Ama gene de dünya dönüyor! -Galilei |
|
||||||||||
|
ULUS-DEVLET Genelkurmay Başkanının "ulus-devlet yapısı hangi temel esasa dayanmalıdır?" sorusuna kendi verdiği yanıt "vatandaşlık esasına dayalı milliyetçilik anlayışı" dır. Bununla beraber, böyle bir yanıttan sonra Başbuğ'un "ABD Başkanı Obama'nın Türkiye ziyareti esnasında yaptığı konuşmalardaki bazı bölümleri hatırlatmakta yarar görüyorum" diye konuşmasını sürdürmesi şık olmamıştır. Başbuğ'un göndermede bulunduğu Obama'nın sözleri doğru, yanlış veya eksik olabilir. Bunu tartışmıyorum. ABD gibi bir ülkeyle Türkiye'yi mukayese etmek doğru bir yaklaşım değildir. Birisi eyaletlerarası kanlı bir iç savaştan sonra, ötekisi yabancı işgal güçlerine karşı yapılan bir Kurtuluş Savaşı'ndan sonra kurulmuş, biri federatif öteki ulusal yapıda, ayrı ve çok değişik ülkelerdir. Burada yanlış olan, yabancı bir devlet başkanının söylemini Türk halkına tavsiye olarak sunmaktır. Bu doğru bir yaklaşım değildir. Üstelik bu sunumu yapan Genelkurmay Başkanı ise, bu hususta çok daha dikkatli olmak gerekirdi. Türk Genelkurmay Başkanı'nın böyle bir yönelim ve tutum içinde olması kendisinin sözünü ettiği "milliyetçilik anlayışı"na da aykırıdır; çelişkili bir durumdur ve aslında onun vatandaşlık esasına dayalı milliyetçilik anlayışına pek inanmadığını, ve fakat, bunu sadece kamuoyu için söylenmiş olduğu sonucuna götürür bizi. Öte yandan, nerede duyduk, nerede gördük ki bir Amerikan veya bir İngiliz Genelkurmay Başkanı kalkıp da bir Türk siyasetçinin sözleriyle kendi ulusuna öğüt versin veya akıl hocalığında bulunsun? Başbuğ'un böyle bir yol izlemesi sömürge valilerinin İngiliz Kraliçesinin göksel söylemlerini sömürge halkına aktarmasını, salık vermesini anımsatıyor. Bu, tarih boyunca hiç kimseye boyun eğmemiş ulusumuz için aşağılayıcı ve onur kırıcı bir durumdur. Bu aynı zamanda ülkeyi yönetenlerin veya yönetme sevdasında olanların eğitimsel formasyonlarının, düşünsel ve ussal yapılarının büyük ölçüde dış güçlerin psikolojik baskısı ve yönlendirmesi altında olduğunun çok açık bir göstergesidir. Böyle bir psikolojiye sahip olanlardan ulusal onurumuzun korunmasını nasıl bekleyebiliriz? Böyleleri ulusun çıkarları doğrultusunda doğru kararlar verebilir mi, sağlıklı ve objektif düşünebilirler mi? Halkı küçümsemekle, halkı güdülecek bir sürü gibi görmekle, herşeyin en iyisini ben bilirim, ben söylerim, ben yaparım mantığıyla bir yere varılamayacağı açıktır. Geçmişte bu ülkede askerler, anayasa ve demokrasiyi hiçe sayarak, çok ciddi ve onarılması olanaksız hatalar yapmışlardır. Bunlar "askeri" değil, "siyasal" hatalardır. Benzer hataların sürekli yinelenmesi ve bunlara durmadan yenilerinin eklendiğini bir yurttaş olarak görmekten artık bıkkınlık geldiğini söylemek durumundayız. ALT ÜST OLAN KİMLİKLER ABD veya Almanya gibi federatif yapıda olan ülkeler için geçerli olabilecek "alt kimlik, üst kimlik, ikincil kimlik, ortak kimlik" gibi fantazi kavramların da gelişigüzel ve sürekli dile getirilmesi salt bir bilgesizlik ve bilgisizlik göstergesinden başka bir şey değildir. Bu konuda daha fazla söze gerek yok. İşte bakın, askerin kendi alanı dışında kalan çok hassas alanlara, porselen mağazasına bir fil gibi paldır küldür dalması, kafaların karışmasına, kafalarda soru işaretlerine ve gereksiz kavram kargaşalarına yol açmıyor mu? Darbecibaşı emekli Genelkurmay Başkanlarından biri "Türkiye sekiz eyalete bölünmelidir" diye 2000li yıllarda fetva vermedi mi? Unuttuk mu? Kimse askerden siyasal, felsefi ve akademik yorumlar veya görüşler beklemiyor. Askerin yapması gereken mükemmel bir asker olmaya çalışmaktır. Asker asker gibi, siyasetçi siyasetçi gibi akademisyen akademisyen gibi davranırsa sorun kalmaz. TERÖR VE ETNİK MİLLİYETÇİLİK Terörle ilgili Genelkurmay Başkanı şöyle diyor: "Terör olaylarının yaşandığı bölgelerde, toplumun bütününü potansiyel terörist olarak görmek ve düşünmek, terörle mücadelede yapılabilecek en büyük hatadır." Doğru, fakat artık çok geç kalınmıştır. Toplumun bir kesimine etnik ve şoven milliyetçilik zehiri zerkedilmiştir. Bu zehire acil olarak panzehir bulunmalıdır. Bir milletvekili kalkıp da "Kürdistan'ın sınırları belirlenmiştir" diyebiliyorsa bu Kürtçülüğün artık demokratik veya siyasal yöntemlerle çözülemeyeceğinin açık bir göstergesidir. Bu nokta sözün bittiği yerdir. Etnik ve bölücü bir partinin çoğunluk oyları aldığı bölgelerde tarikatların ve aşiretlerin bölücülüğe destek verdikleri olgusu ve gerçeğini görmezden gelmek terörle savaşımda yapılabilecek en büyük hatadır ! Başbuğ terör örgütünün şu an kan kaybettiğini söylüyor. Evet ama esas kan kaybeden ülkemizdir. Ve şöyle demiş: "Ayrıca, önümüzdeki süreçte de, örgütün kırsal alanlarda ve yerleşim yerlerinde bazı terör eylemlerinde bulunabilme imkanı mevcuttur." Eğer öyleyse, hiç kan kaybeden bir örgüt bunu yapabilir mi? DİN İLE SİYASET Başbuğ'un din ve dincilik hakkındaki uyarıları yerindedir. Dinsel cemaatlerin ekonomik bir güç oldukları, sosyo-politik yaşamı biçimlendirmeye kalkıştıkları, din eksenli tek tip bir yaşam tarzını topluma dayattıkları doğrudur. Bunlar "kendilerini demokratik alanın bir oyuncusu olarak takdim etmekte ve çeşitli nedenlerle de görünürde kendilerinin güçlü bir konuma geldiğine inanmaktadırlar. Ancak bu güç imajı ve algısı yanıltıcıdır. İşte bu tip bazı cemaatler hedeflerine ulaşmada kendileri için en büyük engel olarak Türk Silahlı Kuvvetlerini görmektedir. Bunun için de, her fırsattan istifade ederek, destekleyicilerinin de yardımıyla Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhine faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Bu yapılanlara karşı, hukuk devleti kapsamında Türk Silahlı Kuvvetlerinin tepkisiz ve etkisiz kalacağını düşünmek ise büyük yanılgıdır. " Güzel de tüm bunlara ek olarak söylenmesi gereken, ama unutulan, gözden kaçan, atlanan bir nokta da şudur: Salt dinsel değil, silahlı kuvvetler dahil, ülkenin tüm yaşamsal kurumlarına sızmış, su başlarını tutmuş, hatta kilit noktaları ele geçirmiş olan masonik kökenli ve eksenli birçok uluslararası dernek ve kuruluşun da ekonomik ve sosyo-politik bir güç olarak topluma müdahalesi gözlemlenmektedir. Türkiye'nin ilerlemesine engel, olumsuz ve sakıncalı görüldüklerinden Atatürk döneminde kapatılan bu kuruluşların onun ölümünden sonra yeniden faaliyete geçip örgütlenmeleri hangi gerekçeyle olursa olsun kabul edilemez. Orta Asya'dan eski komşumuz Çin ekonomik gelişmesini ve bir süper güç olarak dünyada etkin olmasını büyük ölçüde küresel güçlerin maşaları olan masonik kuruluşları kapatmasına borçludur. Atatürk'ün yolundan gittiklerini ileri sürenlerin bu konuya öncelikle ağırlık vermeleri gerekmektedir. İlk başta ordu kendi içindeki mason subay ve generalleri ayıklamakla işe başlayabilir. Umarız bunlar salt söylem olarak kalmaz, eyleme dönüşür de, tüm bu dinci ve masonik yapılanmaların siyasal ve ekonomik etkinlikleri demokratik yöntem ve yaptırımlarla ortadan kalktığı günleri ve gerçek anlamda özgür Türkiye'yi görürüz. Başbuğ konuşmasında "tarih, ilerisini göremeyenler için acımasızdır" diyor. Mutlaka. Ama tarih geçmişten ders almayan ve geçmişten ders almasını bilmeyenler için çok daha acımasızdır. Tarih anlı şanlı liderlerin ve komutanların hataları, hırsları ve çıkar çatışmaları yüzünden batan ve yıkılan devletler, ve onların parçalanmış büstleri ve heykelleriyle doludur. Geleceği, ileriyi görmek küresel egemenlerin tatlı söz ve söylemlerine kanarak onların dümen suyunda gitmek değildir. "Laf ile, politika ile, düşmanın aldatıcı vaatlerine kulak vermekle askerlik görevi yapılamaz. Omuzlarında ve özellikle kafalarında askerlik sorumluluğunu yüklenecek kadar kuvvet bulunmayanların feci sonuçlarla karşılaşmaları kaçınılmazdır." (1927, Ankara, ATATÜRK, Nutuk, AKDTYK. Atatürk Araştırma Merkezi, Yay. Haz. Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Ankara, 2000, s. 336)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hulki Can, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |