..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Bilmezlik ile ne hoştum; hayalimde ne güzellik, ne de aşk vardı." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
İzEdebiyat - Deneysel
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri

Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  

Belki de Bir Kuşluk Vakti Allah'a Yalvarmaktır Hayat
Rukiye Çelik
Şiir > Bireysel

Hayat dediğin ne ki, be dostum Kendini büyüttükçe senden gün çalan Uzayıp kısalan zamanların toplamındaki gün sayısı Değişen mevsimlerin, yağan karın, yağmurun Dalında çiçek açan ağacın gizemli sesi Dikenine küsüp solan gülün ta kendisi Değil midir ki hayat, gecenin yıldızlarının terbiyecisi Ufuktan sabahı selamlayan güneşin asil duruşu... Hayat dediğin ne ki, be dostum Babamın çatık kaşlarındaki evlat sevgisi Annemin şişlerinde u

[DEVAMI]

 

 


 

 




Arama Motoru


• İzEdebiyat > Öykü > Deneysel
101 
 Sanat Üzerine...  (Umut Salih Tiryakioğlu)

“İnsan, yeryüzünde, sığ ve bulanık sularda yaşar. Yetileri böylesine elinden alınmış, kısılmış, minimalize edilmiş bir yaratık asla bir sanat eserinin tespitinde belirleyici rol oynayamaz. Bir eserin takdiri, insanların bayağı zevklerini uyandırıp uyandıramaması ile değil, onun bir sembole dönüşüp dönüşememesi ile ilintilidir. Bir şaheser kalabalıklara değil yalnızca tek ve üstün bir ruha hitap edebilir ki o yüzden kıymeti, dinleyici veya takipçi sürüsüyle ölçülemez. Senin bunu anlayabileceğini sanmıyorum. İlahi bir terakki ve sezgi gücüyle anlaşılabilecek başka bir atmosferdir bu.”
102 
 Uykusuzluk  (zehra erkuş)

Azıcık saçmalamaktan kimseye zarar gelmez. Bana da zarar vermez. Ne demiş Ludwig Wittgenstein, “Başardığın, başkalarına, senin için ifade ettiğinden daha fazla bir şey ifade edemez. Sana neye mal olmuşsa, onlar da o kadar ödeyecekler"
103 
 Mağaranın Kamburu - 14  (Ömer Faruk Hüsmüllü)

-Eve akşam her zamanki saatde gittim.Villanın önüne arabayı park ederken camdan bana gülerek el salladığını gördüm. Ben de el salladım. O gün, bana karşı oldukça mültefitti. Akşam yemeğini yedikten sonra banyoya girdi. O banyoda iken sehpa üzerinde unuttuğu cep telefonunu karıştırdım. Halbuki cep telefonunu pek ortalık yerlerde bırakmazdı. Konuştuktan sonra hemen çantasına koyardı. Telefonun mesajlar kısmında içeriğinden sevgilisinden geldiği belli olan onlarca mesaj vardı. Birkaç tanesini okuyup, telefonu aldığım yere bıraktım. Oldukça sakin görünmeye çalışıyordum. O’na bir şeyler belli etmemek için çok dikkatli davranıyordum. Saçlarını da kurttuktan sonra geldi kanepede yanıma oturdu. Sağ elini omuzuma atıp sevgi dolu sözler fısıldadı. Ben de aynı şekilde mukabelede bulundum ve “Sevgilim, bu gün çok güzel, zevkli bir gece geçireceğiz. Ölünceye kadar unutamayacağın bir gece olacak inan! Bir arkadaştan oldukça güzel bir film aldım. Önce istersen filmi izleyelim. Senin de beğeneceğini umuyorum.”, dedim.
104 
 Aşkın Sırat Köprüsünde Tango  (Dervişe Güneyyeli Kutlu)

Sadece birbirimizin gözlerine baktık. Ne müziğin sesi, ne figürlerin canlılığı, ne de rüzgâr kaçırabildi o anı. An’ı kıpırdatan bir tek yürek çarpıntısı oldu. Kalktım, kendi gözlerimden onun gözlerine yol aldım.
105 
 Alcina  (İkbal Elvan Türkel)

- Peki, sorarım sana Manuel o konsülün diz çöküp sessizlikle dua edin demesi neyi değiştirdi bizim hayatımızda? Surların dibindeki dilencilere açlığını kuru bayat peksimetle yatıştıran, pirelide olsa soğuğu kestiği için sırtına attığı pelerinden başka giyeceği olmayan, Tanrının lütfü baharda ,yazda balıklar avlayıp aç kalmaktan kurtulanlara ne verdi? Zelyotlar kaybettiği savaş hepimizin kaybı değimliydi? Türk dostu Kantakizos bir kızını Türk ile evlendirdi öteki kızını imparatorla ve sırtını dayadı sağlam kapılara .Artık gidip manastırında otursun , artık tüm gününü dua ederek geçirsin. Kim nasıl rahatsız etsin ki onu ? İşte budur Manuel dostum geleceğe mirasımız budur: Gençliğinde her haltı ye, yaşlanınca bir manastır yap sabah akşam dua et. Homeros bile dememiş miydi? “Tanrılar bile kanarlar adaklara kurbanlara”
106 
 Absürdlük Kalem Kutusunda - 1  (peri sim eldivenoğlu)

ve zaman geriye akmaya başladı
107 
 Zaman, Mekan - Patates, Soğan 4  (seyfullah ÇALIŞKAN)

Yerinden kalkıp onun koluna girdi. Ağzındaki sigarayı saklamaya çalışan delikanlıyı dükkânın kapısından sokağa attı. Bünyamin bu işe fana bozuldu. Çuf çuf diye bağırdı. Bütün sokağı inleterek, Çuf çuf… Onlarca kez, hem de edepsiz el hareketi yaparak. "Çuf çuf işte sana Osman. Çuf çuf…"
108 
 Zaman, Mekan - Patates, Soğan 1  (seyfullah ÇALIŞKAN)

Saat tam sekizde Bursa Nilüfer’deki E tipi cezaevinde beş aydır tutuklu bulunan Simitçi Nazmi gardiyanın gürültüyle açtığı demir kapıdan avluya çıkarak mahkûmları adliyeye götürecek araca bindi. Bu gün ilk duruşmasına çıkacaktı. Arkadaşlarından ödünç aldığı takım elbiseyi ve gömleğini giymiş bir de boynuna kravat bağlamıştı. Hayatında ilk kez kravat takıyordu. Ve ilk kez bu sabah kendini bu puslu aynada takım elbiseli ve boyalı ayakkabılarla görmüştü. Evlendiği, damat olduğu gün bile kravat takmamıştı. Aynaya ilk baktığında gördüğü resmin kendisi olduğuna inanamamıştı. Saat tam sekizde cezaevi aracına binip duvarların dışına çıktı. Minibüste jandarmalarla birlikte altı kişi vardı. Küçük parmaklıklı pencerelerden sokaklar, parklar ve insanlar görünmüyordu. Hiçbir şey görmese bile dışarıda olduğunu bilmek onu keyiflendirmeye yetiyordu. Savcı ve hâkimleri, mübaşirleri ya da kâtipleri düşünmek istemiyordu. Şu anda kutu gibi kapalı bir yerde olsa bile yollar arabanın tekerlekleri altından akıyordu. Köprülerden geçiyor, sokakları dolaşıyor ve trafik lambalarında duruyordu. Dışarıda olmak ne güzeldi.
109 
 Diğer Tarafa Kirişi Kır 1. Yürümek Zamanı  (selim koç)

"Onlardan birisi olarak vardın.yankıların ardından geliyordun."
110 
 Zaman, Mekan - Patates, Soğan  (seyfullah ÇALIŞKAN)

Küçük Sude tren istasyonun merdivenlerinden karanlık dehlize ilerlerken artık kuşları göremediği için üzüldü. Annesi her zaman acele ettiriyordu. Ve nedense her zaman gidecekleri yere geç kalıyorlardı. Oysa serçelerin hiç acelesi yoktu.
111 
 Sigara&çakmak  (Hüseyin Uludüz)

Sigara aslında aşıktır çakmağa . Çakmak aşık mıdır? bilinmez
112 
 Alaca Bulaca - 3 Son  (seyfullah ÇALIŞKAN)

Öğretmen anlattı, anlattı, anlattı ve üzüldü. Bakışları yerdeki kilit taşlarına takılıp kaldı. Dinleyenler de üzüldü. Ve hiç kimse tek bir soru bile sormadı. Onlar suskunluk içinde kendi düşüncelerinde gezinirken dut ağacına bir sürü serçe kondu. Ortalığı gürültüye boğdular. Dallar sallandı, birkaç sarı yaprak yere düştü. Çaycı Kadir elinde bardaklarla dolu tepsiyle masaya geldi. Çay isteyen var mı abi? dedi.
113 
 Yeraltının Daha Altı  (selim koç)

"Ruhumun buruşmuş mozaiğini çöpe attı herhangi bir peygamber sonluluğu."
114 
 Sayıklamalar (Platon'u Düşlerken... )  (Umut Salih Tiryakioğlu)

"Başını ışığa çevirdiğinde gözlerinin yandığını hissetti. Hiçbir nesne göremez olmuştu. Bir süre olduğu yerde gözlerini ovuşturdu. Yavaş yavaş puslu da olsa etrafı seçmeye başlamıştı. Oldukça ürkütücü bir manzaraydı bu. İnsanoğlu büyük ve ortak, evrensel bir trajediyi, hem de onun hiç de farkında olmadan, paylaşmak zorunda bırakılmıştı bu karanlık yerde..."
115 
 Eğer Ben Öykü Olsaydım  (Ezgi Koç)

Yürekler çok dövülmüş bir köpek yavrusu gibi. Acı ağlatmaz artık. Bütün bu düzensiz düzene bu kadar kolay alet olmak bu yüzden.Rüyalara girmiyor artık kalem satan çocuklar ya da satacak kalemi olmayanlar.
116 
 Alt Kimlik - Üst Kimlik  (Bayram Leventoğlu)

Bazılarının kafası karışık, karışık kafalarıyla karıştırıyorlar ve gaye kafa karıştırmaksa becerdiler.
117 
 Zaman, Mekân - Patates, Soğan¬ - 5  (seyfullah ÇALIŞKAN)

Gün ortasında saat tam on iki de Teleferik semti üzerine Uludağ’a tırmanan çelik halatların gölgesi parkın yukarısına tırmanın yolu kalın iki çizgiyle bıçak kesiyordu. Sarhoş Hamdi birkaç gündür rakıyı bırakmış ayık geziyordu.
118 
 Varoluş Anksiyetesi  (Asuman Dölek)

Biliyor musun seni kendi yerime koyup kendi sorunlarımı çözmeye çalışmaktan da bıktım artık. Senin bana ne kadar uzak bir kendinin olduğunu düşünsen de bana o kadar yakınsın ki..
119 
 Sis ve Rüzgar  (Öykü Yüzer)

İşaret parmağıyla kenarından yakaladı gözü ve cebin kumaş duvarından da destek alarak yukarı doğru itekledi. Artık göz, cepten dışarı çıkmak üzereydi.
120 
 İçimdeki Elektrik Kesildi...  (müge eralp kaya)

İçimde elektrikler kesildi sanki...

Önceki Sayfa  1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18  Sonraki Sayfa




son eklenenler
Yeni Gün
YILDIZ AKA
Öykü > Deneysel
Dirahşan
selim çok
Öykü > Deneysel
Efendisiz
selim çok
Öykü > Deneysel
İğde Sokağı
Hacer AKTAŞ
Öykü > Deneysel
81. Çizgi
selim çok
Öykü > Deneysel
Yardım
MUHAMMET ALİ YÜKSEL
Öykü > Deneysel
Selver
Seyfullah ÇALIŞKAN
Öykü > Deneysel

 


 


Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.