Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. -Cervantes |
|
||||||||||
|
Garson onu çok iyi tanır. Ondan nefret etse de, paniğe kapılsada korku içersinde çayı önüne koyar. Yıllar önce bu semti terk etmiştir ama haftalık bir günlük ziyaretini ihmal etmez. Yetmişlik ihtiyar ihtiyaçlarını gidermek için eski mahallesine gelmiştir. Önünden geçen birine seslenir. "Arkadaşlık bu mu? Evimin suyunu kestiler. Allah rızası için yirmi lira borç ver" der. Tanıyanlar, görenler bu konuşmalara gülümser. Bir süre sonra ayağa kalkar, çarşı içine girer, semtin en eski kasabına uğrar. "Bu kurban bayramı da aç kaldık. Bari biraz kemik ver, kaynatayım, çorba yapayım." diye yalvarır. Başka bir esnafa ise "Kaç gündür içemiyorum, bir şarap parası lütfen." der. Yirmi yaşında genç bir adama bile: "Senin baban çok iyi arkadaşımdı. Sen de çok iyi bir abisin, koçum yok mu on liran" diye sorabilir. İnsanlar Hayri'nin bu taleplerini ister istemez yerine getirmek zorundadır. Altmışlı yılların acımasız psikopatını birçok kişi iyi tanır. Özellikle yaşıtları. Topal Hayri haftalık haracını almaya gelmiştir. Kendi deyişiyle fakirlik yardımını ve sadakasını. Sadece bu mahallenin değil ilçenin en belalı adamlarından biri olduğu söylenir. Gençliğinde aldığı haraç şimdi yaşlılığında sadakaya dönüşmüştür. Dört oğlu da onu pek aratmamıştır. Bir oğlu cezaevine girerken diğer oğlu henüz yeni çıkmıştır. Büyük oğlu azılı gaspçı profilindeyse ortanca oğlu çok iyi bir hırsız en sevdiği küçük oğlu ise sayısız bıçaklı olayları ile hatırı sayılır bir psikopattır. Küçüğün küçüğü ise onun gözünde bir hiçtir. Eğer Hayri'ye bir on lirayı veya bir şişe şarabı çok gören bir kişi oğullarını da göz önüne almak zorundadır. İnsanlara bunu hatırlatırken şöyle de diyebilir. "Baba kalbi kırılmaz, beni üzmeyin, çocuklarım da çok üzülür." Eski yaşlılar Hayri'yi çok iyi bilir. Yıllardır çalışmadan bedava yaşayan, sınırsızca içki içen, arkadaş için adam döven, dayak yiyen, sonra da bu bahaneyle arkadaşını döven bir adamdır Hayri. Bu tarz yaşam onun hayat felsefesidir. Kısa süren bir iş yaşantısında sağ kolunu bir pres makinasına kaptırıp sakat kalması onun için bir felaket olsa da semt ahalisi için bir kurtuluş mucizesi olmuştur. Yirmi beş yaşında, en verimli zamanında yarım sakat kaldığında, çevresindeki insanlar bayram yapmıştır. Ama buna rağmen bu haliyle evlilik müessesesini de kurmuştur. Komşu kızını zorla kaçırıp becerip, hamile bırakması ile dişi kuşunu bulmuştur. Sakatlığının verdiği acı ile daha çok içmeye başlamıştır Hayri. Zil zurna sahoş olduğu bir gün ona çarpan minibüsü fark etmeyecektir.Sağ ayağıda sakat kalacaktır.Ona göre uğursuzluk yakasına yapışmıştır.Semt ahalisine göre ona Allahın verdiği bir cezadır.Tanrının eli Hayrinin peşindedir.İlk oğlu on dört yaşındayken ona verdiği ilk vazifedir. "Oğlum bakkal veresiyeyi kesti aç kaldık. Bu gece orayı soy. Hadi aslan oğlum göster kendini." İki yıl sonra ise oğlundan son soyduğu yerin parasını istediğinde oğlu da babasını pek aratmamıştır. Hasılat tartışmasında çıkan kavgada oğlu istemeden de olsa tornavidayı Hayri'nin sol gözüne sokup çıkarması bir olmuştur. Eskiler bu dönemleri hala hatırlar. Hayri'nin gecekondusunda çıkan feryatlar ortalığı inletiyordur. Yoldan geçenler o sesleri duymuştur. Çocuklarına bağırıyordur. " Eve para getirin, ne biçim evlatsınız siz, babanızın halini görmüyorsunuz. Ben yaşlı, sakat bir adamım." Çocukları çalıp çırparken o gücü yetmediğinden olacakki iyi bir dolandırıcı, bazen de sadaka istiyen bir dilencidir. Cenaze namazlarını kesinlikle kaçırmaz. En iyi, en temiz borç almanın bir yoludur namazlar. Yakınını kaybeden bir insanın o durumda para düşünecek bir hali olamaz. Belediye aşevlerinin vazgeçilmez müdavimidir Hayri. Kurban bayramlarının et bekleyen adamı. Ramazan aylarının fakiridir o. Evine erzak paketleri, kömür torbaları yağar. Yeşil kartı, sakatlık kartı, emekli kartı vardır Hayri'nin. Beş yıl boyunca çifte emekli maaşı alarak sosyal güvenlik kurumunu dolandırmıştır Hayri. Evinde elektrik, su kaçaktır. Elektrik kaçağı yakalandığında hiç çekinmeden suçu eşine yüklemiştir. Sarhoş olduğunda ise tek gözünden akan yaşla vicdan azabını keş arkadaşlarına itiraf ederken bir mendil istemiştir. Dört oğlundan sonra eşi de cezaevine girince gecekondusunda sabaha kadar içerek düşündüğü söylenir. Bir geceyarısı gecekonduyu ve semti terk ederken bir süre ortalıkta görünmez. Çok geçmeden onu belediye otobüsünde görenlerin sayısı çoğalacaktır. Son günlerini İstanbul özlemiyle dolaşarak geçirirken ihtiyaçları için de eski semtini ziyaret ediyordur topal Hayri. Bazen semt kahvesinde eski dostlarına, tanıdıklarına seslenir. "Canı sıkılan varsa benle gelsin İstanbul'u biraz dolaşalım der." Özürlü kartıyla bir refakatçi dolaştırma hakkını dostları için kullanmak ister. Yanında oturan bir yabancıya ise hayatının bir bölümünü anlatırken onu uyarmayı ihmal etmez: "İstanbul'da bizim gibi terso semtlerde yaşamanın bir bedeli vardır. Bu bedeli ödersen benim gibi ayakta kalırsın hemşerim."
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şenol Durmuş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |