|
• İzEdebiyat > Eleştiri > Yazarlar ve Yapıtlar |
181
|
|
|
|
Kurtuluş mücadelesinde Anadolu’da cami cami gezerek vaazlarıyla kurtuluş mücadelesini canlandırıp destekleyen Akif’in Batıya bakışı, yeni kurulan devlet ideolojisiyle pekte uyuşmuyordu. Bu farklılık ömrünün sonuna doğru onu çok sevdiği Anadolu dışına zorunlu yöneltmiş ve vatan topraklarından uzakta hayata veda etmişti. |
|
182
|
|
|
|
Şiirler olmasaydı nasıl ifade ederdik yürek yakan gizli aşklarımızı?...Nasıl temizlerdik ruhumuzda biriken tortuları?...Tek taraflı sevmelerin resmidir şiir…Sözün öze ulaşmasına vesiledir çoğu zaman….
|
|
183
|
|
|
|
İşine hayatıyla bağlı emekliliğin ucunda bir komiser hasta yatağında tesadüfen gördüğü bir dergi kapağı ile tekrar işine dönmek ister .Küçücük bir şüphenin büyük itiraflarla gerçeğe dönüşünün hikayesi.Kitap Komiserin İkinci dünya savaşı sırasında bir toplama kampında kişiliğinin öldürmeye hakkı olduğuna inanan piskopat bir doktorun peşinde ölüme önce cesurca sonra korkarak gidişini anlatıyor.Yazarın bir kez daha hayatın anlamını gerçekten yaşanamadığı için yok sayılması gerektiği düşüncesini yoğun olarak hissettiren bir kitap..Okunmaya değer. |
|
184
|
|
|
|
Tuna Kiremitçi 'Bu İşte Bir Yalnızlık Var' üzerine... |
|
185
|
|
|
|
Yüz otuz iki sayfalık romanda hikaye, ülkücü-milliyetçi-halkçı bir gencin duruş açısından aktarılıyor. Hem milliyetçi hem halkçı olunur mu diyenler çıkabilir.. Bal gibi olunur. Halkçı olmadan milliyetçi zaten olunmaz. Neyse.. |
|
186
|
|
|
|
“Empati “ 2008 yılında basılmış, egnosizm, empati, sinestesi gibi konuları içine serpiştirmiş bir romandır. İyi bir kurguya sahip ve çok akıcı bir dili vardır.
Roman yazarı, adeta, insanın bildiği ne kadar konu varsa, neredeyse hepsine değinmiştir. Felsefe, tıp, edebiyat, siyaset, ilim, fen, müzik, din, bilgisayar dünyası, sinema dünyası, TV dünyası, ünlü yıldızlar, cinsellik, seks… Aklınıza ne geliyorsa onlardan bilgiler sunmuştur. Yazar, gerçekten geniş bir araştırma yaptıktan sonra yazmış bu eseri. |
|
187
|
|
|
|
Oyunlar, dedik… Değişen dünya şartlarında değişen oyunlar… Kumda oynayan çocuklar, artık çocuk yuvalarında halıflekslerde, internet sayfalarında, playstation başlarında… Ne oyunu oyun olarak görebiliyoruz, ne de zamanı zaman olarak…
|
|
188
|
|
|
|
MÛSİKÎ kelimesinin yazılışı konusunda bir eleştiri... |
|
189
|
|
|
|
Hee, olur da ilerde bi zombi olayını filan dünya gerçekten yaşarsa bu kitabı okuduğunuz için hayatta kalma şansınızın çok artacağını söyleyebilirim. Hadi gene iyisin, sen işini bilirsin.. |
|
190
|
|
|
|
Hokkabazlar, sel suları, mezarlıklar, horoz dedeler, adı sanı bilinmedik kuşlar, sıçrayıp ayın omuzlarına çıkan çatal dilli yılanlar, ağızlarından ovalar dolusu ateş püskürten dağ büyüklüğündeki ejderhalar, gölgeleri şehirleri kaplayan devasa testiler ve tıpkı insan gibi hıçkıra hıçkıra ta dünyanın öteki ucundan yuvarlanıp gelen kum taneleri ve benzer gerçeküstü imgelerle dolu büyüleyici anlatımıyla Asturias’ın “Guatemala Efsaneleri” ni çağrıştıran romanda, Jheronimus Bosch’un fantastik tablolarını andıran, masalımsı bir dünya da gözler önüne seriliyor. |
|
191
|
|
|
|
* Okunmak istiyorsan okumalısın.Sadece okunmak amacıyla yazıyorsan umduğunu bulamayabilirsin! |
|
192
|
|
|
|
Lâle şiirleriyle ünlü araştırmacı- yazar Abdullah SATOĞLU tarafından hazırlanan ve yakın bir zaman önce Kültür Bakanlığınca yayınlanan bir eserden söz etmek istiyorum. |
|
193
|
|
|
|
İsmail Bozkurt’u yine sanat sayesinde tanıdım. “Mapolar Öykü Yarışması”na katılmamı ve bir eserle mutlaka bu yarışmaya başvurmamı istemişti. Ben de hatırını kıramayıp “Emanet” adlı öykümü yazmış ve bu yarışmaya rumuz bir adla katılmıştım. Birkaç ay sonra ödül törenine davet edildim. Ve üçüncülük ödülünün bana verildiğini o gece öğrendim. Bu da benim için öykücülük alanında bir dönüm noktası oldu. Yazmaya devam ettim böylece. |
|
194
|
|
|
|
Günümüzde bütün dünyanın gözlerini çevirdiği Ortadoğu'da yaşanılan savaş, katliam, tehcir, işkenceyle, hemen yanıbaşımızda, ülkemizdeki baskı, şiddet, işkence gibi Y. Türker'in ifadesiyle "fotoğrafı çekilmemiş hikâyeler"in yaşanması, yani yaşamın pek çok alanında fotoğraflanmış ya da fotoğraflanmamış "kötülük(ler)", bir kez daha "etik" sorunun gerek siyaset, gerekse felsefe içinden yapılan tartışmalar içinde ne kadar hayati bir önem taşıdığının altını çiziyor. Kötü'nün ne olduğunu, kötülüğün görüngülerini, nasıl olup da bir kötülüğün zuhur ettiğini, verili bir Kötü'nün, Kötülük'ün var olup olmadığını, bunlara dayalı siyasaları, bu minvalde süregiden muhalif ve statükocu tavırları ve eylemleri kavramsallaştırmak ve adlandırmak, kısacası tutarlı bir kuram oluşturmak ise oldukça zor görünüyor.
Fransalı düşünür Alain Badiou'nün "etik" çalışması, her eserde olduğu gibi eleştirilebilir, tartışılabilir yönlerine rağmen, tam da böyle "zor" bir görevi yerine getirmeyi, bu bağlamda alana önemli bir katkı sağlamayı hedefliyor. |
|
195
|
|
|
|
Okuduğumuz kitapların detaylarına dikkat ediyor muyuz? |
|
196
|
|
|
|
“Dergi hür tefekkürün kalesidir” demişti Cemil Meriç “Bu Ülke” adlı kitabında… Gazeteler günün haberlerine değinir ve bunları değişik açılardan yorumlar; bu yüzden bir günlük ömrü vardır gazetelerin. Ya dergiler; dergiler öyle midir? Gazetenin aksine dergiler daha kalıcıdır. En azından yayınlandığı dönem içerisinde hayatiyetini sürdürürler. Birçok aydının duygu ve düşüncelerini iki kapak arasına alan dergiler fikriyatımıza ışık tutarlar.
|
|
197
|
|
|
|
antakyaya yağmur yağıyor sicim sicim
ben üşüyorum
ağaçlar üşüyor, kuşlar üşüyor, caddeler
ayakkabım kıravatım şapkam üşüyorum sokaklar saçaklar evler
sokaklar saçaklar evler
hep birlikte üşüyoruz. |
|
198
|
|
|
|
Eğitim ve öğretim denildi mi dayanamam, konuşurum. Ne varsa bugüne kadar topladığım hepsini dağıtırım. Sevgili Osman Tatlı’ nın bir kitap eleştirisi düşündürür kaç gündür beni. Nasıl bir yazma aşkı? Zaman bulup yazamadığım. Her gün belleğime kazıdığım. |
|
199
|
|
|
|
"zavallı şair... Bülbül hamûş, havz tehî, gülistan harab diye inliyordu. ne bülbül kaldı ne havz." |
|
200
|
|
|
|
Diriliş, bir solukta okuduğum kitabıydı onun. İnanan insanın psikolojisini entellüektüel birikimiyle ne kadar güzel tahlil etmişti bu romanda. Rus klasizmini bana sevdiren güçlü yazarlardan biri oldu. Arayışları ve hayatı öğretile gelenin dışında sorgulama eğilimi, eserin her sayfasında hissediliyordu. Yalnız, bunlara verdiği cevaplar nedense pek özenilerek, olgunlaştırılarak hazırlanmış gibi gelmemişti bana. Birikimlerini yetiştiği dönemin kültürel zeminine uygun düşen beklentilere feda edebileceğine hiç mi hiç ihtimal vermiyorum. Ama eserin kurgusu Ortodoks inancı içinde bir formül koyuyordu ortaya. |
|
|
|