Yaşama karşı sımsıcak bir sevgi besliyorum... -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Ordo Ab Chaos Küresel egemenlerin dünyaya dayattığı “ORDO AB CHAOS” (kaostan kaynaklanan düzen) stratejisi gereği, ezilen kesimler arasındaki çelişkileri kışkırtarak dinsel, mezhepsel, etnik, ırkçı kurgularla yöresel, bölgesel, ulusal ve uluslararası bir kaos ortamı yaratıp, dünya halkları üzerinde sözde liberal-demokrat, özde oligarşik-faşist bir yapı oluşturmayı hedefleyen bir strateji, psikolojik savaş ve eylemsel sürecin hedef tahtası halindeyiz. Hedef Yugoslovya veya Irak örneğinde olduğu gibi Türkiye’yi federasyon, iç savaş, dış savaş veya herhangi bir bahaneyle un ufak etmektir. Küresel egemenlerin ve onların işbirlikçilerinin bu yolda yürümelerinden asla vazgeçmeyecekleri açıktır. Ekonomik ve siyasal çıkarları söz konusu olduğunda gözleri hiçbir şey görmeyen Avrupa ülkeleri ve ABD bir takım etnik aşiretleri güya ulus yapma çabalarına kalkışmış, uyduruk bir tarih, çakma kahramanlar, yapay bir edebiyat, düzmece bir alfabe ile derleme bir dil ve bir millet oluşturulmaya girişilmiştir. Dünyanın daha çok ahlaksızlaşması ve bozulmasından başka hiç bir işe yaramamış olan "Yeni Dünya Düzeni", tüm insancıl ve etik değerlerde oluşturduğu tahribat ve aşınmanın yanı sıra, bir çok meslek ve uzmanlık alanının kamuoyu nezdindeki saygınlığını yitirmesine de yol açmış, bir çok bilim insanı, profesör, doktor, hukukçu, yazar, gazeteci ve sanatçı küresel düzenin paralı köleleri durumuna gelmiş, onursal, sanatsal, bilimsel saygınlık ve özgürlüklerini kaybetmişlerdir. Küresel egemenlerin peşinden sürüklenmek, başka bir çok olumsuz sonuçlara neden olmuş, ülkemizin sivil ve askeri yapısı, siyasal partiler, devlet kurumları yabancılar tarafından tepeden tırnağa kolayca manipüle edilebilir bir hale gelmiş, ülkemiz dış politika, diplomasi ve tarih bilgisi olmayan, beceriksiz, teslimiyetçi, görgüsüz ve arabesk ellerde, tıpkı Osmanlının son dönemlerinde olduğu gibi, bir yağma, yıkım ve iç savaş tehdidi sürecine girmiştir. Ülkemizde yıllardır sürmekte olan bu başıbozuk gidişata karşı çıkıp eleştiri ve düşüncelerini içtenlikle ve özgürce açıklamaktan başka hiçbir amacı olmayan, kalemi ve kitabından başka hiçbir silahı olmayan öğrencilerin, aydınların, yazarların, sanatçıların, bilim insanlarının saygınlık, onuru ve yaşama hakları ile oynanmasının, tehdit edilmelerinin, Silivri Temerküz Kampına tıkılmalarının neden bir türlü önlenemediğini, muhalefetin neden bu kadar aciz olduğunu ulus olarak artık çok iyi anlamış olmalıyız. Bunun altında yatan gizli emeller, gelecek kuşakları ağır şekilde beyinsel yıkıma uğramış, ülke sorunlarına duyarsız ümmetçi bir gençlik, bir torba kömüre muhtaç ezik insanlar oluşturmak, küresel düzenin çıkarlarına hizmet edecek ödünlerin ve politikaların önünü açmaktır. Günümüzde terör ve saldırganlığın güçlenmesinin temel nedeni etnik bölücülüğün demokratik ve kültürel haklar, yerel yönetimler, özgürlükler gibi gerekçelerle koruma kalkanları altına alınarak ileri demokrasi adı altında tamamen başıboş bırakılmasıdır. Bir ülkede etnik terör devam ederken, o etnik grubun siyasal ve kültürel ögelerini bir takım sözde reformlarla kaşımaya kalkışırsanız - ki aslında bunlar reform değil sadece bölünmeyi ve parçalanmayı hızlandırıcı etmenlerdir- yapılan tüm o sözde reformlar, siz ağzınızla kuş tutsanız bile, terör örgütünün hanesine artı puan olarak yazılır, örgütün başarısı olarak yorumlanır. 19 Mayıs 1919, işgal güçlerine karşı Türk halkının başkaldırış, direniş ve devrimi başlattığı tarihin en önemli nirengi noktalarından biridir. O günkü koşullar ile bugünkü koşullar arasında, de facto, hiç bir fark yoktur. Ülke bu kez "görünmez" bir istila altında haraç mezat satılmakta, postmodern yeni işbirlikçiler ülkeyi adım adım küresel işgalcilere teslim etmektedirler. Dün olduğu gibi bugün de iç ve dış düşmanlar vardır, fakat bunlar çok daha ustaca ve büyük maharetle "aziz vatanın bütün kalelerini zaptetmiş ve memleketin her köşesini bilfiil işgal etmişlerdir. Ancak, bilinmelidir ki her çöküş ve yıkım yeni bir toplumsal değişim ve dönüşümün potansiyel dinamiklerini de kendi içinde taşır. Çöküş ve yıkım belirtileri aynı zamanda çok büyük bir tarihsel değişimin habercileridir. Bu tarihsel değişimin bir başka yeni devrime yol açması kaçınılmazdır. Türkiye bu gelişmelerin sonucunda, Atatürk devrimlerinden sonra, ikinci bir devrim sürecinin içine girerek tüm bu aymazlığı temizleyecek ve ezilen uluslara yeniden örnek ve önder bir ülke konumuna gelecektir. Umudumuz odur ki, tarih bilgimiz ve bilincimiz olduğu sürece hiç bir güç ülkemizi küresel egemenlerin taşeronu, uyruğu, payandası haline getirmeyi başaramayacak ve halkımız bu tür politikalara destek vermeyecektir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hulki Can Duru, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |