Dilerim, tüm yaşamınız boyunca yaşarsınız. -Swift |
|
||||||||||
|
Eski Antlaşma olarak bilinen Tevrat’ta sünnet emri açıkça ve birçok yerde geçtiği halde (Tevrat, Yaratılış 17. Bölüm) Kuran’da böyle bir emir yoktur. Yeni Antlaşma İncil ise Musa şeriatına göre sünnet olmanın gereksiz bir kölelik olduğuna dikkat çekmekte, şeriat kurallarına uyanların ve şeriata göre sünnet olanların lanet altında olduğuna vurgu yapmaktadır. İncil’de şöyle der: “Şeriatın gereklerini yapmış olmaya güvenenlerin hepsi lanet altındadır. Tanrı katında hiç kimsenin Şeriat ile aklanmadığı açıktır. Çünkü iman ile aklanan yaşayacaktır. (…) Öyleyse nasıl oluyor da bu değersiz, etkisiz, ilkelere dönüyorsunuz? Yeniden onların kölesi mi olmak istiyorsunuz? (...) Mesih bizi özgürlük için özgür kıldı. Bunun için dayanın. Bir daha kölelik boyunduruğunu takınmayın.” (İncil, Galatyalılar 3: 1, 10-12) İncil ilk Hristiyanlar arasında Yahudiler gibi sünnet olmayı savunanları “ köpekler, bozguncular, asi, boşboğaz kişiler” gibi ağır sözlerle suçlar: “Kötülük yapan o adamlardan, o köpeklerden sakının; o sünnet bozguncularından sakının! (…) Çünkü asi, boşboğaz, aldatıcı birçok kişi vardır. Özellikle sünnet yanlıları bunlardandır. Onların ağzını kapatmak gerekir” (İncil, Filp 3:2; Titus 1:10,11) Yani görüldüğü gibi dinsel kitaplar arasında bir uzlaşma, uyum ve orta yol yoktur. İslam ilahiyatçılarına göre bir emrin Kuran’da yazıp yazmaması pek o kadar önemli değildir, çünkü onlara göre dinin referansı sadece Kur'an değil, fıkıh, icmâ, kıyas, maslahatı mürsele, hadis ve örf gibi İslami kaynaklardır. Bu bağlamda, sünnet de bu kapsamda incelenebilir. Örneğin, Muhammet bir hadiste fıtrattan (doğası gereği) olan beş eylem arasına sünneti de katmıştır: "Sünnet olmak, etek tıraşı yapmak, koltuk altı tüylerini kesmek, bıyığı kısaltmak ve tırnakları kesmek." (Beyhaki, Essünenül Kübra, 1/149) İlahiyatçılara göre bunların sıralaması farklılık gösterebilmekte ama adı geçen bu beş eylemin fıtrattan olduğu konusunda ihtilaf yoktur. Fıtrat “yaratılış, doğal, karakter, huy, hilkat ” gibi anlamlara gelir. Yani, bu anlayışa göre sünnet olmak tırnak kesmek gibi doğal ve yaratılış gereği bir eylem olup insan olmanın, dolayısıyla Müslüman olmanın gereğidir. O halde, İslam’a göre sünnet olmak erkekler için fıtratlarının gereğidir. Ayrıca, sünnet olmak İbrahim’den bu yana gelen bir uygulama olduğundan ve Muhammet de İbrahim’in dinini öğrettiğinden (Bakara 135) Kuran’da yazıp yazmaması bir ölçüt teşkil etmese gerek. Prof. Yaşar Nuri Öztürk, Abdülbaki Gölpınarlı ile Diyanet İşleri’nin Kuran çevirisinde “sünnet” sözcüğü metnin hiçbir yerinde geçmez. Sadece Diyanet çevirisinde 2 kez dipnotlarda (20.ci ve 52.ci) söz edilir. Dipnotlarda geçen sünnet sözcüğü de penise yapılan cerrahi sünnet operasyonuyla ilgili olmayıp, burada sünnet ile kastedilen Muhammet’in eylem ve söylemleridir. Prof. Süleyman Ateş ile Elmalılı Hamdi Yazır çevirilerinde de bir tek Hicr Suresi 13 ayetinde geçen “sünnet” sözü de cerrahi eylemi kapsamaz. SÜNNETİN RİSKLERİ Sünnetin Yahudilik öncesi çok eski bir putperest geleneği olduğu ve köleci toplumlarda hem kadınlar, hem de erkeklere uygulandığı bilinmektedir. Filozof ve Yahudi dinbilimci Rambam (Maymonides) sünnettin amacının insanın cinselliğini zayıflatmak olduğunu ileri sürer ve doğadaki canlılar için böyle bir “düzeltme” nin gereksizliğine dikkat çeker. O halde, niye hayvanlarda sünnet olayı yoktur? Psikanalitik bir yaklaşımla, sünnet bir yerde çocukta psikoseksüel gelişim aşamalarından olan fallik dönemden ergenliğe geçişte cinselliğin dengelenmesi, cinsel organların salt zevk değil fakat aynı zamanda acı veren organlar olarak da bilinçaltına kaydedilmesi için toplum tarafından öngörülen bir uygulama olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumda erken yaşlarda yapılan sünnet, bireyin ruhsal ve beyinsel gelişiminde zevk duygusunun acı ile birlikte kodlanmasıyla sado-mazo eğilimlerin, cinsel sapmaların artmasına, ereksiyon sorunlarına yol açabilmekte ve böylece ileri yaşlarda sağlıklı bir cinsel yaşam sürdürülmesini engellemektedir. Bunun sonucunda toplumda cinsel içerikli suç oranlarında artışlar olabilmektedir. Kuşkusuz, sünnetin zararları olduğu gibi faydalı ve zorunlu olduğu durumlar da olabilir. Fimozis gibi ürolojik hastalıklarda sünnet derisinin ameliyatla alınması gerekli görülebilir. Apandisit veya bademciklerin tıbbi açıdan bir tehlike oluşturduğunda nasıl ki alınması gerekli ise, aynı şekilde sünnetin de herhangi tıbbi bir gereklilik olduğu takdirde –dinsel gerekçelere başvurulmadan- yapılmasının uygun olacağı kanısındayım.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hulki Can Duru, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |