. Sınav geldi çattı. Haydi seni bekliyoruz diyordu o gözler. En yakın iki arkadaşım o gün bütün bunları bakışlarıyla anlatmıştı. Dilim damağıma yapışmıştı. İki çift göz çok fena baktı o gün. "Şerefsizler" dedim ama onlar hala gülümsüyordu .Dışarı sokağa fırladım. Çarşı ortasında birkaç tur attıktan sonra düşündüm. Kasap Osman borç verir miydi?.. Dükkandan daha içeri adımlarımı attığımda Osman ürktü. "Hoşgeldin" derken ağzı kilitlendi. Boğuldu sanki. Sanki hissetti. Bu adam dükkanına giren herhangi birisinin ne amaçla geldiğini artık hissediyordu. İki, üç kadın sıra bekliyordu. Onları gönderirken beni görmüyordu. Adeta ben orada yoktum. Kadınları gönderdikten sonra beni hiç umursamadan kemikleri sıyırmaya başladı. İhtiyar bir adam geldiğinde ona gülümsedi. Çaresizce dışarı çıktım. Babasında azar işiten bir çocuk gibi üzülmüştüm. Kahveye hangi yüzle dönebilirdim. Düşünüyordum. Birkaç sokak daha dolaştım. Bazı sesler duyduğumda başımı çevirdim. Apartmanların önünde bazı kadınlar neşeyle, gülerken çene çalıyordu. Balkonlardan eşlik edenlerde vardı.Bir kadın: "Bizim bina dullarla dolu" diyordu. Balkondan bir ses de: " Bizim binada öyle" diyordu. Sokağın sansar bakkalı kahkahayla gülerken beni görünce içeri kaçtı...Açlık her yere hakimdi. Kahveye nasıl dönecektim?.. Hırsızlarla yaşayan birisi olarak onlara bir katkım nasıl olacaktı?.. Marketin önüne geldiğimde bir sigara yaktım. İnsanlar çılgınca, delirircesine, reonlara raflara saldırıyordu. Bir tanıdık belki geçmişten eski bir dost, iyi yürekli duygusal bir insana rastlayabilir miydim?.. Yoktu, hiç kimse yoktu. O marketten ayrılıp öbür marketin olduğu sokağa girdiğimde karşıma çıktı bizim emekli Rüstem abi...İki elinde ağzına kadar dolu poşetler vardı. Beni o halde görünce bir poşetlere birde bana baktı. Sanırım utanmıştı.Geçmişte yaptığım insanlığı hatırlamıştı galiba. Mahçup bir şekilde konuşurken titriyordu. "Yanlış anlama hanım öldüğü günden beri yanlız yaşıyorum bilirsin.Bu poşetleride damata almıştım.Kız çocuğu bu yabancı elde zorluk çeker.Kızıma hem iyi baksın,hemde onu iyi becersin diye elimden gelen çabayı sarf ediyorum.Babalık işte öyle bir şey" diyordu. Onu çok iyi anlıyordum. Elimden geldiği kadar tüm duygusallığımla gülümsedim: "Anlıyorum seni. Banada yarım kilo kıyma al yeterki istersen senin sülaleni beceririm"dedim. Kahveye girdiğimde gözler oraya bakıyordu. O poşete...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şenol Durmuş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |