İnsan gülümsemeyle gözyaşı arasında gidip gelen bir sarkaçtır. -Byron |
|
||||||||||
|
İlk yanılgı neydi diye düşünüyorsunuz değil mi bu arada? İlk yanılgı zaten ikinci yanılgıyı doğuran nedendir. İlk tarihsel yanılgı Türklerin öz törelerini, yazılarını ve kutsal inançlarını bırakıp bir başka milletin dini ve yazısını kabul etmeleri olmuştur. Tabi buradaki hata halktan çok yöneticilerde olmuştur. Yöneticiler din değiştirmeyi kabul etmek zorunda kalınca halkın büyük bir bölümü de onlara uymak zorunda kalmıştır. Ama o devirde eğer bir referandum yapma olanağı olsaydı, halkın bunu kabul etmeyeceği güçlü bir olasılıktır. Böylelikle Türkler kendi gelenek, görenek ve törelerine tamamen yabancı, Türk aile yapısını zayıflatan, Türklere özgü anaerkil aile düzenini yıkıp kadını geri plana atan şekilci ve şeriatçı bir dinin boyunduruğu altına girmişlerdir. Hacı Bektaş Veli, Pir Sultan Abdal, Mevlana gibi düşünür ve önderler bu boyunduruğa kısmen de olsa direnmeye çalışmışlar, daha insancıl, daha sevecen ve evrensel bir din arayışına girişmişlerdir. Yüzyıllar öncesinde yalçın doruklara dikilmiş Orhun Anıtlarındaki yazıtlar sanki bugünlerin bir öngörüsü gibidir: "Onca kazanılmış, düzene konmuş yurdumuz, töremiz vardı. Türk Oğuz beyleri, ulus işitin: Üstte gök basmasa, aşağıda yer delinmese, Türk ulusu, yurdunu ve töreni kim bozabilir? Türk ulusu vazgeç, pişman ol! Başıbozukluğundan dolayı, bilge kağanınla, özgür ve bağımsız iyi yurduna karşı kendin hata ettin, kötü duruma soktun." (Orhun Yazıtları, Doğu Yüzü: 22, 23) (1) Ulusumuzu yok olmaktan, tarih sahnesinden silinmekten, esir olmaktan kurtaran ve Türkiye Cumhuriyetini kuran Mustafa Kemal ve yol arkadaşları devrimlerin önündeki en büyük engel olan, Türklüğün özüne tamamen yabancı bu dinin yarattığı tehlikeyi çok önceden görüp çağdaş dünyada artık yeri olamayan ve bir daha hiç olamayacak olan tekke, zaviye ve tarikatların işlevini sona erdirmiş, İslam'ın Papalık kurumu olan Halifeliği tasfiye etmişlerdir. Bundan daha büyük bir devrim olabilir mi? Bir çok devrimi gerçekleştiren Avrupa ülkeleri bile HristiyanIığın Hilafet kurumu olan Papalık devleti Vatikan'ı ortadan kaldırmaya cesaret edememişlerdir. İslami kanunların, şeriat hukuku ve birden fazla kadınla evlenmenin yasaklanmasından sonra 1928 yılında yeni Türk yazısının yürürlüğe girmesiyle geriye yapılacak tek bir şey kalmıştı. Halk için artık hiç gerekli olmayan, faydadan çok zararı dokunan, halkın gelişmesini, ilerlemesini ve modernleşmesini engelleyen Arap dininin tasfiye edilerek kendi öz Gök Tanrı dinimize dönmek. Bu yapılsaydı devrim amacına oluşacak ve ülke bugünkü kaos ortamına sürüklenmemiş olacaktı. Ancak, Atatürk'ün 1938 yılında zamansız ölümüyle -bazı araştırmacıların iddialarına göre masonik bir kumpas sonucunda öldürülmesi- devrimin zirveye yükselişi yarıda kalmıştır. Akabinde, Atatürk devrinde kapatılmış olan Mason locaları tekrar faaliyete geçmiş, tarikatlar, cemaatler, yeniden örgütlenmeye başlamış, kısaca karşı devrim, hesaplaşma ve öç alma süreci başlamıştır. Türk halkı sonunda tehlikeyi görmüş, yol açtığı korkunç yanlışlığın farkına varmış mıdır? Halkın yumruğu masaya önümüzdeki seçimlerde inecek midir? Bu seçimler aynı zamanda bir dönüm noktası olacak mıdır? Bundan böyle artık dinsel motifleri kullanarak bir siyasal parti hala iktidara gelebilecek midir? Geç de olsa halkımız şeriatçıların ve darbecilerin heveslerini kursaklarında bırakacak mıdır? Bu soruların yanıtlarını hep birlikte göreceğiz. Ama sezgilerim beni yanıltmıyorsa, 2011 seçimleri Türk tarihinde çok büyük bir kırılma noktası olacak, ılımlı İslam veya siyasal İslam ülkemizde büyük güç ve prestij yitirecek, bundan böyle dinsel, etnik, bölücü motifleri kullanan partilerin iktidar olması veya meclise girmeleri olanaksız bir hale gelecektir. Bunun dünya konjonktüründeki yankılarının da büyük olacağını sanıyorum. Dahası çok ilginç gelişmeler de yaşanabilir, halkımız Türklüğün gizli ve yok edilemez direncinin temellerini oluşturan Gök Tanrı dinini araştırmaya başlayabilir, köklerimiz ve öz dinimizle kucaklaşma ve öğrenme çabaları hız kazanmaya başlayabilir. DİPNOT (1) "Anca kazğanmış itmiş ilimiz törümüz erti. Türk Oguz begleri, budun eşiding. Üze tengri basmasar, asra yir telinmeser, Türk budun, ilirigin törürgin kim artatı ? Türk budun ertin, ökün! Küregürig ün üçün igidmiş bilge kağanırigın ertmiş barmış edgü ilirîge kentü yarigıldığ, yablak kigürtüg." (Orhun Yazıtları, Doğu Yüzü: 22, 23. Türkçe yorum tarafımdan yapılmıştır)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hulki Can, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |