"...öyküyü yazan bilge, beşinci ya da altıncı göbekten kral torunu olduğumu ortaya çıkaracak şekilde belirleyebilir soyumu." -Cervantes, Don Quijote |
|
||||||||||
|
Yıllardır emek verdiğim, çalıştığım, çabaladığım alın teriyle aldığım arsama göz diktiler. Ama yine de mevzunun içeriğini sizlere açıklamak zorundayım. Bilin ki bu kahpelik ne zaman başladı. Bu insanlık dışı hareketler bu yağma bu talan nerede ne zaman başladı iyi bilin derim… Köyden şehre geldiğimde uzun süre hamallık yaptım. Sonra hafif bir kambur sorunu başlayınca doktor tavsiyesiyle işi bıraktım. Sonra üç beş kuruş biriktirdim. Sonrada köyde hisseme düşen iki öküz, bir keçi, üç koyun ve bir eşeği satarak o sermayeyle tahtakale de bir çay ocağı açtım. Neyse işlerim düzene girmişti. Her neyse bir gün benim ortanca bacanak koşarak çay ocağıma gelmişti. Neredeyse kan ter içinde kalmıştı neredeyse bayılacaktı. “ Lan oğlum bu halin ne böyle, yine ırz düşmanları gibi koşturuyorsun “ diye sorduğumda “ Hiç sorma bacanak sendeki yirmi bin mark duruyor mu “ demişti. Bende “ He oğlum duruyor ne yapacan şerefsiz herif yine kumar borcun mu var ? “ dediğimde “ Yok oğlum ne kumar borcu hayra geldim. Pendik kurtköyde çok kelepir satılık üç dönüm tarla var ..Çabuk git onu satın al. Benden demesi. Sonra demedi deme... Yirmi sene sabret sonrada trilyoner olacan oğlum “ diyordu. “ Lan oğlum sen şaşırdın mı benim ne işim var o allahın belası yerde ? ” dediğimde kimse duymasın diye koluma sarılıp beni kenara çekti kulağıma eğilip fısıldadı…. “ Oğlum haydar sakın kimseye deme dün cuma namazında hacı dümbük efendi hazretleri ile karşılaştım. Dediğine göre bir rüya görmüş. Dediğine göre önümüzde ki belediye seçimlerini refah partisi kazanacakmış. Dediğine göre bu partiden recep isminde biri istanbul belediye başkanı olacakmış. Dediğine göre bunun arkasında evliyalar varmış. Sonra bu evliyalar refah partisini kapatıp, dağatacakmış. Erbakan hoca amansız bir hastalığa yakalanacakmış sonra ölecekmiş. Sonra bu evliyaların yardımı ile bir parti kurulacakmış bunun başınada recebi getireceklermiş. Sonra bu recep başbakan olacakmış. Memlekete bolluk bereket gelecekmiş . Çöpler her sabah erkenden toplanacakmış. Yağmurlar daha çok yağacak, hasatlar misliyle çıkacak, hayvanlar sürüsüyle yavrulayacak, ibnelerde silivri cezaevini boylayacakmış… Senin alacağın bu tarlada tam şehrin ortasında kalacakmış . Şimdi ineklerin, öküzlerin geçtiği bu tarlada koca koca otobüsler geçecekmiş. Dediğine göre bunlara da metrobüs denecekmiş. Taaa İstanbul’un bir ucundan bir ucuna hiçbir engellen karşılaşmadan süratle geçecekmiş. İşte oğlum bana bunlar dedi “ dediğinde aklım başımdan gitmişti. “ Harbi mi bu oğlum, gerçekten dümbük efendi bunları mı söyledi” diye tekrar sorduğumda “ Evet bunları dedi” diyordu. “Peki oğlum bu recep hangi köyden gelecekmiş” diye yeniden sorduğumda bacanak “Dokuzuncu köyden” demişti. Gerçi biraz tereddüte düştüm amma çabucak inandım. Çünkü dümbük efendi daha babadan muhterem bir zattır. Babası kambur rıza efendi hazretleri de bir ermişti. Babası da cihan harbinin çıkacağını bilmişti. Menderesin asılacağını, bülent ersoyun da ibne olcağını dahil hemen her şeyi önceden bilmişti. Ne yapayım hiç dururmuyum. Hemen topkapı otogarında bir otobüse binerek pendike gittim o tarlayı aldım. Zaman geçtikçe de bütün hadiseler gerçekleşti. Ne dediyse söyledikleri harfiyen oluyordu. Zaten evliyaların, ermişlerin o gücüne hep inanmışımdır . Rahmetli dedem hep söylerdi. “ Bak gavurun dölü sana söylüyorum beni dinle. Nerede görürsen bir evliya hemen gir o avluya “ demişti hem de binlerce kez. Recep sonunda gelmişti. Memlekete bolluk bereket geldi. Koca koca binalar yapıldı. Yollar, köprüler, alt geçitler hepsi oldu. Dereler yol oldu. Allahıma şükür sonunda benim tarla, arsa oldu velhasıl mütehaitler gelip gitmeye başlayınca işin rengi yavaş yavaş ortaya çıktı. Meğer benim arsaya göz dikmişler. Malumunuz hepinizin bildiği o şahıs çıktı karşıma …Belediyeye koştum. Sordum onlara oğlum siz ne ayaksınız ? Zırt, pırt imar mevzuları durmadan değişiyor. Şimdi ne oldu lan benim arsaya dediğimde bana “ Şimdide park bahçe oldu haydar bey. İleride daha neler olur şimdilik belli değil ” demesinler mi?.. Kan beynime çıktı. Başladım orada bağırmaya.. "Oğlum size o arsayı yedirmeyeceğim. El mi yaman bey mi elbet görüşürüz " dedim. Sonra çıktım oradan. Çağırdım bacanağı gelir gelmez yakasına yapıştım. "Ulan şerefsiz herif, dümbük efendi her şeyi görmüşte ağaoğlunu nasıl görememiş" dediğimde bacanak korkudan titriyordu. “Sorma bacanak hırsızlar gece vakti görünmezmiş dümbük efendi o yüzden onu görememiş" deyince biraz duruldum. Demem o ki bu haksızlık ve zulüm karşısında sizlerin de desteğine ihtiyacım var . Gelin beni yalnız bırakmayın. Bana bir el verin. Bu iyiliği bana yapın bende bundan sonra sizin düzenleyeceğiniz her miting de ön saflarda bir cengaver gibi savaşmazsam anam avradım olsun… O arsayı ne pendik belediyesine ne de ağaoğluna kaptıracağım. El mi yamam bey mi yaman elbet görüşürüz. Eğer pendik meydanını kan gölüne çevirmezsem bana da Haydar Zurna demesinler...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şenol Durmuş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |