"Gülün dikene katlanmasý onu güzel kokulu yaptý." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Bir görüþü, eleþtirmek, tartýþmak, o görüþün düþmaný olmak anlamýna gelmez. Nasýl ki Türkiye’nin ekonomi politikasýný eleþtirmek Türk düþmanlýðý anlamýna gelmez ise, Kant’ýn görüþlerini eleþtirmek Kant düþmanlýðý, Ýsrail'i eleþtirmek Yahudi düþmanlýðý, Atatürk’ü eleþtirmek de Atatürk düþmanlýðý anlamýna gelmez. Sadece putlaþtýrýlan, tabulaþtýrýlan inançlar, nesneler, kurumlar, kiþiler eleþtirilemez, dokunulamaz, tartýþýlamaz konumda tutulmaya çalýþýlýr ki bu da bir türlü geliþemeyen ilkel, köleci ve feodal kalýntýlarý üzerinden atamayan toplumlarda görülür. Uygar toplumlarda tabular yoktur. Kuþkusuz burada bilimsel-akademik tartýþma ve eleþtiriden söz ediyorum, karalama, çamur atma, hakaret etme bu kapsamda deðildir. Ancak, ellerinde geçerli ve yeterli kanýtý olmayanlar, savunulamayacak kadar ilkesiz ve çaðdýþý inançlarý her ne pahasýna olursa olsun savunmaya çabalayanlar tartýþma ve eleþtiriyi “din düþmanlýðý, zehir, fitne, fesat” olarak görme ve gösterme yolunu seçerler. Elþtirinin amacý dindarlarý üzmek ya da sevindirmek deðil, ancak gerçeðin, salt gerçeðin ortaya çýkmasýdýr. Bu baðlamda amaç dinsizliði yaymak deðil, dinlerin gerçek kökenini, içeriðini, kapsamýný, kaynaklarýný ortaya çýkartmaktýr. Ancak, “Batýnýn yaptýðý keþifler aslýnda Ýslama hizmet içindir” gibi benzer söylemlerle kendi zavallýlýk ve ahmaklýklarýný avutmaya çabalayan cahil cühela bünyeler ile tartýþmanýn, düþünce alýþ veriþinde bulunmanýn veya onlarla bir þeyleri paylaþmanýn olanaksýz olduðu da ortadadýr. TEK TANRI ÝNANCI Milet ve Ýyon okulu filozoflarý, atomistler her þeyi oluþturan “tek bir varlýk” ya da “tek Tanrý” inancýna akýl, mantýk ve sezgiyle ulaþmýþlardý. Xenofanes (MÖ 570-475) deðiþmez nitelikte “tek bir Tanrý” tasarýmlamýþ, gerçek varlýðýn “Bir” olduðunu ileri sürmüþ ve buna “Tanrý” demiþtir: Xenofanes'e göre "Her þey Birdir ve Tanrý tüm þeylerde bulunur. Deðiþmezdir, baþlangýcý, ortasý ve sonu yoktur." Parmenides tüm tanrýlar ve insanlarýn üzerinde “tek bir tanrý” olduðu sonucuna akýl ve mantýkla ulaþmýþ, her þeyin özünün “varlýk” olduðunu ileri sürmüþtür (MÖ 450). Platon için ise Tanrý düþünceydi. Demek ki, insanlýk kendi aklýyla, kendi fikriyle ve sezgiyle varlýðýnýn nasýllýðýný ve tek Tanrý düþüncesini vahiy almadan kendi kendine keþfedebilmiþtir. DÝN NASIL DOÐDU? Din insanýn doða karþýsýndaki güçsüzlüðünden doðdu. Ýnsan doðadan hem korktu, hem de onda koruyucu güçler görmeye baþladý. Doðayý, doða olaylarýný önce yüceltmeye, kutsallaþtýrmaya, sonra putlaþtýrmaya, tanrýlaþtýrmaya baþladý. Sonra her doða olayýna ayrý ayrý tanrýlar atadý: Gök tanrý, yer tanrý, deniz tanrýsý, rüzgar tanrýsý vs... Zamanla en çok korkulan ölüm, en çok sevilen þey oldu. Çünkü insan, ruhun ölümsüz olduðuna inanmaya baþladý. Ruhun ölümsüz olduðuna inanan yýðýnlar korkusuzca (!) birbirlerini katledip durdular. Büyücüler zamanla kahinlere, kahinler peygamberlere, peygamberler ermiþlere, evliyalara, hoca efendi hazretlerine, din adamlarýna dönüþtü. Totemlerin, putlarýn, heykellerin önünde eðilme, secde etme, onlara yiyecek sunma ve benzeri eylemler zamanla törensel, kutsal sunumlara, uygulamalara dönüþtü. Sosyo-ekonomik yaþamýn geliþmesiyle bireysel tapýnma “toplu tapýnma”ya dönüþerek dinler oluþtu. Dinler, kabile, aþiret, derken devlet dinlerine, sosyolojik ve toplumsal bir gerçekliðe dönüþtü. Dinler tarikatlaþarak siyasetin emrinde, egemen/yönetici sýnýflarýn elinde halký denetlemekte çok önemli bir güç haline geldi. Ya da vice versa. Ýbraniler Musa’dan önce totemlere, hayvanlara tapýyordu. Musa’nýn peþinden gittikleri halde ilk fýrsatta bir inek heykeli yapýp tapýnmaya baþladýlar. Sünneti Mýsýrlýlardan öðrendiler. Sünnet pagan bir uygulama. Asýl amacý temizlik. Ýbraniler için yenmesi “haram” sayýlan hayvanlarýn çoðu daha önceki totemistik dönemlerde kutsal kabul edilen domuz, çakal, kurt gibi hayvanlar. Yani bir þekilde kutsal hayvanlar “haram zýrhý” ile avlanýlmaktan korunuyorlar. Hristiyan halklarýn çoðu önceden putperestti. Hristiyanlar Katakomplardan çýktýktan sonra, eski Roma tapýnaklarý, heykel ve ikonalarla dolu kiliselere dönüþtü. Arap aþiretleri de Ýslamiyet öncesi putperestti. Kabe’yi tavaf etmek, Allah inancý, Üç Þeytan Taþlamasý önceden de vardý. Totemler, putlar, heykeller, tanrýlar, yarý-tanrýlar ve insanlarý yüceltmek, kutsallaþtýrmak -hem dinsel, hem de siyasal alanda- bugün de hala devam etmektedir. ALLAH ÝNDÝNDE DÝN Din ekonomik ve sosyal gereksinimler sonucunda doðduðundan, din adamlarý da devletten para aldýðýndan Tanrý indinde din diye bir þey olamaz. Bu nedenle “Allah indinde din, Ýslam’dýr.” diyemeyiz. Öte yandan, eðer Tanrý indinde bir din var ise, bu dinin “tekamül etmesi” veya “evrim geçirmesi” söz konusu olamaz. Çünkü, tanrýsallýðýn olduðu yerde “evrim” veya “tekamül” olamaz. Neden? Çünkü kutsal söz zaten olmasý gerekenin en mükemmeli olup deðiþmezdir ve ebediyen durmasý gerekir. Deðiþiyorsa tanrýsal deðildir. Araþtýrmacý yazar Cemil Sena (1894-1981) bu paradoksu çok yalýn bir þekilde formüle eder: “Zamana göre yeni hükümlerin kabul edilmesini caiz gören Ýslam imaný, bu evrimin tanrýsal olmaktan ziyade toplumsal olduðunun doðal bir itirafýdýr.” der. (Hazreti Muhammet’in Felsefesi, Cemil Sena, Remzi Kitabevi, 1971, s: 187) “Hayýr Allah indinde din illa ki Ýslam ve din de yeni hükümlerle tekamül eder” diyorsak o zaman Ýslam’ýn tanrýsý “Allah”ý genel Tanrý kavramýndan ayýrmamýz gerekir. Nasýl ki Kýzýlderililerin Manitu’su veya Vikinglerin Thor’u genel Tanrý kavramý dýþýnda bir kabile ilahý ise, çünkü diðer pagan tanrýlar gibi onlarýn da zamana ve koþullara göre deðiþen emirleri vardýr, ayný koþut mantýkla Ýslam’ýn tanrýsý “Allah” da genel tanrý kavramý dýþýnda kalan bir klan, kabile, aþiret ilahýdýr demek durumunda kalýrýz. TANRI BÝR ÇOK ÞEYDEN MÜNEZZEHTÝR Kabe konusunda Necip Fazýl Kýsakürek’in þiirsel bir söylemi var: ‘‘ Kâbe, evvelâ istikametten münezzeh olan Allah’a döneceklere mahsus, yeryüzünde bir nokta. Evet; bir madde noktasý üzerinde madde ötesi mânalarýn en azametlisini görmek isteyen, Kâbe’ye dönsün...” demiþ. Peki bu söylemdeki “azametli çeliþki”yi Kýsakürek nasýl olmuþ da görememiþ? Allah istikametten münezzeh ise taþ bir yapýya doðru dönerek ona tapýnmaya nasýl cüret ederseniz? “Madde ötesi manalarýn en azametlisi” nasýl olur da insan yapýmý eski bir puthane olan Kabe olur? Madde ötesi manalarýn en azametlisi kuþkusuz taþ bir yapý deðil fakat olsa olsa sonsuz kainattýr. Sonsuz evren ve doðaya bakarak yüce yaratýcýnýn görkemini görebiliriz. Kuþkusuz, Tanrý ayný zamanda çeliþkiye düþmek, yalan söylemek, tutarsýz olmaktan da uzak ve münezzehtir. Çünkü, tüm bunlar tanrýlýk ve tanrýsallýk ile baðdaþmayan, Tanrý’nýn yapmasý olanaksýz olan eylemlerdir. Sonsuz, ölümsüz, öncesiz ve sonrasýz yüce Tanrý insanlarýn huyuna suyuna göre, falanca ermiþ kiþinin yüzü suyu hürmetine, sürekli deðiþen kurallar koymaktan, en ilkel ibadet þekli olan güneþin hareketlerine endeksli yat kalk þekilci bir tapýnmaya, taþ bir yapýya dönerek önünde secde etmeye, en ilkel evlilik þekli olan çokeþliliðe, akraba evliliðine, kadýnlarýn tarla gibi görülmesine, kadýnlarýn dövülmesine, harem/selam cinsiyet ayrýmý yapýlmasýna, kendi uðruna kan dökülmesine, savaþ ganimeti olarak köle ve cariye sahibi olmaya izin veya onay vermekten münezzehtir. Vikinglerin tanrýsý Odin gibi insanlarý savaþmaya, cihata teþvik etmekten, “kafirleri bulduðunuz yerde öldürün” diye buyruklar yaðdýrmaktan haydi haydi münezzehtir. Tanrý, demir zincirler ve gürzlerle insanlara eziyet edilen, baðýrsaklarý patlatan kaynar sular, kan ve irin içilen, zakkum meyvesinin yendiði, derilerin piþtikçe yenilendiði, ebedi iþkence mekanlarý oluþturmaktan da uzaktýr, münezzehtir. Aksini iddia etmek Tanrý'ya hakarettir. Hiçbir din ve inancýn, “tanrýlýk” ve tanrýsal yücelikle baðdaþmayan eylem ve söylemleri Tanrý buyruklarýymýþ gibi insanlara kabul ettirmeye, Tanrýyý küçük düþürmeye, aþaðýlamaya hakký yoktur. Ýþte bu tür dinsel inançlar yüzünden bir çok insan Tanrý'dan nefret ederek ateist, tanrýtanýmaz, dinsiz oluyor. MÝHENK TAÞI NEDÝR? Aslýnda, gerçek anlamda tanrýtanýmaz veya dinsiz olanlar, insanlarý koyun sürüsü gibi gütmek, madden ve manen sömürmek ve savaþlardan savaþlara sürükleyebilmek için -Tanrý düþüncesinin ardýna sýðýnarak- kendi kiþisel inançlarýný, kuruntularýný, hýrslarýný, küçük hesaplarýný, nefretlerini, hezeyanlarýný hatta sapýklýklarýný hiç çekinmeden ve korkmadan Tanrý’ya yükleyenler, sürü sepet hurafeyi sanki dinsel buyruklarmýþ gibi insanlara kabul ettirenlerdir. Tarihin baþlangýcýndan beri bu tür insanlar ortaya çýkmýþ ve çýkmaktadýrlar. Onurlu ve þerefli bir yaþamýn nasýl olacaðý, adil, dürüst, erdemli olmanýn yollarý, yoksulu kollama, yetime, öksüze yardým, kadýnlara iyi davranma hakkýnda çeþitli öðretileri Türk töresinde, Buda felsefesinde de bulabiliriz. Tüm diðer dinlerde de benzer inançlar olabilir. Ama salt erdemli olmak, yoksulu kollamak, tek tanrý inancý ve dinsel kurallar yeterli ölçütler deðildir. Peki nedir? Þudur: Ýnancýmýzýn da, erdemle yürüyeceðimiz yolun da, pagan ve mitolojik etkenlerden, dinsel adetlerden, uygulamalardan arýndýrýlmýþ olmasý gerekir. Yoksa tapýnmalarýn hepsi boþa gider. Nasýl ki Tanrý putperestlere özgü eylem ve söylemlerden münezzeh ise, bizim inancýmýz da öyle olmalýdýr. Mihenk taþý budur.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Hulki Can Duru, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |