• İzEdebiyat > Deneme > Yerler |
81
|
|
|
|
Heykelim dikilecek boynu bükük gezdiğim sokaklarda belki. Rize'nin adı anıldığında insanların yüreğinde buruk bir duygu olacağım. Oysa ben bu şehri hiç sevmedim. İnsanları o kadar arsız ki en mahrem duygularıma girecek kadarlar. Durması gereken yerlerde durmazlar, yaralarıma basarlar. Bana acı bir yürümek bırakır bu şehir. |
|
82
|
|
|
|
Bursa… Büyük bir şehir… Birçok insan için Bursa sadece büyük bir şehirdir. Fakat benim gibi Anadolu’nun köyümsü bir ilinde yaşamış biri için Bursa büyük kelimesiyle anlatılamaz. Çünkü taş çatlasa iki metre boyunda bir adam değildir Bursa benim için. Ancak masallarda görebileceğimiz, on metre boyunda bir devdir. Nedir peki Bursa’yı başkasına iki, bana on metre gösteren? |
|
83
|
|
|
|
prostak tım ucube beynime.el edindim çiçeklerime,önce duymadı sonra görmedi.anladım insandı.. |
|
84
|
|
|
|
Ege gurbet değil mi? Yazdım ya Antalya’da geçen zaman için, ‘Gurbet elde bir başıma...’ diye. Aman ne mesajlar ve ne telefonlar geldi bilemezsiniz. Yorumlar ilginçti. Bıkmışım rehberlikten, ne kadar özlemişim Istanbul’u vs vs. |
|
85
|
|
|
|
“Bir kentle paylaşılan aşklar çokluk gizli aşklardır” diyor Albert Camus, “Cezayir’de Yaz” adlı denemesinde. |
|
86
|
|
|
|
Oyuncaklarımız.. evimizin en ücra köşesine kaldırıp unuttuğumuz, ya da belki de çoktan attığımız en kalabalık, en masum hayal ordularımız.. Kaç tane düşümüz var şimdi sığındığımız, yalnızken gözlerimizi kapatıp içinde yüzdüğümüz? Kollarımızda uyuttuğumuz, kimselere göstermeden büyüttüğümüz kaç tane hayal dünyamız var? |
|
87
|
|
|
|
Sürmene’m!… Sürmene’m!… Âh Sürmene’m!...
Gençliğimizin fırtınalarını sende bıraktık. Deli dolu yanlarımızı toprağına gömdük. Sen ki içimize altın harflerle yazdığımız bir sevdasın. Baba ocağımsın, ana kucağımsın sen… Yağmurlarında ıslandığım günlerin hatırası suluyor ruhumun goncalarını. O masum gençlik aşklarının üzeri henüz küllenmiştir. Dağlara, taşlara ve ağaçlara çizdiğimiz kalpler ancak silinmiştir. Fakat hiçbiri gönüllerden silinmemiştir. Seneler geçse de nabızlarımız ‘Sürmene’ diye atar. Sürmene’nin taşı, toprağı şairlerimizin ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Bu şehir dünüyle, bugünüyle ve yarınıyla içimizde yaşıyor. Sazımız sözümüz sıladan izler taşıyor. Türkülerimizin nağmeleri bizi bu topraklara bağlıyor. Yeşille mavinin kucaklaştığı Sürmene’m dosta güven, düşmana korku salmaya devam ediyor.
|
|
88
|
|
|
|
Saat on onbir suları. Evimdeyim. Eşim, açılan kapıdan sel sularının getirdiği bir yaprak gibi yanıma süzüldü. Kupkuru ve sopsoluktu. Şaşkınlıkla kendisine bakarken, gözlerimin içine bakarak babamın öldüğünü söyledi. Şaka sandım önce. Dudaklarımdan şaka bu diye hüzünlü bir ifade çıktı. Babamın hastalığını hatırlatınca, öldüğüne inandım. Üzerimdeki şoku atlatır atlatmaz, doğruldum. Dizlerimin birbirine kenetlendiğini hissettim. |
|
89
|
|
|
|
Şehirlerin de belli bir kimliği ve karakteri vardır. Bu kimlik tarihi süreç içerisinde oluşur. Bunun oluşumunda tarihî şahsiyetler, şairler, yazarlar ve bütün sanatçılar aktif rol oynarlar. Asırların birikimleriyle oluşan bu kimlik korunmalı ve geleceğe taşınmalıdır. Kentlerin bu özgün kimliğini modernleşme adı altında heba etmemeliyiz. Şehirlerin tarihî ve tabiî dokusunu muhafaza etmeliyiz. Günümüz insanı modernlik adı altında tarihî değerleri yok ediyor. Eski, tarihî evler yangın kisvesi altında ortadan kaldırılarak yerlerine hiçbir geleneksel iz taşımayan yüksek binalar kuruluyor. Ruhsat verme hakkını elinde bulunduran yerel yöneticilerin ve devletin ilgili birimlerinin bu talana dur demesi büyük önem arz etmektedir. Yoksa tarihi, kalınca kitapların iki kapağı arasına hapsedeceğiz.
|
|
90
|
|
|
|
Tayfun TALİPOĞLU'nun Yol Hikayelerini ben de dinlerdim pekala, ama hiç kendimi
o kompozisyonda hissetmemiştim açıkcası, ta ki Afyondan Eskişehir’e gidene kadar.
|
|
91
|
|
|
|
İstanbul'un taşı toprağı altındır. Bu doğrudur ancak biz o güzelim İstanbul'un kıymetini bilmiyoruz. Takıldığımız , gezdiğimiz yerler hep Taksim, Beşiktaş, Ortaköy... Buralar da çok güzel yerler ama gerçek İstanbul olarak nitelendirdiğimiz yerler değil. Gerçek İstanbul dediğimiz yerler Fatih'tir, Eminönü'dür, Eyüp'tür, Üsküdar'dır.
Ve Fatih'i Fatih yapan, Süleymaniye'yi Süleymaniye, Eyüp'ü Eyüp yapan yani Suriçi'ni değerli kılan camiileridir. Camiilerin ilçelere, bölgelere isimlerini vermesi de ne kadar doğru bir tespit koyduğumuzu göstermektedir. Süleymaniye Camii, Sultanahmet Camii, Fatih Camii, Yeni Camii, Şehzadebaşı Camii gururla savunabileceğimiz nadide eserlerimizdir. ( Bu arada bir inşaat mühendisi adayı olarak, Üstat Mimar Sinan Hoca'ya da bizlere bıraktığı mükemmel eserlerden ötürü şükranlarımı sunarım. Allah rahmet eylesin.) İstanbul'u İstanbul yapan göğü delercesine yükselen bu camiilerin minareleridir ve bu minarelerden şahlanarak Boğaz'ı inleten Ezan sesleridir.
|
|
92
|
|
|
|
Hiç tanımadığın bir yerde kendi hücrelerinle öylece başbaşa kaldın mı? |
|
93
|
|
|
|
Şimdi yapayalnız bir iskeleyim. Hiçbir vapurun uğramadığı bir iskele. Seçiciyim elbette, öyle her önüne gelen vapur yanaşamaz bana. Ben vapurunu kaybetmiş bir iskeleyim, seferleri iptal edilmiş bir iskele.
Deniz kıyısında beklediğim sürece, bu deli denizin bu garip iskeleye hangi vapuru yanaştıracağı belli olmaz diye, bir ümitle bekliyorum. |
|
94
|
|
|
|
Uzun zaman oldu İstinye’ye gitmeyeli...
O gemi, liseli aşıklar
Yalnız kadın hala orada mı… |
|
95
|
|
|
|
Duydum ki ; ikindi zamanları ve geceler çok güzel olurmuş, Konya Ovasında. Gökyüzünün birbirine karışması ve daha sonra da binlerce yıldızın kendilerini ispatlarcasına doğmaları, doğanın burada nefes aldığının bir kanıtıydı. |
|
96
|
|
|
|
değerli ŞEYİNİN önünden geçerken kaybolan anılarının etkisiyle zamanın yıkıcı gücünün ezikliğini yaşarsın...
|
|
97
|
|
|
|
İki milyon TL verip özgürlüğe kaçtım... Ben bunu iki haftadır yapıyorum. İki milyon TL’ye özgürlüğümü satın alıyorum. |
|
98
|
|
|
|
Türk turizmi yıllardan beri Ege ve Akdeniz sahillerine mahkûm edilmiştir.
Varsa yoksa Antalya!...
Tamam,Antalya güzel bir yer…Adeta bir turizm cenneti hüviyetinde…
|
|
99
|
|
|
|
Üç güzel kız yanyana; bunlar ne Salvador Dali'nin üç güzelleri ne de ünlü yazarların üçlemeleri...Herbirinin bakışlarında umudun çaresizliğe karıştığını görüyorsunuz biraz buruk, biraz sitemkar en çok da mum gibi eriyip kaybolarak...
|
|
100
|
|
|
|
Hasretlik sevdalarını düşmanın paylamasına engel olmuşlar. Bir memleket düşünün.
Geleceğe yön veren bi dolu şairi-yazarı-edibi gelmişler; aynı memleketin havasından mıdır suyundan mıdır bilmem, büyük büyük insanlar olmuşlar.. |
|