..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Kürtaj sadece kendileri bir zamanlar doðmuþ insanlar tarafýndan savunuluyor. -Ronald Reagen
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Korku Romaný > Ýsa Kantarcý




12 Aralýk 2022
Kurtlar ve Ýnsanlar 4  
KURT

Ýsa Kantarcý


YILLAR ÖNCE YAZDIÐIM BU ROMANI KAYBOLMASIN DÝYE KOYUYORUM SÝTEYE. UYDURDUÐUMU DÜÞÜNEBÝLÝRSÝNÝZ. ÇOK BELGESEL ÝZLEDÝM KURTLARA DAÝR.


:AEHD:
KURTLAR VE ÝNSANLAR 4


OSMAN
Osman kar fýrtýnasýnda ilerliyordu, kar hýz kesmeden yaðmaya devam ediyordu, kurt ulumalarý duydu, bir uluma arkasýndan gelmiþti, çok acýlý ve karakterliydi, diðer uluma karþý taraftan gelmiþti. Sert ve zor tanýmaz bir ulumaydý bu, çok vahþi ve acýmasýz.
“Bir tek siz eksiktiniz” diye düþündü Osman. Eski dostu Halit düþtü aklýna. “Þimdi ne yapýyor acaba?” diye düþündü.Halit’in þehirden döndüðü haftaydý. Osman bir köylünün tarlasýnda çalýþmaya giderken uzaktan derede yüzen birini görmüþtü. Tanýdýk gelmiþti bu kiþi ona, yaklaþtý.
Halit’i tanýdý, çok sevindi onu gördüðüne. Çok zor ve acýlý günü paylaþtýðý dostu. Nice serin yaz gecesinde köyün dýþýnda birlikte yürüyüp sesli hayal kurduklarý günler aklýna geldi. Muhteþem gecelerdi onlar. Þehirde þehirli bir kýzla evlenip orada iþ tutmaya ve orada þehir konforunda yaþamaya dair.
“Halit!” diye baðýrdý,
Halit yanýt verdi. Gülerek bir þeyler söyledi.
Osman dereye indi yokuþtan.
“Sabahýn yedisinde dereye mi girilir?”
Güldü: “Öyle esti. Gece sýcak uyutmadý.”
“Gözüne ne oldu?”
“Düþtüm.”
“Düþtün demek. Yalan atma.” Güldü.
“Yok. Babam çaktý.” Güldü, “Ýçerde anamla konuþuyordu, bir baltaya sap olamayacakmýþým filan. Zoruma gitti. Ya baba arkamdan atýp tutuyorsun, olur mu böyle. Yüzüme desene dedim. Çaktý. Ben de çaktým. Eve sakýn uðrama dedi. Dereye bakýp düþünürken yüzeyim dedim.”
“Hayýrlý evlat, üstünü giyip gel benle” dedi Osman, “tarlaya çalýþmaya gidiyorum.”
“Tarla deme bana!”
“Neden?”
“O zihniyetle ileri gidilmiyor.”
Güldü: “Ýyi o zaman. Sana derede bol þans.”
Osman ona acýyarak baktý, Halit beyaz külotla giriyordu derere ve çok sefil, çok acýnasý görünüyordu. Ýnsanlýðýn yüz karasý gibi. Ýri, kýllý, kararmýþ vücuduyla.
“Para kazan ve mavi bir þort al kendine. Kedi deðilsin sen. Köpek deðilsin. Çocuk deðilsin. Beyaz külotla 7 yaþýndayken girerdik dereye.”
Halit ona baktý ve baþýný öne eðdi suçlu gibi, sonra sýrýtarak ona baktý: “Haklýsýn birader. Ne yaparsýn, para yok.”
“Gidiyorum. Geç kalmayayým.”
“Nereye?”
“Ýþ bekliyor, dedim ya!”
“Ne güzel muhabbet ediyorduk.”
“Boþ lafa vaktim yok.”
“Dur, bende geleyim senle. Boþ duramam. Ýþ lazým.”
“Tarla iþi bana göre deðil dedin?”
Güldü: “Orasý öyle de babam da evden attý. Ne yaparsýn. Senle konuþunca yumuþadým, asiliðim eriyip gitti. Sen çok deðer verdiðim birisin, Osman. Senle cehenneme bile giderim.”
“Babana çaktýn mý?”
“Annem araya girdi. Tam deðil.”
“Ýyi yapmadýn.”
“Olan oldu, keþke olmasaydý.

Devasa soðan tarlasýnýn baþýna geldiler, ilerde bir kulübe vardý.
“Soðan toplayacaðýz” dostum, “zor iþ; ama baþka ne yapacaðýz. Ben gidip patronla konuþayým. Umarým seni alýr. Adam lazýmdý, bulduðunuz adamý getirin demiþti.”
“Öldüren bir iþ bu, eðilip soðan çýkarmak.”
“Bana da hiç cazip gelmemiþti baþta. Alýþýyorsun.”
Derme çatma kulübenin olduðu yere ilerlediler. Ýþçilerin lideriyle konuþtu Osman. Halit iþe alýnýþtý. Diðerleriyle birlikte tarlaya doðru ilerlediler.

Öðle vaktiydi. Kulübede yemek yapýlmýþ, üçerli beþerli yer sofralarýnda yemeklerini yiyorlardý. Doyan kalktý gitti bir köþeye, saatin dolmasýný bekliyorlardý. Halit ötede tek baþýna düþüncelere dalan ve uzaklara bakan Osman’ýn yanýna gitti, çimene oturdu.
“Bu iþ hiç de öldürmekten beter, mahvoldum” dedi Halit. Güldü.
Osman gülümsedi.
Halit ses alamamýþtý, sohbet etmek istiyordu. Çünkü bu ona iyi geliyordu. Sustu.
Halit onu konuþturmak için dedi ki: “Bu deli kavuran güneþ insanýn kapkara yapar. Ben zaten karayým. Zencilerden beter olacaðýz. Belimde aðrýlar var.”
Güldü: “Diþini sýk. Güzel þeyler hayal et dayanma gücü bulursun.”

Ýþçilerin lideri iri yarý adam, yaþlý bir iþçiye baðýrýp çaðýrýyordu, derken ona küfürler yaðdýrmaya baþladý ve bir yumruk attý, yaþlý adam yere serildi. Halit fýrlayacaktý, Osman onu tuttu. Halit, kolunu kurtardý ondan ve iri yarý adamýn karþýsýna çýktý: “Dayýya el kaldýrmaya utanmýyor musun?”
“Sen karýþma, genç adam.”
“Karýþýrsam ne olur, neden vurdun ona?! Haksýzlýða hiç gelemem de.”
“Benden borç istedi. Para yok dedim. Küfür etti. Ben de vurdum.”
Yaþlý adam söze girdi: “Alacaðýmý istedim, geçen haftadan alacaðým var, vermiyor. Karýmý hastaneye götüreceðim, para lazým.”
Kalfa ona vurmaya çalýþtý, ýskaladý, Halit onu tutmak istedi, bu kez Halit’e vurmak istedi. Halit baþýn eðmiþti.
Arkadan baþka bir adam fýrladý Halit’in üstüne. Halit bir yumruk yedi. Osman girdi kavgaya. Osman Halit’i yumruklayaný yere serdi. Kalfanýn iki adamý daha girdi kavgaya. Dörde kaçý ikiydi. Halit ve Osman güreþ yapmayý ve yumruk atmayý, kavga etmeyi, yakýn dövüþü iyi bilirdi. Ýki genç sýrt sýra verip onlarý güzelce pataklýyordu; ama diðer iþçiler araya girip onlarý ayýrdý.
Kalfa, yaþlý adamýn parasýný vermiþti.
Osman ve Halit çalýþtýklarý kadar ücreti aldýlar ve iþten atýldýlar.
“Bir daha sizi gözüm görmesin buralarda!”
“Yediðin dayaða doymadýn herhalde!” dedi Halit.
Osman Halit’i tuttu.
Ses etmeyip oradan uzaklaþtýlar, yaþlý adam da yanlarýndaydý.
Gençler yaþlý adamla muhabbet baþladý, Rýza, buralara uzak bir köyden gelmiþti. Aslýnda 50 yaþýndaydý; ama 70 gösteriyordu, bir hastalýk geçirip böyle olmuþtu. Kýzý bu köye gelin gelmiþti. Gençler o kadýný ve o aileyi iyi bilirdi.
Kerim dedi ki: “Çocuklar, size minnettarým, umarým günün birinde sizin için bir þeyler yaparým. Onca kel, sakallý, gün görmüþ adam, sözde adam ses çýkarmadý ve siz ses çýkardýnýz. Size ne kadar teþekkür etsem azdýr!”
Dayý, mutlu biçimde yoluna gitti. Gözden kayboldu.

Kafadarlar sessiz sedasýz ilerliyorlardý. Osman, tek kelime etmemiþti, uzun süre geçmesine raðmen. Halit kendini suçlu ve ezik hissediyordu.
“Kusura bakma Osman. Dayanamadým.” dedi Halit.
“Boþ ver. Olan oldu. Zaten o adama hep bir tane çakmak isterdim. Benim yerime sen çaktýn.”
“Þimdi iþsiz güçsüz olmaz ki. Ýþinden ettim seni.”
“Sorun deðil. Bir iþ bulurum elbette. Doðruluðu olmayan adamýn ekmeði zaten yenmez.”
Toprak yoldan at arabasýyla bir adam geçiyordu, durdu: “Gençler selam!” dedi eþn þakrak, “olayýnýzý duydum, elinize saðlýk, ben de hiç sevmezdim o adamý. Temiz dayak atmýþsýnýz. Elleriniz dert görmesin.” Geçip gitti.
Osman dedi ki: “Sevilmek güzel bir þey.”
Halit güldü, sonra üzülerek dedi ki: “Ýþin acý tarafý var.”
“Orasý öyle; ama iyi tatmin oldum. Soðan toplama iþi hayattaki en lanetlik iþ dostum, popum çýktý ya, ayaklarýmýn dermaný, ruhu yok oldu, de bunu kendime bile çaktýrmýyordum.”
“Diþini sýk, güzel þeyler düþün, ha.”
“Eh, o an için en uygun sözlerdi. Halen de öyle.”
Osman dostça onun omzuna dokundu: “Sen iyisini bilirsin, iyi adamsýn ya.”
“Biri bize iþ verse. Laðýmda bile çalýþýrým. Ne yapmak lazým, çocukluðumuzda kurduðumuz þehirde yaþamak hayali, bunu mu denesek.”
“Þehre gidelim” dedi Halit.
“Demesi kolay, annem 3 buzaðý aldý, öyle tatlýlar ki. Onlara aþýk oldum. Onlar benim sorumluluðumda, onlarý býrakýp hiçbir yere gidemem. Köyde baþka birçok sorumluluðum var. Bu iþleri de seviyorum.”
“Birader, seni anlýyorum da buranýn buzaðýsý danasý osu busu bitmez ki. Basýp gideceksin. Ýçin acýr; ama gidersin. Sen çok duygusalsýn.”
Üstlerinden bir karga geçti. Pike yapmýþtý.
Ýkisi de korkup baþýný eðdi: “Þu namussuza bak, beynimizi oyacaktý nerdeyse!” Dedi Halit.
“Yavrusu var demek buralarda bir yerde.”
Bastýlar.
Bu sýrada yanlarýndan geçen kamyonet yavaþlayýp durdu, arkasýnda birkaç un çuvalý vardý.
“Gençler” dedi þoför, “atlayýn, gideceðiniz yere kadar býrakýrým.”
Kamyonete atladýlar sevinçle.
Kamyonet harekete geçti.
“Ýþ arýyor musunuz?” dedi Adam.
Osman Halit’e baktý: “Evet” dedi ve adama çevirdi gözlerini, “arýyoruz!”
“Bunu duyduðuma sevindim! Namýnýzý duydum.” Neþeyle güldü.
“Neymiþ? dedi Osman.
“Adamý iyi benzetmiþsiniz.” Güldü.

Kemal, onlara sorular sorup duruyor, onlarý tanýmaya çalýþýyordu.
Bu arada Halit sordu: “Ne iþ yapacaðýz usta?”
Güldü : “Güzel soru. Tarlada güneþ altýnda mahvolmak gibi deðil kesinlikle. Ben de gençliðimde tarlalarda köle gibi çalýþtým. Güneþ altýnda imaným gevredi, size iþ vereceðim ve güneþ altýnda imanýnýz gevremeyecek.”
“Peki ne bu iþ?”
“Gübre iþi.”
“Nasýl yani?”
“Gübre topluyorum. Onlarý müþterilerime satýyorum.”
“Ne gübresi?”
“Yarasa gübresi.”
“Burada o gübreden yok ki. Burada bu iþi yapan varsa da biz duymadýk. Kimlerdensin?”
“Bak evlat, bana güvenmiyor musun? Nüfus memuru gibi soru sorup duruyorsun!”
“Sorarým elbette, in misin cin misin bilelim elbette!”
Kemal aracý aniden yolun kenarýna çekti: “Eðer çalýþmakta gözün yoksa in aþaðý!”
“Var abi. Ne kýzdýn, sordum sadece.”
“Ben güzel güzel bir þeyler anlatýyorum, beni soruþturuyorsun, güzel para alacaksýnýz merak etme, tarlada kavrulup piþersiniz; ama üç beþ kuruþ alýrsýnýz, feleðiniz þaþar. Ama benden daha fazla para alýrsýnýz, daha az emek harcarsýnýz.”
Kemal, aracý yürüttü.
“Kasabada iþlerim var. Yarýn sabah iþe baþlarýz…Yolun bir tarafýna baktý: “Burasý da nedir böyle?”
“Mezarlýk” dedi Osman.
“Yarýn sabah sekiz, dokuz gibi burada buluþalým.
Çizmelerinizi de getirin. Ýþ üstü filan. El feneri. Burada inin, kasabaya gitmem lazým. Yarýn görüþürüz. Yarýn burada dediðim saatte olmazsanýz baþkasýný bulurum, ona göre.”
Soru soracak oldu Halit, ses etmemeyi yeðledi, ayný düþünce Osman’ýn içinden de geçmiþti.
Osman ve Halit araçtan indi.
Araç, tozlu yolda usul usul gözden kaybolurken ikili bir süre keklik gibi bekledi orada, araca bakarak ve ilerleyip
evlerinin yoluna saptýlar bir garip sevinçle.
“Bu adamý buralarda hiç görmedim.” dedi Halit.
“Ben de.”
“Kim bilir neyin nesi? Tanýmadýðýmýz birine neden güvenelim?
“Orasý öyle. Çok soru sorup durdun, sinir oldu.” Güldü.
“E herhalde. Döverim bu adamý ben! Limon gibi sýkarým. Tam dayaklýk biri” dedi Halit köpürerek, “beni sinir etti. Þebek!”
Osman güldü: “Öyle deme.”
“Þebek maymunu iþte!”
“Kimdir necidir? Bize bir iþ etmesin, ne bileyim. Dünyanýn kaç bin türlü hali var. Onu hiç tanýmýyoruz.”
“Ýyi birine benziyor.” dedi Osman, “tartalým bu þebeði, baktýk sakata geleceðiz, boþ veririz. Güzel bir iþ fýrsatýysa kaçýrmayalým, bize burada böyle kim yaklaþýp da iþ verir ki. Dilenci köpek gibi iþ arasak zor buluruz.”
“Haklýsýn dostum, sineye çekelim þimdilik… Ýn aþaðý deyince nerdeyse patlatacaktým yüzüne, en son soðancýya vurup her þeyi berbat ettiðim aklýma gelince sakinleþtim.”

Ertesi gündü, otlarýn delice kapladýðý eski mezarlýða ilk gelen Osman’dý. Ýri bir taþýn üstüne oturmuþ, can sýkýntýsýyla kývranýrken bir çalýyla topraða bir resmi yapýyordu. Güneþ yükseliþe geçmek için beklemedeydi, þimdi hava serindi, arýlar ve kelebekler uçuyordu mezarlýðýn oradaki çiçekler üzerinde.
Yola baktý, gelen giden yoktu, erken gelmekle hata etini düþündü, gözünü ufka, daðlara çevirdi, kalktý, çimene uzandý, gözlerini kapadý, bir süre uyudu, gelen giden yine yoktu. Saat kaçtý acaba?
Halit, kopuðu da görünürde yoktu. Bu paranýn olmadýðý köyden çoktan giderdi Halit’in yerinde olsa, o kafasýna estiðini yapardý. Uzun boylu düþünmezdi, yeter ki onu bir þey harekete geçirsin. Halit gibi olmak gerçekten iyi olurdu, iyi hissettirirdi herhalde; ama bunun çok tehlikeli ve zararý büyük yanlarý da olabilirdi. Halit, yaþ tahtaya basar, maceralara atýlýr ve yolun baþýna dönerdi. Yine de mutlu olmasýný becerirdi, gamsýzdý.
Issýz araziler vardý aþaðýda, köyün ekili arazilerine bakýyordu. Yerden yeþil bir ot kopardý, ýsýrýp çiðnemeye baþladý. Tertemiz, açýk mavi gökyüzüne baktý. Bir bal arýsý výzýldayarak yaklaþtý, yüzüne konmak istedi, baþýný geri çekti. Otlarýn arasýnda birkaç karýnca vardý, toprakta, diðerlerini fark etti, ilerde, taþlarýn arasýndan bir kertenkele çýktý, Osman’ý fark edince korkup taþlarýn arasýnda gözden kayboldu. Osman çevresindeki bu ufak canlýlarý seyrederken zamaný unuttu. Halit’in sesiyle baþýný o tarafa çevirdi. Halit, geliyordu nefes nefese.
Yaklaþtý: “Geç kalmadým umarým?”
“Yok, katýr gibi bekle bekle öldüm yahu, eþeklik bende, iþi kaçýrýrým diye çok erken geldim, iþi saðlama almak için, sen de yoktun, ne biçim iþ bu, deli oldum.”
Halit güldü: “Bizim çakal geldi mi?”
“Yok. Neden çakal diyorsun adama?”
“Bence öyle.”
“Býrak ya. Sen de iþin gýrgýrýndasýn.”
“Yok. Ayar oldum ona. Alacaðým elime onu.” Güldü.
“Sakýn yapma Halit.”
“Þaka yaptým… Ama bunu onun hareketleri belirler… Saat ona geliyor birader. Belki de 11 olmuþtur. Çoktan gitmiþsinizdir diye düþündüm. Adam bizi kandýrdý anlaþýlan, ekti.
“Ýþi çýkmýþtýr, bekleyelim.”
Halit, bir þarký mýrýldanmaya baþladý. Bir tarafa baktý, daldý düþüncelere, az uzaklaþtý, hayaller kurdu. Yüzünde bir umut, düþüncelere daldýðýnda bir gülümseme beliriyordu yüzünde. Baþka bir alemdeydi, Osman yanýnda yokmuþ gibi dalgýn davranýyordu.
Osman onu izlemiþti hep: “Sen bugün baþkasýn?”
“Nasýl? dedi güldü. “Niye ki?”
“Pek mutlu, içi aydýnlýk görünüyorsun. Babanla aran düzeldi galiba.”
Güldü: “Yok… Gel senle çocukluðumuzda yüzdüðümüz dereye gidelim.”
“Orasý þimdi sýðdýr.”
“Olsun gezeriz.”
“Ýþin gücün eðlenmek. Adam gelirse bizi bulamaz taþ kafa.”
Yolda kamyoneti gördü Osman, dedi ki: “Geliyor bizimki!”
Halit ekledi: “Bu çakal baþýmýza bir çorap örecek gibi.”
“Paranoyak olmana gerek yok. Sýradan bir adam.”
“Zavallý desek.”
“Kapa çeneni!”
Kamyonet, yolun kenarýna yanaþtý. Gençler araca bindi. Araç yürüdü.
“Genç kaldým. Kusur bakmayýn gençler, bir iþim çýktý da…”
Araç, yükseðe, daðlara doðru gidiyordu.

“Çocuklar, buralarda maðaralar varmýþ, nerde olduðunu biliyor musunuz?”
“Biliyorum” dedi Osman.
Halit dedi ki: “Küçükken yüzdüðümüz derenin orada vardý birkaç tane.”
“Demek öyle” dedi, “güzeee!”
Bir süre gittiler ve Kemal, aracý yol kenarýna çekti.
Kamyonetin arkasýna geçti: “Þu çuvallarý alýn. Küreði ve kazmayý da.”
“Ne olacak bunlar?” dedi Halit.
“Mezar yeri kazacaðýz.”
“Kimin mezarý?”
“Senin mezarýný. Çok konuþtuðun için.” Güldü.
“Aman çok komik” der gibi Osman’a baktý Halit.
“Þakayý severim.”
“Ben de, ne taraftan gideceðiz?”
Halit, eliyle iþaret etti, Kemal bastý, arkasýnda Halit ve onun arkasýnda Osman vardý.
Halit ona dil çýkardý ve kürekle sýrtýna vuracak gibi salladý küreði.
Osman gülecek gibi oldu, kaþ göz iþareti yaptý.
Kemal dedi ki: “Halit, sen çizme getirmemiþsin.”
“Unuttum.”
“Saða mý sapacaðýz, sola mý?” dedi Kemal.
Halit, eliyle solu gösterdi. Ýlerlediler arka arkaya.
Çok dik bir yamaca gelmiþlerdi, aþaðýsý uçurumdu, ayaklarý kayarsa uçurumun dibini boylayabilirlerdi.
Halit dedi ki: “Kemal abi maðarada yarasa gübresi toplayacaðýz, ha?”
“Evet.”
“Bu define aramak olmasýn?”
Güldü Kemal: “Defineci deðilim.”
“Yarasa gübresi iþinde iyi para var mý?”
“Var tabi. Yoksa neden uðraþayým.”
“Ne zamandýr bu iþtesin?”
“Yeni girdim bu iþe. Bir arkadaþým bu iþe baþladý. Durumu çok iyi. Yarsa gübresi bütün gübrelerden daha iyi. Topraðý adeta sihirli hale getiriyor… Halit sen önden gider misin?”
“Neden?”
“Sen biliyorsun ya maðarayý.”
“Peki” dedi Halit, öne geçti, Maymun kadar iyi týrmanýcýyým, ama çocukluðumda, buralarda az dolaþmadýk.
Kemal Osman’a göz kýrptý ve Halit’e dil çýkardý.
Osman gülümsedi. Kemal Osman’dan küreði aldý ve Halit’e vuracakmýþ gibi yaptý. Onun ensesine tokat atacak gibi yaptý bir eliyle ve Osman’a göz kýrptý, Osman da sessizce güldü. Halit, bir þarký söylemeye baþladý.
Kemal Osman’ý kenara çekti ve bir kayanýn ardýna saklandýlar.
Halit, yalnýz baþýna ilerliyordu þarký söyleyerek.
Epey gitti ve yalnýz olduðunu bilmiyordu. Geride Osman ve Kemal bekliyordu. Halit, aptallýðýnýn farkýna varsýn diye. Varamadý, epey gitti tek baþýna. Ayaðý kaydý, baðýrdý korku ve panikle,
Uçurumdan aþaðý düþecekti neredeyse.
“Gübre uðruna nerdeyse uçurumun gibini boylayacaktým! Ýçine edeyim böyle iþin.” Kýç üstüne oturmuþtu.
Ardýnda kimseyi görememiþti.
Ötekiler kopup yetiþti: “Nerdeydiniz Allah’ýn belalarý!”
“Yüzün kireç gibi beyaz” dedi Kemal.
Osman ekledi: “Canýn çekip gitmiþ gibi.”
“Ölüyordum gübre uðruna!”
“Maymun kadar becerikli týrmanýcýydýn hani?”
“O eskidendi.”
“Kalk, devam et.” dedi Kemal.
“Yok, sýra sende. Benden bu kadar! Canýmý yoldan bulmadým!”
“Osman sýrayý sen al, sonra ben alýrým.” dedi Kemal.
Osman öne geçti.
Osman, uçurumun en tehlikeli yerine gelince Kemal’in þakacý tavrýndan tamamýyla sýyrýlmýþ, gerçekliðin can acýtýcý yerine gelmiþti. Bu iþ ona da tekin gelmemiþti. Korktu ve durdu: “Kemal abi sýra sende.”
“Teþekkür ederim, çok arzu ediyordum zaten.”
Öne geçti: “En kesin yer burasý, aþaðý düþsem iþim biter. 100 metre var burasý. Çocuklar çok dikkatli olun, Tahtalý köyü boylamayalým.”
Çevik ilerledi. Arkasýna baktý: “Kirpi kadar uyuþuksunuz.”
Ýkili arkada durum analizi yapýyordu, iþi býrakmak ya da býrakmamaya dair bir tartýþmaya kaptýrmýþlardý kendilerini.
Halit, “iþi býrakalým” diyor, “baþýmýza bir hal gelecek, gelmeden býrakalým. Maymun bile olsa korkar, buralardan týrmanmaz. Sigortamýz yok.”
Osman ise sebat bilmez eski dostuna tersini diyor, ona umut verip þüphelerini gidermeye çabalýyordu.
Kemal, onlarýn gelmesini bekliyordu, sigara
yakmýþtý. Onlarý yanýnda görünce sevindi: “Çok yüksek burasý. Aþaðý düþsem ne olur acaba?
Yarasa gibi kanatlarýn varsa sorun deðil tabi.”
Maðaranýn önüne geldiler.
“Çocuklar, gidip kontrol edin maðarayý. Ayý, kurt ya da çakal var mý diye?”
“Yok abi, cesurlar önden gider.” dedi Halit.
“Þaka yaptým, ben bakýp geleyim, siz bekleyin. Yarasa gübresi var mý diye bakacaðým, varsa gelin diye baðýrýrým.”
Kemal, maðaraya girdi ve gözden kayboldu.
Osman ve Halit yer deðiþtirdi, çýkýntýnýn altýna geçti, burasý güneþ almýyordu ve uzanacak kadar mesafe vardý. Yan yana oturdular.
Halit dedi ki: “Bence bu adam yalan atýyor. Ömrüm boyunca maðarada yarasa gübresi arayan birini tanýmadým, duymadým da. Bence bu adam baþka bir iþ peþinde. Defineci belki de. Gübre deyip ayak yapýyor.
“Vay be” dedi Osman, “evet ya, defineci olabilir. Ya ben salak mýyým ya, senin düþündüðünü düþünemeyecek kadar! Bu adam defineci olamaz, onlar sinsidir, tanýdýklarýyla iþ yapar. Bir yerlerde duymuþtum, yarasa gübresi inanýlmaz faydalýdýr topraða, babam mý anlatmýþtý nedir.”
Halit ve Osman sohbet ederken Kemal’in sesini duydular.
“Kayýyorum imdaaaat! Yetiþin!” diye haykýrdý Kemal.
“Eyvah, bu angut aþaðý düþtü” dedi Halit.
Osman ekledi: “Eyvahlar olsun! Adamcaðýz gitti. Define için pisi pisine gitti.”
Dinlediler, ses soluk yoktu, acýlý bir inleme yoktu.
“Hemen kaçalým buradan!” dedi Halit panikle, “Birileri çýkar adamý attýnýz aþaðý derler. Ölür de baþýmýza kalýr. Yýllarca hapis yatarýz.”
Kaçýyorlardý. Sesi iþittiler.
“Çocuklar, orada mýsýnýz?”
Halit dedi ki: “Ses aþaðýdan geliyor. O halde uçurumun dibini boylamadý, çakal.” Güldü.
Uçurumun o bölgesine yanaþtýlar.
Kemal, uçurum kenarýndan iki metre kadar aþaðýdaydý, uçurum duvarýnda biten bir aðaca tutunmuþtu. Yüzünü gözü toz ve örümcek aðlarý içindeydi.
“Bu aðaç fazla dayanmaz. Kurtarýn beni çocuklar!”
Halit, ona uzanmayý deneyecekti.
“Öyle tehlikeli olur” dedi Osman, “baþka þey düþünelim.”
“Kamyonette halat var çocuklar, biriniz çabuk gidip onu alýp gelsin.”
Osman, bir koþu gidip ipi alýp geldi. Kemal’i ipi sardý beline, onu yukarý çektiler.
Toza topraða ve korkuya bulanmýþtý Tahsin, bazý yerleri yara bere ve diken çizikleriyle doluydu, kan ter içindeydi. Bir ayaðý dizden aþaðý yoktu.
“Sol ayaðýn nerde Kemal abi?” dedi Halit, gülesi geldi. Tuttu kendini.
“Düþtü.”
“Nasýl düþer ki?”
“Gezmeye çýktý. Ýsyanlarda. Kafasýz herif; Ayaðým protez! Aþaðý gidip ayaðýmý getirin ne olursunuz!”
“Ne kýzýyorsun abi. Þaka yapayým dedim.”
Kemal sýrt üstü uzandý, ölüm korkusuyla fena bir ter atmýþtý cayýr cayýr.
Þok içindeydi. Kalbinin deli ritmi azalmamýþtý:
“Geberiyordum az kalsýn gübre uðruna. Baþýma silah dayasalar yapmam bu iþi bir daha.
Osman sordu: “Abi bir yerinde bir kýrýk ya da baþka bir sorun yok, deðil mi?”
“Yok. Gidip ayaðýmý uçurum dibinden alýn.”
“Onu alýrýz. Önce seni buradan çýkaralým. Dereye inmek uzun iþ.”
Ýkisi onu tutup oradan, o daracýk patikadan çýkarmaya çalýþýyorlardý. Biri tam kaysa, diðeri de onun yüzünden kayacak ve hepsi birlikte uçurumdan aþaðý yuvarlanacaktý.
Halit býraktý: “Bu iþ böyle olmaz.”
“Ya nasýl?” dedi Osman.
“Býrak; sürünerek gelsin. Yoksa üçümüz birden aþaðý yuvarlanacaðýz.”
Üçü birlikte gidemiyordu dar patikadan.
Kemal dedi ki: “Çocuklar yapmayýn.
Osman söze girdi: “Halit haklý, beline ip baðlayalým, kendi çabanla kaya kaya inersin aþaðý, biz yukardan tutarýz seni.”
Kemal’in beline ipi baðladýlar ve onu yavaþ yavaþ kaydýrarak aþaðý indiriyorlardý.
“Sürü Tahsin abi. Sürün.” dedi Osman.
Tahsin aðlar gibi konuþuyordu: “Çocuklar beni býrakmayýn burada. Aman ipi sýký tutun.”
Halit dedi ki: “Ya bir ayaðýn yok. Bir de ne gübresi ararsýn arkadaþ uçurumlarda. Ayraný yok içmeye, atla gider çeþmeye. Ajan gibi sinsisin. Baþtan her þeyi açýklasaydýn ya. Bir ayaðýnýn protez olduðunu. Biz de ona göre tedbirimizi alýr, oralarýn sana göre olmadýðýný anlatýrdýk, sen gelmezdin, biz gidip gübreyi alýp gelirdik.
Haklýsýn genç, ama bana itibar etmezdiniz diye korktum, gelmezdiniz diye.”
Kemal, kýç üstü kaya kaya aþaðý iniyordu.
“Devam et usta” dedi Halit, “oluyor, sað salim seni aþaðý indireceðiz. Seni gidi kandýrýkçý. Define arýyorsun, kandýrýp getirdin bizi buraya. Gübreymiþ! Ne kadar da safmýþýz. Bize sakladýðýn þeyleri anlat, rahatla.”
“Çocuklar, defineci deðilim. Çocukken bir kaza mý geçirdin sen, ayný zýrvayý tekrarlýyorsun. Beni ilk sorgulaman gibi.”
Halit güldü.
“Ben yarasa gübresi peþineyim. Bu pazarda ben de ciddi bir yer edinmek istiyorum. Zengin müþteriler var. Bahçelerinde çeþit çeþit bitkiler, aðaçlar filan yetiþtirir sosyeteler. Yarasa gübresi peþindeler. Türkiye pazarý, sonra dünya pazarýna açýlmak hedefim. Dünya pazarý olunca dolar söz konusu. Yani çok para demek bu.”
“Böyle bir iþ kolu hiç duymadým” dedi Halit, “Yeme bizi, Kemal abi, bak yaþýna baþýna saygým var. Gerçeði de; kurtul!”
Osman dedi ki: Halit, Kemal abinin yalancý olduðunu sanmýyorum, uzatma.”
“Hadi öyle olsun.” Güldü.
Tehlikeli yeri aþmýþlardý. Biri Kemal’in saðýna geçti. Öteki soluna. Ýlerliyorlardý.
Onu kamyonetin yanýna getirdiler.
Osman dedi ki: “Kemal abi, sen burada bekle bizi. Biz senin ayaðýný bulup geliriz. Suyun dibini boylamamýþsa ya da akýntýyla akýp kaybolmamýþsa.”
“Bulun onu ne olursunuz. Ayaksýz ne yaparým. Ayaksýz bitiðim” dedi aðlayarak, “siz bilmezsiniz bunun ne demek olduðunu.”
Osman, þefkatle onun sýrtýna dokundu: “Bulacaðýz, merak etme.”
Ýkili yola koyuldu.
Osman dedi ki: “Çakal dediðin adam ne çýktý.”
“Ya ne bileyim.”
Protez bacaðý derenin kenarýnda, irili ufaklý yuvarlak taþlarýn içinde bulup Tahsin’e getirdiler.
Kemal, dünya onun olmuþ gibi sevindi ve bacaðý öptü, sonra yerine taktý. Sevinç kahkahasý attý, ayaða kalktý, üstüne bastý, birkaç deneme yaptý, sonra asla gibi dedi ki: “Çocuklar artýk bambaþka boyuttayýz! Bu arkadaþlýðýmýz bence çok randýmanlý olacak. Sizi çok sevdim, beni acayip sevindirdiniz! Ben de sizi sevindirmek için elimden geleni yapacaðýmdan kuþku duymayýn.”
“Randýmanlý mý?” dedi Halit, çok ilginç, randýman kelimesini Ali aga pancar motorunu çalýþtýrýrken söyler, bu sene randýman alamadým, beþ dakika sonra benzer cümle ve içinde mutlaka yine randýman kelimesi olur, kahvehanede hep benzer laflarý der, millet kapa þu randýmanlý çeneni dediðinde gülmeye baþlar. Sizi nasýl kanser ettim ama. Þaka mý yapar; yoksa rahatsýz mýdýr çýkaramayýz. Net olan þu: Adamýn hayatý randýmanlý gidiyor. Bir evsiz olarak hayatýný sürdürebilirdi ya da kalp hastasý olarak. Aslan gibi saðlýklý bir adam. Önemli olan da bu deðil mi? Yani randýman!”
Kemal dedi: “Ne demek istediðini anlayamadým. Yani randýman meselesini?”
“Demek istediðim þu; randýmanla aram hiç randýmanlý deðil! Çok konuþuyorsun; bizi kandýrmandan endiþeleniyorum.”
Bunlarý çok sert, içindeki gizli, bataklýða dönmüþ sýkýntýyý saçýyormuþ gibi demiþti.
“Para konusun kafaya takmayýn, inþallah güzel paralar kazanacaðýz. Sýrt sýrta vererek. Ýþçi patron ayýrýmý yok, emekçi sömürüsü yok, siz ne yerseniz ben de onu yiyeceðim. Zamanla baðlarýmýz kuvvetlenecek.”
“Ýþte bak bu lafý sevdim!” dedi Osman, “Ama senin bu ayakla bu iþ zor. Kusura bakma.”
“Yok be! Ben inþaatlarda bile çalýþtým, kalýp söktüm. Ama günün birinde arkadaþýmýn tahtalarý düzensiz yýðmasý yüzünden kaza geçirdim. Tahta koyarken tahtalar üstüme yýðýldý, sýrayý düzgün yapmamýþtý, moloz! Sonra patron da beni karþýsýna aldý, zaten sigortasýz çalýþtýðýmý, baþýma bir þey gelirse devletle baþýnýn belaya gireceðini söyledi ve beni kibarca iþten kovdu. Beni protez bacakla iþe almýþtý zamanýnda. Kovmasý zoruma gitmedi.
Sonra seyyar satýcýlýk yaptým bir süre. Ýkiz kýzlarým var. 13 yaþýndalar. Ýlk karým boþadý beni, ayaðýmý bahane etti ve çocuðumuz da olmuyordu, asýl sebep buydu, bende bir sorun olduðunu söyleyip duruyordu, o zamanlar pazarcý deðildim, eskiciydim, maddi sorunlarým vardý, boþadý beni ve sonra yeniden evlendim. Ýþler daha da zorlaþtý. Evden attý bizi ev sahibi.
Hayatýn en zor yüzüyle tanýþtým. Hayat çelik yumruðuyla yüzüme patlattý bir tane. Bir bacak protez olunca iþler çok zor ya. Bazen uyanýyorum, ayaðým saðlam sanýyorum, bir de bakýyorum ki; protez. Korkunç bu. Neyse ki aldýðým karý direniþçi çýktý, müthiþ mücadeleciydi, soðan ekmek yeriz yaþarýz demiyordu; döþemeleri söküp yeriz diyordu, sen delirdin mi der gibi bakýyordum yüzüne, sýrýtýyordu. Esprisi olan kadýn ilerleme gücü verir insana. Kýrsal arazide naylondan yaptýðýmýz çadýrda yaþadýk kýþ boyu. Aldýðýn karý hayatýný, kaderini belirler, iyi karý alýrsan hayatýn düze çýkar, kötü karý alýrsan mahvolursun. Benim karýnýn içinin kalitesi çok iyi çýktý þansýma. Birlikte zor günleri aþabildik, sýrt sýrta vererek. Çeþit çeþit iþler yaptým, pazarlarda çakmak, mendil, týraþ býçaðý, kibrit sattým. Bunlara her zaman talep çoktur. Bu iþte geliþtikten sonra sadece çorap satma iþine girdim, altý ayda iþi öðrenip büyülttüm, sonra bu eski kamyoneti satýn aldým, çorap satma iþi iyi gidiyordu, daha fazla kazanmak için gübre iþine girdim, bu iþte baþarýlý olamazsam yine çorap iþine dönerim, yaz kýþ çorap satýyordum pazarlarda. Bunlar temel eþya, insanlar bunlara çok ihtiyaç duyar. Kadýn iç çamaþýrý, badi, atlet, sutyen de satýyordum. Onlarý üstüme geçirip þov yaparý pazarda. Bu yüzden size seksi gelmiþsem þaþýrmayýn.”
Osman ve Halit güldü baþladý.
Halit dedi ki: “Bence çorap iþine dönsen iyi edersin, ben bu iþte çalýþýrým senle. Gübre iþi yaþ. Maðarada gübre aramak delilik, hayalperestlik. Ama pazarda tezgah açmak net ve gerçek.
“Haklýsýn evlat, tespitlerini yerinde; hatta harika buldum, pazarcý olur senden; ama denemek lazým. Büyük iþler denemek lazým. Pazarcý olarak kalmak istemem. Bok iþi olmadý; gelirsin çalýþýrsýn benle. Bu arada senin bir randýman meselen var.”
Halit çocukça güldü: “Ne demek istedin?”
“Var mý onu söyle. Sen söylemezsen ben söylerim.”
“Var; ama sen onu bilemezsin ki.”
“Hayatýnla ilgili sorunlarýn var, belki de ailevi, babanla sorunlarýn mý var çözemediðin, anlat, açýl bana. Çekinme.”
Halit, baþýný önüne eðdi, gözlerinden sessiz yaþlar döküldü. Bu adam onun can yarasýna dokunmuþtu. Bunu bilmesi onu þoke etmiþ, ensesinden yakalamýþtý adeta ve yüzleþmek istemediði o duyguyla yüzleþmek zorunda kalmýþtý soluk soluða, tek yumrukla nakavt olan þampiyon boksör gibiydi. Þampiyon kendini yenilmez sanýyordu ve yerde baþýnýn çevresinde yýldýzlar uçuþuyordu.
Kemal, onun yanýna oturdu, sýrtýna dokundu: “Üzülme evlat. Ben de babamla hiç anlaþamazdým. Bir gün yanlýþlýkla evin camýný kýrmýþtým küçükken, evden üç gün çýkmama cezasý vermiþti. Ýlk o zaman derin bir yalnýzlýða düþtüðümü hissettim, ufacýk bir çocukken. Ama bu da iyiydi. Ýnsanýn saðlam derdi olunca boþ þeylerle ilgilenecek zamaný ve yüreði olmuyor, dert adamý adam eder, dedi Kemal, ayaklandý. Kamyonetin arkasýna geçti, plastik bidondan erik kompostosu suyu ve bisküvi çýkarýp getirdi ve ikiliye bardakla ikram etti ve son bardaðý kendine doldurdu.
“Erik suyunu çok severim. Üniversite okurken komposto yapmayý öðrendim, asitli içecekler içerdim, arkadaþlardan biri zararlý olduðunu söylerdi. Hep tartýþýrdýk onunla, söylemleri bana salakça gelirdi, devrimciðini de salakça bulurdum. Bir gün pazardan kara erik satýn alýp geldi, erik kompostosu yaptý. Yaz gecesiydi, dolapta asitli içeceðim yoktu ve bodrum kattaydýk. Havalandýrma yoktu. Kavruluyorduk orada, bir oda bir mutfaktý ev, kan ter içinde uyanmýþtým gece yarýsý sýcaktan bunalýp. Pencere açýktý; ama tüy kýmýldamýyordu, boðucu bir hava vardý. Ýçim yanýyordu susuzluktan, dolapta tencerede saatler önce soðumaya býrakýlan kompostoyu gördüm, bakayým tadýna dedim, bir tas alýp baktým, inanýlmaz lezzetli geldi, hepsini yiyip bitirdim. Ertesi gün arkadaþým çok kýzdý bana, ona ayýrmadým diye. O günden sonra sürekli komposto içmeye baþladým, yapmasýný da öðretti arkadaþým. Doðru bir þeyle baþlamak lazým, yiyecek olur, içecek olur, yanlýþ bir þeyle baþlarsan kötü oluyor, baðýmlýlýk. Kurtulman zor oluyor. Beni kimse vazgeçiremezdi asitli içecekten; ama vazgeçtim. Erik suyu içince motivasyonum, enerjim geliyor... Üniversite hayatým güzeldi. Türkçe öðretmeni oldum, tam iþe baþlayacaktým, bir hafta sonra, kaldýrýmda yürürken araç çarptý, gençti þoför, alkollüydü. Ayaðým düzelecek gibi deðildi, kestiler. Ýyileþtim, protez ayak kullanmaya baþladým, yerime baþkasýný almýþlardý ve baþka bir okula da almadýlar, bir ayaðým yok diye. Engelliler okuluna baþvur dediler, baþvurdum, torpili ve ayaklarý saðlam olaný aldýlar. Ben de çok kýzdým bu iþe. Asla öðretmenlik yapmayacaðým dedim. Kan, ter ve gözyaþý döktüm çok. Hayatta kalabilmek için delice gayret etmek zorunda kaldým. Tamamdýr, kendimi çok iyi hissediyorum, biraz sonra maðaraya gideriz.”
Osman ve Halit birbirine baktý. Osman önüne baktý.
Halit dedi ki: “Kemal abi, kusura bakma ama biz seninle çalýþmayý düþünemiyoruz.
Tahsin baðdaþ kurup oturmuþtu, ayaklarýný uzattý. Onlara baktý uzun uzun ve arkasýný döndü.
Halit dedi ki: “Biz gidiyoruz, diyeceðin var mý abi?”
Kemal onlara döndü, gözlerinde yaþlar vardý: “Yapmayýn çocuklar. Siz olmazsanýz kimi bulurum. Ýkiz kýzlarýma ekmek parasý götürmem lazým.
“Bu iþi yapmayacaktýn hani. Dereye düþüp ölüyordun nerdeyse?”
“Ölüm korkusuyla dedim öyle, bazen yýlgýnlýða kapýlýrýz.”
“Yokuz biz” dedi Halit. “Sen de bu iþi býrak, gidip pazarda çorak satsan çok güvenli olacak.”
Kemal, acýyla güldü: “Son þansým sizdiniz. Ama tek baþýma da devam ederim, ne yapayým” dedi, onlara sýrtýný döndü ve sessizce aðlamaya baþladý.
Osman ve Halit az uzaklaþmýþtý, dönüp ona baktýlar.
Halit dedi ki: “Ya üzüldüm þimdi. Bu adam zor durumda. Ne yapalým?”
“Ölürse ikiz kýzlarýný hiç göremeyecek. Kafama takýlan þu: bize son þansýmýz sizdiniz dedi, birinin son þansý olmak…þimdi bu adamý yalnýz býrakýrsak kafam onda takýlý kalacak. Bence bir süre daha yanýnda takýlalým. Vereceði para umurumda deðil. Bir þekilde ona caydýralým, gitsin buralardan.”
“Ben bu adamýn baþýmýza bela getireceðini sezmiþtim. Tamam; dediðin gibi yapalým. Bir oyun oynayalým þuna. Gel benle.”
Kamyonetin arkasýna saklandýlar.
Bir süre geçmiþti. Kemal ayaklandý. Sigara yaktý. Kamyonetin ön kaputuna oturdu. Manzarayý seyrederek düþüncelere daldý.
“Þu sigara bitsin, iþe devam dedi kendine.”
Halit, arkadan yanaþtý, omuzlardan tuttu garip bir ses çýkararak. Kemal, öyle pek korkmuþa benzemiyordu.
“Neden korkmadýn?”
Ayak sesi duydum; anladým saklandýðýnýzý. Bak bu iþ bitsin Halit, sen kesinlikle pazarlarda çalýþmalýsýn.”
“Neden?”
Kapasite var sende, müþteri çekersin. Ses tonunda, bakýþlarýnda ýþýk var, dört tekerli bir arabayla domates satsan sokak sokak gezerek iyi iþ yaparsýn, ben bir süre böyle çalýþarak öðrendim pazarcýlýðý. Neyse, bugünlük çalýþmaya son verelim, eve gitmem lazým, bazý iþlerim var, yarýn da deneriz, gübre bulamazsam bu iþi sonlandýrýrým. Yarýn sabah 9 gibi sizi mezarlýðýn oradan alýrým.”
Kamyonete bineceklerdi.
Tuðla yüklü traktör geçiyordu, yavaþladý.
Gençlerin çok iyi tanýdýðý ve çok sevdiði Yasin þoförün yanýndaydý. 70 yaþýnda sakallý bir dedeydi Yasin. Hoþbeþ ediyorlardý.
Yasin, eski evinin oraya beton ev yaptýrýyordu ve iki ustaya yardým edecek 2 amele lazýmdý. Gelecek olan iki adamýn iþi çýktýðý için gelememiþlerdi. Yasin genç adamlara iþ teklifinde bulundu. Gençler teklifi seve seve kabul etti ve traktörün römorkuna atladý.
O gün akþama dek çalýþýp evlerinin yolunu tuttular.
Kemal, tozlu yolda kamyonetiyle ters yöne gitti.

Ertesi günün öðle saatleriydi. Kemal, buluþma noktasýna gelmiþti ve gençleri
bekliyordu, saatine baktý, çoktan gelmiþ olmalýydýlar. Acaba ne olmuþtu da gelmemiþlerdi ve birden dün o traktördeki yaþlý adamla konuþmalarýný hatýrladý, kamyonete atladý ve aracý yürüttü. Gübre iþini býrakmayý düþünüyordu; ama gençlere veda etmeden de buradan ayrýlmak istemiyordu, gübre iþine belki devam ederdi, bilemiyordu; ama çok sevdiði iki yürekli gence ulaþmalýydý. Pazarcýlýða baþladýðý ilk yýllardaki ezik ama azimli kendisini görmüþtü onlarda, evet, o yakýþýklý ýþýk onlarda da vardý, biri ellerinden tutarsa hayatta çok iyi noktalara gelebilirlerdi. Kemal, pazarcýlýða ilk el arabasýnda marul satarak baþlamýþtý, pazarcýlar ona destek olmuþtu.
Birkaç kilometre sonra yol kenarýna yakýn eski evin yan tarafýnda, yeni evin inþaatýnda çalýþan aradýðý gençleri fark etti ve aracý yolun kenarýna park edip iki tarla ortasýndan uzanan yola girdi.
Ev sahibi yaþlý adam bahçede karþýladý onu, çay içiyordu, çay ikram etti. Sohbet baþladý aralarýnda. Kemal pazarcýlýk iþi yaptýðýndan, ailesinden söz etti.
“Benim elemanlarý kaptýn” dedi Kemal, güldü, “onlarý arýyordum.”
“Kusura bakma.”
“Çayýn güzelmiþ.”
“Karnýn aç mý, yemek hazýrlasýn nene sana.”
“Teþekkür ederim, aç deðilim.”
Kemal, yaþlý adamýn babacan tavrýndan çok hoþlanmýþtý.
“Bir kiþi daha olsa iþ çabuk biter, ben hiç iþe yaramýyorum, yaþlýlýk iþte. Ýstersen sen de çalýþabilirsin. Paraný veririm.”
Kemal de iþe dahil oldu.
Vakit akýp geçti su gibi. Ýþ sýrasýnda muhabbet ederken vaktin nasýl geçtiðini anlayamamýþlardý.
Hava kararmaya yakýndý. Ýþ bitmiþti. Gençler ellerini yüzünü yýkadý, Kemal de ýslak elleriyle hemen bir sigara yaktý. Gençler, iki usta ve Kemal ayrýlacaktý.
Yaþlý adamýn gelini gözleme ve çay yaptý. Gideceklerdi ama hayýr diyemediler. Bahçedeki masada, incir aðacýnýn gölgesinde gözleme yiyip sohbet ediyorlardý. Köyden yaþlý adamýn torunlarýndan biri geldi bisikletiyle. Heyecanla bir þeyler anlatmaya baþladý: “Köyde jandarma üç defineci peþinde. Ýki genç ve bir adamý arýyorlar.”
Aranan kiþilerin tariflerini verdi.
Kemal, yüzünü baþka tarafa çevirdi. Tarif edilen kiþiye aynen uyuyordu. Halit ve Osman çaktýrmadan Kemal’e bakýþ attýlar onu yiyecekmiþ gibi.
Bu defineciler çok adiymiþ. Ýki köylünün 15 sýðýrýný da yürürmüþler gece yarýsý. Kamyonla gelmiþler köye. Köylü alarmda, silahlarýyla bekliyorlar. Bu gece onlarý mermi manyaðý yapacaklar gelirlerse, yollarý tutmuþlar.”
Yemek faslý bitti ve kamyonete doluþtular.
Kemal iki ustayý yol üstündeki evlerine býrakacaktý, inþaat ustalarýndan biri dedi ki: “Kemal kardeþ, çocuðun bahsettiði defineci ve hýrsýza çok benziyorsun.”
“Ýnsan insana benzer.” Güldü.
“Ýþin nedir?”
“Pazarcýyým. Sofrada konuþtuk ya.”
“Ha, evet. Unutmuþum. Senin bu kamyonete iki sýðar mý?”
“Sýðar da neden sordun?”
“Ne bileyim.”
Kemal güldü: “Senin gibi bir sýðýr çok kolay sýðar. Ölüsü kolay sýðar!”
Sesi titreyerek dedi ki: “Yok caným, kýzma birader.”
“Ýçimden bir ses bu adamý döveceksin ama sabret, þeytana uyuyor diyor.”
“Ya kusura bakma, bir an senin hýrsýz olduðunu düþündüm de.”
Ustalarý bir nokta býraktý, evleri birbirine yakýndý adamlarýn.”
Hava kararmýþtý. Kemal bir süre daha sürdü aracý ve yolun ilersindeki ýþýklarý gördü: O da neyin nesi, jandarma aracý herhalde ilerdeki.
“Yok evin ýþýðý o” dedi Osman.
“Çocuklar bu durumda köye dönmeseniz iyi olacak. Ortadan kaybolsak iyi olur.”
Halit dedi ki: “Neden korkuyorsun ki. Sen yarasa gübresi peþindesin.”
“Öyle; ama bizi onlarla karýþtýrabilirler. Nice adamlar var ki suçsuzluklarý kanýtlanana kadar onca yýl hapis yatarlar. En iyisi bu akþam köye dönmesek. Arkada bir sürü alet edavat var. Bizi kesin defineci sanýrlar.
Osman söze girdi: “Geri dönmeyip ne yapacaðýz?”
“Saklanacaðýz. Bir yerde. Gün aydýnlanýnca da tek tek yollarýnýza gidesiniz. Yollar kapatýlmýþsa beraber görünmesek iyi olur. Ya da þu: Ben gidip yolu kontrol edeyim. Jandarma var mý yok mu bir bakýp gelirim. Siz burada inin. Alet edavatý da indirin.”
“Tamam” dedi gençler ve aletleri indirdiler aþaðý. Onlarý yoldan içeri tarafa taþýdýlar.
“Bekleyin beni, geleceðim kertenkele yavrularý!” dedi Kemal çok ciddi ve gizemli biçimde ve bir sinema filmi karakteri gibi, yaratýklarý öldürmeye giden infazcý gibi soðukkanlý biçimde arkasýný döndü, usulca ilerledi, araca bindi. Aracý yürüttü.
Araç gözden kayboldu hayalet misali.
“Deli bu ya” dedi Halit, “bize kertenkele yavrusu dedi,” birlikte güldüler.

Hava iyice, simsiyah ve vazgeçilmez, kadife gibi kararmýþtý ve binlerce yýldýz gökyüzünde yanýp yanýp sönüyordu. Halit ve Osman çimene oturmuþ sohbet ediyorlardý, gerginlik ve merak içinde; ama bundan delice haz duya duya. Çocukken birlikte köyden arkadaþlarýyla daðlarý keþfe gittikleri zamanlardaki duyduklarý heyecan ve gizem hissiyatý içindeydiler ve gizem onlarý süngerin suyu çekmesi gibi içine çekerdi, kavuran sýcakta serin ve mutlu eden bir his gibi.
Halit dedi ki: “Bence bu adam bize yalan attý, ikiz kýzlarý filan yok.”
“Köpek gibi aðladý be. Kimse bu kadar içten aðlamaz. Gerçeði söyleyen biri ancak bu kadar içten gözyaþý döker. Yalan söylediðini sanmam. ”
“Jandarmanýn aradýðý defineci adam ve gençleri merak ettim.”
“Belki de bizi biri maðaraya girerken gördü ya da yolda gördü.”
Bir süre sohbet ettiler ve sustular. Uzun bir sessizlikti. Bir cýrcýr böceði ötmeye baþladý ötede bir yerde. Beklemekten caný sýkkýn gençler buna sevindi.
“Ne düþünüyorsun?” dedi Halit.
“Hiç. Peki sen?”
“Evde olsam da çay içsem” dedi Osman.
Halit, bir þarký mýrýldanmaya baþladý. Yarýda kesip dedi ki: “Aþk nedir sence?”
“Ne bileyim.”
“Sence bu köyde aþýk olunacak kýz var mý?”
“Vardýr. Sende bir gariplik var.” Güldü: “Hiç böyle deðildin. Böyle þeyleri konuþmazdýn.”
“Köyde bir kýz gördüm de.”
“Eee?”
“Çok güzeldi. Selam diyecektim caydým, bana kýzar diye korkmuþtum, ben de gülümsedim. O da karþýlýk verdi. Çok güzel gülümsedi bana, öyle böyle deðil yani.”
“Baþka?”
“Onun kalbini hissettim. Sanki onu yýllardýr tanýyorum gibi bir his oluþtu içimde. Onunla aramda muhteþem bir baðlantý oldu. Ve onu hissedince kalbim inanýlmaz bir havaya girdi. Huzur buldu, evet, þimdi bana tam olarak ne olduðunu buldum; kalbim huzur buldu.”
“Niþanlýdýr, belki de evlidir, yanlýlýkla gülümsemiþtir, öyle hemen havalara girme.” Güldü.
“Haklýsýn; harika içine ediyorsun, hiç böyle düþünmemiþtim.”
Güldü: “Þaka yaptým.”
“Yalnýz kafama bir þey takýldý, Kemal abinin çantalarý ?” dedi, kalktý, çantalarýn yanýna gitti. “Ýçinde ne var acaba? Eþek ölüsü gibi aðýr bu. Tarihi eser olmasýn.” Çantayý karýþtýrdý.
Osman da onun yanýna gitti.
“Bunlar da ne böyle?” dedi Halit. Çakmaðý çaktý.
“Bu kaya parçalarýný niye buraya koymuþ bu adam? Birini öldürmek için ideal.” Güldü.
Çanta, irili ufaklý taþ parçalarýyla doluydu.
“Karýþtýrma. Gelince sorarýz.”
Kýsa bir süre sonra Kemal araçla göründü.
“Çocuklar, çantalarý aletleri yükleyin. Jandarma falan yok. Gidiyoruz. Sizi de evinize býrakayým.”
Tam yola çýkacaklardý, öteden yaklaþan bir ýþýk göründü.
“Eyvahlar olsun!”dedi Kemal , ters yöne bastý.
Gazý kökledi.
“Abi dur da ne olduðunu anlayalým” dedi Osman.
“Hapse düþmeye niyetim yok.”
Halit dedi ki: “Abi panik yapma. Biz bir suç iþlemedik ki.”
“Tabi ki” dedi Kemal, “onlar iþlediðimizi düþünüyorsa iþ baþka. Aranan kiþilere çok benziyoruz. Böyle þansýn içine! Kýzlarým ekmek bekliyor ve ben kodese girmek istemem.”
Bir elini camdan çýkarcý. “Cuv, cýuv” diyordu.
“Abi ne yapýyorsun?” dedi Halit.
“Ateþ ediyorum tabancamla. Kasaya çýk Halit. Ateþ et, al tabancamý. Ýstersen kaçýþ arabasýný sen sür. Daha önce kaçýþ þoförlüðü yaptýn mý?”
Osman ve Halit güldü bir süre.
“Gerginliði azaltmaya çalýþýyordum, nasýl güldürdüm sizi ama.” Güldü: “Banka soyguncularý bankayý soyar ve bekleyen kaçýþ arabasýna atlar. Kaçýþ þoförü onlarý kurtarýr.”
“Abi, çok fazla film seyrettin sen. Býrak. Kenara çek. Baþýnýzý iyice belaya sokacaðýz kaçýnca.”
“Sen karýþma iþime! Ben ne yaptýðýmý çok iyi biliyorum.”
Kemal, aracý yoldan çýkardý.
Osman dedi ki: “Yavaþ abi.”
“Nedenmiþ?”
“Kötü olacak.”
“Neden diyorum?”
“Çok kötü.”
“Ne kötü?”
Halit dedi ki: “Abi oraya sürme. Orada bir göl var.”
“Göl mü?”
“Evet. Derinliði beþ metre. Tarla sahibi tarlayý sulamak için yaptýrdý.”
“Þunu baþtan söylesenize geri zekalý kertenkele yavrularý!
Frenler tutmuyor çocuklar! Bittik.”
Araç, yokuþ aþaðý kaptýrmýþ taþlara çarpýp zýplayýp sallanarak ve ses çýkarak, gacýr gucur ederek çýlgýn gibi gidiyordu.
“Çocuklar araçtan atlayýn. Hadi Allah’a emanet. Herkes baþýnýn çaresine baksýn.” dedi. Kapýyý açtý ve birden attý kendini aþaðý.
Osman ve Halit þaþkýnlýktan ve korkudan dondular bir an.
Halit atladý. Peþine Osman.
Top gibi yuvarlanarak gittiler bir yana.
Kamyonet, göle birkaç metre kala ufak bir kayaya çarptý bir tekeri, havalandý ve takla atarak düþtü topraða. Yan yatmýþtý. Havada kalan tekerler süratle dönüyordu.
Halit ve Osman bir araba dolusu dayak yemiþ gibiydi. Kalýn bir sopayla. Beyinleri sarsýlmýþtý, taþlara taþa topraða çimene dikene sürtünüp yuvarlanmýþlardý. Sýyrýklar, ufak yara bereler, ezikler vardý vücutlarýnda, belli yerleri yanýyordu acýyla.
Zil zurna içmiþ gibi baygýndýlar. Usul usul kendilerine geliyorlar, aðýr çekimde hareket ediyorlar, baþlarýnda výzýr výzýr yýldýzlar uçuþuyordu, her yerlerinde aðrýlar vardý.
Osman, sýrt üstü uzanmýþ acýyla kývranýyordu, zaman geçtikçe daha iyi hissedeceðine daha kötü hissediyordu, yýldýzlara bakýp inliyordu. Acýdan aðrýdan gözyaþlarý döküyordu.
Halit ise az aþaðýda acýyla inliyordu, o da Osman gibi periþandý, gözlerinden yaþlar düþüyordu. Az sonra daha iyi hissetti ve güçlükle kalkýp topallayarak Osman’ýn yanýna gitti.
“Ben sana demiþtim Osman” diyordu Halit. “Ben sana demiþtim. Geberip gidiyorduk nerdeyse!”
“Kapa çeneni!” dedi Osman, “Kýrýk var mý?”
“Bilmem.”
Kemal, yukardan onlarýn yanýna geldi sakin sakin.
“Kertenkele yavrularý, iyi misiniz?” Güldü, “aslanlarým benim.”
Halit, bir küfür savurdu þansýna: “Senin yüzünden düþtüðümüz þu hale bak.”
“Kusura bakma. Ama aþaðýda gölet olduðunu geç söylediniz.”
“Aniden daldýn yokuþ aþaðý” dedi Osman, “Neden panik yaptýn ki?”
“Olan oldu, baðýþlayýn. Fren tutmadý. Amcamýn oðlu 15 yýl hapis yattý. O aklýma geldi. Gerçek katile benzetildi için. Yanlýþlýkla 15 yýl yatmak kim ister. Hayatý bitti. Ama yeniden evlendi, çocuklarý oldu.
Halit dedi ki: “Kemal abi, sen sýðýr hýrsýzý mýsýn, itiraf et, çantana baktýk, defineci misin?”
“Evet lan!” diye baðýrdý, “yeter ya! Fitil ettin beni! Ben sýðýr hýrsýzýyým, köylünün 15 sýðýrýný çaldým ve ben defineciyim!” Güldü, sakince ekledi: “Aþ oðlum þu paranoyalarý artýk. Benim yasa dýþý iþlerle alakam olmaz.”
“Tamam!” diye baðýrdý Halit, “sen sýðýr hýrsýzýsýn, ben de senin baþ yardýmcýn, yarýn 12 sýðýr çalmaya var mýsýn? Ve define bulmaya.”
“30 sýðýr çalalým.”
Güldüler.
Yukarda bir ýþýk göründü.
“Orda biri var” dedi Halit. “Susun.”
“Bu arýzalý Hüseyin. Bisikletiyle gezer akþamlarý. O ýþýk bisikletinin ýþýðýymýþ” dedi Osman.
Kemal sevinçle güldü: “Oh þükür!” dedi.     
“Çocuklar kusura bakamayýn.”
Hüseyin baðýrdý: “Sýðýr hýrsýzlarý! Pis defineciler!”
Sizi bildireceðim!”
“Harika” dedi Halit, “bir yerlerini yýrtarcasýna baðýrdýn Kemal abi, çocuk da duydu, þimdi gidip herkese söyler. Ýþimiz bitti. Þakasýna sormuþtum sana o soruyu, seni deli etmek için; çünkü kamyoneti yokuþ aþaðý sürdün, solucana döndük acýdan. Çocuk hepsini duydu. Harbiden mahvolduk.”
Bisiklet aniden durduðu noktadan kayboldu ýþýðýyla.
“Toparlanýn çocuklar buradan gitmeliyiz. En azýndan bu gece saklanmalýyýz. Daðlara gidelim. Sonra orada ateþ yakarýz. Burasý çok soðuk; gelin benle.”
“Çantalar, kamyonet ne olacak? Peþte iz býrakmamalýyýz. Kamyoneti buradan çýkarabiliriz.” dedi Osman.
“Vay! Aslaným! Tamamdýr, o zaman tamam, gidip çantalarý alýp gelin!”
Osman ve Halit yukardan çantalarý alýp geldiler.
Yan yatan kamyoneti düzelttiler.
Kamyonet çalýþýnca Kemal çocuk gibi sevindi: “Atlayýn, buradan toz oluyoruz! Bir daha yarasa gübresi aramak mý; asla! Mezardan babam çýkýp gelse þurada maðarada 100 ton yarasý gübresi var dese gitmem, yüz ton altýn ya da elmas varsa gitmem.”

Kemal, kamyoneti yürüttü, epey gittiler ve ormanlýk alana geldiler. Kamyonet aniden durdu. Kemal yapmak için çýkýp baktý, depo delinmiþti. Delik ufaktý; ama benzin kalmamýþtý.
“Kamyoneti burada bulamazlar” dedi Kemal, çalýlarla üstünü kapatalým.”
Kamyoneti dar toprak yoldan içeri aldýlar iterek.
Üstünü aðaç dallarýyla kapatýp oradan ayrýldýlar.
Halit dedi ki: “Ben gidiyorum. Size bol þans arkadaþlar. Bugün çok uç þey yaþadým. Fazlasýna gerek yok. Pederle iyice papaz olamam.”
“Olmaz, birlikte hareket edelim, birlikte daha güçlü oluruz. Hapishaneden tünel kazarak kaçan mahkumlar birlikte hareket ederlerse baþarýlý olur. Bir basit hata yaparsýn, iþimiz biter; ama birlikte saðlam oluruz. Kollarýz birbirimizi, en azýndan bu gece için. Üç akýl tek akýldan iyidir.”
“Ýyice hava girdin sen.” Güldü.
“Haklý adam” dedi Osman, “en azýndan bu gece. Ýþ daha da zora girmesin.”
Nehir kenarýna geldiler.
Orada bir ev fark etti Kemal: “Þu evin samanlýðýna gidelim.”
“Ben o adamý tanýrým, insandan hiç hoþlanmaz.”
“Peki ne bu adam? Þey demeliyim, ne sever?”
“Biraz manyak. Tek baþýna yaþar. Siz de görüyor musunuz? Bir el fenerinin ýþýðý var orada.”
Tüfek patladý.
Osman fýrladý, peþinden Halit, peþinden Kemal.
Tekrar ormana girmiþlerdi.
“O da neydi?” dedi Kemal. Bir aðacýn altýnda durumu deðerlendiriyorlardý, “bizi nasýl da hemen fark etti?”
“Domuz sesi duydum” dedi Osman, “gece bahçesini domuzlar talan ediyor, domuzlara ateþ ediyor olmalý. Bunu duymuþtum, bir keresinde kendini yaralamýþ mankafa. Þu taraftan.”
Ýlerlediler.
“Buralarý çocukken iyi bilirdim” dedi Halit, “sen unutmamýþsýn Osman.
Osman güldü.
Epey ilerlemiþlerdi, kan ter içinde kalmýþlardý, gökyüzünde ay vardý balina gibi. Ýnsaný kýþ gecesi anne gibi saran türde ve çok tatlý bir his veriyordu insana.
Oturdular.
“Durun; arkadan gelen var mý; dinleyelim” dedi Halit.
Dinletiler, çýt gelmiyordu geriden, sadece çok uzaktan havlayan bir köpeðin yorgun sesi geliyordu.
Osman yüzündeki þýpýr teri elinin tersiyle silip attý: Çok acýktým, bir öküzü yiyebilirim.” Dedi.
Güldü diðerleri.
“Ben de çok acýktým birader” dedi Halit.
Kemal söze girdi heyecanla: “Tarla marla yok mu burada, mutlaka vardýr. Ne bileyim, yiyecek bir þeyler vardýr. Ben de çok pis acýktým, karým köfte kýzartýr bazý sabahlar, müthiþ lezzetlidir, bir gün gelirsiniz bize. E söyleyin, kurbaða gibi susmayýn, bað bahçe yok mu buralarda?”
“Þu tarafta Ýbrahim amcanýn tarlasý, baðý bahçesi var. Her sene düzenli olarak domates, biber eker, iri armutlarý olan koca bir aðaç vardýr odada, elma aðacý da var” dedi Osman, “demeyecektim, baþýmýz belaya girer diye; ama bu gece aç geçmez.”

“Tamamdýr kertenkele, süpersin!” dedi Kemal, “ben gidip yiyecek bulup geleyim. Bu gece aç geçemez, aksi halde birinizi yerdim.” Güldü.
“Kemal abi, gitme derim; ama açým, gözünü seveyim dikkat et, peþine birilerini takýp getirme ne olursun.”
Güldü. Onun sýrtýna dokundu: “Birkaç domates alacaðým. Hepsi bu. Ayrýca bu saatte mýþýl mýþýl uyurlar.”
Halit sordu: “Çantadaki kaya parçalarý nedir?”
“Deðerli materyalleri içirip içermediðini test için bir yere göndereceðim onlarý. Altýn, gümüþ, yakut ya da kuvars olabilir.”
“Sen gübreci deðil miydin?”
“Orasý öyle; ama altýn yataðý bulursam. Yarasalarýn olduðu maðaralarda madenler oluyormuþ. Bir taþla iki kuþ vurmak. Gübre için giriyorsam deðerli madenleri de var mýdýr diye araþtýrýyorum. Suç deðil bu. Tabi maðara bölgesi, toprak bana ait olmuyor, atlýn varsa alýyorsam suç olur. Ama Allah’ýn daðý, madeni. Devlet buralarda deðerli maden olduðunu nasýl bilsin. Satýn alýrsýn araziyi. Sonra madenin sahibi olursun.” Güldü.
“Sen çok uyanýksýn.”
“Yok be, garibanýn tekiyim.” Güldü: “Ben gidiyorum” dedi, “Biri gelirse kaçýp saklanýn, yakalanýrsanýz sakýn beni ele vermeyin.”
Kamyonetin yanýndan ayrýlýrken sýrt çantasýný, (özel eþyalarý var) ve küçük baltayý almýþtý. Sýrt çantasýný açýp el fenerini çýkardý, iri býçaðý alýp beline koydu. Sýrt çantasýný sýrtýna taktý, bir elinde balta vardý, dedi ki: “Domates bulamazsam eve girerim, biri yakalarsa baltayý indiririm. Yiyeceklerle gelirim yanýnýza. Hiç merak etmeyin cezaevi firarileri. Filmlerde böyle olmaz mý?” Güldü.
“Kemal abi, sakýn! Sakýn bir geri zekalýlýk yapmayým deme” dedi Halit.
“Korku filmlerindeki gibi sýcak bir hava. Güzel çýðlýk atacak bir kýz yok mu? Korku filmi müziði yapýn çocuklar. Ýþi
Ýyice gerilimli hale getirsek güzel olur.” Güldü deli deli ve uzaklaþacaktý, dedi ki: “Þeyi merak ettim: Adam tek mi yaþar?”
“Hayýr, sekiz çocuðu var” dedi Halit.”
“Deme.”
“Yok” dedi Osman, “tek yaþar.”
“Köpeði var mý?”
“Yok.”
“Var oðlum, bir kangal aldý diye duydum” dedi Halit.
“Kangal hiç sevmez o, yok abi köpeði. Git sen.”
“Var mý, yok mu?”
Osman: “Yok.”
Halit: “Var.”
Halit þöyle dedi: “Yoktur umarým.”
Osman ekledi: “Varsa bile tüylü minik bir þeydir. Fino cinsi.”

Yarým saat kadar bir süre geçmiþti, ikili çok büyük bir endiþeyle bekliyordu Kemal’i. Konuþup durdular can sýkýntýlarýný, gergin bekleyiþi atlatmak için.
Sonra Kemal’in gittiði yönden köpek sesleri geldi. Çok geçmedi, ayak sesi, çýtýrtýlar gelmeye baþladý. Ýkili sus pus olup saklandý. Kemal ses verdi: “Sevimli kertenkeleler, nereye gittiniz?” El fenerini çevreye tutuyordu.
“Kapat þunu!” dedi Osman, “biri burada olduðumuzu fark edecek.” Saklandýklarý yerden çýkýp ona yaklaþtýlar. Çöktüler oraya yan yana.
Kemal, elindeki iki tavuðu yere attý, el fenerini tavuklara tuttu: “Bakýn çocuklar. Size yemek getirdim!”
“Kemal abi hamile gibi görünüyorsun?” dedi Halit gülerek.
“He, orada adamýn karsýyla denk geldim, yýldýrým aþký oldu, kýzýþtýk, samanlýða girdik, iþi bitirdik ve samanlýktan çýkarken bir de baktým hamile kalmýþým.”
Kemal koynundakileri döktü, domates, biber ve iri sarý armutlar saçýldý yere.
Halit tavuklardan birini elime alýp dedi ki: “Ayaðýna bilezik kaybolursa diye koyuldu, üstünde telefon numarasý var. Eyvahlar olsun! Þimdi kazýða oturduk!” dedi Halit, “Kezban ve Jale bu. Filmdeki hizmetçi kýz Kezban ve ev sahibi zengin marjinal kadýn Jale.”
“Ne saçmalýyorsun be sen?!” dedi Kemal, “Tavuk bunlar tavuk. Kör müsün?!”
“Ýbrahim amcanýn evladýndan çok sevdiði, hatta kat be kat üstün tuttuðu ithal süs tavuklarý bunlar. Çok sevdiði dizi filmdeki karakterlerin adlarýný onlara verdi ve sen onlarý katlettin! Baþýmýz gerçekten belada þimdi.” Aðlamaklý demiþti.
“Þunu baþtan diyeydin ya dünya zeka þampiyonu! Katletmedim. Bahçenin kenarýndaydý, tilki birini alýp götürüyordu, tavuðu aðzýnda görünce koþtum peþinden, kaçayým derken panik yapýp düþürdü tavuðu, gidip baktým, tavuk yeni ölmüþ, sýcaktý. Ve orada bir tane daha gördüm. Her neyse. Bir ateþ yakalým ve yiyelim bunlarý.”
“Köpek sesleri duyduk, sana saldýrdý diye çok korktuk” dedi Osman.
“Evet, köpek yok dediniz; ama bir fino vardý ve bir kangal köpeði.”
“Yapma ya” dedi Halit.
“Neyse ki tilkinin peþindeydiler. Ýkinci tilkinin. Sizin verdiðiniz yanlýþ bilgi yüzünden nerdeyse kýçý kaptýracaktým. Dikkatliydim ve tilkinin peþinden koþmaya baþladýlar, bu sayede domates toplayabildim. Sonra bastým. Kayboldum. Zor buldum yolu. Ondan uzun sürdü gelmem. Tamam, odun toplayýp ateþ yakýn, protez bacaðým aðrýdý, sýrt üstü uzanmam lazým.”
“Ateþ yakarsak bizi görürler” dedi Osman.
“Bu saatte kim olur buralarda, geçin o korkuyu çocuklar.”
“En azýndan buradan uzaklaþalým, Ýbrahim amca biz karnýmýzý doyururken tüfekle baskýn yapmasýn.”
Çantalarý orada býraktýlar. Toparlandýlar ve ormanýn kuytu bölgesine ilerlemeye baþladýlar.
“Ýlerde bir göl olacaktý, ormanýn en gizli kalmýþ yerinde. Oraya gidelim” dedi Osman.
Bastýlar, Osman eline el fenerini almýþtý.
Bir saat kadar ilerlediler, sýcaktý orman ve yol aldýkça daha sýcaklaþýyordu hava, yoðun aðaç ve bitki örtüsü burayý adeta gizli bir vahaya çevirmiþti.
Sonunda geldiler küçük gölün oraya. Küçük bir çocuk havuzu gibiydi göl.
Kemal uzandý. “Öldüm bittim anacým.” dedi, kendi kendine konuþmaya baþladý: “Anamýn babamýn duasýný aldým. Bana kötü bir þey olmaz. Param olsun köye gidip onlarý göreceðim, hediyelerle.”
Bu sýrada Halit, ateþ yakmak için odun toplarken, Osman tavuklarý temizlemeye baþladý.
Ateþ çatýrdamaya baþladý.
Osman öfkelenmiþti: “Birader kafayý mý yedin, nedir?!”
“Neyin var senin?”
“Mars’tan görünecek kadar bu denli hayvan gibi büyük ateþ yakmanýn alemi nedir, herkesi baþýmýza toplayacaksýn.”
Ateþin daðýttý, küçük bir kýsmýný canlý býraktý.
Kemal güldü. Osman ayýkladýðý tavuklarý gölde yýkayýp çubuða geçirip ateþ üstüne koydu. Az sonra tavuk cýzýrdamaya ve tatlý kokusunu yaymaya baþlamýþtý, duman çýkýyordu. Osman piþirmekle uðraþýrken diðerleri aç ve sessiz gözlerle onu seyrediyordu zevkle. Osman bir kýsým eti de parçalayýp közün üstüne koydu. Baþ döndüren güzel bir kokuydu, yaðý akýyordu tavuklarýn.
Halit dedi ki: “Ýbrahim amca bu tavuklar yüzünden karýsýyla kötü oldu, yaþlý kadýn bastý gitti baba evine, tavuklar 30 taneydi. Hastalýk vurdu, hepsi öldü, kaldý 2 tane. Ayþe teyze tavuklarýn geberip gitmesini isterdi ve dilediði oldu, bak o bakýmdan iyi oldu. Ýbrahim amca yalvardý yakardý, kadýn dönüp geldi yanýna. Ýhtiyarýn hayallerini, aþkýný yiyeceðiz.”
Kemal ve Osman gülmeye baþladý.
Osman dedi ki: “Kemal abi, bir tadýna bak bakalým, piþti mi?”
Uzattý tavuktan bir parça çubukla. Kemal parçayý aðzý yanarak hýzla yedi.
“Lokum gibi güzel!” dedi.
Halit’in de caný çekti: “Biraz da bana ver.”
Osman, bir parça da ona uzattý:
Halit sýcak et parçasýný yedi, parmak uçlarýný yaladý: “Mükemmelmiþ! Ama Ýbrahim amcanýn elini yermiþ gibi hissettim. Kýrýþ kýrýþ yüzünü.
Diðerleri güldü.
Kemal dedi ki: Þu domatesleri bölüp közün üstüne koy, piþsin, biberleri de koy, çok güzel olur tavukla.
Osman denileni yaptý ve tavuktan bir parça koparýp yedi: “Ömrümde böyle lezzetli tavuk yemedim!” dedi.
“Durun” dedi Kemal, çantamda tuzluk ve kýrmýzý pul biber olacaktý, hep yanýmda taþýrým. Yolda izde bir þey yediðimde lazým olur. Çantadan tuzluðu ve kýrmýzý pul biberi çýkardý. Tavuklar piþmiþti. Tuz ve kýrmýzý pul biberle tavuðun lezzeti büyülü hale geldi.
Kemal dedi ki: “Çocuklar tavuk çiftliði kurmaya ne dersiniz?”
“Güzel iþ” dedi Halit.
“Sermaye lazým” dedi Osman.
Domates ve biberden yediler, zevkle kendilerinden geçiyorlardý, yavaþ yiyorlardý ve bitsin istemiyorlardý.
“Domates bambaþka çocuklar” dedi Kemal, göze çok faydalýdýr. Biberin lezzeti öldürdü. Bizim köyde tepede bir tavuk çiftliði vardý, çiftlik dediðim 2 katlý kaba keresteden ev gibi bir yer. Ufak bir yerdi, adam yýllarca tavuk baktý orada, evin yanýndan geçerken gýdaklama sesi cayýr cayýr olurdu, ölen tavuklarý arka tarafa rastgele atarlardý. Tavuklar hep kapalýydý herhalde. Ýþte o zamanlar böyle bir tavuk çiftliði kurma hayalim vardý.
Karýnlarý doymuþtu, tavuktan yine kalmýþtý. Onu da sabah yiyeceklerdi.
Kemal, ateþin yanýnda yan yatmýþ, bir elini yastýk yapmýþtý baþýna: “Karnýmýz tok, ateþimiz var, daha ne isteyebiliriz, burada güvendeyiz, çok güzel bir gece geçirdik çocuklar, size her þey için çok teþekkür ederim, dilerim bu dostluk sonsuza dek sürer. Çok heyecanlý bir geceydi, böyle bir serüven hiç yaþamamýþtým.”
Halit ve Osman ateþin diðer tarafýnda yan yana uzanmýþlardý.
Gece orman soðuktu, arkalarý üþüyordu ama ön taraflarý iyice ýsýnmýþ, kedi gibi mayýþýp gevþemiþlerdi.
Halit ve Osman uyur gibiydi, bir kulaklarý ondaydý. Çünkü Kemal’in sohbeti onlara tatlý gelmiþti. Kemal kalkýp ateþe odun attý, baðdaþ kurup oturdu, uykusu kaçmýþtý konuþmaktan: “Çocuklar çok gençsiniz, ne güzel bir zamandýr, deli dolu, güçlü ve çevik. Ama yýllar çok çabuk akýp geçer ve olursunuz 45 yaþýnda. Ah, sizin zamanlarýnýza bir dönebilsem, saçlar beyazlamýþ, dökülmüþ. Bir ayak protez. Bu anlarý tadýný iyi çýkarýn; çünkü asla geri gelmeyecek anlar bunlar.” Bir an sustu ve ateþe dikti gözlerini. “Aklýma bir görüntü geldi” dedi, “þehirde dolanýrken bir kadýn gördüm, caddenin birinde sergi açmýþtý kaldýrýma, yumurta ve benzeri köy ürünleri satýyordu. Kadýnýn köylü olduðu belliydi kýyafetinden. 12, 13 yaþýnda bir çocuk vardý, kadýnýn oðlu olduðu belliydi. Sarýþýn, iri mavi gözleri olan bir çocuktu, kadýn telaþla ona bir þeyler anlatýyor, çocuk gülümseyerek bir þeyler diyor, kadýn sergiyi düzenliyordu arada. Canýmý aldý bu görüntü bir anda, çok sevdim. Belli ki zor geçiniyorlar ve yetiþtirdikleri ürünleri burada satýþa çýkarýp ek gelir elde etmeye çalýþýyordu, birisiniz, pazarlarda kar, kýþ, yaðmur, çamur, ayaz demeden ürün satan yaþlý kadýnlar vardýr… Gidip kadýndan bir þeyler almak istedim, oðlu ve annesi ve bu saf diþi mücadele çok hoþuma gitmiþti. Ama param yoktu. Cebimi yine yokladým belli üç beþ yumurta alacak para çýkar diye. Buldum. Baktým saydým para yetiyordu. Sergiye yaklaþýyordum. Tavuklarý kesip parçalamýþ, piþirmeye tam hazýr hale getirmiþti kadýn, 5, 6 tavuk vardý. O tavuðun büyümesi aylar sürer, teki kaç lira eder acaba dedim, harcanan emeði karþýlar mý, sanmam. Ama büyük bir mücadele veriyor, ailesi için, tarlada o marullarý lahanalarý yetiþtirmek kolay deðildir, o yeþil soðanlarý. Gecesini gündüzüne katýp canla baþla çalýþýyor. Beþ yumurta aldým kadýndan.” Kemal sustu, uzun bir sessizlik oldu, Kemal uzandý, protez bacaðýný çýkardý, öptü, gözlerinden yaþlar düþtü.
Osman soracaktý. Neden diye. Soramadý. Çok duygulandý ve gözlerinden yaþlar düþtü, Halit de duygulanmýþtý.
Kemal, uykuya daldý ve diðerleri de kendilerini uykuya býraktý.

Gün doðarken uyandý Kemal, gençleri uyandýrdý, çantalarý býraktýklarý yere, oradan da kamyoneti yanýna gittiler.
O gece sýðýr hýrsýzlarý iþ esnasýnda yakalanmýþ ve jandarmaya teslim edilmiþti, 18 yaþýnda iki genç ve 45 yaþýnda bir adam.

Kemal, birkaç gün sonra köyün dýþýndaki birçok maðarayý gezi ama yarasa gübresi ya da deðerli maden bulamadý. Kasabaya indi. Bir iþ teklifi aldý, inþaat malzemeleri satan iþ yeri sahibinden, ve Osman ve Halit’in de oraya girmesini saðladý bir gün sonra. Bir hafta orada çalýþtýktan sonra pazarcýlýða döndü, Halit’i de yanýna aldý. Osman inþaat malzemeleri satan iþ yerinde kalmayý tercih etmiþti.

Osman geçmiþin derinliðinden sýyrýlýp çýktý.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn korku romaný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Murat, Mevlüt, Muzaffer ve Ýsa
Silikon Kadýn
Silikon Kadýn 2
Kurtlar ve Ýnsanlar
Kurtlar ve Ýnsanlar 6
Kurtlar ve Ýnsanlar 2
Kurtlar ve Ýnsanlar 5
Kurtlar ve Ýnsanlar 3

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Köylü Kýz Kezban
Ýyi Kýzlar Aþýk Olur 1
Ýyi Kýzlar Aþýk Olur 6
Ýyi Kýzlar Aþýk Olur 3
Köylü Kýz Kezban 2
Üç Kýz ve Ben
Köylü Kýz Kezban 3
Köylü Kýz Kezban 4

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kýzý Aldým Çýrýlçýplak [Þiir]
Hayraný Olduðum Tek Þey [Þiir]
Þimdi Yak Bir Sigara [Þiir]
Birds And Girls [Þiir]
Bir Kadýnýn Geliþim Süreci [Þiir]
S. Kiþmek ve Hayaletli Evler [Þiir]
Bir Kývýlcým Seni Kurtarýr [Þiir]
Seni Mutlu Edeceðim [Þiir]
Bir Kedi Bir Fikir Meme [Þiir]
Onun Sýrtýný Hayal Ediyorum [Þiir]


Ýsa Kantarcý kimdir?

yazar

Etkilendiði Yazarlar:
jack london


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ýsa Kantarcý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.