Yalnızlık güzel birşey, ama birilerinin yanınıza gelip yalnızlığın güzel birşey olduğunu söylemesi gerekir. -Balzac |
|
||||||||||
|
İkinci Bölüm Nerede kalmıştık: İş sosyal hakların görüşülmesine dayanınca, işçi sendikası tarafının katılımcılarında bir sadeleşmeye gidiliyordu, ister istemez, dedik… Pazarlık parasal hükümlere doğru ilerlerken, şube yönetimlerinden birer üye de ayıklanıyor, bunu daha çok işveren tarafı istiyordu… Ücretleri görüşmek ise, çok dar bir çekirdek kadronun kotarabileceği işti. Bu noktada şube başkanları da olmuyordu görüşmelerde… Tüm bu aşamalarda, işin başındaki kalabalık gruplarla devam edilmesi durumunda, işin tamamen çıkmaza gireceği bilinen bir şeydi… Görüşmelerin bitmesinden sonra, işyerlerinin ve şubelerin bulunduğu yerlere dağıldıktan sonra, her şubenin kendine bağlı üyelerle bilgilendirme toplantıları yapmaları, gelenekselleşmiş bir uygulamaydı. Hilmi gibi, üyeler arasından belirlenerek görüşmelere katılanların görevi de, bu bilgilendirme toplantılarında başlıyordu. Bilgilenme ihtiyacında olan üyelerin toplandığı şube binasının salonundaki masada, ortada şube başkan, sağında şube yönetiminden katılan üye, solunda da, üye olarak görüşmeye katılan üye yer alıyordu genel olarak… Örneğin Hilmi, başkanın solunda konuşlanmış olarak, görevini ne olduğunu iyi biliyordu! Neydi görevi? Toplu sözleşme görüşmelerine canlı katılmış bir işçi olarak, şube başkanının verdiği bilgilerin doğruluğunu gerek mimikleriyle, gerek gözlerini ışıltısı ve bakışlarıyla gerekse de başıyla onaylar gibi yaparak, dinlemekte olan üyelere güven aşılamaktı… Şube başkanı da bu mantaliteyle, arada bir “ Durum bundan ibaret!... Bana inanmazsanız, sizin aranızdan Hilmi bizimleydi, kendisi anlatsın! ” diyerek işi sağlama alıyordu… ” Tam da bu anda, Hilmi’ nin şube başkanını onaylamak için başını sallar gibi yapmadığı, basbayağı salladığı belli oluyordu!... Saati başkasından sorsaydım; inanmaz, kuşkuya düşerdim her halde , diye içinden geçirirken; elini, yüzünü yıkamak için lavaboya yöneldiği sırada küçük su ihyacının o an ayırdına vardı. Nerdeyse zor ulaştı kazasız belasız! İçtiği İki bira dolaşımını tamamlamış dışarı çıkmak için zorluyordu.. Toplantının akamete uğradığı bir sırada, görüşme masasından ayrılarak hem küçük su ihtiyacını gidermiş, hem de elini yüzünü yıkamıştı… Her ikisi de iyi geldi… Kontrol dışı bu konuları düşünürken, düşünce silsilesi burada kesintiye uğradı aniden!... Hani, okumakta olduğunuz bir kitabın sayfasını çevirirken, düşüncemiz saliseler süresince taaa uzaklara gidiverir de; yeni sayfaya yoğunlaşmanız için biraz gayret edersiniz ; işte öyle... Ama kesintiye uğrayan düşüncenin savrulduğu yerden döneceği yok gibiydi!... Belki de haklıydı; birdenbire kaygı yoğunluğundan bunalmasının geçerli nedenleri de olabilirdi… Askeri darbe öncesi örgütlü olduğu sendikada alışık olduğu anlayışlarla bunlar arasında dağlar kadar ayrım vardı… Darbeden sonra düzenle uygun adım içinde olmayan tüm parti, dernek ve sendikalara yapıldığı gibi Hilmiler’ in sendikaları da kapatılmıştı… Emekten, emekçiden yana olan örgütler kapatılırken yöneticileri de yıllarca yargılanmıştı. O darbelerin, işçilerin mücadele ederek kazanmayı öğrenmelerini engellemek için yapıldığı kabak gibi ortaya çıkmıştı… O sıralar şube başkanı olan Hilmi de bunlardan biri olarak sekiz yıl iki ay yirmi gün ceza bile almıştı. Yargıtay’ ın bozma kararıyla hepsi aklandılar, çektikleri eziyetlerin hesabını sorma olanakları olmadığından herkesin yanına kaldı!... Sendikalı işçiler, sendikalarının kapısına kilit vurulduğu için kendi işkollarında başka sendikalara katılmak zorunda kalmışlardı… Yeni sendikalarda yeni işçiler ve yen yöneticiler tanımaları da ayrıca kazançları olarak, kısa sürede kaynaşmışlardı… Öyle de, olması gerekir! İşçilerin, eş koşulları paylaşan işçi olma özellikleri belirleyici bir unsur olarak, dinsel, siyasal ve bölgesel tüm ayrılıkların önündedir. Sendikal hakları ellerinden alınan işçiler, katıldıkları yeni sendikalara uyum sağlamakla kalmadılar, yeni bir soluk da kattılar ekonomik mücadeleye… sürecek
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mudi Beya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |