Bütün sanatlarda insanı şaşırtan bir yan vardır. -Alain |
|
||||||||||
|
Tanrı’ya inanıyor musunuz yoksa Tanrı’yı biliyor musunuz? Ben küçüklüğümden beri inançlı bir insan oldum. Hiçbir dini baskı ya da müdahalelere maruz kalmadan “içsel” olarak Tanrı’ya inandığımı hissettim. Bundan kuşku duymadığım gibi inancımı destekleyecek kanıtlara da ihtiyacım olmadı. Evrenin mucizevi düzenine bakmak, bunu göremeyen için insan bedeninin kusursuzluğunu fark etmek, bunu da anlamayan için bir sineği bile incelemek Tanrı’nın şüpheye yer bırakmayan varlığına kanıt olduğunu düşünürüm. Ama “Tanrı” kelimesinden hoşnut olmayan çok insan tanıdım. Onlara hak vermiyor değilim. Tanrı kelimesi dini alet edinen kimse ve kurumlarca belki bazıları için uzaklaştırıcı bir kavram haline gelmiş olabilir. Adına ne dersek diyelim Tanrı, Kaynak, Rab, ya da Enerji, ya da her ne ise “O” var, “O” bir ve ben “Bir olan O’ nun” bir parçasıyım. Ama inanmak yeterli mi? Kutsal kitapta ya da bilim kitaplarında bile olsa sırf bir yerde okudum diye, ya da güvendiğim biri söyledi diye öyle düşünür olmak kabul edilebilir bir şey mi? Ya yarın öbür gün bir başka yerde bir başka şey okur ve inanmak istersem ne olacak? İnanç, ne kadar sağlam olabilir? Tanrı, bizden inanmamızı mı ister? Benim için hayatta güven duyulmak önemlidir. Ailemin ya da arkadaşlarımın bana güvenmesini isterim. Ama “bana güvenebilirsiniz” demem yeterli olmaz. Onlara bunu kanıtlamam gerekir ki bana güvenebileceklerine inanmak yerine bunu gerçekten bilsinler. Dolayısıyla onlarla bir deneyim yaşamam, onlara bunu yaşatıp göstermem gerekir ki bu deneyimle onlar benim güvenilebilir olduğumu görsünler, bilsinler, sadece inanmasınlar. Tıpkı bunda olduğu gibi inancı, deneyime dönüştürmek gerekiyor. İnanmak, bir şeye herhangi bir nedenle düşünsel olarak onay vermektir. Ancak bu inanç, inanmanıza sebebiyet veren daha kuvvetli bir başka etkenle değişime uğrayabilir. Dün inandığınız şeye, bugün inanmayabilirsiniz. İnancınız en ufak bir rüzgarda sağa sola sallanmaya başlar. En sonunda yıkılır gider. Oysaki bilirseniz, bunu deneyimlemişsiniz demektir. Başta inanç olarak başladığınız şeyi deneyimlerseniz, bunu bilgiye dönüştürebilirsiniz. Bilgi ise en sağlam kaledir. Düşünceyi sözcüklerle ifade etmek, onu sınırlamaktır. Bazı şeyleri açıklamaya çalışmak kendini sınırlamak anlamına gelir. Oysaki sadece bilme noktasına geldiğinizde sözcüklere gerek kalmaz, deneyiminiz bilgiye dönüşür. Peki her şeyi nasıl daha iyi anlama ve bilme noktasına gelebiliriz? Aslında nasıl düşündüğümüz ve nasıl konuştuğumuz ne kadar bilmemize izin verdiğimizi belirler. “Daha fazla bilmeyi umuyorum” dememeli insan, “biliyorum” demeli. Bilmediğimizi söyleyerek ya da bize gelen bilgiden şüphe ederek yaratıcılığımızı ve yaşamımızı sınırlamış oluruz. Bilmiyorum dersek asla bilemeyiz. Yapamam dersek asla yapamayız. Çünkü konuştuklarımız aslında düşündüklerimizdir ve düşünceler realitemizi belirler, yaşamımızı oluşturur. Bilmek, inanmak gibi değildir. İnanmak varsayıma dayanır, bilmek ise mutlaktır. Bir şeye inanarak onu oldurtamayız ama bilerek onu oldurtabiliriz. Bilmek onu kesinleştirerek mutlak kılar ve bu da bilinen şeyi tezahür ettirir. İdrak edilen bilgi bir deneyim olarak tezahür etmesiyle bize o konuda anlayış kazandırır. Kuşkuya, tereddüte yer bırakmadan mutlak şekilde bilebilmek için sadece “biliyorum” diyebilmek yeterli. “Biliyorum” dediğimiz an bu kesin düşünce varlığımızca hissedilir, bu da o bilişin gerçekleşmesini sağlar. İdrak o anda olmayabilir, ama onu bir deneyimle idrak etmemizi ve bilgelik kazanmamızı sağlayacak olan biliş kapısı sonuna kadar açılacaktır. Bilmek, belkilerden, varsayımlardan, şüphelerden, inanmaktan dahası bilmemekten daha iyidir. Korkular da bilmemekten kaynaklanır. Kimsenin bizi esir etmesine ya da korkutmasına izin vermeden daima daha iyi bir yolun bulunacağını bilerek yaşamda yol alabilmeliyiz. Sınırlı düşünmekten ve sınırlı inançlardan kurtulup kaynağı ne olursa olsun gerçeğe ve bilmeye açık olmalıyız. Gerçek bilgelik neyin doğru olduğunu ruhunda hissederek bilmektir. Gerçeği bulmak isteyen kişinin düşüncedeki sınırlarını kaldırması yeterlidir. Çünkü gerçek her yerde, her şeyde, her insanda ve her anda vardır. Bunu bilmeyen Tanrı’yı da bilemez. Çünkü Tanrı var olan her şeydir. Tanrı’yı tümüyle bilmek, her düşünceyi tümüyle hissetmektir. Ben inanmak yerine bilmeyi seçiyorum. İnancın büyük bir tuzak olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden kendime yol olarak “bilgi yolunu” seçtim. Zamanında inandığım şeyleri şimdi “bilmeye” çalışıyorum. Ben, Tanrı’ya inanmıyorum. Ben Tanrı’yı biliyorum. Peki bunu nasıl biliyorsun, bizi ikna et derseniz bunu yapamam. Çünkü bizi bilgiye götüren her deneyim, kişiseldir. Benim deneyimim, başkasını bağlamaz. Dolayısıyla herkes kendi deneyimini kendi yaşamalı, inancını bilgiye dönüştürmelidir. Bu yüzden ben BİL’meyi seçiyorum. Bilmek için, deneyimlemeliyim, deneyim için hayatın içinde olmalıyım, yaşamı gözlemeliyim, sormalıyım, anlamaya çalışmalıyım. En önemlisi OL ‘malıyım. Teolojide Tanrı’nın insanı neden yarattığı sorusuna cevap: Bilinmek istemesi olarak verilmiş. İlginç değil mi? Ben bugün İNANMAK yerine BİLmeyi seçiyorum. Beynimin tümü bir anda açılmayabilir ama her bir düşüncemle ve her bir deneyimimle bilişin kapısının bana yavaş yavaş açılacağını ve böylece her bir düşüncemin içimde sağlamlaşacağını biliyorum. Kendime ihtiyacım olan bilgiye ulaşmak için yaşamın içinde ol’maya izin veriyorum. Var olan her şeye gören gözle bakmaya, zahiriden çok batini olanı yani görünenin ardındaki görünmeyeni düşünmeye ve yaşamda bilinçli bir şekilde var olmaya karar veriyorum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şebnem Pişkin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |