..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Doðru þeritte olsanýz bile, olduðunuz yerde kalýrsanýz er geç ezilirsiniz. -Will Rogers
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Yeraltý > Þenol Durmuþ




9 Haziran 2012
Öldür Beni  
Þenol Durmuþ
“Her ay birkaç kiþi orada kendini asýyor. En son geçen ay biri kendini yataðýyla beraber yakmýþtý. Ölmeleri hiç sorun deðil ama bize bir sürü evrak iþi çýkartýyorlar neyse hücreye geçmeni onaylýyorum”


:AFBD:
Gardiyanýn peþi sýra yürürken koðuþ kapýlarýnda ki fotoðraf panolarýna bakýyordum. Farklý bir vilayet, deðiþik bir cezaeviydi ama o yüzler, o suratlar ayný sayýlýrdý. Dazlak kafalý korkunç suratlar, hilkat garibesi yaratýklar yine ayný yüzler bana bakýyordu. Uzun ana koridorda nöbet tutan, volta atan gardiyanlarýn da aslýnda onlardan pek bir farký yoktu. Bir çuvalýn içersindeki þahsi eþyalarýmýn aðýrlýðý altýnda eziliyordum ki bana eþlik eden gardiyanýn sesini duydum:

“Ýndir o çuvalý, bu koðuþ yeni adresin. Deminde söylemiþtim Trabzon buradan daha iyidir” diyordu.

Koðuþ kapýsý açýldýðýnda çuvalýmla içeri girmiþtim. Gardiyan kapýdan seslenmiþti:

“Koðuþ mümessili Cabbar buraya gelsin”

Bir ranzadan fýrlayan iri yarý, þaþý gözlü, kara suratlý bir adam hýzlý bir þekilde yanýmdan geçerek gardiyanýn önünde el pençe bir vaziyette esas duruþta ona bakýyordu:

“Buyurun baþefendi beni emretmiþsiniz” dedi.

Gardiyan onu omzundan tutarak bir þeyler söyledi. Ýkisi de bana bakýyordu mýrýldanýrken. Yemekhane bölümünde birkaç masada oturan mahkumlar da merakla izliyordu. “Geçmiþ olsun gibi klasik söylemler merasimi ile yanlarýna oturdum. Karýsýný öldüren ak saçlý gözlüklü bir memur çok kibardý. Yanýnda oturan tinerci genç ile o çingene hýrsýza hiç fýrsat vermeden konuþtu:

“Delikanlý nereden geliyorsunuz” diye sordu. Gülümsedim:

“ Trabzon cezaevinden geliyorum ama Ýstanbul Bayrampaþa’dan yola çýktým burasý da altýncý vilayet oldu” dedim.

Ýhtiyar adamda gülümserken ürperdi. Neden, niçin, pekala diye soramýyordu. Çingene ve o tinerciye baktým. Oturduklarý sandalyelerden düþmemek için birbirlerine sarýlmýþtý. Koðuþ mümessili içeri girdiðinde o korkunç surat bir anda nur yüzlü bir imamýn yüzüne dönüþmüþtü. Elimi sýkarken yanýma oturdu. Çaycýya seslendi:

“Yukarýda yatan, oturan kimse kalmasýn haber ver”

Merdivenlerden sekiz, on kiþilik bir mahkum grubu daha indi. Bu vilayetin bazý köylülerinin yaný sýra hýrsýzlar, hapçýlar, gaspçýlar birbirine karýþmýþtý. Koðuþa yeni gelen bir mahkum’la tanýþma töreni baþlýyordu. Miras için abisini öldüren bir köylü, komþusunun karýsýna göz diken ve bu emelini gerçekleþtirmek için o koþusunu öldüren diðer bir köylü, þehir hýrsýzlarý, psikopatlarý, pezevenkleri ile tek tek el sýkýþtým. Koðuþ mümessili söylevini verirken adeta titriyordu:

“Yeni gelen arkadaþýmýz bu alemde tanýnan bir abidir. Üstelik çok ezgindir haberiniz olsun. Saygý, sevgi içersinde yatalým” derken alnýnda ki teri bir havluyla siliyordu. Çaylar içilirken hepimizde mutlu sayýlýrdýk. Gülümsüyorduk. Birbirimizi kokluyorduk. Yine ayný leþ kokularý ciðerlerime çekiyordum. Burnumun direði bile bu sefil cezaevi yolculuðumda, bu kokular yüzünden adeta benden nefret etmiþti. Onlarý görüyordum. Bu adamlarýn bir çoðunun karýsý, kýzý þu anda ya komþularý, ya da akrabalarý tarafýndan beceriliyordu. Onlarýn ise becerebileceði tek insan þu anda o tinerciydi ve koðuþ mümessilinin de onu kaptýrmaya hiç niyeti yoktu. Küçük el radyolarýnda yine Ferdi’nin Orhan’ýn feryatlarý sessiz bir þekilde duyuluyordu. Bu çay tanýþma faslý ormanda ki statümüzü az çok belirlemiþti. Herkes birbirinin kokusunu aldýktan sonra bir aðacýn dibine sessizce çekildi. Tinerciyi ise yeni bir aþk dalgasý sarmýþtý.

“Kardeþ senle bir volta atalým” dediðimde hemen ayaða kalktý. Bunu zaten bekliyordu. On metrekarelik küçük beton avluda volta atarken diðerleri bizi izliyordu.

“Bak Cabbar kardeþ biliyorsun buraya bakanlýðýn zorunlu sevki ile geldim. Belalý bir yolculuktayým. Bu durakta da birkaç hafta kaldýktan sonra gideceðim. Sakýn endiþeye kapýlma, tahtýna da bir zeval gelmez o yüzden rahat ol. O tinercide senin zaten tamam mý? dediðimde mutlulukla gülümsüyordu.

“”Tamam abi” diyordu sevinçle.

Sora yeni ranzama uzandým. Hava kararýrken hala uyuyordum. Yine o kokular burnumda tütüyordu. Hayvani beden kokularý, çürümeye yüz tutmuþ cesetlerin kokularý, feryatlarý yayýlýyordu. Ferdi’nin çýðlýklarý duyuluyordu. Geceyarýsý nöbetçi askerlerin düdükleri, bekçi köpeklerinin feryatlarý birbirine karýþýyordu. Bir ara Beyoðlu’nda, Ýstiklal caddesinde dolaþýyordum. Bir rock bara girmiþtim. Metallica bas bas baðýrýyordu. Alkolik kýz arkadaþýma sarýlmýþtým. Sonra onu Aksaray’da bir otele götürmüþtüm. Sonrada onu orada beceriyordum. Sonra bir ses duydum. Oteli terk etmemiz isteniyordu.

“Otel’mi ulan burasý…Sayým baþladý çabuk olun. Babanýzýn evimi lan. Kalkýn ulan çabuk” diyordu öfkeli gardiyanlar. Baþgardiyan daha da öfkeliydi.

Sefil köylüler, þehir hýrsýzlarý, katiller, pezevenkler hep beraber sýraya dizildik. Yýrtýk pijamalar, donlar, pantolonlar, kalkan aletler ile tek sýra olmuþtuk.

“Allah kurtarsýn” derken bin lanet çekiyordu baþgardiyan.

Kahvaltý gelmiþti. Çürümüþ zeytinler, leþ peynir parçalarý, ekmekler masalar da hazýrdý. Onlar parçalanýp, daðýtýrken tekrar ranzama uzanmýþtým. Öðleden sonra yine yemek sesleri duyuldu. Feryatlar, çýðlýklar bu defa “ Et, et, et “ diyordu. Etli patates, bulgur pilavý, turþu daðýtýmý vardý. Birbirlerinin tabaklarýnda fazladan düþen et parçalarý aranýyordu. Adalet neredeydi?..Burada herkes eþitti ve devlet her mahkuma günlük üç lira yemek parasý ayýrmýþtý. Kimse bu sýnýrý aþamazdý. Koðuþ mümessili elbette bu sýnýrýn dýþýndaydý. O kabadayý ve sertti. Onun becerdiði bir yavuklusu vardý. Onun göbeði geniþti ve bu özelliklerinden dolayý fazla eti hak ediyordu. Ama emekli memur eðitiminin vermiþ olduðu o kurnaz zeka ile bunu hak edemezdi. Ya da o hýrsýz ya da þu gaspçýnýn bir hakký olamazdý.

Bir hayalet gibi dolaþýyordum yirmi metrekarelik koðuþun içersinde. Ve buralarýnda diðerlerinden pek bir farký yoktu. Burada kaybedecek bir dakikalýk zaman lüksümde olamazdý. O gün geldiðinde onun karþýsýna çýktým. Cezaevi müdürü dilekçemi okurken “ Hým, hýmm” yapýyordu.

“Demek hücreye geçmek istiyorsun” diye soruyordu.

“Evet sayýn müdürüm dosyamý incelemiþseniz eðer bu sefillerle dolu koðuþlardan daha fazlasý zamaným hücrelerde geçmiþtir gayet iyi bilinir. Bir bakýma alýþkanlýk gibi bir þey oldu diyebilirim” dedim.

“Peki ama ya orada kendini asarsan ne olacak? “ diye sorunca gülümsedim.

“Sayýn müdürüm bende hiç intihar edecek göz var mý lütfen bakýn. Geçmiþ tecrübelerinize ve o dosyaya bakarak lütfen söyleyin” dediðimde gülümsedi.

“Her ay birkaç kiþi orada kendini asýyor. En son geçen ay biri kendini yataðýyla beraber yakmýþtý. Ölmeleri hiç sorun deðil ama bize bir sürü evrak iþi çýkartýyorlar neyse hücreye geçmeni onaylýyorum” dedi.

Yine omzumda bir çuvalla iki gardiyanla cezaevinin yüksek güvenlikli bloðuna geçtik. Tek sýra halinde dizilmiþ hücreler bizi bekliyordu. Yirmiye yakýn bir sayýda ki hücrelerde sadece iki yer doluydu. Onlardan biri sesleniyordu:

“Abi hatýrladýn mý beni…Ben Ýzmit’ten Sinan” diyordu. Cevap verecekken Gardiyan müdahale etti:

Konuþmak yasak hemþerim. Bilmiyor musun?..” diye ikaz ediyordu.

Diðer adamýn yanýnda ki hücreyi açtýlar. Adamýn görüntüsü bir felaketti. Adeta maðara döneminde ki ilk insanlardan birisi bana bakýyordu. Saçý, sakalý göbek hizasýna kadar uzamýþtý. Gardiyanýn sesini duyunca baktým:

“Üç yýldýr o hücrede yaþýyor. Babasýný öldürmüþ. Oradan bir türlü çýkaramadýk. Zaten koðuþlarda bu adamý kabul etmiyor” dediðinde gülümsedim.

Üç metrekarelik hücreme girdim. Tekli bir ranza, hemen baþýnda açýk bir tuvalet, ve bir çeþmesi yine bana bakýyordu. Çarþafýmý serdim. Yastýðýmý biraz yumuþattým. Üç tabaðýmý, kaþýðýmý, plastik su bardaðýný ranzanýn altýna koydum. Kitaplarýmý da yine itinalý bir þekilde ranzanýn altýna dizdim. Daha önce defalarca okuduðum klasiklere bir göz attým. Öncelikleri sýraladým.Yine gülümsedim. “Ýþte bütün her þey, ortamlar, havalar hepsi hazýr” dedim. Git þimdi Hogo’nun Zola’nýn Paris’ine git Dostoyevski’inin St Petersburg’una , Tolstoy’un Moskovasý’na git biraz dolaþ. Soljenistin’in Ývan Desinoviçi seni bekliyor. Toplama kamplarýný, Gulak Takým Adalarýný bir ziyaret et. Et de haline þükret dedim.

Zaman tünelinde bir yolculuðum baþlamýþtý. Sayfalara, bölümlere göre yolculuðumu duraklara bölüyordum. Bana seslenen o genç adamýn çýðlýklarý yankýlanana kadar...

“Gardiyan, gardiyan biri beni boðuyor. Çýkarýn buradan. Kurtulmak istiyorum” diyordu feryat ederek. Alt bloktan seslenen köylü gardiyanda ona baðýrýyordu:

Daha önce söyleseydin. Mesai saatini bekle. Müdürün emri olmadan çýkamazsýn. Pazartesini bekle hemþerim...” diyordu.

Sonra o iðrenç kokuyu çektim. Yan hücremde ki adamýn kokusuydu. Leþ koku yavaþ bir þekilde hücremi iþgal ediyordu. Ertesi gün ise tam beklediðim anda hýrlarcasýna bana seslendi:

“Beni öldürür müsün? “diye soruyordu.

Yine gülümsedim. “Anlamadým ne diyorsun?” diye ona sordum.

“Beni öldürür müsün? “ dedi yeniden.

“Bu iþe harcayacak ne vaktim ne de zamaným kaldý aslaným. Ama istersen seni güzelce bir döverim, bir süreliðine rahatlamýþ olursun” derken gülümsüyordum.

Hýrlamasý iyice çoðalýyordu.

“Üç yýldýr seni bekliyordum… Ne istersen yaparým. Parada veririm” diyordu.

“Senin gibi birçok kiþi beni bekliyor bunu biliyorum ama imkansýz bir durum. Israr etmenin bir anlamý yok. Söyle bana babaný niye öldürdün” diye merakla sordum.

“Anamý beceriyordu” derken aðlýyordu.

Ben ise gülüyordum. “Bak bu güzel aslaným ama çok basit bir neden deðil mi” diye tekrar sordum.

“Ama ben becerirken bana niye saldýrdý o zaman?..” dediðinde kahkahalarla gülüyordum.

“Harikasýn benim manyak dostum neyse þimdi kapa o koca çeneni de kitap okumam lazým” dedim sertçe.

Birkaç gün öylesine sessiz bir þekilde geçti. Pazartesi günü feryat eden o genç adamý hücreden çýkardýlar. Önümden geçerken hatýrladým bir yerden. Ertesi günü jandarmalar, gardiyanlar kalabalýk gruplar halinde hücre bloðuna girdiler. Tahmin ettiðim gibi babasýný öldüren adamýn kapýsýný açtýlar. Baþgardiyan haykýrýyordu:

“Çabuk dýþarý çýk Bolu F tipine sevkin var”

Adam çýkmak istemiyordu. Onu zorla sürükleyerek çýkardýlar. Bazý askerler jopla vuruyordu. Zincirlerle baðladýlar. Adam bir manda gibi böðürüyordu. Koridor boþaldýðýnda hücre bloðu bir mezarlýk kadar sessizdi. Nihayet tek baþýma kaldýðým nadir anlardan birini yaþýyordum. Yarýn veya diðer günler acaba kimler gelirdi.

Çok geçmeden Koridordan yine sesler duyuldu. Gardiyanlar, jandarmalar yeniden geliyordu. Hücremin önünde durdular. Baþgardiyan adeta hüzün, keder içerisinde bana bakýyordu.

“Az önce bakanlýktan yazýn geldi. Sende Bolu’ya gidiyorsun. Hadi çabuk ol” derken gülümsüyordu.







Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yeraltý kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Hýrsýzlar Kralý
Köpeklerin Aþký
Topal Hayri
Pavlovun Köpekleri
Cafer Kalfanýn Ýsyaný
Pavlovun Köpekleri 2
Cafer Kalfa
Cafer Kalfa Konstantinopoliste
Gerzekler
Ýþsiz ve Öfkeli

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kurtarýn Beni
Güzel Ýstanbul
Sarýgöl Roman Mahallesi 2
Ýdam Ýsteriz
Pavyon Sokaklarý
Dilenciler Köyü
Gel Abi...
Emret Baþkaným
Cafer Kalfanýn Ýsyaný 2
Düttürü Düüüttt

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kurtlar Sürüsü [Þiir]
Ego - [Þiir]
Çingeneler Zamaný [Þiir]
Açým Ben [Þiir]
Olmalý [Þiir]
Zaman Geçsin [Þiir]
Hani [Þiir]
Konstantin Aðlýyor... [Þiir]
Kuyu [Þiir]
Sen Gidersen [Þiir]


Þenol Durmuþ kimdir?



Etkilendiði Yazarlar:
CERVANTES


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Þenol Durmuþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.