• İzEdebiyat > Öykü > Deneysel |
161
|
|
|
|
“Bu kalp bana ait. Bu kalbin içinde ben varım. Buna layık olmasam da, benim aşkımla yaşıyor bu kalp. Şimdi senden istediğim, bu kalbe iyi bak. Sevgime, aşkıma, kalbime, bana sakın zarar verme |
|
162
|
|
|
|
gözlerime çarpan sinekler, |
|
163
|
|
164
|
|
|
|
Bir amelenin karıncavari hayatının yalnızca bir gününe tanık olmak için... |
|
165
|
|
|
|
- Ben o ırzı kırıtan şikayetçiyim, ayakkabıcıdan.
- Kimmiş bu ayakkabıcı, neyin nesiymiş.
- Ben ne bileyim asker ağa. Kırmızı Anadol bi pikabı var. İşte o adam, bizim köye
her hafta gelir.
- Hayda, bulduk püsküllü belayı. Abi kırmızı kamyonetli adam diye bir şey var mı |
|
166
|
|
|
|
-Bize acı veren ölümün kendisi değil de tek başımıza ölecek olmamızdır. Bir insanın yaşamdan bekledikleri ne kadar çoksa ömrü de o kadar uzun olur. |
|
167
|
|
|
|
-Peki, bütün mürşitler aynı gizli bilgilere mi sahiptirler. Müritlerine aktardıkları birbirinin benzeri bilgiler midir?
-Bir tane öğreti yok ki, aktarılan sabit, belli bir bilgi olsun. Çok sayıda öğreti var; bu geçmişte de böyle idi bu gün de… Müritlere aktarılan bilgi, diğer insanlardan gizlenen bilgi ya da ezoterizm dediğimiz zaman daha kapsamlı bir konunun içinde buluruz kendimizi. O takdirde mesela bir Yahudi gizemciliği olaral kabul edilen Kabbala’yı , Eski Türkler’deki Şamanizm inancını hatta Masonluk’u bile bu kapsamda düşünebiliriz. |
|
168
|
|
|
|
Zurnacı Metin Bursa’daki Kamberler Mahallesindeki evinden saat tam onda çıktı. On gündür hiç iş çıkmamıştı. Her yıl kış gelince böyle olurdu. Sadece kış mevsimine denk gelen seçimlerde bu durum tamamen değişirdi. Akşam kahvede Davulcu Hüseyin “Yarın işe çıkıyoruz, sipsileri akşamdan suya bırak, yumuşasınlar ” demişti. |
|
169
|
|
|
|
"danset benimle ey kurulu olana karşı gelen kurumsallık" |
|
170
|
|
|
|
her duruşun bir estetiği var |
|
171
|
|
|
|
Kan içinde önlüğün yok üstünde o böbürlenmiş halin de yok doğal olarak siyah bir gömlek altında kareli bir etek üzerine bir damla kahve damlamış...
|
|
172
|
|
173
|
|
|
|
...
Sadece kendini tatmin değildi sorun. Sorun şuydu; Tahttan indirildi! Tahttan o kadar hızlı düştü ve canı o kadar çok yandı ki.. Tahtın bu kadar yüksekte olduğunu farketmemişti bile.. |
|
174
|
|
|
|
....Korku insanı öldürür mü dersiniz? Kalbinin bundan daha hızlı çarpamayacağına emindi. Ölümü o anda hissettiği dehşete tercih edeceği geliyordu neredeyse. "O da bunun gibi karanlık olsa gerek." diye düşünüyordu. "Ama; sıcak, güvenli ve mutluluk dolu hiç |
|
175
|
|
|
|
İki kişi bazen konuşur, iki kişi genellikle konuşur, iki kişi bazen susar. Hem de konuşmaya susar bazen... Belki bunlar sadece kelime oyunudur, gider sadece su içer bunun üzerine ve susuzluğunu giderir. Kim bilir!.. |
|
176
|
|
|
|
bir haykırış olsa rüzgara yazsa adını rüzgar onu fizana götürse. |
|
177
|
|
|
|
"O gün, tüm zamanlardan farklıydı gözlerinin rengi.Yağmurdan ıslanmış bir ağaç gövdesi gibi, rengi koyulaştıkça koyulaştı!Islandıkça taştı gözleri, taşmadan derinleşti.Derinleştikçe derinleşti! İki dipsiz kuyu gibi gözleri , git gide ,belirsizleşti.İki kalın çizgi halinde gözleri,gitti..." |
|
178
|
|
|
|
Yerinde yiyene kadar ben de bilmiyordum... |
|
179
|
|
|
|
Küçük teknenin küçük zorluklarından biri işte. Bazı küçük teknelerde tuvalet var aslında. Buna kimyasal koymuşlar. Taa yastıkların altında bir de. Ama hiç yoktan iyidir.
Teknedeyiz! Hoşgeldiniz ! |
|
180
|
|
|
|
İki arada bir derede yani arafta kalanlara... |
|